Kayıp Varis

By hg_neriii

223K 17.2K 10.1K

(Dikkat! Acemice yazılmış bir kitaptır.) Burası Elfrad. 4 büyük anahtar dengeyi sağlıyor. Ateş Hava Toprak v... More

Geçmiş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
~FLASBACK~
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
Karakter Tanıtımı
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
Açıklama
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm (Final)

33. Bölüm

3.4K 283 131
By hg_neriii

Yorumlarınızı bekliyorum

°°°

Ya birisi savaş çıkarmaya çalışıyordu.

Ya da Anahtarlar kırılmıştı.

Bunun başka açıklaması olamazdı.

"Lenora diğerlerinin yanına git!" diye bağırdı ileriden Alex.

Sorgulamadan dediğini yaptım ve diğerlerinin yanına gidip üstlerine gelen taşı parçalara ayırdım.

"Kapıları açmanın bir yolunu bulun! Okulun altında kalan öğrenciler ile ilgileneceğim." diye bağırarak okula doğru koştu Nicole.

Herkesin gülüp mutlu olduğu yer, şimdi kıyamet alanına dönüşmüştü.

Çoğu kişi telaştan ne yapması gerektiğini unutmuş oradan oraya koşuşturmaya başlamıştı.

Ard arda gelen büyük taşları parçalayarak öğrencileri korumaya devam ettim.

Elvis, Sierra ve Tina güçlerini birleştirerek bazı öğrencilere güçlü bir bariyer yapmışlardı. Ama hepsine yetebileceklerini sanmıyordum.

Binlerce öğrenciye yetemezlerdi.

Gelen taşları parçalamaya devam ederken bir yandan da iyi mi değil mi diye sürekli Leonard'ı kontrol etme gereksiniminde hissediyordum kendimi.

"Lenora!" diye bağırdı ileriden Nicole.

Okulun altında kalan öğrencilere yardım etmem için çağırıyordu.

Bir kaç tane taşı daha parçalara ayırdıktan sonra yıkılan okula doğru koştum.

"Element okulu öğrencileri! O kadar büyüyü boşuna öğretmedik. Kullanın! Başarabilirsiniz!" diye bağırdı Alex.

"Lanet olsun Alex! Kapat o aşağılık çeneni." diye bağırdı içlerinden birisi.

Okul açıldı açılalı hangi birimiz adam akıllı ders yüzü görmüştük ki.

Okulun yıkılan parçalarını Hava elementi ile kaldırıp öğrencileri çıkarmaya çalışıyorduk, fakat bu şekilde olmayacaktı. Çok fazla kişi vardı ve alan yeterince büyükken hepsine yetmemizin imkanı yoktu. Tek umudum birilerinin ölmemesiydi.

"Lenora!" diye bağırdı ileriden Leonard, daha sonra ise hiç beklemeden üstüme doğru gelen taşı parçalara ayırdı.

"Kim bu çocuk?" diye sordu Nicole.

"Yakında ortaya çıkar zaten Nicole." dedim ve öğrencinin birinin daha elinden tutarak kalkmasına yardım ettim.

"Çabuk ortaya çıksa iyi olur Lenora, çünkü böyle bir gücü Kraliçe Perla'nın hissetmeme ihtimali yok."

Lucas'ın annesinden ne bekliyorduk ki!

"Belki Ruh eşimdir." dedim Nicole'ye bakarak.

Nicole üstümüze doğru gelen bir taşı hızla parçaladı ve "Dua et Ruh eşin olsun, değilse idam edilme ihtimali çok yüksek." dedi.

"Savaş yakınken idam etmezler." dedim.

"Ya savaş bitince?" dedi tek kaşını kaldırarak.

"İznim olmadan bir şey yapamazlar Nicole." dedim ve ondan biraz uzaklaşarak okulun altında kalan öğrencileri kurtarmaya devam ettim.

Bu kadın beni delirtiyordu.

Çıldırtıyordu!

Neymiş idam edeceklermiş. Git kıçını idam et sen önce.

Üstüme doğru gelen taşa güçlü bir büyü gönderdiğimde toz parçaları bu sefer yağmur gibi herkesin üstüne düşmüştü.

