UFAKLIK | Daddy Issues ✓

By -Kirilmisbirkalp

2.3M 98.2K 31.8K

Motor yarışlarının gözde ismi olan Demir Atasoy, yıllardır kendisine platonik olan genç kız ile talihsiz bir... More

TEASER I 🐻
TEASER II 🐻
1. DEMİR ATASOY
2. YARIŞ
3. HER ŞEYİN BAŞLADIĞI GECE
4. AMANSIZ İDDİA
5. PANSUMAN
6. GÜZEL GÖZLÜ KIZ DEMEK
7. HIÇKIRIKLAR
8. ŞÜPHELİ YARA
9. İLK TEMAS
10. DÖVÜŞ
11. KELEBEK ETKİSİ
12. VE KELEBEKLER ÖLÜR
13. DÜŞ KIRIĞI
14. KIVILCIMLAR
15. HESAPLAŞMA
16. KALPLİ ŞEKER 🍭
17. KARMA
18. BİR UMUTTUR SEVMEK
19. ERKEĞİN GÖZYAŞLARI
20. YAKICI ATEŞ
21. ATEŞİN KORLARI
22. KETENPERE
23. KENAN ATASOY
24. GEÇMİŞİN ACI DOLU PENÇELERİ
25. ISLAK BEDENLERİN ŞARKISI
CAST 🐻
26. KOR ATEŞİN KIVILCIMLARI
27. NEZARETHANE
28. UFAKLIK NEREYE İSTERSE
29. LUNAPARK
30. SOKAK ÇOCUKLARI
31. BERABER UYUMALIYIZ
32. AŞKIN SAÇTIĞI KIVILCIMLAR
33. YENİ EV
34. KURŞUN
35. ONA TUTUNMAK
36. KAYIP GİDEN ÖZGÜRLÜK
37. YAŞLI ADAM
38. SORGU
39. KASET
40. BEN VE SEVGİLİM
41. ECELİN
42. TUTKU VE ŞEHVET (+18)
43. BENİM İÇİN DÖVÜŞ
44. ÖLÜMCÜL KARAR
45. ÖLÜMCÜL DÖVÜŞ
46. UÇURUMUN KIYISI
47. İNTİKAM ATEŞİ
48. BENDEN NEDEN SAKLADIN?
49. MELİS & ATAKAN
50. AŞKIN VERDİĞİ MUTLULUK
51. ŞEHVETKAR DAVET (+18)
52. NUR & CENGİZ
53. İKİGAİ
AÇIKLAMA (2023)
54. NUR & CENGİZ
55. PASTA🍰
56. KÜLE DÖNMÜŞ HAYALLER
57. HER BİTİŞ BİR BİTİŞTİR
58. HAYAT HIRSIZLARI
60. YENİ BAŞLANGIÇLAR
🐻
61. GÖNÜL SALINCAĞI
62. NUR & CENGİZ
63. KIZ KIZA
64. FUTBOL MAÇI
65. NUR & CENGİZ
💌
66. EN MUTLU GÜN 💌
67. JAGUAR VE PANTER (+18)
68. BAYRAM ÖNCESİ 🍭
69. TRABZON MASALI ☘️
70. TRABZON KABUSU🍃
71. AYI KABUSU 🧸
72. ÇİÇEK AÇAN PAPATYA
73. KÜÇÜK MUCİZE
74. TALİHSİZ DÜĞÜN
75. GÜVENLİ KOLLAR
76. NUR & CENGİZ
77. MELİS & ATAKAN
78. YENİ BAHARLAR
79. AL YANAKLI PAPATYA
80. VEDA
🤍♾️
1 MİLYON - Özel Bölüm

59. BİR TUTAM MUCİZE

11.4K 630 258
By -Kirilmisbirkalp

"Hayat mucizelere kucak açar, kucağındaki mucizeye iyi bak."

🤍

Genç adam pes edip ellerini kaldırdığında iki polis memuru tarafından yere çöktürülerek ters kelepçeyle tutuklanmıştı. Gözleri sevdiği kadının yolundaydı. Elleri kelepçeli, bakışları yaşlı, dudakları titriyordu. Korkuyordu. İlk kez kendi için korkuyordu. Onun kehribarlarını görmeden ne zamana kadar yaşayabilecekti? Demir onsuz kalmaktan deli gibi korkuyordu. Fakat onu bu cehennemden uzak tutmaya çalışıyordu. Dayanacaktı. Onun için dayanacaktı. Sevdiği kadını kollarına almak için karanlığı kucaklayacaktı.

