Little butterfly: behind the...

Oleh gmzvarol34

2.8K 220 2.7K

Bir giyushino hikayesidir. Lebih Banyak

Episode 2 : İçinden gelen bir his
Episode 3 : Çünkü seni seviyorum
Episode 4 : Bu beklenmedik bir haber!
Episode 5 : Halledebilirim!
Episode 6 : İyiki geldiniz
Episode 7 : Vay canına Gerçekten mi?
Episode 8 : Gerçekten korkunç!
Episode 9 : Hipnotize ediliyoruz
Episode 10 : Artık kıpırdanıyor!
Episode 11 : Hoşgeldin Yua bebek!
Episode 12 : Geri dönüyoruz. Görev bitti.

Episode 1 : Herşeyin başladığı yer

656 30 204
Oleh gmzvarol34

K: "gaaaaak! Uyanın shinobu- sama gaaaaaak uyanın uyanınnn gaaaaaaaaaak! "

Shinobu karganın çığlıklı sesiyle irkilerek uyanmıştı. Boş gözlerle etrafına ve kargaya baktı. Belli ki önemli bir şeydi

Sh: "ne var yahu sabah sabah? "

K: "Oyakata sama sizi çağırıyoooor karagahaaa çağırıyoor karaghaaaa!"

Sh: "Tamam kalktım işte bağırma artık"

Yatağından doğrulduğu sırada Aoi içeri girdi. karganın Shinobu' yu uyandırdığını görünce kızmaya başladı.

A: " gene mi uyandırdın shinobu sama'yı o iğrenç sesinle? Kess şu sesini "

K: "gaaaaaak gaaaak sesim güzel sesim güzeeeel"

Sh: "Aoi sakin ol lütfen, çıkmam gerekiyor hemen, Oyakata sama beni istemiş. Siz kahvaltı sofrasını hazırlayın bende gider gelebilirsem yetişirim"

A: "olur shinobu sama"

Shinobu kıyafetlerini giydi ve çıktı. Karargaha yakın bir yerde Giyuu ile karşılaştı. Oda çağırılmıştı. Shinobu onu gördüğüne sevindi , selâm verince Giyuu onu farketti ve beraber yürürdüler.

Sh: " günaydın Tomioka - san! "

G: "günaydın kochou "

Sh: " nasılsın bu sabah? Sen de çağırıldın herhalde "

G: " iyiyim, evet çağırıldım,sen nasılsın?"

Sh:" bende iyiyim teşekkür ederim. Acaba Oyakata - sama neden ikimizi çağırdı? kesin yine önemli bir görevdir"

G: " bu aralar önemli görev sayısı da çok arttı ama henüz tek bir üst seviye bile görmedik"

Sh: " haklısın alt seviye bile görmedik. Bir üst seviye ile nedense karşılaşmayı çok istiyorum. Umarım bu sefer karşılaşırız "

G: " neden istiyorsun ki karşılaşmayı?... Ablanla alakalı mı?

Sh: " olabilir sanırım. onu bir üst seviyenin öldürdüğünden eminim. Ve eğer bu tahminim doğruysa onu en kısa zamanda öldürmek istiyorum. Tek bir gün daha nefes almasını istemiyorum "

G: " umarım ablanın katili ile karşılaşırız o zaman "

Sh: " umarım "

Bir kaç dakika sonra karagah'a vardılar. Avludan içeri girince Oyakata sama ile karşılaştılar. Anlaşılan yolda epey bi sohbet ettiklerinden gecikmişler.

G ve sh: " ohh Oyakata sama! Sizi beklettiğimiz için kusura bakmayın"

K: " sorun değil çocuklar yaklaşın "

Biraz daha yakınına oturdular.

K: " bu seferki göreviniz diğerleri gibi olmayacak çocuklar. Açıkçası şunu söyleyebilirim. Diğerlerinden farkı daha uzun ve zor olması. Çıktığınız en uzun görev olabilir hatta. Ama ben ikinizin bir arada olduktan sonra her türlü görevin üstesinden gelebileceğinize eminim "

Sh: " tam olarak ne kadar uzun efendim?"

K: " epey uzun. Yaklaşık bir yılınızı alacak gibi görünüyor shinobu "

Giyuu ve Shinobu buna epey bir şaşırır

G ve sh: " neeee! bir yıl mı neden o kadar uzun efendim "

K: " açıkçası durum şu çocuklar, gideceğiniz yer Japonya'nın epey bir batısında kalıyor bundan dolayı yolunuz da biraz uzun olacak. oradaki kasabalar ve köyler iblisler yüzünden uzun zamandır yok olma tehlikesiyle karşı karşıyalar. Bu yüzden bölgenin en kısa zamanda temizlenmesi için 2 hashira lazım olduğunu düşünüyorum.yol sıkıntısı olduğunundan ikiniz tek başınıza gitmelisiniz. Uygun mudur? "

G ve sh: " uygundur efendim emriniz başımız üstünedir "

K: " yol hazırlığına başlayın hemen o halde, ikinize de güveniyorum "

Oyakata sama onlara sarıldı ve vedalaştılar.onun yanındayken kendilerini hep mutlu hissediyorlar. Çünkü kagaya etrafındaki herkese neşe veren bir adam. Çok akıllı ve bilgisi yüksek biri ve avcı birliğinin her bir ferdini yürekten bağlı, onlarda ona bağlılar, özellikle de hashiraların ona çok büyük bir sevgisi ve saygısı var. O da onları çok seviyor ve onları her konuda destekleyip rahatlatıyor.

