AVIM SENSİN

Par sadecezeynep708

1.4K 400 87

Kirli geçmişin bir cinayet ile tekrar kendini hatırlatması ve yaşanan olaylar her şeyin başlangıcı olmuştu. Ö... Plus

ÖNSÖZ
1.Bölüm:Doğum Günü Partisi
2.Bölüm:Katil Kim?
3.Bölüm:Aşkın Rengi
4.Bölüm:Sırlar
5.Bölüm:Katilin Ayak Sesleri
6.Bölüm: Geçmişin Bedeli
7.Bölüm: Geçmişin Sesleri
8.Bölüm: Gerçekler
9.Bölüm:Kanıtlar
10.Bölüm: Doğruluk mu? Cesaretlik mi?
11.Bölüm:Balo
12.Bölüm: Aşkın Zorlu Yolları
13.Bölüm:Özlem
14.Böüm: Aşkın Başlangıcı
15.Bölüm: Kaderin Oyunu
16.Bölüm:Kanlı Eller
17.Bölüm: Hayatın Önemi
18.Bölüm: Aşk Neydi?
19.Bölüm: Gizli Düşman
20.Bölüm: Kaçış Yok
21.Bölüm: Seni Bulacağım
22.Bölüm: Senin İçin Varım
23.Bölüm: Ölüm Haberi
24.Bölüm: Zorlu Hayatlar ve Acı Gerçekler
25.Bölüm:Sevgi
26.Bölüm: Aşk İtirafı
28.Bölüm: Duyguların Duygusuzluğu

27.Bölüm: Yalan Aşk

21 3 1
Par sadecezeynep708

"Ve bazen biz ne kadar istemesek de mutsuz son bizi bulur."

Bitmiyordu! Lanet olası dosyalar bir türlü bitmiyordu ve bu beni deli ediyordu. Sadece iki gün yoktum şirkette ve buna rağmen bir sürü dosya birikmişti.

Elimi hissetmiyordum ve hala imzalanacak bir sürü dosya vardı. Yeni ortaklık teklifleri gelmişti ama bu tekliflere bakacak zamanı bile bulamamıştım.

Aralarından sadece birine bakabilmiştim. Teklifi iyi bir şirketin patronu yapmıştı. Teyzemi daha önceden tanımış ve teyzemle ortaklık yapmak istemişti. Fakat teyzem bu ortaklığı kabul etmemiş.

Neden kabul etmemişti acaba?

Dün gece Ekin'den bir şekilde kaçmayı başarmıştım ama Ekin'in en kısa zamanda benden bunun hıncını çıkaracağına emindim.

Okuyup bu dosyayı da imzaladıktan sonra arkama yaslanıp kendime bir viski doldurdum. Kadehi dudaklarıma götürüp bir yudum aldım.

Başım fazlasıyla ağırmaya başlamıştı.

Allah bu şirketi kahretsin!

Sinirle ayağa kalkıp kapının önüne gittiğimde kapı çalınıp açıldı. Birkaç adım geri çekildim ve içeri giren kişiye baktım.

Giydiği siyah takım elbise ile odama girdiğinde Cem'e bakıyordum. "Selam Azra." dedi ve içeri girip kapıyı kapattı.

"Selam Cem." dedim.

"İki gün yoktun, merak ettim seni. Neredeydin?" diye sordu.

"Biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı, diyebilirim. Bu yüzden Ekin ile şehirden biraz uzakta takıldık iki gün." diyerek kısa bir açıklama yaptım.

"Güzel, tabi yoruluyorsun sende koskoca bir şirket ile ilgilenmek zor olsa gerek." Başımı olumlu bir şekilde salladım. Beni bu şirket fazlasıyla yoruyordu ama ben Azra Sancakzade'yim bu yüzden o kadar kolay yıkılmam.

"E ben yokken neler oldu şirkette?" diye sordum ve ona koltuğu gösterek oturmasını istedim. Başını sallayıp koltuğa doğru yöneldiğinde bende onun karşısındaki koltuğa geçtim.

İkimizde karşı karşıya koltuklarda ki yerimizi aldığımızda Cem konuşmaya başladı.

"Amcan fazlasıyla gergindi dün, şirkete girer girmez emirler yağdırmaya başladı. Ondan sonra da ani bir toplantı yapmak istedi." dediğinde kaşlarımı çatmıştım.

"Toplantıya girdin mi?" diye sorduğumda başını salladı.

"Neydi toplantının içeriği?" diye sorduğumda anlatmak ve anlatmamak arasında kalmış gibi gözüküyordu.

"Konunun içeriğini senden duyduğumu kimse öğrenmeyecek." diyerek ona güven verdiğimde gülümseyerek anlatmaya başladı.

"Şirketin kötü bir yere gittiğini ve önümüzdeki dönemlerde bize gelen ortaklık tekliflerini senin bakmana izin vermeden geri göndermemizi biz görevlilerden istedi. Ona bunun olması için senin onayının olması gerektiğini söylememe rağmen beni dinlemedi ve üstüne üstlük imza gerekirse senin imzamı taklit etmem gerektiğini söyledim." Pekâlâ, bu adam yine neyin peşindeydi?

