platonik (ÇT)

Gnelkan által

174K 10K 3.1K

Yeni başladığın okulda kimsenin konuşmaya cesaret edemediği sadece okulun zorbalarıyla takıldığı çocuğu ilk g... Több

bölüm 1 ~yeni okulun ilk günü~
bölüm 2 ~yardım çığlıkları mı?~
bölüm 3 ~~
Bölüm 4
bölüm 5
bölüm 6
bölüm 7
bölüm 8
bölüm 9
bölüm 10
bölüm 11
bölüm 12
bölüm 13
bölüm 14
bölüm 15
bölüm 16
bölüm 17
bölüm 18
bölüm 19
bölüm 20
bölüm 21
bölüm 22
bölüm 23
24. bölüm
bölüm 25
bölüm 26
bölüm 27
bölüm 28
bölüm 30
bölüm 31
bölüm 32
bölüm 33
bölüm 34
bölüm 35
bölüm 36
bölüm 37
bölüm 38
bölüm 39
bölüm 40
bölüm 41
bölüm 42
bölüm 43
bölüm 44
bölüm 45
bölüm 46
bölüm 47
bölüm 48
bölüm 49
bölüm 50
bölüm 51
bölüm 52
53. bölüm
54. bölüm
55. bölüm
56. bölüm
bölüm 57
58. bölüm
59. bölüm
60. bölüm
61. bölüm
62. bölüm
63. bölüm
64. bölüm
bölüm 65
bölüm 66
bölüm 67
bölüm 68
69. bölüm
70. bölüm
71. bölüm
72. bölüm
73. bölüm.
74. bölüm
75. bölüm
76. bölüm
77. bölüm
78. bölüm
79. bölüm
80. bölüm
81. bölüm
82. bölüm
83. bölüm
84. bölüm
85. bölüm
86. bölüm
87. bölüm
88. bölüm
89. bölüm
90. bölüm
91. bölüm
92. bölüm
93. bölüm
94. bölüm
95. bölüm
96. bölüm
97. bölüm
98. bölüm
99. bölüm
100. bölüm
101. bölüm
102. bölüm
103. bölüm
104. bölüm
105. bölüm
106. bölüm
107. bölüm
FİNAL

bölüm 29

2K 117 92
Gnelkan által

(üç yıl sonra...)

Çağan:Bir varmış,bir yokmuş.
Bir çocuk varmış.

Babası onu terk etiği gün büyümeye başlamış.

O çocuk bir daha gülmemiş...

Yılar sonra bir kız çıkmış karşısına,tek bir kelimesiyle gülümsetebilmiş çocuğu.

Çocuk anlamamış ilk başta.
Bilmiyormuş ne hissetiğini.
Aşkı,nefreti..

Kızı öpmüş,ağlatmış,kendinden soğutmuş,nefret ettirmiş.

İstemediğini söylediği zaman bile en çok o kıza ihtiyaç duyuyormuş.

Her gördüğünde kalbi deli gibi atıyormuş.

O çocuk ilk defa aşık olmuş,ama çok geç fark etmiş.

Gözlerimin dolmasını engelleyemedim.

Kendi hayatımı,kendi dilimden bir masal gibi dinlemek bana bile garip geliyordu.

Tuana:ne zaman fark etmiş?

Diye sordu kapanmaya başlayan gözleri ile.

Yutkundum.

Çağan:kızı kaybetiği zaman,bir daha onu görmeyeceğini anladığı zaman fark etmiş ona aşık olduğunu.

Dedim onu fazla bekletmeden.

Tuana:kız gitmiş mi?

Diye sordu merakla.

O neşeyle beni dinlerken benim içimde fırtınalar kopuyordu.

Çağan:gitmek zorunda kalmış.

Titrek bir nefes verdim.

Ne zaman bu kadar hassaslaşmıştım ben.

Tuana:neden?

Dedi yeşil gözlerini kocaman açıp.

Çağan:adam geç kalmış. Kadın daha fazla dayanamamış.

Akan birkaç damla yaşı ona beli ettirmeden sildim.

Tuana:adam ne kadar geç kalmış?

Ne kadar geç kalmıştım?
Birkaç dakika? Birkaç saat? Veya gün?

Çağan:bunu adamda bilmiyor ama sadece zamanı geri alıp oraya biraz daha erken gitmek istiyor.

İstiyordum.
Oraya biraz daha erken gitmek istemiştim.

İmkansız  olduğunu biliyordum ama zamanı biraz geri alıp onu acı çekmemişken bulmak istiyordum.

