Ruh Yangını

By ouroboros_y

3.8K 335 53

Güzel adamlar güzel severdi. ~ "Ruhumun yangını, en güzel yangınım. Bir kere göreyim yüzünü.." Bana en güze... More

TANITIM
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40

13

75 8 0
By ouroboros_y

Yaşlı Amca - Sanki Yapamadım

Ayliz

"Hadi gidiyoruz."

Komik adam. Gideceğimi mi düşünüyordu? Bu sefer onun istediği şeyi yapmayacaktım.

"Odamdan çık."

Sinirle kaşlarını çattı. Zaten zoruma giden buydu. Her şeyime kaşlarını çatıp kızıyordu. Hep bağırıyordu. Böyle adamları sevmezdim ben.

Kararsızca kapıyı kapatıp odanın içine doğru birkaç adım attı.

"Neden boş yere zorluk çıkartıyorsun?"

Zorluk çıkaran ben değildim. Ama o bunu anlamamakta ısrarcıydı sanırım.

"Bir şey yaptığım yok. Evimde uyumak istiyorum. Çok istiyorsan kapıda bekleyerek de koruyabilirsin."

Ses tonumun bu kadar soğuk çıkması beni de şaşırtmıştı. Çok şaşırmasa da benden böyle bir kararlılık beklemiyordu sanırım.

"O adamı o evde yakalayacağım."

Ne evmiş ya! Evini seveyim senin adam.

"Sana bol şans. Ben gelmiyorum. Şimdi odadan çık, uyumaya çalışıyorum burada."

"Bak anlamıyorsun, sana ihtiyacım var."

"Gider misin başımdan? Uykum kaçacak."

Hayvan herif. Sabah kimse değilsin dedikten sonra ihtiyacım var diyordu. Düşüncesiz!

Sıkıntıyla bir nefes verip yatağıma doğru birkaç adım daha attı. Kararsız ifadesi hâlâ yerini koruyordu.

"Zorla götürmek istemiyorum seni. İnat etme."

Yatakta oturur pozisyonda durduğum için sırtım giderek ağırmaya başlamıştı.

"Gelmek istemiyorum."

İstemsizce kırgın çıkan sesimle yüzümü buruşturdum. Hayır bunu istemiyordum. Neden kırılmıştım ki zaten? Of off..

Kararsızdı. Birkaç kere ağzını konuşmak için aralayıp vazgeçti. Odamda bir ileri bir geri gidiyordu. Karşımda durduğunda gözlerini gözlerime dikti.

"Özür dilerim. Bazen kendimi kontrol edemiyorum. Daha dikkatli olacağım bu birkaç günde."

Öylesine söylenmiş özrünü kabul edecektim. Çünkü bu adam ruhsuzun tekiydi. Sadece ikna olmam için samimiyetsiz samimiyetsiz bir özür dilemişti.

Umarım bu günler çabuk geçer de bundan kurtulurdum. İçimdeki ince sızıyla birlikte yataktan kalktım.

Ona bakmadan çalışma masama doğru ilerleyip gerekli olan birkaç şeyi sırt çantama koydum. Anatomi kitabını da alıp yatağımın yanındaki telefonuma ilerledim.

Telefonumu da aldıktan sonra her şeyim tamamdı. Kafamı kaldırmadan odadan çıktım. Arkamdan onun da çıktığını işittim.

Salonda oturan kardeşim ve arkadaşımla kısaca vedalaşıp çıktım. Canım çok sıkkındı ve tek istediğim uyumaktı.

Kapıya çıktığımda üzerime hırkamı alıp ayakkabılarımı giydim. O da arkamdan çıkarken Beste bizi yolcu edip kapıyı kapatmıştı.

Sokağa çıktığımda Baran ve Yiğit'i gördüm. Göz göze geldiğim Baran tedirgin bir şekilde suratıma baktı.

Umursamayıp bir baş selamı verdikten sonra Atlas'ın olduğunu bildiğim siyah lüks araca ilerledim.

Kapıları açtığında arka koltuğa geçip kemerimi taktıktan sonra kulaklığımı çıkardım.

Arabayı çalıştırmayıp bana baktığını gördüğümde başımı ne var anlamında salladım.