Cem'e bakmayı sürdürürken, düşünceli bir sesle, "Senin dışında başka itiraz eden oldu mu?" diye sordum.

"Benden başka kimsenin itiraz etmesine izin vermedi ve senin bu toplantıdan haberin olursa sana söyleyen kişiyi bulup onu işinden edeceğini söyledi ve birkaç tehdit daha savurup gitti." Amacın ne, Cihan?

"Sen merak etme, ben varken kimse bu şirketten ayrılmayacak." dediğimde başını salladı ve, "Ben bir şekilde devam ederim ama bu şirkete çok zorluklar ile gelen kişiler var Azra, ailesi bu şirketten aldığı paralar ile geçinen çalışanlar var. Umarım, amcanın bu sebebi belli olmayan öfkesi hiç alakası olmayan çalışanları yakmaz." dediğinde amcama olan sinirim daha fazla artıyordu.

Kimse Azra Sancakzade'nin şirketinde insanları tehdit edemez.

"Ben elimden geleni yapacağım ve amcamın bu tavrının sebebini de öğreneceğim. Anlattığın için teşekkür ederim Cem."

Ayağa kalktığımda o da benimle birlikte ayağa kalktı. "O zaman sana iyi günler, patron." dediğinde gülümseyerek ona baktım. "Teşekkürler, sana da iyi günler."

Cem odadan çıktığında masanın üzerinde duran kadehini yeniledim ve tek dikişte bitirdim. Çantamı aldım ve odamdan çıktım.

Bakalım, Cihan Sancakzade neyin peşindeymiş?

🔥🔥🔥

Arabadan inip evin kapısının önüne doğru hızlı adımlarla ilerlemeye başladım.

Dayım bugün şirkete gelmemişti ve evdeydi. Teyzemin evindeydi. Evin kapısının önüne geldiğimde kapıyı çalmaya başladım.

Kapı evin çalışanı açtığında, "Azra Hanım?" dedi. Onu takmadan içeri girdiğimde merdivenlere doğru yöneldim. Merdivenlerden çıkmaya başladım, üst kata çıktığımda dayımın odasına doğru ilerledim.

Kapıyı çalmadan açıp içeri girdiğimde telefon ile konuştuğunu gördüm. "Ben seni sonra arayacağım." dedi bana bakarken.

Telefonunu kapatıp masanın üzerine sertçe bıraktıktan sonra bana bakmaya başladı. "Bu ne hadsizlik?! Sen kim oluyorsun da benim odama bu şekilde giriyorsun?" dediğinde sinirden güldüm.

Ona doğru birkaç adım attım ve, "Asıl sen kim oluyorsun da benim şirketimde benim haberim olmadan iş çeviriyorsun?" dedim.

Alayla kaşlarını yukarı kaldırdı ve, "Senin şirketin mi?" güldü. "Ne zamandan beri senin şirketin oluyor?"

Bu sefer gülen bendim. "O şirketi geliştirmeye başladığım günden beri. Sadece o şirket benim değil, senin ve bu evdeki her şey benim." Yani artık benimdi. "O konuştuğun telefonu bile benim param ile alıyorsun Cihan Sancakzade. Ben teyzeme benzemem, o sana koyamıyor olabilirdi ama ben acımam canını yakarım."

İlerleyip tam karşısında durdum. "Bir daha benim şirketimde kimseye emir vermeyeceksin. Bir de sakın benden bir şey saklamaya çalışma. Unutma ki ben Azra Aslan'ım ve istediğim her şeyi yapabilirim. Senin bu evde hala yaşıyor olman bile benim istediğime bağlı."

Kahkaha attı. "Yazık." dedi ve gülmeye devam etti. "Çok yazık." Bir anda ciddileşti ve konuşmaya devam etti. "Teyzen seni malına çökmeyi bekleyen bir kız olduğunu düşünmüyordu fakat görüyorum ki teyzen bu sefer yanlış görmüş. Azade senin böyle mal meraklısı olduğunu görseydi çok üzülürdü." Yumruklarımı sıktım. Ben öyle biri değildim.

Alt dudağını sarkıtıp devam etti. "Azade senin için o kadar emek vermişken sen onun hep ölmesini ve mirasına çökmeyi beklemişsin. Çok üzücü."

"Kes sesini! Ben senin gibi kimseye ihanet etmedim." dedim sinirle.

"Öyle mi? Ne düşünüyorum biliyor musun Azra? Ya Azade'yi mirası için sen öldürmüşsen." dediğinde haddini fazlasıyla aşmıştı.

"Ne diyorsun sen be?" Onu ittim. "Bana bak Cihan. Seni pişman etmemi istemiyorsan kapa o çeneni." Güldü. "Beni pişman et Azra. Ama yapamazsın değil mi? Çünkü teyzen bile beni affetmişken ben sana doğru bir şey söyledim diye beni pişman edemezsin."

