TILSIMIN SESİ

By NurrUnat

22.2K 3K 725

IŞIĞIN ALEVİ SERİSİ 2. KİTAP (+18) "Serinin devamına görkemli bir düğüne, Şehvetli bir aşka Txerrea Krallığı'... More

Giriş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
28. Bölüm
29. Bölüm
Duyuru
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm
41. Bölüm
42. Bölüm
43. Bölüm
44. Bölüm
45. Bölüm
46. Bölüm
47. Bölüm
48. Bölüm
DUYURU
DUYURU
VARİS KRAL 1. BÖLÜM
VARİS KRAL 2. BÖLÜM
VARİS KRAL 3. BÖLÜM
VARİS KRAL 4. BÖLÜM
VARİS KRAL 5. BÖLÜM
VARİS KRAL 6. BÖLÜM
VARİS KRAL 7. BÖLÜM
VARİS KRAL 8. BÖLÜM
VARİS KRAL 9. BÖLÜM
VARİS KRAL 10. BÖLÜM
VARİS KRAL 11. BÖLÜM
VARİS KRAL 12. BÖLÜM
VARİS KRAL 13. BÖLÜM
VARİS KRAL 14. BÖLÜM

12. Bölüm

413 66 6
By NurrUnat




Bu bölümde yeni bir karakter katılıyor aramıza 😍
Bakalım sevecek misiniz 🙈

Keyifli okumalar 🥰


☘️☘️☘️



12. BÖLÜM



"Nerede benim yeğenim?"

"İçeride, leydim."

"Açın kapıyı hemen, onu görmek istiyorum."

Nix'in, teyzesi Rominda'nın sesini duyar duymaz yüzüne neşeli bir gülümseme yayıldı.

Gelin hazırlığı yapılırken Rhesel muhafızlarına içeri kimsenin alınmamasını emretmişti. Nix, teyzesini tanıyordu. Düğün öncesi gereksiz bir tatsızlığın yaşanmaması için "Onu içeriye alın!" diye seslendi.

Çok geçmeden kapılar açıldı ve gelin odasına kızıl dalgalı saçlı, uzun, kalıplı, bir kadın girdi. Üzerinde kaslı ve biçimli bacaklarını saran bir pantolon, onun üstünde pantolonu gibi dar bir bluz vardı. Bluzunun her yerinden kemerler, silah askıları ve sarmal şeklini almış deri kayışlar geçiyordu. Aynı kayışlar kadının kollarına da bir yılan gibi dolanmıştı. Sırtında iki hançer, pantolonunun çizmesinde bir bıçak vardı. Yaz sıcağına rağmen elleri eldivenliydi. Derin yaka dekoltesinden, göğüslerine akan terler odaya vuran güneş ışığında parlıyordu.

Rominda Nix'le göz göze gelir gelmez terlerine aldırmadan ona yürüdü ve prensesi kollarının arasına çekti. "Ah, ateşböceğim! Güzelim. Prensesim."

Nix de teyzesinin terine aldırmadan ona sarıldı. Nasıl olsa henüz özel elbiselerini giyinmemişti. Üzerinde satenden bir sabahlık vardı ve altında külot dışında çıplaktı. "Seni o kadar özledim ki."

Rominda fısıldayarak "Ben de ateşböceğim. Ben de," diye mırıldandı. Gözyaşları Nix'in sabahlığına vuruyordu.

En son yedi ay önce Sagmua Krallığı'ndaki bir etkinlikte görüşmüşlerdi. O günden sonra teyzesinden yalnızca birkaç mektup alabilmişti.

Aslında Rominda uzun süre ortalardan kaybolmazdı. Çok gezerdi fakat asla arayı açmazdı. Ama uzun süredir Serkeşler'e karşı oluşturulan orduların komutasındaydı ve Serkeşler bir süredir rahat durmadığı için görüşememişlerdi.

