UFAKLIK | Daddy Issues ✓

By -Kirilmisbirkalp

2.3M 98.3K 31.8K

Motor yarışlarının gözde ismi olan Demir Atasoy, yıllardır kendisine platonik olan genç kız ile talihsiz bir... More

TEASER I 🐻
TEASER II 🐻
1. DEMİR ATASOY
2. YARIŞ
3. HER ŞEYİN BAŞLADIĞI GECE
4. AMANSIZ İDDİA
5. PANSUMAN
6. GÜZEL GÖZLÜ KIZ DEMEK
7. HIÇKIRIKLAR
8. ŞÜPHELİ YARA
9. İLK TEMAS
10. DÖVÜŞ
11. KELEBEK ETKİSİ
12. VE KELEBEKLER ÖLÜR
13. DÜŞ KIRIĞI
14. KIVILCIMLAR
15. HESAPLAŞMA
16. KALPLİ ŞEKER 🍭
17. KARMA
18. BİR UMUTTUR SEVMEK
19. ERKEĞİN GÖZYAŞLARI
20. YAKICI ATEŞ
21. ATEŞİN KORLARI
22. KETENPERE
23. KENAN ATASOY
24. GEÇMİŞİN ACI DOLU PENÇELERİ
25. ISLAK BEDENLERİN ŞARKISI
CAST 🐻
26. KOR ATEŞİN KIVILCIMLARI
27. NEZARETHANE
28. UFAKLIK NEREYE İSTERSE
29. LUNAPARK
30. SOKAK ÇOCUKLARI
31. BERABER UYUMALIYIZ
32. AŞKIN SAÇTIĞI KIVILCIMLAR
33. YENİ EV
34. KURŞUN
35. ONA TUTUNMAK
36. KAYIP GİDEN ÖZGÜRLÜK
37. YAŞLI ADAM
38. SORGU
39. KASET
40. BEN VE SEVGİLİM
41. ECELİN
42. TUTKU VE ŞEHVET (+18)
43. BENİM İÇİN DÖVÜŞ
44. ÖLÜMCÜL KARAR
45. ÖLÜMCÜL DÖVÜŞ
46. UÇURUMUN KIYISI
47. İNTİKAM ATEŞİ
48. BENDEN NEDEN SAKLADIN?
49. MELİS & ATAKAN
50. AŞKIN VERDİĞİ MUTLULUK
51. ŞEHVETKAR DAVET (+18)
52. NUR & CENGİZ
53. İKİGAİ
AÇIKLAMA (2023)
54. NUR & CENGİZ
55. PASTA🍰
56. KÜLE DÖNMÜŞ HAYALLER
57. HER BİTİŞ BİR BİTİŞTİR
58. HAYAT HIRSIZLARI
59. BİR TUTAM MUCİZE
60. YENİ BAŞLANGIÇLAR
🐻
61. GÖNÜL SALINCAĞI
62. NUR & CENGİZ
63. KIZ KIZA
64. FUTBOL MAÇI
65. NUR & CENGİZ
💌
66. EN MUTLU GÜN 💌
67. JAGUAR VE PANTER (+18)
68. BAYRAM ÖNCESİ 🍭
69. TRABZON MASALI ☘️
70. TRABZON KABUSU🍃
71. AYI KABUSU 🧸
73. KÜÇÜK MUCİZE
74. TALİHSİZ DÜĞÜN
75. GÜVENLİ KOLLAR
76. NUR & CENGİZ
77. MELİS & ATAKAN
78. YENİ BAHARLAR
79. AL YANAKLI PAPATYA
80. VEDA
🤍♾️
1 MİLYON - Özel Bölüm

72. ÇİÇEK AÇAN PAPATYA

8.7K 473 248
By -Kirilmisbirkalp

Buradan minnoş okuyucularıma sesleniyorum; lütfen artık Atakan her küçük şey dediğinde senin şeyin küçük demeyin. Yazıktır çocuğun şeyi küçüle küçüle kalmadı lvşğsjnfüslşdğmxöflbk

Neyse başlıyoruz, oy ve yorumlarınızı bekliyorum! Muuah!

