Gel de Sil İzlerini

By Merfck

1.7M 74.7K 4.3K

''Bu ellerden sonra değecek başka bir elin tek amacı bana daha fazla zarar vermek olur. İşte bu yüzden senden... More

Ön Söz ☁ Gelde Sil İzlerini
1. Bölüm ☁ Kimsesiz
2. Bölüm ☁ Ukala Dümbeleği
3. Bölüm ☁ Gözlerin Haddinden Fazla Güzel
4. Bölüm ☁ Küçük
5. Bölüm ☁ Korku
6. Bölüm ☁ Takılmak
7. Bölüm ☁ Uyuşturucu
8. Bölüm ☁ Karanlık
9. Bölüm ☁ Kovalamaca
10. Bölüm ☁ Tutku ve Tehlike
11. Bölüm ☁ Klişe
12. Bölüm ☁ Hırsız
13. Bölüm ☁ Davet
14. Bölüm ☁ Soğuk Deniz Ilık Nefes
15. Bölüm ☁ Islak Bir Sıçan Gibi
16. Bölüm ☁ Yeni Biri
17. Bölüm ☁ Batıkan
18. Bölüm ☁ Karar
19. Bölüm ☁ Hayat Yok Sen Varsın
20. Bölüm ☁ Teselli Öpücüğü
21. Bölüm ☁ Hasret Türküsü
22. Bölüm ☁
23. Bölüm ☁ Sarılmak
24. Bölüm ☁ Gece
25. Bölüm ☁ İçimizde ki Sesler
26. Bölüm ☁ Kendine İyi Bak Güzelim
27. Bölüm ☁ Pişman Olmayacağım
28. Bölüm ☁ Birlikte İlk Gece
29. Bölüm ☁ Saldırı
30. Bölüm ☁ Güzelim
ÖNEMLİ GELİŞME!! (Yayın evi) .dfd.fd ♥
31. Bölüm ☁ Yaralı
32. Bölüm ☁ Ölmeden Önce Alınması Gereken Bir İntikamım Var
33. Bölüm ☁ Bana Aşık Olmana İzin Vermeyeceğim!
34. Bölüm ☁ Oyun Başlasın
35. Bölüm ☁ Tehlike Oyununa Başlangıç
36. Bölüm ☁ Kabus
ÖNEMLİ ☁
37. Bölüm ☁ Yabancı Eller
38. Bölüm ☁ İhale
39. Bölüm ☁ Pişmanlık
40. Bölüm ☁ Teklif
Lutfen 1 dakika!
41. Bölüm ☁ Oyun Bitti Ufaklık
Final Kararı Canolar
42. Bölüm ☁ Uyku Hapı
43. Bölüm ☁ Vurgun
Yeni kitap: SAHRA
45. Bölüm ☁ Oyun Bitti
46. Bölüm ☁ Gitmiş
47. Bölüm ☁
48. Bölüm ☁ Kovalamaca
49. Bölüm ☁ Final
Ö Z E L

44. Bölüm ☁ Borç

16.2K 958 40
By Merfck

Selam aşklarım ♥

Şu diş meselem sanırım geçti :DFd Niye bunu size söylüyorum, bilmiyorum :D Her neyse. Bu gün buradan yeni hikayemin adını ve giriş bölümünü yayınlayacağım. 10. Bölümü hazırladıktan sonra ilk bölümünü yayınlayarak kitabı bir ara başlatmayı düşünüyorum. Açıkçası merak ettiğinizi düşünmek istiyorum ^_^ Her neyse. Zevkli okumalar ♥

-

İpek'ten

Günlerdir bu evin içine kısılmış bir şekilde bu oyunun bitmesini bekliyorduk. Levent denen o herif birkaç kere odama gelmiş ve açık bir şekilde bana asılmaya çalışmıştı. Açık açık flört etmeye çalışıyordu ama açıkçası İlkim'in alt katta her şeyi kontrol altında tuttuğunu düşünüyordum.

