Ya Deliler Haklıysa?

By eyllbooks

455 37 96

Her insanın doğru veya yanlışları vardır, ben hep yanlış olandım. More

2. Bölüm 'Nazlı Aydemir'
3. Bölüm 'Yaşam çizgisi'
4. Bölüm 'Göz göze.'

1. Bölüm 'Yabancı'

257 14 40
By eyllbooks

Her insanın kendisine göre yanlışları ve doğruları vardır. Ben hep yanlış olandım.

Mevsim rüzgârları

Ne zaman eserse

O zaman hatırlarım

Çocukluk rüyalarım

Şeytan uçurtmalarım

Hayat dediğimiz bu serüvende karşımıza çıkan birçok zorlukla baş etmeyi kendi başıma öğrenmiştim. Çünkü hayat böyledir, fazlasıyla adaletsiz. Günler aylar geçtikçe kendi hayatımın adaletini kendim sağlamıştım bende.

Ben kim miyim? Nazlı Aydemir derler genelde. Okulun sessiz, sakin ve başarılı olan o kızı. Ailesi ile arası fazlasıyla iyi olan, o kızdım ben. Peki kime göre, neye göre böyleydim? Bazılarına göre dünyanın en pozitif insanıyken, bazılarına göre de en negatif insanıydım. Ya da en deli? Aslında insanların ayrılıkları doğdukları andan itibaren başlıyor. Birbiriyle tıpa tıp aynı düşünen kimse göremezsiniz. Örnek olarak deliler verilebilir. Bizden farklı düşünüyorlar diye onlara deli diyoruz. Peki ya deliler haklıysa? Ve asıl doğrular onların doğruları ise? Haklı olan onlar ise?

Hayatımda en çok istediğim şeylerden biriydi insanların birbirlerini anlaması. Ya da bu deli olarak hitap edilen insanların gerçek yüzünü görmek. O yüzden her zaman psikolog olmak istemiştim. Aslında bu düşüncelerim, beş yaşımdan sonra başlamıştı. Ailem, hayali arkadaşlar gördüğüm düşüncesi ile beni bir psikoloğa yönlendirmişti. Ailem yanlış düşünmüştü, hiçbir zaman hiçbir varlık görmemiştim. Küçükken çok sosyal bir kız olduğum söylenemezdi. Sadece biri vardı hayatımda, beni bu yaşıma kadar hiç bırakmayan.

Bu yıl üniversite senemdi. Deli gibi ders çalışan bir kız hiçbir zaman olmamıştım. Ama derslerimde başarısız olduğumda söylenemezdi. Psikoloji okumak istediğim için eşit ağırlık bölümünü seçmiştim. Sayısal derslerim ortalamanın üstündeydi, ama sözel derslerim için aynı şeyi söyleyemezdim. ÖZELLİKLE DE COĞRAFYA! Ne hocasını ne de kendisini severdim!

Bugün önemli bir dersimin sınavı vardı. 12. Sınıf olmamıza rağmen hocalar sınavları hep çok zor yapıyorlardı, hep aşklarından dolayı(!)

Akşama doğru

Azalırsa yağmur

Kız Kulesi ve Adalar

Ah burada olsan çok güzel hala

İstanbul'da sonbahar...

Kulaklığımda İstanbul'da sonbahar çalıyordu. Okula gidiyordum. Dün gece tarih sınavıma çalıştığım için bu sabah biraz yorgundum. Ama bu önemsizdi, bu sınavımı da geçersem son bir tane kalıyordu. O yüzden gün geçtikçe rahatlamaya başlamıştım. Bunun haricinde üniversite sınavına da çok az kalmıştı. Sınavı kazanacağıma neredeyse emin gibiydim. Kazanıp psikolog olmak en büyük hayallerimden biriydi, bunu siz anlamışsınızdır zaten.

Ben sınavı düşünüp okula giderken arkamdan gelen ses durmama sebep olmuştu. Arkamı dönünce bu kişinin Gülse olduğunu fark etmiştim. Gülse kim diye sorabilirsiniz, hemen açıklayayım. Gülse benim 4 yaşımdan beri yanımda olan kız arkadaşım. Aslında, arkadaş gibi değiliz. Çoğunlukla hep beraberdik ve bu aramızdaki bağın kuvvetlenmesine sebep oluyordu. Ailem, Gülse'yi tanımıyordu. Gülse, kendisini aileme bahsetmemi hiçbir zaman istememişti. Zaten son zamanlarda çok buluşamıyorduk. O da benim gibi üniversite sınavına çalışıyordu.

