BET ON BEAUTY +18 | Yuwin

By wtf_dwayne

4K 402 2.3K

Ne sigara, ne alkol, ne de madde. İnsan oğlunu kendine kumar kadar bağlayamaz asla. Çünkü insanoğlu doyumsuz... More

İkna
Seçimler
Son Kalan Hatıra
Özür Dilerim Küçüğüm..
Ödül Ve Ceza
Vermezsen Kendim Alırım
Dejavu
Sözünün Eri
Tercihler
Arzular
Melek Ve Şeytan
Gerçek Kötüler
Nefret
Ödünç
Yalan
Küçük Şeytan
Söz Geçirmek
Pişmanlık
Vicdan Azabının Sanrısı
İronik Bir Durum
Altın Kaz
Kırgın Hoşnutluk
Zincirde Bir Açgözlü
Yanlış Saatte Doğru Zaman
Biz Sevmemeliydik
Mahrumiyet
Acı Örtüsü
Çiçek

Trajikomik

126 11 175
By wtf_dwayne

__________________

Bu kadar basit miydi ölmek? Öldü ve bitmişti herşey. Ama neden hala düşünüyordu? Ölünce yok olmalıydı değil mi? Her yer karanlıktı ama hala düşünüyordu. Öyleyse vardı ama neden?

Adam eliyle boğazını kavradığında öleceğine öylesine emindi ki.. Şimdi ise burada bu karanlıkta ne kadar kalacağını bilmiyordu bile. Ölünce böyle mi oluyordu? Saçmalıktı.
Sıkıcıydı..

Gözlerinde bir aydınlık belirmeye başlayınca irkildi. Ne oluyordu böyle? Annesinin onu anlattığı ikinci hayat var mıydı yoksa? Orada da önceki hayatında olduğu gibi Sefil duruma düşüp ölecek miydi?..

Düşüncelerini içine alan aydınlık artmaya başladığında gözlerini aralayabileceğini fark etti; Nolmuştu?

İkinci Hayat mıydı gerçekten? var mıydı ki? Öyleyse neden daha önceden istememişti ki ölmeyi? Güzeldi işte. Yeni bir hayat başlangıcı. Belki de Bu kez babası farklı olduğundan güzel bir çocukluk geçirebilirdi. Ama annesi.. onsuz yaşamak istemezdi. Annesi onun tek hazinesiydi ölene dek. O gün on üç yaşında Annesiyle birlikte gidebilseydi mutlu olurdu belki de. Ama yeni kararlar için oldukça geçti.

Gözlerini araladığında ölmediğinin farkına vardı. Aynı kıyafetlerin içinde tamamen beyaz bir odada yine beyaz bir yatağın içinde yatıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken odayı incelemeye başladı.

En başından tuhaf gelen odada bir pencere görememesiydi. Bir kaç dakika inceledikten sonra ancak görmüştü ama tavana oldukça yakındı ve dışarıyı görmek için ancak bir sandalyenin üzerine çıkabilirdi. Oda da beyaz olduğu halde oldukça kasvetliydi zaten. Üzerinde olduğu çift kişilik yatağım üzerinde düz beyaz bir örtü seriliydi. Yanında ki çekmecenin üzerinde bir dijital saat ve beyaz bir heykel vardı:

Sahip ve köle.

Bu heykel rahatsız edici geldiğinden gözlerini kaçırıp karşısında kalan kitaplığa baktı. Dikkatli bakınca onların da sadece beyazdan oluştuğunu ve italik siyahla üzerinde isimlerinin yazdığını farketti.

Önündeki koltuk bir metre kadar ötesindeki büyük gardırop ikisi arasında kalan büyük tablo..hepsi beyazdı ve bu oldukça rahatsız ediciydi.

Neredeydi?

Tanrı aşkına kalkıp kapıyı aramak için neyi bekliyordu ki?! Hemen ayaklanıp yatağın iki metre ötesindeki kapıya geldi. Kola asıldığında panik etmesi gerektiğini anladı.

Kapı kilitliydi ve o buraya hapsolmuştu.