🌼

İnsan hayatında kaç kez kocasının güzel yüzünü inceleyip huzura kapıldığı an ayı kapanına düşerdi ki! Üzerimizde öyle bir şanssızlık vardı ki; neredeyse üç gündür azrail gibi peşimizde dolaşıyordu. Önce Tolga salağı, sonra ayı kabusu, sonra kaybolmamız derken; şimdi de kapana düşmüştük!

Ayı bile bu çukura dikkatsizliği yüzünden düşmezdi herhalde. "Gerçekten ayı kadar olamadık!" diye söylendim, bana bakan kocama.

Başını iki yana sallayıp güldü. "Aklımı başımdan almasaydın kapanı fark edebilme ihtimalimiz vardı."  

Sözleri içimi kelebeklendirirken gözlerimi kıstım. "Ne yaptım Demir'im ben?"

Derin bir iç çekti. "Ne yapmadın ki?" dediğinde dudaklarıma bakan gözleri yüzünden gözlerimi kaçırıp yerdeki sopayı aldım elime.

"Nasıl çıkacağız buradan!?" Çukurun duvarlarına vurdum art arda. "Of! Bugünlerde biz de bir şanssızlık var gerçekten de!" Aklıma gelen şeyle Demir'e döndüm. "Ya Demir, eve döndüğümüzde bir hocaya falan mı gitsek? Okuyup üflese bizi."

Demir sesli bir kahkaha attığında, "Saçmalama karıcığım." dedi yok artık der gibi. "Bizim işimiz hocalık değil," imalı bir şekilde göz kırptı. "Sevişsek düzeliriz diye düşünüyorum."

Dudaklarımı yalayıp güldüğümde ona arkamı döndüm. "Karadeniz'e gelmeden önce üç gün boyunca sevişen biz değilmişiz gibi konuşuyorsun kocacığım."

Demir yanıma gelip sırtıma sarıldı. "Bu bana yetmedi karıcığım." Çenesini omzuma koyup yanağımı öptüğünde huzurla gözlerimi kapadım. "Seni her saniye öpmek istiyorum Efnan'ım, her saniye sevmek, her saniye gözlerine bakmak istiyorum. Bu yaşamakla eş değer benim için."

Elimdeki sopayı atıp ona döndüm. Kollarımı boynuna dolayıp "O halde bir an önce odamıza dönmeliyiz." dedim, arsız bir sırıtışla. Demir'in kaşları istekle havalanırken parmaklarını saçlarıma dolayıp parmağına doladığı saç tutamını burnuna doğru götürdü.

"Nasıl bu kadar güzel kokabiliyorsun?"

"Gece sefası çiçeği." dedim, gülerken. "Senin kokundan sonra en sevdiğim."

"Hayır," dedi başını boynuma gömüp içine derin bir nefes çekerken. "Tenin, kendine has olan o kokun; ömür boyu oksijen niyetine koklayacağım kadar güzel kokuyorsun."

Hafifçe güldüm sözlerine. Elimin birini ensesine götürüp okşarken "Sen-" demeye kalmadan duyduğum kurt uluma sesiyle birlikte Demir'e öyle bir sarıldım ki, neredeyse kucağına atlamış kadar oldum.

"Sakin ol karıcığım." Demir sesli bir kahkaha attığında gözlerimi kaldırıp havaya baktım, hava kararmıştı. "Cengiz ulumuştur." dedi rahatça. "Sen neden hemen korkuyorsun güzelim her şeyden? Yanında kocam var senin, sakin ol."

Başımı geriye çekip yüzüne baktım. "Kocam kurtla, ayıyla vs atacak herhalde!" Demir daha da güldüğünde o güzel gülüşü karşısında ben de tebessüm edemeden duramadım. "Cengiz bile dövüşemedi ayıyla, biz nasıl dövüşeceğiz?"

Demir gözlerini kısıp "Ben senin için çift başlı yılanı keserim lan." dediğinde gözlerim kocaman açıldı.

