Kör Melodi

By Ruhumw

1.4K 686 331

[ Kitabın Şarkısı ~ Let Me Down Slowly ] Görme engelli bir kız. Hapisten yeni çıkmış intikam isteyen bir mahk... More

1. Bölüm - Başlangıç -
2.Bölüm - Katil -
3. Bölüm - Kolye -
4. Bölüm - Kaçış -
5.Bölüm - İtiraf -
7.Bölüm - Heyecan -

6.Bölüm - Çaba -

172 86 30
By Ruhumw

Merhaba, bugün biraz kötüydüm ama ona rağmen bu bölümü yazdım. Çünkü bu iyi geldi. Bu bölüme bir sınırlama koymuyorum ama oylar düşerse bir sınırlama koyabilirim. Sizden tek isteğim oy ve yorum atmanız. Şimdilik iyi günler :)


Yaralarımla yaralarıyla...

6.Bölüm


Vera'dan 1 Hafta Sonra :

Kalbim sıkışıyordu. Ruhum daralıyor, herşey anlamsız geliyordu. Hiçbir şey yapmayıp böyle oturarak zamanın geçmesini beklemek beni delirtiyordu. Yürüyemiyordum. İki ay daha bu alçı ayağımda kalacakmış. İki ay ne demek? İki ay yürüyememek ne demek ? Kalbime inecek. Ee tabi bunun haricinde başka ağrılarımda var. Çenem ağrıyor, karın kısmı ve belimde ağrıyor. Hergün bir tonla hap yutuyordum. Klinikte değildik. Artık eve dönebilmiştim. O gün Kara'yla konuştuğumuz o meseleden sonra Kara'nın bütün konusu ben ve hastalığım olmuştu. Benimle ilgileniyordu. Ama aramızda bir mesafe vardı. Bunu hissedebiliyordum. Eskiden benimle konuşurken ses tonunun derinlerinde hissettiğim o his şimdi yoktu. Resmen ona onu sevmediğimi söylemiştim. Kendimi aptal gibi hissediyordum. Ona öyle dediğim için it gibi pişmanım. O durumdayken nasıl dilimden çıktı bilmiyorum. Ama ona onu sevmediğimi söylemem onu yaralamıştı. Bunu farketmiştim. Evet, benimle ilgileniyordu. Ama onun haricinde bir sohbetimiz olmuyordu. Ne desem ne yapsam ' Tamam' diyordu. Hiç itiraz etmiyordu.

Ona birşey diyemiyordum. Onu sevmediğim söylemiştim ama tam olarak öyle değildi. Ama sevmiyorum da. Sadece ufak şeyler hissediyordum mesela onun adım seslerini duyduğumda kalbim bir anda yüz seksene fırlıyordu. Ondan korkuyormuydum? Yoksa seviyormuydum? Çok kararsızdım. Ama keşke ona öyle demeseydim. Öyle diyerek aramıza mesafe koymuş olmuştum. Ve bu mesafe hem gerçekleri hemde onu sevip yada sevmediğimi anlamama neden oluyordu. O mesafeleri benim geçmem gerekiyordu. Çünkü beyefendinin bir adım attığı yoktu.

Peki, bunu nasıl başaracaktım? Hiçbir fikrim yoktu. Ayrıyetende yanımda Nazlı da yoktu. Nazlının başını yakmıştım ama Kara'yla bu konuyu konuştuğumda onu yıllık izine gönderdiğini söylemişti. Doğru olabilirdi ama Nazlı'nın sesini duymadan rahat edemiyordum. Merak ettiğim o kadar şey vardı ki ama maalesef cevaplarına ulaşamıyordum.

Bütün düşüncelerden sıyrılarak. Derin bir nefes aldım ve yataktan doğrulmaya çalıştım. Ve becerdim de. Ayağında bir kütle yığını olunca herşey zorlaşıyordu. Bir anda kapıma doğru gelen ayak seslerini duymaya başladım. Kara olabilirdi. Onun ayak sesine benziyordu. Kalbim yavaş yavaş hızlanırken kapımın önünde durdu ve tıklattı. " Girebilirsin. " dediğimde odanın kapısının açılma sesi kulaklarıma doldu.

