GECE KELEBEĞİ |DÜZENLENİYOR

Da beyzanuria_

145K 8.1K 6.8K

Ateş kahvesi gözleri öyle bir parlıyordu ki, karşısında kim olursa olsun gözünü dahi kırpmadan yok edebileceğ... Altro

[1. BÖLÜM]: KADERİN İPİ
[2.BÖLÜM]: RUH PRANGALARI
[3. BÖLÜM]: KAÇ ATEŞ GÜZELİ
[4. BÖLÜM]: SAKLAN-KAÇ
[5. BÖLÜM]: ATEŞLİ KELEBEK
DUYURU I
[6. BÖLÜM]: KUMRAL KAPLAN
[7. BÖLÜM]: ÖLÜMÜN KIYISINDA
[8. BÖLÜM]: ÖLMEK İÇİN ÇOK ERKEN YAŞAMAK İÇİN ÇOK GEÇ
[10. BÖLÜM]: ÇAKMA SARIŞIN
[11. BÖLÜM]: KAPLAN DEĞİL KEDİCİK
[12. BÖLÜM]: AŞK MATEMİ
DUYURU II
[13. BÖLÜM]: KAPLAN'IN ZAAFI
[14. BÖLÜM]: KARANLIĞIN KAPLANI
[15. BÖLÜM]: KARACA'NIN KIZI
[16. BÖLÜM]: KAN MAKYAJI
[17. BÖLÜM]: ÖLÜMLE YAŞAM ARASINDA
[18. BÖLÜM]: 15. YAŞ HEDİYESİ
[19. BÖLÜM]: KÜL KABUSLARI
[20. BÖLÜM]: KARANLIK YOLLARIN AYDINLIĞI
[21. BÖLÜM]: GERÇEK LİDER
[22. BÖLÜM]: ATEŞ VE BARUT
[23. BÖLÜM]: GÖLGE
[24. BÖLÜM]: SOKAĞIN SESSİZ ÇOCUKLARI
[25. BÖLÜM]: MAVİ AKÜLÜ ARABA
[26. BÖLÜM]: SADAKAT'İN KÜLLERİ
[27. BÖLÜM]: KELEBEĞİN GÖZYAŞLARI
[28. BÖLÜM]: SADAKAT Mİ İHANET Mİ?
[29. BÖLÜM]: KAN KADEHİ
[30. BÖLÜM]: KIRIK ANILAR
[31. BÖLÜM]: YALANLAR CEHENNEMİ
FİNAL: KAPLAN VE KELEBEĞİN MASALI

[9. BÖLÜM]: PRENSİN PRENSESİ

5K 265 261
Da beyzanuria_

Oylayıp yorum yaptıysanız bölüme geçelim ve lütfen oylamayı unutmayın:)

...

Gece 02.49

Ters şeritten son sürat ilerliyorduk. Karşıdan gelen tırı görmemle ''Asrın!'' diye çığlık attım. Asrın üstümüze gelen tırı gördü ve direksiyonu sola doğru kırdı. Araba dengesini kaybedip şarampole yuvarlanmaya başladı.

...

''Gece, Gece uyan kabus gördün. Gece!'' Birinin beni sarsmasıyla bağırarak yatakta doğrulduğumda bana seslenene kişinin Buray  olduğunu gördüm. Korkuyla ondan bir iki adım uzaklaşıncs Buray, sıkıntıyla derin bir nefes verdi. 

''Gece korkma, rüyaydı sadece. Bak, bitti gitti. Burdayım, burdasın, kabustu sadece. Lütfen bu gece korkma benden.'' bana yaklaşacağı sıra ben biraz daha uzaklaştım ve korkuyla,

''Asrın!  Asrın nerde?'' diye sordum. 

''Bir telefon geldi ve gitmek zorunda kaldı.'' gözlerini kaçırarak konuşması beni şüpheye düşürürken bunun üzerinde çok fazla durmak istemedim. Kalbim hala hızlı atarken sakinleşmek için derin derin nefes almaya başladım. Buray, yatağın kenarında duran komidinin üstündeki sürahinden bir bardak doldurup bana uzattığında titreyen elimle bardağı aldım ve tek dikişte bitirdim. Bana yaklaşınca korkumu kenara bırakıp ona sarıldığımda saçımı okşamaya başladı. 