Rominda geri çekilerek yeğeninin yüzünü ellerinin arasına aldı. "O kadar korktum ki Nix. Haberi aldığımda buraya geliyordum. Daha hızlı ulaşabilmek için arabayı bırakıp atla geldim. Neyse ki iyileşmişsin."

"İyiyim," dedi, Nix Rominda'nın yüzündeki elini tutarak. "Hiç böyle bir şey yaşanmamış kadar iyiyim."

Rominda gözlerinden dudaklarına akan gözyaşlarına aldırmadan Nix'in yanağından öptü. Nix, ıslak öpücüklerden hiç hoşlanmasa da bunun için söylenmenin sırası değildi. "Nasıl oldu, hayatım? Yediğin bir şeyden mi zehirlendin? Biri içeceğine bir şey mi katmış?"

Via Nix'ten erken davranarak "Aslında onun ağacını zehirlemişler," dedi. Gülünecek bir şey söylemese de gülümsüyordu. Rominda'yı o da özlemişti.

Rominda onu ve diğerlerini yeni fark ediyor gibi gözlerini odadakilerin üzerinde gezdirdikten sonra Via'da durdu. Nix'i bırakıp kollarını Nix'in vaftiz ablasına açtı. Via vakit kaybetmeden Rominda'ya sarılırken "Daha erken gelmeni bekliyorduk," diye söylendi.

Rominda, Via'nın söylenmelerine alışıkmış gibi üzerinde bile durmadan "Ben de seni özledim," dedi.

"Özlediğin belli oluyor, teyze. Yedi ayda sadece üç mektup."

Nix de Via'ya katılıp "Ve bir kere bile ziyaretimize gelmedin," diye ekledi.

Rominda iki kıza bakıp "Ben dilinizi kesmeden önce çenenizi kapatsanız iyi olur," diye uyardı. İkisi de bunun gerçek bir uyarı olmadığını biliyordu. "Bana her şeyi anlatın."

Via kıkırdadı. "Ne anlatalım istersin? Zonan'ı ve ne kadar seksi olduğunu mu? Yoksa Nix'in onunla seks yapmaktan korkmasını mı? Yoksa Zonan'ın ona ne kadar âşık olduğunu mu?"

Nix, Via'yı çimdikledi. Odada yalnız değillerdi. Veronika ve terzi Serene hemen arkalarındaydı. Ayrıca nedimeler de.

Rominda'nın yüzüne sinsi bir gülümseme yerleşti. Via'nın söylediklerinden hoşlanmışa ve başkalarının duymasından etkilenmemişe benziyordu. "Hepsini," diye yanıtladıktan sonra "Ama önce şu zehirlenme olayını anlatın bana," dedi.

Nix gözlerini devirdi. Gelin odasının köşesindeki aynalı masaya yürürken "Via anlatsın," diye homurdandı. Ne anlatmaya ne de tekrar duymaya mecali kalmıştı.

Her şeyi öğrenmişti. Via ve Rhesel'den. Neredeyse sabahın ilk ışıklarında uyanıp ikisini de uyandırdıktan sonra en ince ayrıntısına kadar olan biteni anlattırdı.

Gece Zonan'la balkonda geçirdikleri harika zamanın ardından kral, Nix'i yatırmış ve alnına bir öpücük bırakarak odadan ayrılmıştı. Nix sabaha kadar bölük pörçük uyumuş, zehirlenmesiyle ilgili saçma sapan rüyalar görüp durmuştu. Sonunda ise odasında uyuyan Via'yı uyandırmış ve kuşlarına da Rhesel'i uyandırıp buraya gelmesini emretmişti.

Öğrenmek istiyordu.

Tam olarak neler olduğunu. Onu kimin ve nasıl zehirlediğini. Veronika'nın buraya nasıl bu kadar hızlı gelebildiğini. Babasının Veronika'yı nasıl karşıladığını.

Odasındaki şifonyerin üstünde neden bir delik olduğunu.

