Kayıp Varis

By hg_neriii

223K 17.2K 10.1K

(Dikkat! Acemice yazılmış bir kitaptır.) Burası Elfrad. 4 büyük anahtar dengeyi sağlıyor. Ateş Hava Toprak v... More

Geçmiş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
~FLASBACK~
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
Karakter Tanıtımı
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
Açıklama
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm (Final)

32. Bölüm

3.5K 286 166
By hg_neriii

Yorumlarınızı bekliyorum

En alta yazdıklarıma bakmadan geçmeyin

°°°

2 gün sonra..

Artık kalçam ağrıyordu, ellerim terlemeye başlamıştı.

Leonard'ı üç gün yataktan çıkarmayacağım diye yanan ben olmuştum. Bir de, sağ elimi tutmuş asla bırakmıyordu.

Elimin terlediğine mi yansaydım, birileri içeriye yemek getirmeye gelince olan rezilliğimize mi?

Karabasan gibi çökmüştü üstüme!

"Karabasan da olduk ha." dedi Leonard sırıtarak.

"Elim artık yanıyor be adam, başka birisi olsa tekmeleyerek yataktan atmıştım." dedim.

Düzeltme, çemkirdin.

"Başka birisi de mi yanına böyle yatacak Lenora?" diye sordu.

"Tabii, isterse yatabilir yatağım her zaman açık." dedim gülümseyerek.

Bu biraz fazla oldu sanki.

"Öyle olsun Lenora." dedi ve kıçını bana doğru çevirdi.

"Hadi ama! Şakaydı." dedim ve dürtmeye başladım.

"Leonard bana bak." dedim a harfini uzatarak.

Elimi saçlarına atıp karıştırmaya başladım, saçlarıyla oynanmasından nefret ediyordu.

Ona da bir tepki vermeyince el mecbur kıçına çimdik attım.

"Lenora!" diye bağırınca gülmeye başladım.

Manyak herif.

"Hadi ama Leonard trip atmanın sırası mı?"

"Tam da sırası."

"Bu güzelliğe kıyabilir misin?" dedim tatlı olduğunu düşündüğüm bir surat ifadesi ile bakarak.

"Üstüne bir yatarım o güzellikte pancara döner, sınırlarımı zorlama." dedi Leonard.

"Sınırların ne acaba?" dedim yüzüne biraz yaklaşarak.

Zorlasındı sınırlarını, istiyordum.

"Hiç sırası değil." dedi.

Hadi ama, boş beleş yatıyorduk. Gayet de sırasıydı.

Neyin sırası Lenora?

Bende bilmiyorum, çaktırma.

"Ama-"

"Lütfen Lenora."

Dostum elimi bari bıraksaydın.

"Canım sıkılıyor Leo."

"Benimde sıkılıyor, yapacak bir şey yok." dedi tamamen bana doğru dönerek.

"Yapacak çok fazla şey var Leo." dedim sırıtarak.

Önce gözlerini büyüterek bana bakmış, ardından da derin bir nefes alarak konuşmaya başlamıştı.

"Çok erken Lenora."

"Ne için erken?"

"Anladın sen."

"Gerçekten ne dediğini anlamıyorum Leonard, ormana falan gideriz diye düşünmüştüm."

Leonard'ın gözleri bir kere daha sonuna kadar açılırken yanakları kızarmaya başlamış, ardından da hızla battaniyeyi kafasına kadar çekerek yüzünü kapatmıştı.

"Uykum var Lenora bence sende uyumalısın."

Fesat Leo.

3 saat sonra...

Kapının alacaklı gibi tıklanması ile ikimizde yataktan kalkmak zorunda kalmıştık.

Neydi bu telaş?

"Müsait misiniz?" diye kapının arkasından bağıran Bronte'nin sesini duydum.

"Gel." dedi Leonard.

İçeriye Bronte ve Adrian bir anda dalmış, düşmekten son anda kurtulmuşlardı.

"Biz evleniyoruz!" dedi ikisi de bir anda.

"Ne!" dedik biz de Leonard ile aynı anda.

"Evleniyoruz!" dedi bir kere daha Bronte heyecanlı bir sesle.

"Yoksa, hamile falan mısın?" dedim Bronte'ye bakarak.

"Saçmalama! Sadece geç bile kaldığımızı fark ettik." dedi Bronte hızlı bir şekilde.

Daha 18 yaşındasınız... Ne bu acele.

"Ama anahtarlar?" diye sordum.

