AVIM SENSİN

By sadecezeynep708

1.4K 400 87

Kirli geçmişin bir cinayet ile tekrar kendini hatırlatması ve yaşanan olaylar her şeyin başlangıcı olmuştu. Ö... More

ÖNSÖZ
1.Bölüm:Doğum Günü Partisi
2.Bölüm:Katil Kim?
3.Bölüm:Aşkın Rengi
4.Bölüm:Sırlar
5.Bölüm:Katilin Ayak Sesleri
6.Bölüm: Geçmişin Bedeli
7.Bölüm: Geçmişin Sesleri
8.Bölüm: Gerçekler
9.Bölüm:Kanıtlar
10.Bölüm: Doğruluk mu? Cesaretlik mi?
11.Bölüm:Balo
12.Bölüm: Aşkın Zorlu Yolları
13.Bölüm:Özlem
14.Böüm: Aşkın Başlangıcı
15.Bölüm: Kaderin Oyunu
16.Bölüm:Kanlı Eller
17.Bölüm: Hayatın Önemi
18.Bölüm: Aşk Neydi?
20.Bölüm: Kaçış Yok
21.Bölüm: Seni Bulacağım
22.Bölüm: Senin İçin Varım
23.Bölüm: Ölüm Haberi
24.Bölüm: Zorlu Hayatlar ve Acı Gerçekler
25.Bölüm:Sevgi
26.Bölüm: Aşk İtirafı
27.Bölüm: Yalan Aşk
28.Bölüm: Duyguların Duygusuzluğu

19.Bölüm: Gizli Düşman

25 9 5
By sadecezeynep708

"Bazı kalplerde iyileşemeyecek bir yara vardır."

"Hoşlanıyorsun?" diye sordum Salih'e.

"Hayır!"

"Seviyorsun o zaman?" dediğimde sabrını zorladığımın farkındaydım.

"Hayır!" İnanmıyorum.

"O zaman kesinlikle aşıksın," dediğimde ofladı.

"Hoşlanmıyorum, sevmiyorum, aşık değilim!" diye bağırması benim için bir şey ifade etmiyordu.

"İnanmıyorum."

"İnanma! Kimseden hoşlanmıyorum ben." dediğinde gözlerimi kıstım.

"O zaman bende gidip Rüya'ya söyleyeyim. O da boş boşuna hayal kurmasın." deyip ayağa kalktım.

Salih bir anda kafasını kaldırıp bana baktı. "Ne?" Ayağa fırladı. "Rüya mı söyledi sana sor diye?"

"Evet, kendisi senden etkileniyormuş. O da benden etkileniyor mu diye merak etmiş. Sana bir tek benim sorabileceğimi söyledi bende sorayım dedim." Şu söylediğime ben bile inanabilirdim.

"Oha! Valla mı? Biliyordum be!" Gözlerim başardığım için parladı.

"Aha," parmağımla onu gösterdim. "Hani hoşlanmıyordun?" Ne yaptığının yeni farkına varıyormuş gibi durdu ve genzini temizledi. "Hoşlanmıyorum zaten."

"Hadi lan oradan."

"Sen beni kandırdın değil mi?" dediğinde kıkırdadım. "E heralde oğlum." deyip kendimi koltuğa bıraktım. "Rüya senden etkilendiğini böyle kolay söyler mi?"

"Ha etkileniyor yani?" Bunlar birbirinden deli gibi hoşlanıyorlardı, istedikleri kadar inkar etsinler.

"Evet, yani bence. Aslında kesinlikle."

"Vay be, kendimi yine birine aşık etmişim." Kumral saçlarından parmaklarını geçirdi. "Şımarma be! Ayrıca sende Rüya'dan hoşlanıyorsun."

"Yoo, ne alaka?"

"He Salih he," dedim ve devam ettim. "Eğer itiraf etmezsen Rüya'ya gidip senin ondan etkilendiğini söyleyeceğim." dememle gözlerini büyütüp bana baktı.

"Ama bu yalan."

"Bok yalan! İtiraf etmezsen söylerim."