''Geçti, hadi gel seni yatıralım.'' benden uzaklaşıp yorganı açtı ve yatağa yatmamı bekledi. Yatağa yattığımda alnımdan öptü ve kenardaki tekli koltuklardan birini yatağın başına çekip oturdu. Kalbimin hızı yavaş yavaş normale dönmeye başladığında çekinerek Buray'a seslendim. 

''Bu-buray'' gözlerini halıdan çekip bana baktığında gözlerimi kaçırarak ''Şey ben yani bana-'' diyordum ki lafımı bölerek, ''Okurum.'' dedi. ''Masal okurum.'' 

 ''İsmi Prensin Prensesi'' çattığım kaşlarımla yorganı üstümden biraz attım ve ona baktım. Ona baktığımı görünce eliyle saçlarımı dağıttı. 

''Bu masal uyuman için, bana meraklı meraklı bakman için değil küçük cadı.'' yorganı tekrar üstüme örttü ve anlatmaya başladı. 

''Evvel zaman içinde çok meşhur bir kral varmış, bu kralı bütün herkes tanırmış. Ama kralın herkesten gözü gibi sakındığı bir kızı varmış. Kral, kızına asla iyi davranmazmış. Onu hep döver, hep aç bırakır, hep aşağılarmış. Kral, bunları kızının iyiliği için yaptığını söylese de genç prenses babasının ona olan bu tavrından hiç memnun değilmiş. Sürekli kendisini suçlar, hatta ara ara kendine zarar vermeyi bile düşünürmüş.'' kapalı gözlerimin ardından bir iki damla yaş düştüğünde Buray, saçlarımı okşayarak devam etti. 

''Bir gün kral muhafızları çağırmış ve 'Bana ülkenin en iyi prensi çağırın!' diye emretmiş. Muhafızlar düşünmüş, taşınmış ama en iyi prensin kim olduğunu bir türlü bulamamışlar. Bütün krallıkları tek tek gezmeye karar verip ertesi sabah erkenden yola çıkmışlar. Nereye giderlerse gitsinler en iyi prensi bulamamışlar. Sıkıntıyla kaleye geri dönerlerken birden önlerini simsiyah atıyla genç bir oğlan kesmiş. 'Siz de kimsiniz?' diye sormuş fakat muhafızlar o kadar bitkinmiş ki kimse cevap vermemiş. Muhafızların aç ve susuz olduğunu gören genç oğlan onlara yanındaki yiyeceklerin hepsini vermiş. Muhafızlar tekrardan kendilerine geldiklerinde genç oğlanı da alıp kralın huzuruna çıkmışlar.''

''Kral muhafızların yanındaki genç oğlanı yanına çağırmış ve 'Sen de kimsin?' diye sormuş. Genç oğlan kraldan korkmak bir yana dursun, onun bu tavrı karşısında kaşlarını çatmış. 'Düşman krallığınızın prensiyim.' demiş sakin tavrını koruyarak. Kral, genç oğlanın söyledikleriyle kaşlarını çatmış. Kızını düşmanının oğluna emanet etmek istememiş ama başka çaresi de kalmamış çünkü kralın aksine eşi kızını artık istemiyormuş.'' duyduklarımla gözyaşlarım kendini bırakırken ağzımdan ufak bir hıçkırık kaçtı. Buray bu halimi görünce zorlanarak da olsa derin bir nefes alıp kaldığı yerden devam etti. 

''Genç prenses annesini o kadar çok seviyormuş ki, annesinin ona olan nefretine gözleri kör olmuş...Kral, 'kızımı sana emanet ediyorum. Zamanı geldiğinde de geri vereceksin.' diye emretmiş. Herkesin aksine prens prensesin yaşadıklarını biliyormuş. 'Kabul ediyorum,' demiş prens. 'Ama kızınız bu olayı bilmeyecek, bu ikimizin arasında sır olarak kalacak.' Kral prensin bu söylediklerini onaylayınca muhafızlarına prensesi getirmesini emretmiş. Prenses babasından ürkerek tahtın oraya gelince prens prensese bakmış ve kolundan tutup çıkarmış prensesi şatodan. Prenses kaçmaya çalışsa da kaçamamış prensin elinden. Babası öyle güzel rol yapmış ki kızına, prenses babasının onu kurtarmaya geleceğini sanmış. 