Tuana:adamı neden beklememiş?

Neden beklememişti beni?
Canı çok acıdığı için mi?
Yada beklemek istemediği için mi?

Çağan:gidesi varmış,beklemeden gitmiş.

Dedim buruk bir gülümseme ile.

Tuana:peki kadın adamı seviyormuydu?

Dişlerimi dudaklaramıma geçirdim.

Çağan:bilmiyor. Kadın hiç sevdiğini söylememiş ama hissetirmiş.

Hissetmiştim.
Sevmeyi,sevilmeyi.

Ben hala seviyordum.
Peki seviliyor muydum?

Geç kaldığım için nefret mi ediyordu benden?

Tuana:Kadın bir gün geri gelir mi peki?

Çağan:gelmez. Gelmesi imkansız olur.

Tuana:adam gidemez mi yanına?

Diye sordu.

Gidebilir miydim?
Giderdim.

Ama yapamazdım.

Ölmek istiyordum,ama Cesaret edemiyordum.

Ülkü vardı ilk başta.
Onu bırakamazdım.

Onun tek ailesi bendim.
Benim ailem oydu.

Kendi çıkarlarım için onu yarı yolda bırakamzdım.

Derin bir nefes verip Ona baktım.

Gözleri kapanmış uykuya dalmak üzereydi.

Koluma sarılmıştı.

Gülümsedim.

Eğilip yanağına bir öpücük kondurdum.

Dikkatle yataktan kalktım.
Üstünü örtüp odadan çıktım.

Beste:uydu mu?

Diye sordu merdivenlerden çıkarken.

Çağan:uydu.

Diye cevap verdim kısaca.

Beste:yine mi tuanaya olan aşkını anlatın ona?

Alay ediyor gibiydi.
Ama umursayacak durumda değildim.

Beste:o daha çocuk çağan. Ona düzgün şeyler anlat salak saçma aşk acılarını değil.

Salak saçma ha?

Beni mi çok abartıyordum yada o sevmeyi mi bilmiyordu?

Çok mu aptaldım yada aşık?

Ona sadece ters bir bakış atıp merdivenlerden indim.

Beste:yine mi gidiyirsun?

Çağan:sence?

Diye cevapladım.

Ayakabımı giyip,montunu üzerime aldım.

Beste:yine mi çağan?

Sabır diler gibi bir nefes verdim.

Beste:anlamıyorum çağan ne buluyorsun o mezarda?

Çağan:beste.

Dedim kısık bir sesle.

Çağan:rahat bırak artık beni.

Dedim sakin kalmaya çalışarak.

Beste:evliyiz biz çağan!

Çağan:s*kmişim evliliğini.

Cevap vermedi.
Ama yüzündeki mutsuzluğu gördüm.

Onu orda bırakıp evden çıktım.

Ne kadar kırıcı olduğumu biliyordum ama yılardır ona karşı bir sevgi besleyemiyordum.

Bestenin yüzünü görmek bile ona ihanet etmişim gibi hissettiriyordu.

Minik tuanam için onunla aynı evdeydik.

Sordum.
Defalarca besteye, onu bana bırakıp git demiştim.

Hiç bir zaman kabul etmemişti.

Zorlamadım.
Boşanmadım da onu annesiz bırakamazdım.

Bu ona yapılmış en büyük haksızlık olurdu.

Beste ile evliydik.
Ve bu gerçek bir evlilikti.

Ama hiçbir zaman onu karım olarak görmedim.

Parmağımda yüzük bile yoktu.

Ama onunla sahte de olsa evliydik.
Onda hissetiğim şeyleri beste de hissediyordum.

Onunla taktığım yüxüğü parmağımdan hiç çıkarmamıştım.
Şuan bile boynumda taşıyordum.

Evet o günden beri onun yüzüğünü hep boynumda taşıyordum.

Bu zaman kadar bir kere bile çıkarmamıştım.

Seri adımlarla yürümeye başladım.

Cebimden telefonumu çıkardım.
Bir süre ekrana uzun uzun baktım.

Yirmi Ekim...

Bugün yirmi ekimdi.

O bugün tam yirmi yaşında olacaktı.

Sabahtan beri bunu düşünüyordum.

Eyer yaşasaydı on sekiz yaşına girseydi,o yüzüğü çıkırır mıydı?

Yaşamış olsaydı şimdi yanıma mı olurdu yoksa çoktan ayrı mı olurduk?

Ayrı olmak belki ölmesinden daha iyi olurdu ha? Kim bilir.