"Amirim." dedi birisi. "Dışarda bir adam var, sizinle görüşmek istiyor." Komiser dışarıya çıktığında odada yalnızca üç polis kalmıştı. İkisi Demir'i tutarken, biri yerde yatan Faruk'u inceliyordu. Üst katta yaşayan komşunun 'silah sesi duyduk' demeleri üzerine gelmişlerdi buraya.

"Olay yeri inceleme ekibini ara." dedi içlerinden birine. "Maktulün yüzünde tırnak izleri var." Demir endişeyle başını kaldırdığında polis Demir'in ellerine baktı. "Şüphelinin tırnakları kısa."

"Onu ben öldürdüm?" dedi Demir. "Boş incelemeler sonucunda nereye varmaya çalışıyorsunuz?" İçinde büyüttüğü acıya rağmen güldü. "Sevişirken kadının biri onu tırnaklamış olamaz mı?"

"Size fikrinizi sormadım." dediğinde diğer polis "Kes sesini!" diyerek Demir'in kolunu sıkmıştı.

"Hadi ama! Bu kadar aptal olamazsınız!" Demir sınırları zorlarken polis memuru ayağa kalkıp Demir'in karnına dizini geçirdi.

"Bana karşılık verebilirsin," derken güldü. "Polis memuruna mukavemet iki yıldan başlıyor." Demir öfkeyle dişlerini sıkarken içeriye komiser ve ardından iki kişi girdi.

"Katil bu değil." Polisler ve Demir komiserin dedikleriyle afallarken komiser öfkelendi. "Beni duymuyor musunuz! Katil o değil dedim!"

Demir'e vuran memur "Ama cinayeti itiraf etti!" diyerek karşı çıktığında Demir hala şoktaydı.

"Cinayeti işleyen o değil," dedi komiser. Demir'in gözleri açılırken hızlıca başını kaldırdı. Efnan'ı bulmuşlar mıydı? "Cinayeti işleyen başka bir adam, şu an kaçıyor." dediğinde Demir kaşlarını kaldırdı. "Fakat olay yerinde bulunduğu ve yalan ifadesi için bu adamı da alın." Olup biteni idrak edemiyorken memurlar onu kolundan tutarak yürütmeye başladılar. Demir kapıdan çıkmadan önce siyah takım elbiseli bir adamın yerdeki silahı ani bir hareketle beline sakladığını gördü. Kaşları derince çatılırken her ne oluyorsa iyiye yorumlayamıyordu. İçi Efnan'ı görmeden rahat etmeyecekti.

Az Önce...

Polisler çıktığında dört siyah Range Rover arka arkaya binanın önünde durmuştu. "Siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz?" Yaşlı bir adam öfkeyle araçtan indiğinde bastonundan güç alarak polisin karşısına dikildi. "Siz kim oluyorsunuz da benim torunumu suçsuz yere tutukluyorsunuz!"

"Beyefendi, lütfen sakin olun." Polis memuru her ne kadar yaşlı adamı sakinleştirmeye çalışsa da, yaşlı adamın içi Demir'i görmeden soğumayacaktı.

"Bana yetkili birini çağırın!" Bastonunu iki kez yere vurdu. "Bana komiserini çağır!"
Polislerden biri içeriye koşarken yaşlı adam sabırsızca beklemeye başladı.

Komiser kapıdan çıktığında yaşlı adamın karşısına dikildi. "Kimsiniz siz! Ne oluyor?"

"Ben İrfan Atasoy!" dedi yaşlı adam. "Siz benim torunumu suçsuz yere tutuklayamazsınız! Buna izin vermem!"

Komiser kaşlarını çattı. "Olay yerinde bulundu ve cinayeti işlediğini itiraf etti. Sizce suçsuz yere mi tutukluyoruz?"

Yaşlı adam başını salladı. "Torunumun elbet mantıklı bir açıklaması olacaktır! Siz cinayeti işlemediğine emin olabilirsiniz."

Komiser artık sinirleniyordu. "Siz ne saçmalıyorsunuz?"

Yaşlı adamın korumaları birbirine bakarak başlarını salladılar. Arabanın içinden çıkan siyah giyimli maskeli adam etten ördükleri duvardan görünmeden koşup binanın yan tarafına geldiğinde eline cebinden çıkardığı silahı aldı. Komiserre görünmek adına ses çıkarıp arka kapıya koştuğunda komiserin gözleri adama dönmüştü.