"Seni uyarmıştım!" diyerek tısladım dişlerimin arasından. "Nerden bilebilirim? Belki de teyzemi sen öldürdün?" dediğimde kaşlarını çattı.

"Ne demek bu şimdi?" Ona doğru küçük bir adım attım. "Belki de kumarhanedeki borçlarını kapatmak için teyzemden para istedin ama teyzem seni bu konuda defalarca uyarmasına rağmen onu dinlemediğin için sana para vermeyi reddetti. Ve sen de onu öldürerek parasına çöktün." Yumruklarını sıktığını gördüm.

"O borcu sen kapattın." Güldüm. "Evet, senin rezilliğin yüzünden ailemizin sonu gelmesin diye. Teyzemin yıllardır bunun için çabaladığını bildiğim için senin tek bir hatan ile bunun mahvolmasını izlemeyecektim."

"Dedi, daha kim olduğu belli olmayan bir çocukla ilişki yaşayan Azra Sancakzade."

"Ekin'in kim olduğu gayet açık. En azından senin gibi gizli saklı değil. Hatta hayatımda tanıdığım en gerçek ikinci insan." O gerçekti, her şeyden, herkesten daha gerçekti.

"Bitti mi?" diye sordu Cihan. "Son kez uyarıyorum seni Cihan. Bana ait olan her şeyden uzak dur. Yoksa canını yakarım."

Arkamı dönüp ilerleyecektim ki kapının önünde bana hayal kırıklığı ile bakan Deniz'i gördüm. "Deniz?" dedim ona bakarken.

Tekerlekli sandalyesini bana doğru sürdü ve gözlerimin içine baktı. "Daha beş ay önce tanıdığın bir adam için bizi karşına mı alıyorsun Azra?" Nefesimi verdim söyledikleri ile.

"Seni değil, babanı." dediğimde başını olumsuzca salladı. "Doğru burası senin evin Azra. Ama babam bu evden senin yüzünden giderse bende giderim ve bir daha beni asla göremezsin." dediğinde, "Saçmalamayı kes. Burası senin evin." dedim.

"Babamın olmadığı bir yer benim evim değildir. Benim bir tek babam kaldı Azra. Onu da benden bir tane adam için alma." dedi.

Tam konuşmak için dudaklarımı aralamıştım ki beni elini kaldırarak durdurdu. "Aşk ve para senin gözünü kör etmiş." dedi ve arkasını dönüp odadan çıktı.

Sinirle dişlerimi sıktım ve bir kez daha arkama bakmadan odadan çıktım.

Allah bu Cihan'ı da kahretsin!

🔥🔥🔥

Okuduğum kitabın kapağını kapatıp masanın üzerine bırakıp ayağa kalktım. Odamdan çıktığımda mutfağa doğru ilerlemeye başladım.

Artık Ekin'in evinde kalmıyordum. O ne kadar kalmam için ısrar etse de şu anlık tek yaşamamın daha doğru olduğunu söyledim.

Cihan ile olan tartışmamızın üzerinden üç gün geçmişti. O gün evden ayrıldıktan sonra Ekin'in evine gidip kendi evime geçeceğini söylemiştim.

Kendime iki katlı çok güzel bir ev almıştım. Üç gündür düzenleme için birkaç işçi tutmuştum ve aynı zamanda kendime birçok şey eklemiştim.

Mesela artık ok atmam için belli bir alanım vardı.

Ancak benim şu son üç günde kafamı yoran bir konu vardı. Ekin beni üç gündür görmeye gelmemişti.

Sanırım bana onun evinden ayrıldığım için kızgındı. Ama ben birileri ile aynı evde yaşamaya hiç alışık değildim. Bir de Ekin ile...

Pekâlâ, sanırım itiraf etmek gerekirse Cihan'ın söyledikleri kafamı karıştırmıştı. Ekin ile alakalı bir şey biliyor olabilir miydi? Yoksa bu kadar karşı çıkacağını sanmıyordum.

Sanırım Ekin'den biraz uzak kalmam gerekiyordu. Ama yeni evime hiç gelmemiş olması beni yine de çok düşündürüyordu.

Acaba aklına geliyor muyumdur?

Kendine gel Azra, bir erkeği bu kadar düşünmek senin bünyene zararlı.

Çalan telefonu duyunca düşüncelerimden kurtuldum ve telefonu elime alıp baktım. Arayan kişi Ekin'di.

Bir anda hızlanan kalp atışlarımı umursamadan telefonu açtım. "Ne var?" diyerek açtığımda Ekin, "Ne var mı?" dedi.

Evet, lanet olası adam.

"Niye aradın?" diye sordum.

"Sevgilin olduğum için bence gayet normal aramam." dediğinde asla gerçek olmayan bir gülüş gönderdim ona.

"Sevgilin olduğum aklına gelmişse ne mutlu." Şu an kaşlarını çattığına emindim.

