ÂŞİNÂ

By girlofetoiles

781 198 112

" Çok tuhaf " dedi genç kız kendi kendine.Karşısındaki genç adamın onu duyduğunu farketmeden.Adamın duymadığı... More

TANITIM
KARAKTER TANITIMI
Bölüm II - Büyülü gözler
TANITIM VİDEOSU ✨

Bölüm I - Beklenmedik hisler

192 55 47
By girlofetoiles

Aceleyle saate baktım.Saat tam olarak sabah 08.00'dı ve benim en geç 10 dakika içinde evden çıkmam gerekiyordu. Kısa bir süre hayranı olduğum ( sözde) güzel üniversiteme gitmeliydim.Dersim saat 8.30'da başlayacaktı fakat ben hala saçımı dalgalandırmakla meşguldüm. O sırada içimden kendime homurdanarak azarlayan bi ifadeyle seslenmeye başladım.

Ah aptal Göksel, ne diye geç kalkıyorsun ki? Ya yetişemezsen? O zaman nolucak gerizekalı kız.

İç sesime hak vererek bir karar aldım ve tempomu artırarak tez bir zamanda saçımla olan işimi bitirmeye çalıştım. Tahminen 5 dakika sonra artık tamamen saçım dalgalanmıştı ve hazırdı. Aynadaki görüntüme gururla baktım ve her zaman her sabah yaptığım gibi rutin bir rituel haline gelmiş olan öpücük hareketimi yolladım.

Ya sen hala kendinle aşk mı yaşıyorsun salak? Hadi acele et, yoksa hoca da sana çok güzel bi öpücük atacak bileeesssinnn.

İç sesime tepki olarak gür ve yüksek sesli bir kahkaha patlattım. Sanırım şu son zamanlar olanlar yüzünden iyice kafayı sıyırmaya başlamıştım. Tabi teyzemin her hafta yorulmadan izlediği Yalı Çapkını dizisinin de benim iç sesime yapmış ve yansımış olduğu etkisi çok da az sayılmazdı. Cidden bu kadın tam bir saykoydu.

Galiba an itibariyle kime çekmiş olduğunu bulduk he? Ben zaten şüpheleniyordum kızım o cırtlak karıdan.

Az önceki kahkaham yetmezmiş gibi bir de üstüne yine kahkaha attım. Evet evet sanırım biz sülalecek delirme yolunda emin adımlarla ilerliyorduk. Çünki iç sesimin de az önce belirtmiş olduğu üzere benim güzeller güzeli, baldan tatlı ama bir o kadar da cırtlak ve cadı olan teyzem de bu aralar kendi kendine sebepsizce gülüyor, saçma sapan hareketler yapmakla günümü şenlendiriyordu. Hatta bir aralar acaba bu kadın abayı mı yaktı yoksa kafayı mı yaktı diye düşünmeden edememiştim. Neyse ki teyzem her zamanki hep aynı kalan teyzemdi.

Tüm bunları düşünürken saate tekrar telaşlı ve aceleci gözlerle baktım. İnanamıyorum o da ne? Saat tam 8.14'dü ve ben hala tam bir işsiz gibi saçma salak düşünceler içinde kendimi kaybetmeye devam ediyordum. Bir hışımla kapıya doğru koştum ve montumu giyindikten sonra hızlıca ayakkabılarımı giyindim.Tabiri caizse evden uçarak otobüs durağına doğru 3 dakika boyunca durmaksızın koştum. Allahtan otobüs durağı evimize yakındı aksi takdirde akıl sağlığımı kaybettiğim şekilde ayak ve topuk sağlığımı da kaybedebilirdim.