Panikle kapıyı yumruklamaya başlarken titreyen sesiyle bağırmaya başladı.

"K-kimse yok mu?!"

Nefesleri sıklaşırken göğsünün sıkıştığını hissetti. Alnını kapıya dayayıp derin nefesler almaya başladığında kapı sertçe açılınca neye uğradığını şaşırdığından geriye doğru düştü. Kolları üzerinde dengesini sağlamaya çalışırken duyduğu sesle tüm vücudu sarsıldı.

"Ne gürültü yaptın ama."

Yüzünü kaldırıp iri cüsseyle karşılaştığında istemsizce sürünerek geri çekilmişti. Bu johnnydi ve kolları bağlı bir şekilde kapıya yaslanmış bir cevap bekler gibi ayağını ritimle yere vuruyordu. Şaşkınlıktan aralanan ağzından istemsiz bir kaç kelime döküldü.

"B-ben neredeyim.."

Her şey ani geliştiğinden ne diyeceğini şaşırmış söylediği kelimeler de yarım yamalak çıkmıştı ağzından. Her şeyi idrak etmeye çalışırken gözlerini büyük cüsseden bacaklarına indirdi.

Tamam ölmemişti. Nasıl olduğunu bilmediği bir şekilde bayılmış olmalıydı ve johnny onu bu odaya kilitledi. Her şey bu kadar basit ve saçmaydı. En başta kavrayamadığından kendine hakaret ederken duyduğu ikinci sesle saliseler içinde kafasını kaldırdı.

"Kalk."

Tek kelime bir kaç harf. Bunu idrak etmek ve eyleme dökmek bu kadar zor olamazdı ama vücudunu yerinden oynatamıyordu. Nefesleri yetmediğinden ağzı aralık kalmıştı. Kapıda dikilen adamı izlemekten başka hiç bir eylemde bulunamıyordu.

"Kalk dedim sana."

Yapamaması bir yana bunu dile getirmekten de oldukça çekiniyordu.
Kalkamıyorum demek bu kadar zor geliyordu ona. Adamın kaşları çatılırken burnundan derin bir nefes aldı. Çenesi kaskatı kesilmiş karşısındakinin onu dinlemediğini düşündüğünden kafasında ona yapacaklarına dair senaryolar kurulmaya başlamıştı.

Lakin sakin kalmalıydı. O onundu ve istediğini yapabilirdi. Ama şimdi değildi. Önce ona ait olduğunu garantilemeliydi.

Kollarını çözüp bir kaç adım ötesinde yerde yatan vücuda eğildi. Tek kolunu kavradığı gibi hızla yukarı çekip yerle temasını kestiğinde genç adam yalpaladı. Ağzından çıkan boğuk sese mani olamadığından dudaklarını birbirine bastırmış kolunu koparırmışçasına sıkan adamın hızlı adımlarını izlemeye çalışıyordu.

Adam büyük ve hızlı adımlarla bir kaç harekette yatağın yanına varınca kolundan tuttuğu oğlanı yatağın üzerine fırlattı. Dengesini sağlayamayan genç saliseler içinde yüz üstü yatağa düştüğünde nefesi teklemişti. Hemen kollarından biriyle vücudunu çevirip bacaklarını kendini savunmak istercesine göğsüne çekti. Bir yandan da iki eli vücudunu tutuyordu.

Adam yanı başındaki çekmecenin üst gözünü sertçe açtığında çekmeceye acıdı. Gerçi acınası durumda olan kendiydi ama..

Eline geçen kağıtları yüzüne fırlattığı oğlan irkilerek geri çekildiğinde dudağının kenarı keyifle yukarı kıvrılmıştı. Chittaphon ne olduğunu anlamaya çalışırken adam konuşmaya başladı.

"Üzerime devrettiğin ilaç şirketi batmanın eşiğinde. Bu yaptığının yasal olmadığını biliyorsun değil mi?"

Chittaphon gülmek istedi ama ne yeri ne zamanıydı. Ülkenin en büyük kumarhanelerinden birini işleten Johnny suh yasallıktan bahsediyordu. Komikti. Ama şuan bu onun için daha çok trajikomikti.