Okyanus kokusu burnuma dolmaya başlarken adım sesleri bana doğru geliyordu.

Yatağımın yanında bir ağırlık hissetiğimde o olduğunu anladım.

" Birşey mi oldu, Kara? " dedim.

" Yok, ilaç vaktin geldi onun için geldim. İyi misin? " dedi. Birtek onun için gel zaten.

" Evet, iyiyim. Ama canım çok sıkılıyor. Piyano çalabilme şansım varmı? " dedim.

" İlaçlarını iç. Sonra yardımcı olurum sana. " dediğinde " Tamam. " dedim. O ise yataktan kalktı. Çünkü hissettiğim o ağırlık gitmişti. Yürümeye başladı ve sanırsam bardağa su dolduruyordu çünkü bunun hışırtısı kulağıma doluyordu.

Biraz zaman geçtikten sonra onun varlığını yani başımda hissetim. Kokusunu artık tamamıyla burnuma doluyordu.

" Şimdi, Vera. Ağrı kesici ve vitamin hapını vereceğim. " dediğinde başımla onayladım.

" Avuçunu aç. " dediğinde sağ avuçumu açtım ve ellerimin içerisine iki tane hap koyduğunu hissetim. Sol elimi açtığımda ona ise su bardağını koymuştu. O koyarken ellerim onun ellerine değmişti. Kalbim yine hızlanmıştı. Ne oluyor bu kalbime zerre anlamış değildim. Ben bardağı tuttuğumda o da elini çekti.

İlk önce bir tane içtim ve suyu yudumladım. Sonra onu yuttuğumda ikincisini ağzımın içine attım ve suyumu yudumladım.

Ellerimin arasından bardağı aldı ve sehpanın üzerine koydu galiba. Sesi gelmişti.

" Piyano. " dedim. Onun cevap vermesini beklerken bedenimin sıkı kollarla yukarı doğru havalanmaya başladığında şaşkın bir nidaları " Ne yapıyorsun? " dedim. Ama cevap vermedi. Beni taşıyordu. Ellerimle omzundan tutunmaya başladım. Umarım düşmem diyordum içimden. Kafam göğsüne temas ederken o okyanus kokusunu yanlışlıkla içime çektim. Bu koku, güven veriyordu. O kadar çok şey anlatıyorduki ben sadece onu düşünmemek için çabaladım. O yürümeye başladı. Çünkü bende hafiften sarsılıyordum.

O beni yavaşça aşağı indirirken popomun tabure değmesiyle derin bir nefes aldım.

Ah gerçektende bu adam kalbimi delirtiyordu. Benim zaten kafam karışık siz neden bana böyle şeyler yapıp kafamı daha çok karıştırıyorsun? Demek istedim. Ama diyemedim. Beynim şoktan çıkarken kurumuş dudaklarımı yalayıp araladım.

" Teşekkür ederim. " dedim. İlk başta biraz heyecandan kekelemiştim. Umarım farketmemiştir.

Ellerim piyanonun düğmesini ararken buldum ve hafif bir kuvvetle baskı uyguladım. Ellerimi oradan çekip piyanonun 2l'lik ve 3'lik siyah çizgilerinin 3'lik olanından do notasına doğru götürdüm. Bu parça ince sesliydi ama ben pek ince sesli olsun istemiyordum. Oyüzden en sondan değilde ondan bir öncesinden başlamaya karar verdim.

" Kara, dinleyecek misin? " dedim.

" Hayır. Gitmem gerek. Belki daha sonra." dediğinde biraz şaşırdım. Beni ekiyor muydu? Evet evet, beni ekiyordu.

" Anladım. O zaman sana kolay gelsin. " dedim. Ben ne zaman piyano çalsam beni dinlerdi. Ona seni sevmiyorum demek ters köşe yapmıştı galiba. Tamam, o dinlemesede olur. Adım sesleri başladığında odadan dışarı doğru gittiğini anladım. Kendimi yine yanlız hissetmeye başladım. Onun soğukluğunu hissediyordum. Ve bu beni üşütüyordu. Haklıydı. Ben herşeyi kendi ellerimle yapmıştı. Sevmiyorum demiştim evden kaçmıştım. O ise bana ceza vermemiş, kızmamış, bağırıp çağırmamıştı. Keşke bağırıp kızsaydı. Böyle yapınca olmuyordu. Sanki hiçbir şey olmamış gibi davranması beni sinirlendiriyordu. İçini dökemiyordu, içini dökse o da rahatlayacak bende.

