ArLin | SadGül Tahiri Evren

By Bookwriterbooklover

5.7K 714 7.3K

Araz ve Aylinin tutkulu aşk hikayesi Osmalı tarihinde başka bir evrende. SadGül karışık tüm GHBG ekibi karışı... More

👑Karakter Tanıtımı 👑
👑 Karakter Tanıtımı devami 👑
👑Karakter Tanıtımı son kısım👑
👑 1 bölüm 👑
👑2 bölüm 👑
👑3 bölüm 👑
3 bölüm fotoları
👑3 bölüm👑 düzenlendi
👑4 bölüm👑
👑5 bölüm👑
👑3.1 bölüm 👑
👑3.2 bölüm👑
👑3.3 bölüm👑
👑6 bölüm👑(yeni)
👑7 bölüm👑(yeni)
👑8 bölüm 👑
9 bölüm trailer
👑9 bölüm👑(yeni)
👑10 bölüm👑(yeni)
👑11 bölüm👑(yeni)
👑12 bölüm👑(yeni |2ci sezon başlangıcı)

👑3.4 bölüm 👑

80 19 23
By Bookwriterbooklover

Merhaba arkadaşlar. 3.4 bölümü okudukdan sonra 4 ve 5 bölümü geriye gidip okuya bilirsiniz. Bu arada yeni yazmış olduğum bölümleriyse birazdan atacağım. Sevgiyle kalın💞

Bölüm içerikleri 💕✨
#ÇerkezSarayı
#MoskvaSarayı
#SongülHatun
#DüğünGünü
#SadGülİlkKarşılaşma
#SongülünKolyesi
#GizellaSonGülSadiniKarşılaştıranSaray
#SongülünGeçmişi
#SongülYaverSahneleriKomikAnlar
#SongülMecburiEvlilik
#BeklenilmezSonluk

Arka fön için Çerkez Müzikleri🌷👑


Çerkez kızı Songül Hatun💞


Songül Hatun Çerkez Sarayı.
Yalnız Çiçek
Çerkezlerde düğün günü.✨

O gün bu gün her gün Songül Hatun bahçeye bakarak bir gün ablası olan Osmanlı Valide Sultanının onu bu zindan saraydan kurtaracağını bekledi. Songül hatun bahçenin ayağındaki yalnız çiçeyi kendine benzetiyordu. Oda onun gibi yalnızdı çünkü.🥀

Yaver ağaysa saray işleriyle çok meşğul olduğu için malesef git gide Songül Hatunla pekde beraber zaman geçiremiyordu. Buda Songül Hatunun yalnızlığına yalnızlık katıyordu.
Ama ona bu yalnızlığında bile en iyi gelecek şey Sadi okulunun basdığı kitaplardı ve her nasıl olursa olsun bu kitapları Osmanlı Sarayından getirtdirmeyi başara biliyirdu.

Bir akşam Haleniya Hatun Songül Hatunu odasında bulamadığında onun bulunup odasına getirilmesini emr etdi. Ve hizmetçiler Songül Hatunu uzun uzun aradılar. Songül Hatunsa saraya yakın yerde kopeyi Volga nı gezdiriyordu. Ve saraya dahil olduğunda hizmetçiler hemen kolundan tutdurlar.

Songül Hatun: Noluyor ya? Ne bu patavatsızlık?

Hizmetçi: Efendim bize emr edileni yapıyoruz. Lütfen zorluk çıkarmayın.

Songül Hatun: Nereye götürüyorsunuz beni bırakın! Bırakın dedim size!

Ama hizmetçiler Songül Hatunu burakmadı ve sürükleye sürükleye Haleniya Hatunun odasına götürdüler.

Songül Hatun: Ha tahmin etmeliydim. Zaten bunu senden başka kim yaparki bana bu sarayda.

Haleniya Hatun: Benimle doğru konuş! Nerdeydin sen bunca zaman?

Songül Hatun: Asıl sen benimle doğru davran! Sen beni ne hadle buraya böyle sürükleye sürükleye getirtdire bilirsinki?

Haleniya Hatun: Ben senin annenim!