"Sen trip mi atıyorsun?" dediğinde, "Ben trip atacak birine mi benziyorum?" dedim.

"Evet, desem ölme ihtimalim yüzde kaç?" dediğinde, "İhtimaller üzerinde konuşmamıza gerek yok lanet adam. Kendini öldü bil!" dedim.

"Papatya tarlası öneririm." dediğinde gözlerimi devirdim. "Senin önermene kalmadık."

"Neden böyle sinirli olduğunu sorabilir miyim meleğim?" diye sordu.

"Sinirli değilim." Güldü, "Eminim öyledir." durdu ve devam etti. "Seni aramamamın sebebi işlerimin yoğun olmasıydı Azra, üç gündür şirketime yapilan bir saldırı ile ilgileniyorum. Ve sadece yarım saatlik uyku ile yapıyorum bu işi. Bütün bunlar yetmezmiş gibi sen de aklımdan çıkmıyorsun."

"Halledebildin mi şirketin güvenliğine yapılan saldırıyı?" dediğimde "Hallettim." dedi.

"Nerdesin şimdi?"

"Evimdeyim."

"Güzel." dedim ve sustum. Birkaç saniye sonra onun sesini tekrardan duydum.

"Kapıyı açmayacak mısın?" diye sorduğunda, "Ne?" dedim.

"Evime geldim ve şu an bana kapının açılmasını bekliyorum." dediğinde hızlıca başımı dışarı doğru çevirdim.

Camdan baktığımda Ekin'in arabasını gördüğümde hızlıca ayağa kalktım. "Neden buradasın?" diye sordum kapıyı açmadan önce.

"Beni özlemedin mi?" Özledim. "Üç gündür, beni aramayan, evime gelmeyen bir de yetmezmiş gibi aklımdan çıkmayan adama kapıyı neden açayım?" dedim.

"Kapıyı kırmamı istiyorsan benim için sorun yok."

"Böyle bir şey yapamazsın." dedim ona inanmayarak.

"Peki, bunu sen istedin." dediğinde hızlıca kapıyı açtım. Ekin de tam omuz atmaya hazırlanıyormuş olacaktı ki içeri hızlıca girdi.

Bir anda ben ne olduğunu anlamadan hızını alamayıp üzerime düştüğünde bende geriye doğru düştüm.

Ekin'e manyakmış gibi bakmaya başladım. "Sen," dedim. "Delisin."

Ekin şu an olan olayın şaşkınlığından kurtulup, "Bir tek sana deliyim." dedi.

Her zamanki o rahatlatıcı kokusu burnuma ulaştığında onun mavi gözlerine bakıyordum. Gözlerini, kokusunu ve ona ait her şeyi şu üç günde çok özlemiştim.

Ekin de beni özlemiş olacaktı ki bunu benim aksime hiç saklamadan sadece bakışı ile anlatıyordu.

"Özlemişsin bakıyorum." dedim nefesimiz birbirine karışırken.

"Fazlasıyla." dedi ve burnunu boynuma kışkırtıcı bir şekilde sürüp kokumu içine çekti.

"Ekin," dedim i harfini uzatırken.

"Azra," dedi o da sondaki a harfinin uzatırken. "Kendini bu kadar özletmeye hakkın yok." dediğinde kıkırdadım.

"Bağımlılık yaparım, Ekin Karahanlı. Benden uzak kalmaya çalışma başarısız olursun." dediğimde bu sefer gülen oydu.

"Bir kere ciddi ol be kadın."

"Benim bu halime alış artık be adam." Burnunu boynumdan çekti ve bana baktı. Burnuma minik bir öpücük bıraktıktan sonra üzerimden kalktı. Bana elini uzattığında uzattığı eli tuttum ve bende yerden kalktım.

Az önce açık kalan kapıyı kapattıktan sonra Ekin'e döndüm. "Nereden buldun evimi?"

"Bulurum ben. Hala benim evimden ayrıldığın için sana ne kadar kızgın olsam da seninle alakalı her şeyi bilirim ben." Elimi tuttu ve , "Şimdi bana evini gezdir sonra da hazırlan seni bir yere götüreceğim." dedi.

Kaşlarımı çattım. "Nereye götüreceksin?" diye sordum. "Sürpriz olsun." dedi.

Bende ona evimi gezdirmeye başladım.

🔥🔥🔥

E

kin beni nereye götüreceğini hala söylememişti. Ona odamı gezdirdikten sonra hazırlanmamı söylemişti ama ben nereye gideceğimizi bilmediğim için ne giyineceğimi bilmiyordum.

Oflayarak elbise dolabımın kapısını açtım ve kendime kıyafet seçmeye başladım.

Dolabımda gördüğüm kırmızı elbiseyi elime aldım ve uzun uzun inceledim elbiseyi. Bu elbiseyi giyecektim. Belki beni güzel gösterirdi.

Küpelerimi kulağıma taktıktan sonra güzel bir makyaj yaptım ve aynada son kez kendime baktım.

