Gece Chay düşünceleri yüzünden geç uyusa da Kim o kadar kolay uyuyacak gibi değildi.
Yaptığı şeyden pişman değildi ama bunu yapması gerekli miydi bunu sorguluyordu şu an.
"Cidden yaptığını beğendin mi?" Demişti Macau Kim'e seslenip.
"Böyle olması gerekiyordu."
"Yaşı daha genç, böyle bir travma yaşaması mı gerekiyordu?"
Macau bunu dediğinde Kim ona yüzünü dönmüştü.
"Bunun yaşla alakasını çözemedim."
"Gayet de çözüyorsun alakasını, bu ailedeki en kurnaz herif sensin sonuçta."
Macau bunu derken birazcık da iğneleme yapmıştı.
"Zekamı iyi yerlerde kullanıyorum, bu kurnazlık olmuyor. En azından senin gibi sinsi ve içten pazarlıklı değilim. Unuttun mu, sırf zamanında Joe ile sevgili oldum diye kıskançlığından bizi ayırmak için türlü türlü şeyler yapmıştın."
"Yaşım küçüktü o zamanlar, şu an o kadar mantıksız davranmam."
"Sonuçta yapmıştın ve başarılı da olmuştun. Ben olsam aynısını yapmazdım. Şu an Chay ile olsam yine aynısını yapmayacak mıydın yani? Bence yapardın."
"O zaman da pişman olmuştum, hatta senden gelip özür dilemiştim."
"İş işten geçtikten sonra özür dilemenin de bir anlamı yok bence."
"Pekala." Demişti Macau gülerek. "O zaman iş işten geçmişken sakın gelip Chay'dan özür dilemeye kalkma. Çünkü bunu yaparsan kendi lafını yutmuş olacaksın."
....
Pete ve Vegas gerçekten sınır bilmeyen iki insan haline gelmişlerdi.
Pete bir an için Vegas'ın onu çiğ çiğ yiyeceğini düşünmüştü çünkü Vegas onu öperken oldukça hoyratça davranıyordu.
"Nefes... almama izin ver biraz." Demişti Pete onu hafifçe uzaklaştırarak. Bu işin sonunun onun altında inlediği bir senaryo ile bitmesini istemiyordu.
"Biraz nefesini tutamaz mısın?" Demişti Vegas bir anda Pete'i kucağına aldığında. Onu sakince yatağa taşırken Pete kollarını düşmemek için onun boynuna sarmıştı.
Vegas sakince Pete'i yatağa bırakmış, sonrasında üstüne uzanıp bacakları arasına girmişti.
"Çok ileri gitmek istemiyorum."
"Böyle bir şey mümkün görünmüyor şu an. Ben başlarsam durmam mümkün değil çünkü."
Vegas tişörtünü çıkarmaya yeltendiğinde Pete onun elini tutmuş ve onu durdurmuştu.
"O zaman hiç başlamasak daha iyi."
"Anlayamadım."
"Kontrolsüz bir adamla başlamamak daha iyi gibi geldi şu an gözüme." Demişti Pete ciddi bir yüzle konuşup. Aslında başlarsa kendini tutamamaktan endişe ediyordu o da. Şu an tamamen bir bahanenin arkasına sığınıyordu.
"Sadece başlasak ve nereye gittiğini birlikte görsek olmaz mı?" Deyip üstündeki tişörtü çıkarıp yana atmıştı Vegas. "Ya da bu görüntüden mahrum mu kalmak istersin?"
Bunu derken Pete'in elini çekip göğüsü üstüne koymuştu Vegas.
"Beni bile isteye tahrik etmeye çalışıyorsun şu an." Demişti Pete elini istemsizce onun pürüzsüz teninde dolaştırırken. Vegas da o sırada sakince Pete'in üstündeki tişörtü sıyırmaya başlamıştı.
"İşe yarıyorsa eğer, devam edeceğim."
Vegas bunu dedikten sonra Pete'in üstüne uzanmış ve onun boynuna öpücükler bırakmaya başlamıştı.
"Sakın iz bırakma, yarın yayına çıkacağız."
"Off. Yakacağım sonunda bu programı."
Vegas Pete'in tişörtünü sıyırmış, bu sefer görünmeyen yerlerine öpücükler bırakmaya başlamıştı. Karnını sakince öperken elini de Pete'in eşofmanına atmıştı.
"Yapma..."
Pete ona engel olmaya çalışmış ama Vegas onun eşofmanını hızlıca aşağıya çekmişti.
"Kendini bana bırakmayı deneyemez misin?" Demişti Vegas gülümseyerek. Bu gülümseme çok tehlikeliydi çünkü Pete neredeyse bu gülüşe kanacaktı.
"Deneyebilirim ama istemiyorum." Demişti Pete hafifçe Vegas'ı üstünden iterek. "Bu ilk tatil ödülümüz ve bu hız bize zarar verecek."
Pete bunu ciddi bir tonla söylemişti. Vegas aslında onun bu dediğine katılmasa da bir yerde saygı duymak zorunda hissetmişti.
"Pekala." Deyip sakince Pete'in üstünden indi Vegas ve kendini yatağın boşluğuna bıraktı. "Bu şekilde olsun istiyorsan böyle olsun. Ama yarın o eve döneceğiz ve bunu yaşayacak şansımız olmayacak belki de bir daha."
"Döndüğümüz zaman düşünürüz artık bunu." Deyip gülmüştü Pete. Vegas'ın daha fazla ısrarcı olmaması açıkçası hoşuna gitmişti.
Demek ki istediği zaman kendine engel olabiliyordu.
