155 imdat - Ailem -

By hayattanbezmisnazz

263K 20.5K 6.4K

" Merhaba, ben Pelin Akçay. Başkomiser Pelin Akçay. Memnun oldum. " Pelin ebeveynlerinin ani ölümü sonrasınd... More

1 - Yeni Hayata Giriş
2 - Biyolojik
3 - Pamir
4 - Fragman
5 - Aile Yemeği
6 - Aile Yemeği 2
7 - Oyun Gecesi
8 - Adım Adım
9 - Çağlayan Ailesi
10 - Kırılma Noktası
11 - Tepki
12 - Büyük Karşılaşma
13 - Sakin Anlar
14 - İlk Adım
15 - Tanışma Yolları
16 - Bir Gün
17 - Zaman
19 - Abla
20 - Duvarlar Yıkılıyor
21 - Manipüle
Tanıtım
22 - Havuz
23 - Dejavu
24 - Gizlilik
25 - ' Yaşatırız '
26 - Yardım Et
27 - Akçay Ailesi
28 - Anne Yarısı
29 - Maganda
30 - Sivri Düşünceler
31 - Hayat Oyunu ( P1 )
32 - Birleşme
kontrol.
33 - Kanlı Yüzleşme (P2)
34 - Defter
35 - Katlanan Öfke
36 - Bizimkiler

18 - Bomba

6.3K 630 478
By hayattanbezmisnazz

biraz gec kaldım ama bomba gibi bir bölümle geldim ayol

bundan sonra ilk kısımlar gecmisten olacak arkadaslar. simdiden haberiniz olsun.

hem Pelin'in, hem de Çağlayan ailesinin gecmisinden olacak.

keyifli okumalar!

1998 -

Hastane biraz sakin, biraz telaşlıydı. Can savaşı, sağlık savaşı vardı. Dışarıda hava buz gibiydi. Rüzgar sertçe dalgalanıyor, bacalardan yükselen dumanları içine çekiyordu.

Ahsen Çağlayan, sancıları arasından acıyla bir adım daha attı. Açılması vardı, ama daha fazla olması için yürümesi gerektiğinden tüm hastaneyi turluyordu. Sancıları yoğunlaşıyor, yoğunlaştıkça Ahsen Hanım'ın çığlık çığlığa ağlayası geliyordu.

Hemen yanında ki kocası belinden destek verdiği sıra, " Çok ağrım var, Levent! Ne kadar daha yürümem gerekiyor, dayanamıyorum! " diye ağlamaklı bir sesle sitem etmişti.

Levent Çağlayan, karısının bu haline içli içli baktı. " Bilmiyorum, güzelim. Doktor ararım dedi, ama istersen gel biraz oturalım. "

Ahsen Hanım itiraz etmeden, yakınlarda olan bir sandalyeye yavaşça oturdu. Levent Çağlayan, diz çökerek karısının bacaklarını hafifçe ayırdı. Senelerdir alışmıştı artık bu git-gel işlerine. Ne de olsa, 4. kez baba oluyordu. Ama bu sefer ki hepsinden farklıydı.

Kızı olacaktı.

Karısı gibi nazlı bir prensesi olacaktı. Evin içinde neşeli kahkalar atacak, incecik sesi ile ' babacığım! ' diye etrafında koşacaktı. Onun için saç bağlama şekilleri öğrenmişti şimdiden. Odası hazırdı, kıyafetleri özenle seçilmişti. Daha küçük olmasına rağmen, abileri şimdiden onun için hikayeler uydurmaya başlamıştı. Kızı, şimdiden fazla seviliyordu. Şanslı olacaktı, çünkü Çağlayan ailesinin kızıydı.

Kendi kendine gülümserken elini karısının karnına yasladı ve hafifçe okşadı. Bildiği duaları ederken, Ahsen Hanım kesik bir nefes verdi. Kocası kendini hazırlamıştı, ama ikisininde bildiği bir şey vardı.