Bütün düşüncelerden uzaklaşarak ellerimle piyanonun tuşuna basmaya başladım. Ve sevdiğim bir parça olan 15. Lunayı çalmaya başladım.

Onu çalmaya başlarken göz kapaklarımı kapadım. Derin derin nefes alarmın sadece o melodiye odaklandım.

Ama lanet olsun aklımdan çıkmıyordu.

Melodiyi bitirene kadar aklımdan çıkarmaya çalıştım. Ama müzik bile iyileştirmiyordu. Müziğin her yarayı iyileştireceğini sanırdım. Ama sana rastladım, Kara. Sen iyileşmiyorsun...

Parça bittiğinde derin bir nefes alarak piyanodan ellerimi çektim. Göz kapaklarımı açtım.

Daha fazla çalmak istemiyordum. Uyumak, uyumak geçirirdi belki. Ama nasıl yürüyecektim hiçbir fikrim yoktu. Kara da gitmişti zaten tekrar mı çağırsam acaba diye düşünürken içimden bir ses boşver dedi. Piyanonun kenarından tutunarak ayağı kalkmaya başladım. Zarzor ayağa kalkarken bunu yapabilmiştim. Hadi, Vera. Yapabilirsin. Ayağa kalktığımda gülümsedim ve arkamı döndüm. Yavaş yavaş milim milim yürümeye başladım. Yürüyordum ama baya zordu. Derin bir nefes alarak bir adım daha attım ve birşeye değdim. Yataktı. Yataktan tutunurken yatağın üstüne çıkmaya başladım. Sol ayağımı kırdım ve sağ elimle sağ ayağımı çekmeye başladım. Eninde sonunda kafam yatağın başına deydiğinde, rahatladım. Ve uygun bir pozisyona gelerek gözlerimi kapadım.

Belim eninde sonunda yumuşak zeminle buluşmuştu.

Göz kapaklarımı kapadım ve uykuya dalmak için hayalimden birşeyler uydurmaya başladım. Kirpiklerim ağırlaşırken sadece uyumak istedim. Çünkü kalbim onu düşünmek istiyordum beynim ise uyumak. Ve ben uyumayı seçtim...

...

Bilincimin açılmasıyla göz kapaklarımı yavaşça araladım. Uyumak iyi gelmişti. Ama biraz fazla uyumuş olabilirim. Sıkılıyordum. Umarım ilaç vaktim gelmiştir dedim içimden. Biraz yataktan doğruldum.

Kapımın tıklatıldığında keşke başka birşey dileseydim dedim içimden. " Girebilirsin. " dedim içimden. Onun kapıyı açma sesi kulaklarıma doldu ve sonra yürüme sesleri de.

Yine yani başımda durdu.

" İlaç vaktin geldi. Ama ondan önce yemek yemen gerek. " dediğinde bir of çektim. Neden olduğunu bilmiyordum ama yemek yemek hiç istemiyordum.

" İstemiyorum. " dedim.

" Lafımı ikiletme, Vera. " dedi kızgın bir ses tonuyla. Onunla uğraşmak istemiyordum.

" Tamam. " dedim.

" Ağzını aç. " dedi.

" Kara ben çocuk değilim kendim yiyebilirim. " dedim.

" Tamam. " dediğinde küçük bir şoka girdim. İtiraz etsene. Bakın, hep böyle yapıyordu.

" Biraz yataktan doğrul. Yemeğini dizlerinin üstüne koyabileyim. " dediğinde yataktan biraz daha doğruldum. Üzerime lonualan tepsiyle hareket etmemeye çalıştım. Yüzümü biraz yemeğe yakınlaştırdım. Domates çorbası ve yanında ise galiba patatesli bişey vardı. Umarım o patatesli bir börektir.

