Hacker | Minsung

By charmvenom

430K 45.4K 90.7K

• Başlamadan önce bunun 'uzun soluklu' bir kurgu olduğunun bilincinde olun. İleride yorumlarda veya orada bur... More

1》random dom dom
2》tanışalım mı
3》gay misin
4》güzelsin
5》arkadaş olalım
6》yatakta en çok ne yapmayı seversin
7》herkes birbirinin ağzına veriyor
8》orul orul organic evlatları
9》hyung deme lazım olur
10》seni seviyorum
11》ellerimizin yönelimi var
12》seni istiyorum
13》pardon, hapisteydim
14》go sucuk yourself ne demek
15》hacker yarası değil dom dom kurşunu
16》ama evlisin benim degilsin
17》adanaya gidek mi
18》hangimizin donu araya kaçmıyor ki
19》fan servis ;)
20》random dom dom aşireti
21》saydım kaç gün oldu
22》aradığım şey sensin
23》çatır çutur
24》wattpad hatasına kurban giden bölüm
25》özür dilerim
26》evime gel hanji
27》chan hyung felixin poposunu yiyor
28》virüs
29》hyung linea s2s teklifi
30》hyung dedik bağrımıza bastık
31》3f yani fan fin fon
32》başkası adına utanmak
33》kedilerin ikinci babası
34》okeyci tae
35》sugar daddy? no, hacker daddy
36》§exting, §exy thing (M)
37》kaleyi içten hacklemek
38》müneccim elinden su içenler
39》send dudes
40》1F.y0( ). c4π. ®34D. T|-|15. y0 ( ). ª®3. 6ªÝ
41》her hackerın bir okey oynayışı vardır
42》badakokkiri 바다코끼리 kostümlü garsonlar
43》çok yorgunum minho
44》drive with me baby (M)
45》cookin' like a chef I'm a 5 star 미슐랭
46》süpürgeci hanji
47》hüp diye içine çek beni
48》aranan hacker bulundu
49》uchiha hyunjin'in genjutsu tekniği
50》wthatehfcuk
51》doğruluk mu cesaret mi
52》date üstüne date
53》neye gülüyorsun açıkta bir yerimizi mi gördün
54》en büyük asker bizim asker
55》acılarla harmanlanan düğün
56》minho'nun iç dünyası
57》dondan tutan dilenci çetesi
59》güzelsin 2
60》adaya veda eden isim: minho
61》çin yolcusu kalmasın
62》mezara kadar değil taezara kadar
63》(ma) lee minho x6
64》vien & kibhruk
65》minho görevde
66》ilk kod çözüldü
67》uzun zaman sonra ilk haber
68》itiraflar ve dargınlıklar
69》aç kollarını ben geliyorum
70》lee hanji
71》öpüşelim barışalım zinciri
72》minho'nun hazinesi
73》dom dom con dom
74》kepler havaya donlar aşağıya
75》aralık bırakılan kapı
76》dirty talk random kalk (M)
77》sus ve yalovaya devam et
78》ilk adım
79》hanji on top (M)
80》günde devri alem
81》s.w.a.g
82》sektirsem seni
83》son hack
84》tüm kalpler hacklendi! (final)
85》kiseki (alternatif bölüm-f)
86》fbi open up (alternatif bölüm-f)
87》çınar ağacı (alternatif bölüm-f)
88》betelgeuse söndü (alternatif bölüm-f)

58》hanji kod yazıyor

2.7K 303 441
By charmvenom

Şaşırtıcı bir şekilde bugün uyanan ilk kişi Hanji oldu. Minho'nun kollarının arasından yavaşça sıyrıldıktan sonra yattığı yerde gerindi.

Başı ve karnı ağrıyor, midesi yanıyordu. Dün akşam yaşadıkları yağ macerasının etkileri hâlâ sürüyordu.

Gözlerini sevgilisine çevirdi ve onu izlemeye koyuldu. Bu çok romantik sayılabilirdi ancak odanın içinde yankılanan horultular atmosferi bozuyordu.

Kaşlarını çatarak sağ tarafa döndü ve hemen yanında yatan abisinin yastığını hafifçe oynattı. Changbin'in horultusu kesilse de hâlâ horlamakta olan 3 kişi vardı. 

İç çekerek eski pozisyonuna dönerken Minho'nun yarı açık gözlerle kendisine baktığını fark etti.

Öne doğru uzanıp Minho'nun kabuk bağlamış alnına minik bir öpücük bıraktıktan sonra konuştu ''Günaydın güzel sevgilim.''

Minho hiçbir şey demeden bir kolunu Hanji'nin başının altından geçirdi, ardından da onu kendisine doğru çekti. Hanji büyük bir keyifle yeniden sevgilisinin kollarının arasına yerleşirken oldukça mutluydu.

Birkaç saniye sonra Minho'nun bedeni hafifçe titredi. Hanji panikle geriye doğru çekilip direkt olarak sevgilisinin yüzüne baktı.

Gülümsüyordu.

Parmağıyla Minho'nun yanağını hafifçe dürterken sordu ''Sabah sabah neye gülüyorsun minik tavşanım?''

Minho cevap verirken gülmemek için hafifçe dudağını dişledi, sakinleştikten sonra da yanıtladı ''Changbin'e baktıkça dün yaşanan şeyleri hatırlıyorum.''

Minho'nun gülümsemesi Hanji'yi de gülümsetti. Rezillik dolu bir akşam geçirseler de bugün ikisinin de yüzü gülüyordu.

Tabii bunda garip davranışlar sergilemeyen tek çift olmalarının vermiş olduğu özgüvenin payı büyüktü.

''Ah yeter be!'' diyerek aniden uyandı Changbin ve yattığı yerden hızla kalktı. Minho ve Hanji, Changbin'in kendilerine sinirlendiğini düşündüler. Ancak gerçek farklıydı.