Ben neredeyse geldiğimden beri bu odanın içinden çıkmamıştım ama o her şeyle uğraşmaya çalışıyordu. Bu yüzden Levent'in dikkatini dağıtmak için onu kendime aşık etmeye çalışmıyordum. Haliyle ona karşılıkta vermiyordum.

İlkim ara sıra da olsa Kuzey'i görebiliyordu ama ben... tamamen bu dört duvarın arasına sıkışmıştım. Batıkan'ı görmek istiyordum. Duygularım neredeyse tamamen kesinleşmişti. Mitat ismi neredeyse artık aklımın ucundan bile geçmiyordu. Bana yaptıklarını, daha doğrusu yapmaya çalıştıklarını Batıkan sayesinde unutmuştum.

Ona duyduğum minnetin yanında başka bir duygu daha vardı. Minnetten daha ağır basan bir şeyler. Ve ben... bilemiyordum.

Hepimiz bir olmuş çok tehlikeli bir oyun oynuyorduk ve... korkuyordum!

Şimdi ise Kuzey İlkim'i alıp gitmişti. Bende onlarla gitmek istiyordum ama evde bırakılmıştım. Evde kimse yoktu ve ben eğer evden çıkarsam ve ben yokken Levent gelirse bir daha hangi sebeple bu eve girebilirdim ki?

Oysa ben gerçekten İlkim'i bu saçma oyundan uzak tutmak istiyordum.

Kuzey'in suç ortaklığını yapıyor olması açıkça sinirlerimi bozuyordu. Şimdi depo soymakta nereden çıkmıştı?

Her an bir haber gelebilir diye prize taktığım telefonun başından ayrılamıyordum. Saat dokuz olmak üzereydi ama ne arayan soran vardı ne de gelen giden! Bir şeyler feci halde ters gidiyordu!

Saatlerdir bir haber için çıldırıyordum-ki... Telefonun uzun zamandır duymadığım ama saatlerdir beklediğim melodisi kulaklarıma dolmaya başlamıştı. Hızla elime alıp açarken açıkça bir tedirginlik yaşıyordum.

''Batıkan?'' dedim telefonu kulağıma dayarken.

''İpek... biraz sonra kapının önüne bir araba gelecek. Hemen buraya gelmen lazım,'' derken sesi iniltiye benziyordu. Emin olamadığım bir şeyler seziyordum sesinden. Korkuyla gözlerim açıldı.

''Neler oluyor? Her şey bitti mi?'' derken derin bir soluk sesi işittim.

''Soru sorma!'' diye sert çıktığını anlamış olmalı ki tekrar derin bir nefes aldı. ''Lütfen! Sadece gel,'' dediğinde gözümden akan yaşa bile anlam verememiştim. Bir şeyler oluyordu!

Telefonu şarj cihazından ayırıp hızla odadan çıktım ve merdivenleri inmeye başladım. Bir yandan da siyah ceketimin fermuarını çekmeye çalışıyordum. Araba falan yoktu. Bir yandan da gerçekten korkuyordum. Elimdeki telefonu diğer avucumun içine vururken karanlıktan ürktüğümü fark ettim.

Dakikalar sonunda önümde siyah bir araba dururken sürücü koltuğunun yanına oturmak için kapıyı açmıştım ki içerideki kişinin Kuzey ya da Batıkan olmadığını fark ettim.

''Sen kimsin?'' dedim kaşlarımı çatarken.

''Soru sorma. Acil bir mesele var. Diğerleri seni bekliyor,'' dediğinde bu çocuğu tanıdığımı sezdim. Daha önce Batıkan'ın yanında gördüğüme emindim. Arabanın içindeki yerimi alıp kapıyı örtmemle çocukta gazlamıştı.

''Neler oluyor?'' diye sitem ettiğimde gittiğimiz ağaçlık yoldan gözlerini bile ayırmadan cevap vermişti.

''Gittiğimizde görürsün.'' Bu cevap yeterli değildi!

Yine de oraya varmadan sorularıma hiçbir cevap bulamayacağımı farkındaydım. Boşuna çenemi yormaya gerek yoktu. Nede olsa kimse beni cevaplamaya gerek duymuyordu!