"Koşun!" dedi silahını çıkarırken. "Kaçmasına izin vermeyin!" İki polis memuru adamın peşinden koşarken, adam arka kapıdan girmişti. Komiser içeriye koşarken polislerin çağırdığı destek ekip ve olay yeri inceleme ekipleri de gelmişti.

Şimdi...

Maskeli adam koşarak evin olduğu kata çıktı. Merdivenin alt kısmına saklanıp, içeriden çıkan adamın attığı silahı yakaladı. Kendi silahını ona atıp cebinden çıkardığı özel bezle silahı temizlediğinde elindeki eldivenleri çıkarıp silahın her tarafına kendi izini bıraktı. İki kez yere vurup ses çıkardığında yukarıya çıkan polis memurlarının hedefi olmuştu.

"Burada!" diye bağırdı memur.

"Alın bunu alın!" Komiser bağırdığında destek ekip adamı yakalamıştı. Hızlıca kelepçelediklerinde adamın elindeki silahı da naylon poşete delil olarak koymuşlardı.

❥❥

Yaşadıklarına anlam veremeyen genç adam sorgu odasında komiseri bekliyordu. Ne olmuştu da, birden bire komiser onun suçlu olmadığını söylemişti? Efnan'ı bulmuş olsalardı 'adam' demezdi öyle değil mi? Komiser, başka bir adam demişti. Bu durumda Efnan konudan bağımsız kalıyordu. Peki ya Faruk'un yüzündeki tırnak izleri? Onların Efnan'la bir ilgisi olabilir miydi? Olmasın, dedi içinden. Efnan artık bu konulardan tamamıyla bağımsız kalmalıydı.

İçeriye giren komiserle birlikte Demir düşüncelerini bir kenara bıraktı. Başını kaldırıp komisere baktığında, komiser kapıyı örtüp Demir'e yaklaştı. "Neden oradaydın?"

"Suçlu kimmiş?" dedi Demir, komiserin sorusunu es geçerek.

"Tanıyor musun?" dedi komiser, gözlerini kıstı. "Yoksa suç ortağı mısınız?" Demir yutkunduğunda komiser şüphelendi. "Orada ne işin vardı?"

Demir cevap vermek üzereyken kapı açıldı, içeriye giren polis memuru komisere döndü. "Demir Atasoy'un avukatı geldi efendim. O olmadan ifadesini alamayacağınızı söylüyor."

Demir'in şaşkınlığı artarken komiser başını salladı. Avukat içeriye girdiğinde kapıyı kapattı. "Merhaba, ben Demir Bey'in avukatı Yurdal Cemşin." Demir bu adamı tanıyordu. Bu dedesinin avukatıydı. Demek o buradaydı.

"Buyurun," dedi komiser. Avukat, Demir'in yanına oturduğunda komisere döndü. "Orada ne işin vardı?" Komiser Demir'e aynı soruyu üçüncü kez sorduğunda avukat öne atıldı.

"Demir Bey yanan kadın için oradaydı." Demir avukata dönerken avukat sorun yok dercesine başını salladı. "Gülçin Arslan, maktulün canlı canlı yaktığı felç karısı."

Komiser kaşlarını çattı. "Bunun bir kanıtı var mı?"

"Kamera kayıtları var." dedi Demir, sessizliğini bozarak.

"Müvekkilim bir nevi hesap sormak için orada bulunuyordu. Gittiğinde Faruk Arslan'ın cansız bedeniyle karşılaştı. Bu durumda ondan bir nevi intikam almak amacıyla cinayeti işlediğini söyledi."

"Bunları neden müvekkiliniz yerine siz söylüyorsunuz?" dedi komiser. Şüpheleniyordu ve Demir'in bakışları onun şüphesini daha da arttırıyordu.

"Elinizde somut bir delil var mı?" dedi avukat. Komiser sessizliğini korurken avukat gülümsedi. "Ben de öyle düşünüyordum." Demir'e kısa bir bakış atıp "Söyledikleri tamamen vasıfsız," dedi. "Müvekkilimi burada tutmak için geçerli bir sebebiniz yok, orada olması onun cinayeti işlediği anlamına gelmiyor?"

Kapı çaldı. Komiser kapıyı açtığında polis memuru komisere bir şeyler fısıldadı. Çıktığında Komiser avukata döndü. "Şüphelinin silahta parmak izinin olmadığı kanıtlanmış."