Changbin yer yatağındaki boşluklara basarak boş zemine ulaşmaya çalışırken söylenmeye devam ediyordu ''Dünya'yı yedim sanki, bir bitmedi.''

Eh, deyim yerindeyse cidden de dünyaları yemişti Changbin. Felix yanlış yağ seçimi gibi hatalar yapsa da yemekleri her zaman çok lezzetli olurdu. Öyle ki diyet yapan Hyunjin bile Felix'in yemeklerinden bolca yerdi.

"Yemin ederim kilo verdim." Changbin son söylenmesini yapıp salondan çıkar çıkmaz Hanji ve Minho eşzamanlı olarak başlarını yastığa gömüp minik kıkırtılar saldılar.

Ufak çaplı gülme krizi sona erdiğinde Hanji gülmekten dolayı sulanan gözlerini yeniden Minho'ya çevirdi. Dün gecenin ve arkadaşlarının ikisine de iyi geldiği gün gibi ortadaydı.

Birbirlerinin yüzünü incelerken arka plandaki rahatsız edici gürültülere karşı da sağırlaşıyorlardı.

Bu bir tür tedaviydi onlar için.

Ancak bu durum istedikleri kadar uzun sürmedi. Çünkü Changbin, uyumakta olan Hyunjin'in üstüne bastı ve onun acı eşliğinde uyanmasına sebep oldu.

''Ya önüne baksana be hyung!'' diye bağırdı Hyunjin bacağını yorganın altından çıkarıp ovuştururken.

Hyunjin'in sesi diğerlerinin uyanmasına sebep olurken Changbin hiçbir şey yokmuşçasına karşılık verdi ''Ben mi dedim yere yat diye?''

Hyunjin mahmur gözlerini ovuştururken yanıtladı ''Evet. Birlikte uyuyalım hem sohbet ederiz hem de yer yatağı sağlıklıdır, dinlendirir dedin.''

Ve Changbin anında kendisini savunmaya geçti ''Peki ben mi dedim ayağını oraya koy diye.'' Hyunjin bu savaşı kazanamayacağını anladığında sessiz kalmayı tercih etti.

Changbin ise işaret parmağını Minsung çiftine çevirdi ''Siz de sabah sabah bana gülüp durmayın. Yemin ederim ikinizin kafasına da saksı atarım.'' öfkesi sahteydi.

Minho minik bir kıkırtı bırakırken Hanji de abisine dil çıkardı.

Chan gözlerini ovuştururken sohbete dahil oldu "Ne sabahı? Akşam dört olmuş." Jeongin duyduğu şeyle birlikte hızla doğruldu "Hyunjin kalk!"

"Neden?" Hyunjin'in mahmurluğu devam ediyorken Jeongin çoktan kendisine gelmişti "3 saat sonra çekimin var." Jeongin artık bir nevi Hyunjin'in menajeri gibiydi.

Hyunjin hatırladığı şeyle birlikte yattığı yerden kalktı ve koltuğun üstüne bıraktığı kıyafetlerini hızla giymeye başladı "Minik tilkim de olmasa kariyerim çöp olmuştu."

Seungmin uykusunu kuzeniyle uğraşarak açmayı tercih etti "Olmayan kariyerin mi?" Hyunjin giyinmeye devam ederken yanıtladı "En azından minik de olsa bir kariyer yaptım. Senin gibi gübreci de olabilirdim."

Seungbin ve Hyunin arasında minik bir çatışma boy gösterirken Chan yiyecek bir şeyler hazırlamak amacıyla yataktan çıktı.

Minho'nun arkasında yatan Felix yattığı yerden doğruldu. Bir kolunu Minho'nun koluna yasladıktan sonra Minho'nun kolları arasındaki arkadaşının kulağına yaklaşarak fısıldadı.

"Sence araya dahil olmalı mıyız?" Hanji arkadaşını geriye doğru iterken yanıtladı "Git başımdan şam şeytanı, bugün kaos istemiyorum."

Felix dudağını büzerken başını da Minho'nun kolunun üstüne yasladı. Hanji, Felix'e baktıkça içindeki gülme isteği artıyordu.

"Dragon Ball karakterleri gibisin Lix." Felix yaslandığı yerden doğrulurken saçlarını düzeltti "Chan'dan elektrik aldıkça saçlarım da kalkıyor işte."

Bakışlarını Hanji'ye çevirdikten sonra da ekledi "Gerçi kalkan tek şey yalnızca saçlarım değil." Hanji minik kahkahalarının arasından konuştu "Elimden su içtiğin nasıl da belli."

Minho salonda dönen her bir konuşmayı sessizce dinliyor, dinlerken de oldukça eğleniyordu. Gün onun için fazlasıyla eğlenceli başlamıştı. Böyle de devam etmesini umuyordu.

Hyunin çifti kahvaltı faslını es geçerek evden ayrıldı. Geriye kalanlar ise tembelliklerini bir yana bırakıp el birliğiyle dağılmış evi topladılar, ardından da eğlenceli sohbetler eşliğinde güzelce kahvaltılarını yaptılar.

Karanlık iyice çöktüğünde ise Seungbin, Minsung ve Felix, Chan'ın evinden ayrıldı. "Ben bugün yine Minho ile kalacağım." dedi Hanji. Changbin başını sallarken yanıtladı "Tamam ama yarın eve uğra yoksa bizimkiler tepene çöker."

Minho sevgilisinin zor durumda kalmasını istemiyordu. Bu konu hakkında yorum yapmak için ağzını açtığı sırada Hanji arabanın kapısını açarak hızla indi.

Bunun üzerine başka çaresi kalmayan Minho arkadaşlarıyla kısaca vedalaştıktan sonra arabadan indi. Arkadaşlarının arkasından el sallarken "Ailenle kötü olmanı istemem." dedi.