"Biliyorum çok büyük sorunlarımız var, bir düğüne vakit ayıramayız belki ama sade bir nikah yeter. Fazlasına gerek yok." dedi Adrian.

"Darısı bizim de başımıza." dedi Leonard bana yandan yandan bakarak.

Hadi ama dostum! Biz tanışalı daha kaç gün oldu.

Ama olsun, ne kadar hızlı o kadar iyi.

"İlk size söyledik, diğerlerinin hiç bir şeyden haberi yok. Onların yanına da gitmemiz lazım, size iyi eğlenceler!" dedi Bronte imalı bir bakış atarak ve hiç beklemeden Adrian ile el ele odadan çıktılar.

"Baya baya evleniyorlar."

"Zaten herkes evlenecek geriye bir biz kalacağız Lenora." dedi Leonard.

"Evliliğe hazır değilim." dedim yatağa geri oturarak.

"Zaten Ruh eşi değil miyiz? Evli olduğumuzu, Ruh eşi olduğumuzu herkes bilse ne olacak Lenora?"

"Hayır, yani evet. Off aman Leonard zamanı gelince konuşulur bu konular."

"Sen bilirsin."

Dışarıdan bir çığlık sesi gelince Leonard ile hızla ayaklandık.

Neler oluyordu?

Odadan dışarıya çıkmamızla Adrian'ı kovalayan bir Alvin görmek, sanırım beklediğim son şeydi.

"Kardeşimi nasıl baştan çıkarırsın lan." diyerek bir tur daha kovaladı Alvin.

"Abi! Bıraksana ya. Evlenmeden öldürecek misin?" dedi Bronte uzaktan ağlamaklı bir ses çıkararak, ama bir yandan da gülmemek için zor durduğu belli oluyordu.

"Sen dur Bronte, seninle işim bu pezevenkten sonra." dedi Alvin.

"Kayınço pezevenk falan ayıp oluyor ama." dedi Adrian, Tina'nın arkasına saklanarak.

"Evet sayın seyirciler! Alvin! Alvin geliyor! Geliyor! Ve gol! Kurbanını tuttuğu gibi üstüne atlıyor!" diyerek onları daha da gaza getiriyordu Elvis.

Alvin, Adrian'ın üstüne atlamış kafasında oluşturduğu minik yağmur bulutu ile Adrian'ın her yerinin ıslanmasını sağlıyordu.

"Bu kadar yeter!" diye bağırdı Nicole.

Bu kadın nerden çıkmıştı şimdi.

Hadi ama dostum eğlenceliydi!

"Hepiniz derhal odama! Hemen!" dedi gitmeden önce Leonard ile bana bakarak.

Sanırım bu sizde gelmelisiniz demek oluyordu.

"Yine şanlı çıktın." dedi Alvin ve Adrian'ın üstünden kalktı.

"Ne şans, ne şans anlatamam." dedi Adrian eli ile suratındaki suyu silerek.

"İyi misin?" diyerek hemen Adrian'ın koluna girerek yürümeye başladı Bronte.

"Tanrım sen bana sabır ver." diye mırıldanan Alvin'in sesini duydum.

"Beni kovalayacak bir abin olmadığı için mutlu olmam lazım sanırım." dedi Leonard.

Bir abim değil, kardeşim olduğunu bile düşünemiyordum. Hep tek büyümüştüm, öyle de gidiyordu.

Bir yerden kardeşim falan fırlasa, hayali bile kötüydü.

"Saçım çok mu dağınık?" diye sordum Leonard'a.

"Fazlasıyla iyi." diyip ardından da gülmesini bastırmaya çalıştı.

"Var ya yalan falan söylüyorsan çarparım elimin tersiyle." dedim.

Biraz romantik ol Lenora, cilve falan yap.

Ne yapayım kıçımı mı sallayayım Amos?

Saçınla falan oyna, gülümse cilveli ol biraz sen mi odunsun Leonard mı belli değil.

Aman be Amos, sanki bırakıp gidecek.

Bir giderse kalma öyle ama.

Gitmez o ben güveniyorum.

Sen kime güvenmiyorsun ki Lenora?

Sana.

Aman ne komik.

"Ne kadar korktum anlatamam." dedi ve ellerimizi birleştirip yürümeye başladı.

Elim zaten yanıyordu, yapma etme ya.

Belli bir süre sonra Nicole'nin odasının önünde durmuştuk.