'Nazlı!' Gülse hızlı adımlarla üstüme koşuyordu. Sapsarı saçları rüzgârdan dolayı dağılmıştı. Ela gözlerinde korku dolu bir bakış vardı. Tam ne olduğunu soracağım sırada benden önce davrandı.

'Yaklaşık 20 metre ötende kocaman bir taş var. Neden önüne bakmak yerine o aptal cihaz ile uğraşıyorsun, anlayamıyorum!' dediğinde gözlerimi kocaman açıp ona baktım, ciddi olamazdı değil mi?

'Teşekkür ederim, Gülse. Ama önümü görüyordum, ayrıca sen bunu nerden fark ettin ki? Yanımda değildin?' dediğimde, Gülse'nin adımları geriye doğru atmaya başladı.

'Sonra konuşuruz, Nazlı. Şimdilik kendine dikkat et.' Dedi ve adımlarını dahada hızlandırıp geldiği yerden geri gitti. Bu, Gülse'nin ilk garip davranışı değildi. Gülse ne kadar korkutucu görünse bile çok iyi bir kalbi vardı. Sadece insanlardan farklı diye birçok kez dışlanmaya maruz kalmıştı. Tabii bir de o yaşadığımız olaydan sonra...

10 yıl önce / İstanbul.

Saat gece 12 ye yaklaşıyordu. Bir parkın bankında oturmuş annemi bekliyordum. Annem sabah sekiz sularında aceleci bir panik ile beni bir parka bırakmıştı. Ve geleceğini söylemişti. Gelirdi değil mi? Anneler, çocuklarını terk etmeye nasıl kıyabilirlerdi ki? Sabahtan beri bu bankın önünden bir sürü çocuk geçmişti. Ve hepsinin yanında ailesi vardı. Sen neden yanımda değilsin anne? Neredesin baba?

Ailemi beklerken, yanıma biri oturmuştu. Kafamı ona çevirmedim bile. Bu kişi babam olsa bile.

'Nazlı,' dediğinde beni tanıdığını fark etmiştim. Ama sesi ne babamınki kadar kalın ne de anneminki kadar inceydi. Peki kimdi bu yabancı adam?

'Yabancılar ile konuşmam yasak.' Dediğimde yanımdaki adamın yüzü bana doğru döndü.

'Yabancı olduğumu kim söyledi?' dediğinde bende ona doğru döndüm. Ve ilk fark ettiğim şey gece bile olsa parlayan masmavi gözleriydi.

'Sizi tanımıyorum beyefendi. Benim için bir yabancı olduğunuz gerçeğini değiştirmiyor.' Dediğimde yüzünde bir mimik bile kıpırdamadan ayağa kalkmıştı. Son bir kez arkasını döndü.

'Kısa bir süre sonra tanışacağız, Nazlı Aydemir. Şimdilik beni bekle, her şeyin bir zamanı vardır.' Dedi ve önüne döndü. Kısa bir süre sonra da gecenin karanlığına karıştı. Ve kayboldu gitti... herkes gibi.

Yaklaşık yarım saat sonra, saat gece 1.30 a yaklaşırken birinin bana seslendiğini duydum. Bu ses, bu sefer tanıdık birine aitti.

'Nazlı!' diye bağıran ufak bir kız çocuğu vardı karşımda. Bu kişinin kim olduğunu biliyordum. Gülse'nin o endişeli bakışları yüzünden bir an bile silinmemişti. Bu beni biraz korkutmuştu.

'Sana yabancılar ile konuşmaman gerektiğini kaç defa söyleyeceğim!' derin bir nefes aldı ve tekrardan konuşmaya başladı. 'Ya o adam sana bir şey yapsaydı!' dediğinde onun söylediklerini büyük bir ciddiyetle dinlemiştim.

'Sen nereden biliyorsun ki? Sana anlatmadım bile?' Gülse'nin bu tavırları beni ilk defa germişti. Eli ayağa birbirine karışmıştı. Benden ne gizliyordu bu kız?

Yanıma doğru yaklaşıp az önce yabancının oturduğu yere oturdu.