Ellerim tepkinin üzerindeki kaşığı bulmaya çalışırken oldukça hassadım. Umarım elim çorbanın içine girmez. Bir anda onun ellerini sağ elimin üstünde hissetim. Kalbimin atışı yine fırlarken. Sertçe yutkundum. Elleri yine sımsıcaktı. Ellerimi tepsinin diğer tarafına doğru götürüyordu. Ellerimle metal kaşığı kavradım. Sonra ise ellerimi bıraktığında. Ben ise mırıldanır bir şekilde " Teşekkür ederim. " dedim.

Ben ilk önce çorbadan bir kaşık aldım. Tadı çok güzeldi, yumuşacaktı ve nedensizce tatlı gibi geliyordu. Bu hoşuma gitmişti. Ben hızlı hızlı çorbayı kaşıklamaya başladım.

Çorbanın artık sonuna geldiğimde ellerim diğer tabağın üstünde olan şeye gitti. Ellerimle kavradığım da bunun bir börek olduğunu anladım. Ve ağzıma götürüp bir ısırık aldım. Sonra ise su'dan bir yudum daha alarak yutkundum. Ben böreği yavaş yavaş yerken. Gerçekten tadı güzeldi. Bitmesin diye yavaş yavaş yiyordum. Eninde sonunda biten börekler içimden bir of çektim. Karnım doymuştu ama keşke bir tane daha olsa dedim içimden. Ellerimin arasında yine onun ellerini hissettim. Ellerinin arasında ıslak birşey vardı ve onunla ellerimi siliyordu.

" Ne yapıyorsun ? " dediğimde yine cevap vermedi. Galiba ellerimi siliyordu. Çünkü gerçekten ellerim börekten dolayı yağlanmıştı. Ellerimin üzerinden ellerini çektiğinde ona içimden teşekkür ettim ama bunu dile getirmedim.

" Şimdi ilacını içme zamanı. " dediğinde sağ avucumu açarak öne doğru uzattım. Avuçlarım içinde hissetiğim haplerin ilk önce birini attım ağzıma. Sonra suyumu yudumladım. Diğer hapide dudaklarımın arasından götürüp yuttum. Hemen sudan bir yudum aldım. İlaçlar bitmişti. Gidecek miydi?

Tepsiyi üzerimden aldı. Ve galiba yatağımın yani başına koydu.

Ayağa kalktığını anladım çünkü hışırtı sesini duydum. Gidiyordu. Hayır, gitmemeliydi. Sağ elimi sesin geldiği yöne doğru hızlı bir şekilde uzattıp onun kolunu tuttum. İsabet. Kolunu tutabilmiştim.

" Gitme. " dedim. Bunun üzerine onun varlığını yanımda hissettim. Yatağın üstüne oturmuştu.

" Ne istiyorsun? " dedi.

" Konuşalım, Kara. Böyle olmuyor. Biliyorum, bana kızgınsın. İçini dök. Bana istediğini söyleyebilirsin. Söz veriyorum birşey demeyeceğim. Ama böyle yapma, Kara. Aramıza mesafeler koyma. " dedim. Hangi cesaretle demiştim bilmiyordum ama kendimi tam ifade ettiğimi düşünüyordum.

" O mesafeleri sen koydun, Vera. " dedi.

" Özür dilerim, Kara. Ben oradayken öyle demek istememiştim. " dedim.

" Özür dileme! " dedi. Ses tonu hiddetliydi. Kızmıştı. Ama bu beni tedirgin etmişti. Çünkü onun ses tonunda öyle hisler barındırıyordu ki. Sevgi, öfke, kızgınlık, üzüntü belki daha fazlası.

" Hesap sorma, bana. Bunları yapan sensin, Vera. Ben değilim. " dedi.

" Biliyorum, Kara. Pişmanım. " dedim.

" Pişman değilsin, Vera. Bencilsin. " dediğinde duyduklarıma inanamadım. Onları bana demişti değilmi? Evet evet bana demişti. Duyduklarım omuzlarımda bir yük oluşturdu sanki. Kelimeleri bir ok kadar sivriydi. Hedef olanı, mahvediyordu.