Songül Hatun: Hayır değilsin! Olmadın! Bundan sonra da aslada olmayacaksın.

Haleniya Hatun: Senin dilin bu aralar fazla uzadı. Bu konunu artık babanla konuşmamız gerekeçek anlaşılan.

Songül Hatun: Haa. Tamam o zaman. Çok korkdum...Ne o şimdide benimi öldütdüreceksin "anne"?

Haleniya Hatun: Sana benimle doğru konuş dedim! Annen benim yüzümden ölmedi! Babana doğru davranmadı diye sonu böyle oldu.

Songül Hatun: Hayır! Onu sen öldürdün! Anneme iftira atdın! Babama bunu sen yaptırdın! Bana bundan daha kötü ne yapa bilirsinki ha? Gerçi sen kötülükler kraliçesi Haleniyasın. Bi yolunu bulur beni yine şaşırtır daha kötüsünü yaparsın. Zaten her defa daha kötü ne yapa bilirsinki dediğimde daha da kötüsünü yapıyorsun - değip ardına bakmadan gidiyorduki birden odaya babaşı Şamil bey dahil oldu.( Şamil çerkez ve diğer dağıstan halklarına ait isimlerdendir).

Şamil bey: Haleniya? Songül? Noluyor burda? Bu ne gürültü? Sesiniz bin metre öteden geliyor.

Songül Hatun: Yok bi şey baba.

Şamil bey: Haleniya?

Haleniya Hatun Songüle nefret dolu bakışlarla bakdı. Songül Hatun bugün içini Haleniyaya dökdüğü için artık sonunun geldiğini düşündü. Babası böyle bir sayğısızlığı affetmezdi. Ve gözlerini yumarak sonunun gelmesini bekledi.

Haleniya Hatun: Yok bişey Şamil bey. Sadece kızımıza yeğenim Alexander Sergeyin düğünü olacağını söyleyecekdim. Oraya gitmemiz gerek.

Şamil bey: Ne zaman?

Haleniya Hatun: 4 gün sonra.

Şamil bey: İyi tamam siz gidin.

Songül Hatun: Ne? Benim ne işim var orda?

Şamil bey: Kızım anneni orada yalnız mı burakacaksın? Dahi gidin işte.

Haleniya Hatun: Siz gelmeyecekmisiniz Şamil bey?

Şamil bey: Benim işim çok. Oğlumla gidersiniz.

Songül Hatun " ben hiç bir yere gitmiyorum bunlarla" demek istedi ama olmadı. Yapamadı. Babasını kızdızmakdan korkdu.

Haleniya Hatun: Peki efendim. Songül kızım hadi git hazırlan. Oraya varmamız 3 gün alır.

Songül Hatun istemsiz bir şekilde "peki" diye bildi sadece.

Songül Hatun odasına girip hazırlanmaya başladı. "Allah Allah ya. Hayır yani ben neden gidiyormuki bunun yeğeninin düyününe? Benim ne işim var orda? Of abla of. Bir kurtarmadın beni buradan.

O gece faytonla (at atabasıyla) Haleniya ve Songül, üvey ablası ve abisi yola çıkdı. Yol Songüle çok sıkıcı və uzun geliyordu.

3 gün sonra.✨

Üç gün geçdi. Moskva sarayına artık varmışdılar. İlk bakışdan Moskva sarayının farklı yapısı Songül Hatunu çok etkilemişdi. Üç gün his etdiği tüm yorğunluk Moskva sarayının inanılmaz görüntüsünü görmesiyle bi nebzede olsa geçmişdi. Yaverde o gün Songül Hatunun yanındaydı. Songüle orada hizmet etmek için yanında gönderilmişdi.

Yaver Ağa: Vıııy saraya bak be.

Songül Hatun: Yaver lütfen ağzını kapatırmısın? Bak görende hiç saray görmedi sanacak.

Yaver Ağa: Ay ağzım açıkmı? Vıııy hiç fark etmemişim. Özür dilerim Songül Hatunum. E tabi saray gördümde ama böylesini hiç görmedim be.

Songül Hatun: E tabi sende haklısın. Bikere yapısı farklı. Ortamın his etdirdiği havasıda.

