O KIZ BENİM +18

Od psikopatcivciv012

628K 22.8K 8.1K

"Bana büyü mü yaptınız!" . Hayatını kurtardığı adam tarafından kaçırılan Lale. Hayatını kurtaran genç kıza... Více

-1-
-2-
-3-
4
-5-
-6-
-7-
-8-
-9-
-10-
-11-
-12-
-13-
-15-
-16-
-17-
-18-
-19-
-20-
-21-
-22-
-23-
-24-
25
-26-
27
28
29
-30-
31
32
33
34
-35-
36
-37-
38
39
40.
41.

-14-

15.8K 579 239
Od psikopatcivciv012

Kendimi biraz daha iyi hissedince ayağa kalktım. Ne kadar orada oturduğumu bilmiyordum ama popom uyuşmuştu.

Masadaki boş tabakları kaldırıp kalan makarnayı da buzdolabına zorla sıkıştırdım. Çünkü hiç boş yer yoktu.

Kirli bulaşıkları makineye dizdikten sonra ellerimi yıkayıp mutfaktan çıktım, salonda tuz gibi dağılan vazoyu görünce az önce olanlar aklıma geldi.

Gözlerim koltukta uzanmış tavanı seyreden Demire kayınca kendimi kötü hissettim. Onu ben mi bu hale getirmiştim? sonra bu saçma düşünceme göz devirdim.

Adam beni zorla kaçırdı!

Ayrıca benden büyük birine nasıl ismi ile hitap edebilirdim ki? gerçekten yaş takıntısı olduğunu bilmiyordum. Acaba çocukluğunda ne yaşamıştı. Çünkü normal bir insan böyle bir konuda büyüden bahsetmezdi. 

'Sana aşık oldu ve kabullenmek istemiyor...' diyen iç sesime kahkaha atarak cevap vermek istesem de sustum.

Demir gerçekten çok yakışıklıydı hatta her kızın hayalindeki gibi esmer uzun boylu yapılı bir vücudu vardı, bugün onun yarasını sararken şişmiş kaslarını da görmüştüm yani. Yakışıklıydı işte.

Bense ben.... beni anlatmıştım zaten.

Mutfağın önünde durmayı bırakıp kırılan vazoya yaklaştım. Büyük parçaları elimin içine toplamaya çalışırken birkaç tanesi elime batmıştı ama demirin gözüne batmak istemiyordum.

Ben ya da o daha sonra basabilirdi üzerine. Avucumun içinde birkaç yer kanasa da sessizce toplamaya devam ettim. Demir hala varlığımı fark etmemişti. Bu iyi bir şeydi büyük, hatta küçük parçaları da toplayıp kalktım. Ve mutfağa girdim.

Çöpün içine camları bıraktıktan sonra elime hemen peçete bastım, fazla acımıyordu ama birkaç yerde çizik oluşmuştu. Bir elektrikli süpürge bulup orayı süpürmem gerekiyordu ama gerçekten Demir ile yüz yüze gelmek istemiyordum en iyisi yukarıya, kaldığım odaya gitmediydim.

Eninde sonunda ya o fark edip süpürecekti ya da bana EMREDECEKTI.

Gözlerimi devirip arkamı döndüğümde Demirle burun buruna geldim. Hemen bir adım geri gittiğimde gözleri elime kaydı peçetenin kanlı olduğunu görünce kaşlarını çattı

"Elin niye kanıyor?" elimi hemen elinin içine alıp açtığında kaşları daha çok çatıldı

"Nasıl oldu bu, elini mi kestin!" ağzımı açmaya bile korkuyordum

"Konuşsana kızım!" Niye bu kadar kırılgandım niye böyle bir yapım vardi. Az kalsın ağlayacaktım artık 

"İçerideki cam kırıklarını toparlarken elime battı biraz." sinirle gözlerini kapattı sanki sakinleşmek istiyormuş gibiydi

"Sana mı kaldı onu yapmak, hallettirirdim ben. Hem niye eline alıyorsun ki!"

"İkimizden biri unutup basar diye hemen toparlamak istedim."

