İHTİRASIN YANIK TENİ (Tamamla...

By Roseellaa

337K 18.7K 2.5K

"Bir ihtirasın ateşiyle yanıyordum, kocaman bir dalga olup beni söndüren Haris'e dek." İçime sağanak gibi yağ... More

1.BÖLÜM
2.BÖLÜM
3.BÖLÜM
4.BÖLÜM
5.BÖLÜM
6.BÖLÜM
7.BÖLÜM
8. BÖLÜM
9. BÖLÜM
10. BÖLÜM
11.BÖLÜM
12.BÖLÜM
13.BÖLÜM
14. BÖLÜM
15.BÖLÜM
16.BÖLÜM
17.BÖLÜM
18.BÖLÜM
19.BÖLÜM
20.BÖLÜM
21.BÖLÜM
22.BÖLÜM
23.BÖLÜM
25.BÖLÜM
FİNAL
TEŞEKKÜR
ÖZEL BÖLÜM
YARIN DÜNDEN YAKIN
ÖZEL BÖLÜM II

24. BÖLÜM

6.3K 447 79
By Roseellaa


Çok geciktik çok🥺

Neyse geç olsun da güç olmasın değil mi🥲

Bu bölümün ithafı da vernemnidahen108
sana çiçeğim🦋 Okuyup,beğenip bir de sayfasında önermiş. Öleyim de öleyim🥹
Kocaman öpüp,sımmmsıkı sarılıyorum, teşekkür ederim ❤️

Keyifle okuyun!

Hiçbir şey yapmak istemiyordum. Kolumu kaldıracak halim yoktu ancak yorgun olduğumdan değil. İçimde müthiş bir isteksizlik kol geziyordu.

Her an ve durumda dikkatimi dağıtan öğrencilerim bile şu iki gündür moralimi düzeltemiyorlar. İnsanlara zoraki gülümsemekten yoruldum. Öyle başarısızım ki bu konuda. Üstüne kendimi açıklamak için dil döküyordum.

Koynunda uyuyakalmak istediğim adama kavuşmak istiyordum sadece. Evimizde,yatağımızda başını göğüsüme yaslayıp başımı saçlarına gömeyim...

Kırgındı bana.Bana kırgınken yaklaşamıyordum ona.

Kırgınlığı üstüme devrilip, derimi delip geçti. Sorsanız akan kanımda bile o vardı.

İç çekip önümdeki bardağı etrafında çevirmeye devam ettim. Bakışlarım telefonuma kaydı. Aramamıştı, mesaj atmamıştım.

Of! Sandığımdan da fazla kırılmış hatta üzülmüştü.

Ellerimle yüzümü örtüp dolan gözlerimi dizginlemeye çalıştım. Eve geçince konuşmam gerekiyordu onunla. Ağlamamı bastırarak nasıl açıklayacaktım kendimi bilmiyordum. Açıklayacak yüzüm de yoktu ya.

Bana "Haris" gibi bakmadığı zaman çocuk gibi ayaklarımı yere vura vura ağlayasım geliyordu.

Kapının açılma sesini duyduğumda hızlıca başımı kaldırıp çökmüş omuzlarımı dikleştirdim. Başımı geriye çevirdiğimde görevli bir kadının önce pembe üniformasını gördüm,sonra elinde tuttuğu çiçekleri.

"Ecmel hocam,bu çiçekler size." Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı. İçim umutla dolduğunda tüm o havamı dağıtıp ayaklandım. Görevli ablaya teşekkür edip çiçekleri elime aldım.

Bir yanım Haris'den dese de çiçeklerin gül olmasından kaynaklı gerçekçi yanım ondan olmadığını söylüyordu. Bana lilyumdan başka çiçek almazdı ki o...

Güllerin yapraklarının arasına sıkışmış kartı elime alıp kağıdı içinden çıkarttım.

"Özür dilerim,kızım. Seni kırmak değildi amacım. Seni en iyi benim anlamam gerekirdi. Affet beni,güzel gönlünü incittiğim için.