Sakin ol Lenora, birisi iki laf etti diye bu kadar sinirlenemezsin.

Birisi iki laf etti diye mi? Amos sen şaka mısın? Kadın benim sabrımı sınıyor resmen.

Kendin bile diyorsun Lenora, sabrını sınıyor.

Herkes gelen toz parçaları ile bu tarafa bakarken bir süre sonra işlerine geri dönmüşlerdi.

Leonard sakin olmanı söylüyor.

Kolaysa kendisi sakin olsun.

O zaten gayet sakin Lenora.

Ruh eşime bakmayı keser misin Amos.

Tanrılar boşuna mı yarattı bakmayacaksak.

Benim bakmam için yarattılar, senin değil. Gidip kendine bir aslan bulmalısın.

Bulmadığımı kim söyledi ki Lenora?

Bir dakika, ne!

Bulamadığımı kim söyledi diyorum.

Buldun mu yani? Leonard'ın kıçını kollamak zorunda değilim yani artık.

Lütfen onun kıçı bu konunun dışında.

Hadi ama Amos, kim?

Desem tanıyacaksın sanki Lenora. Ayrıca taş kafana düştü düşecek dikkat et biraz.

Hızla tam bana doğru gelen taşa güçlü bir büyü gönderdim ve Hava elementi'ni kullarak Element okulunun altında kalan öğrencilere yardım etmeye devam ettim.

Amos kim? Söylesene.

Bir ara öğrenirsin Lenora.

İnsan Ruh h- harbi ben senin neyin oluyorum Amos?

Mantık şartlarına göre Ruh eşim oluyorsun Lenora?

Leonard peki?

O evleneceğin, Ruh eşin.

Anladım say.

Kesinlikle bir şey anlamadım.

Anlaşan şaşarım.

"Herkes buraya bakabilir mi!?" diye bağırdı Nicole.

Herkesin bakışları ona yönelirken, havadan gelen taşlar durmuş Element okulu ise eski haline geri dönmüştü.

"Bu sizin sınavınızdı çocuklar. Bazılarınız korkup saklansa da," diyip ağaçların altında birbirlerine sarılmış öğrencilere baktı ve devam etti "Çoğunuz iyi iş çıkardı. Notlarınıza bu başarılarınız yansıyacaktır." dedi ve Element okulundan öylece içeriye girdi.

Arkasından da diğer profesörler giderken Alex, Nicole'nin arkasından bağırmaya başladı.

"Nicole! Bunun bir sınav olduğundan benim neden haberim yoktu!" diye bağırdıktan sonra hızla içeriye doğru koştu.

"Ah be Alex." dedi Elvis gülerek.

"Sınavınızı sikeyim." diye mırıldandı Leonard.

Bu sefer cidden bende sikeyim.

"Ben varya böyle okulu-" diyerek başlıyordu ki Adrian'ın elini ağzına kapatması ile susmak zorunda kaldı Bronte.

"Yaparsın canım sen tabi de o küfürlerin hiç yeri değil be Bronte." dedi Adrian yavaşça elini Bronte'nin ağzından çekerek.

"Farkında mısınız bilmiyorum ama, artık anahtar için defolup gitme vaktimiz geldi." diyerek ortaya bombayı attı Sierra.

"Ve evet bunların yanı sıra evlenmesi gereken ama asla ailelerinin haberi olmayan bir çiftimiz de var." diyerek devam etti.

Bronte ve Adrian...

Üzümlü aşık keklerim.

"Ailelerin sonradan haberi olsa da olur." diye mırıldandı Bronte.

"Aynen babamda sizi gebertmeyecek sonra." dedi Alvin.

"Yapmaz ya, yapmaz dimi?" diye sordu tereddütle Alvin'e bakarak Bronte.

"Adam akıllı izninizi alın. Arkanızı toplamakla uğraşamam." dedi Alvin.

Öncelikle bildiğim bir şey varsa o da Bronte'nin babası, Kral Boris'in hiç de nazik birisi olmadığıydı.

Size karşı öyle, kendi çocuklarına karşı gayet anlayışlı bir baba. Yani sanırım.

