"Tutunmalıyım, öyle sıkı olmalı ki ayağımı kaydıran her bir darbede düşmediğimi, tutunduğumu hissetmeliyim."
***
Eve girdiğim ve anahtarımı masamın üzerine bıraktığım zaman çıkardığı o ses, sükûnete bürünmüş eve gök gürültüsü etkisi yaratmış, kulaklarımın içerisine müzik dışında bir sesin girmesini sağlamıştı. Yorgundum, neden olduğunu bilmiyordum, yemek yememiştim ve sabahın erken saatlerinde evden çıkmıştım. Şimdi ise akşamın bilmem kaçıydı ve benim yapmak istediğim tek şey sadece uyumaktı, başka hiçbir şey beni daha mutlu edemezdi.
Ceketimi çıkarıp sandalyenin üzerine atıverdim, yorgun bastığım adımlar yavaşça odamı bulurken kulaklıklarımı kapatmış ve komidinimin üzerine rastgele koymuştum. Telefonumun şarjı olmadığı için birkaç saattir kapalıydı ve bu yüzden birisi aradıysa da aradığıyla kalmıştı.
Bu yüzden telefonu açmaktan korkuyordum, ya ailem merak ettiyse, ya beni aramak için olduğum şehre geliyorlarsa?
Bu düşüncelerden ikincisi, telefonumu alelacele şarja takıp hemen açık konuma getirmeme sebep oldu. Zorlu bir şekilde geçirdiğim bu günlerde bir de onların azarı ile uğraşamaz ve evime atacakları tek adımda içimdeki o sıkışık kaldığını hisseden çocuk asla rahat etmezdi. Bir şekilde yine hissettiklerim mideme, midem de hiçbir şey yiyemememe sebep olurdu. Hoş, şu anda da bir farkım yoktu gerçi.
Telefon açıldığında ilk gözüme çarpan şey belirli aralıklarla gelmiş mesajlardı, babamın ismi gözüme çarpmadı fakat annem... birkaç mesaj yazmıştı ve muhtemelen bayağı bir aramıştı. Ona dönmeyi aklıma koydum ve hemen üstümdekileri teker teker çıkardım, eşofmanım ve tişörtümü üstüme geçirirken telefonumun olduğu yerde titrediğini gördüm.
Yaşadığım o endişe, korku filmlerindeki sahnelerden fırlamış gibiydi. Bu, fazlasıyla normaldi çünkü böyle diken üstünde yirmi yaşıma kadar gelmiştim. Artık her şey benim elimdeydi, en azından resmi belgelerde, aileme bunu anlatmaya çalışacak olsanız sizi muhtemelen birkaç dakika içerisinde hatalı olduğunuza ikna eder, üstelik istediği şeyleri teker teker yaptırmaya başlardı.
Derin bir nefes alarak telefonuma uzandım ve çağrıyı yanıtladım, alt dudağımı şiddetlice ısırırken karşıdan gelecek olan o sözleri bıkkınca bekliyordum.
İlk başta ses çıkarmadığım için kapatıp kapatmadığımı sorgulamış olmalıydı ki konuşması biraz uzun sürdü ya da belki de söyleyeceği cümleleri bir ilkte bulunarak kafasında süzgeçten geçiriyordu, kim bilir? "Telefonlarına neden bakmıyorsun genç adam, sen benim ölümüm mü olacaksın?" Aldığım nefesin ardından vermeye yeltenemeden öylece kalmış, sesindeki huzursuzluğun sebebini anlamaya çalışıyordum. Bildiğim annem böyle değildi, asla endişe göstermezdi, muhtemelen şu an kendini acındırmaya çalışıp beni kötü hissettirmeye çalışacaktı.
Aynadaki yansımama gözlerim kaydı ve kendi gözlerime bakarken anneme cevap verdim; "Üzgünüm anne, şarjım bitmişti ve telefonum hemen kapandı." Lafı bir çırpıda söyleyip kurtulduktan sonra karşı taraftan sinirli bir atak beklemeye başlamak ve annemin sinirli nefes alışverişlerini duymak beni asla üzgün yapmıyordu, açıkçası telefonum kapandığı için de üzgün değildim. Bir süre kimse bana ulaşamamış ve sahiplik taslamamıştı, sadece kısa bir süre ama yirmi senelik hayatımda taşımaktan en çok zevk aldığım anlardan biri de buydu.
Telefonun ucunda duyduğum kalın bir ses, babamın orada olduğunu ve konuşmamızı dinlediğini fark ettirmişti. Muhtemelen anneme bile komut veren o olabilirdi, kafamda kurmuyorsam şayet. "Bana bak Jeongguk, bunu ikinci yapışın, üçüncüsünde oraya gelir hesabını sorarım. Eve çıkmana izin vermemize pişman etme bizi." Bilmem kaçıncı iç çekişimle dediklerini kabullenmiş ve babamın fısıltılarını duymazdan gelerek cevap vermiştim; "Tamam anne kusuruma bakma, görüşürüz." Karşıdan bir cevap beklemeden çağrıyı sonlandırmış ve telefonu yerine bırakmıştım.
O ikisinin kendi inşa ettiğim o alana gelmesinin düşüncesi içimde bir yerlerde süregelmiş korkuyu yeniden alevlendirmişti. Belki de o telefonu hiç açmamalıydım. Gözlerimden firar etmesine ramak kalmıştı yaşlarımın, kendimi yatıştırmaya çalışarak odamdan dışarı çıkmış ve mutfağa doğru yürümüştüm.
