Lapis Özü

By Zmrts19

9.4K 336 120

"Lapis Özü", sıradan bir hayat süren Melis'in, beklenmedik bir şekilde girdiği dünyanın karmaşık olaylarına ş... More

1.Bölüm
2.Bölüm
3.Bölüm
4.Bölüm
5.Bölüm
6.Bölüm
7.Bölüm
*Özel Bölüm*
8.Bölüm
9.Bölüm
10.Bölüm
11. Bölüm

12.Bölüm Ve Duyuru

262 12 13
By Zmrts19


Bu bölümden sonra kitaba önümüzdeki YKS'ye kadar ara veriyorum. Çünkü sınava hazırlanmam lazım. Sınavdan sonra ise devam etmeyi düşünüyorum. Ben yokken kitaba bol bol yorum yapmayı ve oylamayı unutmayın çünkü siz yorum yapıp oyladığınız zaman mutlu oluyorum. Neyse yapacak bir şey yok. Bölümü yavaş yavaş ve sindire sindire okumumanızı tavsiye ederim. Sonuç olarak uzun bir süre burada olmayacağım. Eğer sorularınız falan olursa Instagram dan yazabilirsiniz. Çok atlama oluyor bu bölümde ama aklıma yazacak birşey gelmedi.

Şimdi kaldığımız yerden devam edelim:

Kapıda ki küçük çan çalınca kapıya baktım. Halit. Aynı sınıftayız. Halit'in kahverengi saçları ve gözleri, esmer teni ve ayrıca yapılı bir vücudu vardı. Gülümseyerek kasaya doğru yürüdü.

"Ah, Melis kaç gündür nerelerdesin? Okulda göremiyoruz siz hanımefendiyi."

"Bazı işlerim vardı. Ee ne istersiniz beyefendi?"

"Filtre büyük."

Hızlıca filtre kahveyi hazırlayıp uzattım. Halit sık sık geldiği için alışkanlık olarak ona ne kadar tuttuğunu söylemiyorum. Parayı kasaya koyup "Afiyet olsun." dedim.

"Sağol. Kolay gelsin sana da, ufaklık." diyip çıktı. Arslan paket filtresi uzattım o da bana parayı uzatırken "Kimdi?" diyip başı ile kapıyı gösterdi.

"Halit'i mi diyorsun?" diyip kasadaki paraları saymaya başladım. "Sınıf arkadaşım." dedim. Saate bakıp para miktarını hızlıca kağıda yazdım. Kağıdı dolaba attıp "Mesayim bitti. Hadi gidelim." diyip önlüğü çıkarttım.

"Kafeyi kim kapatacak?"

"Ha? Yukarıda müdür var. O kapatır. Hem şimdi iner."

"Anladım hadi gidelim." diyip ayağa kalktı. Önce yukarı çıkıp gideceğimi söyledim bu arada paramıda aldım. Sonra ise otele gittik.

= Sabah =

Artık alışkanlık olarak iş saatlerinde kalkıyorum. Gözlerimi açıp yatakta dikeldim. Arslan tek gözünü açıp "Uyumaya devam et. Bu gün izinlisin." dedi. Acaba hala uyuduğu için mi sesi bir tuhaf geliyordu?

"İzinli falan değilim. Gidiyorum."
"Geri yatağına yat. Müdürün ile konuştum." diyip yatakta kıpırdadı.

"Ne dedin?"

"İzinli olduğunu o da tamam dedi. Şimdi uyu!"

"Bence hala uyuyorsun. Kafe'ye gidiyorum ben." diyip yataktan çıktım.

Arslan komidinin üzerinde duran telefonu havaya kaldırarak "Dün akşam telefonunu önlüğünün içinde unutmuşsun. Annen aramış ve bu arada uyumaya devam et." dediğinde elindeki telefona baktım.

Ayağa kalkıp Arslan'ın elinden telefonu almaya çalıştım. Ancak Arslan beni belimden çekerek yanına yatırdı. "Uyumanı söyledim!"

"İşe gitmek istiyorum."

"İyi çırpın dur." diyip telefonu komidiye koyup beni iyice kendine yaklaştırdı. Kolunu belime sıkıca dolanmış ve gözlerini kapatmıştı. Ne yani uyuyacak mı? Hayatta uyutmam!

"Arsla-" ağzıma doluşturulan yorgan parçası ile sözüm kesildi. "Bak Kızılcık, beni iyi dinle. Uyumak istiyorum ve uyuyacağım da bu yüzden şimdi sessiz oluyorsun. Yoksa seni bağlarım ve öyle saatlerce uyurum. Ayrıca kıpırdama uyuyamıyorum." diyip esnedi.

Bağlamak?! Ağzımdaki yorgan parçasını ısırdım. Gitmek istiyorum. Burada tek başına uyusa ölür mü? Hafifçe hareket ettiğimde kolu belimi daha çok sıktı. Ne yani burada yatmak zorunda mıyım? Ağzımdaki yorgan parçasını dışarı ittirdim.

"Sal beni. Bari yatağıma gideyim." dediğimde kolunu biraz gevşetti ama hala belime sarılıydı. "I-ıh. Burada uyu böylece kaçamazsın." dedi.

Derin bir nefes verip arkamı döndüm. "Kalkmam lazım." dediğimde 'hımm' diye mırıldanarak cevap verdi. "Lavaboya gideceğim." dediğimde kolunu kaldırdı. Hızlıca kaçtım.

Banyoya gidip aynada kendime bakmaya başladım. Uyuyana kadar burada mı kalsam? Yavaşça banyodan çıktım. Mavilerle göz göze geldim.

"Buraya gel." dedi. Dilimi çıkarıp tekrar banyoya girdim. Kulazet kapağının üzerine oturdum.

= Yaklaşık yarım saat sonra =

Banyo kapısını hızlıca açtığımda Arslan tam karşımdaydı. "Sonunda işin bitti mi?" dediğinde yanından geçtim. "Melis, sakın kaçmaya çalışma." dedi.

Cevap vermedim. Şu andan itibaren Arslan ile konuşmamaya karar verdim. Yatağıma oturup dışarıyı izlemeye başladım. Dışarıda iki siyah giyimli adam ve Dia'yı görünce pencereyi açtım.

"Diiiaaa." diye hızlıca seslendim. Dia başını kaldırdı. "Meliiss. Kedileri getirdim." diyip gülümsedi. "Hadi hemen gel." diyip içeri girdim. Sonra ise koşarak hole indim.

Dia ile sıkça sarılırken az kalsın koşarak indiğim için  Aslı'dan bir tane daha terlik yiyecektim.