Dağlar adına!

Zonan yumruğuyla şifonyeri parçalamıştı. Yumruğuyla cilalı tahtanın ortasında delik açmıştı. Sadece yumruğuyla. Eliyle.

Nix derin bir nefes alıp makyaj masasının arkasına oturdu ve çevresindeki kızlara eliyle işaret etti. Kızlar makyajına başladıklarında Via, Rominda'yı oturtmuş ve dün olanları Nix'e yaptığı gibi tekrar anlatmaya başlamıştı.

Zonan delirmişti. Ki Nix bunu anlatmadan da anlayabiliyordu. Dün gece kralın gözlerinde gördükleri. O yorgunluk, tükenmişlik ve korku. Acı. Saf acı. Nix onun yaşadıklarını öyle iyi anlıyordu ki. Nix'in ruhunun dudaklarından çıkıp havada süzüldüğünü görmüştü ve bu da ölümü görmek gibi bir şeydi. Ama yalnızca buna benzer bir şeydi.

Nix, Zonan'ın gerçekten ölümünü görmüştü.

Gözünü renklendiren kızları eliyle durdurup yaşların gelmemesi ve daha da kötüsü akmaması için bir iki derin nefes çekip gözlerini kırpıştırdı.

Kızlar işlerine devam ederken Nix, onu kimin zehirlediğini düşünüyordu. Zonan'ı kimin vurduğunu.

Bir şekilde ikisinin aynı kişi olduğunu düşünüyordu. Zonan'ı öldürmeyi becerse de Nix de onu geri getirmeyi becermişti ve neticesinde bu, katilin başarısız olduğu anlamına geliyordu. Ve muhtemelen Nix hayatta olduğu sürece Zonan'ı öldüremeyeceğini anlamış olmalıydı.

Nix'i öldürürse, Zonan'ı da ortadan kaldırabilirdi.

Ama bunu öylece elini kolunu sallayarak yapamazdı. Saray korunuyordu; Nix saraydan da iyi korunuyordu. Rhesel'in muhafızları her an peşindeydi. Ve tabii Zonan da.

Bu kişi Nix'le Yaşam Ağacı arasındaki bağı bilen biriydi. Böylece ağaç üzerinden Nix'e zarar verebilecekti. Ancak Via yapılan büyünün Ölüler Diyarı'ndan bir büyü olduğunu söylemişti. Yani bunu yapabilmek için tılsımlar tarafından izinli ya da hali hazırda ölü olmak gerekiyordu. Bir ölümsüz olmak gerekiyordu. Veronika gibi. Yüce Merlinciler, Kutsal Dağ liderleri gibi.

Veronika, Nix'i iyileştirirken ve sonrasında sabaha kadar bunu düşündüğünü söylemişti. Ve bir teorisi vardı. Nix'in hiç hoşuna gitmeyen bir teori. Nix'in midesini bulandıran, Via'nın kükreyerek kahkaha attıktan sonra sinirden köpürmesine neden olan bir teori.

Veronika'ya göre Kötülüğün Hanımı ölmemişti.

Azizelerin Savaşı'nda öldüğüne inanılan, Kötülük Dağı'nın lideri. Morphe.

Efsanelere göre Morphe'nin oğlu Demantaris savaştan sağ çıkarak kaçmıştı. Kimse onun nerede olduğunu bilmiyordu. Derken Demantaris, Dörtlerin Savaşı'nda, yani Karanlık'ın insanların dünyasına açtığı savaşta ilk kez görülmüştü. Onu gören Veronika'ydı. Veronika'nın tüm gücünü almak istemişti. Ama tılsımlar buna izin vermediğinde dünyadaki tüm erkeklerin lanetlenmesine neden olarak erkeklerin büyü güçlerinden yoksun kalmalarına neden olmuştu.