Tam otobüs durağına yaklaşmışken bir otobüs durdu ve ben bilmem kaç hızla yine ve yine koşarak değil de uçarak otobüse hızlıca bindim. Sanırım bugün şanslı günümdü çünki her daim ve her zaman tıklım tıklım dolan, afrika tayfalarını andıran canım ciğerim otobüsüm bu sefer ne hikmetse bomboşdu. Neyse buna da şükür en azından ayaklarımızı kurtardık deyip yine ışık hızında yerime geçip oturdum. Herkesin bakışlarını üzerimde hissediyordum. Sanki tenimi delip geçmek ister gibi, hatta ve hatta abartmadan söylüyorum bana bir uzaylı ya da vatan haini bir teröristmişim gibi bakıyorlardı. Bu beni aşırı rahatsız ederken aklıma çok mantıklı bir fikir geldi ve bende içimden neden olmasın ki diyerek hemen çantamı açtım. Aradığım ve istediğim şeyi bulmak umuduyla hızlı hızlı ve aceleyle çantamı karıştırdım. Fakat ne kadar arasam da istediğim o güzelim kulaklığımı bulamadım. Benim de inadım inattır deyip pes etmeyerek iyice dibine dibine yoklayarak en ince detayına kadar her şeyi aradım ve bir anda pas bile demeden gol göründü. İşte bu dedim ve o harika kulaklığımı ellerime sanki değerli bir eşyaymış gibi aldım. Daha sonra kulağıma takarak müthiş bir müzik yolculuğuna başlamış bulundum.

10 dakika sonra

Otobüsten indiğim gibi yine hiç şaşmadan hızlı adımlarla üniversite giriş kapısına doğru koştum. İçeri girdikten sonra var gücümle odama doğru koşmaya başladım. Dersimiz 5.kattaydı ve maalesef üniversitemizin asansörleri neredeyse 1 haftadır bozuktu. E bizde doğal olarak kaderimiz böyleymiş deyip boyun eğerek eğitimimize kaldığımız yerden son sürat devam etmeye çalışıyorduk.Ama itiraf etmeliyim, asansörsüz okula gitmek, hele ki aceleyle koşmak çok kötü bir duyguydu.Resmen neredeyse her günüm kan ter içinde üniversitenin dört duvarları arasında koşarak dersime yetişmemle geçiyordu.Evet , evet farkındayım çok verimli bir gün geçiriyorum ama ne yapalım ben de böyle birisiyim işte.

Olan kalan son gücümle de 5. kata doğru koşarken artık nefes nefese kalmıştım. Hatta abartmıyorum bir an kalbimin bu kadar hızlı atmasından ötürü heyecandan ve yaşadığım adrenalinden dolayı tahtalı köyü boylayacağımı bile düşündüm. Dersimin olduğu odama yaklaşmama tam millimetreler kalıyordu ki bir anda oluşan bir sakarlıktan dolayı birine çok sert bir biçimde çarptım. Dünyam başımın etrafında yelkovanın saatin etrafında döndüğü gibi dönüyor sandım. Hatta çizgi filmlerde hepimizin gördüğü ve bildiğini düşündüğüm saçma yıldızlar da kafamın etrafında uçuşuyor zannettim. Çarpıştığım kişi her kimse çok kaslı biri olmalıydı veya iron man de olabilir. Hatta çarptığım kişinin tahminimce insan olması bile imkansız gibi bir şeydi. Ben bu sıra neredeyse yeri boyluyordum ki, beni belimden çevik bir hareketle sıkıca tuttu. Tam bu utanç verici haldeyken hiç çekinmeyerek gözlerimi yüzüne doğru diktim. Daha sonra gözlerinde tutuklu kaldım.

Ah Tanrım, sen insan mısın bebeğim? İron man misin yoksa? Hatta dur sen şey bile olabilirsin bak , Hollywood başrol erkek oyuncusu. Taş mısın tüfek misin be adam o nasıl bakışlar öyle? Sanırım aşık olduk ama kendine gelmen gerek aptal Göksel seni.

Bir anda sanki güzel bir uykudan aniden uyanırmışcasına irkildim ve hızlıca kendime gelmeye çalıştım. Fakat karşımdaki adam evet kadın değil adam beni pür dikkat izliyor ve belimi sımsıkı tutmayı hiç bırakmıyordu. Zannediyorum ki bırakmaya hiç niyeti yok gibiydi. Yoksa bu adam da benim gibi kendi beyinsiz iç sesiyle mi konuşuyordu? Hayır neyime bu kadar fazla takılmıştı ki anlamıyordum.