Her geçen gün prensesin içindeki umut yaprakları tek tek sararmaya başlamış. Umutsuzluk öyle bir sarmış ki genç prensesin kalbini, 'bitti.' demiş kendi kendine. 'babamgil beni hiç istemedi değil mi?' diye sormuş. 'Hiç sevmedi değil mi beni? Bana olan sevgisi bile öylesine can yakıcıydı ki, izleri hiç geçmeyecek değil mi?' demiş.'' Buray sustuğunda çattığım kaşlarımla kapalı gözlerimin ardından konuştum. 

''Sonra ne olmuş?'' 

''Aşık olmuş.'' dedi özlem dolu bir sesle. ''Prensin kardeşinden ölesiye korksa da abisine aşık olmuş.'' sesindeki keder öyle büyüktü ki söylediği sözlerin ağırlığını dahi idrak edememiştim. Gözlerimi araladığımda kızaran gözlerini gördüm. Öylesine büyük bir hüzün kaplamıştı ki Buray'ın içini, tüm okyanus gelse silemezdi gözlerindeki ölü toprağı. Benim ona baktığımı görünce gözlerini kaçırdı ve,

''Uyu.'' diye emretti. Eli gece lambasının ışığına giderken hızlıca bileğini tuttum. ''Doğru ya,'' dedi maskesini tekrar yüzüne geçirirken. ''Karanlıktan korkarsın sen.'' Elini bileğimden kurtarıp yeniden koltuğa yayıldı. 

''Uyu, korkak kız. Yoksa kaplanlara yem ederim seni.'' korkuyla bağırıp yorganı kafama kadar çektim. Ayağıma değen bir şey hissettiğimde çığlık atarak yorganı üstümden attım ve yatakta ayağa kalktım. Bu yaptığımla Buray kahkaha atarken kapıdan gelen sitemli sesle ikimizin de gözleri o tarafa döndü. 

''Buray, sende çocuklaşma.'' sabır çekermiş gibi kafasını eğdiğinde ağzının içinden mırıldandığı sözlere karşın kaşlarımı çattım. ''İkinizin de çocuktan farkı yok.'' 

''Kardeşin yaramaz diye bana laf atma kaplan!'' söylediklerimle ikisi de sırıtmaya başlarken tüylerim ürperdi. Sanki ikisinin yüzünde de 'şimdi bittin Gece' der gibi bir ifade vardı. 

''Bak sen, bizim korkak yürek yemiş sanırım. Hm? Duyamadım, seni kaplanlarla yem mi ediyim?'' dudağının kenarı tehlikeli bir yavaşlıkla kıvrıldı ve ateş kahvesi gözlerinin katran karasına dönmesine şahit oldum. ''Zevkle.'' 

Asrın üzerime doğru atılınca yanımda duran yastığı Asrın'a fırlattım. Yüzüne gelen yastıkla afallayınca çığlık atarak odadan çıktım ve koşmaya başladım. Korkuyla arkama baktığımda ikisini de görünce çığlık atarak daha da hızlandım. Merdivenlerden son sürat aşağı inip rasgele bir kapıda içeri girdim. Kahretsin, kim evine kapalı yüzme havuzu yaptırır ki! 

''Siktir!'' telaşla etrafa bakarken kapının açılmasıyla hızlıca o tarafa döndüm. Başını iki yana sallayarak gülen Asrın'ı görmemle gözlerimi üzerinden ayırmadan geri geri yürümeye başladım. 

''Sakın kaçmak gibi bir aptallık yapma kızıl.'' gülerek söylediği şeylerle birlikte bana doğru bir adım attığında bende geriye doğru bir adım attım. Tam bir adım daha atıyordum ki sert bir bedene çarptım. 

''Sobe kızıl kafa.'' Buray'ın kulağıma doğru eğilip konuşmasıyla bütün bedenim kaskatı kesildi. Beni kollarımdan tutup Asrın'a doğru yürütmeye başladığında bir yandan da konuşuyordu.

''Asrın, sanırım bir kelebek yakaladım.'' kollarında çırpınmaya başladığımda beni daha sıkı tuttu ve gülerek, ''Uslu dur kelebek.'' dedi. 