Yol hazırlıkları için ikisi de köşklerine gittiler . Shinobu konağa geldiğinde Aoi ve zenitsu tartışıyorlardı.

A: " iç dedim sana şunları! hala kullanman gerek "

Z: " aaaaa istemiyorum amaaaa! shinobu san lütfen kurtarın beni "

Sh: " tanrım, gene ne oldu zenitsu - kun konu ilaçların ise bunu seninle zaten konuşmuştuk "

Z: " ama shinobu sa- "

Sh: " zenitsu - kun lütfen inat etme bu akşam oldukça zor bir görev için yola çıkacağım o yüzden dinlenmeliyim "

Z ve A : " nasıl bir görev? "

Sh: " çok uzun bir görev, hemde çok. Sizi uzun bir süre göremeyeceğim maalesef. Ben dinlenip hazırlandıktan sonra herkesi bahçeye çağırın da güzel bir şekilde vedalaşalım"

Shinobu odasına gitti. Aoi ve zenitsu epey şaşırdılar. Acaba ne kadar uzun olabilirdi? Onu ne kadar göremeyeceklerdi? Konaktaki herkese haber verdiler.

Öğleden sonraya kadar dinlenme ve hazırlıklarını bitiren shinobu vedalaşmak için bahçeye geldi. Herkes meraklı gözlerle ona bakıyordu.

Sh: " evet çocuklar sizi buraya topladım çünkü çok uzun ve zor bir görev aldım. Tomioka - san ve ben uzun bir süre ortalarda olamayacağız. Batı bölgesinde türemiş olan pek çok iblis var ve bir an önce temizlenmesi gerekiyor. Bu yüzden görevimiz epey uzun ve zor bir yolculuğu var. Hepinizi görmeden gitmek istemedim. "

T: " göreviniz ne kadar uzun shinobu san ? Yani kaç gün sürer? "

Sh: " günden fazla tanjiro, yıllar bile sürebilir "

Herkes : " Yıllar mııııı? "

Sh: " yıllar derken bir iki yıl anca alır çocuklar telaşlanmayın. Maalesef durum bu. Anlaşılan sandığımızdan çok daha fazla iblis var orada ve bölge halkı tükenme tehlikesi altında. Bu yüzden bu görev çok önemli ve üstesinden gelmemiz gerekiyor. Gidip te dönmemek vardır. Hepinizi çok seviyorum. "

Herkes : " bizde seni seviyoruz shinobu san! "

Herkese sarılmaya başladı. O sırada kanao ' nun ağlamak üzere olduğunu fark etti. Ona sımsıkı sarıldı.

Sh: " ağlama tatlım ben iyi olacağım tamam mı ? İntikamımızı almadan ölmem biliyorsun. Aradığımız kişi muhtemelen orada değil. Senin ben olmadan da burada iyi bir iş çıkaracağını biliyorum çünkü sen benim kardeşimsin."

K:" seni seviyorum shinobu nee san. Bunu da başaracağından eminim. Hep başardın. Burada elimden geleni yapacağım gözün arkada kalmasın "

Sh: " bende seni seviyorum ve sana güveniyorum burası emin ellerde "

Kanao 'nun gözyaşlarını sildi ve herkes ile tek tek vedalaştı. Onlara sık sık mektup göndereceğine de söz verdi.

Akşam üstü iken de Giyuu ile buluşacakları yere gitti. Bir kaç dakika sonra Giyuu geldi ve yola çıktılar. Yolun bir kısmını araba ile gittiler. Oldukça rahat geçen araba yolculuğundan sonra arabanın giremediği orman yolunu yürümek zorunda kaldılar. Yolculuğun zor kısmı işte başladı. Uzun bir süre yürüdüler. Orman epey sessiz duruyor. Etrafta sadece Ağustos böceklerinin sesi hafif olarak hakimdi. Aradan az da olsa öten baykuşun sesi uzaktan kesik kesik geliyor. Ormanın bu tuhaf ama sessiz görünen melodisine yaprakların hafifçe esen rüzgardan dolayı hışırdaması, az ötelerindeki gölden gelen kurbağaların hafifçe çıkardıkları "vrak" sesleri ve rüzgarın hafif uğultusu da eşlik ediyor. Epey huzurlu görünen bu gece de dolunayın çok parlak görünerek etrafı aydınlatması da oldukça romantik bir ortam yaratıyor. İkisi de huzurlu bir şekilde yürüyorlar.