Mezarlığa yaklaşmaya başladım.
Adımlarım hızlandı.
Onun yanına gidecek olmamın mutluğu vardı içimde.

Her gece aynı hissi yaşıyordum.
Evet her gece onun mezarına geliyordum.

Bunu hiç sıkılmadan,yorulmadan yapıyordum.

Mezarı bile huzur veriyordu.

Mezarlığa girerken bir gölge gördüm.

Tam onun mezarının önünde.
Karanlıkta oturan bir beden.
Kimin olduğunu bilmiyordum ama birkaç tahminim vardı.

Biraz daha yaklaştım.

Sokak lambası yan profilini aydınlatıyordu.

Arda:özür dilerim.

Dedi ağlıyor muydu?

Beni fark etmemişti.

Arda:erken gelmeliydim.

Oda benim gibi kendini suçluyordu.

Arda:çağanın gitmesine izin vermeliydim.

Dedi acılı bir sesle.

Arda:sadece...sadece sana sinirliydim. Abinin ölmesini istemiştin,bu benim ölmemi istediğin anlamına geliyordu ve sana kırgındım.

Abinin ölmesini istemiştin,bu  benim ölmemi istediğin anlamına geliyordu?

Neyden bahsediyordu bu?

Arda:biliyor musun Tuana bugün yirmi Ekim.

Gülümsedi sokak lambası acı dolu gülüşünü beli ediyordu.

Arda:senin doğduğun gün. Ailemin beni terk etiği gün.

Neden bunu burda anlatıyordu?

Arda:merak ediyorum. Neden annem senin doğduğun gün beni bıraktı?

Annesin onu terk etmesiyle Tuananın ne alakası vardı?

Arda:seni ilk öğrendiğimde hep seni suçladım.

Neyden bahsediyor bu?!

Kaşlarımı çatım.
Dikkatle onu dinledim.

Arda:senin doğduğun gün ailemin beni terk etmesini kendime yediremedim. Sonradan anladım en masum olanın sen olduğunu.

Dedi yutkundum.

Şimdi anlamaya başlıyordum.
Keşke anlamasaydım.

Gerçekten mi?

Tuananın abisi arda mıydı?
Bunu neden bize söylemedi?
En kötüsü zamanı varken tuanaya niye söylemedi?
O yüzden mi sinirliydi o gün?

Tuana abisini istemediğini söyledi.
Bu ardayı istemedeği anlamına geliyordu.

Sikeyim arda neden bize söylemedi?!

Arda:sadece bir kere abi demeni isterdim.

O konuşmaya devam ediyordu ben bir ağca yaslanmış sigaramı içiyordum.

Arda:sadece bir kere abi demen için neleri göze alırdım bir bilsen.

Yutkunduğunu fark etim.

Arda:gitmeden önce sadece bir kez sarılsaydın be!

Titrek bir nefes verdi.
Akan göz yaşları burdan beli oluyordu.

Arda:bana bıraktığın tek yanağımdaki sızı olmasaydı keşek.

Eli birşey aradı.
Buldu ama içi boştu.

Birtmiş sigara pakatini biraz ileri attı.

Arda sigara içmezdi yani üç yıl önce.

Onun gidişi benden sonra en çok ona zarar vermişti.

Yavaş adımlarla yanına yakalaştım.

İrkilerek bana baktı.

Arda:çağan?

Diye sordu afalayarak.

Çağan:evet benim.

Dedim hızlı adımlarla.

Arda:neden burdasın?

Bakışlarım mezar taşına döndü.

Çağan:sen neden burdaysan.

Diye cevapladım.

Arda:geceleri gelmezsin sanıyordum?

Çağan:her gece geliyorum?

Arda:çağan-

Çağan:o kreşten geldiği zaman eve gidiyorum. Uyuduktan sonra tekrar buraya geliyorum.

Diye açıkladım hemen ne soracağını biliyordum.

Evet öyleydi her günüm böyle geçiyordu.

Sabah kalkıp onun yanına geliyordum.

Birkaç saat durup yağızların yanına uğruyor,sonra tekrar eve gidiyordum.

Öğlenden akşma kadar minik Tuana ile birlikte vakit geçiriyor,o uyuduktan sonra tekrar buraya geliyordum.

Yanına oturdum bir dal sigara uzatım.

Çağan:neden anlatmadın?

Diye sordum bakışlarımı yere eydi.

Arda:duydun mu?

Çağan:sence?

Diye cevapladım.