"Ne olursa olsun bir daha böyle bir şey yapma." Dedi ve mutfaktan çıktı.  Bir kaç saniye sonra dönünce, nereden getirdiğini bilmediğim yara bandını elimin 3 yerine de yapıştırdı.

"Dikkatli ol bir daha ki sefere. Hatta mümkün olduğu kadar kesecek ve çizecek şeylerden uzak dur." başımı salladım hava kararmak üzereydi

"Yemeği dışarıda yiyelim mi?" daha yemek yiyeli 2 saat bile olmamıştı

"Şimdi mi?"

"Sonra işte. Akşam Olunca." Omuz silktim

"Benim pek iştahım yok. Sen gidersin, ben yukarıya çıkıp dinlenmek istiyorum."

"Hasta mısın?" deyip elini alnıma koyunca gereksiz yakınlaşmamızı kesip kendimi bir adım geri çektim.

"Yok değilim. Sadece biraz uyumak istiyorum."

"Ne yaparsan yap!"  deyip mutfaktan çıktı. Hayvan gibi davranıyordu. Sanki küfür ediyorum.

Demirin arkasından ben de çıktım.

" Bu arada elektrikli Süpürge nerede?" parmağımla Kırılan yeri gösterdim

"Oranın süpürülmesi lazım, küçük parçalar var."

"Ben hallettiririm şimdi, sen çık yukarıya." Bir Şey Demeden yönümü çevirip merdivenlerden yukarıya çıktım. Zaten temizlik yapmayı da sevmiyordum. Kime yaptırırsa yaptırsın.

Kaldığım odaya girmek için elimi kaldırıp kapının kulpunu indirdim. Ama daha sonra diğer odaları merak ettim ve bakmaya karar verdim. Demirin kaldığı odayı biliyordum kaldı iki oda diye mırıldandım.

Odaların birini açtım misafir odası gibiydi sade. Oraya kapattım diğerini açtığımda bir oda dolusu kitapla karşılaştım. Resmen burası küçük bir kütüphaneydi. Ağzım açık kalırken odaya girip sessizce kapıyı kapattım.

Burada olduğumu bilmesine gerek yoktu. Kitaplarının arasında gezerken beğendiklerimi elime aldım. Acaba kokusam kızar mıydı? daha sonra omuz silktim.

Bu evde zaten sıkıntıdan patlayacaktım, kızarsa da kızsın. Zaten her şeye kızıyordu. Onun ne yapacağını kestirmek zordu. Köşede modern bir çalışma masası vardı. Masanın üzerinde çok şık bir kalem dikkatimi çekti kalemi elime alıp baktığımda üzerinde Demir Lodos yazıyordu.

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı, yani Lodos onun soy ismi miydi? kalemi yerine bırakırken aldığım 3 tane kitabı tekrar kucağıma alıp odadan çıkmak için kapının kolunu indirdiğim anda Demirin merdivenlerden sesi gelince açmadan bıraktım.

"Ablasıyla abisi bir sıkıntı çıkardı mı?" sanırım benim ablam ve abimden bahsediyordu, karşıda ne cevap veriyordu bilmiyorum. Ama meraktan ölecektim.

"Iyi oyalasınlar biraz. Bakarız sonra duruma göre." Biraz sustu

"Bilmiyorum, ortada canımı çok sıkan bir şey var. Beni ona karşı güçsüz kılan savunmasız kılan bir şey var. Bunun sebebini öğreneceğim. O orospu çocuğunun bir şey yaptığına eminim." gözlerimi devirdim hala aynı konumuydu ne büyüsüydü Allah aşkına?

"Kes lan! Saçma saçma konuşup sinirlendirme beni!" diye gürleyince iki adım geriye gittim sanki karşımda ve bana bağırıyormuş gibi. Merdivenleri bitirmiş ve kendi kapısını açıp girdiğini anladığım anda hemen odadan çıkıp kaldığım odaya girdim.

Bir suçluyla aynı evde kalıyordum, kitap okumak yerine kendi hayatımı yazsam çok okunurdu. Bu dediğime gülerken kitaplar için ondan izin almam gerektiğini anladım.