Yaver Ağa: Hava demişken Songül Hatun. Burada hava çok soğuk ya. Daha son bahardayız bu ne soğuk. Yerde kar bile var yani. Dondum.

Songül Hatun: E tabi sen ne sanmışdın. Burası bizim Çerkez topraklarına benzemez. Kışın daha da soğukdur buralar.

Yaver Ağa: Bakıyorumda siz bu konuya hakimsiniz efendim. Yoksa geleiniz mi hiç bu topraklara daha önce?

Songül Hatun: Yok gelmedim. Ama coğrafya diye bir ilim var hatırlatıyım.

Yaver Ağa: Ha o mesele. Hangi kitap bende okuyum?

Songül Hatun:" Iklımlar ve yöreler " kitabi sayfa 248. Sadi Paşa okulu.

Yaver Ağa: Vay arkadaş ne okulmuş be. İlm dersen orda, sanat dersen orda, savaş sanatları dersen yine orda. Hakkaten orada olmak istedim ha.

Songül Hatun: Evet öyledir oralar. Ablam ben küçükken Osmanlıdan konuk olarak geldiğinde baya anlatmışdı bana oraları. O gün bu gündür hep merak ediyorum Osmanlı Sarayını.

Yaver Ağa: Ama bak Sadi Hocanında hakkını vermek lazım. On parmağında on marifet, on numara bir adam. Nasıl biri ben bile merak etdim şu an.

Songül Hatun: Heralde 150 boylarında , tombul, kel, gözlüklü bir adamdır bence.

Yaver Ağa: Vıııy.. Şimdi niye öyle dedinizki Songül Hatun.

Songül Hatun: Bilmem. Ben öyle his etdim.

Yaver Ağa: Nedenki?

Songül Hatun: Şey ya. Aslında bilim adamları filan hep öyle olur ya. O yüzden öyle hayal etdim. Aman önemli olan yüz güzelliği değil zaten, iç güzelliğidir.

Yaver Ağa: Öyle tabi.

Songül Hatunun birden gözleri Moskva sarayının önünde bir faytona dikildi ve yerinde dayandı.

Yaver Ağa: Noldu Songül Hatun niye durduk birden bire?

Songül Hatun: Yaver oraya baksana.

Yaver Ağa: Ha bakdım. Vıııy at işte. Ne güzelde at bu ya.

Songül Hatun: Bu at, bu fayton...

Yaver Ağa: Ney?

Songül Hatun: Bunlar Osmanlıya özel. Bu atlar sadece Osmanlıda bulunur.

Yaver Ağa: Vıııy. İnanamıyorum. O zaman demekki bu geceki düyünde Osmanlıdan birileri var. Öyle değilmi efendim?

Songül Hatun: Afferin Yaver. Kedi olanı sonunda bir fare yakaladın. Evet burada bu düyünde Osmanlıdan birileri var.

Yaver Ağa: Peki ya siz Osmanlı atlarını nerden tanıyorsunuz efendim?

Songül Hatun: Çocukken ablam bize geldiğinde bu cins atlarla gelmişdiler. Bu atlar çok değerlidir Osmanlıda. Bu faytonun nakışlarıda aynıydı.

Yaver Ağa: Siz varya bilgi küpüsünüz be. Heyt be.

Haleniya Hatun: Songül Yaver ne dikiliyorsunuz orada? Hadi geçiyoruz içeri.

Songül Hatun: Geldik...Hay bi burakamaz baş başa konuşmaya bu baş belası. Hadi Yaver içeri geçelimde daha fazla söylenmesin.

Sarayın acayıp bir yapısı vardı. Fantastik romanlardaki gibi görünüyordu. Kuppeleri bile fantastik yapıya sahipdi. Songül Hatun ve Yaver ağa saraya ilk dahil oldukları andan itibaren içerinin güzelliğiyle daha da şaşkına döndüler. Tavanlar acayip yüksekdi ve sarayın beyak kremsi parlak rengi göz kamaştırıcıydı. Salonda o kadar çok insan vardıki burada Osmanlıdan gelen konukları bulmak imkansız gibiydi.

