Doctor, Who Am I? | Türkçe |...

By enirem

23.6K 1.8K 538

Bizi tanımlayan nedir? Geçmişimiz. Ya hepsi yok olsaydı? Hiçbir şey hatırlamadığınız, geçmişe ait hiçbir şeyi... More

Doctor Who Am I? | Türkçe | DW
Kayıp
Ağlatan Melekler
Güç
Mavi
Kimsin Sen?
Shada
LabirenTardis
Medusa'nın Kızı
Dudakların İş Birliği
Tripton
Hazırlık
Kızıl
Cryovolcano
Kristalin Dağı
Yardım Çığlığı
Yumurta
Başı ve Sonu
Beyaz Boşluk
Zamanın Yansıması + Zaman Hırsızları
Sarı
Kıvılcım / Spark
At
Enerji Farkı + Shinto
Dönüş
Kızıl Kim ?
Çözülüş
FİNAL 1.Parça / Evrene Dönüş
FİNAL 2 / Zaman Çizgisi
FİNAL SON PARÇA /
YENİ SEZON / TANITIM
#OzgecanAslan
2.SEZON- Dalek
2.Sezon - Hücre
2.Sezon - Kara Deliğin Yankıları
2.Sezon - Yol Ayrımı
2.Sezon - Kale -
2.Sezon - Kraliçe Mary - Dreamly Gezegeni
2.Sezon - Yeni Yol Arkadaşı
2.Sezon - İkizler
2.Sezon - Sanal Evren
2.Sezon - Kraliyet Ailesi
2.Sezon - Bitmeyen Gün
2.Sezon - Karmaşa
2.Sezon- Beyaz Boşluk
2.Sezon - Tohumlama
2.Sezon - Bebek
Bu not kendini imha edecektir.Ya da etmez. Bilinmiyor.
2.Sezon- FİNAL

2.Sezon- Kan Ormanı

149 17 4
By enirem

Öncesinde...

Spark sinirle Dylan'a döndü.

-Seni öyle bir yok edeceğim ki! Anna'nın heykelini de tam öldüğün yere koyacağım.

-Büyük konuşma Spark. Benim senin için başka planlarım var.

Spark işaret parmağını tehditkar bir çimde Dylan'ı alnından itmek için kullandı.

-Burda planları ben yapıyorum.

Konsola yönelip rastgele bir mekana gitmeye karar verdi. Dylan'ı öldüreceği yer için özel mekan falan seçmeyi düşünmüyordu.

Aracın dışına çıktıkları an, bir ormanın içinde olduklarını fark etti. Etrafa çok dikkat etmeden birkaç adım atsa da, aracın kayboluşu üzerine etrafa baktı.

-Burası da hangi cehennem?

KAN ORMANI

Peşinden çekerek getirdiği Dylan'ı unutup, ağaçlara göz gezdirmeye başladı. Burayı nerden anımsadığını hatırlamıştı. Bu ormanı Dreamly gezegenindeyken görmüştü.

ÖNCEKİ BÖLÜMLERDE ; (FLASHBACK)

Spark zihnini karanlık ormana çevirdiğinde kan ve dehşetin kokusunu aldı. Orman akıl almaz kötülükle doluydu. Kurbanların henüz yok olmamış zihinlerini hissedebiliyordu. Dehşet ve korku içindeydiler. Okuduğu silik düşüncelerden anladığı kadarıyla ölmek üzere olan 3 kişi vardı ormanda. Aralarından birinin kan kaybı ve baş dönmesi endişelerini duyunca ters bir şekilde ağaçlardan asılmış ve boğazları kesilmiş halde ölümü beklediklerini anladı. Kan pompalanmaya devam ediyor ve boğazlarından aşağıya süzülüyordu. Aralarından birinin ağzına kendi kanı giriyordu. . Ağzındaki kanlanmanın nedeni kanın dışarı çıkması mıydı, içeri girmesi mi? Yavaş yavaş zihinler kapanırken Spark dikkatini ormandaki ağaçlara yöneltti.