Hanji eve doğru adımlarken omuz silkti "Şu anda onları düşünemem." Minho sessiz kalmayı tercih ederek eve yaklaştı. Hanji şifreyi girip kapıyı açtıktan sonra da birlikte evin içine adımladılar.

Ev her zamanki gibi yine çok sessizdi. Doğrusu hackerların bir çoğu henüz Minho ile yüzleşecek kadar cesaretli değildi. Bu yüzden zaten var olan sessizliğe bir kat daha sessizlik eklenmişti.

İkili, Minho'nun odasına kadar ortama uyum sağlayarak sessizliklerini korudular. Hanji kapıyı kapatır kapatmaz sıkıcı sessizliği böldü.

"Bu odaya ikinci defa geldiğimde bana duvarların ince olduğunu söylemiştin. Şu anda o günü anımsadım. Yalancısın."

Doğrusu Hanji ne konuşmaları ya da ne yapmaları gerektiğini bilmiyordu, Minho'nun da ondan hiçbir farkı yoktu. Bu yüzden sessiz bir anlaşmayla birlikte akıllarına gelen ilk şeyi konuşma kararı aldılar.

"O zamanlar odamın ses yalıtımında sorun vardı, yani aslında bu bir yalan değildi." dedi Minho odasında bulunan çift kişilik koltuğa otururken.

İkisi arasında hâlâ sürmekte olan garip bir atmosfer vardı. Ve doğrusu ikisinin de travmaları daha yeni tetiklenmişken bir süre daha böyle olacakları öngörülebilirdi.

Minho her ne kadar Hanji'yi öpmek, ona dokunmak istiyor olsa da kendisini geri çekiyordu. Hanji'ye iyileşmesi için zaman tanımanın iyi olacağını düşünüyordu.

Yanlış zamanda gösterilen sevgi de travmaları tetikleyebilirdi.

Ancak bir şeyden de deliler gibi korkuyordu. Ya ondan tiksindiğimi düşünürse düşüncesi Minho'yu içten içe yiyip bitiriyordu.

Hanji ise onunla aynı fikirde değildi. Evet, yaşadıkları çok zordu ancak iyileşebilmesi için sevgilisinin aşk dolu dokunuşlarına ihtiyacı vardı.

Ve belli etmese de arada sırada Minho'nun kendisinden soğuduğunu düşünüyordu.

Sessizlik sürerken Minho aklından geçenlere daha fazla dayanamayarak sordu. "Dokunuşlarımdan rahatsız olur musun?" Hanji aniden gelen soruyla birlikte afalladı "Ne?"

"Sarılmalarımdan olmuyorsun ama yine de sormak istiyorum. Seni öpsem rahatsız olur musun?" Hanji'nin yüzü şaşkın bir ifadeye büründü "Hayır, neden rahatsız olayım ki?"

"Bilmiyorum." Minho'nun verebileceği en uygun cevap buydu. Hanji odanın içinde büyük adımlar atarak Minho'nun yanına çabucak geldi ve yere diz çöktü.

Ellerini Minho'nun ellerinin üstüne yerleştirdikten sonra konuştu "Sevgiyle gelen her türlü zararsız temasa açığım." minik parmakları Minho'nun sargılı ellerinde hafifçe geziniyordu.

"Senden gelen dokunuşlar beni mutlu eder, iyileştirir." gözleri Minho'nun gözlerine dokunurken sözleri de onun kalbine dokundu.

"İtiraf etmem gerekirse yıllar önce bir süre boyunca dokunuş konusunda sıkıntılar yaşadım. Abimin dokunuşlarından bile rahatsız oluyordum." dudaklarını sargının üstüne basıp geri çekti.

"Sonra bir gün abim bana aniden sarıldı. Kaçmadım, kaçamadım çünkü iyi hissettirdi. O gün sevgi dokunuşlarına olan muhtaçlığımı anladım."

Ellerini Minho'nun ellerinin üstünden çekip işaret parmaklarıyla kendisini işaret etti "Sonra da bu davranışı tekrarladım, hem de hiçbir uzmandan yardım almadan. Kendi doktorum kendim oldum."

Minho gülümsedi, Hanji'nin saçlarını hafifçe karıştırırken de konuştu "Seninle her gün en az bir kere daha gurur duyuyorum. Çok güçlüsün."

Keşke senin kadar güçlü olabilsem. Aldığım en ufak darbede yerle bir oluyorum...

Hanji başını bir kedi misali Minho'nun eline sürterken konuştu "Tamam, belki tamamen iyileşemedim ama yemin ederim ki senden gelen hiçbir dokunuş beni kötü etkilemiyor."

Minho aldığı cevap karşısında büyük bir rahatlama hissetti. Sevgilisini iki gündür kollarının arasında tutuyordu ancak o anlarda bile bu soruyla boğuşarak var olan huzurunu baltalıyordu.

"Hanji." dedi dokunmaktan asla sıkılmayacağı saçlarda parmaklarını dolaştırırken. "Üzgünüm." yüzündeki gülümseme hafifçe silindi.

"Neden?" Hanji'nin kalbi yavaştan korkuyla doluyordu. Minho kuruyan dudaklarının üstünden diliyle geçti. "Sana layık bir dünya yaratamadığım için üzgü-" Minho sözünü tamamlayamadı.

Hayır, bunun sebebi Hanji onu öptüğünden dolayı değildi.

Gözleri bilgisayarını bulduğunda saniyeler önce kaybettiği gülümsemesi yeniden yüzüne yerleşti.

Işıltılı gözlerini Hanji'ye çevirerek heyecanla konuştu "Sana ait bir dünya yapabilirim." sevgilisinin elini kavradıktan sonra oturduğu yerden kalktı.

Hanji hiçbir şey söylemiyor yalnızca Minho'nun yaptıklarına uyum sağlıyordu. Minho sevgilisini kendisinin sandalyesine oturttu, kendisi de günler önce Keeho'nun odasından gelen sandalyeye oturdu.