"Bence kapıyı sen çalmalısın." dedim Leo'ya bakarak.

Karar ver Lenora, Leo mu diyeceksin Leonard mı?

İkisi de aynı şey işte Amos, Leo diyince de Leonard'ı anlıyorsun, Leonard diyince de.

"Karşımda Kayıp Varis dururken kapıyı açmak bana düşer mi hiç." dedi bir adım geri atarak.

"Karşımda Gökyüzü Tanrısı dururken bana hiç düşmez." dedim bende bir adım geri atarak.

"Sende Günes Tanrıçası'sın Lenora."

Derin bir nefes alıp verdim ve kapıyı tıklayıp içeriden ses beklemeden açtım.

"Sonunda gelebildiniz." dedi ve önündeki kağıtlara geri döndü Nicole.

Biz dışında herkes buradaydı, Lucas ve Karına bile.

Lucas, Leonard'ı görünce başta somurtmuş ardından da 'seni o hallere ben soktum' der gibisinden sırıtmıştı.

O beklesindi, gebertecektim ben onu.

Boş olan ikili koltuğa Leonard ile oturmuş kafamı onun göğsüne yaslayarak Nicole'nin konuşmasını beklemeye başlamıştık.

"Öncelikle, Elfrad hepimiz için en önemli şey. En azından öyle umuyorum." diyerek söze girdi Nicole.

"Size her saniye bir şeyler yapmanızı söyleyemem ki buna hakkım yok da zaten." dedi ve derin bir nefes alarak devam etti.

"Element okuluna gelmeniz en başından beri bir vakit kaybıydı, herkes okula gelmeye başladığı gün sizin anahtarları bulmak için gitmeniz lazımdı. Tabii, Kral ve Kraliçeler bizleri dinleseydi."

"Bu konuşma daha ne kadar devam edecek." diye mırıldandı Bronte.

"Çıkmaz ayın son çarşambası gelince." dedi Elvis mırıldanarak.

"Çocuklar, anahtarlar çatladı. Kırılması çok yakındır. Zaten iki günümüz gitti," dedi bize bakarak ve devam etti. "Geriye kalan günlerimizin gitmemesi lazım. Aranızda ki ilişki mevzularına gelecek olursak ise, anahtarlar kırılacakken evlenmenizi gerçekten çok saçma buluyorum." dedi Nicole, Bronte ve Adrian'a bakarak.

"Tabii ki özgürsünüz, kimse sizi kısıtlayamaz. Ama bu sorumsuzluktan başka bir şey değil. Lucas ile Lenora'ya gelecek olursak ise, ne ara sevgili oldunuz da ayrıldınız ben bir türlü çözemedim."

"Sikeyim böyle konuyu." diye mırıldandı Leonard.

"Bir profesör ne zamandan beri özel hayatımıza karışır oldu?" diye sordu Sierra.

"Elfrad'ı kurtarmak sizin elinizdeyken, saçma sapan konularla insanların huzurunu bozmayın. Sizin bir kavganız milyonlarca kişinin hayatını etkiliyor farkınsa mısınız? Lucas seni ne kadar aldatmış olursa olsun ona bir şey yapamazsın Lenora. Ve diğer Varisler sizler de bir şey yapamazsınız. Karşımızda kim olduğunu bile bilmediğimiz bir adama zarar verdi diye Lucas'ı dondurmak ne demek. Kendinize gelin artık!" dedi sonlara doğru sesini yükselterek.

Ne!

Lucas'ı mı dondurmuşlardı.

Kim yaptıysa gelsin anlından öpecektim.

"Kim olduğunu bilmediğiniz bir adam, Göky-" diyordum ki lafımı böldü Leonard.

"Siktir et Lenora."

"Seni kimse bu şekilde aşağılayamaz." dedim ona bakarak.

Gözleri çok güzel bakıyordu.

Gözlerine kurban.

Defol git Amos!

"Ne diyordun Lenora?" diye sordu Profesör.

"Bir şey demiyordum Nicole, ama karşında kim olduğunu bilmeden bu şekilde konuşmamanı tavsiye ederim. Bir bakarsın yerde bedenin öylece yatıyor olur, Tanrı korusun yani kim ister ki böyle bir şeyi." dedim sonlara doğru alaylı çıkan sesimle.

"Ben." diye mırıldandı Bronte ve Elvis.

"Hala evreni düşünmeyip şu alttan alttan laf sokmalarınız yok mu?" diye mırıldanıp iki yana kafa salladı Nicole.