Asırlar gibi gelen birkaç dakikanın ardından sonunda o tanıdık yerin önünde durmuştuk. Burası evdeki hizmetlilerin tutulduğu yerdi. Büyük ihtimalle Nazan'ı da bayılttıktan sonra buraya getirmişlerdi. Hızla kapıyı açıp koşmaya başladığımda nedense hayatımın en büyük tedirginliğini hissediyordum.

İçeriye girdiğimde ilk olarak gözüm yerdeki eski bir yatak minderine yatırılmış olan İlkim'e kaymıştı! Kuzey dizlerinin üstüne çökmüş ona bakıyordu. Kalbim yavaş yavaş teklemeye başlıyordu! Gözlerimi korkuyla etrafta çevirmeye devam ettiğimde bu sefer duvarın dibine çökmüş olan Batıkan'ı görmüştüm. Kot pantolonunu dizine kadar çekmişti ve acılı yüzüyle dizini tutuyordu. Kafasını geriye doğru duvara yaslamıştı ve açıkta kalan bacağı kanlar içindeydi. Burada tek sağlam kişinin Kuzey olduğunu anlamamla başımdan aşağıya kaynar sular dökülmeye başlamıştı. Hızla onun yanına gidip dizlerimin üstüne çökerken gözlerini bana çevirdi.

''Neler oluyor?'' dediğimde İlkim'in saçına dolanmış olan elini ağır bir şekilde çekmişti. Gözlerim haliyle kısa bir süreliğine eline kaymıştı.

''Görmüyor musun? Yaralılar,'' dediğinde kaşlarım daha da çatılmıştı.

''Nasıl oldu bu?'' dedim sinirle.

''Kaçarken Levent ateş açtılar,'' dedi ve ağır bir şekilde ayağa kalktı. ''Ve şimdi senin onları iyileştirmen lazım,'' dediğinde paniklemiştim.

''Nasıl? Ben yapamam. Hastaneye götürmemiz lazım,'' dediğimde sıkıntıyla ensesini kaşıdı. ''Bu şartlar altında onları iyileştirmem imkansız!'' diye sızlanmadan edememiştim.

''Aslında Batıkan onu tedavi etmek için gerekli olan şeyleri aldırmıştı ama onunda durumu kötüleşmeye başladı. Görmüyor musun? Kendinde bile değil! Gerekli olan şeylerin çoğu var! Doktor değil misin? Onları tedavi et! Hastaneye falan gidemeyiz! Elini çabuk tut!'' dediğinde korkuyla gözlerim daha da açılmıştı. ''Kaybedecek zamanın olduğunu mu düşünüyorsun. O dakikalardır baygın ve ben ne halde olduğunu bilmiyorum! Çıldırmak üzereyim!'' diye bağırdığında korkuyla sıçradım. Sesi gök gürültüsünü anımsatıyordu.

''Dostum,'' diye sızlandı Batıkan. ''Sakin ol. Ona bağırma!'' diye ikaz ettiğinde içime sıcak bir şeyler yayılmaya başlamıştı. Bu halde bile beni düşünüyordu!

Ne dersem diyeyim Kuzey'in hastaneye götürmeyeceğini farkındaydım. O yüzden gerçekten acele etmem lazımdı! İlkim'in üstündeki elbiseyi çıkartmak için onu belinden tutup kaldırmaya çalıştığımda tamamen baygın olduğu için zorlanıyordum. Kuzey tekrar yanımızda dizlerinin üstüne çöktü ve İlkim'in omuzlarından tutarak kaldırdı. Resmen İlkim'in beyaz teni ter içinde kalmıştı. Elbisesinin fermuarını açıp yavaşça üzerinden sıyırdığımda elbisenin içine giydiği siyah iç çamaşırına dokunmamıştım. Kuzey onu tekrar yatıracak iken durdurdum.