"İstediğin şarkı varsa açayım."

"Yok."

Garip karşılasa da önüne dönüp arabayı çalıştırdı.

Sevdiğim bir grubun şarkısı çalınca istemsizce gülümsedim. İyi ki şarkılar vardı.

Kafamı cama yaslayıp güzel şeyler düşünmek için gözlerimi kapattım.

Bir sabah uyandım yoktun, arandım yoktun, hâlâ bulamıyorum..

Bu şarkı gerçekten çok güzeldi.

~

Uyuduğum koltukta rahatsızca kıpırdandım. Cidden neden böyle sertti? Tutulan belimle kaşlarım çatıldı. Daha güneş doğmamıştı.

Kafamı kaldırıp ona baktığımda karşımdaki koltukta oturmuş, düşünceli düşünceli karşısına bakarken gözlerinin kapandığını gördüm. Çok yoruluyor olmalıydı.

Hayır bugün ona bir iyilik yapmayacaktım. Ben ne kadar iyi davransam da bana hak etmediğim şekilde kötü davranıyordu.

Bu eve de takmıştı manyak. İlla burada o adamı yakalamak istiyordu. Sebebini sorsam da söylememişti.

Kapının çalınmasıyla yerimde sıçradım. Saat gecenin bilmem kaçıydı. Bu kimdi?

Atlas'a fırsat bırakmadan ben ayaklandım. Kapıya yaklaşıp delikten baktığımda gördüğüm yüzle afalladım. Bu o yakışıklı adam Mert'ti.

Kiliti açıp kapıyı araladıktan sonra gülümseyen adama hafifçe gülümsemiştim. Atlas beni arkasına alıp kapının önüne geçtiğinde adamın yüzünü göremiyordum.

"Rahatsız ettiğim için kusura bakmayın. Benim kahvem bitmiş, sizde varsa biraz alabilir miyim? Bu saatte açık market olduğundan çok emin değilim."

"Vardı sanırım içeride bir bakayım."

Atlas aramızdan çekilirken adamla tek kalmıştık.

"Gerçekten kusura bakmayın karşı komşuya geleyim dedim direkt."

"Sorun yok uyumamıştık zaten."

Hafifçe gülümseyip susmuştu. Gerçekten çok hoş bir adamdı. Sessiz sakin biriydi ve bu özelliği benim için paha biçilemezdi.

Ben babam gibi olmayan adamları seviyordum. Bana bağırmayan, kızmayan adamları. Bana gülümseyen adamlar benim için hep çok mükemmel olmuşlardır.

Gerçekten gülümseyip gülmeyi bilen adamlardan bahsediyorum, güzel adamlardan.

Kendi kendime düşüncelere dalmışken arkamdan gelen Atlas'la birlikte kenara çekildim.

Kahveyi verdikten sonra homurdanıp kapıyı kapattı.

Bende yeniden koltuğuma geçtim. Erken uyanmam gerekiyordu ve bugün uykum mahfolmuştu.

Kendimi koltuğa bırakıp gözlerimi yumdum. Birkaç huzur verici hayal kurup uykuya dalmayı bekledim.

~

Sabah uyandığımda her yerim tutulmuştu. Cidden eziyetti.

Kalkıp hızlıca hazırlandıktan sonra kahvaltı yapıp evden çıkmıştık. Hastaneye giderken de tek kelime etmemiştik.

Böylesi daha iyiydi en azından canımı sıkmıyordu. Onun yüzünden şu birkaç günde yaşlanmıştım.

Arabayı hastanenin bashçesinde durdurduğunda kemeri açıp arabadan indim. Hastaneye girdiğimde arabayı çalıştırıp gitti.

"Ayliz! Günaydın."

Neşeyle konuşan Uraz'a döndü bakışlarım. Bu adam similasyonun hatası gibi neden hep mutluydu.

'Ölmeyi bile beceremiyorum Ayliz.. Deniyorum olmuyor. O kadar beceriksizim ki."

Aklıma dolan anılarla içim yandı. Uraz çok kötü zamanlardan geçmişti. Ve şimdi iyileşmişti.