Amos bile emin değilse kesinlikle katı bir adamdı.

Leonard, kalpli kekim ne kadar da şanslısın hiç öyle bir derdin yok.

"Karışmak gibi olmasın ama bana kalırsa bu evlilik haltını anahtarları bulduktan sonra yapın. Koskoca Krallıkların Varisisiniz sonuçta herkes güzel bir düğün ister." dedi Tina.

Konuşmaya son noktayı koymuş, herkes onaylanan mırıltılar çıkarmıştı.

"O zaman hemen hazırlanıp yola çıkalım." dedi Adrian hızlıca.

"Ulan Adrian! Ulan Adrian! Kalacaksın lan bir gün elimde!" diyerek sesini yükseltti Alvin.

"Kız evi naz evidir, sen daha bizim testlerimizden geçeceksin." diyerek Tina ile bakışıp sinsice sırıttılar.

"Hayır! Kendi ellerimle yazdığım o cani illetleri Adrian'a yaptırmam!" diyerek yükseldi Bronte.

"Artık her şey için çok geç." dedi Tina ve Sierra aynı anda.

"Abinim lan ben senin." dedi Adrian, Tina'ya bakarak.

"Yani." dedi Tina sondaki i harfini uzatarak.

"Leonard kardeş kurtar beni." diyerek Leonard'ın sırtına atladı Adrian.

Lan it, sen kaç kilosun!

Ezilecek, yok olacak Ruh eşim.

"İn lan sırtından! Belini kıracaksın çocuğumun." diyerek yükseldim bende.

Çocuğum nedir Lenora ya.

"Sapasağlam çocuk maşallah bir şey olmaz buna." diyerek Leonard'ın omzuna iki kere vurdu Adrian.

"Elimin tersiyle bir tane yapıştıracağım şimdi in lan." diye bağırdı Leonard.

"Aa a ne kadar da ayıp." diyerek bu sefer ayaklarını Leonard'ın beline doladı Adrian.

Ama o sırada olmaması gereken bir şey oldu.

Leonard umarım ölmemişsindir.

"Bensiz mi?" diyerek hızla Adrian'ın sırtına atladı Elvis.

Adrian'da, Leonard'ın sırtındaydı.

Leonard.

Gitti kocam.

Gitti gelecekteki çocuklarımın babası.

Elvis'in atlaması ile üçü de yere düşmüş boylu boyunca uzanıyorlardı.

"Yapacağınız işi sikeyim." diyerek hepsini Hava elementi ile ayağa kaldırdı Bronte.

Leonard anlık olarak bir boşluğa düşmüş bana tutunmak zorunda kalmıştı

"İyi misin?" diye sordum hemen.

"Sırtıma iki kişi çıkmadı da demem artık." dedi ters ters Adrian ve Elvis'e bakarak.

"Leonard kardeş ben yeterince hafiftim bence her şey Elvis'den oldu." diyerek Elvis'e laf soktu Adrian.

O ikisi laf dalaşına girmişken Leonard elimi tuttu ve okulun sonundaki bankta götürdü ikimizi de.

"Kafam gerçekten ses kaldırmıyor." dedi yüzünü buruştutarak.

Yüzüne daha dikkatli bakınca düştüğünden olsa gerek yanağı hafiften kızarmış ve morarmaya doğru dönmeye başlamıştı.

"Yanağın acıyor mu?" diye sordum.

"Ben gayet mükemmel ve güçlü biriyim Lenora, lütfen bunu hakaret olarak kabul ediyorum."

"Varisim çok üzgünüm, öyle demek istememiştim."

"Özrünüz kabul edilmiştir, lakin sizden bir ricam olacaktır." dedi Leonard ciddi bir sesle.

"Neymiş o istediğiniz şey acaba?" diye sordum merakla.

"Şuraya bir öpücük." diyerek dudağını gösterdi Leonard.

Hiç beklemeden yaklaşıp dudağının üstüne minik bir öpücük kondurdum ve geri çekildim.

"Tamam şimdi Elfrad'ın en mutlu kişisi olabilirim." diyerek beni kolunun altına çekti Leonard.