"Ne! Yılan mı?" Gözlerimi etrafta gezdirirken daha da sokuldum ona. "Karadeniz'de yılan da mı var?" Kalp atışlarım kendini kaybetmiş gibi hızlanırken Demir'in şaşkın gözlerine baktım. "Hem de iki başlı!"

Gülerek başını salladı. "Eh, iki başlı olmasa da var yılan."

Sırtındaki elimi yumruk yapıp karın boşluğuna geçirdim. "Ne diye korkutuyorsun beni ya!"

Yanaklarını şişirip acıyla inlediğinde bile gülüyordu. "Bugünlerde çok tatlı geliyorsun gözüme." dedi, karnını tutup doğrulurken. "Yerim seni he."

Güldüm bu sözlerine. "Yesene." 

"Hmm..." dedi dudaklarını yalayarak. "Orman fantesizi, severim."

"Acaba ne zaman sevmeye başladın!" deyip bir kez daha vurdum ona. "Ormanda fanteziler yaşayacak kadar kimlerle yattın acaba!"

"Yuh!" dedi acıyla inlerken. "Şaka yaptım karıcığım ya!" Tam vurduğuma pişman olacakken, "Aslında fena olmazdı." deyip gülmesiyle bir yumruk daha savurdum ki, kolumu tutup beni kendine çekti. "Eli de amma ağır güzel karımın." Dudaklarını dudaklarıma bastırıp geri çekildi. "Ormanda kimseyle yatmadım ben, ilkim sen olacaksın."

Alt dudağımı dişleyerek güldüm. Kulağına doğru yaklaştığımda, "Avucunu yalarsın." deyip geri çekildim ve aynı onun gibi gülmeye başladım. Tam o sırada ikinci kez uluyan bir değil, birkaç tane kurt sesiyle birlikte yeniden Demir'in kucağına atlamam bir oldu.

"Avucumu değilde," dedi keyifli kahakahasının arasından.

"Şu an korkumdan yararlanıyorsun!" diye bağırdım ona.

Gülmeye devam ederken beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Tamam, sakin ol uzaktalar gelmezler buraya."

"Nereden biliyorsun!"

"Işığa gelmezler." dedi ve beni geri çekip, çıkardığı telefonunun fenerini yaktı. "Sen de aç." Hızlıca dediğini yapıp fenerimi açtım. Çukur az da olsa aydınlandığında Demir'in yüzünü görmek biraz da olsa rahatlatmıştı içimi. "Gel buraya." Endişemi anlamış olacak ki beni kollarıyla sıkıca sardı yeniden. "Seni kaldırsam kendini yukarı atabilir misin?"

Başımı göğsüne yaslayıp "Seni nasıl çıkaracağız?" diye sordum, endişeyle.

"Sen yukarı çıkıp odun toplayacaksın. Onları bana atarsan eğer, çıkarım ben buradan."

"Ben tek korkarım!" deyip yeniden sokuldum bedenine. "Ya ikimiz çıkarız ya da gitmem bir yere."

"Efnan'ım." dedi isyan eder gibi. "Hastasın zaten, daha fazla bu soğukta durmaman lazım, lütfen dediğimi yap." Başımı tereddütle iki yana salladığımda Demir ellerini yanaklarıma yerleştirdi. "Hadi güzelim, yapabilirsin sen, ben güveniyorum sana."

"Demir..."

"Demir! Efnan!" Duyduğumuz sesle birlikte konuşmayı bırakıp yukarıya baktık ikimizde. Bu Atakan'ın sesiydi.

"Atakan!" diye bağırdı Demir, gür sesiyle. "Buradayız!" Telefon ışıklarını yukarıya doğru tuttuğunda bize doğru gelen adım sesleri rahatlatmıştı beni.

Birkaç saniyenin ardından Atakan ve Melis çukura doğru eğildi. "Lan ne yapıyorsunuz orada!"

"Baktık burası güzel, düşelim dedik Atakan!" dedi Demir, sinirle. "Lan maytap mı geçiyorsun amına koyayım! Görmüyor musun kocaman kapan burası! Düştük işte!"