Sanırım hata yapıyordum ne olursa olsun bu kitaplar onundu. Sormadan aldığımı görürse daha çok kizabilirdi.

Oturduğum yerden kalkıp kitapları kucağıma aldım. Daha sonra hemen karşımdaki onun odasınin önüne gidip kapısını tıklattım.

"Gel." yavaşça kapının kulpunu indirdiğimde Demirin üzerindeki tişörtü çıkarmış siyah bir gömlek giydiğini görünce gözlerimi hemen kaçırdım.  Çünkü önü tamamen açıktı düğmeleri iliklememişti.

Niye bekleme demiyordu acaba!

"Ben....şey kızacaksın biliyorum ama yan odada kitaplık olduğunu görünce birkaç tanesini alıp okumak istedim. Bu evde canım çok sıkılıyor okuyabilir miyim?"

"Konuşurken yüzüme bak." deyince başıma hafif kaldırıp yüzüne baktım üzerini giymişti çok şükür.

"İstediğini yap, istersen hepsini oku. Ben hepsini okudum."

"Yaa..." diye mırıldandım hayranlıkla orada en az bin kitap vardı

"Hepsini mi? Ama doğru yaşın benden büyük-" hemen ağzımı kapattım.

"Yani şey demek istedim, kitap okumayı seviyorsun herhalde." gözlerini bıkkınlıkla kapatıp açtım ve koluna gümüş renginde bir saat taktı.

"10 dakikaya hazır ol. Gidiyoruz."

"Nereye?"

"İşimiz var."

"Ben niye geliyorum ki evde kalayım. Hem bu kitapları okuyacağım." Dedim kollarımdaki kitapları gösterip

"Olmaz. Sen de benimle geliyorsun. Anlaştığımız konuyla alakalı,  biriyle konuşmam gerekiyor. Sen de gel, ne olur ne olmaz." Gülümserken hemen başımı salladım

"Ha o mu? Tamam, hemen giyinip geliyorum." deyip odadan koşarcasına çıktım ve kaldığım odaya girip dolaptaki poşetlerin içinde giyecek bir şeyler ayarlamaya çalıştım.

Siyah dar bir pantolon, pudra rengi  balıkçı yaka bir kazak giyip saçlarımı yukarıdan topladım. Anında içim kıpır kıpır olmuştu. Belki de bir hocaya falan gidiyorduk, saçlarımı topladıktan sonra banyoda aynaya bakarken kaşlarım çatıldı.

Acaba o bahsettiği kişi benim bile haberim yokken böyle bir şey yapmış olabilir miydi? Sonra başımı sağa sola salladım ne saçmalıyordum ben! Böyle bir şey olsa bana da olurdu değil mi?

Banyodan çıkıp poşetlerin içine koydukları siyah bir deri ceketi de çıkarıp üzerime giyindim. Üzerimdekiler resmen para kokuyordu. Hepsi çok kaliteli ve pahalıydı etiketlerini gördüğümde o kadar çok şaşırmıştım ki...

Bu deri ceket bile 6.000 liraydı, ama Demir bunların hiçbirini sorun etmemiş, hatta almak için can atmıştı. Sonunda odadan çıkınca Demir'i aşağıda bulacağımı düşünüp merdivenlerden aşağı indim.

Tam tahmin ettiğim gibi Demir de aşağıdaydı. Beni görünce beni baştan aşağı süzüp kaşlarını çattı.

Kötü mü olmuştum?

"Niye bu kadar özeniyorsun ki 2 dakika bir yere gidip geleceğiz!"

"Ne özenmesi aldıklarını giydim işte." Diye çemkirdim.

"Neyse!" deyip evden çıkınca ben de arkasından çıktım. Arabaya binip evden uzaklaşınca yüzümde ki gülümseme hiç kaybolmamıştı.

"Niye bu kadar mutlusun, sana seni bırakıyorum demedim, gidip bir konuşacağız dedim."

"Olsun ne kadar çabuk çözmeye çalışırsak o kadar çabuk giderim evime."

"Bu evde seni kesiyor muyum? Ne bu can atmalar."