Nurdan"

***
3 G Ü N Ö N C E

"Bizim arsamız en büyük arsalardan biri. Çukurova da çok anılırız. Maşallah her sene iyi hasat topluyoruz." İnce belli çay bardağını masaya geri bırakarak Şeyda'nın elindeki fotoğrafı aldım. Nurdan Anne ve Hakkan Baba'nın pamuk tarlasında çekilmiş gençlik fotoğrafıydı.

"Ay taş köprüyü gör sen bir de! Nasıl güzel biliyor musun?! Ağabeyim küçükken 'yaramazlık yaparsan taş köprüdeki canavarlar gece yatağına gelir.' diye tehtid ediyordu kızınca. Çocuk aklı, taş köprüye gidince babamın kolunu bırakmıyordum."

Besbelli Haris küçüklüğünden beri laf ebesiydi. Onun büyüdüğü,dertsiz tasasıs yaşlar eksittiği şehire gidip;gezdiği sokaklarda dolaşmayı istiyordum. Nasipse bu yaz tatilinde böyle bir planımız da vardı.

Onun küçük Haris olarak haylazlığını pek dinlemiştim Nurdan Anne'den, Şeyda'dan. Fotoğraflarda küçük suratı ağaç tepelerinden inmediğinden çiziklerle doluydu. Saçları şimdilerde bir bakışına eridiğim gözlerine kadar değiyordu. Etine dolgun yanakları pes pembe,kocaman gülümsüyordu fotoğrafa.

Kırmızı çizgili gömleği biraz kirlenmiş halde lacivert pantolonuna sıkıştırılmıştı. Kolunun altından ise pembe elbisesi,altına giydiği rengarenk kilotlu çorabıyla Şeyda duruyordu.

"Ağabeyim az değildi! Onunla evcilik oynamak istiyordum,inadına oynamıyordu benimle. Neymiş sokaktaki arkadaşlarına yakalanırsa dalga geçerlermiş onunla. Havalıya bak ya! Giderdim Nurdan Annem'e şikayet ederdim onu.Mecbur oynardı benimle. Oyunda iki 'kızım' der,saçımı okşar sonra hadi taşınıyoruz diye özenle dizdiğim tüm oyuncaklarımı toplatırdı. Safım ben de ne bileyim oyunu bitirmek için evi taşıyoruz dediğini?"

Sanki o anların içinde,uzaktan onları izliyormuşum gibi buruk bir gülümseme oldu dudaklarımda. Fotoğrafları değiştirdikçe farklı anılarla süslendi hareketsiz kareler.

Tek derdi kardeşiyle evcilik oynarken arkadaşlarına yakalanmamak olan çocuktan,hayatın sağa sola sürükleyip büyüttüğü, mert bir adama dönüşmüştü.

Özellikle insanların küçüklük fotoğraflarına bakarken değişik bir his sarar etrafımı.  Ömrünü yarılamak üzere geçcek tatlısıyla acısıyla hayatı, kıyısından köşesinden tanımıyordu henüz o tasasız çocuk.  Sanki çocukluk, insanlığın bir evresi değilmiş de sürreal düşünceleriyle o anda takılı kalan  farklı bir mahlukmuş gibi gelirdi.

"Bak,bu fotoğrafta bayramlıklarımızlayız. Elimdeki metal  kuruşları görüyor musun? Gaddar kocan,  üç kuruşu önüme sürüp bak bu daha fazla diye kakalardı. Ben de sayıca üç lira daha fazla diye kağıt parayı verip kuruşları alıyordum. " 

Derince soluklandı Şeyda. Alaycı bir dertlenmeyle "Bu hayata enayi olmak için gelmişim."dedi.

Başımı geriye atıp güldüm. Doğrusu ablan-ağabeyin varya hayata onlar sayesinde erken atılıyorsundur. Oyun oynuyoruz diyerek yediğin dayaklar,üzerine atılan iftiralar çocukluk hayatına illet oluyordur.

Masaya dağılan fotoğraflar arasında sararmaya yüz tutmuş,pek kaliteli olmayan fotoğrafı çektim. Burada Şeyda,sedyede kolundaki serumla yatıyordu. İki yanında Halit ve Haris, Şeyda'nın başının arkasına iki kulak yapmışlardı parmaklarıyla. Bu fotoğraf "Ağabey Terörü" adlı çalışma olsa gerekti.