"Bu dolandırıcılığa giriyor ve seni dava edebilirim!"

Genç adam karşısındaki büyük vücudu izlemekle yetiniyor boş gözlerle bakıyordu.

"Cevap versene!"

Evet bir cevap vermeliydi ama cevap vereceği soru bu değildi. Öldüğünü sanarken bir odada uyandı ve şimdi ona haberinin bile olmadığı şirketin battığını ve dolandırıcılık yaptığı söyleniyordu. Tanrı aşkına nasıl bir cevap vermeliydi?!

Bunun yerine az önce söylediklerini umursamayan adamdan ufak bir intikam aldı.

"Beni neden öldürmedin?"

Johnny söyledikleri umursanmadığından öfkeyle gülümserken karşısındaki vücut ona yaklaşan büyük cüsseden kaçar gibi geri çekildi. Ancak bu geri çekilme hiç bir işe yaramamıştı çünkü adam aniden yatağın üzerine çıkıp onu altında kollarıyla kıstırmıştı. Ona hiç bir şekilde engel olamadığında sesini çıkarmadan sonraki hamlesini bekledi.

"Bana böyle bir hata yaptıktan sonra öylece ölmene izin vereceğimi mi sandın?"

Sesi oldukça sert ama kısık çıkmıştı. Buna rağmen tüm vücudu sarılmış elleri ellerinden kurtulmak için boşa hamleler yapmıştı. Bu ne demekti şimdi? Ölmek ona bir ödül müydu ki? Napacaktı ki ona?!

"Borcunu öde. Sonra istediğin gibi ölebilirsin."

"Hiçbir şeyim yok benim."

"Biliyorum. Bu yüzden borcunu ödeyene dek altımda çalışacaksın."

Ne diye sormak yerine anlamaya çalışan gözlerle adama baktı. Bu görüntü hoşuna gitmiş olmalı ki dudakları istemsiz kıvrılmıştı. Altında çırpınan elleri daha çok sıkarken küçük vücuttan duyduğu inlemeler ona cesaret veriyordu.

"Acıtıyorsun..ahh.."

Amacı o olduğundan durmadı. Oğlan gücünü toplayıp ona soru sorana dek de açıklamadı hiçbir şeyi.

"Ne demek istiyorsun.."

Oldukça zorlansa da takılmadan konuşabilmişti. İçten içe kendini tebrik ederken acıdan havaya bir inleme daha bıraktı. Kurtulma çabaları canını daha çok yakıyordu ve bilekleri kopmak üzereydi.

"Benim için çalışacaksın. Borcunu ödeyene dek evimde bana hizmet vereceksin."

Çırpınmayı bıraktı. Ne demek evinde hizmet verecekti?! Her ne kadar seçim şansı olmasa bile cesaretini toplayıp sormak istedi. Çünkü her gün onun yüzünü görmek ona hizmet etmek ve altında ezilmek yerine ölmeyi tercih ederdi.

"Başka bir iş-"

"Sen seçim şansın olduğu bir konumda mısın?!"

Kelimelerini yutarcasına yutkunurken adam üzerinden kalkmadan bileklerini bıraktığında derin bir nefes alıp bilekleriyle yeniden dengesini sağladı.

Johnny etrafa fırlattığı evraklar içinden gözleriyle mavi bir dosya aradı. Çok geçmeden yatağın uç köşesinde onu görünce ellerinden birini yatağın üzerine koyarak ona eğildi. Bu hamlesi altındaki oğlanı oldukça zorlamıştı çünkü ağırlığının büyük bir kısmını üzerine bırakmıştı.

Dengesini kaybetmemek için tüm vücudunu sıkmış ve adamın geri çekilmesini beklemişti. Bu sürede istemsiz başını onun göğsüne gömmüştü ve geri çekememişti. Saçma bir pozisyondu işte.

Adam geri çekildiğinde derin bir nefes alabildi. Elbette bunu yaparken adam evrağı dosyadan çıkarıyordu.
Ona doğru çevirirken konuşmaya başladı.

