Komutan | Texting

By bokunucikarmayeto

1.1M 52.6K 11.1K

Numara sallayıp, komutana denk getirmek mi? 07.12.2022 #beyza etiketinde 1.sıra 29.06.2023 #avukat etiketind... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
Grup
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
Shoplar
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.2
4.3
4.4
4.5
4.6
4.8
4.9
5.0

4.7

7.8K 500 244
By bokunucikarmayeto

Medya: Özgür

Bu bölümde ithalik yazıyla yazdığım hiçbir cümleyi unutmayınız lütfen.

Birkaç saniye sonra fark ettiğim şey, hemen yan tarafımdaki arabanın Özgür'ün arabası olduğuydu.

Ben dikkatle onun arabasına bakarken, göz göze geldik. Hayır, ağlamayacaktım. Gözüm bile dolmayacaktı. Emindim.

Ona öylesine boş bakıyordum ki, sanki bir yabancıya bakıyordum.

Sahi, o artık tanıdık mıydı? Onu tanıyabilir miydim? Bakışları bile bir yabancıya aitti sanki.

Ona olan bakışlarımda hiçbir duygu yoktu. Bundan sonra benden hiçbir duygu kırıntısı beklemesindi zaten.

Kızgın değildim, kırgın değildim, üzgün, sinirli, hiçbiri değildim. Hiçbir şey hissetmiyordum. Duygularım bir anda yok olmuş gibiydi. Onun yüzündendi. Her şeyin suçlusu o'ydu.

O bana anlamadığım bir şekilde bakıyordu. Pişman mıydı, değil miydi bilmiyordum. Gerçi pişman olsa da bu saatten sonra benim için hiçbir şey değişmezdi. 

Arkadan gelen korna sesiyle irkilip önüme döndüm. Yeşil ışık yanmıştı.

Arabamı haraket ettirirken Özgür hâlâ bekliyordu. Onun arkasındaki arabalarda korna çalıyordu ama pek umurundaymış gibi değildi.

Özgür'ün arkasındaki arabadan dört kişinin indiğini gördüm. Erkeklerdi ve belalı tiplere benziyorlardı. Kavga çıkartmak için indiklerine emindim.

Durup durmamak arasında kaldım. Tam duracaktım ki son anda onun buna değmeyeceğine kanaat getirdim. Ne yaparsa yapsındı.

Eğerki kavga çıkarsa dayak yiyeceğini düşünüyordum. Asker olması bir şey değiştirmezdi. Çok dalgındı, yoldan geçen herhangi birinden bile dayak yiyebilecek durumdaydı. Adamlarda yapılı olduklarından Özgür'ün işi zordu.

Arabayı biraz daha hızlandırdım. Hemen ordan uzaklaşmam gerekiyormuş gibi geliyordu. Hiçbir şey hissetmediğimi savunsam bile kalbim sıkışıyordu.

Çalıştığım yere varınca ilk uğradığım yer tuvalet olmuştu.

Birkaç saat sonra

Arabayı sürerken kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Öğlen birkaç kez kusmuştum midem çok bulanıyordu.

Saat akşam 7 sularıydı. Eve varmak üzereydim. Hava esiyordu, açık olan camdan içeriye rüzgar vuruyor, saçlarımı uçuşturuyordu.

Muğla çok güzeldi fakat onsuz çekilmiyordu. Muğla onsuz güzel değildi.

Eve vardığımda arabayı park edip indim. Apartmandan içeriye girip evimin olduğu kata çıktım. Kapıyı çaldığımda, açan kişi babam olmuştu.

Gülümseyerek "Hoş geldin kızım," dediğinde bende gülümsemek için kendimi zorladım.

"Hoş buldum," dedim. Ayakkabılarımı çıkartıp içeriye girdiğimde kapının yanındaki valizi ve iki çantayı gördüm.

"Baba bu ne?" diye sorduğumda babam sanki bunu sormamı bekliyormuş gibi direkt cevapladı beni.

"Maalesef Eskişehir'e geri dönüyoruz. Kafede bir problem çıkmış, halletmemiz lazım."

Babam emekli olduktan sonra annem ve babam ufak bir kafe açmışlardı. Ondan bahsediyordu.

"Önemli bir şey mi?" diye sordum. Babam olumsuz anlamda kafasını salladı.

"Çok önemli bir şey değil ama gitmemiz gerekiyor. Seni de bu hâlde bırakmak hiç içimden gelmiyor ama yapacak bir şey yok kızım."

Sadece "Öyle düşünmeyin, sorun yok." dedim ve içeriye geçtim.

Sinan benim geldiğimi görünce ayağa kalktı ve yanıma gelip sarıldı.

"Ağlama tamam mı?" dedi direkt.

Ağlamazdım. Ağlamak bile gelmiyordu içimden artık.

Kafamı salladım belli belirsiz. Hemen gideceğe benziyorlardı. Hande ve Ayberk koltukta oturuyorlardı. Onlar birkaç gün daha burdaydı anladığım kadarıyla.