"Olmayan bir şeyi nasıl itiraf edeyim."

"Sana küfür etmek istemiyorum Salihciğim." Bana baktı bir süre, bende ona gözlerimi kısıp doğruyu söylemesini sağlayacak bir bakış attığımda konuşmaya başladı.

"Ya şey," deyip ensesini kaşıdı. "Biraz etkileniyor olabilirim."

"Demek biraz," dedim düşünceli sesimle. "Bana tamamen etkileniyormuşsun gibi geldi."

"Hadi lan oradan."

"Yani Rüya vurulduğunda başından ayrılmadın. Cem'in onun yanında olduğunu görünce çıldırdın. Biraz daha eskiye gidersek, Rüya'yı dansa kaldırdın!"

"Bunları dost olarak da yapmış olabilirsin."

Ellerimi saçlarımın arasından geçirdim."Küfür etmek istemiyorum."

"Yav, of, tamam." dediğinde gülerek ona baktım. "Rüya'dan hoşlanıyorum."

Gülerek ayağa kalktım. "Biliyordum!"

Gülerek bana baktı. "Cadı!"

"Ne kadar kıvrandın oğlum ya. Alt tarafı 'hoşlanıyorum' diyeceksin." dediğinde sen akıllanmazsın dermiş gibi başını salladı.

"Neyse, bunu Rüya'ya söylersen o dilini kopartırım."

"He he, neyse ben bir sevgilimin yanina uğrayayım ondan sonra da işlerimi halletmem lazım. Sende gidebilirsin." dediğinde burnunu kırıştırarak bana baktı.

"Emredersin." deyip ayağa kalktı.

"Tabi ki ederim." dedim burnumu kaldırarak. "Gıcık cadı." dedi ben kapıyı açtığımda.

"Sensin pislik polis." Benimle beraber koridorda ilerliyordu.

"Polis olduğum doğru fakat pislik kısmı yanlış Azracığım. Ben yakışıklıyım." dediğinde güldüm. "Tek yakışıklı, benim sevgilim bir kere."

Fazla alıngan bir ses tonuyla, "Senin toplantına o niye girdi?" diye sordu. "Cem toplantı da diye." dediğimde kahkaha attı. "Oha." derken hala gülüyordu.

"Kıskanıyor beni işte." dedim saçımı arkaya atarken. "Havan batsın." dediğinde ona dil çıkardım.

Toplantı odasının önüne geldiğimde durdum. "Ne zaman bitecek toplantı?" Salih'in sorusu ile saatime baktım. "Biter birazdan."

"İyi, ben işe gidiyorum o zaman. Görüşürüz cadı."

"Görüşürüz polis." Yanımdan ayrıldığında bende duvara yaslandım.

Karşıdan gelen kişiyi görünce yerimden doğruldum ve iş kadını mooduna girdim.

"Taner Bey? Sizde toplantıdasınız sanıyordum."

"Yok Azra Hanım. Benim bugün işlerim vardı diye oğlum Ayberk benim yerime girdi toplantıya."

"Anladım. Nasılsınız?"

"Teşekkür ederim, iyiyim. Siz nasılsınız?" Yaşına göre fazla dinçti.

"Bense iyiyim teşekkür ederim. Son projeyi siz hazırlamışsınız." Çok güzel ve yararlı bir proje hazırlamıştı. Eğer projeyi beğenirlerse milyon dolarlar geçecekti elimize.

"Evet, umarım beğenmişsinizdir."

"Çok beğendim. Gerçekten emek vermişsiniz ve başarılı bir proje."

"Evet, proje beni baya yordu fakat güzel bir iş oldu. Umuyorum ki alıcılar da beğenir."

Toplantı odasının kapısı açıldı ve Ekin önden çıktı. Bizi görünce durdu ve yanımıza geldi.

"Taner Bey," deyip elini uzattı. "Sizi burada görmek ne güzel." Taner, uzattığı elini tuttu Ekin'in.