Hey hey hey orda dur bakalım önce bi sen küçük aptal! Ben beyinsiz değilim beyinsiz olan kişi sensin! Bu bir! İkincisi bence adam sana çok fena tutuldu çünkü bu kadar fazla bakışma hint dizilerinde bile yaşanmadı hatta hiçbir yerde tarihte görülmedi diyebilirim.

Sanırım iç sesim bu sefer haklıydı. İlk defa ona hak veriyordum ne kadar inanamasam da.
Harbiden de adam hala beni bırakmıyordu ve sanırım onun için zaman durmuş gibiydi. Az önce benim yaşadığım şeyi yaşıyordu da diyebiliriz kısaca. Birilerinin artık bu olaya bir el atması gerekiyordu ve zannımca o kişi bendim.

- eee, şşeeyy ben artık gidebilir miyim lütfen? 2 dakika sonra dersim başlıyor da acele etmem gerek. Hocam boş yere beni azarlasın istemem.

Adam şok olmuş bir şekilde aynı bir az önce benim irkildiğim türde irkildi ve sonunda kendine gelmiş gibi gözlerime garip bir ifadeyle bakmaya başladı. Şu saçma ve dışardan çok yanlış anlaşılan pozisyonumuza ve durumumuza bakıp daha da şaşırdı ve aniden belimdeki ellerini geri çekti. Bu ani hareketinden dolayı bir az afallamış olsam da hiçbir şey belli etmedim ve biraz gülümsemeye çalıştım.

- Çok , çok afedersiniz ben şeyy... Iıı...
Diyerek elini saçlarına götürüp mahçup bir ifadeyle karıştırmaya başladı. Burdan bakınca çok fazla komik gözüküyordu. Kahkahasını her zaman belli eden ben hem de en şiddetli şekilde , bu sefer kendimi bastırmaya ve bu adamın şu anki komik halini görmezden gelmeye çalışarak kahkahamı içime gömdüm. Yani umarım gömmüşümdür çünkü bu durum daha fazla böyle devam ederse ben her an gülebilirdim ve bunun sonucunda da her kese elaleme ikimizde rezil rüsva olurduk. Neyse ki bu seferlik kendimi tutabildim ve rezil olmadık.

- Benim de aslında bugün ilk günüm. Bu arada ben bu üniversiteye yeni atandım. Öğretmenim ve sanırım görünüşe göre benim ilk dersim sizin sınıfta olacak.

Ben şok olmuş bir yüz ifadesiyle ona donarak baka kalırken o hiç istifini bozmadan dersimizin olduğu odaya doğru ilerledi. Ben de ardından kendimi toplamaya çalıştım ve hızlıca sınıfa girip sırama sessiz olmaya çalışarak oturdum. Cidden çok rezil bi andı az önceki yaşadıklarımız. Umarım hoca bundan sonra bu olayla beni hatırlamaz diye içimden dua etmeye başladım.

Bu arada ben son sınıf hukuk öğrencisiyim. Bu bölüme isteyerek girmiştim ve hiç de pişman değildim tabi sınavları ve ders yükünü saymazsak. Hocalar bazen gaddar ve acımasız olabiliyordu fakat güzel ve tatlı dilin olduğu sürece her daim kazanan ve kurtulan sen olucaksındır mantığıyla davrandığım için şu 4 yılda neredeyse hiç disiplin, azar yememiş, her dersimi en kötü C en iyi A notlarıyla geçmiş bir öğrenci olmuştum hep. Demem o ki kısaca ben her tür dersten her türlü öğretmenin en gözde öğrencisiyimdir.
Bu yüzden bazı konularda bana karşı tolerans gösterdikleri ve o katı, sarsılmaz, kırılmaz kurallarını yıktıkları bile olmuştur.

Az önce çarpıştığım hocacığım masadan kalkarak sınıf tahtasına doğru ilerledi ve orada aniden durdu. Önce baştan ayağa sağdan sola herkesi adeta avını avlamayı bekleyen dikkatli bir avcı gibi izlemeye ve pür dikkat süzmeye başladı. Bakışları bana değdiğinde hafifçe gülümsedi ve başını iki yana doğru yavaşça salladı. Ben bu durum karşısında utanarak başımı hızlıca aşağı eğdim ve ellerimle oynamaya başladım. Bir süre sonra kalemimle öylesine boş boş oynarken hocanın hiç bitmeyecek sandığım müşahedesi bitmiş olacak ki gür ve tok bir sesle konuşmaya başladı.