''Yüz üstü çevirmeme yardım et.'' Yarası kürek kemiğinin biraz üzerindeydi. Kuzey'le birlikte onu yüz üstü çevirdiğimizde beni buraya getiren çocuk birkaç poşeti yanıma bırakmıştı. İçlerine bakarken birkaç ilacın ve bazı gerekli olabilecek şeylerin olduğunu gördüm.

İlkim'in saçlarını iyice yukarıya doğru topladığımda tek bir yerden yaralandığını görmemle rahatlamıştım. Yarasını incelemeye başladığımda Kuzey sabırsız bir şekilde beni ikaz etti.

''Başla artık!''

''Sakin ol! Merak etme. Yarası çok derin görünmüyor. Kurşun sıyırmış olmalı. Baygınlığının sebebi aşırı korku ve panik olabilir. Ama kesinlike yarayı temizleyip birkaç dikiş atmam lazım,'' dediğimde yüzünde rahatlamaya benzer bir ifade geçmişti. ''Çok şanslı. Kurşun içinde olsaydı onu burada nasıl çıkaracaktım,'' diye söylenirken Kuzey İlkim'in saçlarını yukarıya doğru daha da toplamıştı ama elini çekmeden okşamaya devam etmişti.

Pamukla yarasını iyice temizledikten sonra dikiş atmak için hazırlanmaya başladım. Yavaşça ilk dikişini atmaya yeltendiğimde hafifçe sızlandığını işitmiştim. Kuzey panikle iyice yanına çökmüştü. Saçlarını okşarken fısıldıyordu.

''Geçecek. Sakin ol güzelim,'' derken bir yandan da İlkim'in bir tepki vermiş olmasından hoşnut duruyordu. Dikiş işini bitirmem neredeyse on dakikamı almıştı.

''Kıyafetlerini değiştirmemiz lazım! Rahat bir şeyler giydirelim,'' dediğinde ayağa kalktı.

''Hemen gelirim. Ben gelene kadar az daha başında bekle,'' dedi ve İlkim'in sırt çantası olduğunu hatırladığım çantanın yanına ilerlemeye başladı. Eline siyah bir eşofman altı ve kısa kollu, bol bir tişört alıp tekrar İlkim'in baş ucuna çökmüştü. ''Ben hallederim. Batıkan'la ilgilen,'' dediğinde ayağa kalkmıştım. ''Sen çık,'' dedi diğer çocuğa gözlerini dikerken.

Çocuk kafasını sallayıp çıkışa yönelirken o da tekrar İlkim'i kaldırmıştı.

Batıkan'ın yanına çöküp yavaşça elimi terlemiş yanağından boynuna kaydırdığımda sert çenesinden dişlerini sıktığını anlamıştım. Gözlerini aralarken yüzünde hafif bir gülüş belirmişti.

''İpek,'' diye fısıldadığında yüzümü yüzüne daha da yaklaştırdım.

''Canın acıyor. Haliyle benimde canım acıyor,'' dediğimde diğerine göre daha az kan bulaşmış olan elini tişörtüne sildi ve aynı benim yaptığım gibi elini yanağımın üzerine koydu ama boynuma indirmek yerine çenemden enseme doğru ilerlemişti. Alnımı alnına yaslarken diğer elim sert göğüsüne gitmişti.

Gözlerimi kapatıp titreyen dudaklarımla yavaşça dudaklarına bir öpücük bıraktığımda yüzü hafifçe aydınlanmış ve hafif bir tebessüm belirmişti. Yüzümü geriye çekerken eli hala yavaşça ensemi okşuyordu.

''Bu ağrı kesici yerine miydi?'' dediğinde hafifçe gülmeden edememiştim.

Artık başlamam gerektiğini fark ederek iyice geriye çekildim ve bacağını temizlemeye başladım. İkisi de ucuz atlatmıştı. Belli ki karanlık onlara bana davrandığı kadar acımasız değil oldukça dostane davranmıştı.