Asrın'ın tam önünde durduğumuzda Asrın sırıtarak yüzüme doğru eğildi. Boyu 'ben uzunum' diye haykırırken yüzünü görebilmek için kafamı kaldırdım. 

''Senin gibi yaramaz kızlara ne yaptığımı görmek ister misin?'' kafamı hızlıca iki yana salladığımda güldü. ''Bence istersin.'' benimle olan göz temasını kesmeden Buray'a,

''Platformu kur.'' dedi. Korku artık bedenimle bütünleştiğinde bir adım geri gitmek için hareketlendim ama Asrın benden önce davranıp belimi tuttu ve sırtımı havuza döndürerek beni havuza atıyormuş gibi yaptı. Çığlık atarak tırnaklarımı koluna geçirdim. Yaptığım şeyi görünce imayla kollarını işaret ederek, ''Tırnak fantezili kız.'' diye dalga geçti. 

Tekrar bırakır gibi yaptığında sıkıca kapattığım gözlerimin ardından ''Psikopat Sadist!'' diye bağırdım. 

''Tch tch tch,'' ayıplar gibi dilini üç kez damağına vurduğunda dudağını büzdü. ''Benim ne kötülüğümü gördün? Aksine iyilik meleğiyim ben.'' 

''Asrın, platform hazır" 'ı' harfini biraz fazla uzatarak bize bağıran Burayla birlikte ben daha ne olduğunu anlayamadan Asrın beni çuval gibi sırtına attı.

Korkuyla bağırarak sırtını yumruklamaya başladığımda hareket etmeyi kesti. Kafasını beni görebilmek için arkaya doğru uzattığında kıvrılan dudağıyla birlikte güldü.

"Sırtıma yumruk atmak yerine az önce yaptığın gibi tırnaklarını kullanabilirsin kızıl kelebek." ne demek istediğini anladığım zaman yumruk atmayı kestim.

"Aferin benim akıllı kelebeğime." Asrın durunca platform dedikleri yere geldiğimizi anladım. Beni yere bırakınca ellerimle geriye kaçmaya çalıştım ama arkamdaki bedenle tek çıkış yolum da kapanmış oldu.

"Uslu dur kelebek, o kadar korkulacak bir şey yapmadık." Güldü. O yüzünü dağıtmayı ne kadar istesem de yapamayacağımı biliyordum.

Asrın yanıma eğilip elinde tuttuğu metal kelepçe gibi şeyleri ayak bileklerime takmaya başladı. Ben daha ne olduğunu anlayamadan yüksek bir "klik" sesiyle ayağımdaki kelepçeler yüzünden havalandığımda ikisi de gülerek beni izliyordu. Çığlık atarak kelepçelere yetişmeye çalışsam da artık çok geçti.

Şu anda tepe taklak şekilde tam havuzun orta yerinde ayağımda kelepçelerle havada asılı kalıyordum. Giydiğim kısa şort yukarı doğru kıvrılırken bir yandan ellerimle şortu tutuyor, bir yandan da çığlık atarak Asrın'a bağırıyordum.

"Asrın! İndir beni! Özür dilerim öyle dediğim için lütfen indir beni!"

"Özür dilemek için çok geç güzelim, birazcık eğleneceğiz sadece, ama bir şey olmayacağının garantisini veremem. Şimdi gelelim asıl konumuza." a harfini uzatarak söyledikleriyle sıkı sıkıya kapalı gözlerimle kaşlarımı çattım.

"Korkma, oyun oynayacağız sadece." dedi sahte bir üzüntüyle. "Oyunumuz da şu, biz sana soru soracağız, sende bize cevap vereceksin. Eğer cevap vermezsen ya da yalan söylersen, platformu her yalan söylediğinde aşağı indireceğiz, ta ki sen havuzun dibini boylayana kadar." Sonra aklına bir şey gelmiş gibi duraksadı. "Bu arada, o ayağındaki kelepçeler uzaktan kumandayla kontrol ediliyor, yani istesem şu anda onların kilidini açabilirim."

Son söyledikleriyle gözlerimi hızlıca açıp korkuyla bağırdım. "Yapma! Asrın, yalvarırım yapma!"