~ 1 Ay Sonra ~

1 ay boyunca Arslan hiçbir şekilde peşimden ayrılmadı. Zamanla peşimde dolanan Arslan'a ve gizlide olsa birkaç adamın olmasına alışmaya başladım.

Okuldayken her teneffüs zil çalana kadar Leo ile Arslan yanımda durdu. Arada bir Arslan'ın evine gittik. Ama genellikle oteldeydik. Otelin parasını Arslan ödediği için arada bir tartışıyoruz.

Bugün ise evime geri dönme kararını Arslan, Leo ve Dia'ya açıklamaya çalışacağım.

"Bugün sizi buraya toplama sebebimi birazdan açıklayacağım ama öncelikle size yaptığım tatlılardan ikram edeyim." derdemez Arslan elimi kaldırdı.

"Tatlı yiyip tatlı konuşmayı hepimiz çok isteriz ama sadede gel, Kızılcık."

"Peki, peki." derken sufleleri masanın ortasına koydum.

Dia, "Kızılcık?"

Arslan, "Kızıl ve kıvırcık saç yani kızılcık. Bence güzel bir lakap oldu."

Hafifçe öksürüp dikkatleri üzerime çektim. "Kendi evime-"

Dia "Hayır, olamaz."

"Devam etmeme izin verir misin? Ne tepki vereceğiniz önemli değil. Evime geri döneceğim. Yani red kabul etmiyorum. Anlaşıldı mı?"

Leo, "Yooo anlaşılmadı. Anlaşılmayacak da. Odanı resmi olarak istila ettim. Geri dönemezsin."

Ben ve Dia, Leo'ya göz devirirken Arslan ayağa kalktı.

Arslan, "Peki ama bir şartla. Leo'nun yanında hergün kalırım. Hiç güvenilir değilde arkadaş."

Dia, "Katılıyorum. Bende kalırım. Leo hiç güvenilir değil." derken Arslan'la birlik oluşturup Leo'ya kötü kötü bakıyorlardı.

Leo, "Neyimi gördünüz?" dediğinde Dia, Leo'ya baktığında Leo hafifçe gülümsedi.

Leo, "Sen o olayda beni dinlemedin. Eğer dinleseydi-"

Dia, Leo'nun kulağından çekerek "İyi madem öyle yukarıda anlata dinleyim!" diyerek odadan çıktılar.

Arslan gözlerini bana diktiğini hissettiğimde ona döndüm.

"Eee kızılcık şartlarımızı kabul ediyor musun?"

"Hı hı." derken odanın kapısına bakmaya başlamıştım.

~Dia'nın ağzından~

Leo'yu sandalyeye oturtup kalçamı çalışma masasına yasladım. Leo'nun konuşmasına fırsat vermeden konuşmaya başladım.

"Eee anlat bakalım. O sarışın ile nasıl yatağa girdiğinizi ve ondan sonra nasıl göz-"

Leo, "Dia sarhoştum. Biliyorsun bizim orada sana yaşayan çok kişi vardı."

"Bunun konumuzla-"

"Kesme ve dinle ufaklığım. Barda bizimkileri bekliyordum. Sonra yanıma iki p*ç oturdu. Sürekli olarak senden bahsettiler. Galiba bizim okuldanlarmış. Bende duramadım ikisinede birer geçirdim. Sonra eve gidiyim dedim. Babam yoktu. Kitli odanında kapısı açıktı. İşte odada annemin resimleri eski mektupları ve birde küçük bir kızla fotoğrafları vardı. Bir iki saat mektupları okudum. Sonra babam geldi. Tartıştık. Meğer burada bir kız kardeşim varmış. Neyse sinirle evden çıktım. Başka bir bara gittim. Çok fazla içince ne olduğunu bile hatırlamıyorum. Aklım başıma sen tokat atınca geldi. Sonrasında kızla konuştum. O saçma öpücük dışında bir şey olamamış." dedi.

Gözlerimin içine böyle bakarken ona inanmamam mümkün değil ama çıplaktı.

"Çıplaktın."

Leo önce güldü sonra elimi tutup hafifçe öptü.

"Güzelim. Kızın dediğine göre çok terlediğim ve kıyafetlerim içki koktuğu için çıkarmış. Ayrıca boxerım vardı. Yani çıplak sayılmam. O değilde bu karşımdaki güzellik beni affedecek mi?"

Leo son cümleyi söylerken çok ciddi görünüyordu.

"Kanıttın var mı?"

Leo hızlıca telefonunu çıkardı. Telefonu saklamadan gizlemeden şifreyi girdi. Hala tanışma tarihimiz...

Galeriye girince çoğu benim fotoğrafımdı. Bir video açıp telefonu bana verdi.

Videoda o kız Leo'nun daha demin söylediklerini söyledi. Sonda ise özür diledi.

"Neden özür diledi?"

"Hem otele götürüp kıyafetlerimi çıkardığı için hemde abilerinden iyi dayak yediğim için."

Hafifçe güldüm. Elimi saçlarına attım. Yumuşacık. "Kanıtında var madem affettim." dedim.

Anlındaki saçları çekip anlına bir öpücük bıraktım.

"Hadi şu küçük kız kardeşini bulalım. Engellemekten önce attığın mesajı okumuştum." dedim.

Mesaj ben ona tokat attıktan sonra gelmişti. Kız kardeşinin olduğundan bahsediyordu. Sonrasını okumadan engelledim.

"Arslan halledecek. Ayrıca çok küçük değil. Senin yaşlarında olması lazım. Babamın mektubunda yazana göre kasım doğumlu bir kız, anneme benziyormuş. Yani ela gözlü ve kızıl olmalı."

"Melis gibi mi?"

"Evet. Birde doğum lekesi var. Mektupta lekenin küçük ve kalp şeklinde olduğu yazıyordu. Yanlış hatırlamıyorsam kasları ile alt karın kısmının olduğu arada bir yerlerdeymiş."

"Sende de doğum lekesi var mı?" diye soru verdim.

"Evet. Kardeşimin doğum lekesini olduğu yerlerde görmek ister misin?"

Konuyu değiştirmek için "Aşağı inmeliyiz." dedim. Yanaklarımın ısındığını hissediyorum.

~ Melis'in ağzından ~

Kapıdan Melek abla girdi.
"Melis kızım ne zaman geldiniz?"

Ben tam konuşacağım sırada Arslan "Aslında dün geceden beri buradayız." dedi. Arslan'a kısa bir bakış attıp Melek ablaya döndüm.