Yaver Ağa: Songül Hatun vıııy benim başım dönüyor ya. Bu saray ne kadar büyük böyle. Sanki üzerime üzerime geliyor burada her şey.

Songül Hatun: Sakin ol Yaver. Gece daha yeni başlıyor görmüyormusun? Şimdiden bayılırsan ben burada yalnız başıma ne yaparım.

Sarayda ihtişamlı düyün gecesi başladı. Prenses Gizellanın abisi Prens Aleksandr Sergey o gün evleniyordu. Rus müzikleri, rus dansları derken etraf balo gecesine dönmüşdü. İnsanlar el ele tutup halay çekercesine farklı danslar ediyordular.

Uzakdan başında taç olan sarışın bir kız Songül Hatunun olduğu masaya yaklaşıp Haleniya Hatuna yaklaşıp:Hala nasılsın? Çok özledim seni ya!- değip sarıldı.

Haleniya Hatun: Bende seni özledim canim yeğenim.

- Bu kim hala?

Haleniya Hatun: Bumu? Tanıştırayım kızım Songül Hatun. Valentinanı zaten tanıyorsun.

Prenses Gizella: Ha öylemi. Memnun oldum. Baya güzelmiş siniz Songül Hatun.

Songül Hatun: Bende memnun oldum - dedi soğuk bir ses tonuyla. Ama Songül Hatunun gözü her yerde Osmanlı geyimlerinde olan konukları arıyor bir türlü bulamıyordu.

Songül Hatun: Yaver bak sana tarif etdiğim tip endiselerde adamlar ya birini görürsen hemen bana haber ediyorsun.

Yaver Ağa ağzı dolu yemekle boğunuk bir sesle "Tomom Songol Hoton"

Songül Hatun: Yemeyini ye de öyle konuş. Bak yoksa boğulacaksın.

Yaver Ağa lokmasını yutarak: Ama Songül Hatun. Benim anlamadığım bir şey var. Biz bu Osmanlı Sarayından gelen konukları bulup ne yapacaz?

Songül Hatun: Ah benim saf masum Yaverim. Bazen endişeleniyorum biliyormusun ben yanı başında olmasam sen ne yapacaksın diye...Bak şimdi biz bunları bulursak ben onlara Valide Sultanın ablası olduğumu isbat edersem o zaman bizi saraya götüre bilirler.

Yaver Ağa: Vıııııııyyyyyyyy. Ay Billahide siz çok akıllısınız Songül Hatun. Peki ya nasıl isbat edeceğiz?

Songül Hatun: O iş bende sen rahat ol. Ablamın bana verdiği kolyenin içinde Osmanlı Sultanlarında olan mühür basılı. Ablam bana küçükken buraya geldiğinde hediye etmişdi. Bir gün onu bulmak istersem bu kolyeni göstereyim diye. Bu kolye sadece Osmanlı Sultanlarında var.

Yaver Ağa: Vauuu. Super. O zaman ben gidim her yanda aramaya başlayım.

Songül Hatun: Dur ne yapıyorsun? Daha önce yemeyini bitir şüphelenmesinler öyle hemen.

Bir saat geçmişdi. İnsanların kafası daha çok yemeye müziğe karışmışdı. Prenses Gizella halaya benzer rus dansını yapmak için Songülüde davet etdi. Ve istemsizce kabul etsede Songülde hep beraber herkes gibi el ele halaya benzer dans etdi. Daha sonra farklı müzikler, rus havaları , renkli giymiş insanlarla beraber dans etdi. Songül dans etmekden eğlenmiş gibiydi. Ama artık çok yorumluşduda. İzn alıp sarayın diğer yanında sadece içkiler ikram edilen bölüme geçdi. Etrafı dikkatle izledi. Saray salonundan tam 6 koridora kapı açılıyordu. Sarayı merakda ediyordu. Ama en çok merak etdiği tabikide Osmanlı konuklarının nerde olduğuydu.

Songül Hatun yanındaki garsondan alkolsuz içini soğutacak içecek bir şeyler istedi. Ve garsonda masaya hemen istediği ikramı burakdı.

