𝘾𝙝𝙖𝙧𝙢𝙞𝙣𝙜 𝙎𝙞𝙧 || 𝗠...

Von HiddenWriter1973

19K 2.4K 1.8K

+18 yaş üzeri okuyucular için yazımıştır. İyi okumalar dilerim! * Tüm hakları saklıdır! Telif yemek, para öde... Mehr

𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟼
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟽
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟾
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟿
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟶
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟷
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟸
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟹
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟺
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟻
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟼
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟽
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟾
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟷𝟿
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟶
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟷
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟸
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟹
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟺
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟻
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟼
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟽
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟾
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟸𝟿
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟶
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟷
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟸
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟹
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟺
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟻
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟼
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟽
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟾
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟹𝟿
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺𝟶
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺𝟷
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺𝟸
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺𝟹
𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟺𝟺
| 𝙻𝚊𝚜𝚝 𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛

𝙲𝚑𝚊𝚙𝚝𝚎𝚛 | 𝟻

437 52 11
Von HiddenWriter1973

Kapı tıklatıldığında dağılmış saçlarım ve kızarmış burnumla kapıya koştum. Bayan Shin'e hasta olduğum yalanını söyleyeceğime kendimi o kadar inandırmıştım ki gerçekten hasta olmuştum.

Hani derler ya bir şeye inanırsanız veya o şeyi çağırırsanız sizi bulur diye. Hah tam ondan... Belki de ağladığım için burnum tıkanmıştı.

Bilemiyorum, ama hasta olduğuma inanacağına eminim. Kapıyı açar açmaz Bayan Shin azarlamaya başladı.

"Neden mesai saatlerinde müştemilata geliyorsun. Senden ben sorumluyum. Üstelik bana haber bile vermeden gidi- Ah Aman Tanrım!"

Tipimi görünce cümlesini yarıda kesmişti. Normalde olsa alınırdım, ancak kapıyı açmak için gelirken boy aynasına yansıyan yansımamı ben de görmüştüm.

Tepkisini anlayabiliyorum yani. Tek gözümü kapatıp hapşırmak için dudaklarımı araladım. Hapşıracağımı fark eden Bayan Shin geri yaslanmıştı.

Aralık ağzımı birkaç saniye sonra kapattım ve burnumu kırıştırdım. Kaçmıştı. Ardından kafamı sallayıp kapıya yaslandım.

"O kadar mı kötü görünüyorum?"
"Ölmüş gibi görünüyorsun..."

Bayan Shin şaşırtmayan dürüstlüğüyle yanıtlamıştı. Bıkkınca kafamı öne düşürdüm.

"Teşekkür ederim, Bayan Shin."
"Hazırlan da seni hastaneye götüreyim."

Kafamı iki yana sallayıp reddettim. Tabi reddedilmekten hoşlanmayan Bayan Shin, bundan da hoşnut değildi. Sinirle ellerini beline koydu ve eğilerek otoriter bir şekilde yeniden konuştu.

"Sana fikrini de sormadım, üstün olarak ricada da bulunmadım Mara. Derhal hazırlan."

Kafamla onayladım. Kapıyı kapatmadan hızlıca üzerime bir hırka geçirdim. Aynada kendime bakma fırsatım olunca gülmeye başlamıştım. Fazla tuhaf gözüküyordum ve hoşuma gitmişti.

Karışmış saçlarımı düzelterek Bayan Shin'in yanında bittim. İkimiz müştemilattan ayrıldık, arka bahçenin kapısına yönelmiştik. Bayan Shin bizim annemiz gibiydi.

Hepimizle ilgilenir, kendi kızı gibi severdi. Arada birbirimize kızıyorduk, ancak birimize bir şey olsa kaplan kesiliyordu.

"Bay Min seni sormaz mı?"
"Kızlara mesaj çektim şimdi. Beni sorarsa, onlar haberdar edecekler."

Keyifle koluna girdikten sonra merakıma yenik düşüp Yoongi'nin balkonuna bakmıştım. Balkonda oturmuş deftere bir şeyler karalarken kahvesini yorumluyordu.

