Kaderimiz Berdel(Heja&Miran)

By arjinzana

144 4 2

More

Bölüm 1

144 4 2
By arjinzana

Sabah konakta yankılanan sesler ile gözümü açtım. Bugün büyük gündü, uzun yıllar süren küslük sona erecekti. Amcam ve babam arasında yıllar süren küslük Yade Xezal sayesinde bitecekti. Beni uykumdan eden ses ise annemin çalışanlara yağdırdığı emirlerdi. Sesi gittikçe yakınlaşıyordu.

"Heja n'apıyorsun sen hala yatakta neredeyse öğlen oldu hala yataktasın. Bilmiyor musun işim başımdan aşkın ne olurdu biraz bana yardım etsen." Annem nefes almadan beni azarlarken derin bir nefes aldım. Allah aşkına saat daha sabahın 6'sıydı. Bu kadının benim uykuma zoru neydi! "Annecim saat daha yeni 6 oldu. Ayrıca bu konağın tek kızı ben miyim, Arin ve Dilan bu evin kızı değil mi neden ilk beni kurban seçtin sen?" Dememe kalmadan annem bağırarak Arin ve Dilan'ın odasına yol almıştı. 

Mecburen kalktığım yatağımı hızlıca toplayıp dolaptan kıyafetlerimi alıp banyoya geçtim. Rutin işlerimi yapıp saçlarıma da şalımı örttükten sonra banyodan çıktım. Tesettürlü değildim ama evlenene kadar saçlarımın görünmesini istemiyordum. Kendi aldığım karardı ve bundan çok memnundum. Odadan çıkıtığımda avluda oturan babamı görünce hızlıca merdivenden inerek babama koştum. "Babam rojbâş" diyerek yanağını öptüm. Gülümseyip beni öpüp "Rojbâş keçamın" dedi. Yüzüne bakınca ne kadar durgun olduğunu gördüm. Bugün olacak olaylar yüzünden endişeliydi her halinden belli oluyordu bu. Babamı avluda bırakıp hızlıca mutfağa gittim ve kahvaltı için çalışanlara yardım etmeye başladım. 

Sofrayı hazırladıktan sonra herkes kahvaltıya inmeye başladı. Biz yedi kardeştik. Dört tane ağabeyim ve benden küçük ikiz kardeşlerim vardı. En büyüğümüz 30 yaşında Aram ağabeyimdi. Ondan sonra Berzan, Şerwan, Fırat ve Baran ağabeyim vardı. Ben annem ve babamın ilk kızıydım benden sonra da Arin ve Dilan ikizler vardı. Onlar benim iki gözümdü sanki ablaları değilde anneleri gibiydim. Aramızda yedi yaş vardı onlarla. Ne zaman bir şeylere ihtiyaçları olurdu hep ben ilgilenirdim onlarla.

Herkes sofraya geçince annem aceleyle yememiz için bizi uyarıp duruyordu.  Yade ve babam sürekli birbirlerine bakıp duruyordu. Daha doğrusu Yade babamı göz hapsine almıştı, babam da ondan gözlerini kaçırıyordu. Bugün herkes hem gergin hem de heyecanlıydı. Uzun bir aradan sonra  amcamızı ve kuzenlerimizi görecektik. Kahvaltı sessiz sakin geçince annem ve yengem, babam ve abimleri işe uğurlamaya kalktığında bizde kızlarla sofrayı topladık. 

Dilşah yengem, en büyük ağabeyim Aram'ın eşi, mutfakta yardımcımız Dilruba ile mutfağı topluyordu. "Dilruba sen babaanneme kahvesini yap bulaşıkları ben yıkarım." dedikten sonra mutfakta yengemle tek kaldık. "Yengem, sen ne kadar güzel görünüyorsun bugün" diyerek isteğim için yengeme biraz iltifat etmem gerekiyordu. Çünkü yengem ne yapar eder abimi ikna etmesinin bir yolunu bulurdu. "Hiç boşuna nefesini tüketme Hêja. Aram'dan senin için izin alamam."Demesiyle bozguna uğradım. "Ya yenge vallahi iki saat sadece hızlıca döneceğim eve."  Yapacağım şeyi çok iyi bildiği için abimden benim için izin almayacağını söyledi. "Geçen seferde bir saat dedin beş saat ortalıkta görünmedin.'" Kara ile dolaşırken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum ama bu sefer hızlıca çiftliğe gidip onu kontrol edip dönecektim.