Tam bu sırada Songülün tam arkasında dayanmış biri arkasından kolunu uzatarak masaya bir Şampan bardağı burakdı.🍾 🥂

Songül Hatun korkuyla arkaya dönerek: Sizde kimsiniz?

- Sakin olun lütfen korkutmak istememişdim. Ben sadece başka masalarda yer yok burada dura bilirmiyim deyecekdim eğer rahatsız etmiyorsam tabi.

Songül Hatun kendini kenara çekerek: Buyurun geçin dedi.

- Teşekkürler güzel hanım...

Şampanyada bir iki yudum alıp - Bu arada benim ismim David - değip elini uzatdı.

Songül Hatun: Memnun oldum - dedi elini uzatmadan.

David: Bu güzel ela gözlü kızın masası neden boş neden yalnız merak etdim doğrusu. Böyle bir güzellik bizim Rus topraklarında olsa bir saniye bile yanı boş kalmazdı.

Songül Hatun şaşkın bir şekilde: Nerden anladınız benim rus olmadığımı?

David: Rusça güzel konuşuyorsunuz. Öğrenmeninizi taktir ederim doğrusu Ama aksanınızda çok şirin farklı ve etkileyici. "Ts" sesini söyleye şekliniz beni benden aldı.(Ruslara özel bir sesdir ve her kes onu doğru söyleyemez. Songül Hatunda onu doğru şekilde söyleyememişdi haliyle).

Songül Hatun: Evet oğretmenlerimiz güçlüdür. Ama sizde çok dikkatlisiniz bakıyorum.

David: Evet ben farklı ülkeler gezdim coğrafyanıda çok severim. Yani ilm benim alanımdır.

Songül Hatun: Hmm ne güzel. Ya şey şimdi benim gitmem lazımda merak ederler bu nerde diye.

Tam o sırada dönüp gitmek isterken Songül Hatun deniz mavisi gözlü biriyle karşı karşıya geldi. Üzün boylu adamın boyu neredeyse iki metreydi. Ama yüzü bağlı olduğu için sadece gözleri görünüyordu. Songül Hatun bu gözlere bir daha bakamayacak gibi derin derin bakdı. O gözlerde onu süzdü ve yanında bir kaç adamla beraber altı koridordan en sondakına dahil oldular.

Songül Hatun o esrarerengiz gözlerin sahibinin arkasından baka kalmışken David Songülün kolunda tutup kendine çekerek: Songül hanım bana bu dansı lütf etmeden nereye gidiyorsunuz.

Songül Hatun: Çek ya o pis ellirimi üstünden sarhoş herif - değerek kaçmaya çalıştığında adam onu kendine doğru çekdi ama Songül şampanyanı götürüp başından aşağı dökünce adamdan kurtulup geriye kaça bildi ama tam o sırada boynundakı Osmanlı mühürlü kolyesini kaçarken fark etmeden düşürdü.

Sarhoş herif David gözlerini ovup - dur ben şimdi sana yapacağımı bilirim güzel cadı - değerek Songülün arkasından gitmeye ayaklandıki arka tarafdan yakasından bir el yapışdı.

David: Noluyo ya? Sende kimsin aptal. Sen biliyormusun ben kimim? - değip arkaya çevrildiğinde tam karşısında gözleri masmavi az önceki soğuk bakışlı adamı gördü. Adam onu çekiştirerek - gelin hadi buraya bayım. Ben size kadınlarla nasıl davranmak lazım olduğunu göstereceğim değerek onu ikinci koridora salıp iyice pataklayıp dövdü. Sarhoş adamı orada burakıp salona geri gitti ve az önce Songül Hatunun yere düşürmüş olduğu kolyeni eline alarak içini açdı ve kolyenin Osmanlı sarayı mühürlü olduğunu fark etdi. Daha sonra kolyeni cebine atarak ortadan kayb oldu. O gün ne Songül ne de Yaver hiç bir şey bulamamışdılar. Songül Hatun kolyesini kayb etdiğini yarım saat sonra fark etdi ve o yere geri döndü ama nafileydi. Kolye çokdan gitmişdi ve bu kolyenin David tarafından çalındığını düşündü ama Davidide ne kadar arasada bulamadı.