°°°

Aradan saatler geçmiş, Nicole bizi odasına çağırmış öylece aval aval herkes birbirine bakıyordu.

"Kral ve Kraliçeler ile konuştum. Yanınızda götüreceğiniz eşyalar tedarik edildi. Kıyafetler, yiyecekler, savaş eşyaları. Her şey hazır durumda. Yarım saate kalmadan yola çıkıyorsunuz. Size bir harita vereceğim. O harita size yol gösterecek. Enerjinizi toplamanızı tavsiye ederim." dedi ve cümlesini bitirdi Nicole.

"Bu kadar erken mi?" diye sordu gözlerini sonuna kadar açarak Karina.

Hey! Bir dakika onlar da mı geliyordu.

Odada olduklarına göre tabi ki geliyorlar Lenora.

"Anahtarlar kırılıyor diyorum çocuklar size. Geç bile kaldık. Herkesin odasında eşyaları var. Ve Leonard normalde gitmemen lazım ama sende gidiyorsun."

Leonard sakince kafasını sallamış ve elimi tutan elini sıkılaştırmıştı.

"Lucas'ı öldürmemem için acilen bir sebep söyle çünkü tam bir piç gibi bakıyor sana." diyerek sinirle bir soluk aldı Leonard.

"Ne yapacaksan yolda yap Leonard. Burada olmaz." dedim bende sessiz bir şekilde.

"Sikeyim böyle işi." dedi ve sinirle önüne döndü.

"Herkes odalarına gitsin ve hazırlansın. Yarım saat sonra bahçede buluşalım." diyerek eli ile çıkmamız için kapıyı işaret etti Nicole.

Bu biraz kovuyor gibi mi olmuştu.

Hepimiz ayaklanıp teker teker odadan çıkmış ve kendi odalarımıza dağılmıştık.

Yatağın üstünde kumaşı pahalı olduğu belli bir kıyafet duruyordu.

Aklı pahalılığa çalışıyor.

Üstümdeki kıyafetleri hızla çıkartıp yatağın üstündekileri giydim.

Kraliyetten olduğumuzu bu kadar belli etmeye gerek var mıydı acaba.

Kıyafetlerin yanındaki çantayı da alıp odadan çıktım ve bir alt kata inerek Leonard'ın kapısının önüne geldim.

Kapıyı iki kere hızla tıklatıp açmasını beklemeden odaya daldım.

İnsan bir kapıyı kilitlerdi hain misin Leo ya.

Karşımda bana şaşkınca bakan bir Leo vardı, bir dakika üstü yok muydu onun.

Taş taş.

Amos!

"Leonard hadi ama giyin bakma öyle." dedim arkamı dönerek.

Yanaklarım şimdiden alev almaya başlamıştı.

"Sanki hiç görmedin Lenora." dedi Leonard ama seslerden giyindiğini anlayabiliyordum.

Tamam kabul etmek gerekirse o yataktan çıkmadığımız günlerde Leonard'ın kasları ile oynamış olabilirdim.

Hadi ama! Amos aklımı çelmişti.

Bu durum neden bana patlıyor şu an.

Sen getirdin aklıma çünkü.

Sanki hiç aklından geçirmiyordun Lenora. Ben sadece biraz aklına sokarak yardım ettim.

Tabi canım benim anlımda da Enayi yazıyordu zaten.

Yazmıyor mu?

Amos! Git kendine bak sen.

Tüy yumağı.

Hey! Her şeye laf edebilirsin ama tüylerime asla. Her gün özenle taratıyorum ben onları.

Bakımlı aslancık.

"Giyindim." dedi Leonard.

Ben rahatlıkla arkamı dönerken Leonard nedenini anlamadığım bir şekilde hızla yanıma gelmiş kollarını belime sarmıştı.

Yaa mal! Ne kadar da seviyordu beni.

"Lenora, güzelim benim bu kıyafetin önü neden dantelli güzelim?"

Güzelin miyim gerçekten! Şapşal.

"Nicole'nin işleri işte. Ayrıca geçsene karşıma bir süzmem lazım seni." dedim.

Leonard ellerini isteksiz bir şekilde belimden ayırdı ve karşıma geçti.