Shinobu aya bakarken iç çekti.

Sh: " ay bu gece çok güzel duruyor öyle değil mi tomioka san? "

G: " katılıyorum"

Sh: " gene çok sessizsin tomioka san"

G: " ormanın sesini dinliyorum. Huzur verici "

Sh: " evet hemde çok. Keşke hep böyle huzurlu olsak. Geceleri rahatça ormanda dolaşabilsek. birilerine bir şey oldu mu Veya acaba bu gece hangi insanın hayatının yok olup gitti diye düşünmesek."

G: " bize biraz huzuru zehir eden iblislerin hepsini yok edebilirsek en azından biz olamasak bile gelecek nesilimiz için huzurlu bir dünya bırakabiliriz kochou "

Sh: " haklısın tomioka san. Öldürdüğümüz her bir iblis başkası için biraz daha hayat demek. Bu yüzden durmadan bu dünyayı onlardan temizlemeliyiz canımızı bile vermemiz gerekirse hiç çekinmeden veririz "

G: " Hmhm "

Yürümeye devam ettiler. Gecenin ilerleyen saatlerine rağmen hala bir tane bile iblisle karşılaşmamışlardı. Giderek yorulmaya başlayan ikilimiz geceyi geçirmek için bir yer aradılar ve en sonunda eski bir varaka ile karşılaştılar. İçeri girdiler ve giyuu bir ucuna shinobu bir ucuna kıvrılıp uyudular.

Sabahın erken saatlerinde Shinobu uyandığında Giyuu'u yanında göremedi. Nereye gittiğini merak ediyor. Biraz etrafa baktığında ileride derenin sesini duydu ve oraya gitti. Ve Giyuu'nun balık tutmaya çalıştığını gördü.

Sh: " günaydın tomioka san! Ne yapıyorsun böyle? "

G: " Yiyelim diye balık tutmaya çalışıyorum kochou, bana yardım eder misin? "

Sh: " yanımda yiyecek var tomioka san. seni de düşünüp fazlaca aldım. Şu anda balık tutmana gerek yok. Hem balıklar seni bu şekilde avlanmaya çalışırken görürlerse durmazlar burada."

G: " ahh haklısın galiba, yemeğimiz varsa sorun yok. Hah çıkayım, beni de düşündüğün için saol. Yemek konusunda pek becerim yok maalesef. "

Dereden ıslak bir şekilde çıkan Giyuu kendini kurularken shinobu gülerek ona cevap verdi.

Sh: " hahahaha ben olmasam ne yapacaktın acaba tomioka san. Gel hadi şuraya sofrayı sereceğim. "

Giyuu iç çekerek yanına geldi ve bir çınarın altına kahvaltı için biraz yemek koydular. Yemek yerken yemyeşil doğayı şırıl şırıl akan dereyi ve kuşların güzel şakımalarını dinlemek oldukça huzur vericiydi.

Yemeklerini bu güzel manzaranın önünde yedikten sonra kagaya'nın onlara daha önceden verdiği haritaya bakarak ne kadar yolları kaldığını ve vardıklarında hangi bölgeleri temizleyecekleri konusunda iş bölümüne başladılar. Kısa bir tartışmadan sonra Shinobu doğu, Giyuu da batıdaki bölgeleri temizleme kararı aldı. İş bölümünü de halletmiş oldular.

Öğle saatinde de yolculuklarına devam ettiler. Uzun süreli yürüyüşler tepelere tırmanışlar epey bir yorucu oluyordu. Bu yüzden dinlene dinlene ilerlediler. Ve akşam üstü de gene dinlenmek için bir yer aradılar. Fakat yakınlarda bir yerleşim yeri bile olmadığından dolayı henüz kalacak bir yer bulamadılar. Uzun uzun yürüdüler yine. Ama hala karşılarına hiçbir şey çıkmadı. Sadece orman ve yine orman. Yorulmaya başladıkları sıra bir ağacın altında bir süre dinlendiler.

Bu sırada ilerdeki dikenli çalıların ardından bir çığlık sesi duydular. İkisi de irkildiler. Ve hemen çalılıkların arkasına çok hızlı bir şekilde geçtiler. Tahmin ettikleri gibi bir iblis saldırısı söz konusuydu. İblis adamın üzerinde iken Giyuu onun arkasından hızlıca kafasını kesti. İblis kafası yere düştükten bir süre sonra çığlık atmaya devam etti. Ve sonunda öldü. Şişman ve yaşlı olan bu adam ikilinin önünde eğilerek onlara şükranlarını sundu. Bu adam bu bölgeden 300km ötede olan köyün aşçısıydı ve buraya da özel bir yemek için sadece burada yetişen komasuka bitkisinden bulmak için gelmişti. Bir iblisle karşılaşabileceğini tahmin de edememişti.