"Niye öyle diyorsun ki sonuçta ablam ve abimi özledim. Hem beni o kadar çok merak etmişlerdir ki, belki de öldüğümü düşünmüşlerdir." o an gözlerim dolunca dişlerimi sıktım. Eminim çok üzülmüşlerdir. Özellikle de abim. O bana çok düşkündü.

"Çok mu özledin?" başımı salladım kim özlemezdi ki

"Evet." arabayı durdurdu, boş sokakta sadece bizim bindiğimiz araba vardı.  Demir yüzünü bana çevirince ben de ona döndüm.

"Ablan ve Abini aramana izin veriyorum bir kerelik. Ama ne benden ne de bu konudan bahsetmeyeceksin. Sadece iyi olduğunu söyle." duyduğum şeyle Demire sarılmam bir oldu.

"Çok teşekkür ederim." yaptığım şeyin saçmalığına varınca hemen kendimi geriye çektim. Demirin gözleri kapanmıştı acaba birden sarılınca yarasın mı acıtmıştım.

Hem niye sarıldım ki Allah aşkına sanki bana iyilik mi yapıyordu beni ailemden ayıran oydu.

Katıksız gerizekalıydım.

Hep sonradan geliyordu aklım başıma.

"Ben çok özür dilerim. Öyle birden..... Sen şey... söyleyince ben de ne, yapacağımı bilemedim, Çok özür dilerim. Canını acıttım değil mi?"

"Ara." diye mırıldandı gözleri kapalıyken. Vazgeçmeden hemen abimin ezbere bildiğim telefon numarasını yazıp aradım. Kalbim yerinden çıkacaktı.

"Hoparlöre al." Dedi Demir. İtiraz etmeden dediğini yaptım.

"Söyle?" telefonun ardından gelen yorgun ses içimi acıtmıştı.

"Abi, benim Lale."

"Lale! kızım neredesin sen! öldük meraktan! bizi öldürmek mi istiyorsun sen!" dudaklarımı ısırırken bir damla gözyaşı yanağımı ıslattı

"Ben iyiyim merak etmeyin. Sesinizi duymak için aradım." gözüm sadece karşıdaydı başka hiçbir yere bakamıyordum.

"Sesimizi duymak için mi aradın! Lan sen benimle dalga mı geçiyorsun! Neredesin sen, gelip alacağım. Hemen söyle!" Demir'in sert nefeslerini duyunca yutkundum.

"Geleceğim abi ama biraz zaman alacak gibi.... ama çok değil. Sadece iyi olduğumu bilin-"

"Biri seni arabasını zorla bindiriyordu görüntüleri izledim Lale! kimdi o herif,  nerede tutuyor seni! polisi aradın mı bizden önce!"

"Yok yok. Zorla değil." dedim hemen, toparlamam gerekiyordu. Demir bu konuyu açmayacağım söylemişti ama onların aklının da bende kalmaması gerekiyordu

"O gördüğünüz kişi benim erkek arkadaşım." nefesim boğazımda takılı kaldı

"Sevgilimdi ama o hafta ayrılmıştık. O benimle konuşmak istemişti. Ben de gitmek istemeyince zorlamıştı."

"Kızım ne sevgilisi deli misin sen! tanımıyoruz etmiyoruz hayatımda hiç görmediğim adam nerede senin sevgilin oluyor, hangi ara!"

"Daha sonra anlatırım abi. Şimdi de onun yanındayım, iyiyiz biraz uzaklaşmak istedik. Ama geleceğim Sizi çok seviyorum-"

"Lale!" diye bastırdı sanki sinirini bastırmak istermiş gibi

"Güzel kardeşim sen benimle dalga mı geçiyorsun! Sevgilim vardı falan diyorsun! Onunlayım diyorsun! Peki bu Can denen geri zekalıyla ne işin vardı.  Niye kapıdan gitmiyor! Kovuyorum Kovuyorum gidiyor beş dakika sonra yine aşağıda! Lale gelene kadar gitmeyeceğim diyor birde!  Bir şey demek istemiyorum ama sen ne yapmaya çalışıyorsun!" Herşeyi daha çok bok etmiştim. Abimin gözünde ne hale düşmüştüm.