- Öncelikle herkese günaydın. Bu sene bu üniversitede ve hukuk fakültesinde son seneniz hatta bir kaç ay sonra neredeyse son gününüz. Bu gün dört yıllık hukuk eğitimi hayatınızın hem ilk hem de son ilk ders gününüz. Bundan ötrü hepinize iyi, güzel ve başarılı bir eğitim öğretim senesi diliyorum ve isterseniz artık kendimi sizlere tanıtmakla başlayalım.
Ben Efkan Seçkinoğlu , namı- diğer Ceza Usul Hukuku dersi hocanız. Kendim 27 yaşındayım, merak edenler içinse bekar bir adamım. Genç sayılır mıyım bilemem fakat olduğumdan genç gösterdiğimi söylediklerini kesinlikle belirtmek isterim. Şimdiyse sorularınız varsa alabilirim çünkü ilk ders malum ve zaman da çok hızlı akıp gidiyor dersimize bir an önce başlamamız lazım.

Herkes sesli olarak " nasıl da yakışıklı, genç bir hoca bu" diyerek şaşkınlıklarını ve hayranlıklarını apaçık ayan beyan belli ediyorlardı. Özellikle kızlar bu konuda daha fazla atılgan gözüküyordu.
Bense öylece her sıkıldığımda yaptığım gibi favori hareketim olan o özel kalemimle oynamakla meşguldüm.
Efkan hoca bir süre öğrencilerin ona yönlendirdikleri soruları yanıtladıktan sonra yine o etkileyici erkeksi sesiyle konuşmaya başladı.

- Evet çocuklar şimdi hepinizin yoklamasını alacağım. Lütfen beni dikkatli dinleyin ve tüm odağınız burada olsun.

Benim sıra numaram 18'di. Efkan hoca hızlı hızlı yoklamaya devam ederken ben elimi yüzüme koyarak pencereden dışarıyı izlemeye koyuldum. Çok güzel ve hoş bir ortam vardı çünkü en sevdiğim mevsim olan sonbahar mevsimindeydik ve yağmur son sürat yağmaya, şehri kirli havadan, kirli olan her şeyden, insanlardan, hatta belki de düşüncelerden bile tüm kutsallığıyla arındırıyordu. Bu hissi seviyordum. Bu hisse bayılıyordum. Tam o sırada ben yağmuru izlemeye dalıp gitmişken hocanın sesini duydum.

- Göksel Öztürk, burda mı?
- Evet, buradayım diyerek elimi kaldırdım ve kısa bir süre sonra hızlıca indirdim. Fakat sıramın geçmiş olmasına ve adımı söylemiş olmama rağmen Efkan hocanın o koyu, dikkatle ve özenle bakıldığında okyanusu andıran masmavi gözlerini üzerimde hissetmeye devam ediyordum. Okyanus hareleri hiç usanmadan beni izlemeye devam etti. O sırada tabi ki öğrencilerin isimlerini söylerken bakışları anlık da olsa benden uzaklaşıyordu fakat öğrenciler her isimlerini söyledikleri zaman o okyanus gözleri yine beni sanki yıllardır tanıyormuş da yeni ve yeniden karşılaşmış ve bu anın nedeniyle beni hatırlamaya çalışır gibi bir yüz ifadesiyle bakışlarını hiç üzerimden çekmeden usulca bakmaya devam ediyordu. Ben ne yapacağımı bilemez bir halde ona bakarken bir anlık bile olsa bu yaşadığım garip anı boş vermeye çalıştım ( çalıştım diyorum çünkü bu pek de mümkün olmadı ) ve tekrar kalemimle oynamaya başlayarak dikkatimi dağıtmak istedim. Amacım buydu çünkü dikkatim dağılmazsa bu sefer dağılacak olan tek yer dikkatim değil, kalbim olacaktı. Sanırım onun da amacı ve maksatı buydu. Başka bir açıklaması olamazdı. Ki olsa bile açıklamasındı çünkü küçük ve zayıf kalbim bunu kaldıramazdı ve oracık da kalpten giderdim.