"Melek abla aç mısın?"
"Yok kızım yedim de geldim."
"Tatlı?"
"Sen mi yaptın?"
"Evet."
"Asla hayır diyemem." dedi.

İçeriden Ateş abinin sesi geldi.
"Yakında kilo alacaksın."
"Kes sesini be tatlıları en çok sen yiyorsun." diye cırladı.

Melek abla masanın üstünde duran suflelerden birini alıp gitti.

Arslan "Bu kez beni azarlamıyacak mısın?" diye sordu.

Arslan'ı genellikle benim yerime konuşunca azarlıyorum. "Evet azarlamıyacağım." derken koltuğa oturdum.

Acaba Dia şuanda nasıl hissediyor? Barışırlar mı ki? Ama Leo hatalı hemde çok hatalı bence affetmesin.

Arslan yanıma oturdu.
"Kızılcık?"
"Hım?"
"Bir şey mi oldu?"
"Cık."
"O zaman neden konuşmuyorsun?"
Merdivenden sesler gelince odanın kapısına baktım. Dia ve Leo elelle merdivenden iniyorlar.

"Barıştılar." diye fısıldadığımda Arslan'ın dikkati tamamen kapıya yönelmişti.

Elelle girdiklerini görünce hafifçe gülümsedi. "İyi olmuş. İkiside ayrı ayrı başımın etini yiyorlardı." diye fısıldadı.

Kıkırdadım. Dia "Şimdi Melis evine mi gidecek?" diye sordu.

"Evet" diye hızlıca cevap verdim.
Arslan da başıyla onayladı.

Dia "Ben gelemiyeceğim. Bazı işlerim var. Arslan ve Leocuğum, Melis'i size emanet ediyorum." dedi.

Dia dünden beri teyzesinin aradığını hafta sonu ise yanına gidip geleceğini söylemişti.

"Bu gece mi gideceksin?" dediğimde başıyla onayladı.

Biraz daha sohbet edip kendi evime gittim. Arslan ve Leo tüm gece konuştular sabaha karşı bir yere gittiklerinde uyuyabildim.

Bildirim sesiyle uyandım. Telefonu elime alıp nereden bildirim geldiğine baktım. Instagram. Kitap fuarı sayfasından bir post. İki hafta sonra fuar varmış.

Yataktan kalkıp yüzümü yıkamak için banyoya gittim. Banyodan çıkar çıkmaz İrem ile karşılaştım.

İrem, "Sonunda bir evin olduğunuzu hatırlamana sevindim." dediğinde söylediğini duymazdan geldim.

Dikkatimi saç dipleri çekti. Saçları uzamış. Kızıl rengin altından kumral reng çıkmaya başlamış.

"Dibin gelmiş." diyerek yanından geçtim.

"Nereye gidiyorsun?" diye sordu.

"Kafeye çalışmaya gidicem." diyip odama girdim. Hazırlanıp evi hızlıca terk ettim.

Kafenin müdürü ile konuşup okuldan sonrada çalışmaya karar verdiğimi söyledim. İki haftada ne kadar para kazanırsam o kadar çok kitap alırım.

İşim bitince önüme çıkan ilk kitap satan yere girip evdeki kitapların fiyatlarını not tuttum.

Eve giren yola girdiğimde kedicik ile karşılaştım. Çantamda ki mamayı kenara döküp hafifçe başını okşamaya başladım.

"Melis!" sesin geldiği yöne baktığımda Leo ve Arslan'ı gördüm. Ayağa kalktım. Arslan hızlı hızlı gelirken, Leo nefes nefese ve yavaşça yürüyordu. Arslan yanıma gelip omuzlarını tutarak "Neredeydin? Biri sana bir şey yaptı mı? Takip edildiğini hissettin mi?-"

"Hayır, hayır ve yine hayır. Ufak bir işim vardı. Kafeye ve kitapçıya gittim." dediğimde elimdeki kitap fiyatlarını yazdığım defteri aldı.

"Bunların yarısı smut. Alma bunları yaşın yetmiyor."

"Smut olduğunu nereden biliyorsun? Okudun mu?"

"Göz attım diyelim. Bunları alma." derken defteri geri verdi.

"Merak etme almıyacağım."

Leo "O zaman ne yapacaksın?" dedi.

Kocaman gülümseyip "Satıcam. Daha doğrusu kitaplarımı yeniliyeceğim. Bunları çoktan okudum." dedim.

Arslan derin bir nefes verdi. "Hangi kitapları alacaksın?" diye sorarken kenradaki duvara yaslandı.

"Bilmem fuara gidince bakarım." diyip eve doğru yürümeye başladım.

Odam da ben, Leo ve Arslan oturuyoruz. Leo ve Arslan derin bir sohbetin içindeler. Kitaplıktan yarım bıraktığım bir kitabı alıp armut koltuğa oturdum.

Arslan "O da-"

"Biliyorum." diyip kaldığım yerden okumaya başladım.

Ben kitap okurken ikisi sohbet etmeye devam ettiler ta ki İrem odayı basana kadar.

İrem, "Ah, Arslan burada mıydın? Hoş geldin. Bir şey ister misin?"

"Gerek yok teşekkürler." diyip bana döndü ben ise İrem'in saçlarını neden kısa kestirdiğini anlamaya çalışıyordum.

"Melis, kitabın ne zaman bitecek?" dediğinde İrem kapıyı kapattı.

"Yarım saat." diyip okumaya döndüm.

"İyi bu arada sonunda kız ölüyor." dediğinde bir kaç saniye sessiz kaldım.

Kitabın arasına ayraç koyup sertçe kitabı kapattım. Derin nefes al ve ver. Oturduğum yerden kalkıp kitabı armut koltuğa koydum.

"Arslan, yaşamayı galiba sevmiyorsun." derken Arslan'ın oturduğu yere doğru yürümeye başlamıştım. Oturduğu yerden bir adım uzakta durdum. Keko gibi yere çömeldim. Saçlarını tutup "Bir daha ben kitap okurken spoiler verirsen seni yolarım. Anladın mı?"

"Anlamadım. Tekrar anlat Kızılcık." derken bana yaklaştı. Bende dengemi kaybedip arkaya doğru düşmek üzereyken Arslan belimden tuttu. Ancak bu hareketi ikimizinde düşmesine sebep oldu. Arslan düşmemizi umursamadan yakınlaşınca tuhaf hissettim.

"Kızılcık, tekrar anlatacaktın." derken ellerini yüzümün yanındaki boş alanlara koyup hafifçe uzaklaştı.