Büyük ihtimalle nota yazıyordu. Yoongi kendince müzik yapmayı seviyordu, keşke şarkıcı olsaymış. Şirkette çalışa çalışa iyice ruhsuzlaştı.

Bari sevdiği şeyi yapsaydı.
"Nereye bakıyorsun? Hadi çabucak gidip gelelim."

Bayan Shin'i kafamla onayladım. Tam önüme dönecektim ki Yoongi kafasını bizden tarafı çevirdiğini gördüm.

Uzakta olmasına rağmen kaşlarını çatışını buradan bile net bir şekilde görebiliyordum. Sonuçta dört yıl boyunca yüzündeki her bir kareyi ezberlemiş ve tepkilerini zihnime kazımıştım.

Bayan Shin'in çekiştirmesiyle evden ayrıldık ve taksiye binerek hastanenin yolunu tuttuk.

~

Tekrar geri döndüğümüzde kimseye gözükmek istemediğimden direkt müştemilata geçtim. Bayan Shin de arkamdan geliyordu. Beni bıraktıktan sonra kapıyı kapatmadan önce konuştu.

"Doktorun söylediklerini unutmayalım. Birkaç gün dinlenmen gerekiyor. Biz seni idare ederiz, Bay Min ile konuşacağım."

Halsiz olmama rağmen gülümsedim.
"Teşekkür ederim, Bayan Shin."

Saçlarımı okşadı ve kapıyı kapatarak beni yalnız bıraktı. Fazla ayakta duramadığım için son gücümle kendimi yatağıma fırlatmıştım. Sıra ölü gibi günlerce yatakta kalmakta!

Güzel uykum, sabah sabah çalınan kapımla birlikte sonlanmıştı. Hayır, ben dinlenme aldım. Kapı ısrarla tıklatılmaya devam ettiği için sinirle yorganı tekmeledim. Bataklığa batar gibi yatağa batmıştım, kalkmak zaman alacaktı.

"Yah hani ben dinlenecektim! Daha ilk günden kapıma dayanıyorsunuz!"

Yoongi'nin müştemilata gelmesi imkansız olduğundan bizimkilerden biridir diye düşündüm.

Kafamı yastığa gömmek yerine kaldırdım, üzerimden geçerek bana dolanmış yorgan yüzünden hareket edememiştim.

Yattığım yerden kapıya doğru bağırmakla yetindim.
"Ne istiyorsunuz! Dinleniyorum bugün!"

Oh Jin'in sesini işitmiştim. Aynı şekilde kapının arkasından bana bağırdı.

"Bay Min bizzat seni görmek istiyormuş! Bayan Shin haber vermemi istedi! Hadi kalk."

Yoongi? Beni görmek istiyormuş? Bizzat hem de?

"Neden! Eve hiç uğramadım ki ben! Bir sorun çıkarmış olamam! Beni görmek istemesi çok saçma!"

Birkaç saniye ses duymamıştım. Oh Jin lafı iletip sıvışmış olamazdı değil mi? Onu tanıdığım kadarıyla, yanıtımı bile dinlememiş olabilirdi.

Hasta olduğumdan kötü görünüyordum. Kötü görünüyorken de karşısına böyle çıkmak istemiyordum. Niye çağırmıştı ki? Zar zor yataktan çıkarak üzerimi değiştirdim.

İş kıyafetimi giydikten sonra saçlarımı da düzene sokup oradan ayrıldım. Mutfağa girdiğimde Bo Min eliyle kapıyı işaret etti.

"Salonda seni bekliyorlar."
"Bekliyorlar derken?"

Mutfakta sadece o olduğundan dolayı yine sorumu o yanıtlamıştı.

"Mi Sung ile birlikte kahvaltı yapıyorlar. Oh Jin ve Bayan Shin de yukarı çıktılar."

Elime aldığım elmadan bir ısırık aldım. Sonra tezgaha koyarak üzerimi düzelttim ve salona geçtim.

Yoongi elini tutmuş olan Mi Sung'a gülümsüyordu ve ben onu boğmak istiyordum. Yanlarına gidip ellerimi önümde birleştirmiş ve sakince kafamla selam vermiştim.