Ch: " Tanrım, çok teşekkür ederim, size minnettarım. Hayatımı size borçluyum. Tam zamanında yetişmeseydiniz işim biterdi. Ahh size borcumu nasıl ödeyeceğimi biliyorum. Benimle köye gelin. Size müthiş bir ziyafet vereceğim ne isterseniz hazırlayacağım. "

İkisi de hem şaşırdılar hemde ziyafeti duyunca çok sevindiler.

G ve Sh: " siz batıdan mı geliyorsunuz? "

Ch: " evet batıdan geliyorum. Toyohashi köyünden, oraya mı gidiyordunuz"

G: " evet, aslında tam olarak batıdaki bütün köylere gideceğiz. "

Sh: " iblis avcıları birliğinin en üst rütbeli üyeleriyiz ve buraya buradaki herkesin güvenliği için iblisleri temizlemeye geldik. Batıda epey türedikleri haberini aldık. "

Ch: " vay canına! demek iblis avcılarısınız. Hemde üst rütbe ha! Evet evet , batıdaki köyler olarak topluca liderinize mektup yazılmıştı. buralardaki avcıların katledildiğini ve acil olarak köklü bir çözüm istenildiğini biliyorum. Siz de bu köklü çözümsünüz herhalde. Umarım buraları bir an önce iblislerden arındırırsınız. Sizi köye kesinlikle götürmeliyim o zaman hem dinlenir hemde yakınlarımızdaki iblisleri öldürürsünüz. "

G ve Sh: " olur teşekkür ederiz şimdiden."

Ch: " kahramanlarımız için lafı mı olur. "

Buradan sonrasını şefle beraber yürüdüler fakat yol gene de epey uzundu. Bir iki gün almış olabilir. Fakat en sonunda köye vardılar. Öncelikle şef söz verdiği gibi onlara güzel bir ziyafet verdi. Sofranın güzelliği ikisinin de aklını başından almıştı. Çeşit çeşit herşeyden vardı. Ve Shinobu şefe Giyuunun en sevdiği yemek olan salmon daikon dan da bahsettiği için sofrada o da yer alıyordu. Giyuu mutlu olduğunu belli etmemek için kendini zorlasada Shinobu nun keskin bakışlarından kaçamadı. Bakışları birbirine denk gelince gülmeye başladılar. Şef e teşekkürlerini sunduktan sonra yemeğe gömüldüler.

Sh: " hmm, vay canına elinizin lezzeti gerçekten harika şef, çok teşekkür ederiz tekrardan"

Ch: " ehh öyle derler, siz yeterki isteyin burada kaldığınız sürece bütün yemekleriniz benden "

Sh: " bunu duymak çok güzel oldu, değil mi Tomioka - san ? "

Giyuu yemeğe öylesine dalmıştı ki zar zor cevap verebildi.

G: " Hmhm, öyle , elinize sağlık şef mükemmel olmuş "

Ch: " bana Arata deyin lütfen "

G: " pekala Arata - san "

Ch: " salmon daikon nu epey seviyorsun herhalde Tomioka - san "

Sh: " evet çok sever Tomioka - san "

Şef Arata Shinobu nun ani atlayışından sonra bu ikilinin birbirlerine yakın olduklarından emin bir şekilde.

Ch: " Şeyy, Tomioka - san ve sen Kochou - san , epey iyi anlaşıyor gibisiniz, Tomioka - san çok konuşkan biri değil diye düşünüyorum ama sizinle çok konuşabiliyor anlaşılan. "

İkisi de birbirlerine şaşırmış bir bakış attılar. böyle bir tespiti bi anda beklemiyorlardı. Shinobu biraz kızarmıştı fakat bunu belli etmemek için yüzünü bir kaç saniye için kapattı Giyuu nun saçları onu zaten kapatıyordu. Sonra şefe döndüler.

G ve Sh: " ehhh, evet öyleyiz sanırım. Birlikte çok görev yaptık. Bu yüzden de birbirimizi seven iki arkadaşız."

Ch: " hmm, sürekli beraber olmak sizi yakınlaştırmış anlaşılan "

Sh: " Tomioka - san nın pek arkadaşı yoktur zaten. Aslındaa... Şuan hashiralar içinde tek arkadaşı da benim. Onu sevmiyorlar ama nedenini bilmiyorum "

G: " kochou ! "

Sh: " tamam Tomioka - san bir şey demedim hehehe "

Giyuu böyle özel konularını daha yeni tanıştıkları birinin yanında anlatmak istemiyordu ve Shinobu nun da anlatmasını istemediğinden ona yapmamasını söyleyen bir bakış atmış ve seslenmişti. Shinobu da durumu farkedip sustu. Biraz daha sohbet etmeye başladılar.