Aslında bu adam Sadi Paşaydı. Ve bu ilk karşılaşma tam bir tesadüfdü. Sadi Paşa Sultan Gizemi o saraya abisinin düyününe götürüp getirmekle yetkilendirilmişdi.

Ama elde etdiyi bu kolye ve bu kız onun beyninde farklı sorulara neden olmuşdu. İsmini bile bilmediği bu güzel kadın kimdi? Ve neden Osmanlı mühürlü kolye taşıyordu? Tüm bu soruların cevapsız soruları daha Sadi Paşanın kafasını çok kurcalayacakdı. Ve bir gün sonra Songül Hatun ve aileside Sadi Paşa ve Gizellada(Gizem) nerden geldiyseler oraya dönmek için yola koyuldular. Hayat onları ikinci defa yolda karşılaştırsada hiç biri bir birini görmedi.

Yaver Ağa: Baksanıza efendim. O günki Osmanlı at arabası.

Songül Hatun: Of ya. O kadar aradık, bulamadık şimdi yolda çıkdılar karşımıza iyimi. Gerçi bulsak bile daha isbatlayamayizki.

Yaver Ağa: Niye nolduki?

Songül Hatun: Kolyemi kayb etdim. Hemde bir sapık herif yüzünden. Of of.

Yaver Ağa: Amanın vıyyy... tamam sıkmayın be o güzel canınızı Songül Hatun. Bak Allah isterse ne eder ne yapar sizi ablanıza kavuştutur. İster o kolye kayb olsun ister bin kolye. Taktiri İlahiden kaçış olmaz. Belki buda bir kismetdir ha. İyi bakalım nolursunuz.

Songül Hatun göz yaşlarını silerek: Ya Yaver iyiki varsın. Sen olmasan ben ne yapardım - değip tebessüm etdi.

Ve üç gün sonra Songül Hatun ve Yaver saraya ulaşdılar. Üzerinden bir kaç gün geçmişdiki Haleniya Hatun Songülü yanına çağırıp ona "Afferin sana Songül. Sonunda güzelliğin bir işe yaradı."

Songül Hatun: Anlamadım?

Haleniya Hatun: Hep benden kurtulmak isterdin ya. İşte sana hayatın sunduğu fırsat. Kurtuluyorsun bu saraydan.

Songül Hatun: Ama ..ama nasıl?

Haleniya Hatun: Evlenerek

Songül Hatun: Neee? Kimle?

Haleniya Hatun: Çeçen lideri Şamxal beyle. Babamın en yakın arkadaşlarından biridir. Seni düğünde gördü beğendi.

Songül Hatun: Hayır! Hayır bunu bana yapmasın! Asla evlenmem ben o adam herkimse onunla!

Haleniya Hatun: Benim sözümün sözüne bu sarayda söz söyleyemezsin! Hem ben senin annenim! Üstelik bananda razı. Artık bu iş oldu. Ve senin sayende topraklarımız yeni bir müttefik kazanmış olacak.

Songül Hatun: Bana ne sizin siyasetinizden ya! Ben o adamla evlenmek istemiyorum dedim bitti!

Haleniya Hatun: Songüle tokat atarak: Pislik! Sende annen gibisin! Dikbaşlılığınız yüzünden hep kayb ediyorsunuz zaten...Askerler bunu götürün burdan gözüm görmesin.

Songül Hatun günlerle ağladı. Hiç bir şeyi değişmek mümkün değildi. Elinden de bir şey gelmezdi. Kaçsa yolda bulur yakalarlardı. Zaten kolyesinide kayb etmesiyle tüm umudunu kayb etmişdi. Artık her çare umutsuzca kadere böyün eğmek ya da bir mucize olur diye beklemekdi.🥀🥀🥀

Düyüne az kalmışdı. Vahşi babası yetmiyormuş gibi vahşi tabiyatli nişanlısıylada tanış olmak Songül Hatunu daha da yıkmışdı. Ve bu adam onların sarayına konuk geldikden sonra bir karar almışdı. Saraydakı zehirlerden birini kendinde sakladı ve düyün gecesi bu zehiri içip intihar edecekdi.