Duyduklarından sonra Asrın'ın dudağı kurnazca kıvrılırken güldü. "Yalvaracak kadar korktuğuna göre başlayalım, korkak kelebek."

"İlk soru," Buray'ın sesini duymamla kafamı o tarafa çevirdim. Bir sandalyeye yaslanmış, bacak bacak üstüne atıp elinde viski olduğunu varsaydığım bir şey içiyordu. "Bakire misin?"

Söyledikleriyle kaşlarımı çattım. Sinirle bağırdığımda onun da dudağı Asrın'da olduğu gibi kurnazca kıvrıldı.

"Ordan bakınca hayat kadınına mı benziyorum! Ben sen değilim gerizekalı, her gün başkasını altıma almıyorum!"

Duyduklarıyla Buray daha da keyiflenirken arsızca, "Bu hayır demek mi?" Diye sordu.

"Elinin körü demek!" Diye bağırınca aşağı doğru hareket ettim. Korkuyla çığlık atınca ikisi de kahkaha attı.

"Hayır demek! Hayır demek!" Söylediklerimle platform durunca derin bir nefes aldım.

"Sıradaki soru," bu sefer ses Asrın'dan geldiğinde korkarak ona döndüm. "Benden hoşlanıyor musun?" Gülerek sorduğu soruyla birlikte yanaklarım kızarınca ellerimle yüzümü kapattım. Bu halim ikisini de güldürürken ben utançtan yerin dibine girmiştim. Bir süre cevap vermemi beklediler ama cevap vermeyince Buray daha çok güldü.

"Cevap vermek zorundasın güzellik."

"Hayır." İnkar etmemle platform tekrar hareket etmeye başladı.

"Asrın! Durdur şunu!" Çığlık atarak söylediklerim Asrın'ın umrumda değilmiş gibi duruyordu. Duysa bile beni kâle almadığını açıkça belli ediyordu. Saçlarıma gelen ıslaklıkla gözlerimi kocaman açarak aşağıya baktığımda havuzu dibimde görmemle çığlık attım.

"Evet! EVET EVET EVET!" Platform durunca ağlamaya başladım.

"Asrın, yalvarırım indir beni. Lütfen" küçük kızlar gibi ağladığımda ikisi de sustu.

"Yüzme biliyor musun?" Gözlerimi silerek kafamı sağa sola salladığımda Asrın,

"Üzgünüm prenses." dedi ve ben daha ne olduğunu anlamadan elindeki kumandayla bir tuşa bastı. Kelepçeler metalik bir sesle birlikte açıldığında
serçe suya düşmemle çırpınmaya başladım. Göz pınarlarımdan firar eden yaşlarla daha çok çırpındım. Belimi saran kollarla birlikte yüzeye çıkınca öksürmeye başladım. Bir yandan öksürüyor, bir yandan da ağlıyordum.

"Ağlama, çok çirkin oluyorsun." Ağladığımı umursamayarak Asrın'ın göğsüne yumruk atmaya başladım. Yumruklarım öyle güçsüzdü ki bir süre sonra beni bitkin düşürmüştü.

"Adi pislik! Aptal, senden nefret ediyorum." Ağlayarak ona bağırmaya başlamıştım ki gülerek kollarımı tuttu.

"Benden nefret etmiyorsun."

"Ediyorum, senden nefret ediyorum pislik." Hıçkırıklarımın arasından zar zor konuştum.

"Etmiyorsun." Daha çok güldü. "Aksine, benden hoşlanıyorsun çünkü seni etkiliyorum, her bir dokunuşum, her bir kelimem seni etkiliyor. Kim bilir, belki gece yatmadan beni düşünüp mutlu oluyorsun." yüzüme doğru eğildi. Saçlarından damlayan sular boynuna doğru inerken ateş kahvesi gözleri şehvetle parlıyordu. 

''Ve inkar etmiyorsun çünkü dediklerim doğru.'' kulağıma doğru eğildi ve boynum ve kulağım arasına sulu bir öpücük kondurdu. ''Öyle değil mi kelebek?''

Yaptığı şeyler başımı döndürürken dediklerini duyuyor ama tepki vermiyordum. Sanki bütün söyledikleri sadece birer kelimeden ibaretti. Anlaması zor, gerçekliği keskin...