"Aynı şekilde sizi de Ekin Bey. Bizde Azra Hanım ile son proje hakkında konuşuyorduk." Bana baktı Ekin ve elini belime koydu.

"Gerçekten başarılı bir proje Taner Bey. Alıcıların beğeneceğine eminim." Onu hayranlıkla izliyordum.

"Umarım," Toplantı odasından çıkan Ayberk yanımıza geldi. Bakışları kısa bir an üzerimde gezindi sonra ise babasına döndü. "Çıkalım mı baba?"

"Çıkalım oğlum." Ayberk bize döndü. "İyi günler."

Gülümseyip, "Size de." dedik Ekin ile birlikte.

Onlar gittikten sonra içeriden Cem çıktı. Yanımızdan geçip gider sanmıştım fakat o yanıma geldi. "Bu güzelliği burada görmek ne kadar güzel." Ekin ona ters ters bakıyordu.

Gülümsedim. "Nasılsın Cem?" Ekin bana baktı. Cem'in burnunda kırık olduğu için şu an burnunda yara bandı vardı.

"İyi diyeyim, sende iyi görünüyorsun." Gözleri Ekin'in belimde olan elinde gezindi.

"Evet, iyiyim bende." Ekin'in dişlerini sıktığını görüyordum.

"Toplantı da senin olacağını düşünmüştüm." dedi bakışları kısa bir an Ekin'in üzerinde gezindi.

"Bugün giremedim toplantıya. Şimdi de işim var. Daha sonra konuşuruz," dedim Ekin'in, Cem'e saldırmasını istemediğim için.

"Olur," deyip yanağımdan bir tane makas aldı. O yanımızdan ayrılırken Ekin de beni elinden tutup peşinden çekmeye başladı.

"Nereye?" Hızlı adımlarla kendi odasına geldiğinde ona bakıyordum. "Yanağını, sen mi yıkamak istersin ben mi yapayım?"

Güldüm söylediklerine. "Ben ciddiyim Azra," Dudaklarımı birbirine bastırarak gülmemeye çalıştım.

"Herife bak ya," Kıskaç halı çok hoşuma gittiği için yanağına bir öpücük bıraktım.

"Sinirimi nasıl alacağını iyi biliyorsun." dedi gülerek.

Elimi bırakmayarak koltuğa oturdu, bende yanına geçeyim derken beni kendi kucağına çekti.

Belimden tutup yerimi sağlamlaştırdığında onun göğsüne başımı koydum. "Bugün eve gideceğim Ekin." Yine kendi evine götürmesin diye söyledim bunu.

Onun yanında olmak huzur veriyordu fakat benim bir evim ve ailem vardı, onların yanında olmalıydım.

"Dayın iki gündür yok ortalıklarda. Sanırım bizi ayırmaktan vazgeçti." dedi.

"Bizi ayırmaya çalışmıyordu."

"Onun katil olduğundan hala eminiz Azra ve sen bana o adamı mı savunuyorsun gerçekten?"

"Onu savunmuyorum, sadece bizi ayırmaya çalışmadığını söylüyorum."

"O adamın katil olma ihtimali varken seni, kendi evin bile olsa onunla aynı ortamda bulundurmak istemiyorum." Başımı göğsünden kaldırdım ve ona döndüm. "Katil olduğunu sanmıyorum."

"Neden? Yeterince şüpheli davranmıyor mu?"

"Katil olsaydı anlardım."

"Ben nedense onun katil olduğuna eminim."

"Katil o değil Ekin."

"Göreceğiz Azra."

"Gıcıklık yapma." dedim kaşlarımı çatarak. Burnuma bir fiske attı Ekin. "Gıcık olan ben değilim."

"Toplantımı kaptığın için gıcıksın. Senin kendi şirketin yok mu ya oraya gitsene." Kaşlarını usulca kaldırdı. "Beni kovuyor musun?" Alt dudağını büzdü. Bu hali bana çok tatlı geldiği için dudağına küçük bir öpücük bıraktım.