"Bu bir yıllık anlaşma."

Kağıtları elinden alması için önce dengesini sağladığı kollarının serbest kalması gerektiğinden adamın kalkmasını bekledi. Adam bunu farkedip yan tarafa oturdu. Beyaz el kağıtlara uzanıp yavaşça çekerken onu izlemeye ve konuşmaya başladı.

" Üç sayfalık bir anlaşma. Tüm maddeleri oku ve imzala. Ben sana detayları söyleyeceğim. Ve görevliden de herşeyi öğreneceksin."

Ten elindeki kağıtları sayarken duyduğu sözlerle duraksayıp okumaya başladı.

===
İŞ ANLAŞMASI
=====

1-12 ay sürecek anlaşmada ev sahibine hizmet verilecektir.

2-Anlaşma işçi tarafından fes edilemeyecektir.

13-Ev içinde belirlenen kıyafet dışında gezilmeyecek ve kıyafetler daima temiz tutulacaktır.
.
.
.
17-Ev sahibinin istekleri yerine getirilecek ve ikiletilmeyecek.
.
.
.
29-Ev sahibinin izni dışında odadan çıkılmayacak.

30-Ev sahibiyle konuşulmayacak, söylenenler yalnızca onaylanacaktır.
.
.
36-Ev sınırlarından çıkılmayacak, ihtiyaçlar ev sahibi tarafından karşılanacaktır.

.
.

40- Maddeler uygulanmadığı takdirde cezai işlemler uygulanacaktır.

======

Maddeleri okudukça kan beynine sıçrıyor gibi hissediyordu. Sakin kalmak zorundaydı ama bu pek mümkün değildi. Titreyen elleriyle elindeki sayfaları yatağa bırakırken geri çekilip yataktan inmeye kalktı. Fakat adam çok geçmeden onu belinden yakalayıp çekti. İstemsizce çırpınırken adam burnundan sert bir soluk çekip bağırdı.

"Nereye gittiğini sanıyorsun?!"

"B-bırak beni."

Sesini neredeyse kendisi bile duymamıştı ama adam içine girdiğinden duyduğu sözlerle kahkaha attı.

"Seçeneğin olduğunu mu sanıyorsun?"

"Öldür beni o zaman! Ancak o zaman anlaşmayı imzalarım..."

Adam sırtını ona dönüp kaçmaya çalışan genci çekip sırtını göğsüne yapıştırırken gülümsüyordu. Ölmeyi senle olmaya tercih edermiş ha..?

İçinde onu kışkırtıp duran sesle boğuşurken konuşmak için ağzını araladı.

"Yaptığın dolandırıcılığa girdiğinden seni dava edersem kaç yıl yatacağını biliyor musun? Eğer avukatlarımı zorlarsam müebbet bile yiyebilirsin. Gücümün çok önce farkında olman gerekirdi. Ama sen kör bir aptaldın."

Omzuna çenesini dayadığı genç çırpınmayı bıraktığında mümkünmüş gibi daha çok gülümsedi.

"Ya imzalar yalnızca bir yıl burada kalırsın. Ya da sonsuza dek parmaklıkların ardında."

Titreyen elleri adamın ellerinin üzerinde kilitlenmiş duyduklarını anlamaya çalışıyordu. Adam kulağının yanından kelimeleri direkt beynine gönderse de kavrayamıyor gibi hissediyordu. Ya burası ya da hapis...

"Ne farkeder ki? Ya burası ya da hapis.."

Sesli düşündüğünü farkettiğinde herşey için çok geçti. Johnny bir kahkaha daha attığında tüm vücudu sarsıldı. Bu adamın psikolojik sorunları vardı ve buradan hemen uzaklaşmalıydı..

"Sen orada yalnızca yatacağını falan mı sanıyorsun? Öldürürler seni orada sikerler. Herkesin karısı olursun. En sonunda kullandıkları bedeni bir çöp gibi kenara atarlar. Bedeninin kullanılmasına razı mısın ten?"

Kendi dediğine gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Sanki sen kullanmayacaktın ya..
Ama hemen susturdu bu düşüncesini. Başkalarının ona dokunduğunu düşünmek tabiri caizse kudurtmuştu onu.