Ağaçlar dünyada olamayacak kadar farklıydı. Her birinin tepesinde hare şeklinde kırmızı ve mavi halkalar vardı. Damara benzediklerini düşündü Spark. Ağaçların yaprakları hem şekil hem renk bakımından farklıydı. Adeta sıvıyı andıran yaprak yığını yere kadar uzanıyordu. Durmadan akan bir nehre benziyordu. İki yandan aşağı dökülen yaprakların arasından ağacın spiral halinde gövdesi vardı. Spiral ormanın karanlığına zıt bir şekilde kemik beyazına bürünmüşken karanlığı getirenin ne olduğu anlaşılmıyordu. Yapraklar bordo bir nehirdi. Karanlığı getirenin karanlık ruhlar olduğu söylenebilir miydi? Spark yaprak görevi gören bordo nehrin kandan yapıldığından şüpheleniyordu.

...

-Ormana bakmaya gideceğim.

-Orda bir orman yok.

Spark kaşlarını çattı. Tavana kadar uzanan pencerelerden birinin yanına doğru koştu.

-Orda işte.

Mary anlayışla gülümsedi.

-Orda bir şey yok. Orası bizim boş vadimiz. Halüsinasyon vadisi de denir. Kimine kendini, kimine geleceğini gösterir. Sanırım ilerde böyle bir ormanda bulunacaksın.

FLASHBACK SONU

Anı tüm gerçekliğiyle zihninde belirirken, bu kez ormanın dışında değil, içindeydi. Kanın ağaçları örttüğü bu ormana, şu an gelmiş olması bir tesadüf müydü?

Ağaçların ürkütücü güzelliğinden gözlerini alıp, etrafına bakınca Dylan'ı gördü. Bileklerini ovuşturuyordu. Mary'nin kelepçelediği elleri, özgür kalmıştı.*medyada*

Ve alaycı bir gülüşle ona bakıyordu.

-Burayı sevdin mi? Burası tamamen bana ait!

-Ne?!?

-Gerçekten? Buraya yanlışlıkla geldiğimizi düşünmüyorsun değil mi? Benim damarlarımda güçler birliği dolaşıyor. Sence buraya gelmemizi sağlayamaz mıydım?

Spark durumu kavrayıp, savunma pozisyonuna geçmek için daha fazla bilgi almayı denedi.

-Burası neresi?

-Benim rüyam! Seni öldürmeyeceğim. Şimdilik. Ama eminim bu kana aç orman bir çatışmaya seve seve sahne olacaktır.

Spark denemekten başka çaresi olmadığını biliyordu. Yapabileceği tek şey saldırmaktı.

Ancak Dreyleam'e ilk gittiği günden hatırladığı tek anı bu ormana ait değildi. Zihninin derinlerden bambaşka bir gücü barındırdığını biliyordu.

O gün, Mary ile Ağlayan Melekleri yendiğinde, onları kendi zihnine hapsetmişti. Kafasının içinde bir ordusu vardı. Saldırmak konusunda çekingen olmayacaktı.

ÖNCEKİ BÖLÜMLERDE; (FLASHBACK)

O an bir şey oldu. Meleklerin zihni kapanmamıştı ama başka bir şey olmuştu. Zihinleri değişiyordu sanki. Mary'e baktı. O da hissetmişti. Kapıya yaklaştılar. Mary gardiyana başıyla işaret verince kapılar ardına kadar açıldı. Karşılarında Melekler yerine bir toz yığını duruyordu. Spark kafası karışmış şekilde Mary'e dönünce onun da kafasının karıştığını anladı. Ama bir fikri var gibiydi.

-Onların zihnini değiştirdin. Formunu değiştirdin .Onları zihninde bir zindana kapatıp, köle haline getirdin.

-Nasıl yani? Ne demek bu?

-Artık bir ordun var demek. İstediğin zaman yanına çağırabileceğin, gölgelerden gelecek bir ordun.

FLASHBACK SONU

Tek problem orduyu nasıl çağıracağını bilmiyordu. Zihninin derinlerine gitmek için konsantre olurken birden kendini yerde buldu.

-Sana bir rüya yaşatacağım. Ya da bir kabus.