Derin bir nefes verdi.

Arda:anlatmak istedim. Ama cesaret edemedim. ilk onun bilmesini istedim ama hem beni istemeyeceği, inanmayacağını düşündüm.

Bakışlarını  yerden kaldırmadı.

Çağan:bana anlatabilirdin!

Arda:biliyorum...ama yapamadım. herşey üst üste geldi ,abisi olduğumu bilmesine rağmen bana yakın davranıyordu, uzaklaşmasını istemedim ona söyleyeceğini düşündüm.

Ardanın tarafından bakınca haklı olduğunu anladım.

Ben olsam bende söylemezdim.

Benden uzaklaşma ihtimali susmam için yeterli bir sebepti.

Çağan:bu üç yıl peki arda? O zaman neden anlatmadın?

Ayağa kalktı.

Arda:artık bir kardeşim yoktu çünkü!

Birden yükselmesini anlayabiliyordum.

Üzüntüsünü öfkeye dönüştürüyordu.

Arda:o ölmüştü! Belkide benim yüzümden.

Çağan:senin suçun değildi!

Arda:benim suçumdu. Senin gitmene izin vermem gerekiyordu.

Göz yaşları akmaya başladı.

Çağan:arda-

Arda:ölmesini istemezdim.

Dedi buruk bir gülümseme ile.

Arda:ona karşı çıkmamalıydım.

Ayağa kalktım.

Arda:ben kardeşimin benim yüzümden ödlüğü bilirken o daha bir abisinin olduğunu bile bilmiyordu.

Hiç düşünmeden sarıldım ona.

Kardeşimd sarılır gibi.
Abime sarılır gibi.
Söylemek istemesem de babama sarılır gibi...

Ağladı.

Başını omzuma yaslayıp hıçkıra hıçkıra ağladı.

Arda:yemin ederim ölmesini istemezdim.

Dedi bir hıçkırık yükseldi dudaklarından tekrar.

Arda:yaşması için her şeyi yapardım!

Daha çok öfkeliydi.

Ne zaman oldu bilmiyorum ama yerdeydik.

Yere oturmuştuk. Ben mezar taşına yaslanmıştım arda başını dizime yaslamış ağlıyordu.

Yağmur atıştırıyordu.

Akan damlalar onun göz yaşları mıydı?

Bizi izlediği yerde ağlıyor muydu?

Yağan aslında yağmur değil onun göz yaşları mıydı?

Arda:neden öldü çağan?

Dedi bir çocuk gibi.

Arda:neden bu kadar erken giti?

Çağan:gidesi varmış. Birkaç dakika dayanacak kadar sevmiyormuş bizi demek ki.

Dedim ağlamamak için dişlerimi dudakalarımdan geçirdim.

Çağan:yaşmasını isterdim ama biliyor musun arda.

Çağan:yaşması için her şeyi yapardım.

Çağan:onun yaşması için ölümü bile göze alırdım.

Arda:geç kaldık çağan çok geç kaldık.

Akan göz yaşlarımla kahka attım.

Haklıydı artık çok geçti.

Yağmur sayesinde sırılsıklam olmuştuk.

Ama ikimizde umursmadık.

Toprak kokusu buram buram geliyordu burnuma.

Bizim tenimize değen damlalar onun toprağına değiyordu...

Bölümü hızlı bir şekilde yazdığım için uzun uzun açıklama yapadım.

Diğer bölümlerde yılar önce olanları okuyacaksınız zaten o yüzden fazla anlatmadım da diyebiliriz.

Bir süre daha bölüm atmaya bilirim.

Ama elimden geldiğince atmaya çalışacağım.

Hoşçakalın.(⁠◠⁠‿⁠・⁠)

Olvasás folytatása

You'll Also Like

783K 50.4K 47
Yakın gelecekte öngörülebilen teknolojilerin peşine düşen ülkeler, bir güç yarışına girer. Ülkelerin tehlike getiren icatları, dünyaya sunulması konu...
169K 8.3K 61
İNSANIN RASTGELE SALLADIĞI NUMARA HAYAT DEĞİŞTİRİR Mİ Kİ BENİMKİ DEĞİŞTİ...
2.7K 161 18
Aşkta ve savaşta hiçbir şey adil değildir.. ᒪOᐯᗴ ᗩᑎᗪ ᗯᗩᖇ ☯ Hayat savaşı mı? Bu savaşın içinde yeşeren aşk mı? Hayatından sevdiği için vazgeçecek yür...
164K 15.8K 34
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...