"Anlatmıyacağım. İlk anlattığımda anlasaydın." dediğimde sırıtıyordu. Gözlerini hafifçe kısıtı. "O zaman erkek-" hızla ağzını kapattım.

"Sakın! Yarım saat sonra istediğini söyle ama şimdi değil." dedim.

"Sadece kitap bu kadar bağlanma." derken tamamen çekilip oturduğu yere tekrar yerleşti.

"Sadece kitap değil! Başka bir dünyanın ana karakterleri, başka hayatlar ve gerçekler yazıyor." dediğimde ellerini yakalanmış bir suçlu gibi havaya kaldırıp "Tamam sustum." dedi. Sonra ise telefonununu çıkardı.

Kitabı armut koltuktan alıp yattığım yerden okumaya başladım.

Yarım saat su gibi geçmişti. Göz yaşları içinde 'SON' yazısına bakıyordum.

Arslan, "Leo şunun tipine bak." derken kıkırdıyordu.

Şuan da yaşadığına şükretmeliydi. Burnumu çekip yattığım yerden kalktım. Kitapı kitaplığa koyup Armut koltuğa yattım. Kenarda ki battaniyeyi üzerime attım. Bir süre sessizce kitaba ağladım.

Gözlerimi araladığımda karanlıktı. Yatakta yatıyordum. Gece mi olmuş? Yattığım yerde dikeldim.

"Geri yat saat daha erken." dedi Arslan.

"Kaç ki?" diye sordum.

"Üç."diye hızlı bir yanıt aldım.

"Ne zaman uyudum?" derken hafifçe esnedim.

"Ağlarken uyuya kaldın. Fark ettiğimizde saat gece yarısını geçmişti." dedi.

Gözlerimi ovuşturup "Sen neden uyanıksın?" dedim.

"Sorgulama kızılcık." derken sayfa çevirme sesi geldi. Dikkatli bakınca elinde kitap olduğunu fark ettim. "Ne okuyorsun?" diye sordum.

"Oradaki kitaplardan birini, başlığına bakmadım." dedi. Gece bu karanlıkta nasıl okuyor bilmiyorum ama kitabı biliyorum.

"Romantik. O kitap çok sarıyor." dedim. Tekrar sayfa çevirme sesi geldiğinde yanına oturdum. Alttan telefonun ışığı açıkmış. Birlikte bir kaç sayfa okuduk. Kitabı 'pat' diye kapatınca sıçradım.

"Kitap okuma saati bitti kızılcık. Hadi yatağa."

"I-ıh!" diyip telefona uzandım.

Horlama sesi ile dondum kaldım. Leo armut koltukta uyumuş. Şimdi ise horlamaya başlamıştı. Leo mırılfanmaya başladı. Arslan'a dönüp "Uykusunda konuşuyor mu?" diye sordum.

"Evet" dediğinde ayağa kalktım. Telefonun kamerasını açıp Leo'nun yanına çöktüm.

"Leo?" diye fısıldadım. Önce biraz mırıldandı sonra ise "Hım?" diye mırıldandı.
"Kaç yaşındasın?"
"On sekiz."
"Uyuyor musun?" dediğimde cevap vermedi. Video çekmeye başladım.

"Leo?"
"Efendim?"
"Dia hakkında ne düşünüyorsun?"
"Sevimli, tatlı, güzel ama dinlemeyi bilmiyor. Yinede çok güzel." dedi.

Arslan'a döndüm. Yatağın köşesine oturup hafifçe gülümsüyordu. "Ne soralım?" diye sordum.

"Dia'yı sevip sevmediğini sor. Sonra videoyu Dia'ya atarsın." dediğinde Leo'ya döndüm.

"Leo, Dia'yı ne kadar seviyorsun?" diye sordum.

"Çok çok çok seviyorum." dedi.

"Peki, Dia'ya ne demek istersin?"

"Seni seviyorum." diye fısıldadı. Sonra uyumaya devam etti. Videoyu kaydedip Dia'ya yolladım.

Masadan kalemi aldım. "Boyayalım mı?" diye sorduğumda kalemi elimden alıp Leo'nun yüzünü karalamaya başladı. Başka bir kalem alıp bende Leo'yu boyamaya başladım. Eğlenceli. Birde bıyık çizelim. Tamam.

Bir kaç fotoğraf çekip Dia'ya attım. Gülmekten ağlayan emojiler ise bir kaç saniyede gelmişti.

Diacık
Benim için yüzüne bir kalp çiz. İçinede D yaz.

Ben
Hay hay.
*Fotoğraf gönderildi. *
Artık anlındada senin için bir kalbi var.

Diacık
Yaaaaa.
Çok tatlı olmuş.
Melis.
Şey yap. Bu fotoğrafı pp yap. Şifresini söyleyim.
Şifre:******

Ben
Yapıyorum bekle.

Hızlıca telefonundan profil fotoğrafı yapabileceğim tüm uygulamalara girdim. Hepsinde tek tek uğraşarak profil fotoğrafını değiştirdim. Telefonu aldığım yere koyup Dia ile yazılmaya devam ettim.

Ben
Nasıl? Ben yaptım.

Diacık
Tek kelime:
MÜKEMMEL!

Ben
Ondan önce uyanıp tepkisinden kaydedeceğim.

Diacık
Bana atmayı unutma!
Tüm arkadaşlarına atacağım.
Hatta daha sonra istediğim şeyi yapmazsa diyede dursun. Tehdit ederim belki.

Ben
Tmm.
Arslan yatmamı söylüyor.
Galiba bu kez kaçamayacağım.
Sonra yazarım.

Diacık
Bye bye.

Arslan "Hadi. Eğlence bitti. Yatağa."
"Tamam gidiyom." diyip kendimi yatağa attım. Ne zaman uyuduğumu hatırlamıyorum.

Sabah kalktığımda Leo yeni uyanmıştı. Odadan çıkınca telefonum ile peşinden çıktım. Hızlıca kaydetmeye başladım. Banyoya girdiğine önce uzun bir sessizlik oldu. Sonra kapı hızla açıldı.

Leo, "Eğlendiniz mi bari bunu yaparken?" diye sordu. Kaşlarını çatmıştı.

"Çok" dediğimde elimdeki telefonu aldı.

"Hadi bunu anladım." diyerek alnındaki kalbi gösterdi. "Ama bu ne yaa..." derken bıyık ve sakalı gösteriyordu. "Hepsini geçtim. Bu ne?" derken boynuna çizilmiş olan sanki boynu sıkıyormuş gibi görünen çizimi gösterdi.