"Şimdi mi gidiyorsunuz?" diye sordum Sinan'a.

"Evet, annem son kontolleri yapıyor her şeyi aldığımıza emin olmak için."

Birkaç dakika sonra annem de hazırdı ve onları yolcu etmek kalmıştı.

Gitmelerini istemiyordum ama mızmızlanıp çocuklukta yapmayacaktım.

Babama sıkıca sarıldım. O da aynı şekilde bana karşılık verdi. Sıkı sıkıya sarıldık ve o an fark ettim. Benim birine sarılmaya çok ihtiyacım vardı.

Babamla birkaç saniye sonra ayrıldık ve anneme sarıldım. Onunla olan sarılmamız daha kısa sürdü. Son olarak Sinan'a sarıldım.

Kafamı Sinan'ın göğsüne koyup "Yaramazlık yapma, üzme annemleri," dedim.

Güldü. "Çocuk muyum ben abla?"

Poposuna vurdum yavaşca. "Benim için hâlâ çocuksun."

Ben kenara çekildim. Ayberk ve Hande de ailemle vedalaştıktan sonra annemler gitti.

Onlarla en azından aşşağıya inmeyi istesemde reddetmişlerdi.

Oturma odasına geçtik. Üçümüz kalmıştık koskoca evde.

Telefonumu uzun süredir kontol etmediğimi fark edip açtım.

Mesaj uygulamasına girdim. Beklediğim kişiden mesaj gelmediğini gördüğümde diğer mesaj atan kişileri umursamayıp uygulamadan çıktım. İnstagrama girdim bu sefer. Ordan da birkaç kişiden mesaj gelmişti ama ondan hiçbir şekilde mesaj yoktu.

Gerçekten yazma ihtimalini düşünmem bile aptallıktı.

Gözüm onu ilk defa öptüğüm köşeye kaydı. Ona ilk defa 'seni seviyorum' dediğim köşeye.

Bana vatanımsın demişti. İnsan vatanını sevmeyi bırakır mıydı hiç? Özgür daha vatanım dediği insanı bile sevmeyi beceremiyordu.

Gözümün dolduğunı hissettiğimde kafamı iki yana sallayıp ayağa kalktım. Ağlamayacaktım.

Birden ayağa kalkınca Hande ve Ayberk'in bakışları bana döndü.

"Biraz uzanacağım."

Bir şey demelerini beklemedem oturma odasından çıktım ve odama geçtim.

Yatağa uzandım ve gözlerimi kapattım. Biraz uyusam iyi gelecekti.

Aynı günün gecesi, saat 11.00

Gelen bildirim sesleriyle gözlerim geceye açıldı. Birkaç saniye etrafıma baktım boş boş. Ardından yastığımın altındaki telefonumu aldım ve gelen bildirime baktım.

Özgür'dendi.

Güldüm. Rüyadaydım büyük ihtimalle.

Özgür: Evin önündeyim

Özgür: Kapıyı açar mısın

Birkaç kez gözümü ovuşturdum. Yetmedi kendimi cimcikledim.

Yok, cidden rüyada değildim.

Tereddüt etmeden yatağımdan kalktım ve odamdan sessiz bir şekilde çıktım. O bana geldiğinde ben onu hiçbir zaman itmemiştim. İtemezdim de zaten, gücüm yetmezdi.

Bu enayilikten başka bir şey değildi, biliyordum.

Işıklar kapalıydı ama yine de oturma odasını kontol ettim. Ayberk uyuyordu. Hande diğer odadaydı.

Benden asla beklenmeyecek kadar sakindim. Sahi, neden bu kadar sakindim?

Gidip Özgür'ün dediği gibi kapıyı açtım. Karanlıkta yüzünü göremesem de karşımda uzun ve yapılı vücudu duruyordu.

Yorgun duruyordu. Onu bu şekilde görmek içimde bir şeyler koparttı sanki.

Bir şey demedim, kapıyı açık bıraktım ve odama geçtim geri. Arkamdan gelen kapı sesi ve adım seslerini duyabiliyordum.

Odamın ışığını açtım ve yatağıma büyük bir sakinlikle oturdum. Birkaç saniye sonra o da geldi.

Işıktan dolayı fark ettiğim yüzündeki yaralar midemin kasılmasına sebep oldu. Çok kötü dayak yemişti.

İsterse onları dövebilirdi biliyordum fakat dövmemişti. Belki de kendini cezalandırma şekli buydu.

Kendini cezalandırırken bile benim canımı acıtmayı başarabiliyordu.

Yanıma gelip oturdu.

Birkaç dakika boyunca ikimiz de konuşmadık. Yüzündeki yaraları iyice inceledim bu sürede. Kesik nefes alışlarından karnına da darbe aldığı belli oluyordu.

Çok canı acımış mıydı acaba.

Ben canının ne kadar acıdığını düşünürken o cebinden sigara pakedini çıkarttı. Dudaklarına zehirden bir dal yerleştirdi ve ucunu tutuşturdu.