Ölüm riski. Ahsen Hanım ve bebeğin ölüm riski vardı. 4 ay önce, Ahsen Hanım merdivenlerden inerken ayağı kaydığında, düşük riski ortaya çıkmıştı. İkisi de çok dikkatli olsada, kafalarında bir profil oluşturmuşlardı. Doğumda, sağ çıkacaklar mı belli değildi.

Ahsen Hanım ve Levent Bey, kendilerini bu duruma hazırlasada, saatler sonra kollarına verilen ölü bebek ile dünyaları yıkıldı. Neden erkek, diye sorgulayamadılar. Nasıl öldü, diyemediler. Bebek kollarına verildi, alındı ve toprağa gömüldü.

Levent Çağlayan, bu durumda kendini dikkatli olamamakla suçlamıştı. Evde olabilirdim, bu olmazdı demişti.

Bilmiyordu, kendisinin hiç bir suçu olmadığını. Bilmiyordu, karısının terliklerine yağ sürüldüğünü. Bilmiyordu, kızının onlardan koparıldığını.

Çağlayan ailesi, her şeyi bilmek için 25 yıl geç kalmıştı.

Kötü hissetmek mi daha kötüydü, yoksa birine kötü hissettiriyor olmak mı?

Hayatımın son yıllarında, zaman zaman kötü hissettiğim anlar çoktu. Deneyimlediğim bu duygu sayesinde, empati yeteneğim fazlasıyla artmıştı. Bunda, yaptığım işinde katkısı vardı elbette.

Sinirden gözüm döndüğünde neler diyebileceğimi bildiğimden karşımdakini nasıl üzebileceğimi de biliyordum.

Empati, bazen çok yorucuydu.

" Zeytininde kendine göre has bir tadı var, bence. Değil mi, abla? "

Kafamı çevirerek Pamir'e boş boş baktım. Miraç ve ikisi bana baktıktan sonra güldüğünde göz devirerek hazırladığım kahvaltı tabaklarını önlerine bıraktım.

" Çok konuşmayında yemeklerinizi yiyin. Birazdan annen gelecek, Miraç. " dedikten sonra kahvemden büyük bir yudum aldım. Telefonumu kavrarken Miraç ağzındaki lokmayı yuttuktan sonra bana döndü.

" İşe mi gideceksin, Pelin abla? " onayladığımda, " Pamir abi... Bizimle gelsin mi? Bugün herkesin işi olduğu için, annem ile tekiz evde. Pamir abi gelirse, çok eğleniriz! " diyerek heyecanla Pamir'e bakmıştı.

Pamir ile bakıtığımızda, kararsız bakışlarını gördüm. Bensiz bir eve gitmeyi sevmezdi, önce benim götürmemi isterdi.

Nefes vererek telefonuma döndüm ve Serkan'a geç geleceğime dair bir mesaj attım. Onayladığında kahvemi bitirir bitirmez ayaklandım.

" Yanında götürmek istediğinde bir şey var mı, bi'tanem? "

İkisi heyecanla bakıştığında gülümsedim. Çocukları mutlu etmek, kolaydı. Ve ben, Pamir'i mutlu etmeyi severdim.

Sıra, diğer kardeşlerimi mutlu etmekteydi.

Küçük bir çanta hazırladıktan sonra, Pamir'in üzerini değişmesine yardımcı olmuştum. Heyecanla Miraç'ı sevdiğini, Polat'la karşılaşırsa nasıl davranması gerektiğini bilmediğini anlatırken ilgiyle onu dinlemiştim.

Kapı çaldığında, Miraç aşağıda beklediklerini söylemişti. İkimizde evden çıktığımızda, kısa sürede aşağıya inmiştik.

" Nasılsın, Pelin? "

Ahsen Hanım ile gülümseyerek el sıkıştık.

" İyiyim, siz nasılsınız? "

" Çok mutluyum. " dediğinde gülerek başımı salladım. Arabalara dağıldığımızda, Pamir heyecanla bir şarkı açmıştı.