"Sanki hiç kapana düşmemişiz gibi!" diyen Atakan, sırt üstü yatıp elini Demir'e uzattı. "Tut elimi, çekeyim."

Demir beni öne doğru itti nazikçe. "Önce karımı çıkar." 

Atakan elini bu kez bana uzattı. "Gel buraya küçük şey."

"Omzuma çık." dedi Demir, eğildiğinde itiraz etmeden omzuna bindim. Hiç zorlanmadan kalkıp düşmemem için bacaklarımdan sararken Atakan'a doğru kaldırdı beni. "Dikkat et, düşerse sikerim belanı."

"Amma da kıymetli karın varmış." dedi Atakan, somurturken.

"Öyleyim." dediğimde ve Atakan'ın uzattığı ellerini tutup çektiğimde, o da beni tutuyordu. Yavaşça beni üste doğru çekmeye başladığında oldukça yakınımızda yankılanan köpek sesleriyle beraber Atakan değil beni çekmek; üstüne bir de Melis'le beraber yanımıza atlamıştı.

"Lan ne yapıyorsunuz!" diye bağırdım, Demir'in omzunda dengeyi son anda sağlarken.

"Köpeklerden çok korkarım!" dedi Melis, "hiçbir şeyden korkmam ama köpeklere fobim var!"

"Hay yapacağınız işin!" Demir beni nazikçe tutup omzundan indirdiğinde ve yere bıraktığında bu duruma güldüm kendi kendime.

"Bir de iyi yönünden bakalım. İkiydik, dört olduk." deyip daha fazla güldüm.

Melis de bana eşlik ederken, kalçası üstü düşen Atakan da alttan alttan gülüyordu. Bu duruma gülmeyen tek kişi Demir'di, çünkü hasta olduğumu ve bir an önce buradan çıkmam gerektiğini söylüyordu. Hasta değildim, yalnızca şu son birkaç gündür kendimi aşırı derecede tuhaf hissediyordum. Ama şu an gerçekten de iyiydim.

"Diğerleri nereye kayboldu sizce?" Atakan'ın sorusu karşısında diğerleri adına gerçekten de endişe duydum. Bu karanlıkta ormanda olmaları bir yana, Yağmur ve Berk'in beraber olma düşüncesi bile korkutuyordu beni.

"Hani şu korku filmlerinde canavarın yediği ilk çift varya," ağlayarak söze girdiğimde hepsi şaşkınca bana baktı. "İşte onlar Yağmur ve Berk'in vibeını veriyor bana! Allah bilir neredeler şimdi..."

Sesli bir kahkaha atarken "Sen iyice delirdin." dedi Atakan. "Tamam Karadeniz havası falan filan ama sana yaramadı be kızım! Resmen kafayı yedin, ota boka ağlıyorsun kaç gündür!"

Melis de kıkırdadı. "Vallahi haklı."

Demir beni kollarıyla sararken anlam veremiyor gibi gözlerini kıstı. Benim için gerçekten de endişeleniyordu ve haklıydı. Ben de kendim için endişelenmeye başlamıştım, çünkü ben asla sulu göz biri değildim. Canımı yakan şeyler dışında ota boka ağlayan bir kız hiç değildim. Atakan'ın dediği gibi resmen kafayı yiyordum!

Ama o benimle uğraşmasındı. "Şuna bir şey söyle." dedim Demir'in göğsüne sokulurken. "Bana deli diyor!"

Demir'in sessizce güldüğünü inip kalkan kaslı göğsünden anlıyordum ve bu beni sinirlendiriyordu. "Atakan'ın kendisi deli." dedi, ciddi olmaya çalıştığı sesiyle. "Uğraşmayın lan karımla!"

"Hay senin karını!" dedi Melis, sinirli değil de şaka yapar gibi söyledi bunu.

"Neredeler Allah bilir." Duyduğum Cengiz'in sesiyle beraber kocaman açıldı gözlerim. "Bırakalım ya ne arıyoruz? Hem bizim daha konuşacak şeylerimiz var. Bırak şimdi ablanı."