Öğleye doğru köyün Şerifinin yanına uğradılar ve durumu anlattılar. Şerif onları büyük bir sevinç ile karşıladı. Beraber yapacaklarını konuşmaya başladılar. Bölgedeki iblis sayısını henüz tam tespit edemeseler de ortaya çıktıkları yerleri ve beslenme alanlarını belirlediler. Böylece oralardan başlayıp bu bölgeyi bir kaç gün veya iblislerin gücüne bağlı olarak bir kaç hafta içinde de temizleyebileceklerdi.

gece olmadan önce dinlenmeleri gerektiğinden öncelikle Şerif onlara kalacakları bir ev tahsis etti. Köy halkı da onları büyük bir sevinç ile karşılamış onlara hediyeler vermişlerdi. Bu muamele onları mutlu etsede bu insanların umudu olarak buraya geldiklerini biliyorlardı ve işlerini layığıyla yerine getirecek ve buralarda tek bir iblis bile kalmayana kadar geri dönmeyeceklerdi.

Yavaş yavaş eşyaları yerleştirdiler ve her avcının yaptığı gibi gece zinde kalabilmek için öğle vaktinin bir kısmını uyuyarak geçireceklerdi. Ev küçüktü ve sadece bir yatak odası vardı. Giyuu Shinobu nun rahat etmesi için salonu kabul edebileceğini söyledi. Fakat Shinobu Giyuu nun da rahat etmeye hakkı olduğundan dolayı bunu reddetmişti.

Sh: " Hadi ama Tomioka - san inat etme lütfen, istersen sıra ile de yatabiliriz tümü ile bana bırakmana gerek yok. "

G: " Sorun değil Kochou, burada kalabilirim ve sen de yatak odasında kalabilirsin. Bir şey olmaz dert etme."

Sh: " ama burası salon ve burada rahat edemessin fazladan yatak takımı da yok zaten, odadaki çift yatak için sermişler."

G: " O zaman birilerinden fazladan yatak takımı istesek. "

Sh: " o kadar zahmet verdik zaten Tomioka - san herşeyimizi onlar verdi. Ben tekrar bir şey istemeye utanıyorum."

G: " haklısın o konuda, ne yapacağız peki? ikimizde birbirimizin zorluk çekmesini istemiyoruz. "

Sh: " benimle odaya gel, aklıma bir fikir geldi."

Beraber yatak odasına geçtiler. Shinobu çift yatağın bir yastığını ve örtülerin bir kısmını yere sererek yatak gibi bir şey yaptı. Akıllıca bir fikirdi fakat aynı odada kalmış olacaklardı bu yaptığını salona da yapamaz mıydı diye düşünüyordu Giyuu.

Sh: " işte oldu Tomioka - san bu şekilde kalabiliriz. "

G: " mantıklı düşünmüşsün Kochou, ama bu yaptığını salona da yapamaz mıydın? Benimle kalmayı sorun etmiyorsan o başka tabii. "

Sh: " bu odanın zeminin salona göre daha yumuşak olduğunu düşünüyorum Tomioka - san. üstelik yatağın bulunduğu zemine de yakın bir yere serdim örtülerini. Bu şekilde daha rahat olacağını düşündüm. Seninle kalma meselesine gelince, biraz şaşırtıcı gelebilir ama sanırım sorun etmiyorum. Dışarıdaki insanların genç bir kız ve erkek neden evli olmadıkları halde aynı evde kalıyorlar düşüncelerini de. Ben sadece ikimizin de rahat olmasını istiyorum. Seninle kalmam bu yüzden benim için sorun değil. Sende etmediğine göre bize kimse müdahale edemez. "

G: " haklısın Kochou, insanların ne düşündüğü pek de önemli değil. Benim için sadece sen ne düşünürsün bu önemliydi. Sen de onayladığına göre bu şekilde yapabiliriz. "

Ve bu şekilde yatak sorununu da halletmiş oldular. Yatağa yattıkları anda ikisini de öyle bir uyku tuttu ki yastıklara başlarını koyar koymaz uykuya daldılar. Neredeyse bir haftadan fazla yol gitmişlerdi ve şimdiye kadar da düzgün bir dinlenme fırsatları da olmamıştı. Bu yoğun uyku hali bu yorgunluktan geliyordu. Bir kaç saat boyunca güzelce dinlendiler. Uykularını hiçbir şey bölmedi bu yüzden uyandıklarında epey zindelerdi.

Öğleden sonraki saatlerdi. Güneş yavaş yavaş batmaya yakın bir konumdaydı. Ayağa kalkıtlar ve biraz bahçede dolaştılar ve akşam için biraz idman yapmanın iyi olacağını düşündüler. Kılıçlarını da alıp tekrar geldiler. Önce ısınmayla başladılar. Sonra kılıçları çekip talime başladılar. Birbirlerine zarar vermeyecek şekilde nefes tekniklerini uygulamaya başladılar. ikisi de şaşırılmayacak derecede yetenekli idiler bu yüzden uzun bir süre birbirlerine aynı hızda hamle yaptılar. Bir ara Shinobu dengesini kaybedip yere doğru düşmek üzereyken Giyuu onu belinden yakaladı. Şaşkın şaşkın birbirlerine baktıktan sonra güldüler.