" Bizim de sınırımız, bir sabrımız var! Çizgiyi geçene, müsademiz yokkk! Bizimde bir farkımız, sabrımız varr! Sınavı geçenee, bir tek sözümüz yokk! "

Bangır bangır bağırarak şarkıyı söylerken, arkadan gelen eşlik etme sesiyle dikiz aynasından baktım. Gördüğüm manzara ile kahkaha attım. Miraç, kafasını camdan çıkarmış Pamir'e aynı tizlikle eşlik ediyordu.

Kısa sürede Çağlayan malikanesine vardığımızda şarkıları kapattık. Peş peşe bahçeye girdiğimiz gibi arabaları arka arkaya park ettik. Ahsen Hanım ile göz göze gelince kendimizi tutamayarak kısaca güldük.

Eğlenceliydi.

Pamir'e yardımcı olarak arabadan indirdiğimde yanıma gelen güvenlik ile anahtarı teslim ettim. Pamir tedirgince etrafa bakarak kısık sesle bana seslendi. Çantayı koluma takarken ona doğru eğildim.

" Bu adamlar kim? Neden bu kadar çoklar? " diye sorduğunda sıkıntıyla iç çektim.

" Bilmiyorum. "

Bilecektim.

Önce ki geldiğimde, münakaşa yaşamamıza sebep olan hizmetli güler yüzle elimizdekileri alarak bizi salona yönlendirdi. Salona girdiğimizde Pamir dikkatle evi inceliyordu. Bu haline tebessüm ederek bir koltuğa oturdum.

" Sonunda seninle tanıştığıma çok memnun oldum, Pamirciğim! " diyerek şefkatle gülümseyen Ahsen Hanım ile Pamir çekinerek gözlerini kaçırdı.
" İsmim Ahsen. Ama sen bana, Ahsen abla diyebilirsin. "

" Ya da Ahsen teyze. " diyerek kıkır kıkır gülen Miraç ile kendimi tutamayarak kısık bir gülüş saldım. Ahsen Hanım uyarıcı bir gülümseme ile oğluna kaş göz yaptı.

Sanırım ' seninle görüşürüz ' demeye çalışıyordu.

" Bende memnun oldum, Ahsen abla. "

Pamir'in kısık sesiyle tebessüm ederek saçlarını okşadım. Yandan yandan bana baktığı sıra, Ahsen Hanım neşeyle ayaklanmıştı.

" Ne içersiniz? " diye sorduğunda Pamir beklenti ile bana döndü. Bu ' sen söyle, utanıyorum ' deme bakışıydı.

Omuz silktim. Alışması gerekiyordu. Her zaman yanında olamazdım.

Bir kaç saniyelik bakışmamızdan sonra Ahsen Hanım'ın sesi ile o tarafa döndük.

" Var anneciğim. Pelin, çilek yer misiniz? Miraç için resmen çilek stokluyoruz. " diyerek yakındığında Miraç somurtuk bir ifadeyle homurdandı.

" Ablamın çileğe alerjisi var. " dedi Pamir hızla. " Yememesi lazım, ölümüne bile sebep olabilir. "

" Abartma. " dedim göz devirerek.

" Çok üzgünüm, bilmiyordum. Ayaz söylememiş. " diyerek sitem eden Ahsen Hanım ile kaşlarım çatıldı. Anlamazca ona baktığımda bakışlarımı görmeden neşeyle Pamir'e tekrar ne istediğini sordu. " Karnında açsa atıştırmalık bir şeyler getireyim? "

" Yok, sadece meyve suyu. Şeftalili olsun. " diyerek utangaç bir gülümseme ile bakışlarını kaçırdı. Bu haline şefkatle gülümseyerek salondan çıktı.

Bir süre daha arkasından baktım. Ayaz nerden biliyordu, alerjimi? Araz'a söylemiştim, Ayaz'a değil. Araz'da yeni öğrenmişti ve hemen kardeşine anlatacak bir tip değildi.

" Odama çıkalım biz, Pamir abi. Gel. " diyerek ayaklandı Miraç. Pamir'in sandalyesini iterek salondan çıktığında telaşla ayaklandım. Merdivenden nasıl çıkarmayı düşünüyordu?!