İlkim'den

''Kuzey,'' diye hafifçe sızlandığım da ismi dudaklarımdan o kadar hafif bir ses tonuyla dökülmüştü ki sanki nefes alışverişi gibiydi. Gözlerimdeki buğu inatla geri çekilmiyordu. Yüzüme çok yakın olan yüzünü hala o bulanıklıkta yeterince seçemiyordum. Büyük elini yanağımda ve çenemde hissettim. Hala midem çok fazla bulanıyordu. Ağzımdaki acı tat yüzünden yüzümü buruşturduğumu hissedebiliyordum. Omzumdan ense köküme kadar hakimiyetini sürdüren ağrıyla başa çıkmak çok zorluyordu!

''Geçti. Geçti güzelim,'' derken sesini ilk defa bu kadar yumuşak hissediyordum.

''Bitti mi? Kurtulduk mu?'' dedim. Gözlerim sızlamaya başlamıştı. ''Ben çok korktum Kuzey. Çok korkuyorum,'' diye fısıldamaya devam ederken dudaklarımın üstünde bir sıcaklık hissetmiştim.

''Biliyorum güzelim. Korkma artık. Ben yanındayım,'' dediğinde dişlerimi hafifçe birbirine bastırdım. Canım çok acıyordu.

Kafam tekrar yerle buluştuğunda ellerini çıplak omuzlarımda hissetmiştim. İçimde bir şeyler titreşirken göz kapaklarımı sımsıkı bir şekilde birbirlerine kenetlemiştim. Elleri aşağıya kayarken üstümdekileri çıkarttığını az çok fark edebiliyordum.

En sonunda kumaşın bacaklarımdan tamamen kaymasıyla onun karşısında yarı çıplak kaldığımı bulanık bilincime rağmen fark edebiliyordum. Rahatsız bir şekilde yavaşça kıpırdandığımda dudaklarının baskısını yine çenemde hissetmiştim. Ve sonra... köprücük kemiğimin üstünde minik bir şekilde sürtmüştü dudaklarını. Bu kesinlikle... ağrımı azaltmıyordu ama unutturuyordu.

''Canım acıyor,'' diye yine sızlandığım da eli saçıma gitti.

''Özür dilerim,'' diye bir fısıltı kulaklarıma dolarken ılık, sıcacık nefesini kulaklarımda hissetmiştim. Saç diplerime kadar ürpermemin tek sebebi ılık nefesiydi. Ağrımı kesinlike unutmuş olmalıydım! Benden özür diliyordu! ''Elimde olsa canının yanmaması için her şeyi yapardım. Özür dilerim,'' dediğinde tek elini bu sefer bacağımda hissetmiştim. Tutuşu okşar gibi yumuşak ve tehlikeli hissettiriyordu. Aynı zamanda güven verici.

Bacağımı yukarıya doğru kaldırırken bu sefer beni giydirmeye başladığını anlamıştım. Bacaklarımdan yukarıya doğru çıkardığı rahat eşofman altını benimseyebilmiştim. Bu sefer eli çıplak belime gittiğinde ellerimi omuzlarına koyarak ona yardım ettim ve beni kaldırmasına izin verdim.

Tişörtü başımdan aşağıya çekerken ben çenemi omzuna, yanağımı yanağına dayamıştım. Yüzümdeki iri ter damlalarını hissedebiliyordum. Nefesim lav buharları gibi ağzımın içini yakarken kulağına doğru fısıldadım.

''Kokun beni rahatlatıyor.''

Gerçekten öyleydi! Kokusu ağrılarımı dindiriyordu. O kadar etkili ve keskindi ki. Burnumu yavaşça boynuna sürttüğümde hareket etmediğini fark ettim. Oysa çoktan tişörtümü giydirmişti. Beni tekrar yatırırken ellerim hala omuzlarındaydı. Üstüme doğru çekip terli yüzümü umursamadan alnıma derin bir öpücük kondurmuştu. Saç diplerim bile yanıyor ve terliyordu.

Bir süre onun yokluğunu fark ettim.

Yanımda tekrar bir kıpırdanma hissettiğimde kendime gelebilmeyi başarmıştım. Alnımda ıslak ve serin bir şeyler hissettiğimde gerçekten çok fazla ateşim olduğunu anlamıştım. Diğer bir ıslak bez tişörtümün yakasından girerek köprücük kemiklerimin üstüne serilmişti.