"Bu fotoğraf-" Şeyda'nın sözünü kesip abartılı bir sesle konuştum.

"Bunu da kocan yaptı dersen bayılacağım artık!Allah'ım nasıl bir caniyle evlenmişim..." Alaycı cümlelerim ikimizi de güldürmüştü.

"Yok,bunu Halit yaptı." 

Kaşlarımı çatarak hayterle soludum. "Hiç kendi başını belaya sokmaz mısın sen? Hep bi Halit hep bi' Haris?"

 Şeyda dudaklarını büküp omuz silkti.Bir süre ciddi anlamda sorduğum soruya cevap aradığını söyleyebilirim."Böyle ağabeylerin olursa kendi başını belaya sokacak zamanın da kalmaz,zaten her an beladasındır."

Çayından bir yudum aldıktan sonra fotoğrafa -özellikle Halit'in küçüklüğüne- uzun uzun bakındı. Saniyeler dakikalara çevrildiğinde mutfağın havası, yerini buhrana devretti. Kısık ve her an ağlayacak kadar pürüzlü çıkan sesiyle diğer anılarına kıyasla acı çekiyormuşcasına anlatmaya başladı.

"Her çocuğun istediği kırmızı rugan ayakkabılar olur ya hani... Karnemin hepsi pekiyi diye Hakkı Babam almıştı bana. Halit'in karneside içler acısıydı.Hakkı babam bir güzel azarladı onu. Ama nasıl ağlıyor,görmen lazım. Ayakkabılarımı giymeye çalışırken odada,geldi yanıma. Ayakkabı kutusunun içinde  ayakkabıyı korumak için kare paketler olur ya hani... Dedi ki bana, bu paketin içindekini yersen boyun uzar,kocaman olursun. Sonrası belli zaten."

Gözümden bir damla yanağıma düştü,buruk gülümsememe konup dudaklarım arasından yok oldu. Acım,Şeyda için Haris için Nurdan Annem ve Hakkı Baba için içime aktı.

"Halit'in de Haris'den aşağı kalır yanı yokmuş?" Burnunu çekip güldü Şeyda.Başıyla beni onaylarken olağan bir şeymiş gibi konuştu. "Ağabeyimin  elinden çıkma olduğundandır." 

Bir süre sessiz kaldık. Mutfaktaki saatin tik tak sesi beynimin duvarlarında yankılandı. Kendi içimdeki boşlukta süzülmek için bıraktım kendimi. Uzun süre elimdeki fotoğrafa bakındım.

Fotoğrafın kalitesizliğine rağmen  nefti yeşili  gözleri içimi yaktı. Haris'in küçüklüğü ellerime sığamayınca kalbime bastırdım fotoğrafı, her şeyden korumak istercesine.

"Siz gerçek bir mucizesiniz." Bakışlarım masanın üstünden Şeyda'ya kaydı. Bakışları kalbime bastırdığım fotoğrafa kısa bir an değip tekrar gözlerime çıktı.

"Ağabeyimle yani... Siz, aynı illet yüzünden iki farklı ateşin içinde yanıyordunuz. Ağabeyim, canına can olamadığının derdinde,sen kendi canının. " Sözlerinin devamını getirme ihtiyacı duydum. 

"Sonra canına can olamadığı için kendini yiğip bitiren adam, gelecekte karısı olan kıza can oluvermiş..." Dudak büktüm."Güzel hikaye." 

Şeyda başını omzuna yasladıktan sonra kollarını iki yana açtı. Bekletmeden kollarının arasına girip sarılışına karşılık verdim.

İmalı bir öksürme sesi aramıza girdiğinde yavaşça ayırdım bedenlerimizi. Saliha,kollarını önünde birleştirmiş bize bakıyordu. Bu kızın kıskanç olduğunu söylemiş miydim? 

Saliha'nın bakışları üzerimde uzunca gezindikten sonra Şeyda'ya döndü." Nurdan Teyze seni çağırıyordu." 

Şeyda başını salayıp yerinden kalkınca Saliha onun sandalyesine geçmişti. Fotoğraflara göz gezdirip elinde benim için çantamdan aldığı dosyayı önüme bıraktı. Teşekkür etmek için yanağına öpücük kondurdum. 