...
Tay yatağında uzanırken ara ara da Jace'e bakıyordu.
Aslında Magnus'un Jace ve kendisini seçmesini istemişti Tay. Ama Pete ile kendisinden daha yakındı elbette.
Tay ona alınmamış olsa da birazcık üzülmüştü. Üzülme nedeni ise Jace ile olacak bir tatili kaçırmalarıydı.
"Uyuyor musun Jace?"
Jace biraz uykulu bir sesle "Henüz değil." Demişti. Uyumuyordu ama her an uyuyabilirdi.
"Bugün keşke o tatile birlikte gidebilseydik."
"Önümüzde çok zaman var, elbette birlikte gideceğimiz bir zaman da olacaktır."
Jace bunu derken gözlerini açıp Tay'ı süzmüştü.
"Üzüldüğün nokta Magnus'un seni seçmemiş olması mı yoksa benimle tatile gidememek mi?"
"Bilmem, ikisine de birazcık üzüldüm. Ama Magnus Pete ile ve Alec de Vegas ile daha iyi anlaşıyor. Bu karara da açıkçası çok şaşırmadım."
"Belki senin rahatsız olacağını düşünmüştür. Yani orada baş başa olacağız, belki bana güveni yoktur o an için."
"Belki de öyledir. Zaten iki çift seçse eminim bizi de seçerdi."
Tay bunu dedikten sonra Jace'e bakmıştı bir süre.
"Jace, yanıma gelir misin bu gecelik. Yarından sonra başka odalarda yatacağız. Son gecemizde birlikte olalım en azından."
"Rahatsız olmaz mısın?"
"Olacağımı düşünsem teklif eder miyim?"
Jace, Tay'ın fikrini değiştirmesinden endişe edip anında ayaklanmıştı. Sonrasında Tay hafifçe yana kaymış ve Jace de yanına uzanmıştı.
Tay'a minimal düzeyde dokunmaya çalışırken Tay hiç çekinmeden ona sıkıca sarılmıştı.
"Böyle uyuyalım o zaman." Demişti Tay başını Jace'in omzuna yaslarken. Şu an çok huzurlu hissediyordu ve Jace'in hızlanan kalp atışlarını da hissetmişti.
"Uyuyalım." Diyerek Tay'ın saçına küçük bir öpücük bırakmıştı Jace. Bu an onun zihninden uzun süre silinmeyecekti.
....
Payu duştan çıktıktan sonra Rain'i masasında bir şeyler çözerken bulmuştu.
"Ne yapıyorsun?"
"Okulum tatilde olabilir ama bir şeyler çözmem gerekiyor paslanmamak için."
"Yardımcı olabileceğim bir durum varsa yardımcı olabilirim."
Payu ile aynı bölümde okuyordu Rain, bu yüzden Payu onun derslerine oldukça hakimdi.
"Şu anlık yardıma ihtiyacım yok gibi duruyor."
"Hm, anladım. Bu arada Macau ile iyi anlaşıyor gibisiniz."
"Öyleyiz, ayrıca ben Time dışında herkesle iyi anlaşıyorum bu evde." Demişti Rain Payu'ya bakıp. "Sıcakkanlı bir insanım çünkü."
"Öylesin evet."
Gerçekten Rain renkli bir kişilikti. Dışarıdan biraz deli dolu gözükse de mantıklı kararlar alırken hep daha düşünceli davranabiliyordu.
"Yarın odalar değişecek. Belki Macau ile aynı odaya düşersiniz."
"Umarım öyle olur. O ya da Vegas ile aynı odaya düşersem sevinirim."
"Benden bu kadar rahatsız olduğunu bilmiyordum."
"Hmm, sen de bana bayılmıyorsun bence. Benim yerime Tay'ı tercih edersin gibi görünüyor."
"Sanırım öyle yapardım." demişti Payu yatağına geçerken. Rain bu cevap üstüne derin bir nefes alıp vermişti.
"Gerçekten... neyse bir şey demiyorum. Jace duymasın ama bunu, sonra yine kavga çıkabilir. Belki bu sefer senin ağzını burnunu kırar da aklın başına gelir."
"O kolay olmaz pek. Sen şu kasları gördün mü?"
Payu bunu derken yumruğunu sıkıp kaslarını göstermişti. O sırada Rain "Bekle bakayım." Diyerek yandaki büyüteci eline aldı ve Payu'ya döndü. "Hmm, böyle bakınca varmış gibi duruyor, evet."
Payu tek bir hamle ile onun elindeki büyüteci almış ve hafifçe onun üstüne eğilmişti.
"Bunu başka şekillerde de kanıtlayabirim."
Bir anda Rain'i tek koluyla kaldırıp kucağına almıştı Payu. Rain o bunu yaparken çığlık atıp Payu'ya tutunmuştu sıkı sıkıya.
"Ahh! Ne yapıyorsun, ödümü kopardın."
Payu onu yatağına taşıdıktan sonra bi anda kendi de üstüne uzanmıştı.
"Kanıtlamak için bu yeterli mi?"
"Beni bu evde herkes kucağına alabilir rahatça. Küçücük bir şeyim sonuçta. Mesela Macau da rahatça kucağına alabilir beni. Hatta belki tek koluyla bile taşır."
Rain bunları söylerken Payu istemsizce sinirleniyordu.
"Sürekli bu çocuğun konusu açılacak sanırım."
"Üzülme." Deyip onun üstünden sakince itmişti Rain. "Yarın başka odalara geçince bana katlanmak zorunda kalmayacaksın nasılsa."
...
Rain'im ya, annesi yer onu *-*