Dolabın içindekilerle bakıştık bir süre, sebze çıkarıp kendime salata yapmaya karar verdim; ki yapabileceğim başka bir şey de yoktu zaten. Ne yemek yapsam ziyan ediyordum, ne yesem mideme zarar veriyor gibi geliyordu. Yalan, kilo alıyordum. Şu an için sadece açlığımı gidersem yeterdi. Sebzeleri yıkarken düşündüğüm tek şey buydu.
Sirkeli suda beklettiğim ve ardından yıkadığım marulları doğradım, havuç rendeleyip domatesi soyup doğradım, önceden haşladığım mısırları da serpiştirirken bir an için on altı yaşlarımda ara sıra kaçamak yaparak arkadaşlarımla yediğimiz hamburgerleri hatırlamıştım. Özlüyordum, özlememek mümkün değildi ama şu anda aynı şeyleri yapacak gücü ve isteği kendimde asla bulamıyordum. Hem aynı arkadaşlarım da yoktu, hayatımda şu an tanıdığım en fazla iki üç kişi vardı, bunlarla sınırlıydı özel hayatımın duvarları.
Salatamı yemeye başladığımda aynı zamanda kendime bunu yapmam gerektiğini hatırlatıyor ve kusma hissini aklıma sokmamak için elimden geleni yapıyordum, hem salatam da çok lezzetliydi, tadını çıkarmak neden bu kadar zordu ki? Neden hayatımı kolaylaştırmak yerine, çıkmak bir sokağa sürüklemek zorundaydım kendimi?
Cevabı yine her aynaya baktığım yüz ve vücuttaydı lâkin bunu görmezden gelmeyi tercih ettim, sadece büyük resmi görmeye çalışarak hareket etmek, hayatı çok daha kolay bir yer hâline getirmiyordu ya? Yine aynıydım, üstelemek istemedim. Sadece oturdum ve salatamı yedim. En azından zorladım.
Ardından odama dönüp şarjdaki telefonumu elime alıp internetimi açtım, instagramdan gelen mesaj bildirimlerinden ona ait olana tıkladım.
☆
taehyung: günaydın gguk, günün güzel geçsin
(7.43)
gelince haber verirsen sevinirim
ya da nasıl istersen
gguks: merhaba taehyung
hoş akşamlar
umarım senin günün güzel geçmiştir
taehyung: monoton bir gündü
teşekkür ederim
nasılsın?
gguks: bilmiyorum
ya sen nasılsın?
taehyung: iyiyim
neden bilmiyorsun?
gguks: net bir gün geçirmiyorum
iyi olmana sevindim
taehyung: anlatmak istersen dinlerim
gguks: sadece tanışmaya devam edelim
mümkünse
taehyung: tabii gguk
nasıl istersen
gguks: burcun ne?
taehyung: beni tanımak için çok büyük bir adım!
(görüldü)
şaka yapmıştım be
özür dilerim sorunla dalga geçmedim
oğlak
senin nedir?
gguks: başak
burçlara inanır mısın?
taehyung: inanmam
hemde hiç
gguks: güzel
bende inanmam zaten
soru olsun diye sordum
taehyung: burçlar demişken sorayım
doğum günün ne zaman?
gguks: 1 eylül
senin?
taehyung: 30 aralık
gguks: ne güzel
olduğun yerde kar yağıyor mu doğum gününde?
taehyung: evet
ve seuldeyim
gguks: bende öyle
seuldeyim
taehyung: hm, buna sevindim
tek mi yaşıyorsun? ne okuyorsun?
ya da okuyor musun?
gguks: evet, tek yaşıyorum sen?
mimarlık okuyorum
sen ne okuyorsun?
taehyung: işletme son sınıfım
ve tek yaşıyorum bende
kardeşin var mı?
gguks: ne güzel
hayır, tek çocuğum
senin?
taehyung: hayır
bende tek çocuğum
ama hep bir tane olsun isterdim
gguks: ben daha önce istedim mi bilmiyorum
sanırım istemezdim
taehyung: neden ki?
güzel bir şey olsa gerek
gguks: kendimi acındırmak istemem ama
aile hayatında
benim gibi cehennemi yaşasın istemezdim
muhtemelen o da çocukluğunu yaşayamazdı
bu yüzden hayır, kaderim böyleyse, bir ortak istemiyorum çünkü bu bencilce olurdu
taehyung: seni anlıyorum
ailen için üzgünüm, ne zaman açmak istersen buradayım
ve ayrıca bir ortak istemek her zaman bencillik değildir, bazen kendini de düşünmen gerekiyor
gguks: haklısın
teşekkür ederim
en son hangi şarkıyı dinlemiştin?
taehyung: her zaman
en son...
nirvana - in bloom dinlemişim
sen?
gguks: severim
hm, o zaman bu şarkı
geceye bıraktığım şarkıda olsun
sarılırım birine, adamlar
çok yorgunum, şimdi uyumam gerekiyor
hoş geceler
ve taehyung
tanıştığımıza çok memnun oldum
taehyung: benimle paylaştığın için teşekkür ederim
dinleyeceğim şimdi
bende çok memnun oldum gguk
iyi geceler dilerim 💜
☆
@gguks
yarının hayali bugüne yeter mi? yetmeli mi?
582 beğeni, yorumlar kapalı
***
nasıl gidiyor? gidişat hakkında tahminleriniz var mı?