Genç adam kafasını hayır anlamında sallarken mümkünmüş gibi sırtına daha çok sokuldu. İyi hissettiriyordu. Ona ait olduğunu hissettiriyordu..

"Öyleyse burada kal. Yalnızca bir yıl. Sonra istediğin yere gidebilirsin."

Onu bırakmazsın ki..

Biliyordu.

Kandırmaya çalıştığı kendi değil oğlandı.

Ten başını bu kez tamam anlamında salladığında bir kez daha keyifle gülümsedi. Zafer!

"Hadi imzala."

Vücudundan ayrılmadığı oğlana cebindeki kalemi uzatırken yüzüne daha çok yaklaştı. Kokusunu derin derin içine çekerken beyaz vücut titreyerek elindeki kalemi aldı. Elleri tutmuyor gibiydi, uyuşmuştu ama eğik bir imza atabildi adının altına. Vücudu yanıyordu. Evet tam anlamıyla yanıyordu. Bu adam korkutucu yakınlığı ve ensesine bıraktığı soluklarıyla beyaz vücudunu deli gibi sarsıyordu ama yerinden kımıldayamıyordu bile. Elindeki kalemi kağıdın üzerine bırakırken bir kez daha tekledi nefesi.

"Aferin sana."

Sesi kulağının ardına çarptığında titrek nefesini bıraktı dudaklarının arasından. Adam hızla ardından ayrıldığında sırtında kalan boşluğu hava doldurunca bir kez daha titredi. Hata yapmadığına dair kendini avutmaya çalışırken adam kağıtları alarak dosyaya geri yerleştirdi. Hala kendine sırtını dönmüş biçimde sabit duran oğlanı bacağından yakalayarak küçük bir oyuncakmış gibi yatağın üzerinden kendine çevirdi.

Genç, adamın ani hareketiyle ellerini yatağa koyarak kaybettiği dengesini sağlamayı başardı.

"Eşyalarını otelden getirtirim. Evde giyeceğin kıyafetler de bugün içinde gelir. Kuralları iyice anlamışsındır umarım. Hata yapmanı ikimiz de istemeyiz."

Sen ve ben isteriz!

İçindeki sesi sustururken konuşmaya devam etti.

"Akşam yemeği bugün odana gelir. Yarın sabah iş başı yaparsın. Saat beşte."

Bir anda yatağın örtüsünü inceleyen gözleri adamın gözlerini buldu.
Saat beş ne demekti?! Güneş bile doğmadan mı uyanacaktı!?

Adam oğlanın şakınlığundan keyif aldığı için dudağı keyifle yukarı kıvrılırken devam etti konuşmaya.

"Evdeki yaşlı kadın sana her şeyi öğretecek. Sakın bir dakika geç kalayım deme. Anladın mı?"

Dalga mı geçiyordu bu?!

"5 erken değil m-"

"Madde 30! Ev sahibinin söyledikleri yalnızca onaylanacaktır."

Şimdi ayağa kalkıp kafasını yüzüne gömüp ağzını burnunu dağıtsa en fazla nolurdu ki?

Saçmalama ten boyun yetmez yatağın üzerine çıkman gerek.

Bu düşünceden sıyrılıp başıyla onayladı.

"Anlamadım?"

"Tamam."

"Güzel."

Adam keyifle gülümseyerek odadan çıktığında arkasından küfür etmemek için yüzünü yastığa gömdü. Kilit sesini duyunca neredeyse ufak bir çığlık da attı. Nasıl uyanacaktı tanrı aşkına?!

Sonra biraz düşününce tek derdinin bu olmadığını farketti.

Bu adamın evinde mecburiyetten çalışacaktı. Hem de bir yıl! Yaptığı hata mıydı tanrım!

Derin bir nefes alıp olduğu yerden kalktı. Biraz sakinleşmek ve kafa dağıtmak için odayı gezmeye başladı.