"Peki ya katil?" diye sordu Demir. Suçunu üstlenen kişiyi merak ediyordu.

Komiser onun merakına anlam veremese de "Görkem Şafaklı," diyerek yanıtladı. "Tanıyor musun?"

Demir'in gözleri masaya kayarken sertçe yutkundu. Görkem Şafaklı... Gerçekten de onu tanımıyordu. "Müvekkilimin bu kişiyle hiçbir bağlantısı yoktur." diyerek ayaklandı avukat. "Cinayeti işleyen kişi de tutuklandığına göre bizi burada tutmanız ne kadar doğru?"

"Haklısınız," dedi komiser. "Müvekkiliniz tamamıyla serbesttir."

Avukat, "Buyurun Demir Bey," dediğinde Demir ayaklandı. Polis elindeki kelepçeyi açtığında avukatının ardından yürümeye başladı.

"Görkem kim?" diye sordu yalnızca avukatın duyacağı bir şekilde. "Neden suçumu üstlendi?"

Avukat yavaşladığında Demir'in yanında yürümeye başladı. "Dedenizi dolandıran bir sahtekar. Başına gelecekleri bildiği için dolaylı yoldan özür diliyor."

"Dedem nerede?" diye sordu Demir. Onu gerçekten de özlemişti. Yıllardır onu görmüyordu. Kaybettiği dedesinden sonra sanki o da yok olmuştu. Teyfik'in babası olmasına rağmen onu hiç sevmezdi hatta karısının ölümüne sebep olan kadınla evlendiği gün Teyfik'i evlatlıktan reddetmişti. Demir bu yüzden ona içten bir saygı duyuyordu.

"Dışarıda sizi bekliyor." dedi avukat. İşlemleri hallettikten sonra beraber çıktılar karakoldan. Siyah uzun aracın sürgülü kapısı açıldığında avukat geçmesi için Demir'e işaret etti. Demir arabaya bindiğinde dedesini, yani İrfan Atasoy'u gördü.

"Oğlum," dedi İrfan özlemle. Kollarını açtığında Demir'le sarıldılar. "İyisin değil mi?" Dedesi o kadar yaşlıydı ki, hareket ederken titriyordu.

"İyiyim." dedi Demir. Oturduğunda eli sızladı. Hala kanadığını gördü ama umursamadı. "Sen neredeydin bunca zamandır?"

Yaşlı adam güldü. "Bir süre doğuda kafamı dinledim fakat anlaşılan geç kalmışım." Demir başka yöne bakarken "Neden yaptın?" diye sordu yaşlı adam. "Senin yüzünden Teyfik'le konuşmak zorunda kaldım. Bana o kadın için oraya gittiğini söyledi. Kim o kadın?"

Demir'in dudağının kenarı burukça kıvrılırken "Evleneceğim kadın," dedi. Gözleri endişeyle yere düşerken yutkundu. "Eminim şu an çok korkuyordur."

Dedesi Demir'in bu halini görünce her şeyi anladı. Torununu yıllar sonra bu şekilde görmek onun içini açmıştı. Demir sonunda birine aşık olmuştu. Aşk onun en iyi bildiği duygu olabilirdi. Bu yüzden sorgulamadı. "Gidip onu gör," dedi anlayışla. "Sonra görüşelim ve bana her şeyi anlat olur mu?"
Demir başını salladığında yaşlı adamın dudağı kıvrıldı. "Hayat mucizelere kucak açar evlat. Kucağındaki mucizeye iyi bak."

EFNAN ARSLAN

Bütün bu olanlardan önce nasıl biriydim? Ben küçükken gözleri ışıldayan, tüm her şeyden uzak ve sessiz büyüyen bir çocuktum. Annemin kolları arasında babamın tüm kötülüğünden uzakta durmaya çalışan bir çocuktum. Tüm nefretimi kussam durulur muydum? Annemi benden aldığı için onu öldürmüştüm, ama ben, aynı zamanda sevdiğim adamın da hayatını elinden almıştım. Hayatıma son versem, çekip gitsem biter miydi? Biliyorum, bitmezdi. Çünkü ben coşkuyla gittiğim her yerden elimi tel örgülere sürterek dönüyordum. Kalbim üşüyordu ama ısınmak için eğildiğim ocak külleriyle boğuyordu beni. Geçmişe dönemiyordum ama gözümü de alamıyordum. Çok büyük bir mutluluğun kıyısından dönmüş gibiydim. Her şey çok tanıdık ve bir o kadar da yabancıydı. Huzura çıkan sokak neredeydi?