Bilgisayarını başlatırken heyecanı da giderek büyüyordu. Elbette heyecanlı olan tek kişi yalnızca Minho değildi. Hanji de en az Minho kadar heyecanlıydı, çünkü kendisini bekleyen şeyin ne olduğunu bilmiyordu.

Bilgisayar açıldığında Minho birkaç işlem yaparak bilgisayarın ekranını siyaha çevirdi. "Senin için sanal gerçeklik oyunu kodlayacağım. Her şey senin isteğine göre olacak, yalnızca sana ait bir dünya."

Hanji duyduğu şeye sevinse de içinde büyük bir burukluk vardı. Minho'nun iki hafta boyunca ellerini hiçbir şekilde zorlamaması gerekiyordu.

Şu anda Hanji'nin önünde iki seçenek vardı. Birincisi kodlamayı erteletmekti. Ancak bu yol Minho'nun programını doldurmaktan başka bir işe yaramayacaktı.

İkincisi ise oyunu birlikte yapmayı teklif etmekti. Bu hem onlar için tatlı bir etkinlikti hem de Hanji hevesini alabilirdi.

İkinci yolu seçti.

"İstediğim bir şey var." dedi tüm ciddiyetiyle birlikte ve Minho'nun dikkatini anında çekebildi kendi üstüne.

"Kod yazma işini ben yapabilir miyim? Hem bana daha önceden sözün vardı, bu iyi bir fırsat." pekâlâ, Minho bu isteğe kayıtsız kalmadı.

"Tamam." dedi klavyeyi Hanji'nin önüne doğru iterken "Ama seni yönlendirmek zorunda kalacağım." Hanji buna itiraz etmedi ve ellerini sevinçle çırptı.

"Sonunda! Çok teşekkür ederim." dedikten sonra Minho'ya uzanıp onun yanağına minik ve sulu bir öpücük bıraktı. Minho, Hanji'nin mutluluğuyla can buldu adeta.

"Şimdi yapman gereken ilk şey kodxjype ve cvwatty programlarını açmak." Hanji büyük bir hevesle Minho'nun ağzından çıkan her bir adıma uyum sağladı.

Birlikte üç saat boyunca kodlarla uğraştılar. Ve odalarına ansızın yığılan Hacker sürüsü ile mola vermek durumunda kaldılar.

~ Ertesi gün Chanlix (hafif m içerik)

Felix, Chan'ın iyi bir gün geçirmediği haberini aldığında derin düşüncelere daldı. Onu neşelendirmek ve kötü gününü bir nebze de olsa iyileştirmek istiyordu.

Son zamanlarda Chan ve ortakları arasında sık sık sorunlar çıkıyor, bu da Chan'ın genel olarak gergin bir ruh haline bürünmesine sebep oluyordu.

Chan ve Felix ilişkileri boyunca yalnızca birkaç kez ciddi olarak tartışmışlardı. Ancak son zamanlarda aralarında inanılmaz bir gerginlik boy gösteriyordu ve bu gerginlik sık sık tartışmalarına sebep oluyordu.

Chan'ın telefondaki tavırları bugün yeni bir tartışmanın olabileceğine dair sinyaller veriyordu.

Doğrusu ikisi de mevcut ilişkilerinden oldukça memnundu ve hatta Chan en kısa sürede hayatlarını resmi olarak birleştirmek istiyordu.

Ancak henüz Lee ailesinin onayından geçemediği için şu anda eli kolu bağlıydı. Evlilik alternatifi olarak ise Felix'i daha sık ve rahat görebilmek için ayrı bir eve çıkmıştı.

Bu onun bulduğu en basit, işe yarar ve geçici çözümdü.

Şu anda ilişkisinde veya sosyal çevresinde herhangi bir sıkıntı yoktu. Chan'ın hayatındaki en büyük sorun işiydi.

Yüzlerce garip insanla uğraşıyor, insanların sağlık ve güzellik sorumluluklarını üstleniyor bir de türlü türlü iftiraya maruz kalıyordu.

Tıpkı bugün de olduğu gibi.

Aslında bakarsanız tartışmalarının altındaki en büyük ve tek sebep buydu, iş. Üstelik Chan sırf bu yüzden hatrı sayılacak kadar uzun süredir bunalımdaydı.

Bir yandan okuyor, diğer yandan çalışıyor olmak onu oldukça zorluyordu. Sorumluluk sahibi ve mükemmeliyetçi yapısı ise onun için işleri daha da zor kılıyordu.

İşler yolunda gitmediğinde durumu hızlıca düzeltmek için kendisini parçalıyordu. Ortada kendisiyle alakalı herhangi bir sorun olmasa dahi bir başkasına ait mevcut sorunu benimsiyor, omuzlarına bir yük daha bindiriyordu.

Yaptığının yanlış olduğunu bilse de sorunu çözmek için öne atılmaktan asla vazgeçemiyordu. Çünkü biriken, ertelenen sorunlar zamanı geldiğinde çok daha yıkıcı olabiliyordu.

İş, aşk, aile ve arkadaşlık bağlamında ortaklıklara değer verir, kimseyi kıramazdı Chan. Fakat artık kırdığı bir kişi vardı ve onu kırdığını bilmek Chan'ı üzüyordu.

Yaklaşık üç senedir psikolojisi pek iyi değildi. Felix'in kendisine karşı artan davranışlarını da bu sebeple fark edememiş ve bir türlü açılamamıştı ona.

Dışarıdan bakıldığında özgüvenliydi, özgüven kavramının ta kendisiydi. Ancak kendi içinde koca bir ezikti.

Deyim yerindeyse Seungmin'in doğmasıyla birlikte pabucu dama atılmıştı Chan'ın. Aldığı sevginin bir anda adaletsizce bölünüp azalması onu derinden etkilemişti.

Babası iki kat çalışır olmuş, annesi ise zamanının büyük bir kısmını Seungmin'e yönlendirmişti.