Kara bana babamın 18. doğum günümde hediye ettiği atımdı. Ama düşüp kolumu kırdığım ve o sene üniversite sınavına giremediğim için binmemi yasaklamıştı. Tabii ben binmekten vazgeçmeyip arada bir herkesten gizlice  Aram abim izin verince yengemle çiftliğe gidip binebiliyordum. Ama bu hafta tek gitmem gerektiği için izin vermemişti dün akşam. 'Hayır Hêja yarın yengen tüm gün anneme yardım edecek seni tek gönderemem' demişti. Aklıma gelen şey ile hızlıca mutfaktan çıktım. 

Mutlaka bugün Kara'yı görmem lazımdı çünkü çiftliğin bekçisi abime hasta olduğunu söylemişti. Bugün konakta ne işim varsa halletmiştim. Yade bir saat önce amcamlara gitmiş ve bize hava kararınca amcamlar ile döneceğini söylemişti. Amcamın sorun çıkarıp son anda gelmekten vazgeçmeyeceğine emin olmak istiyordu. Annem ve yengem tatlılar için mutfağa girince bende fırsattan istifade gizlice konaktan çıkmıştım. Konağın önündeki korumalardan arabanın anahtarı isteyip çarşıya gideceğimi söyledim. Daha önce böyle bir şey yapmadığım için inanıp verdiler anahtarı bana verdiler hızlı olmam gerekiyordu haca iki buçuk saate kararırdı zaten konak ve çiftlik arası kırk beş dakika sürüyordu. Hızlıca gidersem hem Kara'yı görür hem de iyi ise biraz binebilirdim. Yüreğim ağzımda arabayı sürmeye başladım.

Yakalanma korkusuyla arabayı hızlı sürdüğüm için yarım saate gelmiştim çiftliğe. Koşar adımlarla ahıra doğru yürümeye başladım çiftliğin bekçisi Ahmet dayı atlara tımar yapıyordu o sırada. Beni görünce "Hêja kızım hoşgeldin. Aram Ağam bana geleceğini haber etmedi. Kara'yı mı görmeye geldin.?" Dediğinde içimden abime haber vermemesi için dua ettim. -Abim dışarı çıkmama karşı değildi lakin buralarda varlıklı ve köklü ailelerin düşmanları çok olurdu tıpkı bizim de olduğu gibi. Bu yüzden abim dışarı tek çıkmamıza izin vermezdi.-"Yok Ahmet dayı abime daha söylemedim geldiğimi Kara' hızlıca konut edip gideceğim zaten. Nasıl oldu, geçen gün abime hasta olduğunu söylemişsin?" O sırada Kara'nın önüne gelmiştim. Bir sorunu yok gibi görünüyordu. Benim geldiğimi görünce hareketlenmişti, dışarı çıkıp koşmak istediğini çok iyi anlamıştım. "Bir sorunu yokmuş veteriner gelip baktı uzun süre içeride kaldığı için huysuzluk yapıyormuş." Onu uzun süre böyle bıraktığım için suçlu hissettim kendimi o benimle 5 yıldır beraberdi ve benden başkasını üstüne almayı hiç sevmezdi. Bu yüzden kimse onu dolaşmaya çıkaramazdı. Ahmet dayıdan eğerini hazırlamasını istedim bir yarım saat daha Kara'nın yanında kalsam kimse farketmezdi bence beni konakta.

Kara hazır olunca üstüne binip yavaşça yürümesini sağladım. Kara huysuzlandığını belli eden sesler çıkarınca hızlanmak istediğini anladım. Ve ona istediğini verdim. Şimdi Kara rüzgara ters bir şekilde hızlıca koşarken kendimi iliklerime kadar özgür hissediyordum. Kara bir tepeye tırmanmaya başladığı sırada başka bir atın bize doğru geldiğini duydum. Atın nallarının çıkardığı sese bakılırsa çok hızlı geliyordu. Kara'nın aniden karşısında bir at görüp irkilmemesi için onu başka bir yöne çevirmeye çalıştım ama geç kalmıştım. Karşımızda Kara'nın tam tersi bembeyaz tüylü bir at görüş açıma girdi. Atı görünce Kara bir anda şaha kalkınca sıkıca Kara'nın boynuna sarıldım. Aynı anda karşımızdaki atın üzerindeki adam atını başka yöne döndürmeye çalıştı. Çalıştı diyorum çünkü o bunu yapamadan onun atı da şaha kalktı o benim aksine sanki at dört ayağını  üzerindeymiş gibi gayet dengedeydi.