Ben o sokağı kaybetmiştim.

"Lütfen bir şey söyle artık!" Melis belki de saatlerdir benimle konuşmaya çalışıyordu. Dudaklarıma onlarca kelime gelse de ağzımdan tek bir kelime çıkmıyordu. Yüzüm güne dönüktü ama sırtımda geceyi taşıyordum...

Atakan beni çatıda bulmuştu. Demir'in beni oraya bıraktığından hiç şüphem yoktu, çünkü kendisi de yoktu. Gitmemesini istemiştim. İlk kez birinin benden gitmemesini istedim. Annem de beni yalnız bıraktığında kimsesiz kalmamak için Demir'i istemiştim ama buna izin vermemişti. Şimdi onun evinin önünde oturmak bile canımı acıtıyordu.

"Demir de gitti." dedim zorlukla konuşarak. Elimdeki kanlar görüş açıma girdiğinde yanağımın içini dişledim. "Annem yandı, öldü." Art arda başımı salladım. "Ben o pisliği öldürdüm. Demir de kendini öldürdü."

Melis sonunda konuşmama şükür eder gibi "Efnan!" dedi, eğilip sırtıma dokundu. "Sakin ol... Sakin ol ve bana anlat. Neler oldu?"

Bilmiyordum. Hiçbir şey bilmek istemiyordum. Ben yalnızca Demir'i istiyordum. Ona sarılmak, teselli olmak... "Demir'i bırakmam." Başımı iki yana salladım. "Demir'i bırakmayacağım."

"Tamam!" dediğinde beni sakinleştirmeye çalışıyordu. "Bırakma ama neler olduğunu anlat."

Başımı kaldırıp Melis'in yaşlı gözlerine baktım. "Onu ben vurdum. Demir vurmadı. O benim için kendini feda etti." Dudaklarım titredi. Gözbebeklerim yeniden ıslandı. "Ben bu yükle yaşayamam Melis. Ben onsuz yaşayamam!" Konuşmak istediğinde ayağa kalkmam susturdu onu. "Gidip her şeyi itiraf edeceğim! Eğer bir ceza çekilecekse bunu ben çekeceğim!"

"Hayır Efnan!" Melis'in itirazı benim için boştu. Ben Demir'e bunu yapamazdım... "Gidemezsin!" Arkamı dönüp karakola gitmek için motora bineceğim sırada art arda sokağa giren siyah arabalar tam olarak önümüzde durmuştu. Melis yanıma gelip kolumu tutarken arabalardan inen siyah takım elbiseli adamlar adeta etten bir duvar örmüşlerdi arabaların etrafına. Ortadaki arabanın kapısını açtıklarında görüş açıma öncelikle bir baston girdi ardından arabadan siyah takım elbisesinin içinde beyaz saçları yüzüne doğru dökülen yaşlı bir adam indi. Peşinden inen kişiyi gördüğümde dudaklarım bir parça açılmıştı.

Gözlerim, gördüklerinin gerçekliğini sorgularken bedenim hiç beklemeden ona doğru gidiyordu. "Demir!" Koşup boynuna atladığımda ellerini kalçama koyarak bana destek verdi. Bacaklarımı beline dolayıp başımı boynuna eğerken anason kokusunu içime çektim. "Biliyordum! Beni bırakmayacağını biliyordum!"

"Efnan'ım..." Dudaklarını boynuma bastırdığında onun gerçekten de geldiğini anladım. Bu rüya değildi, Demir beni bırakmamıştı. Demir benden gitmemişti...

Gözyaşlarım yanaklarıma boca olurken ona daha da sarıldım. "Gitmedin! Beni yalnız bırakmadın!"

"Gitmedim." dediğinde beni geriye çekip bir eliyle yüzümü avuçladı. "Ağlama artık Allah aşkına, dayanamıyorum." Başımı salladığımda yaşlı gözlerimi baş parmağıyla sildi. Kucağından indiğimde herkesin, özellikle de yaşlı adamın dikkatle bize baktığını gördüm.

"Kim bu?" diye sorduğumda Demir elimi tutmuştu.

"Dedem," dedi tanıtırcasına. "İrfan Atasoy."