Dylan odaklanmasına izin vermiyordu. Düştüğü yer bir ağacın tam altıydı. Ağacın gövdesinin kemik pürüzsüzlüğünü hissediyordu. Saçlarına akan kan, saçının yapış yapış olmasına neden oluyordu. Dylan elinden tutup onu ayağa kaldırdı.

-HADİ! SALDIR!

Dylan'ın gözlerindeki alevlerin sıcaklığını hissedebiliyordu. Ses tonu yükseldiğinde, ağaçların kan akışı hızlanmış, ağaçların tepesindeki hareler hızla dönmeye başlamıştı.

Spark derin bir nefes aldı. Bunu yaptığı an burnuna dolan kan kokusundan iğrenmesi gerektiğini düşündü. Ama itiraf etmek gerekirse, hoşuna gitmişti.

Zihnindeki kafesi kırmadan önce, Dylan'ın biraz geri çekilmesini sağlamalıydı.

Düşüncelerini odaklamak adına, Anna'ya odaklandı. Kaybın getirdiği öfkeyi damarlarında dolaşan somut bir şeymiş gibi hissediyordu. Dylan'a acıyı yollamak istedi. Hissettiği acıyı, hüznü aradı zihninde. Ancak öfke o kadar büyümüştü ki, başka bir duyguyu bulamıyordu. Öfkeden başka bir duygu bulamayınca öfkeyi kılıçtan keskin bir silah gibi kullanmaya karar verdi.

Öfkenin dönüştüğü silahlar, nefretle birleşti. Gözlerini açıp tüm zehirli oklarını Dylan'a yolladı. Dylan'ın zihninden herhangi bir direnme bekledi. Ancak Dylan tüm gardını indirmişti. Gözleri kapalı bir halde, hoşnut bir biçimde gülümsüyordu.

-Mazoşist misin?

Alaycı ya da şakacı bir hale bürünmek istemese de, bu soruyu sorma isteğine karşı koyamamıştı Spark. Tehditkâr bakışları yerine samimi ses tonuna büründü Dylan. Onun da bunu beklemediği aşikârdı.

-Bugüne kadar sadist olduğumu düşünmüştüm.

Ses tonu gittikçe kısılsa da, Dylan'ın samimiyetini kaybetmediğini gördü.

-Zihninden gelen saldırılar canımı yakmıyor. Sanırım beynimin yanlış bölgesine sinyal veriyorlar.

Spark sormak istese de kendini tuttu. Cevaptan hoşlanmayacağını düşünüyordu. Ama bu durumda saldırmaya da devam etmesi zararına olurdu. Dylan'a zarar vermediği ortadaydı. Teslim olmuş bir ses tonuyla Dylan'a doğru fısıldar gibi konuştu.

-Yap.

Göz göze geldiler. Bu savaştan ikisinden biri galip çıkacaktı ve Spark beyhude bir çaba harcamayacaktı.

Dylan hafifçe sırıttı.

-Nasıl?

Spark şaşkınlıkla ağzından çıkanlara hâkim olamadı.

-Bilmiyor musun?

-Yapamam.

Öfke tekrar derecesini arttırırken, Spark yapabileceği tek şeyi yaptı. İğneleyici ses tonuyla;

-Annayı nasıl öldürdüysen, öyle yap!

-Nasıl yaptığımı bilmiyorum.

Spark beklemediği cevaplar karşısında şaşırmaya devam ediyordu.

-Ne demek bilmiyorum.

-Sadece oldu. Ben bir şey yapmadım.

-Ya Luke? Onu da mı bilerek yapmadın?

-Ona hiçbir şey yapmadım.

-Ama sen... Sen demiştin ki!

-Demiştim ki; Luke'u öldürdüm. Evet ona saldırdım ama yapabildiğim tek şey, zihnin kopmasını sağlamak oldu. Zihni fazla güçlüydü.

Spark sinirlendi.

-Sen yalan söylüyorsun!

-Neden söyleyeyim? Luke'un zihni benim zihnimi yıllarca baskı altında tuttu. Sence onu nasıl yenebilirim?

-Neden öldürdüm dedin o zaman?

Omuz silkti.