40 dakika sonra

Efkan hoca hepimizin beklediğinin aksine büyük bir coşkuyla, güçlü bir heyecan ve tükenmek bilmeyen bir hevesle harıl harıl şakır şakır dersi anlatmaya devam ediyordu. O kadar güzel ve özenle anlatıyordu ki, hukuk derslerinden nefret eden biri olsa mutlaka bu hoca yüzünden dersi çok iyi anlamış olurdu ve hem hocayı hem dersi de severdi. Hayır dersi geçtim, böyle bir hocayı kim sevmezdi ki? İş desen var, güç desen var, boy pos desen o da var, yakışıklılık, karakter, ev, araba kısacası her kızın bir kere bile olsa düşlediği ve en ücra köşelerinde, kalbinin derinliklerinde tıpkı bir sır gibi sakladığı o güzel ve özel hayallerin baş kahramanı, tabiri caizse beyaz atlı prensi tam karşımdaydı. Böyle biri gerçek hayatta da var derlerdi de inanmazdım, böyleleri sadece ve sadece masallarda, filmlerde, kitaplarda olur diye düşünürdüm. Ama şu son 40 dakikada onu gözlemlediğim kadarıyla Efkan Seçkinoğlu tüm bu dünyanın kötülüklerine ve benim zıt düşüncelerime inat gerçek bir karakterdi ve tüm varlığıyla gerçek bir insandı. Yani o hepimizin gördüğü, herkesin alışmış olduğu o klasik ve hatta klişe olan hayal ürünü olan karakterlerden biri değildi. Doğrusunu söylemek gerekirse, açıkçası bu çok şaşırtıcı ve tuhaf bir gerçekti. Tüm bunların aksine, yeni hocamızın böyle biri olması beni sinirlendirmekten daha çok, hoşuma bile gitmişti diyebilirim.

Hadi ama Göksel, kimin hoşuna gitmez ki böyle bir adam ? Bu adam dünyadan, bizim yaşadığımız o sınırsız, sonsuz bucaksız bir evrenden değil de, adeta masallardan, uzak diyarlardan, hatta abartmıyorum bak ciddi ciddi söylüyorum abartmıyorum başka bir gezegenden bile gelmiş gibi gözüküyor. Şimdi sen o güzelim ağzını güzelim iç sesinin söylediklerine karşı kapat, çünkü Efkan hoca senin ona ilk andan vurulduğunu düşünüp egosunu tatmin edecek. Dikkatli ol küçük kız.

İç sesim yine hiç kabul etmek istemesem de o büyük haklı yakarışlarıyla beni uyandırdı ve kendime getirdi. İyi ki iç sesim, aslında bana küçük demiş olsa bile onun küçük olduğu iç sesim iyi ki ama iyi ki vardı. Beni zor ve tehlikeli durumlardan her zaman kurtaran, sıyıran bir kahramanım olmuştur hep kendileri. Efkan hoca hala dersi anlatmaya devam ederken bende dikkatimi topladım ve onu büyük bir hayranlıkla izlemeye ve dinlemeye başladım.

40 dakika sonra

Nihayet ceza usul hukuku dersimiz son bulmuştu. Doğruyu söylemek gerekirse baya bir yorulmuş, ama aynı zamanda Efkan hocanında etkisinden ve katkısından dolayı bu dersi baya sevmeye başlamıştım bile. Öğrenciler tüm hızla odadan çıkmaya devam ederken Efkan hoca kısa bir süreliğine bana baktı ve daha sonra hiçbir şey olmamış gibi çantasını toplamaya başladı. O sırada bende annemin aradığını gördüm ve telefonu açarak kulağıma doğru götürdüm. 4-5 dakikalık kısa süren bir konuşmanın ardından bende yavaş yavaş çantamı toplamaya başladım. O sırada Efkan hoca sınıfımızın en inek tipi Açelyaya dersle ilgili bir şeyler anlatıyordu. Buna ehemiyet vermeden bende sıra arkadaşım Buğçeyi beklemeye devam ettim. Kantindeydi ve az sonra yanımda olacaktı. Ben beklemekten sıkıldıktan sonra telefonumla oynamaya koyuldum. Bu sırada Açelya Efkan hocayla olan konuşmasını bitirmiş olacak ki o da çantasını topladı ve bir hışımla odadan ayrıldı. Ben bir süre daha telefonda gezindikten sonra çantamı da alıp masadan kalktım ve kapıya doğru yönelmeye başladım. O sıra Efkan hocanın sesini duydum.