Yanıma vardığında günaydın faslını bitirip yukarıya çıkmıştık. Bugün o kadar da yoğun geçmeyecekti sanırım.

Bugün genel olarak doktorların ayak işlerini yaptığım bir gün olacaktı sanırım.

Dinlenmek için kendimi odaya zor atmıştım. Bugünün yoğun geçmeyeceğini düşünen beynimi de seveyim!

Odanın kapısını kapatıp koltuğa geçmiştim. Yokluğunu çabuk fark etmezlerdi umarım. Hepsinin gözüne batıyordum bugün, tabii Uraz dün biraz kayırdı ya beni hemen kinlendiler.

Sıkıntıyla oflayıp avucumun içiyle alnıma vurdum. Başım çatlıyordu. Dün uykumu alamamıştım. Telefonum çalınca bizimkilerin grup araması olduğunu gördüm. Görüntülü arıyorlardı.

Kendimi düzeltip aramayı cevapladım.

"Ayliz bu Baran mahalledekilere yavşıyor. Onu buradan aldırmazsanız kavga çıkarırım!"

"Baran öyle biri değil Beste yalan söyleme!"

"Ya gerçekten ya. Yan apartmandaki teyze sabahtan beri onun dibinde! Yani o teyzenin dibinde.."

Buğlem gülerken ben sadece sabır diliyordum. Bizi bu hale getiriyorsa kim bilir Baran'a neler yapıyordur bu kız?

"Beste karışma adama. İstediğini yapar, işine bak sen. Tanımasam kıskanıyor diyeceğim."

Buğlem'in konuşmasıyla birlikte kafamda bir şeyler yandı. Lan! Kıskanıyor. Oha, Beste Baran'ı yaşlı bir kadından kıskanıyordu.

"Ne kıskanacağım be! Ben kapatıyorum ders çalışacağım."

Sinirden kızarıp telefonu kapattı. Sinirden miydi orası da şüpheliydi..

Buğlem de halimi hatrımı sorduktan sonra Uraz içeriye girince susmuştu. Farkındaydı Uraz'ın ilgisinin. Aptal olsa bile o bakışların aşk dolu olduğunu anlardı.

Uraz beni çağırınca Buğlem'le vedalaşıp telefonu kapattım. Birlikte odadan çıkıp polikliniklerden acil kısmına geçtik. Sanırım bir kaza olmuştu.

Ortalık biraz karıştığı için direkt arkası dönük oturan ve kolu kanayan adama yöneldik. Yanına vardığımızda o adamın Mert olduğunu gördüm.

Kolu kötü görünüyordu. Giydiği siyah gömlek kan lekeleriyle parlıyordu. Kaşının kenarından da kan sızıyodu.

Uraz adamın gömleğini keserken - dikiş atarken engel olmaması için - bende pansuman malzemelerini ayarlayıp karşısına geçtim.

Canı gerçekten çok yanıyor olmalıydı. Rengi sararmıştı.

"Kolunun durumuna bizden önce kimse bakmadı mı?"

"Hayır,diğerleriyle ilgileniyorlardı."

"Tamam anladım. Ayliz sen onunla röntgen çektirmeye git pansumandan sonra. Beyin tomografisi de istiyorum. Kafasını çarpmış sanırım."

"Tamamdır Uraz."

Mert'e döndüğümde yüzümü inceliyordu. Boğazımı temizleyip elime pamuğu aldım.

"Doktorsun demek. Sana yakışan bir meslek."

"Tam doktor sayılmam. Daha mezun olmadım."

"Tahmin etmiştim. Küçük görünüyorsun."

"Senin mesleğin ne?"

"Mimarım."

"Çok güzel bir meslek. Senin de mesleğin sana yakışıyor."

Gerçekten öyleydi. Bu duruşa, bu konuşmaya ve bu tarza mimarlık yakışırdı.

Adamın elleri çok güzeldi. Adam genel olarak ortalamanın çok çok üstünde özelliklere sahipti.

"Yaranı temizledikten sonra röntgene gireceksin. Sonra da diğer kontrollerini yapalım."

Kafasını salladı onaylarcasına.

"Nerelerde ağrın var? Başın dönüyor mu? Ya da sersemlemiş hissediyor musun?"