"Beni ne zaman şirketine götüreceksin?" Ona cevap vermediğim için gözlerini kısmıştı ve bu soruyu beklemediği açıktı. "Ekin." dedim hala cevap vermeyince. "Ne zaman istersen o zaman götürürüm meleğim. Uzun zamandır merak etmediğin için şaşırdım."

"Tamam o zaman, yarın götür beni şirketine."

"Neden bugün değil."

"İşlerim var çünkü."

"Ne gibi işlerin var?" diye sordu.

"Yakında öğrenirsin." Kucağından kalktım. O da oturduğu yerden kalktı ve bana baktı. "Nereye?"

"İşim var dedim ya," yanına yaklaşıp parmak uçlarımdan yükselip omuzlarına bıraktım ellerimi. Yanağına bir öpücük bıraktıktan sonra geri çekilecektim ki izin vermedi.

Yüzümü avuçlarının arasına alıp dudaklarımı tutkulu bir şekilde öptüğünde ona karşılık verdim. İşim vardı ama ondan ayrılmak zordu.

Hadi ama bu kadar zor olmamalı.

Ondan uzaklaştığımda, "Gitmem lazım." dedim ve odasından çıktım.




***

Sonunda Rüya'nın evinin önüne geldiğimde durdum. Arabadan çantamı alarak indim. Rüya yarın ise başlayacaktı. Yarası iyileşmişti.

Evin kapısının önüne geldiğimde kapıyı çaldım. On saniye sonra kapıyı açtığında beni görmeyi beklememiş olacak ki afalladı.

"Salihciğin değil maalesef. Ayrıca Azra Sancakzade'yi on saniye boyunca kapının önünde beklemeye utanmıyor musun? Ha bir de çekilirsen içeri geçeceğim." Bana şaşkınlıkla baktığı için çekilmeyi unutmuş görünüyordu.

Kenarı çekildiğinde bende içeri girdim. "Salih ne alaka ya?" Salona geçtiğimde kendimi koltuğa bıraktım. "Aslında Salih'i bekliyor olsan on saniye beklemezdin." O da karşımdaki koltuğa oturdu.

"Seni beklemiyordum ayrıca mutfakta yemek yapıyordum." Yemek yaptığını içeri girdiğimde burnuma gelen kokular ile anlamıştım zaten.

"Neyse, ee nasılsın? Yaran iyileşti mi? Ayrıca neden yemek istetmiyorsun, yaran var zaten."

"İyiyim, yaram da iyileşti. Canım sıkıldığı için yemek yapmaya karar verdim."

"Canın sıkıyorsa beni ya da Eva'yı arayabilirsin."

"Ne zamandır bu kadar düşünüyorsun beni?"

"Benim için kurşunların önüne atladığından beri."

"Kendini suçlu hissetme dedim sana. Başkası olsa ona da aynı şeyi yapardım."

"Benim için yapmamalıydın Rüya. Ben hak etmem ve sana zarar gelmesini de istemem. Benim yüzümden zarar gelmesini hiç istemem. Hatta benim yüzümden kimseye zarar gelmesini istemem." dediğimde ofladı.

"Geçti, bitti. Yemek fırında birazdan hazır olur. Birlikte yiyelim yemeği."

"Yok, benim eve gitmem lazım. Sana bir şey sormak için geldim." Kaşlarını çattı.

"Sor."

"Salih'ten hoşlanıyor musun?" Ona gülerek sorduğum soru, kaşlarını daha çok çatmasına neden olmuştu.

"Ne alaka ya?"

"Çok alaka. Ona bakarken ağzından şu akacak resmen." dedim.

"Abartma. Ayrıca yok öyle bir şey."

"Niye öyle bakıyorsun o zaman?"

"Ben gayet normal bakıyorum ona."

"Hadi lan oradan. Kör değilim, gördüm." dedim. "Yav, yok öyle bir şey."

"İnanmıyorum."

"Banane."

"İyi," deyip ayağa kalktım. "O zaman Salih'e söyleyeyim de çok hayal kurmasın." O da ayağa kalktı.

"Ne? Salih mi dedi sor diye?"