" Bencilim. " dedim. İçini döksün. Demek istediklerini desin ben sadece kabulleneceğim. Belki de haklıydı. Belki de ben bir bencildim.

" Eğer pişmansan söyle bana! Seni seviyorum, Kara de. Diyebilirmisin ? " dedi.

Kelimeler boğazımda düğümlenirken hiçbir şey diyemedim. Demek istedim. Ama ne diyeceğimi bilemedim. Beni öyle bir kıstırmıştı ki. Seviyorum diyemem ama sevmiyorum da diyemem.

" Diyemezsin. " dediğinde hiddetle ayağa kalktı. Adım sesleri sert ve hızlı bir şekilde odanın kapısına doğru yürürken kapının küt diye kapanma sesi kulaklarıma doldu.

Toplamam gerekirken daha fazla dağıttım.

Mahvettim.

Kafamı geriye doğru attım.

" Yine mahvettin, Vera. " dedim kısık bir sesle. Uyumalıydım. Yine kafamı yastığa doğru uzattım. Eski pozisyonuma döndüm. Uyu, Vera. Uyu.

Göz kapaklarımı tekrar açtım.

Uyuyamıyorum.

Birgünde o kadar çok uyudum ki uyuyamıyorum. Ayrıyetende saatin 15.00'a yakın olduğunu düşünüyorum çünkü bu verdiği ilaç öğle ilacımdı.

Gece gelirmiydi?

Gelirdi. O benim sağlığıma dikkat ediyordu. Umarım gelir. Bilmiyorum ama onunla dürüst bir şekilde konuşacaktım. Yeri gelirse ' seviyorum ulan ' diyecektim. Evet, bir kıvılcım vardı. Ama bu kıvılcımı ateşe döndürmek onun ve benim işimdi.

Zaman geçmiyordu.

Ben ise sehpanın üzerine önceden koyduğum görme engelliler için yapılmış o kitabı bulmaya çalıştım. Ellerim sert kapaklı bir cisme deydiğinde onu kavrayıp iki elimin arasına aldım. Kitabımdı. Bu aslında İngilizce bir dille yazılmış bir kitaptı. Bu kitap ' Gurur Ve Önyargı' aşina sahipti. Ben bunu aslında önceden okuyup bitirmiştim önceden. Ama tekrar okumak istedim. Çünkü gerçekten güzel. İlk okuduğumda karakterlerin isimleri ezberliyordum. Aklımda tutmak zor oluyordu ben ise her ayrıntıda onu ezberliyordum. Kitabın sert kapağını açtım ve yazarın açıklama bölümünü geçip ellerimi ilk bölümdeki sayfaya dokundurmaya başladım.

Ve artık yavaş yavaş okumaya başladım.

...

Kitabıma öyle dalmışım ki odama doğru gelen adım seslerinden habersizdim. Sonlara doru artık duymuştum. Ama bu adım sesi Kara'ya ait değildi. Kesin birini ilaçlarımı vermek için göndermişti. Biliyordum. Kapım tıklattıldığında " Girebilirsin. " dedim. Ve bana doğru adım sesleri duymaya başladım. Ve kulaklarıma ince bir kadın sesi doldu. " Vera Hanım, akşam ilacınızı vermek için geldim. Avucunuzu açın hapleriniz koyayım. " dediğinde " Tamam. " dedim. Kadın Türk'tü galiba ama biraz aksanı vardı. Türk olmaya bilirdi.

Sağ elimin avucunu açtığımda ellerimde iki tane hap istedim. Bir tane hapı ağzıma attım. Sol elime ise kadın su bardağı sıkıştırdı. Sudan bir yudum aldım. Ve yuttum. Diğer hapı ağzıma attım ve bir yudum su içip onuda yuttum.

Ve konuşmaya başladım.

" Teşekkürler. Kara Beyin yanına mı gidiyorsun? " dedim.

" Evet, efendim. " dedi.

" Kara Bey'e Vera rahatsızlanmış de. " dediğimde kadının dudaklari arasında şaşkın bir nida duydum.

" Vera Hanım, ben yalan söyleyemem. " dedi.

" Yalan değil. Biraz daha böyle devam ederse rahatsızlanacağım zaten. " dedim.