Veronika o savaştan sonra mağarasından dışarı çıkamadığı için – çünkü Demantaris Veronika'yı Karanlık işaretle damgalamıştı – bir daha onu görmemişti. Hayatta olup olmadığı, hayattaysa nerede saklandığı bilinmiyordu.

Veronika'nın anlattığına göre Kutsal Dağ liderlerinin ilk kanları, yani ilk nesilleri ölümsüzdü. Ama ilk kanların torunları ve torunlarının torunları ölümsüz değildi. İlk kanların ardından insan soyu üremeye başlamıştı. Beş yüz ile altı yüz yıl arasında yaşayabilen insan ırkı.

Dolayısıyla Demantaris, Kötülüğün Hanımı Morphe'nin ilk kanıydı. Yani ölümsüzdü. Eğer biri tarafından öldürülmediyse yaşıyor olmalıydı. Fakat büyü gücü olmadığı için ağacı zehirleyen o olamazdı.

Veronika, Morphe'nin de hayatta olduğunu düşünüyordu. Nix'in zihnine doğru "Başka kim olabilir ki?" diye mırıldanmıştı. "Abel ve Balthazar'ın ölüp ölmediklerini bilmiyorum. Ama geri dönmediklerine göre, beni o mağarada bıraktıklarına göre hayatta olmaları imkânsız."

Nix istemeyerek de olsa "Belki de seni kurtarmanın bir yolunu bulamadıkları için dönmediler, Veronika," demişti. "Onların da büyü güçleri ellerinden alınmadı mı?"

"Alınmadı. Yüce Merlinciler, yani biz, liderlerin ilk kanlarındandık. Kadim varlıkların büyü güçleri ellerinden alınmadı."

Nix'in kaşları neredeyse birleşmişti. "Öyleyse Demantaris'in güçleri nasıl yok oldu? O da ilk kan değil miydi?"

Veronika düşünceli bir şekilde "Demantaris laneti getirendi, Nixavis," demişti. "O cezalıydı. Büyü yapamaz. Abel ve Balthazar geri dönmediler. Dağ halklarının insan diyarına ayak basmaları yasaklandı. Geriye yalnızca Morphe kalıyor."

Nix, dağ halkının neden Avoria'ya gelemediğini sorduysa da yanıt alamadı. Veronika uzun hikâye olduğuna dair bir şeyler zırvaladıktan sonra Morphe'nin nasıl hayatta kalabildiğini düşünüp durdu.

Nix, daha fazla sinirlenmemesi için Veronika'ya bir şey söylememişti fakat Kötülüğün Hanımı'nın yaşadığına inanmıyordu. O ormanda kograları görmüştü. Nix'i götürmek isteyen kograları. Karanlık hizmetkârları.

Kralını bulmalısın demişlerdi. Nix'in kralı Zonan olduğu ve onun da kayıp olmadığı halde.

Bu yeni yeni aklına geliyordu ve kendine daha önce bunu düşünmediği için Zonan'a anlatamadığı için kızsa da iş işten geçmişti.

Eski efsanelere göre, Karanlık efsanelere göre Karanlık'ı getirecek olan varis kral, dünyanın hâkimi olacak ve en güçlü büyücüyle evlenerek dünyanın bir diğer hâkimini doğuracaktı. Varis kral. Yani Demantaris.

Bu düşünce tekrar midesine kaya gibi oturdu. Adı üstünde bunlar birer efsaneydi. Ayrıca Morphe de ölmüştü. Muhtemelen Demantaris bile ölmüştü. Nix'i zehirleyenler Karanlık yaratıklardan biriydi. Onlardan biri olmalıydı. Zonan'ı öldürebilmek, Txerrea Krallığı'nı düşürmek için bunu yapıyorlardı. Txerrea düşerse Avoria'ya kolaylıkla dağılabilecekler ve iç savaş çıkarabileceklerdi. Amaçları buydu.