"Beni çağırmışsınız, Bay Min."

Yoongi beni görünce elini çekip boğazını temizledi. Mi Sung'un suratında oluşan o ifade... Oh canıma değsin cadı!

"Evet. Dün biraz sert davrandığımı fark ettim. Normalde çalışanlarıma kaba davranmıyorum. "

Yutkundum. Yoongi sakince gülümsemiş ve devam etmişti.

"Yardımın için teşekkürler. Ha bir de dün Shin ile birlikte nereye gittiniz? Henüz ona soramadım, hazır buradayken sana sorayım."

Sorduğu soruya karşılık bakışlarımı kaldırmadan yanıtladım.

"Ufak bir işimiz vardı, efendim."
"Neden yere bakarak konuşuyorsun?"

Gözlerine sabit çık diyen adam tutmuş niye yere bakıyorsun diyor. Gelin bir de buradan yakın. Onu yanıtlamak adına dudaklarımı dahi aralayamadan Mi Sung atlamıştı.

Sen ne her şeye atlıyorsun!
"Kaldırmasın, kaldırmasın. Herkes yerini bilirse sorun çıkmaz."

Ne demişler... Kadınlar kadınları bir bakışta anlar. Büyük ihtimalle Yoongi'den hoşlandığımı anlamış olmalıydı.

Bu yüzden de benimle uğraşacaktı. Ne var ki ona yanıt verecek kadar alçalmayı tercih etmezdim. Konum olarak düşük olduğumdan değil, sadece değmeyeceğini düşünüyorum. Sessizce beklediğim sırada Yoongi'nin sesini işittim.

"Kafanı kaldırabilirsin, çalışan. Durmadan yere bakmak zorunda değilsin."

Sesi nazik çıkmıştı. Şaşırarak kafamı kaldırdığımda bana gülümsedi.

"Rahatsız mısın?"
"Ne?"

Öyle bir sormuştu ki kafadan tahtaların eksik mi dediğini sanmıştım. Bu nedenle de aptal gibi ağzımdan kaçırdım.

Resmi olmadığım için Mi Sung'un kaşları çatılırken, Yoongi tekrardan sordu.

"Hasta görünüyorsun yani. İyi misin?"
"Doğru... Dün biraz rahatsızlandım ancak iyiyim. Sorduğunuz için teşekkür ederim."

Kafasını salladı. Ardından bir süre önündeki tabağa baktı. Bugün duymaya pek alışık olmadığım nazik ses tonuyla devam etti.

"Pekala... Birkaç gün dinlen. İyileştiğinde işe dönebilirsin."
"Teşekkürler, efendim."

Hızla arkamı döndüğüm gibi mutfağa yöneldim. Müştemilata geri dönmek için bahçe kapısına yönelmiştim, ancak Bo Min kolumu yakaladı. Şaşkınca ona döndüğümde suratıma fısıldamıştı.

"Ne söyledi?"
"Birkaç gün dinlen dedi."

Omzuma vurarak sırıttı.
"Hadi yine iyisin. Bak önemsiyor seni."

"Saçmalama Bo Min. Sadece evinde birinin ölmesini istemiyor olmalı. Adam haklı, polislerle kim uğraşacak."

Bedenimi hafifçe geri ittirip sırıttı.
"Hadi git dinlen, deli. Geçmiş olsun."

"Sağ ol aşkım."
Ona öpücük attım, sonra arka kapıdan bahçeye çıkıp müştemilata vardım.

Birkaç günlük tatilimin tadını çıkarmaya çalışacaktım. Hiç değilse, Mi Sung cadısını görmemiş ve sinirlenmemiş olurdum.

~

"Ben döndüm!"
Mutfak perdesini keyifle ittirip bedenimi mutfağa sokmuştum.

Perde kafamın üzerine düşse de, bu sevincimden bir şey götürmemişti. Kızlar kıkırdaşırken, Bayan Shin kahvaltı için onlara yardım ediyordu ve elleri kirlenmişti. Yoksa bana sarılırdı yani. Kesin sarılırdı...