"Çok güzel olmuş." derken el çizimine bakıyordum.

"Onu kim çizdi? Aklım çıkıyordu biri boynumu gerçekten sıkıyor sandım." dediğinde gülmeye başladım.

Arslan arkadan gelip Leo'nun elindeki telefonumu aldı. Telefonu bana verirken "Güzel çizmişim. Bir daha ki sefere yılan çiziyim diyorum. Ne dersin?"dedi.

"Ay çok güzel fikir. Ama daha şeyi görmemiş hali bu." dediğimde Leo telefonunu çıkarmıştı.

Hızlıca hala kayıtta olan telefonun kamerasını ona doğru çevirdim.

"Şey bu mu?" diyerek profil fotoğrafını gösterdi.

"Evet. Şeyler de diyebiliriz." diyip gülmeye başladım.

Videoyu kaydedip Dia'ya attım. Bu sırada Leo profil fotoğraflarını değiştirip yüzünü yıkamaya gitmişti. Benim kalemim siliniyordu. Ama Arslan'ın kullandığı çıkmıyordu.

Diacık
🤣🤣🤣🤣
Ppler çok iyiydi.
Keşke kalsaymış.

Ben
Gelince tekrar değiştirirsin.
Fotoğraf sende de bende de var.

Diacık
Uçağa bineceğim.
Sonra yazarım.
Muck.

Ben
Tmm
Görüşürüz

Leo evin içinde kısa bir süre Arslan'ı kovaladı. Sonuç olarak ise çıkana kadar boğazlı kazak giyinme kararı aldı.

Saati sonradan fark ettim. İşe geç kalmıştım. Müdür bir şey demedi. Gece gelir gelmez ise uyuya kalmıştım.

Okula Arslan ve Leo ile yürüyerek gitmek eğlenceliydi. Leo anlı açıkta kalsın diye saçlarının bir kısmını çıt çıtlı tokyayla toplamış. Kalbi ve içindeki D harfini herkese göstermek için can atıyor.

Okul kapısında Dia bizi bekliyordu. Leo'yu görünce kahkahalar attı. En sonunda sınıflara dağıldığımızda yanaklarım ağrımaya başlamıştı.

Sıramıza oturduğunuzda Dia çantasından bir kutu çıkardı.

"Teyzem yiyelim diye birşeyler hazırladı. Getiriyim dedim. Teneffüste yer miyiz?"

"Olur. Hem bu arada neler olduğunu da anlatırsın." dediğimde başıyla onayladı.

İlk tenefüsün başlarında yemek yiyip Leo'yu neden affettiğin felan anlattı. İkinci teneffüs ise Leo, Dia'yı okulda gezelim diyerekten götürdü.
Aynı şeyi son teneffüste yaptı. Dikkatimi çeken şey ilk tenefüsten beri Arslan'ın hiç gelmemesiydi.

Önce sınıfına baktım. Yoktu. Leo'yu bulup sordum. Bilmediğini söyledi. En sonunda gördüğümde ise çok yanlış bir ana denk gelmişti. İrem ile kenarda öpüşüyorlardı. Kısa bir şoktan sonra sakince sınıfa gittim.

Nedense kendimi biraz kötü hissediyordum. Derin bir nefes alıp yerime oturduğumda arkamdan biri dürtü. Halit.

"Matematikte benden daha iyisin. Şu sorfa biraz yardım eder misin?" dedi.

"Tabi ki." diyerek soruda yardımcı oldum. Biraz sohbette ettik. Zil çalmadan önce ise "Bu gün bir işin var mı?" diye sordu.

"Evet. Kafede olacağım. Kitap fuarı yaklaşıyor. Biraz para biriktireceğim." dedim.

"Kafeye gelsem. Arada bir matematikte yardımcı olur musun?" diye sordu. Başını hafifçe eğmişti.

"Boş vaktim oldukça." dediğimde gülümsedi.

Böylelikle okul çıkışı önce hızlıca eve sonra ise neredeyse koşarak kafeye gittim. Benden beş dakika sonra Halit geldi. Arslan ise belli ki çok meşguldu!

Dükkan boşalınca Halit'in yanına oturdum.
"Bakıyım?"
"Çözebilecek misiniz hanımefendi?"
"Elbette beyefendi." diyerek önce soruyu çözdüm. Sonra ise nasıl çözüldüğünü detaylıca anlattım.

"Matematik öğretmeni olmalısın. Tüm öğrencilerin tam puan alırdı."
"Kimya mühendisliği okumak istiyorum." dedim.

Kimya mühendisliği dediğim zaman annem aklıma geliyordu. O da kimya üzerine bir bölüm okumuştu.

Bir yerden sonra insan ders çalışmak yerine sohbet etmeye başlıyor. Konuşurken ise yemek yemek çok iyi oluyor. Tabi bol kremalı kahve içmek ise tam bana göre bir iş.

Halit masadaki bezlerden birini aldı.
"Melis bi baksana." dediğinde ona doğru döndüm. Yakın. Fazla yakın. Peçeteyle yanağımın kenarını sildi.
"Krema bulaşmış." diye fısıldayıp geri çekildi.

"Teşekkürler." diyip gülümsedim.
Minik çan ses çıkartınca oturduğum yerden mecburen kalktım. Arslan tam karşımda duruyor.

"Her yerde seni aradım." derken ise ter damlasına anlından burnunun ucuna kadar iniyor.

Gülümseyerek "Çalışıyorum." dedim. Sonra ise kalktığım yere oturmak için arkamı döndüğümde Arslan dirseğinden tutup beni çekiştirdi. Halit ise hızlıca oturduğu yerden kalktı. Arslan'ın tam karşısına geçti.

İkiside konuşuyordu. Çok sessizdi ama bu sessizlik hiç hoşuma gitmedi. Halit'in gözlerine bakınca Arslan'ın aslında dudaklarını kıpırdatarak sessizce konuştuğunu fark ettim. Kolumu çekmeye çalıştığımda ise daha sıkı tuttu.

~Yazarın ağzından~

Arslan karşısındaki kişinin onu anlamadığını fark ettiğinde "Çekil." dedi. Dişlerini çok sıkıyordu. Yapacağı her hareket o anki öfkesinden dolayı normal dışı olacaktı. Halit karşısında durmaya devam etti. "Önce Melisin kolunu bırak. Arslan." derken Arslan kelimesi ağzından kinle çıkmıştı.

İki adam birbirini önceden beri tanıyor ve birbirlerinden nefret ediyordu. Hele ki Arslan, Halit'i Melis'in yanında fazla yakın bir şekilde görünce onu oracıkta öldürmek istedi.