"Bensiz dertlenip başkalarının omzunda ağlamanı sonraya bırakacağım." Kendini sakinleştirmeye çalışır bir hali vardı. Gözlerimi devirdim. "Abart abart. "

Saliha şaşkınlıkla elini göğüsüne dayandı. "Ha bir de duygularımı hafife almak? Sen benim başımı eğdirmedin,sen benim başımı kopardın!"

Gerçekten şaka yaptığını söylemek isterdim ancak o kadar ciddi duruyordu ki...Güldüm. Bu hali ve oyuncu tavrına kocaman kahkaha attım.

"Ya Allah aşkına, bi' git." Gülmekten ağrıyan karnıma tutundum. Saliha'nın bakışları elime kayınca yüzümdeki gülümseme asılı kaldı suratımda. Bakışlarını hızlıca kaçırsa da görmüştüm işte. Elim karnıma sürtünerek aşağı düştü.

"Ecmel,ben çantanda yine...Yine o testlerden gördüm?" 

Hamilelik testi. Bugün yine belkilerle dolduğum bir günde yaptığım,sonucu diğerleri gibi olan testten bahsediyordu. Başımı yana çevirip konuşmak istemediğimi anlatmak istedim. Eli çenemi bulup yüzünü yüzüme eşitlemek istediğinde sızladım.

"Saliha!"

"Ecmel! Niye yapıyorsun bunu kendine? Her hafta test mi yapılır? Tedaviye başladığın andan beri iyi değilsin sen. Etrafta ruh gibi gezdiğinde,konuştuğunda anlıyorum test yaptığını biliyor musun? Sadece ben değil, eniştem de anlıyor. Haberi var mı gardrobunuzda bir kutu dolusu yaptığın testleri sakladığından?" 

Alt dudağımı dişlerim arasına aldım.Kolumu çekiştirip cevap beklediğinde sessizce onayladım onu. "Saliha,konuşmak istemiyorum!"

"Ne zamana kadar?Bak belki karışmam doğru değil ama... Başlarım doğrusuna yanlışına! Kardeşimsin sen benim,tamam mı?! Senin kendini bırakman yüzünden Haris Ağabeyle aranız bozulacak diye korkuyorum. Yıpratma kendini,daha gençsin Ecmel. Allah nasip ederse olur zaten,kendini yıpratman bir şey ifade etm-" 

Tok bir ses yankılandı mutfakta.İrkilerek kapıya baktığımda Nurdan Anne'yi gördüm. Gözleri kocaman açılmış şaşkın bir halde bana bakıyordu.

Sertçe yutkundum. Zaten yıkılmak üzere olan tarafım bakışlarıyla darbe yemiş büyük bir toz kütlesine dönüşmüştü. Saniyeler içinde Haris'in bedeni bakış açıma girdiğinde kasılı olan çenesiyle annesine baktı. 

Zaman aramızda donmuş,saniyeler ağır ağır işliyordu. Haris,annesinin kolunun içini nazikçe tutup kendine doğru çevirdi. Nurdan Anne, oğlunu görünce titrek bir sesle sordu.

"B-bebek mi, oğlumun bebeği mi olmayacak?" Nurdan Anne'nin ağzından çıkan cümleler, el olup sırtımdan itmişti beni. Omuzlarım irkilince elimde asılı kalan fotoğraf yeri boyladı.

Gözlerimde soğuk yaşlar görmemi engelledi.Cümleleri boynuma ağırlık yaparcasına baskılanmış,göğüsüme doğru düşmüştü.

Şu an yok olup gitmek istiyordum. Sanki suç işlemişim ve tüm sonuçların sebebi benmişim gibi bir his kolgezdi bedenimde. Haris'in bakışlarını üzerimde hissediyordum ancak başımı kaldıracak gücüm de yüzüm de yoktu. 


"Burada kal Ecmel,geliyorum." Haris'in yumuşacık sesi bile bu defa ferahlatamadı içimi. Ona tepkisiz kaldığımda adım seslerini dinledim çaresizce. Bir kaç mırıltı eşliğinde salona ilerlerken omuzlarım daha da düştü öne doğru.