Odadan çantamı alıp çıktım. Merdivenlere doğru ilerlerken aşağıda Ekin'in sesini duydum. Telefonla konuşuyordu. "Şu saçma sapan ortaklığı kimin yaptığını bul bana Tuğkan! Onun yüzünden şirketimde sıkıntı çıkarsa hepinizi pişman ederim. Duydun mu beni?!" Tuğkan onu çok takmamış olacaktı ki Ekin'in daha fazla sinirlenen sesini duydum.

"Dalga geçmeyi bırak Tuğkan... Beni mi seviyorsun? Tuğkan sabrımı taşırma benim!" Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Benim yakışıklı sevgilime herkes de yürüyordu.

"Çocuklar ile uğraşıyorum bildiğin!" diye söylenmeye devam ediyordu Ekin. Bende artık burada durmayı bırakıp ses çıkartarak merdivenlerden aşağı inmeye başladım.

"Şu aptal heriflere de söy-" deyip benim bulunduğum tarafa döndü. Beni görünce sustu. Gözleri bana büyük bir hayranlıkla bakarken bende gülümseyerek aşağı iniyordum.

Ekin, "Ben seni daha sonra arayacağım." dedi Tuğkan'a ve telefonu kapatıp cebine koydu.

Ben merdivenlerden inip Ekin'in yanına gittiğimde Ekin de bana doğru geldi ve tam karşımda durdu.

"Meleğim," dedi bana hala hayranlıkla bakarken. "Çok güzel olmuşsun." dediğinde ellerimi boynuna doladım. "Bence de çok güzelim."

"Egoist meleğim, benim." dedi ve burnuma işaret parmağı ile hafif bir şekilde vurdu. Burnumu kırıştırıp ona bakınca tebessüm etti. "Hadi gidelim artık." deyince başımı olumluca salladım.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum ona küçük bir çocuk gibi. "Gidince öğrenirsin."

"Ama nereye gidiyoruz?" diye sorduğumda evden çıkmıştık. Arabaya doğru ilerlemeye başladık. "Gidince öğreneceksin, meleğim."

"Ama ben şimdi öğrenmek istiyorum." Ekin gözlerini kısıp bana baktı. Arabanın önüne geldiğimizde benim kapımı açtı. Ben arabaya bindiğimde o da kapımı kapatıp kendi koltuğuna geçti.

Beyaz gömleğinin üstüne giydiği ceket onu çok güzel gösterirken bacaklarını saran siyah pantolon da ona daha güzel bir hava katmıştı.

Ah... Ona her baktığımda içimi güzelleştiren adam, iyi ki tanımışım seni. İyi ki girmişsin hayatıma.

Ona bakmayı sürdürürken o da arabayı çalıştırmıştı. Birlikte yola çıktığımızda onu izlemeyi bıraktım ve önüme dönüp ilerlediğimiz yola baktım.

Yalan yok, nereye gideceğimizi merak ediyordum.

Yaklaşık yarım saat süren bir yolculuğun ardından araba durdu. Ekin arabadan inmeyince bende inmedim arabadan. Ekin'e baktığımda Ekin'in ceketinin cebinden bir kutu çıkardığını gördüm.

Kutuyu açarken konuşmaya başladı. "Bunun şu an verilmeyeceğini biliyorum ama sana burada takmak istiyorum bunu." Kutunun içinden çıkan kolyeye baktığımda gülümsedim.

Çok güzel bir kolyeydi. Mavi taşlı olan kolyeyi kutusundan çıkardı Ekin ve bana döndü. "Takayım mı?" Başımı salladım, "Tabi." dedim ve ona doğru çevirdim sırtımı.

Orta uzunluktaki kumral saçlarımı toplayıp sağ omzuma bıraktığımda Ekin de elindeki kolyeyi boynuma taktı.

Başımı önüme eğip, kolyeye baktığımda beyaz tenimin üzerinde çok güzel olduğunu gördüm.

Ekin omzumun üzerine birkaç öpücük bıraktıktan sonra beni omuzlarımdan tutup kendisine çevirdi.

"Artık inelim mi?" diye sorduğunda başımı olumluca salladım. O arabadan indi ve gelip kapımı açıp bana elini uzattı. Gülerek bir eline bir Ekin'e baktım. "Delisin sen." diyerek uzattığı eli tutup arabadan indim. "Bir tek sana," dedi Ekin.

Parmaklarını parmaklarımın arasından geçirdi Ekin ve elimi sımsıkı tuttu. İleride yanan ışıkları görünce gideceğimiz yerin orası olduğunu anladım.

Ekin elini belime koyup yürümeye devam etti. Onunla beraber yere serilmiş olan kırmızı halıdan ilerleyerek içeri girdiğimde şok olduğum bir manzara ile karşılaştım.

Beyaz duvarları olan dört duvarlı olan odada ipler ile asılmış fotoğraflar vardı. Ve bu fotoğrafların hepsinde ben vardım.