Sh: " ahahahaha! Kusura bakma Tomioka - san bir an ayağım kaydı da. Terliklerim biraz kayıyor galiba. "

G: " sorun değil Kochou, benimkiler de biraz kayıyor aslında. Değiştirip devam etmeye ne dersin? Baya iyi gidiyorduk aslında. "

Sh: " ehh, pekala belimi bırakırsan gidip alabiliriz Tomioka - san "

G: " eee doğru, tamam "

Giyuu onu bırakırken biraz kızarmıştı. fakat belli etmemek için yüzünü sakladı. Terlikleri değiştirmek için önden giderken Shinobu da arkasından biraz sırıttı. Nedenini kendi de anlamıyordu. Yapmak istediği şey bu olduğu için istemsizce sırıtmıştı. Giyuu ile birlikte çok güzel vakit geçirmişti. Onunla vakit geçirmek, sohbet etmek çok hoşuna gidiyordu. Giyuu nun da bundan hoşlandığından emindi. Sevdiğimiz şeylerde bizi mutlu eder. Bundan dolayı birbirleriyle beraberken çok mutlular. Özellikle de Giyuu Shinobu ile beraber olduğunda yanlızlığı hiç hissetmiyordu. Ona "insanlar seni sevmiyor"demediği zamanlar tabii. Hoş o şekilde konuştuğunda bile pek yanlız hissetmiyordu ama.

Hava kararmaya başlamıştı artık. Güneş yavaş yavaş batmaya başlarken yeryüzünü de aynı yavaşlıkta bir karanlık bürümeye başlamıştı. Karanlık demek onlar için yine bir görev, yine bir hayat kurtarmak ve yine o umutların o hayatlarla beraber yok olmasına engel olmak demekti. İkisi de hazırlıklarını yaptılar ve belirledikleri yerlere gittiler.

Shinobu Giyuu dan ayrıldıktan sonra kendi alanında ilerledi. Uzun bir süre yürümüştü fakat henüz bir iblisle karşılaşmamıştı. Bu tuhaf bir durumdu çünkü vakaların yaşandığı yerlerde dolanıyordu. Ama hala tek bir iblis bile yoktu. Hata yapmış olma ihtimalleri var mıydı ? Bu bölgede insan yendiğine göre iblis olması gerekmez miydi? Neden tek bir iblis bile yoktu o halde? Kafasında bu sorularla yürümeye devam etti. Rüzgarın uğultusu kulağına basınç yapıyordu. Kulağını tuttu. derin nefes alıp verdi ve rüzgarın aktığı yöne doğru ilerlemeye devam etti. açık alandan sık ağaçların olduğu bir yere daldı ve uzun çalıları da aşa aşa yürümeye devam etti. Ve durdu. Arkasına baktı. Büyük ve sık çalıların arkasından fısıltılar duyuyordu. Ne olduğunu anlamak için yaklaştı ve hafifçe çalıları itti. Ve evet, işte bu çalıların arkasındaki iki kişinin iblis olduklarından emin olmuştu. Biri kız diğeri erkek olan bu iki iblisin anlattıkları dikkat çekiciydi. Önce onları dinlemeye karar verdi.

Chi: " hahahahaaaa! Harikasın itsuki - kunn tısss, müthiş planın sayesinde hashiralardan birinden kurtulma ihtimalimizz varr tıssss. "

I: " Evet evet evett, benim dahiyane planım sayesinde belki de muzan - sama bizi şerefli kanı ile ödüllendirecek. Chinatsu. Daha fazla güçleneceğiz ve bu çöplükten kurtulacağızzzz hahaha! "

Chi: " hashiraları hem doğu hemde batı tarafında olduğumuza ikna etmek için yaptığımız bilinçli beslenme ile ikisini birbirinden ayırmış oldukk tısss. Şimdi biri aptal aptal bizi araken diğeri bir 50 küsür iblis ile başbaşa kalacak ve kazanması da imkansız hale gelecek tıssahhahaa! "

Shinobu duydukları karşısında şok geçirmişti demek onları tuzağa düşürmüşlerdi ve Giyuu nun başı belada olabilirdi. Öncelikle bu iblislere haddini bildirmeli ve çok hızlı bir şekilde Giyuu y a yardıma yetişmeliydi. Hızlıca çalıların ardından zıpladı ve yanlarına geldi.

Sh: " Ara ara, planın gerçekten de harikaymış ! Bizi şaşırtmayı başardınız. Ama bu yaptığınızı yanınıza bırakamam maalesef, hem bilinçli bir şekilde o kadar insanın hayatına son verdiniz hem de sayenizde Tomioka - san nın başı epey derde girecek. Bundan dolayı vakit kaybetmeden önce sizi ait olduğunuz yere, cehenneme , göndereceğim. Sonra da Tomioka - san a yardıma gitmeliyim. "

Shinobu kılıcını çekti. İblislerde hızla ona saldırmak için hamle yaptılar. Önce Chinatsu yılanlara benzeyen dili ile kan tekniği kullanıp Shinobu yu kolundan zehirlemeye kalktı Shinobu hamlesinden hızlıca kaçabildi.