"Sanırım önemli bir şeyim yok. Sadece kolum ve biraz da başım ağrıyor."

"Öyle görünüyor. Yine de her önlemi alalım."

Tentürdiyot ve bezle yarasını temizledikten sonra yarayı kapatıp ayaklandım.

"Kolunda cam parçası olma ihtimali var mı? Kaza nasıl gerçekleşti?"

"Birkaç cam parçası olabilir. Kafamı korumak için kolumu önüne koymuştum. Direksiyon hakimiyetini kaybetti arkadaşım. "

"Durumu kötü olan var mıydı?"

"Sanırım diğer arabadan birinin durumu ağırdı. Pek bilmiyorum."

"Anladım.. Biz gidelim."

İçime bir sıkıntı düşmüştü. Hızlıca bugünü bitirmek istiyordum.

~

Birkaç saat sonra Mert'in tüm işlemleri bitmişti. Genel olarak kazazedeler iyi durumdaydı.

Dikişleri atıldıktan sonra dinlenmeden çıkmak istemişti Mert. Bende taburcu işlemlerini bitirip onu göndermiştim.

Gün boyunca ne Atlas ne de başkası sinirlerimi bozmuştu. Bu iyi bir şeydi.

Tüm işim bittikten sonra doldurmam gereken dosyaları doldurup üzerimi değiştirmeye gittim.

Üzerimi değiştirmeye gittiğimde dolabımın önündeyken içeri dedikodu yaparak giren kızların konuştukları dikkatimi çekti.

"Cidden çok yakışıklı. Kimi bekliyor ki?"

"Çok havalıydı! Zengin birine benziyordu."

Beni görünce susup dolaplarına ilerlediler. Kimden bahsediyorlardı? Zengin birileri varsa evlenebilirdim.

Evet liseden beri zengin koca arıyordum. Ne yapayım ben de o zamanlarda kendimden umudu kestiğim için zengin kocaya yönelmiştim.

Şimdiyse alışkanlıktı işte, zengin koca istiyorum.

Kendi kendime gülüp kafamı iki yana salladım. İyice salaklaşmıştım.

Giyindikten sonra çantamı konrtol edip dışarıya çıktım.

Kapıda bekleyen Atlas'ı görünce ona doğru yürüdüm. Bahçede onu izleyenleri görmemiş gibi yaparak arka koltuğa geçerek arabaya bindim. Bunun neyini izliyorlarsa!

O da fazla beklemeyip arabaya bindiğinde benim gibi kemerini takmıştı. Benimle konuşmak için arkasına doğru hafifçe döndü.

"Dinlemek istediğin bir şey yok mu?"

"Yok."

Pişman mıydı o? Sanki biraz öyleydi. Ama biraz pişman olması önemli değildi. Düzgün bir şekilde özür dilediğinde ona bende iyi davranırdım.

Önüne dönüp arabayı çalıştırdı.

~

Neredeyse yarım saattir yoldaydık ve eve gitmiyorduk. Farklı yollara girmişti. Ne olduğunu sormak istesem de sormadım. İlla söyleyecekti.

Tenha yollara sürdüğünde biraz tedirgin olmuştum.

"Ne yapıyorsun sen? Nereye gidiyoruz?"

"Bir yere uğrayacağım."

"Şehir dışına doğru sürüyorsun?"

"Şehrin dışında bir yere uğrayacağım."

"Benden izin bile almadın. Gelmek istemiyorum ben!"

"Tek kalmanı istemedim."

"Benim bir evim var zaten. Tek kalmazdım."

"Bu konuları defalarca konuştuk, yoruldum artık. Yanımda olman gerekiyor."

"Sapık değilsin değil mi?"

Ani bir frenle arabayı durdurdu.

"Değilim. Sana zarar vermek gibi bir niyetim de yok. Korkma."

"Korkmuyorum zaten."

Korkuyordum. Nedense her erkek her şeyi yapabilir gibime geliyordu.

"Bir evim var, biraz uzakta. Oradan birkaç dosya almam gerek. Yerini kimse bilmiyor. Şu anda Emir bizi takip etmiyor. Seni başka bir arabada sanıyor."