"Elfrad'ı yeterince düşünüyoruz Nicole, ama bırakra biraz özel hayatımızla da ilgilenelim." dedi Alvin, Sierra'ya
bakarak.

Bir dakika, ne!

Sierra, Alvin'e ters bir bakış atmış önüne geri dönmüştü.

Hadi ama dostum! Yapma.

"Alvin, özel hayatınız ile ilgilenmeyin demiyorum. Ama sizde her hangi bir gelişme de göremiyorum doğrusu." dedi Nicole.

"Ay Nicole tamam, gerçekten yeto! Evreni en düşünen sensin tamam!" diyerek bir anda ayağa kalktı Bronte.

"Saygını bozma Bronte." dedi Nicole.

"Sikerim sana kullanacağım saygıyı." dedi Bronte ve odadan çıkıp gitti.

Fazla bile dayanmıştı.

"Bu evlenince seni de." diyip gülmeye başladı Elvis.

"Biz bir evlenelim de." dedi Adrian ima ile Alvin'e bakarak ve odadan koşarcasına çıktı.

"Saygısızlık, tek kelime ile saygısızlık. Hepsini Kral ve Kraliçeye söyleyeceğim." dedi Nicole.

Aman götüm.

"Nicole bence bizi demezsin, bir şey demedik yani." dedi Karina.

"Sizi niye diyeyim evladım." dedi Nicole.

"Lenora, yanıyorsun yine." dedi Leonard, ama hala elimi tutmaya devam ediyordu.

"Bırak elimi, canın acıyacak."

"Canım acımıyor ki Lenora."

"Ama-"

"Gerçekten acımıyor." dedi yanağıma bir öpücük kondurarak.

Bakma çocuğa mala bakar gibi, Ruh eşi olduğunuz için senin büyüklerin ona, onun büyüleri de sana etki etmez.

"Daha fazla konuşmayacaksan gidelim mi Nicole?" diye sordu Sierra.

"Gidin."

Hepimiz ayaklanırken Leonard beni hızla dışarıya doğru sürükledi.

"Yavaş ol."

"Bunaldım Lenora." dedi.

"Nereye gidiyoruz?" diye sordum.

"Başbaşa kalalım yeter." dedi ve ikimizi de kütüphaneye soktu.

"Kimsenin gelip burada kitap aramaz." dedi gözleri dudaklarıma kayarken.

İstemsizce bakışlarımı kaçırmak zorunda kalmıştım.

Yiyecek gibi bakıyordu!

Yiyecek çünkü!

"Neden öyle bakıyorsun?" diye sordum.

"Dayanamıyorum artık." dedi.

"Neye?" diye sormama kalmadan hızla gelip aramızdaki mesafeyi kapatmıştı.

"Belki bundan sonra benden nefret edeceksin ama ilk defa istediğim bir şeyi sorgusuz sualsiz yapıyorum." dedi ve dudaklarını, dudaklarıma bastırdı.

Yiyecek dedim ama ben.

Leonard'ın elleri yüzüme çıkmış baş parmağı ile yanağımı okşayarak alt dudağımı emmeye başlamıştı.

Ben ise öylece kalmış tepki bile veremiyordum.

Üst dudağını emsene Lenora! Niye melül melül bakıyorsun.

Sen bir git ya, senin yüzünden bir anımız bile romantik olmayacak.

Leonard benden ayrıldığında ikimiz de nefes nefese kalmıştık.

Alt dudağım mı büyümüştü benim?

Kırmızı dudaklı yarasa balığına dönmüşsün.

dedi ve gülmeye başladı Amos.

Defol git!

Bir şey yapamayacağımı anlayınca kollarımı Leonard'ın beline sardım ve kafamı iyice göğsüne gömdüm.

Kalbi çok hızlı atıyordu.

Benimkinin de çok bir farkı yoktu tabi ama.

"Boyun bu kadar kısa mıydı senin?" dedi alayla.

"Sus, 1.93 olmak senin sorunun." dedim boğuk çıkan sesimle.

"Hadi ama Lenora, kısasın kabul et." dedi gülerek.

"Sussana sen ya."

Leonard'dan...

Öpmüştüm.

Onu öpmüştüm.

Baya baya öpmüştüm.

Çokça öpmüştüm.

Dudağı dudağıma deyen türden öpmüştüm.

Başka türden öpme mı oluyormuş?

Ne bileyim ben Agatha.