"Ablam ve en yakın arkadaşlarım kayıp Cengiz!" diyen Nur'un öfkeli sesini işittim. "Ve eniştelerim!" dedi ağlamaklı sesiyle. "Onları bulmadan şuradan şuraya gitmem!"

"Yağmur'lar konağa geçmiş." dediğini duydum Cengiz'in. Anlaşılan bu yüzden rahattı. "Siktir et diğerlerini-"

"Ulan kurt adam!" diye bağırdı Demir, çukurdan yukarıya doğru. Nur çığlık attığında seslice güldüm.

"Dost dediklerimiz kalleş çıktı." dedi Atakan da gülerken.

Melis de sessizce gülerken "Kurda kuzu emanet ettik anlaşılan!" dedi kinayeyle. "Baksana, kızı aldı ablasını siktir ediyor!"

"Abla!" Nur bağırarak çukura doğru eğildiğinde ışığı gözüme tuttuğu için gözlerimi kapadım. "Allah'a şükür!"

"Şu ışığı çek gözümden!"

"Ay dur," Nur ışığı çektiğinde Cengiz'in gülerek bize baktığını gördüm.

"Vallahi içimde kalır." dediğinde ne yaptığını anlayamadan telefonunu bize doğru tutup art arda resmimizi çekti. Sıra dışı kahkahasını attığında Nur da kıs kıs gülüyordu.

"Şuradan bir çıkayım," dedi Demir, sinirli sinirli. "Sikeceğim o ağzını."

"Aaa!" diyerek araya girdi Nur. "Evli barklı adamsın utanmıyor musun enişte benim kurduma yürümeye?" 

"Kurdum?" Melis'in kaşları havalandı.

Cengiz aşkla Nur'a bakarken "Ulan bizi çıkardıktan sonra sevişin!" diye yakındı Atakan. Melis ona bir tane geçirdiğinde Nur'un kızardığını görebiliyordum. Ben onun bu haline gülerken Cengiz eğilip elini uzattı. Demir beni yeniden omzuna aldığında Cengiz kolaylıkla tutup yukarıya çekti beni. Ben Nur'la sarılırken Melis'i de çıkardı, sonra Demir'i, en son da Atakan'ı çektiler ikisi.

"Hadi gidelim-" demeye kalmadan Demir Cengiz'i kapana itmişti. Cengiz kapana düştüğünde küfür ederek kalktı ayağa.

"Ulan sikik!"

"Vallahi içimde kalırdı." Demir telefonunu Cengiz'e tutup art arda resmini çektiğinde Atakan'la aynı anda sesli bir kahkaha attık. Cengiz de alttan alttan gülerken Demir telefonu cebine koyup, elini Cengiz'e uzattı. Cengiz, Demir'in elinden destek alarak oradan çıktığında ikisi yalandan bir sinirle omuzlarını birbirine vurdu.

(EfDem CenNur yalan. Tek gerçek aşk DemGiz jsgdksohcod)

"Gidelim." dediğimde Demir'in koluna girdim ardından hiç beklemeden Demir'in yönlendirdiği, kimsenin itiraz etmediği o yoldan yürümeye başladık.

❥❥

Sonunda ormandan çıkabildiğimizde Atakan Beyefendi de yolu görünce konağın yolunu hatırlayabilmişti. Yorgun argın konağa kadar debelene debelene yürümüştük. Sonunda konağa da vardığımızda evin önündeki kalabalığı gördüğümde endişeyle doldu içim. "Ne oluyor orada acaba?"

"Lan." Atakan telaşla ailesinin yanına koştuğunda biz de hemen peşinden koştuk.

"Uy!" Asiye babaanne bizi gördüğünde elindeki tüfeği attı yere. "Ha siz nereyesunuz! Aklum çiktu ula!" Atakan'ı çekip sıkıca sarıldığında ağlayan Yağmur da koşarak abisine sarılmıştı.

"İyi misunuz?" dedi yanımdaki Farah abla. Başımı salladığımda o da bana sarıldı. "Dedum size citmeyun diye! Ula dinlemeysunuz ki benu!"