Müneccim boku mu yedin Lenora ne biliyorsun belki istekli bir şekilde ayırdı ellerini.

He Amos yedim bir sus ya.

Ruh eşim diye demiyorum tam bir taştır kendisi.

O kalçalar, o kaslar, o bal gibi dudaklar.

"Taktınız siz de benim kalçalarıma ha." dedi Leonard.

"Taktınız derken Leo. Senin kalçalarına başka takanlar da mı var? Kim taktı ki senin kalçana. Yani güzel tabi, göz var nizam var. Bakar herkes ama. Kimse takamaz. Niye takıyorlar Leonard. Takmasınlar Leonard." dedim sonlara doğru kısılan sesimle.

"Kimsenin kalçama taktığı yok Lenora, lafın gelişiydi." dedi Leonard gelip yanağıma bir öpücük kondurarak.

"Çok seviyorsun beni değil mi?" diye sordum masum masum.

"Seviyorum tabi."

"Sev zaten çok sevilesi birisiyim. Herkes sever beni." dedim saçlarımı yüzüne doğru savurarak.

"O sevenlerin gözlerini çıkarmasını da biliriz." diye mırıldandı Leonard.

"Hadi al çantanı da gidelim." dedim.

Hızla gidip çantasını aldı ve elimi tutarak ikimizi de odadan çıkardı.

Bahçeye geldiğimizde biz dışında herkesin burada olduğunu gördüm. Tüm Varisler gelmişti.

"Lenora, Leonard'a yavşasam azıcık ne olur ki yani?" diye sordu Elvis.

"Yerin dibini boylarsın Elvis."

Erkekler bile bana değil Leonard'a yavşıyordu ya, kesinlikle kıçı kollamam lazımdı.

Sana geliyorum Leonard'ın kıçı, kollamaya geliyorum.

Biz beklemeye devam ederken -ki neyi beklediğimiz hakkında hiç bir fikrim yoktu- bir süre sonra Nicole geldi ve konuşmaya başladı.

"Silahlarınız, ve yiyecekleriniz her şey çantalarınızda ve kıyafetlerinizin gizli bölmelerinde var. Ayrıca haritalar ve pusulalar da çantada." dedi ve kafası ile birine işaret yaptıktan sonra 10 tane at getirdiler.

"Hepinizin at binmeyi bildiğini umuyorum." dedi ve devam etti. "Yolda karşınıza bir sürü engel çıkacak. Özellikle de anahtarları korumak ile hükümlü olan yaratıklar. O yüzden hepinizden gücünü her daim korumasını, tetikte beklemesini ve çabuk olmasını istiyorum." diyerek cümlesini tamamladı.

"Tanrı ve Tanrıçalar sizi korusun." dedi yanında olan Alex'de.

"Ölüme yolluyorlar sanki amına koyayım." diye mırıldandı Leonard.

Bu rahatlık nedir yiğidim.

Kendimi her ne kadar hazır hissetmesemde başlıyordu.

Bu hayatın kuralı bu.

Ya kazanacaktık, ya ölecektik.

°°°

Merhaba.

Bölüm nasıldı?

Bu arada gruba gelenlere buradan da bir teşekkür etmek istiyorum, kimsenin geleceğini düşünmemiştim hsjdjd

Neyse kendinize iyi bakın.

Seviliyorsunuzz

Continue Reading

You'll Also Like

RAUND By Elif Kunt

Teen Fiction

10.8K 897 27
Dışarıdan bakıldığı zaman bu bir dövüş ya da serseri işi gibi gelebilir, öyle değildi. Bu, beni ben yapan benliğimin parçasıydı. Sonraki raundu bekle...
9.8K 1.3K 15
Ölüm güçtü ve o da ölümün ta kendisiydi... *** Sağ kulağımdan akan kanın dudaklarımı yalayıp bembeyaz karın üz...
246K 30.2K 25
jisung: manit borek ister misin annem yapmis {texting}
39.3K 2.3K 53
Korku muydu hareketlerimi yöneten?Yoksa mecburiyet mi?Artık kendime soru sorduğumda cevabı veremiyordum. "Binlerce kez pişmanlık yaşadım buraya geldi...