Nix bunları Veronika'ya söylemese de Via'ya söylemişti ve Via şimdi de Rominda'ya anlatıyordu. Elbette Veronika da odada olduğu için duymuştu.

Nix, zihninde bir homurdanma hissetti. Duymamış gibi yaparak gözünü kapalı tuttu ve makyajını yaptırmaya devam etti.

Via anlatmayı bitirdiğinde Rominda'nın güçlü ayak sesleri Nix'e yaklaşıyordu. "Ben bu konuda Veronika'ya katılıyorum, ateşböceğim," derken sesi o kadar gürdü ki bir imparatoriçenin kız kardeşi olmaya layıktı. Abisi Orlansio'nun birliklerine komutanlık etmek için birebirdi. "Düşündüğün gibi karanlık bir yaratığın seni zehirleyebileceğini sanmam. Bu saray onlara karşı korunuyor. Daha bariyere ulaşamadan nefesleri kesilir."

Rominda bu konuda haklı olsa da Nix cevap vermedi. Bugün evleniyordu. Böyle şeylere kafa yorduğu yeterdi.

"Ayrıca sizinle tanışmak büyük zevk, Sayın Yüce Merlinci. Soyunuzun tükendiğini sanıyordum."

Veronika Rominda'nın zihnine her ne söylediyse Nix, teyzesinin yerinde sıçradığını duydu. "Bu da ne?"

Via açıkladı. "Veronika'nın dili yok. Dörtlerin Savaşı'ndan kalma bir şey. O yüzden bu şekilde iletişim kuruyor." Bunu öyle alelade söylemişti ki Via'nın yerine Nix utandı.

Herkes bu olanları çok çabuk kabul etmişe benziyordu. Işık aşkına. Aralarında gerçek bir Yüce Merlinci duruyordu. Şaşırmaları, ayılıp bayılmaları, o kadının önünde konuştuklarına dikkat etmeleri, belki önünde diz çökmeleri falan gerekmez miydi?

Neyse ki teyzesi Via'dan daha olgun olduğu için "Via," diye uyardı. Ama bu kadardı. Rominda, Via'nın yüz sene sonraki haliydi. İkisinin huyları, mizah anlayışları, kafalarındaki birkaç tahtanın eksik oluşu o kadar birbirine benziyordu ki Nix bazen asıl vaftiz olanın kendisi olduğunu düşünürdü.

"Yüce Merlincilerin hayatta olduğunu öğrenen olmamalı," dedi, Rominda sert bir sesle. "Diğer krallıklar öğrenmemeli."

Bu konuda haklıydı. Nix küçük bir mırıltıyla onaylarken kızlar gelinin yanaklarını pembeleştiriyorlardı. Sanki buna ihtiyacı varmış gibi. Zaten büyük salona girip Zonan'ı gördüğü an yanakları doğal rengiyle kızaracaktı.

Nix omzunda bir el hissettiğinde gözlerini açıp aynadan elin sahibine baktı. Teyzesinin tırnakları siyah boyalı ve manikürlüydü. Sanki ordu komutanlığından değil de sarayından geliyordu. "Onu bulacağız, ateşböceğim. Seni ve Zonan'ı zehirleyeni bulacağız."

Nix yutkundu. "Ben artık bunları konuşmak istemiyorum. Bugün güzel şeylerden bahsedebilir miyiz? Bir süre her şeyi unutmak hepimize iyi gelecek."

Rominda'nın yüzü aydınlandı. "Bana Zonan'dan bahset."

Nix omuz silkti. "Beni seviyor ve evleniyoruz."

Teyzesinin gülümsemesi yüzünde dondu. "Seni sevdiğini tüm Avoria biliyor, hayatım."

Kızlar dudaklarına kırmızı ruj sürerken Nix dudaklarını oynatmadan "Yani sen de biliyordun," dedi. Kızın elini tutup onu durdurdu. "Hepiniz biliyordunuz ve biriniz bile bana Zonan'ın beni sevdiğini söylemedi."