"Evet, ama sen bir şey hissetmiyormuşsun bu yüzden bende ona gidip bunu söyleyeceğim." Bu söylediğime ben bile inanabilirdim.

"Valla mı?"

"Niye yalan söyleyeyim?"

"Yani o istedi sormanı?" Hala inanamıyormuş gibiydi.

"Evet," dedim.

"Ya," deyip parmaklarını saçlarından geçirdi. "Biraz hoşlanıyor olabilirim."

"Biraz yani?" dedim tek kaşımı havaya kaldırıp.

"Ya, of, tamam. Salih'ten hoşlanıyorum." dediğinde, "Biliyordum!" dedim.

"Bu kadar sevineceğini tahmin etmezdim." Onun yanına gidip yanağından bir makas aldım. "Bence sen benden daha çok sevindin. Neyse şimdi tek başına kutla bunu." Kaşlarımı çattım. "Eva ve Emre'yi bugün hiç görmedim. Neredeler?"

"Eva bir iş için Ankara'ya gitti. Emre de ailesini ziyarete gitmişti." dediğinde başımı salladım. "İstersen sen de gel benimle." dedim.

"Ne?"

"Evime. Sen de gel. Tek kalmazsın." Biraz düşündü. "Geleyim o zaman."

"İyi o zaman. Git üstünü giyin, bekliyorum seni dışarıda."

"Tamam." deyip odasına gitmek için merdivenlerden yukarı çıkmaya başladı. Ben de o sırada evden dışarı çıkıyordum. İçeri doğru bağırdım. "Yemeğini fırında unutma! Bir de ev yanması ile uğraşamam."

"Aptal değilim,"

"Ben pek emin değilim."

"Çok komiksin!"

"Biliyorum!"

Evden dışarı çıktım ve Rüya'yı beklemeye başladım. Yaklaşık on beş dakika sonra Rüya evden çıktığında arabama binip evime doğru yol aldık.

Evimin önüne geldiğimizde arabadan indik. Birlikte eve doğru yürümeye başladık.

Evin içine geldiğimizde gelen sesler ile kaşlarımı çattım.

"O buradan tek başına gidemez. Bende onunla gideceğim." Ezgi'nin sesini duymam ile yönümü salona çevirdim ve oraya doğru ilerledim. Rüya da arkamdan geliyordu.

"Deniz tek başına gidecek Ezgi. Sende burada tek başına kalacaksın!" Dayımın yüksek sesle söyledikleri onlara doğru ilerledim.

"Ne oluyor burada?" Sesimle birlikte hepsi bana döndü. Ezgi bana bakıp, "Babam, Deniz'i tek başına gönderecek Amerika'ya." dedi. Deniz büyük ihtimalle odasındaydı.

"Bu zaten olacak bir şeydi Ezgi." dedim soğukkanlı sesim ile.

"Azra," dedi ve umutla bana baktı. "O yürüyemiyor." Gözleri dolduğunda zorlukla konuşuyordu. "Tek başına oraya gidemez. Tedavide bir işe yaramıyor. Onun burada bizim yanımızda kalması lazım."

"Bende bu yüzden onu gönderiyorum." Dayım, Ezgi'ye bakarak konuştu. "Hala katilin kim olduğunu bilmiyoruz. Hiçbir şey kesin değilken ve o yürüyemiyorken burada kalamaz."

"Onu tek başına bırakamayız." Kısık sesle söyledikleri göz yaşlarının artmasına neden olmuştu. "Azra," tekrar bana döndü. "Lütfen bir şey yap."

"Ezgi, dayım haklı. Onun engeli ile birlikte bu olanların içinde kalması doğru değil." dediğimde başını eğdi ve omuzları çöktü.

"Ne zamandan beri Deniz için bu kadar endişeleniyorsun Ezgi?" Doğru ya dayım hala onların ilişkisini bilmiyordu.

Ezgi başını kaldırdı ve omuzlarını dikleştirdi. "Onu göndermeyeceksin!"

"Nedenmiş o?" Dayımın söyledikleri ile çıldırmak üzereydi.