"Nasıl kandırdın adamı?"

"Kolay olmadı ama en sonunda kandı."

"Nereden para getiriyorsun? Askerler bu kadar kazanmıyor diye biliyorum. İki evin var, iki araban var."

"Başka gelirlerim var. İki evim yok. O kaldığımız ev başkasının. Araba almayı seviyorum."

"Vay be insanlar sevdiği için araba alıyor.."

Kendi kendime mırıldanmamı duymamıştı. Ben babama bir araba almak için dört yıl boyunca burslarımı biriktirmiştim. Yine de öyle lüks bir araba alamamıştım. Ama babam çok sevinmişti.

Şimdiyse paramı ev almak için biriktiriyordum. Kaldığımız evde güzeldi ama daha büyük bir eve ihtiyacımız vardı.

Aldığım burslarda öyle az değildi. İyi bir üniversitede tıp okuduğum için fazlasıyla para geliyordu.

Bunları düşünmeyi bir kenara bırakıp camdan arkama doğru baktım. Yolda bizden başka kimse görünmüyordu.

Arabayı boş yol olduğu için biraz daha hızlı kullanmaya başladı. 

Bir süre daha boş boş yolu izledim. Hâlâ görünürde ev falan yoktu. Bu adam benle o evde yaşamak zorunda olmadığı zamanlarda her gün bu yolu çekiyor muydu?

Uzun yolları severdim ama sevdiğim insanlarla olduğumda. Şimdiyse güzel değildi ve sıkılmıştım.

Başka bir yola saptığında daha dar ve toprak bir yolda ilerlemeye başladık.

Biraz ileride görünen evi gördüğümde şaşkınlıkla bakakaldım. Bu yere nasıl böyle güzel bir ev yapabilmişti?

Bahçeli iki katlı eve yaklaştığımızda hızını azalttı. Bahçeye girdiğimizde arabayı durdurdu.

İnip etrafıma bakındım. Gerçekten çok güzeldi. Ama bir insan neden dağ başına böyle bir ev yapardı?

Bahçedeki salıncak ve çardağa takıldı gözlerim. Çardağı büyük ihtimalle kendisi yapmıştı. Kenardaki çiçeklere yaklaştım.

Solmuyorlar mıydı? Çeşit çeşit, renk renk çiçek vardı. Normalde kitaplarımın arasında çiçek kurutmayı çok severdim ama Atlas'ın tepkisinden korktuğum için çiçek koparmadım.

Evet yanlış bir davranıştı çiçekleri koparmak ama küçüklüğümden bu yana tüm kuruttuğum çiçekleri saklamıştım.

Evin rengi açık maviydi. Gökyüzündeymiş gibi hissettiriyordu bu yer.

Atlas kapıya doğru ilerlerken bende peşine takıldım. Kapıyı açtıktan sonra içeri girmeden önce parmak izini okuttu.
Bu eve gittikçe aşık oluyordum. Çok havalıydı be!

İçeri girdiğimizde arkamdan kapıyı kapattım. Ayakkabılarımızı çıkarıp terlik giydik. Böyle olması daha iyiydi benim için. O ayakkabının altına neler neler değiyordur şimdi? Ne gerek var evi kirletmeye?

Merdivenlere ilerlediğinde bende alt katı inceliyordum.

"Biraz takıl burada. Gelirim hemen."

"Hıhıı.."

Gördüğüm şeyle gözlerim kocaman açıldı. Orada tüm duvarı kaplayan bir kitaplık vardı!

Bu adam kitap okumaya vakit bulabiliyor muydu? Acaba birkaç tanesini okumak için istesem verir miydi?

Kitaplara baktığımda bazılarının ilk baskı olduğunu gördüm. Çok değerli kitaplar vardı burada. Gözüme çarpan kitabı aldım. Son zamanlarda okuduğum kitaptı.

İçine baktığımda işaretlenmiş birkaç yer vardı. Cümlelerin altlarını çizmemişti. Kağıtlar ve çiçekler yerleştirmişti.

Ve bazı sayfalarda şarkılar vardı. Kesinlikle ondan beklediğim bir şey değildi. Kitap okuduğunu düşünmüyordum bile. Beni oldukça şaşırtmıştı.