Düyün için Çeçen yurdunda hazırlıklar tamamlanmışdı. Songül Hatunu götürmek için bir sabah bir fayton (at arabası) Çerkez Sarayının karşısında dayandı. Songül Hatunu götürmeye geldiklerini söylediler. Ama Haleniya Hatun Songülü aratdırsada bulamadı.

Songül Hatun Nerede? Bir mucize olsun.✨

Ormanın yeşilliyi, yağmurların sesi, dağların dumanı hepsi o gün bir başka güzel ama hasret vericiydi.

Ormanın ıslak cığırlarıyla ireli gittikce Songülün ayaklarına ısırğanotu çalıları batıyor, battıkcada o günki acısına acı katıyordu. Bu saraydan bu topraklardan o gün sonsuza kadar ayrılacakdı. Küçüklüyü, anıları hepsi bu gidişle beraber arkasında kalacakdı. Issız ormanın içiyle gittikce her çiceye, her güle hiç bir zaman bakmadığı gibi bakıyor, o gün gördüğü her ne varsa ona küçüklüğünü bu ormanda annesi ve ablasıyla oynadığı o günleri hatırlatıyor hatırladıkca da yağmur altında kalan göz yaşlarının akmasına sebep oluyordu.

Songül Hatun kendi kendine: Ablacım, Mehidam. Bak hatırlıyormusun sen bu çiçeği çok severdin. Hep beni bu çiçekden toplamak için buraya gelmeye mecbur ederdin. O rengareng çiçekden bir tane kopararak yoluna dəvam etdi.

Ayaklarına yapışan çamurlar onu bataklık gibi yere çekiyor ama o dayanmadan ireli adımlıyordu. Yasta olan ruhu gibi siyah pelerininin kapşonunu başına çekerek ormanların arasında elinde bir tane çiçek bir gölün yanında dayandı.

Songül göle bir göz atıp hemen yanında yerleşen toprakdan kabirlere yanaşarak elindeki çiçeği üzerine burakarak" Bak ablam bu çiçeği son kez sana getirdim. En sevdiğin çiçeği ( Göz yaşlarını silerek)
Biliyormusun ablam ben buralardan gidiyorum. Bir daha geri dönmemek üzere hemde. Bir daha sana çiçek getiremeyecem ablam. Ama merak etme kavuşmamıza az kaldı. Çok az hemde. Yanına geliyorum ablam...Ah ablam Haneliya cadısı o gün seni kışın soğuğunda ahıra bağlamasaydı, keske elimden bir şey gelseydi. Keşke seni soğukdan koruya bilseydim o gün (Songülü kahır git gide boğuyor, ağlamakdan konuşamıyordu). Affet beni ablam. O gün ağlamakdan başka elimden bir şey gelmedi. Ateşin çıkdığında, doktor artık çare yok dediğinde sana sarılmakdan başka hiç bir yardim edemedim. Annende seni sayıkladı son ana kadar biliyormusun? Siz ikinizde beni bekleyin olurmu? Az kaldı. Bir kaç güne yanınızdayım" dedi boynuna asdığı zehir dolu kristal yapılı kolyeye dokunarak

Ve tekrardan göle yaklaşarak gölün o tarafındakı açık çöllerden yükselen dağlara derelere bakarak o çöllerde at çapmayı öğrendiği o günleri hatırladi. Kuzenleriyle o çöllerde dağıstan dansları yapar, at çapar, kılıç dövüştürür akşama doğruysa ateş kalayıp etrafına yığılıp söhbet, eder, şarkı söyler, çerkez müzikleri eşiğinde dans ederlerdı. Evet Songül Hatunun hayatı hep böyle yalnız geçmemişdi. Çok güzel kuzenleriyle beraber günleri olmuşdu...taki babası Prenses Haneliya cadısını Moskva Sarayından alıp getirdiği güne kadar. O günden sonra Haneliya bütün kuzenlerini, bütün amcalarını saraydan kovdurdu, anne ve ablasının hayatını mahv etdi, Songülün hayatınıysa mahv etdi. Ve Songül Hatuna o günlerden bir hatıra gibi bir tek Yaver Ağa kaldı. O günleri oturup konuşa bileceyi sadece bir insan... Bugünse onuda bu sarayda burakıp Çeçen yurduna gelin gidiyordu.