Eskiden her gün kendisiyle oyunlar oynayan babası artık yalnızca bir kez sarılıyor, her gece saçlarını okşayarak uyutan annesi ise artık o saçlara minik bir öpücük bırakmakla yetiniyordu.

Küçük bir çocuk için kavraması, kabul etmesi güç bir durumdu.

Derslerine odaklandı. Başarılı olduğunda ailesinin sevgisini geri kazanabileceğini düşünüyordu.

Bu süreçte bilgisayar oyunlarına merak saldı, sanal dünyada mutluydu. Üstelik yeni arkadaşlar da edinebiliyordu.

Zamanla gerçek ve sanal arkadaşlarına bağlandı, kaybettiği sevgiyi başkalarında aradı.

Bang ailesinin yetişkin bireylerinin yaptığı çocuklar arası kıyaslama ise Chan'ı günden güne tüketti.

Giderek ailesinden soğuyor olsa da, yine de Bang ailenin minik üyesi Seungmin'i çok sevdi.

Onun suçsuz ve masum olduğunun farkındaydı.

Büyüdükçe bazı şeyleri aştı. Bunda kardeşi Seungmin'in desteği de büyüktü. Kardeşiyle itişip kakışsa da ona olan sevgisi günden güne büyümeye devam etti.

Seungmin, Chan'ın sırtını güvenle yaslayabileceği bir dağ oldu.

Zamanla Hyunjin, Changbin, Jeongin, Hanji ve Felix de eklendi hayatına. Hem gerçek, hem de sanal arkadaşı Minho da elinden geldiğince destek oldu Chan'a.

Tabii aşılabilen şeyler kadar aşılamayanlar da vardı. Mesela uzun süredir hoşlandığı Felix'in yanına kendisini bir türlü yakıştıramıyordu.

Aile ve akrabalarının kıyaslamalı sözleri burada devreye girerek Chan'ın hasarlı özgüvenini paramparça ediyordu.

Felix'in yanında sönük kalmaktan korkuyordu. Türlü türlü bahanelerin ardına sığınarak ona olan ilgisinden kurtulmayı deniyor, kendi aklıyla acımasızca oynuyordu.

O seni abisi olarak görüyor Chan...

Ancak bir kalbe bir şeyi ne kadar emredersen et, o kalp yine de kendi bildiği ve istediği şekilde atmaya devam ederdi.

Kalbi çoğu zaman aklını esir aldı ve Chan'ın bedenini özgürce yönetti. Bu durum Felix'in yanmakta olan hislerini de körükledi.

Ve sonunda bu iki aptal aşık birbirlerine açılabildi...

Felix, Chan'ın evine gelirken onu neşelendirebilmeyi umarak aldığı yeni kıyafetleri paketlerinden çıkardı.

Pileli eteği ve çok şık duran sade büstiyeri giydikten sonra fileli çorabını da dikkatlice yukarıya doğru çekti.

Birkaç santim uzunluktaki topuklu ayakkabıları giyip aynanın karşısına geçti, ardından da kıyafetleriyle uyumlu olacak bir makyaj yaptı.

Kendisini incelediğinde işlerin yolunda gittiğini gördü. Sabah taktırdığı saçlarını şekillendirdi, son olarak da takma tırnaklarını yapıştırdı.

Hazırdı, artık tek yapması gereken şey Chan'ın eve gelmesini beklemekti. Yaklaşık on beş dakika sonra Chan eve geldi.

Chan'ın ilk işi lavaboya girmek oldu, bu Felix'in heyecanını bastırabilmesi için iyi bir hamle sayılabilirdi. Yatışabilmek için zaman kazanan Felix hiç vakit kaybetmeden bu durumu değerlendirdi.

Chan işlerini görüp odasına doğru adımlarken bir yandan da boynundaki kravatı çözüyordu.

Odasının kapısından içeri girer girmez ise donakaldı Chan.

Şaşkınlıktan dolayı irileşmiş gözleriyle birlikte sevgilisini birkaç tur süzdü. Birlikte pek çok şey deneyimlediği sevgilisini ilk defa bu kadar feminen görmek onu oldukça şaşırtmıştı.

Boğazında oluşan yumruyu yok edebilmek için güçlükle yutkundu. Derin bir nefes aldıktan sonra dolabına doğru adımladı ve saatlerdir kendisini boğmakta olan takım elbisesini çıkarmaya başladı.

Felix beklediği tepkiyi alamadığı için hem kırgın hem de şakındı "Beğenmedin mi?" diye sordu çaresizce.

"Neden böyle bir şey yaptın?" Chan'ın sesi sertti. Felix onun neden bu kadar sinirlendiğine anlam veremedi "Hoşuna gider diye düşünmüştüm."

"Hadi diyelim ki benim hoşuma gitti. Peki ya senin?" Felix kaşlarını çattı "Ne demek istediğini anlayamıyorum."

Chan arkasını dönerek sırtını dolaba yasladı "Bir yıldır çıkıyoruz, onlarca farklı şey deneyimledik ama bu... " bir eliyle Felix'in üstündeki kıyafetleri işaret etti "Bu çok feminen Lix."

"Feminense ne olmuş?" Felix durumu kavrayamadığı için yavaştan sinirleniyordu. Chan bir kez daha derince iç çekti.

"Bana karşı dürüst ol. Feminen hissettiğin ya da hissetmek istediğin için mi böyle bir şey yaptın yoksa yalnızca beni memnun edebilmek için mi?"

Felix dürüstlüğü seçti "Seni şaşırtmak, neşelendirmek istedim. Birkaç gündür çok durgun ve sinirliydin." Chan anladım dermişçesine başını salladı. Ardından da Felix'in yanına oturdu.

"Bak Felix, dürüst olacağım. Eğer kendini feminen hissediyorsan, buna yatkınlık duyuyorsan ya da feminen şeylere karşı ilgin varsa sana seve seve ayak uydururum."