Her fotoğrafta ayrı bir şekildeydim odanın her tarafı benim fotoğraflarım ile doluydu. Ancak bu fotoğraf Ekin ile tanıştığımız günden sonra başlıyordu.

Karşımdaki duvarın önünde raflar vardı ve bu rafların üzerinde benim maketim vardı. Çekilen fotoğraflar gibi o fotoğrafların da maketi vardı.

Gözlerim hayranlıkla etrafta dolaşırken Ekin'e döndüm.

"Bunları," dedim şaşkın olan ses tonum ile. "Sen mi yaptın ?" Başını salladı olumluca. "Beğendin mi?"

"Çok," dedim etrafa bakarken. "Buraya kimsenin girmesine izin vermedim. Senin fotoğrafları, hatta senin maketini bile kimsenin görmesini istemedim."

"Ekin," dedim ve parmak uçlarım ile yükselip dudaklarını dudaklarımla birleştirdim. Benim için her hareketi daha güzeldi. Bu adama olan hislerim git gide büyüyordu.

Dudaklarımız birbirinden ayrılmadı. Tutkulu öpüşmemiz devam etti. Onun öpüşü bile kıyamayan bir şekildeydi. Onun varlığı bana huzur getiriyordu. O... Ekin Karahanlı... Benim hayatım... Benim her şeyim oldu.

Peki her şey dediğimiz insan bir gün hiçbir şeyimiz olursa? Buna dayanamam. Ona kendimi teslim ettim.

Dudaklarımı dudaklarından çektiğimde ona arkamı döndüm. Evet, bunu yaptım. Ona bakmadan ilerledim ve fotoğrafların yanina gittim.

Bir fotoğrafım Ekin'e laf attığım zamandı. Biri gülerkendi, birinde içki içiyordum, birinde gökyüzünü izliyordum, birinde kaşlarımı çatmış bir yere bakıyordum, birinde dalgındım, birinde koşuyordum...

"Bunları nasıl çektin?"

"Yaptım bir şekilde," Arkadan belime sarıldı ve çenesini omzumun üstüne koydu. Kokumu içine çekerken bende ona döndüm ve konuşmaya başladım.

"Ekin," dedim ona bakarak. "Ben hayatımda belli bir dönemden sonra kimseye güvenmedim, kimseye alışmadım ve bunu yapmak için bir çaba harcamadım çünkü tekrar aynı hataları yapacak kadara aptal değildim. Benim yaralarım vardı ve bu yaraları ancak kendim sarabilirdim. Önce beni kötü etkileyen bir insandan kurtuldum sonra ise soy adından, ardından kendime yeni bir soy adı ve yeni bir aile denen yer kurdum. Onlar hep benim onları ailem olarak gördüğümü sanarlardı ama ben onları asla ailem olarak görmedim." Durdum.

"Şimdi sen bütün bunları benim için yapıyorsun ama bir gün beni bırakırsan-" İşaret parmağını dudağıma bastırıp susturdu beni. "Ben seni asla bırakmam."

"Bırakmaz mısın gerçekten?" diye sordum ona. "Bırakmam. Sana kaybettiğin şeyleri geri getiremem belki Azra ama sana çok güzel şeyler kazandırabilirim. Ben senin canını yakan değil canını seven olacağım." diyerek yanıtladı beni.

"Diyeceğim şey şu Ekin Karahanlı, ben herkese karanlık yüzümü gösterirken sana yumuşak tarafımı açtım. Eğer bu tarafı kaybedersen bir daha asla kazanamazsın. Sana bedenimin en masum tarafını sundum Ekin Karahanlı, ona iyi bak." dediğimde kollarını belime sararak beni kendine çekti.

"Seni asla kaybetmem ben Azra Sancakzade. Duydun mu beni? Asla." Şakağımın üstüne bir öpücük bıraktı ve geri çekildi. "Artık gidelim mi?"

"Nereye ?"

"Asıl gece şimdi başlıyor."

Elimi tuttu ve beni buradan çıkardı. Dışarı çıkıp biraz ilerledikten sonra ileride bizim için hazırlanmış bir yer gördüm.

Mumlar ve güller ile süslenmiş masaya doğru ilerledik. Ekin ile masanın önüne geldiğimizde Ekin gelip sandalyemi çekti. Ben oturduktan sonra Ekin de karşımda yerini aldı.

Önümüze yemeklerimiz servis edildikten sonra yemeğe başladık. Birkaç dakika sessizce devam ettik yemeğe. Ardından Ekin konuşmaya başladı.

"Sana yalan söylediğimde," diyerek başladı konuşmaya. "Sana güvenmediğimden değildi." Durdu. Elinde duran kaşığı bıraktı. "Sadece bazı şeyleri konuşmak istemediğimdendi." Devam etti.