-Mary için. Ben daha bebekken bana sadece ilgi gösterenin o olduğunu biliyordum. Herkes benden kurtulmaya çalışıyordu. Eğer benden tamamen nefret etmezse, zihni koruma haline geçmezdi. (duraksadı.) Ona da zarar verebilirdim.

Spark düşüncelerinin karışmasını engellemeye çalıştı.

-Sen Anna'yı öldürdün.

-Sadece onu kurtarmak istedim!

Ses tonu bağırma düzeyine ulaştı, alaycılık göz yaşlarıyla birlikte sesine karıştı.

-Neyden? Yaşamaktan mı?

-Kendimden! Sen bana her saldırdığında içimdeki karanlığı zincirlemeye çalışıyordum. Bastırılmış zihnini serbest bırakırsam, güçleri ona saldırmama engel olur, diye düşündüm. Öyle de oldu. Yılanları ona saldırırken zihnine müdahale edemedim, kurtaramadım.

-Sen... Onu kurtarmaya mı çalışıyordun?

-Evet! İçimdeki karanlığı hissedebiliyorum. Ve saldırma isteğimi tamamen kontrol edemiyorum ama karanlık ruhum, yıllardır baskı altındaydı. Çıkar çıkmaz her tarafa saldırdı. Şimdiyse zayıflıyor. Baskı altına almak daha kolay.

Spark ne düşüneceğini bilemez halde geri geri ilerledi. Eline damlayan kanı görünce tekrar ona baktı.

-Burası neresi?

-Karanlık ruhumu bastırmaya çalışmam, karanlığı sevmediğim anlamına gelmez. Buranın güzelliği dehşet verici. Benim içimdeki her şeyin...

-yansıması gibi.

Dylan başını sağladı. Spark'ın cümlesini tamamlama nedeni aynı hisleri paylaşıyor olmalarıydı. Karanlık ve ölümden zevk alıyordu. Ama bu etrafındakilerin ölmesini istediği anlamına gelmiyordu.

Spark zihnindeki zincirlerin kırıldığını hissetti. Kendini çaresiz, pes etmiş ve karışık hissetmesi Ağlayan Melek ordusunun serbest kalmasına neden olmuştu. Gölgelerin içinden gelen Ağlayan Melekler artık ağlayan meleğe benzemiyorlardı.

Simsiyah birer insan silüetini andıran şekillerindeki renk uyumunu bozan tek şey gözleriydi. Zaman Lordu olmanın getirdiği sarı yaşam ışığı gözlerinde birer ateş böceği gibi parlıyordu.

Spark saldırı emrini vermedi.

Ama gölgeler Dylan'a saldırdı. Spark durmalarını istese de durmadılar. Köle zihinler, ormanın verdiği canlılık haliyle kendi iradelerini kazanmıştı. Çünkü bu ormanda ağaçlar bile canlıydı.

Dylan içgüdüsel bir biçimde ona yönelen eli tuttu. Sonra elini Gölge Melek'in göğsüne sokup, sarı bir ışık kümesini çıkardı. Gölge Melek geldiği gibi gölgeye karışıp yok oldu.

Spark Dylan'ın yanına gitti. Elindeki ışık kümesini aldı. Kümeye odaklandı. Gözlerini kapatıp, gölgelerden çıkmaya devam eden tüm Gölge Melekler'i içine çekti.

Hepsi Spark'ın zihnindeki yerini alırken, kazanmış oldukları canlılıktan olsa gerek, Spark hepsini kontrol altına alamayacağını fark etti. Kafesin tamamen dolduğunu fark etmişti. Çünkü girmesini emrettiği Gölge Melekler'in her deneyişinde nefesinin kesildiğini hissedebiliyordu.

İçine girenlerin dışında, diğerleri saldırmaya devam etti. Dylan başka bir Gölge Melek'in ışığını söndürdüğünde bu kez ışığa kendi odaklandı. Kalan tüm Gölge Melekleri içine aldığında, Sparkla göz göze geldiler. Düşmanken müttefik haline gelmişlerdi.

Spark ve Dylan birbirleriyle ne yapacaklarını düşünürken, ağaçlardan birinin dibine oturdular. En başta Spark'ın saçlarını mahveden kan, şimdi ikisi oturduğunda onların tam tepesinde akmayı durduruyordu.