"Çünkü yapamazsın?"

"Bana tek bir neden söyle."

Ezgi büyük bir sinirle babasına bakıyordu. "Madem ona sahip çıkamayacaktın neden başka kadından çocuk yaptın?!" Bağırarak söyledikleri dayımı kızdırmış olacaktı ki elini kaldırdı ve sert bir tokat attı Ezgi'ye. Başı sola doğru savrulurken ona yaklaşıp, "Bir daha ne söylediğini iki kez düşün kızım." dedi. Son sözleri bu olmuştu. O salondan çıkarken Ezgi daha fazla ayakra duramadı ve yerinde sendeledi. Rüya hemen yanına gidip ona yardım etti ve koltuğa oturttu.

Ezgi iki elini başına koyup ağlamaya başladı. "Onu oraya bu haldeyken gönderemez."

"Bunu üvey kardeşi olarak mı istiyorsun yoksa sevgilisi olarak mı?" dediğimde başını kaldırıp bana baktı. "İkisi olarak."

Rüya ayağa kalktı. "Ben bir su getireyim." Yanımızdan ayrıldı. "Onun iyiliğini istiyorsan bırak gitsin. Hem daha az canı yanar. Daha kim olduğunu bilmediğimiz bir katil var hayatımızda." dediğimde ofladı. O da bu durumdan sıkılmıştı ve ne yapacağını bilmiyordu.

Ne yapacağını bilmeyen sadece o değildi.

Hala ayakta ona bakarken yüzüm çok soğuktu. Gözlerimde hiçbir duygu yoktu. "Benim de onunla gitmem lazım. Deniz'i gönderip beni neden göndermediğini anlamıyorum." Bu konuyu bende merak ediyordum.

Neler geçiyor aklından Cihan?

Rüya'nın hala gelmediğini fark edince Ezgi'ye döndüm. "Ben bir Rüya'ya bakayım." Ezgi'nin yanından ayrıldım ve mutfağa doğru yürümeye başladım.

Mutfağa geldiğimde Rüya'yı birada görememek kaşlarımı çatmama neden oldu. Dışarı çıkmak için mutfakta olan kapıyı açtım ve bahçeye çıktım.

İleride duran baygın bedeni görünce adımlarım hızlandı. Yerde yatan bedenin yanına geldiğimde baygın olan kişi Rüya'ydı.

"Rüya."

"Rüya aç gözlerini." Ellerimi yanaklarına yavaşça vurdum fakat uyanmadı.

Birkaç saniye sonra ensemde hissettiğim acı ile bilincim kapanırken bedenim yere yığıldı.

Son olarak duyduğum bir ses vardı.

"Seninle işimiz yeni başlıyor Azra Sancakzade."

Ve artık tamamen baygındım. Beni bayıltan kimse onu bu yaptığı için pişman edecektim. Kimse beni bu şekilde bayıltamaz.













Bölümü beğendiniz mi?

Biraz kısa ve hızlı geçen bir bölümdü. İlerleyen bölümlerde daha uzun yazmaya çalışacağım.

Okuduğunuz için teşekkür ederim.

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınızz.

Sizi seviyorum ❤️

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 44.7K 25
"Bana cehennemi yaşatmana rağmen, sen benim cennetimsin Meira." Fantastik değildir, karanlık aşk türündedir. DİKKAT! Bu kitapta cinayet, psikolojik...
2.1M 76.4K 60
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Lavinia: Sana vermem gereken bir ceza vardı. Defne: Tobe hasa Defne: Ben ned...
214K 9.1K 27
Damla: Dedem doğum yaptı, taksi param da yok bana bi 400 ateşler misin yakışıklı? Yakışıklı: Deden doğum yaptı? Yakışıklı: Tanıştığımızı sanmıyorum...
158K 8.5K 52
Anneannesini görmek için gittiği şehirde üsteğmen Göktürk ile karşılaşan Efsun hiç beklemediği gerçeklerle de karşılaşır ___ " sen benim hayatımda h...