"E-ecmel,ben... Özür dilerim." Saliha'nın bir suçu yoktu. Başından beri kimsenin bilmemesini isteyen bendim. Benim annemler bilirken Nurdan Annelerin bilmemesini istemek bencillikti belki ama...

Benim oğlumun bebeği olmayacak mı?

İşte bu cümle oldukça beklenendi. Ben de bir annenin evladı değil miydim ki? Nurdan Anne'nin pervasızca dudaklarından çıkan cümlesi kalbimi delerken açtığı yaralar yalnızca içimi değil dışımıda darma duman etti.

Saliha bir kaç şey daha söylüyordu ancak onu duyacak,algılayacak durumda değildim. Hızlıca ayaklanmamdan ötürü dönen başıma aldırmadan salona doğru yürüdüm. Kapının yarı açık halinden onları rahatça görebiliyordum.

Haris,annesinin dizinin dibine çökmüş ellerini tutuyordu. Nurdan Anne hararetle oğluna sorular sorarken Haris,oldukça rahat bir şekilde cevaplıyordu onu.

"Nasıl söylemezsin Haris! Bilseydim engel olmaz mıy-" Haris kaşlarını çattı. Yüzünün sağ tarafı bana dönük olduğundan köşeli çenesini sıktığını gördüm. Hiç bir zaman saygısızlık yapmamıştı ailesine ve aileme karşı ancak tam da şu anda sakin kalmak için zor duruyordu.

"Ne engel olması? Neye, kime engel olacakmışsın sen bakayım? Annem,anlayamadın mı sen beni? " Nurdan Anne hararetle söylendi.

Yüreğimi dağladı,ateşimi harladı ama asla düşünmedi beni. Zor bela umutlarımı diktiğim bakçemin üzerinden geçip,yıktı gitti.

"Ben anladım oğlum,anlamaz olur muyum! Deli gibi aşık oldun o kadının  güzelliğine,iki  lafına. Ne ötesini ne berisini düşündün."

Haris avucunu sert bir şekilde yüzüne sürttü. Böyle değildi biliyorum. Haris güzelliğe kanacak bir adam değildi ki. Hiç olmadı. İki senedir kocam olan adamı ben biliyordum da yirmi yedi senedir oğlu olan Haris'i hiç mi tanımıyordu Nurdan Anne?

"Anne! Nedir seni bu kadar acımasız konuşturan? Günah keçisi mi arıyorsun sen,he? Halit'le aynı imtihanın pençesine asılmış o kadın(!) mı bu durumun sorumlusu? Ya,senin oğlundu da Halit,Ecmel bi' ananın evladı değil mi?  Allah sana çocuk nasip etti diye mi bu acımasızlığın? De hele bana,söyle."

Nurdan Anne'nin Haris'in yüzüne doğru salladığı parmağı irkitti beni. Sanki tüm düşünme yetilerini almışlar gibi davranıyordu. Yapmasındı bana acımasındı da ama kalbimi kıracak hakkı da bulmasındı kendinde.

Ben bir yanı henüz on sekizinde kırılmış,hayata kırdırılmış bir kızken şimdi ömrüm olan adamın annesi hor görmesindi beni.

" Sen şimdi anana böyle laflar et,bir kaç sene sonra göreceğim ben seni.Sen evlilik hep böyle mi gidecek sanıyorsun? Bebeksiz ev mi olur,Haris! Ya sen bana nasıl söylemezsin en başında!?"

Yüzümde kuru bir yer kalmamıştı artık. Saliha'nın kolumu çekiltiren eli bile durulmuş ancak belimden tutup dik durmam için destek verir olmuştu. Bilmem gerekiyordu. Ne düşündüğünü bilmem gerekiyordu ki ona göre... Dilim varmadı,sustum.

"Yakıştı mı bu sana annem?"
Haris,sanki yüzüne tokat atmışlar gibi gözlerini sımsıkı kapadı.

Sesinden pare pare yorgunluk akıyordu. Bunu tek fark eden ben değildim. Haris'in annesini  kıramayıp, kendi sesinde kırkınlık taşıyışından  mıdır bilinmez Nurdan Anne'nin yüzünde dalgalanmalar oldu.

"B-ben bana söylemedin diye...Söylesen belki bir şey yapardım." Nurdan Anne, biraz daha durulmuş halde ancak davasından vazgeçmez cümleleriyle baktı oğluna.