Bir sonraki ıslak bez ise koluma bırakılmak yerine yavaşça hareket etmeye başlamıştı. Bunu yapanın Kuzey olması beni daha da rahatlatıyordu. Kuzey avucundaki ıslattığı bezi çıplak kolumun üzerinde gezdirirken derin ve titrek bir nefes almıştım.

''Senin yüzünden ne haldeyim! Baksana,'' diye sitem ettim ona sataşarak. Gözlerimi zorlukla araladığımda yüzündeki suçluluk duygusuna şahit olmuştum. Yüzündeki ifadeyi gören benden daha çok acı çektiğini sanardı.

''Seni bu halde görmek istemezdim,'' dediğinde acıyla güldüm.

''Bana borçlusun, Kuzey Sancaktar,'' dediğimde kolumun üstünde hareket eden ıslak bez durmuştu. Tek kaşını kaldırmış bir şekilde yüzüme bakıyordu.

''Borç?'' dediğinde daha da güldüm.

''Sen bir şey isteyeceğim ve sende bana bunu vereceksin,'' dediğimde kaşları bu sefer gerçekten şaşırdığını belli eder bir şekilde iyice yukarıya kıvrılmıştı.

''Nasıl? Ne istiyorsun?'' dediğinde kalbimin titrediğini hissediyordum.

''Senden gerçek bir öpücük istiyorum. Bana değerli ve sevgi dolu hissettirmeni istiyorum. Daha fazlası değil,'' dediğimde şaşırsa da yüzünde bir gülümseme belirmişti.

''Bunu sana verebilirim,'' dediğinde elini saçlarımın arasında hissetmiştim.

''Şimdi değil,'' diyerek onu uyardım.

''Ne zaman?''

''Kendimde olduğum bir zaman. Gerçekten vereceğin bu derin öpücüğü tamamen hissetmek istiyorum. Bilincimin tam anlamıyla yerinde olduğu bir zaman. Uyandığımda aklımda bir rüya gibi bulanık kalmasını istemiyorum. Hala yaşıyormuş gibi canlı ve berrak olmasını istiyorum,'' dediğimde dudaklarını alnıma bastırmıştı.

''Sana hep bu şekilde borçlanmak istiyorum. Bu senin suçun,'' derken beni duvara doğru itmiş ve yanıma uzanmıştı. Alnımı sert göğüsüne yaslarken artık güvende olmak istiyordum. Ve güvende hissediyordum! Oysa her şey fena halde karışıyordu!

☁ B Ö L Ü M S O N U ☁

Gelecek Bölüm'den ☁

Acıyla inlememe engel olamıyordum. Dizlerimin üstünde kalkmaya çalışırken tekrar sert bir tokat yüzümde patlamıştı. Tam yana düşerken kafamın bu sefer duvara hızlı bir şekilde çarpmasıyla bütün bilincim kararmaya başlamıştı. Kafam duvardan sonra sert bir şekilde yerle buluşurken artık beynim bütün seslere ve hareketlere karşı kendini kapatmış olmalıydı.

Gözlerim kapanırken son işittiğim ses onun sesiydi.

''Oyun bitti küçük fahişe!''

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 44.2K 63
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
2K 273 21
Aşkın labirentlerinde kaybolmaya hazır mısınız? "Av mısın Avcı mı?" romanı, okuyucularını tutkulu ve karmaşık bir aşk hikayesinin kalbine davet ediyo...
506K 19.7K 39
Beyazın siyaha aşık olup koynuna girmesiydi evrenin ilk günahı. Ve gri doğdu hiç kimseye söylemeden, sessizliği kardeş edinerek... Onun gördüğüy...
179K 16K 34
Alışılmadık bir aile kurgusudur💥 Bol kahkaha garantilidir💃🏻 Kitaptan küçük bir alıntı⤵️ 🪷 Gözlerime bakmaya devam ederken sordu. "Sen benim kim o...