" Tamam, Vera Hanım. " dedi ve adım sesleri kulaklarıma dolduğunda gittiğini anladım. Kadın uğraşmak istemedi herhalde.

Şimdi bekle zamanıydı. Çok heyecanlanmıştım. Kalbim yerinden fırlaya bilirdi. Umarım, çabuk gelir dedim içimden. Tahmini bir, iki dakika sonra adım seslerini duymaya başladım. Geliyordu. Gülümsedim. Odamın kapısı hızlı bir şekilde açıldığında o olduğunu tamamıyla anladım.

Kendisiyle beraber kokusu da gelmişti.

Hızlı hızlı yanıma doğru geliyordu.

" Vera, birşey mi oldu? " dedi ses tonundaki endişeyi anlayabiliyordum.

" Evet, oldu. " dedim.

" Ne oldu? Eğer rahatsızsan kliniğe gidelim. " dedi.

" Evet, rahatsızım. Ama vücuttan değil kalpten. " dedim.

" Oyalama beni, Vera. Eğer önemli birşey demeyeceksen gideceğim. " dedi. Ses tonundaki rahatlamayı hissetmiştim. Endişelenmişti. Benim için. Benim için endişelenmişti. Bu his bilmiyorum ama hoşuma gidiyordu. Bana değer vermesi, beni düşünmesi, sevmesi. Hoşuma gidiyordu. Ne yapıyordu bana? Anlamış değil.

" Kara otur yanıma çözelim şu meseleyi. " dediğimde yanımda bir çökme hissetim. Yani başımdaydı.

" Dinliyorum, Vera. " dediğinde kendime sadece sakin ol dedim ve heyecanımı umursamayarak konuşmaya başladım. Ama aklımda bir fikir belirdi. Ve onu uygulamaya başladım.

" Yüzüne dokunabilirmiyim? " dedim. İlk önce ortam da bir sessizlik hakim oldu. Sonra ise onun sesi kulaklarıma doldu.

" Ne için?" dediğinde " Seni hayalimde canlandırmak istiyorum. " dedim. Bunun üzerine sağ elimi tuttu. Ve galiba şuan yüzüne doğru götürüyordu. Kalbim yüz seksen fırlamışken. Zamana ayak uydurmamız olağındışıydı. Çünkü artık tamamıyla bizim için zaman durmaya hazırdı.

Ellerim yüzünde gezinirken onu hayalimde şekillendirmeye çalışıyordum. Hafifçe yüzünü okşadığım ellerim elmacık kemiğinin üzerinde durdu. Ellerimin altında kabuk bağlamış sert bir doku var gibiydi. Sanki bir yara vardı. Evet, evet yaraydı. Ellerim yaranın üstünde gezinirken dudaklarımı araladım.

" Canın acımış olmalı. " dedim. Bunun üzerine onun sesi kulaklarıma doldu.

" Canımı yakan şey orası değil. " dedi. Yüzünün üzerinde gezinen ellerimi tuttu. Kalbim deli gibi çarparken zaman durmuştu sanki. Ellerimi tutan ellerini göğüs kısmına götürürken. Ellerim altında bir nabız hissetim. Kalbiydi. Ellerimin altında olan şey kalbiydi.

" Asıl acıyan yer burası. " dediğinde göz pınarlarımdan bir damla yaş düştü.

Acıları vardı. Ve ben o acılarının her bir milimini öperek iyileştirmek istiyordum. Ben onu sevmek istiyordum. Herşeye rağmen onu sevmek istiyordum. Yaralarımla yaralarıyla...

....

Merhaba,
Bu bölümde bitti.
Umarım beğenmişsinizdir.
İyi günler.

Continue Reading

You'll Also Like

25.4M 905K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
325K 20K 42
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
2.5M 81.9K 59
İtalyan bir mafya... Başka açıklamaya gerek var mı? Ters köşelere doyamayacağınız. Her an şaşırarak sürükleneceğiniz bir kitap hayal edin.. Sonra oku...
171K 8.2K 71
4 arkadaşın numara komşuları üzerine iddiaya girmeleriyle başlar her şey... Argo, küfür vs. içerir!!!