"Beş yaşındaydım." diyerek devam etti. "Babam o sabah işe gideceğini söyleyerek evden çıktı. Benim babam bir şirketin patronuydu. O günde şirkete gidecekti. Biz mutlu bir aileydik Azra, annem ve babam kaçarak evlenmişlerdi bu yüzden ben annem ve babamın ailelerini hiç tanımadım. Ama annem ve babamın aşkı bütün bu sorunları ortadan kaldırıp mutlu bir yuva kurmaya sebep olmuştu. Babam o gün eve erken gelecekti çünkü annemin karnında olan bebeğin cinsiyetini öğrenecektik." Dedi ve yutkundu. "Evet Azra, benim bir kardeşim olacaktı. Babam o gün eve erken gelemedi. Gelmesine izin vermediler. Babamın arabasının frenleri ile oynamışlar. Babam ikinci kez baba olmanın mutluluğu ile eve gelirken başına geleceklerden habersizdi. Babam eve gelmedi ve bende zaten doğmayacak olan kardeşimin cinsiyetini hiç öğrenemedim." Durdu ve yutkundu.

O şu an bunları anlatırken zorlanıyordu, kim bilir bütün bunları yaşarken canı ne kadar yanmıştı. Ona zaman tanıdım. Ekin dolan gözlerini gizlemeye çalışarak tekrar anlatmaya başladı.

"Annem," dedi. Sanki buradan sonrası onun için daha zordu. "İçtiği suya zehir katılmış. Annem o gece çok terlemişti, odasına bile çıkamayacak bir haldeydi. Salonda koltukta uyuyakalmıştı. Bende o uyuyor sandım ve yanına gidip kulağımı karnına koyup uyumaya çalıştım. Ama olmuyordu Azra." dediğinde sağ gözünden bir damla yaş düştü. Yumruğumu sıktım. Onun gözünden yaş akmamalıydı.

Ekin... Ağlama...

"O lanet olası gecede ben uyuyamıyordum. Uyumak istiyordum çünkü yorgundum. Ama olmuyordu. Sabaha kadar annemin uyanmasını bekledim. Onun beni uyumasını bekledim ama olmadı. Azra," dedi ve gözlerimin içine baktı. "Annem ölmüştü. Annem ölmüştü ve ben onu uyuyor sanmıştım. Ben annemin ölüsünün yanında sabaha kadar bekledim ama ona hiçbir şey yapamadım. O benim gözlerimin önünde öldü ama ben bunun farkında bile değildim!" diyerek bağırdığında ayağa kalkıp onun yanına gittim.

"Ekin," dedim ona bakarken. "Ağlama... Lütfen..." Başını tutup göğsüme yasladım. O benim göğsümde ağlarken bende onun saçlarının arasına öpücükler konduruyordum.

"Hani bana diyordun ya psikopat gibi ne diye sayıyorsun içinden saniyeleri diye." dedi. "Annemin ölümünü öğrendikten sonra o aptal saniyeleri saymaya başladım. Annem de doğacak kardeşim için hep dakikaları hesaplardı." Güldü. "Evet, ailecek psikopatız. Ben o günden sonra hep saydım ama sonra bunu kendi isteğimle değil otomatik bir şekilde yapmaya başladım. Ve artık bu durmuyordu."

"Bugün annemin ve babamın ölümünün üzerinden yedi bin üç yüz gün, yüz yetmiş beş bin üç yüz yirmi saat ve on milyon beş yüz on dokuz bin iki yüz dakika geçti." Başını kaldırdım ve bana bakmasını sağladım. "Gerçek anlamda psikopatsın." dediğimde kahkaha attı ve bana baktı.

"İyi ki varsın Azra Sancakzade."

"İyi ki olmamın sebebi sensin Ekin Karahanlı."

Dudaklarını dudaklarıma yaklaştırdı ve öpmeye başladı. Ona karşılık verdiğimde beni belimden tutup kendine çekti ve daha sonra da kucağına oturttu.

Eli omzuma çıktı ve elbisemin askısına gitti. O elbisemin askısını bir omuzumdan aşağı indirilen bende onun boynuna indirmiştim dudaklarımı.

Ekin diğer omzumdan da çıkardı elbisemin askısını. Ve artık elbise sadece göğüslerimi kapatıyordu. Ekin'in dudakları önce boynuma indi sonra tekrar dudaklarıma çıktı.

Ben kalçalarımdan tutup kendine iyice bastırdığında tırnaklarımı sırtına geçirdim. Dudaklarını dudaklarımdan ayırdı ve göğsüme doğru inmeye başladı. Öpücükleri beni daha fazla baştan çıkarırken bizi durduran bir şey oldu.

"Uzak dur benden! Senin ve o adamın yalanlarını anlatacağım ona!" Bu Salih'in sesiydi. Sesi fazla öfkeli geliyordu.

Ekin ile birbirimizden ayrıldığımızda, Rüya'nın sesini duyduk. "Salih o çok önceden kalmış bir olaydı. Lütfen ona bunu söyleme. Yapma Salih." Rüya ağlıyordu. Ben Ekin'in kucağından ağladığımda aynı zamanda elbisemin askılarını da omzuma geri taktım.