Sh: " vay canına ! Tekniğin benim nefes tekniğime benziyor. Yılan zehiri konusunda da oldukça tecrübeliyimdir. Senin zehrine karşılık bende daha öldürücü bir iblis zehri kullanmalıyım. Böcek nefesi 3. Şekil ! Yusufçuk dansı: birleşen altın göz! "

İblis tıslayarak can havliyle kendini geri savurdu bu zehri atlatabileceğinden emin değildi. Bu sırada Shinobu nun arkasından gelen İtsuki kan tekniğini uyguladı.

I: " İblis kan tekniği! Ayrılan cehennem çukuru! "

Yer bi anda sarsılmaya başladı. Shinobu kendini yakındaki bir ağacın tepesine attı. Şimdi bulunduğu zemin ortadan ikiye ayrılmıştı. Ağacın tepesinden atlayıp iblisin üzerine doğru hamle yaptı. fakat yerin altından çıkan bir kaya parçasına çarptı. Yere düştü. Kafası biraz kanamıştı.

Sh: " ah, siz beni biraz uğraştıracaksınız anlaşılan ama fazla uzun sürmez sanırım. "

Yerden hızla kalktı ve iblisin üzerine biraz daha hızlı şekilde nefes tekniğini uyguladı.

Sh: " Böcek nefesi 2. Şekil ! Arı iğnesi dansı: gerçek çırpınış ! "

Kendini sokulmuş gibi hisseden İtsuki bağıra bağıra sarsılmaya başladı. Şuan her iki iblis de zehri yenmekle uğraşırken bir yandan da Shinobu ya hamle yapmaya çalışıyordu. Chinatsu bir ara bacağını ısırmaya kalktıysada Shinobu onu bir kez daha kesti. Chinatsu tıslayarak can vermeye başladı. İtsuki de zehri neredeyse yenecekken Shinobu onu da farkedip daha sert bir zehir enjekte etti. Ve iki iblis de yok olup gittiler. Bir dakika onları izledikten sonra hemen Giyuu için yardıma koştu. Çok geç kalmadığını umuyordu.

Bu sırada Giyuu nun üzerine kalan 32 iblis gelmeye devam ediyordu. Dayanıklılığını henüz tam kaybetmemiş olan Giyuu yaklaşık 25 tanesini öldürmüştü. Zorlu iblisler olmasalar bile sayıları epey fazlaydı ve aynı anda saldırmaktan da çekinmiyorlardı. Yaklaşık 4 saattir durmadan kılıç sallıyordu ve iblisler de ona saldırmaya devam ediyordu. Shinobu ve kendisinin tuzağa düştüğünü anlamıştı ve kurtulması için dua ediyordu. Kurtulursa da hızlıca yanına geleceğinden emindi. Bir ara sırtına sert bir darbe yedi ve sarsıldı. İblisler sevinerek.

İblisler: " sonunda onu zayıflattık hahahahha! Az kaldı yakında işin bitecek . Bu kadar kişiyle tek bir hashira bile baş edemezz. Öleceksin! "

Giyuu sırıtarak onlara baktı ve doğrularak kılıcını sıkı sıkıya elinde tuttu.

G: " bundan eminseniz gerçekten de aptalsınız. Hayatınızda hiç hashira görmediğiniz belli. Beni yıldıramazsınız! "

Bunları söyledikten sonra hamle yapmaya devam etti 3 iblis öldürmüştü bile. Fakat arkasından gelen bir iblis ona tekrar vurdu. Acısına göğüs germek zorundaydı. Dişlerini sıktı ve kılıcını savurmaya devam etti. Dayanıklılığı giderek azalmaya başlamıştı. 4 iblis daha öldürünce sendeledi ve ağaca yaslandı. Kalanlar üzerine saldırdığı sırada Shinobu gökyüzünden üzerilerine atlayıp 5 iblisi aynı anda kesti. Giyuu Shinobu yu gördüğü için çok mutlu olmuştu. Morali yerine gelince hemen ayağa kalktı.

G: " ahhh, Kochou nerelerdeydin? Başına bir şey geldi zannettim. "

Sh: " iyiyim Tomioka - san, ciddi bir durumla karşılaşmadım. Ahh, bizi kandırıp ayırmak için iki yerdede varmış gibi davranmışlar. Benim bölgemde sadece iki iblis kalmıştı. Planlarını onlardan duydum. Sonrada ikisinden kurtulup sana yardıma geldim. "

G: " çok şükür iyiyiz, o halde bunlardan da kurtulalım hızlıca ! "

İkisi sırt sırta verip hınca hınç bir saldırıya başladılar. Oldukça hızlı hamleler yaparak. 2 saat içinde kalan 20 iblisi de hallettiler.

Şafak sökmek üzereydi. Birbirlerine yardım ederek köye geri döndüler. Onları gören herkes çok sevinmişti. Biraz olsun herkesi mutlu görmek onları da mutlu etmişti. Şef Arata onlar için yeniden yemek hazırlamıştı. İkisi de saatler süren açıklarına dayanamayıp yemeğe daldılar. Şefe yaşadıklarını anlattılar.