Rominda kollarını önünde birleştirirken gözlerini devirdi. Sesini inceleterek "'Benim hayallerim var,'" diye cırladı. Nix'i taklit ediyordu. "'Ben annemin doğduğu krallığa gidip kadim büyücülüğü öğreneceğim. Ben Avoria'nın en güçlü büyücüsü, tarihin en mükemmel imparatoriçesi olacağım. Ben Prenses Nixavis'im. Despotlar prensesi-'" devamını getiremeden Via kahkahayı patlattı.

Via gülünce Rominda da dayanamayıp ona katıldı. İkisi nefesleri kesilene kadar gülerken Nix somurtarak rujunun sürülmesinin bitmesini bekliyordu. Sonunda bittiğinde ikisine dönerek "Çenenizi kapatın," diye homurdandı.

Yerinden kalkarken Serene ona doğru geldi. "Onlara aldırma tatlım. Hadi seni giydirelim."

Rominda anında gülmeyi kesti. "Elbiselerini görmeliyim, Nix. Giyinmeden önce-"

Bu sefer sözünü kesen Nix'ti. "Olmaz. Herkesin salonda görmesini istiyorum."

Rominda Nix'in yanına gelerek "Ben senin teyzenim küçük hanım," dedi. "Göreceğim dedim."

"Ben de 'Hayır,' dedim. Çok istiyorsan Via'nın kıyafetine bakabilirsin. Benimkinin yalnızca rengi farklı."

Teyzesi somurttu. "Peki, ama gelinliğin."

Nix omuzlarını kaldırdı. "Onu göremezsin."

Via yanlarına gelerek elini Rominda'nın omzuna koydu. "Hiç ısrar etme, göstermez. Ben hazırlıklar sırasında yanında olduğum için şanslıydım." Hülyalı bir nefes verdi. "Görene kadar bekle, kalp krizi geçireceksin."

"Lütfen dekolteli olduğunu söyle."

"Öyle ateşli ki! Zonan onu gördükten sonra Nix'in üstüne atlamazsa kendimizi şanslı sayarız."

Nix'in tahmin ettiği gibi yanakları kızardı. Bu konuyu konuşmak istemiyordu. Korkusunu tamamen yendiğini söyleyemezdi. Ama Rhesel ve Zonan'ın Nazdo'ya dersini verdiklerini öğrendikten sonra daha rahattı. Neden bilmiyordu ama Nazdo cezasını çekince rahatlamış ve bunun üzerine fazla düşünmemişti.

Hem korktuğunu Zonan da biliyordu ve ona zarar vermezdi. Birlikte bunu aşabilirlerdi. Nix buna inanıyordu.

Rominda ve Via, Nix'le dalga geçerken kapı açıldı. İçeri bir saat önce burada olan Tanya girdi.

Antanya, sabah Nix'in odasına gelip onunla birlikte kahvaltı ettikten sonra sohbet etmiş, biraz ağabeyinden bahsetmişti. Kahvaltının ardından Via, Tanya ve Nix hazırlanmak için gelin odasına gelmişler ancak Tanya bebeği yüzünden fazla kalamamıştı.

Şimdi içeri girdiğinde o kadar güzel görünüyordu ki Nix bir saat önce yanındaki kadının bu olmadığına bahse girebilirdi. Üzerinde krallığının simgesi olan koyu yeşil bir elbise vardı. Antanya Suxeta (Yılan) Krallığının kralıyla evli ve kraliçe olduğu için artık onun temsil ettiği renk siyah değildi.

Saçları tepesinde toplanmış, dalgaları sağ omzuna bırakılmıştı. Işıl, ışıl elmas kemeri göz alıcı şekilde parlıyordu.

Rominda'yı fark etmeden Nix'e doğru yürüdü. Elinde kırmızı bir kutu vardı. "Eğer," dedi, biraz çekinerek. Boğazını temizledi. "Müsaade edersen gelinliğinle bunu takmanı isterim." Kutuyu Nix'e doğru uzattı.