-Ordu ha?

-Artık senin de ordun.

Kararsızlığın getirdiği sessizlik boşluğu doldurmadan konuşacak hiçbir şey bulamıyorlardı.

-Saçlarım mahvoldu. Şimdi neden akmıyorlar?

-Buranın sahibi benim, bana saldırmaz.

-Ama şu an bana da saldırmıyor.

-Ben istemedim.

Tekrar sessizlik yükselirken, Dylan ayağa kalktı.

-Gel de, saçlarını temizleyelim.

Biraz evvel birbirlerine meydan okusalar da, Spark şu an şüphe duymadan peşinden gidiyordu.

Kan ve karanlığın sona erdiği yerde, temizlik ve berraklığın son raddesine ulaştığı bir nehir akıyordu. Nehrin dibi sanki bulut gibi gözüküyordu. Bulutun üzerinden akan nehrin yardımıyla saçlarındaki tüm kanlardan kurtulduğunda içtenlikle konuştu.

-Buranın gerçek olmasını isterdim.

-Kısmen gerçek.

-Nasıl yani?

-Dreyleam'in prensi olarak, gezegenin uydularından biri benim. Doğuştan sahip olduğum için kontrol edemezler. Üstelik hayal kurduğum ya da rüyaya daldığımda bu gezegenciğe varıyorum.

-Şu an gerçek bir yerde miyiz?

-Sadece bizim istediğimiz kadar gerçek. Benim iznim olmadan kimsenin adım atamayacağı ya da attığı adımı hatırlayamayacağı kadar gerçek.

Spark garip bir sevincin içini doldurduğunu hissetti.

-Beni öldürmeyi denemedin.

-Ne?

-Yapamam dedin ama öldürmeyi denemedin. Bilmiyorsun ama bu öğrenmeyeceğin anlamına gelmez.

-Denememi mi istiyorsun?

Spark kafasını salladı. Dylan onayladı. Gözlerini gözlerinden ayırmadan, zihnine saldırmayı denedi. Ama yapamadı. Spark birden huzur dolmuş hissetti.

Huzurun kaynağını fark edince;

-Beni rahatlatman değil, öldürmen gerekiyor.

-Sana yollayabildiğim tek şey bu. Saldırı için yaptığım şeyi yaptım. Ama olan bu.

-Birbirimizi öldüremiyoruz.

Gülüştüler. Geçirdikleri son saatlerde her şey öyle karışmıştı ki, bir sonraki an ne olabileceğini ikisi de tahmin edemezdi.

Dudakları buluştuğunda, dengelerini kaybedip nehre yuvarlandılar. Nehir akmayı bırakınca sadece bulut geride kaldı. Bulut yumuşacık bir yatağa dönüşürken, etrafları karardı ve ağaçların kan yaprakları perdeye dönüştü.

devam edecek...

N'oluyo ya dediğinizi duyar gibiyim sddsadsada Bunların hepsi büyük planın parçası. Takipte kalın, oy vermeyi ve yorum atmayı unutmayın! Hem daha çok karışacak ortalık gençler.
Bölümlerin oy ve görüntülenmesi çok düşük :(
Aslında şu gölge melekler için de gifim vardı ama maalesef tek gif ekleyebiliyoruz :(

Continue Reading

You'll Also Like

130K 11.9K 22
taehyung ve jungkook birbirlerinin yan komşularıydı. there is no other universe then, stay with me texting + instagram 03.02.24 This fiction is dedic...
6.4K 335 21
"Ver elini al ömrümü." "Ben kendimi bildim bileli seni sevdum." "Ben Nazar'ı seviyrım." İmkansızlıktan doğan bir aşk hikayesi...❤️ ⚠️UYARI⚠ Kitap aşı...
11.7M 574K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
1K 270 10
⛓* 𝖼𝗁𝖺𝗉𝗍𝖾𝗋 𝗼𝗻𝗲 ﹕𝖾𝗏𝖾𝗋𝗒𝗍𝗁𝗂𝗇𝗀 𝗮𝗯𝗼𝘂𝘁 𝖺𝗏𝖾𝗋𝖺!