Arslan sakinken kendisini tutabilir ama sabahtan beri işler yolunda gitmiyordu ve şimdi ise öfeliydi. Melisin dirseğini bırakır bırakmaz yumruğunu Halit'i yüzüne geçirdi.

Halit ise sanki bunu bekliyormuş gibi yana kaçtı. Arslan ise bunu fırsat bilip Melis'in kolundan tutup dışarı çıktı.

Melis ise neler olduğunu anlamıyordu. Arslan, Melis'i arabaya oturtup direksiyona geçti. Arabayı çok hızlı sürüyordu. Malikanenin önüne araba durduğunda ise Arslan konuşmaya başladı.

"Bir daha sakın onunla görüşme!"
"Nedenmiş?!" diye çıkıştı Melis.

Elbette Melis'in sabrının da bir sonu vardı. Melis arkadaşına yumruk atmaya çalışmasına sinirlenmiş. Arabaya bindikten beri bu anı bekliyordu.

"Sadece beni dinlesen olmaz mı?"
"Seni dinlemek için bir sebebim yok! Hem kaç kere söyledim. KORUMA FALAN İSTEMİYORUM!"

Melis bağırmaya başlayınca işler daha da kızıştı.

"HA? SANKİ BEN SENİ KORUMAK İÇİN CAN ATIYORUM!"
"KORUMA O ZAMAN! PEŞİMDE DOLANMA!"

Arslan sakinleşmesi gerektiğini biliyordu ama alttada kallamazdı.

"NE HALİN VARSA GÖR KIZIL KAFA! İT Mİ KOVALIYOR YOKSA BİRİMİ SENİ ÖLDÜRÜYOR UMRUMDA DEĞİL!!"

Arabadaki sesler giderek yükseldi. Sesleri malikanenin sahibi bile duymuştu. Ateş ve Melek malikanenin teresından arabadaki şeyleri izliyordu.
Ateş silahını çıkardı.

"Bakallım ne kadar umurunda değilmiş." dediğinde Melek hızlıca dürbün ile arabayı izlemeye başladı.

"Yinede çocuklara zarar verme." dedi.
Ateş hafifçe gülümseyerek bir el ateş etti.

Kursun arabanın camını patlatırken ise Arslan çoktan Melis'e kalkan olmuştu.

Melek "Anlar mı dersin?" diye sordu.
Ateş ise gülümseyerek "Benim oğlum olduğuna göre kesin anlar. Hadi içeri geçelim. Beş dakikaya onlarda koşarak gelir." derken kolunu eşinin omzuna atmıştı.

Arabada ise sadece nefes sesleri geliyordu. Melis gözlerini sıkıca yummuştu. Kurşun sesini duyduğunda beri kan kokusu duyuyordu.

Arslan ise Melisin sıkıca yumulmuş gözlerine bakıyordu. Sırtına batan camlar ise umurunda değildi.

Arslan önce dudaklarını yaladı sonra sessizce konuştu. "Özür dilerim. Sinirden ne dediğimin farkında değildim." dedi.

Melis yavaşça gözlerini açtığında ise Arslan'ın kırpıklerine bakıyordu. "Özür dilerim. Bağırmamalıydım. Canın acıyor mu?"

Arslan hafifçe başını salladı. Melis ise ellin havadayken durdurdu. İrem ile ne kadar yakın göründükleri aklına geldi. Elini hafifçe sıktı. Sonra ise kucağına koydu. Melis farkında olmadan Arslan dan hoşlanmaya başlamıştı.

Arslan gözlerini açtığında ona bir gün önce neşeyle bakan gözleri göremedi. Şimdi ise karşısında buz gibi soğuk ela gözler vardı. Leyla'yı üzdüğünde de bu gözleri görürdü. Arslan kapıyı açıp çıktı.

"Leo gelir götürür şimdi seni kafeye bende içeride tedavi olacağım." dedi.

Bir süre boyunca cevap almayı bekledi. Herhangi bir cevap alamayınca ise gitti.

Melis, Arslan'ın sırtını kanlar içinde gördüğünde oturduğu yerden kalkıp peşinden gitti.

Kapıda ise Ateş ile karşılaştılar. Arslan ne olduğunu anlayıp odasına gitti. Melis ise Dia'nın yanına neredeyse koşarak gitti.

~Melis'in ağzından~

Dia ile yatakta oturuyoruz. Son teneffüs ne gördüğümden başlayarak herşeyi anlattım.

"... Nedense kendimi üzgün hissediyorum." diye fısıldadığımda Dia sıkıca bana sarıldı.

"Dedim ama ben sana ondan hoşlanma diye. Çapkındır. Üzer. Sonrada hiçbir şey yokmuş gibi kıskanır." derken hem sırtımı okşuyordu. Aslında iyi geliyordu.

"Hoşlanıyor muyum?" diye sorarken bir damla yanağımdan aşağı kaydı.

"Kıskanıyorsun. Üzülüyorsun. Tabi ki hoşlanıyorsun." dedi.

Kapı aniden açıldığında ikimizde kapıya doğru baktık. Melek abla "Birde bana anlatsanıza benim küçüğün Melis'e nasıl hainlik yaptığını!" dedi. Kapıyı kapatıp kitledi. Yatağa oturdu ve uzunca bir süre bizi dinledi.

"Şimdi bu salak oğlan senin üvey kız kardeşini öptü. Üstüne üstlük birde seni başkalarından kıskandı." derken kaşları çatılmıştı. Kısaca dudaklarını hareket ettirerek bir şeyler mırıldandı. (Vay namussuz. Keşke Ateş'e söyleseydim kafasını nişan alsaymış.)

Dia,"Melek abla boş ver kendi kaybetti."dediğinde Dia'nın kucağında başım vardı ve uykum geliyordu. Dia saçlarımı okşamaya başladığımda ise gözlerimi açamıyordum.

Erkenden kalkıp kafeye gittim. Müdür hiçbir şey demedi. Önlüğü bırakıp eşyalarımı aldım. Sonra ise okula gittim. Tüm gün boyunca Dia ile okulu gezdik. Arada bir Arslan ile İrem'i gördük. Ama İrem her seferinde biraz geriden geliyordu.

Okuldan çıkınca ise kafeye gittim. Ben çalışırken Arslan kasayı gören en uzaktaki masaya oturup sürekli olarak fitre kahve siparişi verdi.
Kafeden çıkmadan önce bildirim geldi.

*Karacalar*
Dedem
Bu 7 Haziran cumartesi saat 21.30 konumu sonra atacağım. Aile yemeğine gelmeyen sebebini özelden bildirmek zorundadır.