Beyazın ona huzur vermesi gerek miyor muydu? Neden bu kadar huzursuz hissediyordu ki??​ Kaçmayı planlayan tarafı mıydı onu bu kadar rahatlatan?

Düşüncelerinden sıyrılmak için kafasını sallarken karşısındaki kitaplığa yürüdü.

"Tanrım..."

Eline aldığı kitabın üzerinde Küçük prens yazdığını farketti. En sevdiği kitaptı ve burada olması hoşuna gitmişti. Ama şaşırdığı şey bir kitaplığın tamamen ingilizce çocuk serileriyle dolu olmasıydı. Bilip bilmediği tüm İngiliz çocuk eserleri karşısındaydı. İngilizcesinin iyi olduğunu düşünülemezdi. Derslerinden bile kaçardı of tanrım! Koreceyi öğrenmek bile onun için yeterince zordu zaten!

Offlayarak kitabı bıkkınca yerine bıraktı. Bu odada saatlerini geçiremezdi bu çok zordu!

Biraz daha yürüyüp boş duvarın tavanına yakın olan pencereye nasıl bakacağını düşündü. Oradan kaçabilir miydi ki? İçine dolan düşünceyle titredi. Kaçmayı başaramazsa bu adam ona neler yapardı kim bilir?
Oradan ayırdığı gözler ilk olarak dijital saate ilişmişti. Alarmını şimdiden kursa iyi olurdu. Kargalar kahvaltı yapmadan bir itin tekine kahvaltı hazırlayacaktı ya!

Bıkkınlıkla saate yürürken duyduğu kilit sesiyle saatin bir kaç adım ötesinde duraksadı.

Adam elindeki tepsiyle içeri girerken oğlanı süzdü. Sonra dudağı sebepsiz keyifle kıvrılırken sehpaya doğru yürüyordu. Tepsiyi masaya indirirken mırıldanarak birşeyler söyledi.

"that clock doesn't show the correct time."

____________________

"hee ingilizce konuştun şimdi noldu?"

Merbalar merbalarr

Sabayin altısında atmış yeni bölümü abi çabuk gelin okuyun.
Olm noldu diyorum. Abi okuyun lsğsdidöxöclc

Bölüm çok gecikti ama telefonuma el konulmazsa sonraki bölümü hızlı atmaya çalışırım.

Ne kadar hayırlı bir yazarım böyle maşallah bana.

Kafam çok karışıyor nereden hangi hikayeye girceğimi şaşırdım acaba bunlara ayrı fic mi çıksam??
Neuseee

+10 in yerinde siz olsaydınız napardınız??

+Johnny'nin​ o kitaplarla amacı neydi??

+Ceza falan diyor sizce napacak cucugumuza?

+İngilizceyle aranız nasıl?

Soru bulamadım gülmeyin.

Sonraki bölüm görüşürüzz

Aşıklar 😔

AMA BOY FARKIAĞĞSÜSLSÖDD
LXĞXŞXÖXÖXŞXXİÖCÖCÖVÇVİVŞV

Neyse ayıp tch tch

ŞUNU AZ ÖNCE FARKETTİM

Teşekkür ederim desteğiniz için iyiki varsınız 💗

<3​

Continue Reading

You'll Also Like

1M 34.3K 61
𝐒𝐓𝐀𝐑𝐆𝐈𝐑𝐋 ──── ❝i just wanna see you shine, 'cause i know you are a stargirl!❞ 𝐈𝐍 𝐖𝐇𝐈𝐂𝐇 jude bellingham finally manages to shoot...
158K 5.6K 90
Ahsoka Velaryon. Unlike her brothers Jacaerys, Lucaerys, and Joffery. Ahsoka was born with stark white hair that was incredibly thick and coarse, eye...
1.2M 51.1K 97
Maddison Sloan starts her residency at Seattle Grace Hospital and runs into old faces and new friends. "Ugh, men are idiots." OC x OC
2.3M 119K 65
↳ ❝ [ INSANITY ] ❞ ━ yandere alastor x fem! reader ┕ 𝐈𝐧 𝐰𝐡𝐢𝐜𝐡, (y/n) dies and for some strange reason, reincarnates as a ...