Özür dileyecek miydi çok merak ediyordum. Dilese de affetmezdim zaten ama yine de o özüre ihtiyacım vardı.

Sigarası bitince ikincisini yaktı, üçüncüsünü yaktı sonra da. Üçüncü sigaranın ucunu tutuştururken amacı sanki sigarayı yakmak değil de, kendini yakmaktı.

Üçüncü sigarası da bitince dördüncüye geçeceğini düşündüm ama bunu yapmadı. Bunun yerine derin bir nefes aldı. İnlediğinde elimi sıktım. Nefes alırken bile canı acıyordu.

"Özür dilerim," dedi. Gözleri dolmuştu. "Aptallık yaptım, sana patlamamalıydım, salak kafam bir türlü sakinleşemedi, özür dilerim. Sadece mutlu olmamı istiyordun."

Sesini bir gün duymamıştım yalnızca ama çok özlemiştim. Sanki asırlardır duymuyordum sesini.

Konuşmadım. Ne olacaktı benim onun karşısında sürekli susmalarım?

"Beyza affet beni lütfen. Susma Beyza, bir şey söyle" dediğinde artık ağlıyordu. Anlamıştı, onu çok zor affedeciğimi, belki de affetmeyeceğimi.

Elini uzattı, yanağıma koymak için. Engellemedim onu ama bakışlarımda herhangi bir duygu kırıntısı olmadığınanda emindim. Kendimi salmamak için zor duruyordum.

Onun karşısında güçsüz olmamam lazımdı. O gittikten sonra ağlayabilirdim. Onun önünde olmazdı.

Ama o ağlıyordu. İçi gidiyormuş gibi ağlıyordu hem de.

Kafamı nazikçe kendine çevirdi. Yanağımı okşayarak, "Affet beni, nolur affet." diyordu. Sesi fazla çıkmaya başlayınca "Sus, uyanacaklar" diye onu uyardım.

Gülümsedi. "Tamam, ben susarım yeterki sen konuş." dedi.

"Özgür benim seni affetmeme gerek yok, ben sana kırgın değilim ki."

Kafasını iki yana salladı. "Hayır kırgınsın, bilirim ben seni, tanırım. Kırgınsın bana."

Sanki böyle konuşmamı istemiyormuş gibi dudağını büktü. Ağlaması hızlanmıştı. Boynunda bile gözyaşlarından oluşan çizgiler vardı, burnunun ucu kızarmıştı.

"Değilim Özgür, ben sana kızgın da kırgın da değilim. Hani Cemal Süreya der ya; 'Sana kızgın değilim, kırgın değilim, dargın değilim. Kısacası artık ben sana hiçbir şey değilim.' Aynen öyle Özgür, ben sana hiçbir şey değilim."

Gözlerine acı yerleşti. Gözlerindeki acıyı kalbimde hissedebiliyordum. Canım acıyordu ama ağlayamıyordum, bağıramıyordum, haykıramıyordum.

"Deme öyle, kurban olayım deme," diye fısıldadı acıyla.

Hunharca ağlıyordu. Elini kaldırdı ve işaret parmağını dudağıma koydu. Sus, konuşma dermiş gibi.

Sanki daha fazla dik durmaya gücü yokmuşcasına başını kucağıma koydu. Ne yapacağımı şaşırdım.

Özgür ilk defa benim dizlerimde, benim için ağlıyordu.

"Affet beni," dedi tekrar. Kaçıncı kez demişti bilmiyordum. Onun gibi ben de yine tekrarladım. "Keşke yapmasaydın."

Keşkeler yoruyordu.

Bunların böyle olması benim bile canımı acıtıyor :(

Bu arada Beyza'nın bu kadar abartması normal çünkü bunu ilk kez yaşamıyor. Daha önce de yaşadı ve artık üçüncü kez yaşamak istemiyor, korkuyor. Verdiği tepkiler gayet normal bu yüzden.

Kendinize iyi bakın 💗

İnstagram: hasan.bunlar.ciddimi

Continue Reading

You'll Also Like

253K 26 1
"Peki en sevdiğin renk ne Şervano?" Gökyüzüne bakıyordu bende ona. Onu izlemek gökyüzünü izlemekten daha cazip geliyordu bana. "Firuze. " " Efendim...
317K 17.1K 42
Siz: Selamünaleyküm beyefendi Hayırlı Doktor Kısmet: Aleykümselam, kimsiniz? Siz: Teravihte annenizin numaranızı verip, doktor oğlum diye övdüğü kişi...
3.7M 64.9K 20
[Bir ömür uçsam ufkun ötesine, Bazen yalnız bazen birlikte] *Olamayan Hayalin Karekteri bu kitap senin için. "Aynı yeryüzünde değil,aynı gökyüzündeyi...
494K 5.2K 31
"Bu saatten sonra yer mekan fark etmez yüzbaşım." Yetişkin içerik !