'Ben senin hakkındaki herşeyi bilirim, Nazlı. Ve o adam bir daha gelir ise onunla asla konuşma!' dediğinde bana döndü. Bu konu hakkında bir cevap beklediği çok açıktı. Ama benim aklım ailemdeydi. Acaba ne zaman geleceklerdi?

'Gülse, sence annemler beni ne zaman almaya gelirler?' diye sorduğumda eli ayağına dolaşmıştı. Gülse bunu panikleyince yapardı.

'Gelicekler Nazlı, çok az kaldı sana yemin ederim.' Dedi ve ayağa kalktı. 'Onlar gelene kadar yanında kalmak çok isterdim. Ama artık gitmem gerekiyor.' Dedi ve son kez bana bakıp gitti. Ona söyleyeceğim hiçbir şey yoktu. Bu yüzden sadece gitmesini izlemiştim.

Bu gece sizce de 8 yaşındaki ufak bir kız çocuğu için fazla olaylı geçmemiş miydi? Normal ailenin çocukları şu an birlikte oturmuş çizgi film izliyorlardır. Benim ailem neden öyle değildi? Ben neden dışardan bakarak evdeki televizyonlardan görebildiğim kadar şey izlemeye mahkûm kalıyordum? Herkes sıcacık evlerinde otururken ben neden buz gibi bir bankta oturmak zorunda kalıyordum? Bir kez daha anlamıştım. Dünya görüldüğü kadar adaletli bir yer değildi. Bunu bizzat yaşayarak öğrenmiştim. Teşekkürler, ailem. Tabii bize aile denirse.

Bankta yatıp uyumaya karar verdiğim an uzaktan bir ses gelmişti. Bu, bu gece 3. Ye oluyordu. Neler oluyordu? Ayağa kalkıp etrafa bakındıktan sonra babamı gördüm bana doğru koştu ve beni kucağına aldı. Hızlı adımlar ile banktan hatta parktan ayrıldık. Onu gördüğüme gerçektende çok sevinmiştim.

'Baba, nereye gidiyoruz? Nerelerdeydin?' babama baktığımda nefes nefese olduğunu görmüştüm. Sürekli arkasına bakıyordu ve benimle asla konuşmuyordu. Bir otobüs durağına gelince durduk. 'Nazlı, şimdi dayına gidiyoruz güzelim. Sen bir süre Mavi ablan ile kalıcaksın, seni çok özlemiş. Dayına zorluk çıkartmak yok. Sakın, Nazlı!' bu konuşmasından sonra kafamı sallamakla yetindim. Babam derin bir nefes aldı.

Ve ondan sonrası fazlasıyla hızlı gelişmişti. Babam beni dayımlara bırakmıştı. Ve babam ile dayım büyük bir kavga etmişlerdi. Bende o sırada Mavi ablam ile onun odasında oturmuştum.

Konuşmalarının çocuğunu dinlememiştim. Sadece tek dikkat ettiğim şey dayımın, annem hakkında söylediği bir cümleydi.

'Senin karının ve kızının delilikleri ile uğraşamayacağım. Sana zaman veriyorum küçük kardeşim 1 ayın var, Nazlı'yı bizden alman için. Karın o zamana kadar kendisine gelsin.' Deli nasıl bir kavramdı? Kimlere denirdi? Annem deli miydi?

.

.

.

.

.

.

.

.

helloooo düzenlenmiş bölümü umarım sevmişsinizdir.

 elimden geldiğince hikayenin kurgusuna dokunmamaya çalışıyorum hepinizi seviyorum. öpüldünüzz 

ikinci bölümüde düzenleyip bir an önce atacağım 11 bölümde düzenlenince yeni bölümlere başlayacağız.

Continue Reading

You'll Also Like

148K 11.1K 13
Her şey bana gelen mektupla başlamıştı. Ufacık bir not kağıdında yazan şeyler büyük olaylara ve hayatımın değişmesine yol açmıştı. Ben kendimden emin...
1M 54.1K 34
Millie Ripley has only ever known one player next door. Luke Dawson. But with only a couple months left before he graduates and a blackmailer on th...
71.5K 11K 72
නුඹ නිසා දැවුණි.....💙 නුඹෙන් මා නිවෙමි......💙
103K 630 24
spoiler "Berani main-main sama gue iya? Gimana kalau gue ajak lo main bareng diranjang, hm? " ucap kilian sambil menujukan smirk nya. Sontak hal ter...