Biraz daha sohbet ettikten sonra direk eve gidip yatağa gömüldüler. İkisi de oldukça yorulmuştu.

Öğleden sonra uyandılar ve evin önünde oturdular. Bir süre susup bahçeyi seyrettikten sonra. Sohbet etmeye başladılar. Shinobu Giyuu ya komik anlılarını anlatıyordu. Giyuu nun pek anlatacak şeyleri olmadığı için Shinobu yu dinliyordu. Komik geldiği zaman da bir anda gülmeye başladı. O gülerken Shinobu şaşkın bir şekilde onu izliyordu. Bir süre sonra kendi de güldüğünü farketmişti. O da şaşkın bir şekilde Shinobu ya baktı. Uzun zamandır bu kadar gülmemişti. Normalde sadece salmon daikon yerken sırıtırdı. Ama şimdi resmen Shinobu ile sohbet ederken kahkaha aşamasına gelmişti. Birbirlerine baktıktan sonra yine güldüler.

Sh: " vay canına Tomioka - san epey güldün. Bundan daha çok şaşırdığım bir şey olamazdı galiba "

G: " açıkçası bende şaşırdım Kochou, bu işte bir terslik var. Sence beni ne bu kadar güldürmüş olabilir? "

Shinobu biraz düşündükten sonra cevap verdi.

Sh: " tabi ki eğlenmek Tomioka - san, güzel vakit geçirmek. Birlikteyken eğleniyoruz ve güzel vakit geçiriyoruz siz de bu şartlar altında aynı soğukluğu yapmıyorsunuz. "

G: " hmm, sanırım evet Kochou eğleniyorum. Ve bu anı da bölmek istemiyorum o yüzden bu son dediğini es geçicem. "

Sh: " söylemedim sayabilirsin Tomioka - san"

Biraz daha sohbet ettiler. Beraber gün batımını izlemek güzel olacaktı. Uzun uzun güneşi seyrettiler. Shinobu nun gözleri kapanmaya başlamıştı. Ve başı Giyuu nun omzuna düştü. Giyuu bir süre ona baktı. Ama onu kadırmadı ve başını onun başının üzerine hafifçe yasladı. Bir iki saat de bu şekilde uyudular.

Kalktıklarında ikisi de biraz kızarmıştı. Beraber uyduklarını birbirlerine belli etmek istemiyorlardı. Sonuçta yanlışlıkla olmuştu. Hızlıca hazırlanıp yeni görev için yola çıktılar.

Shinobu ve Giyuu Toyohashi köyünde iki ay kaldılar. Burada çeşitli görevlere gittiler. Ve hepsinden zaferle çıktılar. En büyük zafer ise sonunda batı bölgesinin ilk kısmını iblislerden temizlemiş olamalarıydı. Tek bir iblis kalmayana kadar çabalamışlardı. Ve bu insanların yaşama umudu olmuşlardı. Fakat hala onlara umut olmalarını bekleyen insanlar vardı. Onlar için de hemen yol hazırlıklarına başladılar. Bir akşamüstü yola çıktılar. Köy halkı şükranlarını sunmak için yol hazırlıklarına yardım ettiler. Herkes bir işin ucundan tuttu. Şef de onlara yol için bol bol yemek yaptı. Herkese teşekkür edip vedalaştılar. Ve alkışlarla, dualarla uğurlandılar.

İşte şimdi yoldalardı. Bakalım gittikleri yeni yerde başlarına neler gelecekti. Ne olursa olsun kendilerini işlerine adamış olan bu iki hashira görevlerini tamamlamadan dönmeyeceklerdi. Aynı zamanda birbirleriyle olan etkileşimleri de bir netlik kazanacaktı. Kim bilir daha ileride neler yaşayacak, hayatlarında neler değişecekti? Bunların hepsi de ilerleyen zamanda bir netlik kazanacak ve bu hikaye de kaldığı yerden devam edecekti...

BİRİNCİ BÖLÜMÜN SONU.

okuduğunuz için teşekkürler... Desteklerinizi bekliyor olacağımm 🙃


Lanjutkan Membaca

Kamu Akan Menyukai Ini

162 90 14
Tekinsiz, kimliksiz bir şair durmaksızın yazıyor...
443 55 8
sonic - O kız da kim? ... Argo içerebilir.
2.9K 226 38
-Sen bizi bozdun,bizim aramızda ne işin var ki.Sen bir kızsın ve yedi erkek ile aynı evde kalıyorsun,hiç mi korkun yok senin eğer çok fazla "Sürtük"...
50.1K 1.4K 34
İstek açıktır A1 türkce Yazı tipi arada sırada değisiyor ৡ⃪꫶⃗၇͜ᩘ🦋͜ᩘ၇⃪⃖ৡ࿔ ┊ ┊ ┊ ┊ ┊ ┊ ┊ ✫ ˚♡ ⋆。 ❀ ┊ ☪︎⋆. ✷        · ✧...