Bir eli Felix'in yanağına çıktı. Baş parmağıyla yumuşacık teni okşarken sordu "Nasıl hissediyorsun, kendini nasıl tanımlıyorsun?"

Felix güçlükle yutkundu, gözleri dolmak üzereydi "Erkeğim, erkek gibi hissediyorum. Ama yatakta altta olmayı seviyorum ya da yalnızca senin altında olmayı...bilmiyorum. Bu pozisyonu kadın gibi hissettiğim için değil, daha çok zevk aldığım için istiyorum."

Gözleriyle Chan'ın yüzünün her bir noktasını detaylıca inceliyor, onun aklından geçenleri anlamak için çalışıyordu.

"Evet, aksesuarları, makyaj yapmayı falan seviyorum ama futbol oynamak, inşaat izlemek gibi şeyleri de seviyorum. Aptal nesnelere, pozisyonlara ya da aktivitelere cinsiyet atanması hoşuma gitmiyor."

"O halde hoşuna gitmeyen bir şeyi neden yapıyorsun?" Chan'ın yine aynı ciddiyetle sorduğu soru Felix'i gerdi "Sanırım birkaç gün önce duyduğum şeyler beni etkiledi."

Chan'ın kaşları çatıldı "Neler duydun?" Felix iç çektikten sonra anlatmaya başladı "Bizimkilerle şu kostüm restoranının yeni açılan yan şubesine gittik. Orada gay bir çift vardı ve yan masadakiler sürekli olarak onların hakkında konuşuyordu."

Felix, Chan'ın elini kendi ellerinin arasına çekerek onun parmaklarıyla oynamaya başladı. Bu, önemli bir şeyler anlatırken farkında olmadan yaptığı tatlı bir davranıştı.

"Küçük, güzel, zayıf görünen kişi kesin alttadır. Altta olan kişinin, üstteki kişinin soyadını alması gerekir. Altta olan kişi üsttekini tatmin edebilmek için feminen kıyafetler tercih etmelidir..."

Duyduklarını hatırlamak için birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra devam etti "Alttakiler bir süre sonra çekiciliğini yitirir, bu yüzden feminenlik şarttır, insanın doğasında bu vardır..."

Chan, Felix'in zorlandığını anladığında araya girdi "Hepsi kocaman bir saçmalık, bunların gerçeği yansıtmadığını biliyor olmalısın." gerçekten de tüm bunların hepsi saçmalıktan ibaretti Chan'ın gözünde.

"Hayatında gerçek bir gay çift görmeyen insanların geneli böyle konuşur Lix. Çünkü onlar gay ilişkilerini ya pornolardan ya da oradan buradan öğrenmişlerdir."

Şu ana kadar binlerce farklı kişiyle muhatap olmuştu Chan. Aldığı ek eğitimler sayesinde de az çok anlıyordu psikolojiden.

"İnan bana bu konu benim de canımı sıkıyor ama yapabileceğimiz bir şey yok. Sektör insanlara bunu bu şekilde aktarırken iki kişinin çıkıp bunu düzeltebilmesi mümkün değil."

Felix bakışlarını Chan'ın yüzüne çıkardı "Biliyorum ama sanki..." yeniden kaçırdı gözlerini "Sanki bu kalıplara uymazsam benden sıkılacak veya ilişkimizi bitirecekmişsin gibi geliyor. Ve ben de düşündüm ki eğer böyle giyinirsem..."

Chan, Felix'in tamamlayamadığı cümlesini yorumladı "Demek istediğim şey de tam olarak bu. Sen bu ilişkinin içinde yer alırken bile bu tür saçma düşüncelerin kurbanı olabiliyorsun."

Felix'in bitkinliği Chan'ın durgunlaşmasına sebep oldu. Ne kadar özgür olurlarsa olsunlar üstlerinde çok fazla baskı vardı.

Chan bu baskıyla bir şekilde mücadele edebiliyordu. Çünkü hayatında odaklanmasını gerektiren çok fazla sorumluluğa sahipti.

Ancak kendisine kıyasla daha duygusal olan sevgilisi için işler pek yolunda gitmiyordu. Felix sabahtan gülüp geçtiği en basit şeyleri gece olduğunda dert edinebilecek bir kişilik yapısına sahipti.

"Bırak insanlar konuşsun Felix. Bizi kendi kirli zihinlerine göre etiketlemeye devam etsinler. Bu çok sinir bozucu fakat sonuçta biz onlara göre şekillenmeyeceğiz."

Chan, baş parmağını Felix'in dudağının üstünde yavaşça hareket ettirirken konuşmaya devam etti "Ayrıca sen benim güzel erkeğimsin, güzellik de yalnızca kadınlara özgü bir şey değildir."

Felix'in dudaklarına minik bir öpücük bıraktı "Seni, senin kadın gibi hissetmediğini bilecek kadar iyi tanıyorum. Bu yüzden benden beklemiş olduğun tepkiyi veremedim. Benim için değişmemeli, kendini bir şeylere zorlamamalısın."

Felix'in gözlerinden ılık yaşlar firar etti. Chan o gözyaşlarını silerken konuşmaya devam etti "Bunu konuşmak için çok geç belki ama şu diğer şeyler de mi beni mutlu etmek için?"

Aslında bu uzun bir süredir Chan'ın aklında dönüp dolaşmakta olan bir soruydu. Öyle ki çoğu zaman bu sorunun olası cevabına kapılarak kendisini kötü hissediyor ve Felix ile arasına mesafe koyuyordu.

"Yarı yarıya." yanıtı geldi Felix'ten. Chan tahminlerinin kısmen doğru çıkmasına üzülürken, bir yandan da bu soruyu geç sorduğu için kendisine kızıyordu.