Kitabı yerine bırakıp bir koltuğa geçtim. Onunla aramı iyi tutup kitaplarından faydalanmalıydım.

Televizyonun yanındaki filmleri görünce yerimden kalkıp oraya ilerledim. Genel olarak vurdulu kırdılı filmler vardı. Birkaç komedi ve bir iki tane de romantizm konulu film vardı aralarında.

Adım seslerini işittiğimde baktığım filmleri düzeltip az önce oturduğum koltuğa yöneldim.

"Beğendiğin bir şeyler varsa izleyebilirsin."

"Burada mı kalacağız?"

"İşim biraz uzun sürebilir. Çalışma odasında olacağım. Canın sıkılırsa kitapta okuyabilirsin."

"Ben kitapları yarım bırakmayı sevmiyorum ama."

Yalan. Yarım bıraktığım bir sürü kitap olmuştu bugüne kadar. Sadece yanımda götürmeme izin vermesi için söylemiştim.

"Diğer eve götürebiliriz."

"Tamam o zaman. Bakınırım birazdan."

"Açsan dolapta bir şeyler olacaktı."

"Sen aç değil misin?"

"İşim bitince yerim."

"İyi. Ben bir şeyler yiyeyim."

Başını sallayıp yukarı çıktı.

Kim temizliyordu bu evi ya? Çok temizdi. Ayrıca yemekleri ne zamandan kalmıştı acaba? Yenirdi ya.

Mutfağa ilerleyip buzdolabını açtım.

Saklama kaplarına ve üzerindeki notlara takıldı gözlerim.

Hepsinin üzerinde notlar vardı. Dün ve bugün yapılmıştı yemekler.

Kesinlikle başka biri gelip evi temizledikten sonra yemek yapıyordu. Başka bir açıklaması yoktu. Dün yaptığı yemekler bugün yaptığı yemeklerden daha güzel olduğu için dünün tarihi yazan bir saklama kabını aldım. İçinde sarma vardı.

Dolabı kapatıp elimi yıkadıktan sonra kabı açıp bir tanesini ağzıma attım. Çok güzel olmuştu. Sarmayla birlikte masaya oturdum. Dolabın üstündeki not kağıdını fark ettim.

Yağız oğlum misafirinin ne sevdiğini bilmiyordum. İnşallah beğenir.

Annesinin öldüğünü biliyordum. Teyzesi, halası veya manevi olarak yakın olduğu biri miydi acaba?

Sarmalardan yedikten sonra kalanı dolaba bıraktım. Elimi yıkayıp çekmecelere bakındım.

Mısırı bulduğumda biraz patlatmak için tencere ve yağı çıkardım. Tuz kavanozunu da bulduktan sonra işim tamamdı. Mısırları patlattıktan sonra yerime geçip romantik komedi bir film seçip taktım.

Film başlayınca dikkatimi filme verdim.

~

Tepemde biri mırıldanıyordu ve sesi acayip güzeldi. Uykum ağır bastığı için gözlerimi açamadım. Tanıdık bir şarkıydı ama şu an çıkaramıyordum.

Salonda dolanıp şarkıyı mırıldanmaya devam etti. Adım seslerinden uzaklaştığını anlamıştım. Hâlâ sesi geliyordu. Sesiyle daha çok mayışmıştım. Atlas'ın sesi çok güzeldi.

Sanki senin gözlerin maskesiydi herkesin
Gece misali süzülür unut beni der gibi.
Ama ben unutamadım
Sanki ben yapamadım...

Kafamın altındaki yastığın düzeltilmesi ve üzerime atılan örtüyle kendimi tamamen uykuya bırakmıştım.

...

Oy vermeyi unutmayın..

Continue Reading

You'll Also Like

286K 18.7K 22
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
34.4K 2.3K 46
Artık Olya Ateş ve Azad Ateş'in hikayesi sona erdi. Şimdi sırada Aymira Ateş ve Olaz Ateş'in hikayesi başlıyor.
29.9K 2.6K 41
wooyoung:sevmiyor ki artık beni. texting/düzyazı
2.5M 81.9K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...