Songül Hatunün yüzü gölün o tarafına bakıp bakıp uzun süre o günleri gözlerinde canlandırarak tebessümle doldu. Ekranlarda o günlerin sahneleri, at çapması ve her şey canlandı ve en sonda tebessüm içinde gözlerinden akan bir damla yaşı silerek oturduğu ağac kötüyünün üzerinden kalkıp göle yaklaşarak uzakdakı dağlara bakıp

Belki bu yerlere bir daha gelmedim.

Duman salamat gal dağ salamat gal.

Arkamca su sepir yoksa bulutlar? --
Leysan, salamat gal, yağ, salamat gal! - arkasına dönerek şiirin tamamını içinde söyleyerek bir daha görmeyecek gibi bakarak çıkdı bu yağmurlu ormandan.

Şiirin devamı. ELVİDA, DAĞLAR!

Belki bu yerlere bir de gelmedim,
Duman, salamat gal, dağ, salamat gal.
Arkamca su sepir yoksa bulutlar? --
Leysan, salamat gal, yağ, salamat gal!

Gıy vuran kartallar yok oldu çende,
Nergizler saraldı şehli çemende.
Ey karagöz peri, arkamca sen de
Boylan, salamat gal, bak, salamat kal!

Geldim, karşıladı güller-çiçekler,
Gediyorum, el edir boz biçenekler.
Nidamı çaylara dedi külekler(rüzgarlar):
Bulan salamat qal, ak -- salamat qal!

Dağların pelengi, aslanı da sensin,
Şairi de sensin, şeri de sensin.
Varı, bereketi, hayrı da sensin --
Çoban, salamat gal, sağ-salamat qal! (Sağ salim kal)

(Kitabın okurları- bu şiir Memmed Arazın şiiridir. Ama bu tarihi kurgu olduğu için ben zaman ve merak kavramını tamamen çoğu zaman değiştiriyorum)

Songül hatun sarayın bahçesine dahil olmuşdu. Ve birden Yaver Ağanın "Songül Hatun nerdesiniz" deye bağırdığını duydu.

Songül Hatun "Geldim buradayım Yaver Ağa" değip saray bahçesiyle ireli onu bekleyen faytona binip Çerkez Sarayından gitmek için zehirli kolyesi boynunda koşuyorduki birden bire bir el ağzından tutup onu geriye doğru çekdi ve Songül Hatunun sesi kesildi...

Alessa ve Melissa Bizans imperatorluğu. Konstantinopol sarayı.✨

Arkadaşlar bu bölüm çok uzun olduğu için ben bu kısmı yazıp yetiştiremedim ama çok yakında 4 cü bölümde atacağım ve Araz Aylin ArLin sevenleri 4cü bölümde bekliyorum. 5 ci bölümden itibarense ArLin ve SadGül karşılaşmaları artık başlayacak ve esas senaryoya geçilecekdir. Buraya kadar gelen okuyan her kese çok teşekkürler.

  

                   👑3.4 bölüm sonu 👑

Continue Reading

You'll Also Like

332K 30.4K 41
🍁 -Hey!'dedi sesi atının nal seslerine bulanırken. Gelip tam önümde duraksamış, yorgun hayvan ağır ağır adımlamıştı. Bir doğan misali keskin bakışla...
3.9K 134 30
O soylu babasının gayri meşru kızıydı Soylu üvey annesinin istemediği Soylu üvey kız kardeşinin ablası olarak görmediği Soylu üvey abisinin kardeşi...
AŞK-I DERUN By 👑

Historical Fiction

6.5K 525 16
Büyük bir sevda ile bir araya gelen iki gönlün büyük imtihanları. Kuruluş Osman karakterlerinden alınmıştır. Algon sevdasını birde kendi hikayelerimi...
AŞIK CİNİM By Gece....

Historical Fiction

87.1K 3.5K 35
Nefret ettiği bir insanoğluna aşık olmuş bir cin aşık bir cini olan kız Peki sizce bu aşka ne olacak başlamadan bitecekmi yoksa büyük bir yasak a...