''Bu yaptığımdan zerre pişman olmayacağım güzellik.'' cevap vermek için ağzımı açmıştım ki dudaklarıma değen sıcaklıkla öylece kaldım. Öpüşü narin değildi, aksine sert ve cüretkardı. Benim ona ait olduğumu vurgularcasına hırçındı dudakları. Ellerim ensesindeki saçlara gittiğinde sertçe çekiştirdim kumral saçlarını. Bu yaptığımla boğukça inlerken altımdaki sertlikle seslice yutkundum. Bu halime görünce gülerek benden ayrıldı. 

''Kendimi tutmak ne kadar zor bilemezsin kelebek.'' koltuk altlarımdan tutarak beni havuzun kenarına oturttuğunda gözleri bir süre üstümde oyalandı. Her ne gördüyse dudaklarının kenarı arsızca yukarı kıvrılırken konuştu. 

''Mavi çok yakışmış.'' güldüğünde gözleriyle üstümü işaret etti. Çatık kaşlarımla üzerime baktığımda giydiğim beyaz şort ve tişörtün içinden 'ben burdayım' dercesine kendini belli eden mavi iç çamaşırlarımı görmemle utançla üzerimi kapatmaya çalıştım. 

''Eğer evli olsaydık, 'üzerini kapatmana gerek yok zaten her şeyini biliyorum' derdim ama maalesef evli değiliz kelebek.'' gülerek söyledikleriyle yüzüm kiraz kırmızısı olduğunda oda sudan çıktı. Gözlerim üzerinde biraz fazla oyalanınca üzerinde sadece pantolon olduğunu gördüm. Bakışlarım istemsizce karın kaslarına doğru kaydınca dudağının kenarı arsızca tekrar kıvrıldı. 

''Gözlerini alamadın?'' gülüşü beni kendime getirirken hemen arkamı döndüm. 

''Ben yani bakmıyordum sen öyle çıkınca bende yani şey'' cümleyi berbat ettiğimi fark edip sustuğumda gülerek beni yan bir şekilde kucağına aldı. Üzerime de giydiği siyah tişörtü örttüğünde ayıplar gibi dilini ü kez damağına vurdu. 

''Tch tch tch, benim gibi bir iyilik meleğinin değerlini hiç bilmiyorsun.'' dediği şeyle gözlerimi devirdim. 

''Ne melek ama, az önce beni tepe taklak sallandıran bir iyilik meleği. Sağol ben almayayım.'' başını iki yana sallayarak güldüğünde yukarı çıkmaya başladık. Merdivenin başına geldiğimizde salondan gelen seslerle birbirimize baktık. 

''Ben bir şey yapmadım, bırak beni!'' bağıran bir kız sesi duyunca ikimiz de kaşlarımızı çattık. 

''Yalan söyleyenleri sevmem çakma sarışın.'' Buray'ın insanı delirtecek düzeyde sakin sesiyle birlikte salona girdik. Gördüğüm manzarayla ağzım beş karış açılırken Asrın'ın da benden pek bir farkı yoktu. 

Yerde bir sarışın bir kız ve onun üstündeki Buray'ı görmemle çığlık atarak ellerimle gözlerimi kapattım. Buray bizi yeni fark etmiş olacak ki gözleri kocaman açıldı ve ağzından bir küfür yuvarladı.

''Siktir.'' 

9. Bölümün Sonu

Oylamayı unutmayın:) Oylamanıza göre bölüm atma tarihlerini belirleyeceğim. 

Sarışın kız kim sizce ve evde ne işi var?

Gelecek bölümde görüşürüz kumral kaplanın ateş güzelleri...

Continua a leggere

Ti piacerà anche

18.6K 490 25
●Sultan Abdülhamid hakkinda bilinmeyenler. ●Dönemindeki yazar,aydın,edebiyatçı kişilere olan yaklaşımı. ●Sultan Abdülhamid'in Masonlarla mücadelesi. ...
2.8M 145K 57
Sağlam ve sıradışı bir hikaye okumak ister misin? Cevabın evetse bu hikaye tam sana göre. **** Tertemiz bir hayatı olmasına rağmen feci halde bela a...
2M 73.5K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
1.7K 278 12
Düşününce, ben bilerek sobelendim. ... otuz.üç.yirmi on sekiz'e.