Nix gülümseyerek kraliçenin elinden kutuyu aldı. Kırmızı kutunun içinde siyah taşlı, etrafı parlak pırlantalarla çevrili çok zarif ve şık iki küpe duruyordu. Nix'in adeta gözleri kamaşırken Tanya'ya minnetle baktı. "Bu çok güzel. Teşekkür ederim."

Kutuyu Tanya'ya uzatırken bu, kraliçenin küpeyi takması için bir davetti. Tanya kutuyu alıp yanlarındaki sehpaya bıraktıktan sonra Nix'in kulağındaki hali hazırda takılı olan küpeleri çıkarmaya uzandı. "Bu annemindi. Annemizin."

Nix, annemizin derken Zonan ve ikisinin mi yoksa Nix'i de dâhil ederek üçünü mü kast ettiğini anlayamadı. "Bana vermişti. Genç kızlığıma yeni girdiğimde. Düğünümde bunu takmamı ve saklamamı söyledi. Ardından eğer abim evlenecek olursa bunu onun müstakbel kraliçesine vermemi istedi. Sen de kendi kızına vereceksin." İki küpeyi de çıkardıktan sonra kutudan küpenin tekini alıp Nix'in sağ kulağına takmaya başladı. "Tabii benim kızım önce evlenirse ilk ona vermen gerekecek."

Nix gülümseyerek "Bu bir gelenek mi?" diye sordu.

Tanya diğer küpeyi takarken dudak büzdü. "Bilmiyorum. Ama annem ailemizdeki kadınların evlenirken taktıklarını ve bundan sonra da öyle olacağını söylemişti." Gözlerini devirdi. "Abimin evleneceğini düşünmüyordu ama neyse ki sen onun kalbini çaldın."

Nix gözlerini kaçırdı. "Bu yüzden mi küpeyi Zonan'a vermedi?"

"Ah, hayır. Bu küpeler en son takan kadında kalır, canım. Ailede en son ben evlendiğim için bende kalmıştı. Şimdi sana taktığım için sende kalacak."

"Peki, senin kızın benimkinden önce evlenirse?"

Tanya, Nix'in elini tutarak içtenlikle gülümsedi. Txerrea Krallığı'nda doğan bir kraliçeye göre o kadar sevecen ve cana yakındı ki muhtemelen annesine ya da başka birine çekmişti. Zonan dışındaki birine. "O zaman düğünden önce yeğeninin yanında olsan iyi olur, hayatım. Ona sen takacaksın."

Dolayısıyla Nix'in kızı, Tanya'nın kızı Tina'dan sonra evlenirse müstakbel çocuğuna da küpeyi Tina takacaktı.

Nix nedense gözlerinin dolduğunu hissetti. Yeni bir aile için hep korkmuştu. Ama daha şimdiden bir kız kardeşi ve yeğeni olmuştu.

☘️☘️☘️

Tanya'ya bir şapka çıkarmaz mıyız ya aşk kadın 😍

Rominda'yı sevdiniz mi?

Tanya ve Nix'in ilişkisini nasıl buldunuz?

Sonraki bölümde görüşmek üzere 🥰

İnstagram/ @nurrunatt

Continue Reading

You'll Also Like

3.4M 137K 74
Pera, arkadaş grubuyla kış kampına katılırken, içinde tarifsiz bir huzursuzluk kol geziyordu. Avrupa'nın en yüksek dağı Mont Blanc'un karlı etekler...
1.1M 27.2K 65
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
24.9K 211 10
Oy kullanmaya giderken tanıştığım ak partili sandık görevlisi kadın hayatımı değiştirdi.
32.6K 2.1K 22
Levent ve kedi sandığı ama kedi olmayan kedisi Çakır'ın hikayesi 🌈