"Tamam, çok hoşuma gidiyor diyemem ama yine de eğleniyorum." diye de ekledi Felix. Chan anladım dermişçesine başını salladı "Öyleyse en kısa sürede onların birçoğundan kurtulmalıyız."

Mesaj alındı ve Felix, Chan'a buruk bir gülümseme bahşederken ellerini de onun ellerinin üstünde konumlandırdı "Özledim seni Chan."

Özleyen tek kişi Felix değildi.

"Ben de seni çok özledim." dedi Chan. Parmakları Felix'in çillerinin bulunduğu noktaların üstünde hafifçe gezinmeye başladı "Özleminden ölmemi istemiyorsan eğer şu enayisi olduğum çillerini kapatmayı bırakmalısın."

Felix'in yüzünü kapatan fondötenin bir kısmını parmaklarıyla sildi "Çünkü yalnızca sana değil, sana ait olan her şeye özlem duyuyorum."

Baş parmağı Felix'in dudağına yerleşti bu kez de. Ruju parmağıyla silerken devam etti "Ve ayrıca seni öptüğümde kimyasal tadı almak istemiyorum."

Felix, Chan'a büyülenmiş bir şekilde bakıyordu. "Minik patilerindeki minik pençeler hoşuma gidiyor, sevimliler." sözleri Felix'in tırnaklarınaydı.

Felix gözlerini takma tırnaklarına yöneltti, onları güçlü bir şekilde yapıştırmadığı için şükretti. Hepsini hızlıca çıkarıp yanındaki dolabın üstüne koydu.

Chan, Felix'in uzun saç sevdiğini bildiğinden o kısmı es geçti. Parmakları büstiyerin askılarında dolaşırken dudakları da direkt olarak Felix'in boynuna yöneldi.

Tenine değen ılık ve ıslak dudaklar Felix'in gerginleşmesine sebep olurken Chan da öpücüklerinin arasından konuşmayı sürdürdü.

"Hiçbir şeyin mutluluğundan daha önemli olduğunu unutma. Nasıl rahat ediyorsan öyle davran. Ben seni olduğun gibi sevmeye devam edeceğim."

Bir eli Felix'in beline inerken diğer eli de büstiyeri açmak için hareketlendi "Aptal kıyafetlerle kendini kısıtlama Lix."

Fermuarı açılan büstiyer yavaşça Felix'in kollarından aşağıya doğru kayarken Chan, Felix'i kucağına çekti "Beni sakın yanlış anlama, bu halinle de çok güzelsin ama tüm bunlara hiç gerek yok."

Gerek olmadığını zaten biliyordu Felix ancak içindeki acabalara yenilmiş ve denemek istemişti.

Sonuç olarak güzelliğinin farkındaydı, çoğu kişi tarafından da egoist olarak anılırdı. Fakat Chan'ın kendisinden sıkılabileceği ihtimali bazı farkındalıkları gölgeliyordu.

Sevgilisine güveniyor olsa da çoğu zaman zihnindeki kötü düşüncelerin esiri haline geliyor, kıskançlık duyuyordu.

Chan'ı kaybetmemek için elinden geleni yapıyor, ilişkilerini ilk günkü kadar taze tutmaya çalışıyordu.

Chan, Felix'in çabasını takdir ediyor olsa da onunla zıt kutuplarda yer alıyordu. Onun ilişki mantığı çok daha farklı ilerliyordu.

Chan önce kişinin kendisini mutlu hissetmesi gerektiğini savunurdu. Çünkü mutsuz bir insan karşısındakini mutlu edemezdi.

Felix kollarının hareketini kısıtlayan büstiyeri çıkartıp odanın bir köşesine fırlattıktan hemen sonra kollarını Chan'ın omuzlarına yerleştirdi.

Chan'ın elleri Felix'in belini sararken dudaklarını da sevgilisinin dudaklarına yasladı. Günün stresi ılık dudakların hareketiyle birlikte yavaştan dağılmaya başladı.

Hareketleri yavaş, duyguları ise ön plandaydı. Felix, sırtında gezen parmakların yarattığı huzur hissinde boğulmak istiyordu.

Temas bağımlısıydı, sevgisi fiziksellik bazlıydı. Chan'a bir gün dokunamadığında bile özleminden yanıp kavruluyordu.

Bunca yıldır katlandığı özlem duygusuna daha fazla tahammül edemeyecek kadar yorgun, elindeki fırsatları erteleyemeyecek kadar da sabırsızdı.

Bacaklarını Chan'ın beline sardığı anda sırtı yatakla buluştu. Chan dudaklarını ayırıp birkaç saniye nefeslenmelerini sağladıktan sonra Felix'i yeniden öpmeye başladı.

Elleri Felix'in bacaklarından yukarıya doğru yavaşça çıktı, eteğin üst kısmına ulaştığında ise durdu.

Felix mesajı anladığı gibi kalçasını yukarıya doğru kaldırarak Chan için alan açtı. Chan eteği ve çorabı Felix'in bacaklarından aşağıya doğru nazikçe sıyırdı.

Felix nefesini kaybetmeye başladığında dudaklarını çekti. Nefesini düzene sokmaya çalışırken de Chan'ın yüzündeki her bir detaya özenle baktı.

Chan, Felix'in saçlarına yakın bir noktaya minik bir öpücük bıraktı. Ardından da elini Felix'in çıplak bedeni üstünde gezdirmeye başladı.

"Seni hiçbir şeye değişmem Felix." Chan ilişkileri sırasında Felix'e belli başlı şeyleri tekrar ve tekrar hatırlatır, bunu yapmaktan asla sıkılmazdı.

Felix ise onun söylediklerini her zaman büyük bir ilgiyle dinler ve benimserdi "Benim için paha biçilemezsin."

Fakat bugün normalde olduğundan biraz daha farklı gidecekti Chan. Eli, Felix'in penisini kavradı "Sahip olduğun organın hiçbir önemi yok."

Dudaklarını Felix'in sol göğsünün yakınlarında, kalbinin üst noktalarında gezdirmeye başladı.