Şaşkın bir şekilde kaşlarımı kaldırdım. "Yaşayan bir deden olduğunu bilmiyordum?" Evet, ölen dedesinden bahsetmişti. Şahsen o adam benim idolümdü, ama bu adamdan daha önce hiç bahsetmemişti.

"Ben pek görünmeyi ve konuşulmayı sevmem küçük kız." dedi yaşlı adam. Ona döndüğümde titrediğini gördüm. Bastonundan destek alarak zar zor ayakta duruyordu. "Adın ne senin?"

Endişeyle yutkunduğumda "Efnan," dedim, çekingen bir sesle.

"Efnan," dedi başını sallayarak. "İsmini hak eden güzel gözlerin var."

"Teşekkür ederim." derken, belki de bugün ilk kez tebessüm ettim.

Yaşlı adam da tebessüm ederken "Tanıştığımıza memnun oldum," dedi. Ona başımı sallarken Demir'e dönüp gözlerini kırpıştırdı. "Sonra görüşürüz evlat."

Demir, "Görüşürüz," derken baş parmağı yavaş hareketlerle elimi okşuyordu. Başımı koluna yasladığımda güç almış gibi hissediyordum. Demir beni ayakta tutan tek şeydi.

Yaşlı adamın arabaları sokaktan ayrıldığında Melis yanımıza yaklaştı. "Nasıl çıktın içeriden?"

Demir sorusunu es geçip "Atakan nerede?" diye sordu. "Bunu sonra anlatırım çünkü çok karmaşık."

Melis başını salladığında Atakan'ın motoru sokağa girmişti. "İşte burada," dedi Melis, tebessüm ederken.

Atakan motordan inip yanımıza geldiğinde Demir'le tokalaştı. "Geçmiş olsun kardeşim."

Demir, "Sağ ol," dediğinde gözlerini kıstı. "Sen haber verdin değil mi?"

Atakan başını salladı. "Uçağının indiğini duyunca direkt aradım." Melis'e kısa bir bakış atıp Demir'e döndü. "Zaten duyar duymaz telaşa kapıldı. Avukata olanları anlattım. Birini ayarladılar. Ben kamera kayıtlarına ulaştığımda polisler sizinle uğraşıyordu. Sonrasını biliyorsun zaten."

Duyduklarımla dudaklarım bir parça aralanırken Atakan'ın bunları hangi ara planladığını merak etmeye başlamıştım, ama sormaya halim yoktu.

Demir kaşlarını çattı. "Ne zaman aradın sen dedemi?" Merak ettiklerimden yalnızca birini sorduğunda Atakan'ın dudağının kenarı havalandı.

"Sen Teyfik'in şirketini basarken aradım kardeşim." dedi, keyifle. "Sonra bu küçük şey hastaneden kaçıp gitmiş. Oradan da Teyfik, dedeyi aramış senin gittiğini söylemiş. O da beni aradığında bu mükemmel planı kurduk."

"Helal lan koçuma!" Melis Atakan'ın sırtına vurduğunda Atakan dişlerini sıkarak iki büklüm olmuştu.

"Ne vuruyorsun kızım! Kemiklerimi kırdın!" İnleyerek sırtını tuttuğunda onların bu haline tebessüm ettim.

"Gidelim mi?" diye sordu Demir. Ona döndüğümde başımı salladım.

Melis ve Atakan gitmek için ilerlerken "Dikkat edin," dedi Melis. Bu sözü bir nevi Demir'e, sana emanet demekti. Demir başını salladığında onlar motora binip gözden kaybolmuşlardı.

"Gel güzelim." Yürümeye başladığında peşinden gidiyordum. İçeriye girip kapıyı kapattı. Ben yürümeye devam edecekken  belime elini koyup beni kendine çekti ve sıkıca kollarını bedenime doladı. "Sensiz kalacağım diye çok korktum ufaklık." Sesindeki burukluk içimi yakıyordu. Bunu ona yaşattığım için kendime kızıyordum. "Ben ilk defa kendim için korktum." Dudaklarını usulca boynuma bastırdı. "O güzel gözlerini görememek nefessiz kalmaktan daha zor benim için."

Geriye çekildiğimde gözlerim yine ıslanmıştı. "Demir, ben katil oldum." Gözümden bir damla yaş aktığında Demir hemen sildi. "Ben öz babamı öldürdüm..."