Kara sakinleşince karşımdaki adama baktım. Sanki beni gördüğüne şaşırmış gibi bakmıştı ama bu ifadesi anında değişmişti, sanki ben yanlış görmüştüm, siyah gözleri şimdi beni yaklaşmış gibi bakarken ben gördüğüm yüzün etkisinden çıkamamıştım. O kadar yakışıklıydı ki dilimi yutmuştum resmen. "Ne işin var senin burada?" Diye bana öfkeyle seslenince kendime geldim. "Kimsin sen?" Dediğim sırada alayla yüzüme baktı. "Kimin topraklarında at koşturduğunu bilmiyor musun?"
Etrafıma baktığımda çiftlikten çok uzaklaşmıştım ve hava kararmaya başlamıştı. Korkudan ne yapacağımı şaşırmıştım. Hemen Kara'yı çiftliğe doğru çevirip hızlıca o yabancıdan uzaklaştım.
...

Arabadan inip anahtarı korumaya verdim ve babamların gelip gelmediğini sordum. Daha gelmediklerini öğrenince rahatlayıp konağa girdim. Hemen odama girip kıyafetlerimi çıkardım ve hızlıca bir duş aldım. İşlerimi halledip duştan çıkınca karşımda Dilan'ı gördüm." Abla nerede kaldın sen?Sabahtan beri annemi oyalıyorum, tüm işlerini Arin ve ben yapmak zorunda kaldık." Konaktan çıkmadan kızlara haber vermiştim annem yokluğumu anlarsa oyalasınlar diye. "Birtanesiniz siz yarın söz size istediğiniz o elbiseleri aldırcağım." İkna olmuş gibi gülümsediğinde beraber odadan çıktık. Mutfağa girdiğimde annem sanki yokluğumu anlamamış olacak ki elime bir tepsi tutuşturup sofraya götürmemi söyledi.

Sofrayı hazırladığım sırada içeri babamlar girdi. Hepsine sarılıp hoşgeldin dedikten sonra sofrayı hazırlamaya geri döndüm. Tam işim bittiğinde konağın kapısı açıldı. Avluya ilk Yade Xezal adım attı ardından Azad amcam eşi Yezda yengem girdi. Sonra yıllardır görmediğim kuzenlerim. Babam ,annem ve abilerim kapının karşısında onların içeri girmesini bekliyordu kızlar ve yengemle beraber onların yanına gittik. Babam Yade'nin elini öptükten sonra Yade babama amcamın elini sıkması için gözüyle işaret verdi. Babam "Hoşgeldin Azad Ağa" diyerek elini amcama uzattı. "Hoşbulduk Ciwan Ağa" diyerek elini tuttu babamın. İksi de birbirine mahcup bir şekilde bakınca. Yade daha fazla kapının önünde durmayın dediği için hızlıca yengemler ve kuzenlerimle tokalaştık. Herkeste bir gerginlik vardı.

Gelin yıllar önce babam ve amcamın yıllarca konuşmamasına  sebep olan o güne gidelim.

5 yıl önce...
'Avluda otururken Urfa'nın sıcağıyla neredeyse eriyecektim. Ben avluda gölge bir yerde otururken kapı hızlıca açıldı. İçeriye amcam ve babam girdi. Amcam çok sinirli görünüyordu."Yezda gel buraya ve bana o kızının hesabını ver" Diye bağırmaya başladı. "Sakin ol Azad Yezda mı dedi Delal'e git düşman aşiretinin oğluna kaç diye." Duyduklarımla şok olmuştum Delal ablam Arslan aşirerinden birine mi kamıştı? Arslan aşiretiyle bizim Xerzani aşiretinin yıllardan beri süren  bir düşmanlığı vardı ama hiç kan dökülecek raddeye gelmemişti bu düşmanlık. Şimdi ise böyle bir ihtimalin olması dahi kalbimin korkudan sıkışmasına sebep oldu. Bu topraklarda tek düşmanımız bu aşiret değildi lakin tek bir kıvılcım çok büyük yangınlar getirebilirdi.