Hızla peşlerinden gittiğimde, asansöre bindiklerini görmemle şaşkınca kapanan kapıya bakakaldım. Evin içinde asansör vardı.

Cumhurbaşkanının evinde yoktur bu sistem.

" Pelin, yukarı mı çıktı onlar? "

Arkamdan gelen sesle onaylar şekilde mırıldanarak salona döndüm. Bir kadını çağırdığını duyduğum sıra yerime oturmuştum. Telefonumu kavrayarak arkama yaslandım. Saate baktığımda, 1 saat daha oturmaya karar vermiştim.

" Aç değillerdir, değil mi? Kurabiye falan gönderdim ama, bir şeyler hazırlatabilirim? " diyerek içeriye giren Ahsen Hanım ile reddettim.

" Kahvaltıyı yeni yapmıştık, acıkırlarsa söylerler sanırım. " dediğimde gülümseyerek karşıma oturdu. Aynı anda içeriye giren hizmetli kahveleri uzattığında kupayı elime alarak küçük bir yudum aldım.

İyi bari, bu sefer istediğim gibiydi.

" Araz herkesi tembihlemiş, Pelin gelince sade kahve yapın diye. " derken gülen Ahsen Hanım ile ister istemez bende gülümsedim. " Anlaşmanıza çok sevindim, Pelin! Gerçekten hiç beklemiyordum, böyle olacağımızı. "

" Her şey zamanla, demiştim. Yavaş yavaş olacak. " diyerek tebessüm ettim. Neşeli bir gülümseme ile iç çekti.

" Teşekkür ederim bizi kırmadığın için. Önce ki hatalarımız içinde çok özür dilerim. "

Önemli değil dercesine başımı salladım. Kahvemi yudumlarken cama baktım ve ona döndüm.

" Evin önünde ki, bahçede ki adamlar falan ne için? Yani, tehdit falan mı alıyorsunuz? " dediğimde gülerek başını iki yana salladı.

" Evimizde bir sürü değerli eşya var, Pelin. Zenginlerin evlerine hırsız çok girer, malum. Ayrıca, hızla yükselen insanları düşürmek isteyenlerde çok olur. " dediğinde anladığımı belli edercesine başımı salladım.

Tehlikeye karşı önlem alma huyum, sanırım onlardan gelmişti.

" Peki, Ayaz alerjim olduğunu nerden biliyor? "

" Ayaz ve Serkan konuş- " bir an duraksadı. Kaşlarım çatılı bir şekilde ona bakarken, sanırım boşluğuna geldiği için afallamıştı.

" Serkan ve Ayaz benim hakkımda mı konuşmuş? " dedim sertçe. Gözlerini kırpıştırarak tedirgince ellerini ovuşturdu.

" H-hayır, hayır! Denk gelmişler, ayak üstü konuşmuşlar. Sanırım bize geldiğinde dikkatli olmamız için bir kaç bir şey söylemiş, Serkan. " diyerek zoraki olduğu belli olan bir gülüşle baktı.

Bardağı masaya koyarak iç çektim. Hakkımda daha neler anlatmıştı, acaba?

" Alara. " dediğinde anlamazca ona döndüm. Yutkunarak gülümsedi.

" Eğer, bizimle olsaydın... İsmin Alara olacaktı. Prenses. Baban, prenses diye severdi seni. Araz, bulmuştu ismini. İkisi de, çok istiyordu doğmanı. " diyerek üzgünce iç çekti.

Alara, prenses demekti. Pelin ise, cesur.

Cesur prenses.

Kendi kendime içimden geçirdiğim anlamlara güldüm. Ayrıca, bu ailenin isim uyumlarına takıntıları vardı resmen.

Araz, Araf, Ayaz. Mirza, Miraç.

Bir Polat ve ben ayrıydık.