"Yaklaşık üç gündür göremiyorum seni. Müştemilatta ölüp kaldın sandık."

Oh Jin'in cümlesiyle birlikte bu sefer kıkırdamalarına Bayan Shin'de katılmıştı.

Omuz silkerek oturacağım sırada Bayan Shin emir verdi. Daha bismillah yeni geldim!

"Madem üç gündür yoksunuz küçük hanım, biz kahvaltıyı hazırlarken sen de Bay Min'in müzik odasını temizliyorsun."

"Bay Min, benim üst kata çıkmamı yasaklamıştı."
Bir umutla yanıtlamıştım.

İlk defa Yoongi'nin bu kararı beni mutlu etmişti. Bayan Shin bana dönerek tek kaşını kaldırdı.

"Beni kandıramazsın. Derhal yukarı!"
"Ne? Hayır, Bayan Shin ciddiyim! Bana yasak-"

Sinirle solumuştu.
"Mara, işten kaytarma. Yukarı, derhal."

Kızlar doğru söylediğimi bilse de seslerini çıkarmamışlardı çünkü Yoongi ile beni evlendirme planları yapıyorlardı. Salaklar?

Başımı eğerek merdivenlere yöneldim. Gerçekten bana yasaklamıştı ve ben yukarı kata gönderiliyordum.

Eğer Bay Min beni yakalarsa, tüm suçu elbette Bayan Shin'e atacaktım. Sonuçta ona söylemiştim.

Müzik odasına girdiğimde olabildiğince sessiz olmaya çalıştım. Etrafta yırtılmış notaları toparlayıp çöpe attım, sonra koltukta yastıkları da düzelttim.

Odadan çıkacaktım ki piyanoya bakınca duraksadım. Piyano çalmayı hep istemişimdir ancak bir türlü fırsatım olmamıştı. Yaklaşarak kapağını kaldırdım ve elimi tuşlara dokundurdum.

Çıkan sesle birlikte yakalanacağımı düşündüğümden panikleyip gerilemiştim. Yoongi piyanosuna dokunduğumu görse, kesin öldürür beni.

Çalmak yerine yazdığı notaları çaldığı siyah piyanonun üzerine elimi koydum, hafifçe gülümserken piyanonun tuşlarına basılmasıyla irkildim.

Kafamı eğerek iki yanımdan piyanoya dokunan ellere baktım. Çalmıyordu, yaslanmıştı. Üstelik... Bana çok mu yakındı ne?

Hızla arkamı dönünce oldukça yakınımda olan Yoongi ile karşılaştım. Eğilemiyordum çünkü direkt yüz yüzeydik.

"Özür dilerim, ben buraya temizlemek için..."
Kafamı iki yana salladım.

Toparlamak için yeniden dudaklarımı aralamıştım ancak Yoongi biraz daha eğilmişti. Kafasını yana yatırdı, bıkkın nefesini yüzüme verdiğinde gözlerimi kırpıştırmıştım.

Adam beni uyarmaktan yorulmuştu. Fakat bu sefer gerçekten benim bir suçum yok!

"Ben sana üst katı yasaklamadım mı, çalışan?"

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

17.5K 1.2K 30
(TAMAMLANDI.) Keşke sadece arkadaş olarak kalsaydık, Park Jimin.
67.4K 4.9K 30
Onunla aynı yatakta yatarken bile aklında olan kişinin o değil de, ben olması benim sorunum değil. © clairdelvne | 2021. → texting + story. ─ kim...
30.3K 1.8K 32
Kızın sesini duyunca Alaz'ın omuzları gevşedi. "Öldüm, Asi." Gözlerini kızın yüzünde dolaştırdı. "Sensiz geçirdiğim her gün biraz daha öldüm." Asi al...
30.6K 2.4K 20
[ Tamamlandı ] Sevgilileri tarafından aldatılmış iki genç. Aldatıldıklarını öğrendikleri gece barda birlikte geçirdikleri vakitten sonra konuşmaya ba...