"Hayır güzelim." dedi saçlarımı okşarken. "Sen katil falan değilsin, sen benim küçük kızımsın." Sesindeki o güven verici tını işlediğim suçun üstünü örtmeye çalışıyordu. "Sen yapman gerekeni yaptın." Burukça gülümsedi. "Gülçin annenin intikamını aldın bebeğim." Gözyaşlarım yanaklarıma boca olurken başımı iki yana salladım.

"Eğer annem yaşasaydı benden nefret ederdi!"

Ensemden tutarak başımı göğsüne yasladı. "Gülçin anne yaşıyor olsaydı emin ol seninle gurur duyardı."

"Katil olduğum için mi benimle gurur duyardı Demir!" Artık seslice ağlamaya başladığımda geriye çekip yüzümü avuçladı. Onun da gözleri dolmuştu,  bunu benden saklamıyordu.

"Hayır, intikamını aldığın için gurur duyardı." dediğinde yanağıma ufak bir öpücük kondurdu. "Yapman gerekeni yaptın."

Başımı salladım. "O pislik öldüğü için hiç pişman değilim." Öyleydi, babam olmasına rağmen bir kez olsun bunu bana hissettiremeyen biri olmuştu hep. Bir kez olsun içtenlikle kızım dememişti bana. Bir kez olsun saçlarımı okşayıp derdimi dinlememişti. Baba mı? O pisliğin tekiydi! Öz annemi gözlerini kırpmadan yakmıştı. Güzel annem şimdi bir melekti.

Demir ellerimi avuçladığında "Duş almak ister misin?" diye sordu. Sanırsam elimdeki kanları görmüştü. Başımı salladığımda gözlerini kıstı. "Aklımı kurcalayan bir şey var ufaklık."

"Nedir o?"

"Faruk'un yüzünde tırnak izleri bulundu. Bir ilgin var mı?"

Başımı iki yana salladım. O pisliğe hiç dokunmamıştım bile. "Ben ona yaklaşmadım."

"Pekâlâ, unut gitsin." Dudakları alnımı bulurken gözlerimi kapadım. "Gel bakalım." Elimi tutup merdivenlere yöneldi. Üst kata çıktığımızda onun odasına girdik. Demir banyonun kapısını açıp içine girdiğinde beni de peşinden sürüklüyordu. Durup bana döndü. "Sadece bu kalabalıktan arındıracağım?" dedi izin almak istercesine. 

Başımı salladım. Sanki kırılacak bir nesneymişim gibi özenle ve dikkatle üzerimdeki ceketi çıkardı. Crop atletle kaldığımda başımı omzuma doğru eğdim. Demir de üzerindeki tişörtü çıkardığında duşun altına doğru ilerledik. "Gel bebeğim." Nazikçe bileğimden kavrayıp beni duşa kabine soktu. Ilık su üzerimize akarken sanki tüm kötülüklerden arındırmak ister gibi vücudumu köpüklüyordu. Annemden başka kimse beni yıkamamıştı. Gözlerim dolarken gözyaşlarım sıcak suya karışıp buhar oluyordu. "O melek oldu." Sanki bunu hissetmiş gibi konuştuğunda başımı salladım.

"Annem gitti Demir. Ailem yok, artık kimsem yok benim."

Omzumun üzerini öpüp beni kendine çevirdi. "Ben varım," dediğinde sesi içimi ısıttı. "Ben senin ailen olurum Efnan. Ben seni hiç yalnız bırakmam." Ağlamam şiddetlenirken kollarımı boynuna doladım. Sıcak su üzerimize akarken onun da kolları sıkıca bedenime sarılmıştı. "Seni seviyorum küçük kızım. Seni hep seveceğim..."

❥❥

Çok duygulandım...

Continue Reading

You'll Also Like

728K 24.6K 82
O, uyuşturucu içerek kendini acılarından kurtardığını sanıyordu. Ama yanılıyordu. Yanıldığını o da biliyordu. O, uyuşturucu içerek kendini başka insa...
440K 17.1K 200
Hayattan kısa dini hikayeler watpatta en fazla dini hikaye barındıran kitabı
1.4K 403 17
"Sırtım onun yatağının soğukluğu ile buluştuğu o ilk an, günaha boyandığım andı." Hayatın zorluklarına göğüs gerenlerin, düşenlerin ve yeniden ayağa...
15K 565 17
"Allah katında duadan daha değerli bir şey yoktur." (İbn-i Mace, "Dua", 1) ₪28.07.2017₪