( yazar ; diyemedim o takıntı bana ait diye. )

" Çok tehlikeli, değil mi? " diyerek konu açmaya çalışan Ahsen Hanım ile sorgularcasına baktım. " Polis olmak. Ayaz ve ikiniz için çok korkuyorum. İnsanlar için uğraşırken, kendi canınızı düşünmüyorsunuz... "

" Bin canı kurtarmak mı, bir canı kurtarmak mı? " diyerek gülümsedim.
" Onurlu bir iş bu, Ahsen Hanım. Eğitimimizi almış insanlarız, bunun bilincindeyiz. Önlemlerimiz var. Herkesin canı tehlikede. Şu eşikten geçerkende ölebiliriz, boğazımıza kaçan suylada. Endişe etmeyin, dikkatliyiz biz. "

" Yine de size bir şey olacak diye korkmamak elimde değil. Sokakta bulmadım ben çocuklarımın canını. " diyerek omuz silktiğinde yutkundum.

" Sokakta mı buldum ben kızımın canını?! Git konuş şu okul müdürüyle, İhsan! Yoksa ben konuşurum, bildiğim dilden! " diyerek bana sardığı kollarını daha çok sıktı. Gülerek başımı omzuna yasladım.

Montumu giyerek aceleyle çıktım odamdan. Hemen peşime takılan üç kişiyle apar topar çıktık hastaneden.

" Durumları nasılmış? " diye sordum ekip arabasına binerken. Hemen yerlerine oturan Selin bana döndü.

" Diğerlerinin durumu biraz daha iyiymiş. Ama Serkan komiserim, bombaya daha yakın olduğu için durumu ağırmış. Bir de biri daha varmış yanında. İkisi de ameliyata alınmış. " dediğinde ışıkları yakıp sireni çalıştırdığım sırada ona kısaca baktım.

" Kimmiş o yanında ki? Sivil biri nasıl yaklaşır bombaya, Selin?! " dedim öfkeyle. " Buna nasıl izin vermişler- "

" Sivil değilmiş, başkomiserim. Askermiş. " dediğinde şaşkınca ona döndüm. " Bomba imha ekibi gelene kadar, adam ben yardım ederim demiş. Ama bombanın düzeneği fazla titizmiş. Sayacı gördükleri gibi kaçmaya çalışmışlar ama... " diyerek sustu.

Korkuyla iç çekerek biraz daha hızlandım. Allah'ım lütfen bir şey olmasın! Onu da kaybedemem.

Kısa sürede hastaneye vardığımızda hızlıca danışmaya koştuk. Katı öğrendiğimiz gibi asansöre yönelmeden seri adımlarla merdivenleri çıktık. Hemen ameliyathanenin önünde ki beş polis adım sesleri bize döndü. Ayaklandıkları sıra yanlarına gelmiştik.

" Durumları nasıl? " dedim endişeyle ameliyathane monitörüne bakarken. Yarım saat önce başlamıştı ameliyat.

" Bilmiyoruz, komiserim. Doktor çıkmadı daha. " diyen kişi ile burnumu sıkarak duvara yaslandım.

" Aklım almıyor! Nasıl böyle dikkatsiz olabilirler? Sivillerde bir şey var mı? "

" İhbar geldiği gibi önlem alınmış. Kimsede bir şey yok. "

Şükür diye mırıldandım. Hepimiz bir yerlere dağılıp, haber beklerken çalan telefonum ile ekrana baktım. Pamir arıyordu. İç çektim.

" Efendim- "

" Abla! İyi misin? Serkan abi iyi mi? Nerdesiniz? "

Yüksek sesle sorularını sıraladığında gözlerimi kapatarak başımı arkaya yasladım.

" İyiyiz. Sen nerden öğrendin? "

" Ahsen abla haber izliyordu, bizde yemek yemeye inmiştik. Ağlama sesi duyduk falan, hemen yanına gittik. Video düşmüş haberlere, hemen aradım seni. Serkan abi... O hemen bombanın yanındaymış. Abla, doğruyu söyle. Abim, iyi mi? " diyerek ağlamaklı bir sesle sorduğunda açılan ameliyathane kapısı ile hızla ayaklandım.

" Serkan Akçay, Ailesi kim? "

" Kardeşiyim! " dedim hızla. Doktorun bakışları bana döndüğünde iç çekti.