- Nereye gidiyorsun, Göksel? Sanırım birilerini bekliyordun dilersen burada bekleyebilirsin dersim daha var bu odada.

- Eee şey, hiç gerek yok aslında ben arkadaşım Buğçeyi bekliyordum da fakat o kantindeymiş şimdi aşağı iniyor ben onunla eve gideceğim. Yani endişelenmenize hiç gerek yok ben 22 yaşında genç bir kadınım, ne zaman nerde durmam ya da beklemem gerektiğini çok iyi biliyorum bazılarının aksine.

Bu söylediklerim onu şaşırtmış gibi gözüküyordu. Çünki burda asıl söylemek istediğim ve ima ettiğim şey asıl konumuzdan tamamen farklıydı ve o da bunun benim gibi farkındaydı. Yani anladığım öyle görünüyordu.

-Küçük bir kız çocuğu olmadığını ben de biliyorum Göksel.
Sadece daha rahat edersin diye söylemek istemiştim. Yanlış anlaşıldıysam kusuruma bakma.

- Ne kusuru hocam, sadece bugün biraz gergin ve yorucu bir gündü de benim için. Siz de benim kusurumu maruz görün lütfen. Benim şimdi ııı hızlıca kol saatime bakarak gitmem gerek o yüzden size iyi dersler iyi günler, hoşça kalın diyerek gitmeyi planlıyordum ki, bir anda ayağım o hızla masaya takıldı ve ben yine ve yine hiç şaşmadan cehennemin 7.katını göreceğim sanıyordum ki, bir çift güçlü kollar beni tam zamanında tutmuş ve bu durumdan beni son dakikada enfes bir hızla kurtarmışdı. Bu arada sonbahar gözlerim Efkan hocanın okyanus gözlerine tutuklu kaldı. İstesem bile bakışlarımı onun harelerinden geri çekemedim, kendimi bu güzel gözlerden alıkoyamadım, bilemiyorum belki de koymak istemedim. O da beni tıpkı benim şu an yaptığım gibi sessizce ve dikkatle izliyordu. Gözleri gözlerime hasretmiş de, hiç bırakmak istemezmiş gibi, son defa gözlerimi görüyormuşcasına uzun uzun bakmaya devam etti. Ne yalan söyleyeyim, çok güzel bir anıydı. Hatta romantik bile denilebilirdi, aramızda hoca-öğrenci ilişkisi olmasaydı.

Bir süre daha gözlerime takılı kaldıktan sonra bir erkeğe göre biraz fazla dolgun olan, yumuşak dudaklarını kıpırdattı ve az sonra duyduklarımla şoktan donmama neden olacak sözleri söylemeye başladı.

- Gözlerin çok güzelmiş, sonbahar gözlü kadın.

𓆩♡𓆪

" Kirpiklerin batar gecelerime
O tatlı huş sesin karışmış hecelerime
Akıllı zannederdim kendimi senden önce
Neler görüyorum gözlerinde " ~

Continue Reading

You'll Also Like

4.7M 261K 94
Benim ruhum delik delikti. Biri benim anahtarımı bulup açsa ve o ruhu çıkarsa , ruhumun üzerindeki yanık izlerinden , hayal kırıklığı izlerinden , ac...
31K 419 37
Bu kurgu can sıkıntısı yüzünden yazılmıştır ciddiye almayın. - Arkadaşının düğünü için Mardine giden Pırılı neler bekliyor
72.2K 853 10
ali: Seni sikmeyeceğim. 05..: İtaatkâr olacağıma söz veriyorum, lütfen. !! Vote ve yorum gelmediği sürece birkaç bölüm sonra bir daha bölüm gelmeyece...
84.8K 700 6
Doğruluk mu cesaret mi?? Kitabın ismini değişeceğim! İddia sonucu bu ismi koymak zorunda kaldım