"Ha bu somon kafali doğduğu yerde nasul kaybolayi!" Oktay abinin haklı isyanı karşısında mahçupca ona döndü Atakan.

"La kaç senedir gelmiyorum buraya amca da! Ne bileyim yolu kaybedeceğimi!"

"Keşke Kamil da sizunlen celseydi." dedi Farah abla.

"Aman," diye mırıldandı Cengiz. "Ormandan Katil olarak çıkmak istemezdim." dediğini kısık sesle söyledi, ama yanında olduğum için duyduğumda kocaman açılan gözlerimle ona baktım.

"Müsadenizle," dedi Demir, yanındaki Oktay abiye. "Karım hasta biraz, dinlenmesi lazım."

"Neyun var celun kizum?" Asiye babaanne telaşla sorduğunda, diğerleri de endişeyle bakıyordu bana.

"Pek anlayamadım," dedim dürüstçe. "Biraz tuhaf hissediyorum."

"Haçan odana cit sen, ben hemen saa şifalu bir bitki çayu cetireyum."

"Teşekkür ederim." dedim Farah ablaya. "Ama canım istemiyor." Farah abla anlayışla başını salladığında hepsine ithafen "iyi geceler," deyip elimi tutan Demir'in peşinden gitmeye başladım.

Odamıza girdiğimizde üzerimizdeki montları çıkardık önce. Sonra Demir beni sanki oyuncak bebeğiymişim gibi soydu ve duşa soktu. İkimiz ılık bir duşun ardından giyinip yatağımıza yerleşmiştik. Şimdi başım Demir'in göğsünde, bedenim kollarının arasında huzurla yatıyordum. 

"Yarın ilk iş hastaneye gideceğiz." dedi Demir, itiraz istemiyorum der gibi. "Seni böyle halsiz görmek canımı sıkmaya başladı."

"Aslında..."

Susmam için başımı göğsüne bastırıp "Uyu Efnan, uyu." dedi, itiraz etmeme izin vermeyip. "Eğer kötü hissedersen uyandır beni, gideriz hemen." 

Ona sokulup, "Hı hı." diye mırıldanırken, bir yandan da dediğini yapıp gözlerimi kapadım.

❥❥

Bir an için nefessiz kaldığımı hissettiğimde gözlerimi açtım birden. Sessizce öğürdüğümde Demir'i uyandırmadan kollarından kurtulup çıktım odadan. Koridorun sonundaki lavaboya koşup kendimi hızlıca içeriye attım. Birkaç dakika kustuğumda artık tüm vücudum titriyordu. Nefes nefese yüzümü yıkarken genizimin yangısı yüzünden gözlerimin de dolduğunu hissettim. Ne oluyordu bana böyle?

"Efnan?" Bu Farah ablanın sesiydi. "İyi misun cüzelüm? Tuvalete kalkaydum sen bendan önce koştun."

Kapıyı açtığımda, "iyiyim," dedim kusmaktan kısılan sesimle. "Midem bulandı birden."

Gözlerini kıstı. Beni dikkatle incelerken, "De bakayum baa, tam olarak neyun vardur senun?" diye sordu, kaşlarını kaldırıp. Bir an için yaşadıklarım gözümün önünden geçtiğinde hiç bir detay atlamadan anlattım ona. "Ula sen hamilesun!" dediğinde kocaman açılan gözlerimle başımı iki yana salladım.

"Daha neler abla!"

Yutkundu. Bana doğru eğilip "En son ne zaman birlukte oldiniz?" diye sordu, mahçupca.

"Bir hafta oldu." dediğimde yüzümün yandığını hissediyordum.

"Ondan once." dedi sorar gibi.

"Olduk." dediğimde şu an utançtan kulaklarım yanıyordu. "Ama nasıl olabilir ki? Ben ve hamilelik. Bence gerçekten de yanılıyorsun."

"Kiz pen iki tane doğurdim ne yanılmasu?" diye kızdı hemen. "Her hamila olduğumda yaşaduğum şeyleri yaşamişsun." Kaşlarım tedirgince havaya kalktığında gülümsedi. "Bunu öğrenmenun tek bir yoli var."