Telefonun ekranını kapatıp saate baktım. "Mesai bitti. Lütfen dükkanı boşaltın." derken önlüğümü çıkattım.

Arslan "Bana mı diyorsun." dedi. Dükkana baktım. "Senden başka biri mi var?" dediğimde oturduğu yerden kalkıp dükkanın dışına çıktı. Dükkana en yakın direğe yaslandı. İşlerimi halledip dışarı çıkatım.

Arslan "Dün çok yüksek sesle konuşuyordunuz. Ufak bir yanlış anlaşılma olmuş. İrem ile öpüşmedim. İrem beni öptü." dediğinde yanından geçtim.

"Aşk hayatınla ilgilenmiyorum." diyip eve doğru yürümeye başladım. Arslan binadan içeri girdi ama daireye girmesine izin vermedim. Yatağıma yatar yatmaz ise uyudum.

=5 Haziran=
~Yazarın ağzından~
Melis tüm gece boyunca yatakta döndü. Arslan dan hoşlandığını tam olarak anlaması biraz uzun sürdü. Uykusuz bir şekilde sıraya başını koyduğunda Dia dikkatle Melis'i izledi. Dia, "Anlat."
Melis, "Söylemenize rağmen bugün fark ettim. Uyuyamadım." diye fısıldadığında Dia gülmeye başladı.

İrem ise pusuda bekliyordu. Sınıfın kenarında Halit'i bekliyordu. Halit, Melis'in dediklerini İrem'e söylemek için sınıftan çıktı.

Halit, "Bu gün itiraf edecek videoyu birazdan at altında 'Bak çok tatlı bir çift' olacağız yaz. Böylece Arslan dan umudunu tamamen keser." diyip sınıfa geri girdi.

İrem ona denileni yaptığında, Melis ise tam zamanında videoyu izledi. Melis telefonunu kapatıp 11-A sınıfından kızlar tuvaletine doğru yürüdü. Bu kez Dia'ya anlatmadı.

Melis o gün tam anlamıyla hayalet gibi gezdi. Buna çok sevinen iki kişi vardı ve bunu fırsat bildiler.

Melis kafede çalışırken Halit geldi ve uzun uzun sohbet ettiler. Arslan ise onları uzaktan izledi. Gülen ela gözler artık ona az kızgınlık ve çokça kırgınlık ile bakıyordu.

Melis şimdilik aşkını kalbine gömdü.
Halit ise bu süreç boyunca Melis'e yakınlaştı.
Arslan'ı tek yapabildiği uzaktan sessizce onları izlemek oldu.

~Melis'in ağzından~

=Cumartesi saat 21.00=

Kafeden çıkıp koşarak eve gidiyorum. Eve gider gitmez ise aile grubundan konum atıyorlar. İrem "Hadi hemen üstüne birşeyler geçide çıkalım. Dedem hepimizi azarlayacak." diye mızmızlanmaya başlamıştı.

Odama girip dolabımda ki elime geçen ilk elbiseyi giyindim. Saçlarımı toplayıp çıktım. Arabaya binince fark ettim. Elbise büyüklerle akşam yemeği için pek uygun değildi.

Ama çokta kötü değildi. En azından İrem'in yanında çok daha iyi duruyordum. İrem kulağıma fısıldayarak "Biliyor musun? Arslan Lapis ile sevğiliyim. Sevin diye söyledim. Enişteciğin çok yakışıklı." dediğinde camdan dışarıyı izlemeye devam ediyorum. Aklıma o günkü video geliyor Arslan'ın "Seni seviyorum." diyişini hatırladığım her seferi kalbimin kırılmasına sebep oluyor.

Sonunda restorana girdiğimizde beni bekleyen şoka hazır değildim. Arslan ve Halit yan yana oturuyorlar yanlarındaki sandalyeler ise boş. Halit el sallayıp beni yanına çağırınca yanına oturdum.

"Selam. Burada olduğunu bilmiyordum." derken gülümsedim.

Halit "İrem davet etti. Seninde olduğunu duyunca kabul ettim. İyiki de kabul etmişim." derken beni süzüyordu. Gözlerimin içine bakıp "Çok güzelsin." dediğinde Arslan'ın öksürüğünü duydum.

Arslan "Beni de aile yemeğinize davet ettiğiniz için çok teşekkür ederim Behçet dede." dedi.

Dedem gülümseyerek "Aslında seni özel olarak davet edecektim. Sonuçta koskoca Lapis'in tek varisisin. Kabul etmene çok şaşırdım." derken gülümsüyordu.

Arslan "Hem gelecekte kimler ile tanışacağımı bilmeliyim. Bu benim için daha iyi oldu." diyip menüye döndü.

Sofrada genel olarak aile işleri falan konuşuyordu. Çocuklar ve gençlerde kendi halindeydi. Bende Halit ile sohbet ediyordum. İrem ise Sevgilisi ile konuşmaya çalışıyordu.

Tatlılar servis edildiğinde önümdeki çikolatalı tatlıyı ağzıma burnuma bulaştırarak yemiştim. Halit peçeteye alıp yüzümü silmek isteyince kendim silebileceğimi söyledim. Yinede o sildi.

Arslan oturduğu yerden çok hızlı bir şekilde kalktı. Kolunu Halit ile arama koyup kulağıma "Kalk." diye fısıldadı.

Ben ayağa kalktığımda ise bileğinden sıkıca tuttup beni kapıya doğru çekiştirmeye başladı.

Arslan beni bu sağanak yağmurda tüm ailemin önünde çekiştirerek restorandan dışarı çıkardı. Bilegimi çok fazla sıkıyordu.

"Arslan acıyor bırak." dediğim halde yürümeye devam ediyor. Saçlarım çoktan ıslanmış ve artık kıyafetlerimi ıslatıyor. Üzerindeki elbise kısa olduğu içinde şimdiden üşümeye başlamıştım.

Arslan ilk ara sokağa girip karşısına çıkan ilk duvara doğru ittirdi ve sırtım duvara yapıştırdı. Ardından ise bana doğru eğilip "Hakan mıdır Halit midir her ne sikim ise sana bir daha yaklaşmasına izin vermiyeceksin!"

"Nedenmiş?!"

"İstemiyorum ki bu fazlasıyla geçerli bir sebep."

"Peki ben istiyorsam." dediğimde şaşırmış ve birazcık uzaklaşmıştı.

"Eğer sen o p*çi istiyorsan çekilirim." derken sesi üzgün geliyordu. Neden üzgündü ki o zaten İrem den hoşlanıyordu.