" Durumu pek iyi değil. " demesi ile kaskatı kesildim. " Bombanın şiddeti ile patlayan taş parçası, kafasına çarpmış. Beyin kanamasını durdurduk. Yere düştüğü sırada, o şiddet ile aldığı hasar çok fazla. Sağ bacağında kırık var. Sol kolunda ise küçük bir çatlak. "

Yutkunarak, " Kalıcı bir hasar var mı? " diye sordum korka korka.

" Ne olur ne olmaz, emin değiliz. Her şeye hazırlıklı olmanız lazım. Tekrar eden bir beyin kanaması olabilir. Düşüşün ve şiddetin etkisi ile her şey olabilir. Şimdilik, yoğun bakıma alıyoruz. Geçmiş olsun. " diyerek omzumu sıktı ve yanımızdan uzaklaştı.

Derin bir nefes alarak elimi kaldırdım. Saçlarıma götüreceğim elimde, unuttuğum telefonu fark etmem ile okkalı bir küfür savurdum. Hızla kulağıma götürdüğümde, Pamir'in kısık ağlama sesi ve Ahsen Hanım'ın sakinleştirmek için kurduğu cümleleri duydum.

" Pamir, ablacığım? Bi'tanem, ağlama. Serkan çok güçlü, bilmiyor musun onu sen? Katır inadı var onda! Ağlama, tamam mı? Her şey iyi olacak. " derken oradan uzaklaşmıştım.

" Her şey iyi olacak? " diye mırıldandı ağlarken. İç çekerek gülümsedim.

" Her şey iyi olacak, bebeğim. "

Elimde ki sandaviçi ısırarak yerime oturdum. Bir yandan yanımdan ayrılmayan, zorlayarak yemek yememi isteyen Ayaz'a ters bir bakış attım.

" Ne var? Ne diye bakıyorsun öyle? Serkan iyi olacak derken, açlıktan ölecek olan sen olma diye her şey! " diyerek muzip bir sesle omzunu omzuma vurduğunda göz devirdim.

" Komik değilsin, Ayaz. "

" Abinle düzgün konuş, Pelinciğim. Abi sözü dinle, abinin espirileri komik olmasa bile gül! "

" Hahahaha! Hahahaha! " diyerek yapmacık bir gülüş taklit ettim. Gülerek suyunu kafasına dikti. Boş şişeyi bükerken bir şey hatırlamış gibi sırıtarak bana baktı.

" Abin olduğumu nasıl da kabul ediyorsun, ama! "

" Salak olduğunu uzun zaman önce anlamıştım. " dedim homurdanarak. Alınmadı, üstüne kıs kıs güldü.

Yaklaşık 3 gündür hastanedeydim. Bu üç gün içinde, Serkan tekrar ameliyata alınmıştı. Bu sefer kırıkları ve çatlakları alçıya alınmış, pansumanları bitmişti. Rutin kontrolleri ile her şeyin önlemi alındıktan sonra odaya almışlardı.

Pamir ile telefonu kapattıktan 1/2 saat sonra Ayaz yanıma damlamıştı. Sorgusu bittiğinde ise, sülük gibi yapışmış benimle kalmıştı. Ne kadar itiraz etsemde, ' abinim ben senin, sus ' diyerek sinirlerimi bozmuş ve gitmemişti.

Bomba olayının sorgusu devam ederken, Serkan'ın yanında ki asker yoğun bakıma alınmıştı. Onda iç kanama riski ve beyin kanaması vardı. O sonradan kaçtığı için, şiddetti daha bir etkili olmuştu. Bedeni sürüklenmiş, bir çok hasar almıştı.

Ailesini aramak istediğimde ise, kimsesiz olduğunu öğrenmiştik. Yetimhanede büyümüş, 28 yaşında bir Kıdemli Astsubay'mış. Ailesi olmadığından, bağlı olduğu birimlere ulaşmıştık. Gelen komutan ve asker arkadaşlarına talimatları verdiğimizde hepimiz dağılmıştık.

" Pamir nasıl? " diye sordum. Aramamıştım. Olumlu bir şey olmadan arayamazdım.