"Bu yüzden anne. İşte tam da bu keskin cümlelerinden ötürü. Kimsenin suçu günahı yok. Benim evimin kapısı kapandığı anda içeride sadece Ecmel ile ben kalırım. Mahremimi,özelimi de kimseye anlatacak değilim."

Ağırca yurkundum. Ben dışındaki herkesi ailesinden ayrı bir parça olarak atfetti kibarca. Nurdan Anne'nin alınganlığı yüzüne değin yansımıştı ancak bu da durdurmadı Haris'i.

"Bu kusur mu? Eksiklik mi? Bir kadın olarak oğlunun karısına böyle mi sahip çıkıyorsun anne?" Nurdan Anne konuşacak gibi dudaklarını kıpırdattığında Haris,elini kaldırıp susturdu onu.

"Yok anne, yok. Yeri gelir ben anlamam annem anlar Ecmel'i diye düşündüm ama en başta karımın kalbini kıranlar arasında benim annem varmış meğer." Alaylı bir gülümseme dudağında yer edindi. Başını iki yana doğru ağır ağır salladı.

Nurdan Anne, sessizce oğlunun harelerinde takılı kaldı. Söylediklerini tartar bir hali vardı. Bakışlarını kaçırdı ancak sarfettiği sözlerinden dolayı değil,oğlunu hezerana uğrattığından olsa gerekti. Haris,annesiyle göz teması kurmak ister gibi daha da eğdi başını.

"Dualarımın karşılığı olan,ellerimle dokunmaya kıyamadığım kadınımı tek bir sözünle nasıl kırarsın?"

Dualarımın karşılığı...

Haris,yemin olsun bu dünya kimseye kalmaz da bi sen bana bi ben sana.

" Sınavsa Allah'dan gelmiş,başım üstüne. Ecmel ise yüreğime. Annem;canımsın,bir tanemsin. Karımsa dünyam,ahiretim,ömrüm... Ben bu yuvanın huzurunu neyin peşine katayım da eksik göreyim?"

Uzun bir sessizlik oldu salonda. Bakışlarım Haris'in omzunda duraklayıp kaldı. Sözlerinin ağırlığı terazimin kefelerine dağıldı. Öyle sağlıksızdı ki düşüncelerim,ağır basan mantıksız tarafım oldu.

Salondan çıkıp beni karşısında gördüğünde kısa bi an duraksamıştı. Alnımdan öptüğünü hayal meyal hatırlıyorum. Beynim sadece bedenimi yönlendirir haldeydi.

Algılarım tümüyle kapanmış,bir felaketi çağrıştıran düşüncelerimin mantıklı gelişine donup kalmıştım.

Arabaya binip evimize girdiğimizde dahi üstümdeki bakışları fark etmemiştim. Sadece omuzlarım doğrulttum. Evet,olması gereken buydu.

Evet,evet mantıklı olan buydu.

En başından hata yapmıştım kesinlikle, şimdi ise düzeltmem gerekirdi.

Yatak odasında,arkam ona dönükken birden yüzüyle yüzleştim. Bakışları endişeliydi. Elleri tirekçe yanağıma çıktı. Baş parmağı elmacık kemiğimin üstünde tüy gibi gezindi.

"Fıstığım,annemin söyl-"

"Annen haklı,Haris." Aramızda soğuk yellerin estiğini hissettim. Etrafımızı saran buz kütlelerinin çıtırtısı kulağıma değin ulaştı. Uzun bir süre yüzüme bakakaldı.

"Yanlış olan benim. Yanlış olan benim Bolu'dan  dönmüş olmamdı. Ben başından beri yanlıştım,anlıyor musun?"

Kaşları iyiden iyiye çatıldı. Boğazına doğru kızarmıştı,nefti yeşili  gözleri hiç alışık olmadığım siyahlara yer vermişti yerini.

"Ne dediğinin farkında değilsin,yavrum. Şimdi konuşmak zorunda değiliz, tamam mı?" Başımı iki yana salladım.

"Bolu'da demişlerdi ama bana. Daha on sekizimde,kanserden yeni kurtulup bu...bu sorunu öğrendiğimde kimse acımamıştı ki bana. Şimdi annenin yaptığı gibi o zaman da vurdular yüzüme."