"Gelince konuşuruz-" Demir birden elimdeki telefonu alıp kırarcasına kapattı. O kadar hızlı nefes alıp veriyordu ki göğsü hızla kalkıp iniyordu.

"O sikik akıllıya yediği dayak yetmemiş anlaşılan!" Deyip arabadan hışımla çıkıp dudakların arasına bir tane sigara yerleştirip içmeye başlayınca, kaşlarımı çatıp ben de çıktım. Arabanın önünden dolanıp karşısına geçtim.

"Dayak derken, ne demek bu sen Canı mı dövdün!"

"Şunun adını ağzına alıp durma!" diye kızdı

"Cevap verir misin! Niye dövdün, O yüzden gelememişti değil mi masaya niye ya, niye dövüyorsun çocuğu!" O an aklıma gelen şeyle bütün taşlar yerine oturmuştu.

"Bir gün öncesinde de yüzüne o yumruğu sen atmıştın değil mi? sevgilisiyim diyen de sendin!"çok normal bir şey söylemişim gibi başını salladı.

"Bendim, döven de sövende bendim. Şimdi de ağzına sıçacağım."

"Ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum!"

"Neyini anlamıyorsun, bin arabaya!"

"Binmiyorum!" diye bağırdım nereden geldiğini bilmediğim cesaretle.

"Sevdiklerime zarar veremezsin, yanındayım işte bu iş bitene kadar da gitmeyeceğim. Cana bir şey yapmayacaksın!" Demir kollarımdan tutup kendine doğru çekti. Tutuşu o kadar sertti ki canım acımıştı

"3 şeye dikkat etmiyorsun Lale." diye fısıldadı tehlikeli bir tonda.

"Birincisi sesinin tonuna, ikincisi sevdiklerin arasında Canın olmasına,  üçüncüsü ise o çocuğun adını ağzına alma dediğim halde almana." elimi göğsüne koyup gitmeye çalıştım.

"Hayatıma bu şekilde müdahale edemezsin!"

"Yeter." diye mırıldandı

"Senin hayatın diye bir şey yok. Senin hayatın benim!" dedi acımasızca

"Senin hayatın artık benim iki dudağımın arasında. Sadece senin de değil. Abinin, ablanın, o Can denen Göt verenin kısacası herkesin. Anladın mı beni?" Başımı sağa sola salladım

"Gitmek istiyorum, yanında kalmak istemiyorum. Sen araştıracak mısın ne yapacaksan yap ama ben olmadan yap. Ben daha fazla kalamam senin yanında." Kibirle gülüp kolumdan tutup  arabaya bindirdi.

Kapının kolunu açmaya çalışsam da kilitlenmişti çoktan. Demir kendi tarafına geçti.

"Demek gitmek istiyorsun?" diye sordu arabayı çalıştırırken? bir yandan da cebinden çıkardı telefonla bir şeyler yapıyordu. Sonunda hoparlörde birinini aradığını fark ettim.

"Efendim abi?" bu Ali'nin sesiydi.

"Neredesin?"

"Söylediğin gibi abi Lalenin evinin karşısında bir ev tuttuk. 7/24 evi izliyoruz."

" O orospu çocuğunun evin önünden gitmediğini niye bana söylemedin?"

"Önemsiz diye düşündüm o yüzden söylemedim abi."  dedi. Okulda aslan kesilse de Demirin karşısında süt dökmüş kedi gibiydi. Demir sinirle burun kemerini sıktı

"Siz bir şey düşünmeyin amına koyayım. O piçin ayaklarını kır! Kır ki bir daha gelecek ayağı olmasın!" Gözlerim korkuyla aralandı

"Tamamdır abi." Ondaki rahatlığı da duyunca telaşla ne yapacağımı bilemedim.

⏳️

Öncelikle hayırlı bayramlar 🍬 💝

Vote vermeyi de unutmayın🥰

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

926K 64.6K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
347K 22.4K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
4.3M 122K 41
054* ***: benim seninle sevişme 054* ***: pardon antrenman yapma ihtimalim nedir? - : kapak tasarımı için @gokbuttired 'a çok teşekkür ederim.<3 :
139K 7.6K 50
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...