Endişeyle yutkunduğumda çekinerek yüzüne baktım. "Nedir o?"

❥❥

Tam olarak beş dakika önce Farah ablanın tarif ettiği şekilde hamilelik testi yapmıştım lavaboda. Şimdiyse ikimiz lavabonun önündeki uzun koltuğa oturmuş, masanın üstünde duran testin sonuç vermesini bekliyorduk. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki, bir an için patlayacağını hissettim.

"Hamile olmam için iki çizgi mi çıkıyor?" dedim merakla Farah ablaya bakarken.

"Hamuleysan çift, değilsan tek." diyerek yanıtladı beni. Sonra testi eline aldığında kocaman açılan gözleriyle teste baktı. "Çift!" Titreyen bedenim sağ olsun, öyle bir telaşa kapıldım ki, bir an için bayılacağımı hissettim. Kulaklarım uğulduyordu, duyduğum şeye inanmakta güçlük çekerken Farah abla testi gözümün önüne getirip gözüme soktu adeta. "Hamilesun!"

Kalp atışlarım kulağımda yankılanıyordu. "Bu... Bu... Bu şey yanlış olmasın?"

"Olmaz." dedi güven verici sesiyle. "Yüzda doksan doğru sonuç verey ama yina da emin olmak için kan testu vermen gerekir."

"Ne?" Yutkundum. "Ben..." Testi elime alıp baktığımda vücudumdaki tüm tüylerin kalktığını hissettim. "Hamile miyim ben?" Anne olmak... Düşüncesi bile o kadar güzeldi ki! Ama ben bununla nasıl başa çıkacağımı hesap edemiyordum...

"Hamilesun." dedi Farah abla, bana sarılırken. "Hayurlu olsun cüzelüm, Allah analu babalu büyütsun."

"Teşekkür ederim." Ağlamaya ne zaman başladığımı anlamadım, ama gözlerimden yaşlar akıyordu. "Gerçekten çok teşekkür ederim!"

"Kiz ne teşekkür edeysun?"

"Sen olmasan öğrenemezdim abla." Daha sıkı sarıldım ona. "İyi ki varsın!"

"Ula beni da ağlatacasun!" dedi geri çekilirken. "Bizum deli uşak bu haberi duyduğunda havalara uçacak!"

Güldüm kocaman. "Şimdilik aramızda kalabilir mi? Yani, ben Demir'e söyleyeceğim ama diğerleri bilmesin şimdilik."

"Nasul istersan." dedi gülerek. "Hadi cit odana, yarun da hastaneye gider kan testi verirsunuz."

"Tamam." Testi sıkı sıkı tutarken kalktım ayağa. "İyi geceler." Uzanıp Farah ablanın yanağını öptüğümde arkamdan gülümsüyordu.

❥❥

Ağlayarak odaya girdiğimde ve kapıyı kapadığımda yataktan kalkan Demir'i fark ettim. Testi arkama sakladığımda, "Efnan?" dedi endişeyle. "İyi misin? Bir şey mi oldu? Neden uyandırmadın beni? Bir yerin mi ağrıyor?" Ağlamam şiddetlenirken endişesi daha da büyüdü. "Söylesene, çıldıracağım bak!" Yanıma yaklaştığında buna izin vermeden testi kaldırıp ona doğru tuttum. Kocaman açılan gözleriyle teste bakıyordu.

"Hamileyim!" dedim, mutluluktan ağlarken.

Yutkundu. Gözlerini kapadı, yeniden açtı. Bir kez daha aynı şeyi yaptığında başını iki yana salladı ve dudakları bir parça açıldı. "Efnan?" dediğinde sesi inanamıyormuş gibiydi. "Sen..." Yanıma gelip testi elimden aldığında gözlerinin dolduğunu gördüm. "Ne?" Bana baktı. "Gerçek mi bu?" Gözlerimden yaşlar süzülürken art arda başımı salladım. Sıkıca ona sarıldığımda kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, nefes alışverişleri bile düzensizdi artık. "İnanamıyorum!" Kollarını sıkıca bana sardığında sesli bıraktı nefesini. "Allah'ım ne olur rüya olmasın!"