" Miraç ve Polat yanında. Morelini düzeltmek için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar, merak etme. " dediğinde nefes verdim.

Pamir, Çağlayan'larda kalmak istemişti. Başta buna şaşırsamda, sonradan Hatice teyzenin gelinine gittiğini öğrenmiştim.

Pamir'in onlara alışması iyi bir şeydi.

" Koktun artık, eve git duş falan al. Bir şey olursa ararım hemen. " dediğinde yüzümü buruşturarak ağzımda ki son lokmayı yuttum.

" Kokuma kurban ol! Gitmiyorum, gitmem. " diyerek terslendim.

" Ya kızım, manyak mısın? Üzerini falan değiştir, bir kaç saat uyu! " diyerek sertçe yüzüme baktı. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda, " Ben seni ararım. Uyandığında, seni kendine salmış bir halde bulmasın. " demişti daha yumuşak bir sesle.

Haklıydı. İç çekerek başımı salladım. Sevinçle gülümsediği sıra ayaklanmış, yanından ayrılmıştım. Hastaneden çıktığım sıra, önüme geçen asker ile durdum.

Sorarcasına ona baktığımda tebessüm ederek, " Normal odaya almışlar, haberin verin demiştin. " dediğinde bende gülümsedim.

" Geçmiş olsun. "

Hızlıca eve geldiğimde taksi parasını ödeyerek içeriye girdim. Seri adımlarla merdiveni bitirerek kendimi eve attım.

Yorgundum. Bir haftadır sadece 6 saat uyumuştum. Gözlerim yanıyordu.

Kendimi duşa atarak hızlıca yıkandım. Bornoza sarılarak, odaya girdiğimde telefonun sesini açarak giyinmeye güç bulamadan kendimi yatağa attım. Duş alınca mayışıyordum.

Ne kadar uyudum bilmiyorum ama çalan telefonum ile hızla gözlerimi açmıştım. Anlık olarak bulanan görüşüm ile aldırmadan telefona sarıldım.

" Ayaz?! Bir şey mi oldu? " dedim korkuyla. Sesim pürüzlü çıkınca öksürerek doğruldum.

" Uyandı. " dedi gülerek. " Uyandı ve aç olduğunu söyledi. "

Al işte. Gülsem mi ağlasam mı!

Bölüm sonu!

Geçiş bölümü gibi düşünün, artık tamamen odaklanmalıyız.

Kaos bu değildi elbette:))) Kaoscuktu. Sizi büyük bir kaos ile baş başa bırakıcaz ileride.

Bölüm nasıldı?

Serkan?

Ayaz?

Araz?

Pamir?

Pelin?

Miraç?

Ahsen Hanım?

Yetersiz bir bölüm olduğunun farkındayım, ama toparlamak amaçlı yazdım sadece. İleride daha yoğun şeyler olacak :)))

kücük bir dipnot ; erkek başrol karakter kurguya dahil olmuştur.

Sizleri seviyorum, görüşmek üzere!

Sınır ; 400 yorum 300 oy

Continue Reading

You'll Also Like

11.5K 1.3K 23
Ruhumun bedenimden ayrıldığını sanarken onun hala mahkum olduğunu anlayamadım. °°° Birinin ölmesini engellerken kendiniz ölümle burun buruna gelseydi...
39.1K 1.9K 8
Asker kızımız Mihri Aksoy ve Savcı oğlumuz Pamir Karan. Mahhale hikayesi. Ara verildi Küfür ve argo kelimeler kullanılmaktadır. Rahatsız olucaksınız...
72.5K 2.9K 21
Bu kitapta birbirinden nefret eden iki kız yok. Bu kitapta, birbirine sıkıca bağlı olan iki kız var. Defne ve İrem. Onların hayatına bir göz atın di...
621K 26.9K 27
|Tamamlandı-Düzenlendi| Aşkım Gece, babasının ve annesinin bulaştığı adamlar yüzünden ailesinden koparılan bir kız. Yıllar sonra bulunuyor. Üner ai...