Ekin, "Rüya'nın sesi değil mi o?" diye sorduğunda başımı sallayarak ileriye doğru ilerlemeye başladım. Ekin de hızlı adımlar ile sese doğru yürürken uzakta bize doğru gelen Salih ve Rüya'yı gördük.

Rüya ağlıyordu. Salih hızlı bir şekilde ilerlemeye devam ederken Rüya onu kolundan tutup kendisine çevirdi.

"Ona bunu yapma. Üzülür o. Belli etmese de çok üzülür." diyordu Rüya Salih'e. Sesi yalvarırcasına çıkmıştı.

"İlk günden beri böyle bir şeyi saklarken aklınızdan ne geçiyordu Rüya sizin? Siz kendinizi ne sanıyorsunuz? Öğrenmeyecek mıydık? Siz bizi kolayca kandıracaktınız ve bizde inanacak mıydık? Bunu mu düşündün?!" Salih bağırınca Rüya korkarak birkaç adım geriye gitti.

"Yapma Salih! Lütfen bak, tamam başka bir zaman başka bir yerde başka bir şekilde yine söylersin ama şu an yapma. O giderse Ekin mahvolur." Salih sinirle gülüp saçlarının arasından parmaklarını geçirdi.

Ben Ekin'e kaşlarımı çatarak döndüm. "Ne oluyor?" Başını salladı iki yana. "Bilmiyorum Azra." Ama sesi daha çok bir şeyleri anlamış gibi ve pişmanlık dolu çıkmıştı.

"Belki de bazen üzülmene değer Rüya. Mesela benim şu an için gidiyor, sevdiğim kadın karşımda göz yaşı döküyor diye ama aynı zamanda sevdiğim kadın bana yalan söyledi diye içimde yangınlar da çıkıyor."

Rüya, "Dinle beni Salih. Lütfen!" dediğinde Salih, elini kaldırarak Rüya'yı susturdu. "Neyi dinliyeyim? Söylediğin yalanları mı? Yoksa bizi yalanlarınıza nasıl inandırdığınızı mı?"

"Salih-" dedi Rüya ancak Salih onu bağırarak susturdu. "Ya benim dostum dediğim kişi ile sevdiğim kadın eski sevgililermiş ya! Ne Salih'i?!" diyerek bağırdı. "Sen Rüya," şeyi Rüya'ya doğru bir adım attı. "Sen Ekin ile eski sevgiliymişsin!"

Duyduğum şeyle beynimden vurulmuşa döndüm. İçime aniden oturan bu duygu da neyin nesiydi? Kalbime neden bir taş gibi ağır duygu oturmuştu?

Ekin'in sert yutkunuşunu duydum. Başımı Ekin'e çevirdiğimde Ekin bana bakıyordu. Gözlerinde gördüğüm duyguya bir isim koyamıyordum ama sanki beni kaybetme korkusu vardı gözlerinde.

Peki bana yalanlar söylerken neredeydi bu korku?

"Doğru mu bu?" diye sordum zorlukla çıkan sesim ile. Ekin sustu. Sanki bu sorunun cevabını hiç vermek istemiyor gibiydi. "Doğru," dedi. Yerimde sendeledim.

Ekin hızla gelip belimi kavrarken ondan hızlıca uzaklaştım ve işaret parmağımı ona doğrulttum.

"Bana sakın dokunma." Ellerini geri çektiğinde ona doğru döndüm. "Sakın peşimden gelme Ekin Karahanlı."

"Azra," dedi sesi yalvarırcasına çıkmıştı. "Gitme."

"Senden gitmemi sen bana bunu asla söylemeyerek yaptın Karahanlı. Bu yüzden sakın tek kelime bile edip peşimden gelme." Ondan uzaklaştım ve geldiğimiz yoldan hızlıca yürümeye başladım.

Yine ve yine mutsuzdum.

Mutluluk denen o duygu, yine beni bulamamıştı.

-Bölüm Sonu-

Merhaba sevgili okurlarım!

Öncelikle bölümü nasıl buldunuz? Bu bölüm Ekin'in hayatını tam olarak öğrenmiş oldunuz. Ne düşünüyorsunuz?

Satır başı yorumlarınızı bekliyorum.

Avım Sensin için yapılan editlerin paylaşıldığı YouTube hesabı- sadecezeynep

Bu bölüm sezon finali olarak adlandırdığım bir bölümdü. Yaz tatilinde bölüm gelmeyecek.

Umarım güzel bir yaz tatili geçirirsiniz.

Karanlığın Sesi adlı kurguma bölüm atmaya devam edeceğim. Baya ilerlemeyi düşünüyorum Karanlığın Sesi'ni.

Hoşçakalın, kendinize iyi bakın! Sizi seviyorum ❤️

Oy vermeyi unutmayınn.





Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

1.2M 42.4K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
373K 18.4K 72
4 arkadaşın numara komşuları üzerine iddiaya girmeleriyle başlar her şey... Argo, küfür vs. içerir!!!
Çilek Kız Par Lara

Roman pour Adolescents

1.3M 91.3K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
25.6M 909K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...