Hafifçe gülümsedim. "Duygularımı hala anlamış değilim-"

"Şansım var yani." derken yakınlaştı. Ne şansından bahsediyordu? Açık bir şekilde ondan duydum İrem'e olan aşkını hemde itiraf etmeyi düşündüğüm gün. Sınıfının önünde o videoyu izledim.

"Üzgünüm ama kardeşimi seven bir-"

"APTALSIN SEN GERÇEKTEN APTALSIN! İREMDEN HOŞLANMIYORUM HATTA NEFRET EDİYORUM. KİMDEN HOŞLANIYORUM BİLİYOR MUSUN? SENDEN! SENİ O KADAR ÇOK SEVİYORUM Kİ SEN GÖRMEDİĞİN YA DA GÖRMEZDEN GELDİĞİN ZAMANLAR ÇILDIRIYORUM. SANA YAKLAŞAN TÜM KARŞI CİNSLERİNİ YOK ETMEK İSTİYORUM. AMA SEN BENİ GÖRMEZDEN GELMEK İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPIYORSUN. MELİS, KIZILCIĞIM YALVARIRIM BENİ ARTIK GÖR. Lütfen... "

Neredeyse ağlamak üzere olan mavi gözlerin tam içine bakıyorum. Ağlamasın. İstemiyorum.

" Arslan ben - "

O yağmurun altında devam etmeme izin vermedi. Dudaklarıma sert bir şekilde yapıştı. Ellerimi boynuna doladığımda ise belimden tutarak iyice kendine bastırdı. Öpücüğü çok sertti. Ayrıldığında ise anlını anlıma yaslayıp gözlerime baktı." Ne zamandan beri?" derken ne demek istediğini tam anlamı ile anlamıştım.

Gözlerimi sıkıca yumump "05 Haziran yani İrem'in bana o videoyu gösterdiği zamandan biraz öncesinde sınıfına girecektim. Eğer o video olmasaydı. Sana -" bu kez kısa bir öpücük ile lafımı kesti.

"Kızılcığım, seni tüm gün öpsem bile sana doyamam gibi hissediyorum. Ne yapsak ki seni hiç yanımdan ayırmasam mı? Sürekli bu çilek kokusunu duymak istiyorum." deken başını omzuma koydu. "Ayrıca o video montajdır." diye fısıldadı.

"Arslan önce içeri geri girelim hasta olmak istemeyiz." dediğim an dikeldi. Beni süzüp üzerindeki ceketi çıkardı. Omuzlarımın üstüne ceketi atar atmaz ise beni kucağına aldı. Çikolata, vanilya kokusunu daha net almak için kafamı boynuna gömdüm.

"Bu elbise bu mevsim için fazla kısa olmuş." derken yürümeye başladı.

"Elime geçen ilk elbise buydu." diye fısıldadım. Başını başıma yaslayıp bir kapı açtı. Beni arabaya bıraktı. Kemerini takıp. Arabayı olduğu yerden çalıştırdı. Klimayı açtı.

"İçeride eşyan var mı? Getiriyim."
"Sadece telefonum vardı." dediğimde hızlıca yanağımı öpüp kapıyı kapattı.

Geri geldiğinde hızlıca arabaya girdi. Telefonumu uzatıp "Buyrun madam." dediğinde gülümseyerek telefonumu aldım. "Teşekkür ederim Mavişim." diyip dışarıdaki yağmuru izlemeye başladım.

"Kızılcığım. Bir daha söyle."
"Mavişim." diye fısıldadım.

Araba ilerlerken bir süre boyunca uyudum. Uyandığımda malikanenin önündeydik.

Arabadan indiğimde pür dikkat karşımdaki yanan malikaneye baktım.

"MELİS KARACA!!" diye bağırdı.

Nasıl? Tüm gün oturdum yazdım. Bazı yerlerinde çok duygusal olduğum için ağladım. Neyse bölüm bitti. Aslında mutlu bitsin diye düşündüm ama sonra aklıma gelen ilham ile böyle bitirdim. Seneye görüşürüz. Arada ders çalışmaktan sıkılırsam belki bölüm yazarım. Sizleri seviyorum. Oy ve yorumu unutmayın.
Hoşçakalın.

~Sorular~

One) Arslan ile Halit nereden tanışıyor olabilir?

Two) Arslan tüm smut kitapları okumuş mudur?

Three) Çok hızlı ilerledi biliyorum ama yinede sormak istiyorum. Çıkmaları işini biraz ertelemelimiydim?

Four) 4000 küsür kelime var. Sizce bu bölüm uzunluğu iyi mi? Bundan sonraki bölümlerin kaç kelime olmasını istersiniz?

Five) Malikaneyi kim yakmış olabilir?

Six) Kızılcığım ve Mavişim lakablarını nasıl buldunuz? (Ben ençok kızılcık lakabını seviyorum.)

Seven) Halit ve İrem neden ittifak kurmuş olabilirler? (Cevapların çoğunun yanlış olacağını hissediyorum.)

Eight) Video gerçekten montaj mı?

Nine) Betimleme in kötü olduğunu düşünüyorum sizce nasıl?

Ten) Webtoonlarda 12.0, 12.1 gibi kısa ama komik bölümler oluyor bu tarz bölümler ister misiniz?

Eleven) Oy ve yorum yaptınız mı? (100 küsür okunma oluyor 18 oy 9 yorum oluyor genelde. Her şeye yorum yapın lütfen.)

Diacık
Bye bye :)

Continue Reading

You'll Also Like

130K 7.2K 22
❝ Konserdeki Sevgilim: Mine, üç ay. Konserdeki Sevgilim: Sadece üç ay çıkıyormuş gibi davranacağız. Konserdeki Sevgilim: O kadar. Siz: Üç ayın sonun...
99.5K 5.7K 33
TAHASSÜR Cihan ve Kamerin hikayesi... Yıllar önce birbirine verilmiş sözler... Yıllarca birbiriyle kavuşmayı bekleyen iki insan yıllar sonra tekrarda...
121K 8.3K 7
Hiç kapanmamak üzere açılan yaralar, kanamaz. İz bırakır. Ve o iz sonsuza dek geçmez, Yanı başında kalır.
1.2M 53.7K 46
~TAMAMLANDI~ 0545* Sizi "MAFYA" adlı gruba ekledi #Romantizm kategorisinde 1.Sıra✨ #3Ay kategorisinde 1.Sıra✨ #Siyah kategorisinde 1.Sıra✨ #Esir kate...