Yengem ve annem hızlıca merdivenlerden inip babamın ve amcamın yanına gelince yengem amcama dönüp " Ne bu hâlin Azad ne oldu?" Diye sorarken endişeliydi anne yüreği tabii evladının başına bir iş geleceğini sezmişti sanki. Sabah kalktığımızda Delal abla evde yoktu. Yengeme sabah erkenden hastaneye gideceğini söylemiş. Birkaç gündür rahatsız olduğu için kimse sorgulamamıştı. Ama işin aslı öyle değilmiş. Babamla amcam şirkete gittiklerinde diğer aşiretlerden haber gelmiş. Delal ablanın kaçtığını öğrenen Rohat abim adamlara o ikisini bulmaları için emir vermiş. Sabahtan beri abimlerle berabe Delal ablayı ve kaçtığı Şervan Arslanı arıyorlarmış.

Amcam sinirden kıpkırmızı olmuş şekilde bağırarak olanları anneme ve yengeme anlatıyordu. "Sen bana bu kızın hastaneye gittiğini söylemedin mi? Kızının ne işler çevirdiğini biliyor musun sen ha! Yezda eğer senin bu olaydan haberin varsa seni de Delal' de buraya gömerim." Yengem dizine vurarak ağlamaya başladı." Ne diyosun sen Azad benim kızım öyle bir şey yapmaz." Diye ağlayarak konuştu. Annem yengemin elinden tutarak onu sakinleştirip, amcama döndü. "Ne gömmesinden bahsediyorsun Azad. Delal sadece Yezda'nın kızı mı? Senin değil mi, senin neden kızından haberin yok?" Annemin haklı olduğunu anladığında amcam biraz daha kendine hakim olmaya çalıştı. Yengem ise kızımı öldürecekler diye ağlamaya başladı çünkü burada öyleydi. Töre denen şey bunu gerektirirmiş. Ya kan dökülecek bu iş kan davasına dönüşecekti ya da berdel olacaktı.

Babam ve yengem amcamı kan dökmeyeceğine Şerwan Arslan'ı öldürmeyeceğine ikna ettikleri için aşiretler toplanmış ve berdele karar verilmişti. Lakin berdel Azad amcamın çocukları arasında olamazdı çünkü Boran ve Serhad abim evliydiler. Bu yüzden tek çare aynı aşiretin ağası Abim Aram Xerzani'ydi. Abim ve yengem berdel yoluyla evlenmişlerdi. Lakin babam abimin zoraki bir evliliğe kurban gitmesinden dolayı asla Delal'i affetmeyi kabul etmedi. Amcam Delal'i affetmek istediği için aralsrında büyük bir kavga oldu ve amcam o gün konaktan ayrıldı. Yade Xezal ne kadar ikna etse bile geri dönmedi. Babam da geri dönmesi için çağırmadı. Her ne olursa olsun abim yengemi sevdi ve onun bu evde üzülmesine asla müsade etmedi.
....

Evet aynen böyle olmuştu. Şimdi ise Yade Xezal ne yapıp ne edip ikisininde hataları için özür dilemeyi ikna etmiş. Amcam ve babam ikiz oldukları için birbirlerinin evine gidip el öpmeye karşı geldikleri zaman Yade Xezal bu durumda amcamı ikna ederek bizim konağımıza gelmesine ikna olmuştu. Ne de olsa burası Xezal Xerzani'nin konağıydı.

Bu akşam kimse beş yıl önce yaşanan olayın tekrarlanacağını bilmiyordu.

Continue Reading

You'll Also Like

494K 17.3K 195
(Fan TL) Won Yoo-ha, a trainee unfairly deprived of the opportunity to appear on a survival program scheduled to hit the jackpot, became a failure of...
404K 13.5K 53
Anhay Sharma:- Cold business tycoon who is only sweet for his family. He is handsome as hell but loves to stay away from love life. His female employ...
Saved By Madison:)

General Fiction

836K 16.5K 33
Isabella Rose Romano A 13 year old to which love is something very unfamiliar to her. Having grown up in the foster system, it didn't come very often...
625K 20.8K 169
The young lady from the Xue family was talented and beautiful, and married the dream husband at the age of 16. They had a loving and harmonious relat...