Başını yana doğru çevirip dişlerini sıktı. Yanağımdan akan yaşlara inat alayla gülüp ellerimle yüzünü,yüzüme çevirdim.

"Bak,dinle çok acıklı bir hikaye. Daha evlilikten,bebekten bi haber olan bana dediler ki 'bu kızın da hayatı bitti.' Daha kanseri yeni yenmişken nasıl olur da hayatım biter diyordum meğer evlilik tüm hayatım olacakmış ya,onu kastediyorlarmış. Biri de şey demişti ' Kimse kusurlu mal istemez,kız anasının başına kaldı.' "

Kahkaham odada yankılandı ancak ikimiz de keyifli değildik. Ölüm havası sarmıştı odayı.

"Bak en komiği hangisi biliyor mus-"

"Yeter!" Haris'in sesi bedenimi irkitti. İkimiz de birbirimizin bu yönleriyle ilk defa karşılaşıyorduk. Siniri bana değildi ancak gözlerindeki kızarıklık endişe veriyordu bana. Çabuk toparlanıp başımı dikleştirdim.

"Bence de yeter. Sen benimle niye evlendin ki zaten? Hayır kurumu musun sen de kabul ettin evlenmeyi?"

Haris'in elleri sakallarını acıtırcasına çekiştirdi. " İkimiz de iyi değiliz,biraz sakin olalım tamam mı,güzelim. Yorgunum, yorgunsun. Koynunda dinleneyim,izin ver?"

Anlamıyordu beni. Niye zorlaştırıyor ki!?

"Ya hayır! Annen haklı,Haris. Bitsin tamam mı? Sana bunu yapamam!" Dudaklarımdan öyle boş bir şekilde çıkmıştı ki cümlelerim ben bile anlayamamıştım.

Nurdan Anne'nin sözlerinden sonra mantıklı gelen bu düşünce şimdi,onun karşısında,bakışlarında değer kaybetmişti.

Gözümde asılı kalan bir damla yaş aktı gömleğinin üstüne,tam kalbinin olduğu yere.

Öyle bi bakışı vardı ki ,öldüm sandım.

"Bitsin?"  Toprağını ellerimle kazıdım acımı kalbime gömdüm. Başımı zorunlulukla salladım.

"Senin bendeki yerini anlatamamış mıyım ben sana? Hiç gösterememişim sevgimi de böyle cümleler kuruyorsun şimdi yüzüme? Yazıklar olsun bana!"

Öldüm.

05.05.23

Normalde bundan sonraki bölüm final olacaktı ancak sandığımdan da uzun bir bölüm olduğumdam  ikiye bölmek istedim. O yüzden 2 bölümcük daha var diyebilirim.

25. Bölümü de haftaya hafta sonu final olacak şekilde yazmaya çalışırım🥲

Düşüncelerinizi merak ediyorum. Ecmel pek sağlıklı değil şu anda.

Nurdan Hanım'ı sevmeye başlayanlar yüksek ihtimalle yine bi' ayar olmuştur msldmdldöşsls

Haris'im de Haris'im diyip bu bölümü kapatayım artık.

Allah'a emanet olun!

Yazan:





Continue Reading

You'll Also Like

111K 3.1K 55
"Bir anda bir nefes söner miydi? Alınan kararlar, verilen sözler ne kadar da mahvedebilir bir hayatı. Yaptığınız seçimlerin bedelini her daim ödersi...
8M 374K 65
"İkimizde biliyoruz ki, er ya da geç benimle evleneceksin. Ve bu zorunluluktan olmayacak!" "Başlangıç: 12 HAZİRAN 2016 Bitiş: 18 EKİM 2019" ...
734K 37.7K 26
"Yıllarca bekledim."dedi yenilmiş sesi. Gözlerimi karşımdaki kalabalıktan alıp yanımda ezilmiş adama çıkardım. "Sevmeni bekledim. Benim gözlerim hep...
65K 6.3K 33
Herkesin deli olduğunu düşünen bir babaya sahibim. Fakat deliliğin ne kadar güzel olduğunu duymayacak bir sağırlıktaydılar. Hayalleri için çabalaya...