Kalbine sahip çık fırlayacak birazdan.

Lenora kafasını yavaşça yukarıya kaldırmış alttan alttan bana bakmaya başlamıştı.

Bir yandan da gözlerini birer ikişer aynı anda kırpıştırıyordu.

"Bir kere daha öpmemem için bir sebep söyle bana Lenora?"

Kız da rahatsız değil yani, yapış dudağına ne olacak.

Lenora parmak uçlarında biraz yükselip dudaklarıma minik ve kısa bir öpücük bıraktığı zaman bu sefer ona kollarımı saran ben oldum.

(Minik bir yazar bilgilendirmesi: biraz daha böyle sahneler yazarsam kusacağım.)

"Seni seviyorum ben sanırım." diye mırıldandı.

"Ne tesadüf bende seni."

"Gidebilir miyiz acaba artık, bu kadar utangaçlık yeter." dedi ve benden ayrılıp önden önden yürümeye başladı.

Hızla ona yetiştim ve konuşmaya başladım.

"Nereye gidiyoruz?"

"Bizimkilerin yanına." diye yanıtladı.

Diğerlerinin Lenora'nın diyişi ile 'Bizimkilerin' yanına geldiğimiz zaman Elvis hiç beklemeden konuşmaya başladı.

"Leonard bebeğim yanım boş istediğin gibi gelebilirsin."

Sesini mı kalınlaştırmıştı o.

Lenora'dan...

O benim sevgilime mı yavşamıştı ha?

Benim sevgilime.

Sevgilime.

Ne sevgilisi Lenora ya.

Leonard yanımdan ayrılmış, Elvis'in yanına oturmuştu.

"Tabii aşkım başka ne yapmamı istersin?" dedi cilveli çıkarmaya çalıştığı sesi ile.

Ah hayır.

Bu görüntüyü daha fazla görmeye dayanamazdım.

"Aldatılıyorum resmen!" dedim.

"Bizim en başından beri Leonard ile aramızda bir şeyler vardı bilmiyor muydun Lenora?" dedi Elvis parmağını Leonard'ın göğsünde gezdirerek.

"Lan yürü git." dedi Leonard bir anda kalkarak.

"Bu gözler bunları da mı görecekti be." diyerek kendimi Tina'nın kollarına attım.

Tina beni rahatlıkla tutmuş devam ettirmişti.

"Madem erkekleri seviyorsun deseydin ya Elvis."

"Ne erkeği Tina'm-" diyordu ki Leonard lafını böldü.

"Sen bana ne demeye çalışıyorsun oğlum."

Leonard'ın o haline gülerken beklemediğimiz bir anda okulun bahçesine büyük ve ateşten taşlar yağmaya başladı.

Taşlardan birisi tam kafamıza düşüyordu ki hızla güçlü bir büyü göndererek taşın milyon tane parçaya ayrılarak yok olmasına neden oldum.

"Neler oluyor?" diye sordu Alvin.

Öğrenciler çığlık atarak etrafta oradan oraya koşuyorlardı.

"Nicole kapılar açılmıyor!" diye bağırdı kapının önünde ki profesör.

Okulun dışına bakınca yağan taşların sadece Element okulu çevresinde olduğunu gördüm.

"Sakin olun! Kendinizi koruyun! Güçlerinizi kullanın!" diye bağırmaya başladı Nicole.

Taşlardan birisi hızla Element okulunun üstüne düşmüş, yıkılmasına neden olmuştu.

İçinde olan öğrenciler ise, ölmüştü.

Kafamıza bir tane daha taş düşüyordu ki Leonard hızlı bir hareketle taşı patlattı.

Ya birisi savaş çıkarmaya çalışıyordu.

Ya da Anahtarlar kırılmıştı.

Bunun başka açıklaması olamazdı.

°°°

İyi günler ya da iyi akşamlaar.

Continue Reading

You'll Also Like

RAUND By Elif Kunt

Teen Fiction

10.8K 897 27
Dışarıdan bakıldığı zaman bu bir dövüş ya da serseri işi gibi gelebilir, öyle değildi. Bu, beni ben yapan benliğimin parçasıydı. Sonraki raundu bekle...
340K 5.5K 28
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
61.9K 4.4K 55
Beyaz ve siyah iki Ejderha biri aydınlık diğeriyse karanlık peki ya birbirlerine aşık okurlarsa ve bir kız çocukları olursa kız kimin tarafında olur...
23.9K 2.5K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...