"Değil!" Geriye çekilip gözyaşlarımın arasından güldüm. "Hamileyim... Bizim bebeğimiz olacak Demir."

Onun da gözlerinden yaşlar akarken güldü birden. "Ben baba mı olacağım?" Hızlı hızlı nefes alırken, bir yandan da ağlarken gülüyordu. "Baba olacağım!"

Ellerimi yanaklarına yerleştirip, "Baba olacaksın." dedim fısıldar gibi. Gözünden akan gözyaşı koluma doğru süzüldü. "Ben de anne olacağım, onu hiç bırakmayacağım Demir. Ben bebeğimizi hiç bırakmayacağım."

"Bana hayatımda aldığım en güzel haberi verdin." dedi ve elimi tutup avucumu öptü. İkimiz de mutluluktan ağlarken alınlarımızı birbirine bastırıp güldük. "Bizim bebeğimiz olacak Efnan... Sana söz veriyorum; onun için elimden gelenin en iyisini, hatta daha fazlasını yapacağım. Ben çok iyi bir baba olacağım, söz veriyorum bebeğimizi hiç bırakmayacağım..."

❥❥

Yumuşacık oldum...

Sizce bebe kaç günlük, aylık?

Bu arada, Beyaz Şeytan kitabıma şans vermenizi İstiyorum. O kitaptan kesit bırakıyorum buraya.

"Ben her önüme gelene sıkmam yaratık," dedi, sanki zihnimi okuyormuş gibi. Bana bakıp gözlerini kıstı sinirle. "Senin aksine!" Gözlerimi sinirle başka yöne çevirirken üzerime doğru eğilip silahı bir kez daha  ateşledi. Ağırlığı beni ezerken çelik yeleğe ellerimi koyup itmeye çalıştım onu. Namlunun ucu bana dönerken "Bir kurşun da sen istemiyorsan rahat dur kadın!" dedi dişlerinin arasından.

"Seni öldüreceğim!" diye bağırdığımda koca beden silah sıkmakla meşguldü.

"Buradan senin de sağ çıkabileceğinden pek emin değilim açıkçası!" Bakışlarıyla koridoru işaret ettiğinde hafifçe kafamı çıkarıp baktım. Bize doğru gelen koruma ordusuyla resmen çığlık atacaktım ki beni omzumdan tutup geriye duvara çekti. "Eğer bizi vurmayacaksan yaşaman için bir şansın olur!" Abimle konuşmadan ölmeye niyetim yoktu. Hemen başımı salladım. Bir silah çıkarıp bana verdiğinde dizlerimin üzerinde dikleşip duvardan çıkarak korumanın birine ateşledim. Koruma bacağından vurulup yeri boyladığında hızla geri çekildim. "İyisin," dedi koca beden. "Ama öldüremiyorsun." 

Çıkıp silahı yeniden ateşlerken "Ben katil değilim!" diye bağırdım. Silahın biri bana doğru sıkıldığında beni hızlıca geriye çekmişti.

Alınlarımız birbirine değerken ikimiz de nefes nefeseydik. "Ama her an maktul olabilirsin." dedi ve benden uzaklaşıp silahını yeniden ateşledi.

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 66.2K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
15K 565 17
"Allah katında duadan daha değerli bir şey yoktur." (İbn-i Mace, "Dua", 1) ₪28.07.2017₪
4.2M 266K 45
Aylardır izlediği yayıncıya olan hislerinin arttığını düşünen İzem, artık onun dikkatini çekmek ister. Dağhan'a ilk mesajı değildi ama bu sefer onun...
Sadist By dogadeniiz1

General Fiction

1.1M 31.1K 32
Bedenimi acıdan titretirken , ruhumu binlerce parçaya bölebiliyordu .gözlerinde en ufak bir pişmanlık bile bulamazken acı çektirmekten zevk aldığı yü...