"Sende ilgilendiğim şey tam olarak burada. Fiziksel olarak herkeste aynısı var, ancak hiçbiri seninki kadar farklı değil."

Felix, penisini saran sıcak el ve hassas yerlerinde gezinen ıslak öpücüklerle birlikte kıvranıyordu.

"Chan." dedi giderek hassaslaşırken "Bu gece erkek olduğumu hissetmek istiyorum." Chan onun bu isteğine uydu.

Felix'in kendisi gibi hissedebilmesi için elinden geleni yaptı.

Felix aklından geçen saçma düşüncelerin birçoğundan sıyrılarak uzun zaman sonra farklı duygular eşliğinde tatmin oldu.

Chan ise Felix'in sihirli dokunuşları sayesinde yorgunluğunu attı.

Birbirlerine övgü yağdırdılar. Sakince ve tutkulu bir şekilde seviştiler.

Sonrasında hislerini, yüklerini paylaştılar birbirleriyle. İçlerinde yük ettikleri her şey sıyrıldı dudaklarının arasından. Daha iyi hissediyorlardı artık.

Uzun süredir fiziksel olarak ilerleyen ilişkileri çok geç olsa da nihayet duygusal boyuta geçebildi yeniden. Böyle ilerlemeye devam etmesini umut ettiler.

—ฅ/ᐠ. ̫ .ᐟ\ฅ —

Bir sonraki bölüm spoilerı;
• Déjà vu

Yavaştan diğer karakterlerin iç dünyalarını ve geçmişlerini öğreniyoruz. Ufak bir spoi; Felix ve Seungmin sizi beklemediğiniz yerlerden vuracak.

Bu bölüm hakkında;

Gerçekten sinir olduğum bir konuya Chanlix üstünden değinmek istedim. Çünkü Felix neredeyse tüm kurgularda "feminen", "fetişize edilen", "etek giyen" karakter olarak karşımıza çıkıyor. Rahatsız edici.

Eşcinsel bir birey olarak kurguların %70'inde "uke" olarak adlandırılan karakterlerin sürekli olarak kadınlaştırılması beni sinir ediyor.

Uke, seme ve seke yaoilerin hayatımıza soktuğu aptal ve KALIPLAŞTIRILMIŞ etiketlerdir.

Yaoilerde ukeler aciz, fakir vs. / semeler ise güçlü ve zengin olarak gösterilir. Bu yaoilere özgü bir şeydir, gerçek hayatı yansıtmaz.

Gerçeği top ve bottom'dır. Yalnızca cinsel ilişki sırasında pozisyon belirleyen kelimelerdir. Salı günü top olan kişi, ertesi gün bottom olabilir.

Pasif, sessiz, güçsüz, küçük, zayıf, güzel ve çiçekli böcekli şeyleri seven herkese uke etiketi yapıştırılıyor. Uke olarak kurgulanmış erkekler fetişize edilerek kadınlaştırılıyor.

Cinsel hayatında altta olmayı seven her erkek feminen değildir.

Anlayacağınız dilde; eşcinsel erkeklerin hepsi kadın gibi hissetmemektedir, ficlerde anlatılan gibi feminen yönleri ağır basmamaktadır.

Görüp görebileceğiniz en delikanlı, en güçlü erkek altta olabilir.

Sonuçta toplumsal cinsiyet, biyolojik cinsiyet, cinsel yönelim ve cinsel kimlik vs. gibi kavramlar boşuna yok.

Her kadın erkeklik hormonu, her erkek kadınlık hormonu taşır. Zaman zaman bu hormonlara bağlı olarak bireyin davranışlarında ya da bedeninde değişiklikler meydana gelir.

Ancak bu durumlara göre birisini etiketleyemezsiniz. Kısa olabilir, güçlü olabilir, x olabilir, y olabilir.

Gerçek hayat cinsel içerikli videolardan, yaoilerden veya wattpad kurgularından çok daha farklı bir şekilde işliyor.

Soyadı alınan kişinin seme olarak görülmesi, semelerin güçlü, umursamaz, büyük vs gibi etiketlere sahip olması da cidden çok komik.

"seme" kelimesini duyduğunuzda kafanızda güçlü bir erkek canlanıyorsa eğer, bu ataerkil toplumun sizlere dayattığı erkek üstündür normunun varlığını ne kadar benimsediğinizi gösterir.

Cinsellik de tıpkı su içmek gibi bir ihtiyaçtır. Bazıları bu ihtiyacı okuyarak, bazıları izleyerek ve bazıları da uygulayarak giderir.

Okuyup, izlediğiniz içeriği iyi seçin ki ileride zamanınızı harcadığınız şey için kendinizi üzmeyin.

Size dayatılan saçma normlardan sıyrılın. Eğer bir erkek, bir kadın gibi hissetmiyorsa onu feminenleştirerek fetişize etmeyin. Aynı durum bir kadın için de geçerli.

Continue Reading

You'll Also Like

14.2K 1.8K 10
jisung: papatyaların ne anlama geldiğini biliyor musun hyung? minho: hayır, bilmek de istemiyorum. jisung: papatyalar sevginin en saf hali anlamına g...
95.1K 12.3K 40
[✅] Takıntılı olduğu ölü sevgilisine tıpatıp benzeyen Han Jisung'un boks eğitmeni olmak ve bir süre boyunca beraber yaşamak Minho'ya çok uzak bir şe...
609K 73.7K 33
okulun itiraf sayfasına yapılan bir itiraf sonrası jisung'un hayatı hiç beklemediği bir şekilde minho ile kesişmişti. "tanışıyorlar mı bilmiyorum am...
1.1K 99 5
Felix ve arkadaşları bir akşam Felix'in evinde buluşurlar ve normal vakit geçirirken arkadaşlarından birinin aklına Ruh çağırma gelir ve çağırırlar...