UFAKLIK | Daddy Issues ✓

By -Kirilmisbirkalp

2.2M 95.2K 31.4K

Motor yarışlarının gözde ismi olan Demir Atasoy, yıllardır kendisine platonik olan genç kız ile talihsiz bir... More

TEASER I 🐻
TEASER II 🐻
1. DEMİR ATASOY
2. YARIŞ
3. HER ŞEYİN BAŞLADIĞI GECE
4. AMANSIZ İDDİA
5. PANSUMAN
6. GÜZEL GÖZLÜ KIZ DEMEK
7. HIÇKIRIKLAR
8. ŞÜPHELİ YARA
9. İLK TEMAS
10. DÖVÜŞ
11. KELEBEK ETKİSİ
12. VE KELEBEKLER ÖLÜR
13. DÜŞ KIRIĞI
14. KIVILCIMLAR
15. HESAPLAŞMA
16. KALPLİ ŞEKER 🍭
17. KARMA
18. BİR UMUTTUR SEVMEK
19. ERKEĞİN GÖZYAŞLARI
20. YAKICI ATEŞ
21. ATEŞİN KORLARI
22. KETENPERE
23. KENAN ATASOY
24. GEÇMİŞİN ACI DOLU PENÇELERİ
25. ISLAK BEDENLERİN ŞARKISI
CAST 🐻
26. KOR ATEŞİN KIVILCIMLARI
27. NEZARETHANE
28. UFAKLIK NEREYE İSTERSE
29. LUNAPARK
30. SOKAK ÇOCUKLARI
31. BERABER UYUMALIYIZ
32. AŞKIN SAÇTIĞI KIVILCIMLAR
33. YENİ EV
34. KURŞUN
35. ONA TUTUNMAK
36. KAYIP GİDEN ÖZGÜRLÜK
37. YAŞLI ADAM
38. SORGU
39. KASET
40. BEN VE SEVGİLİM
41. ECELİN
42. TUTKU VE ŞEHVET (+18)
43. BENİM İÇİN DÖVÜŞ
44. ÖLÜMCÜL KARAR
45. ÖLÜMCÜL DÖVÜŞ
46. UÇURUMUN KIYISI
47. İNTİKAM ATEŞİ
48. BENDEN NEDEN SAKLADIN?
49. MELİS & ATAKAN
50. AŞKIN VERDİĞİ MUTLULUK
51. ŞEHVETKAR DAVET (+18)
52. NUR & CENGİZ
53. İKİGAİ
AÇIKLAMA (2023)
54. NUR & CENGİZ
56. KÜLE DÖNMÜŞ HAYALLER
57. HER BİTİŞ BİR BİTİŞTİR
58. HAYAT HIRSIZLARI
59. BİR TUTAM MUCİZE
60. YENİ BAŞLANGIÇLAR
🐻
61. GÖNÜL SALINCAĞI
62. NUR & CENGİZ
63. KIZ KIZA
64. FUTBOL MAÇI
65. NUR & CENGİZ
💌
66. EN MUTLU GÜN 💌
67. JAGUAR VE PANTER (+18)
68. BAYRAM ÖNCESİ 🍭
69. TRABZON MASALI ☘️
70. TRABZON KABUSU🍃
71. AYI KABUSU 🧸
72. ÇİÇEK AÇAN PAPATYA
73. KÜÇÜK MUCİZE
74. TALİHSİZ DÜĞÜN
75. GÜVENLİ KOLLAR
76. NUR & CENGİZ
77. MELİS & ATAKAN
78. YENİ BAHARLAR
79. AL YANAKLI PAPATYA
80. VEDA
🤍♾️
1 MİLYON - Özel Bölüm

55. PASTA🍰

13.1K 671 163
By -Kirilmisbirkalp

Bu sıralar gerçekten de sona yaklaştığımı hissediyorum. Ufaklık'a yazmaya başlarken aklımda onlarca fikir vardı, şimdiyse hepsini yazdım ve onlardan eser kalmadı. Finale yaklaşık, bunu söylemek çok acı ama sona yaklaşıyoruz...

Bu arada 4 Mart'ı Demir Atasoy'un doğum günü ilan ediyorum. <3

Efnan'ımın doğum günü ise 29 Ocak, yani yazarınızla aynı gün. 🤭

Herkes oy verirse sevinirim, keyifli okumalar. <3

Hadise - Yaz Günü

🍭

Çok tedirgin ve heyecanlı görünüyordu hatta onu ilk kez bu kadar heyecanlı görüyordum. "Artık tamamen benim olmanı istiyorum ufaklık," dediğinde hevesli gülümsemesiyle elini belimden çekip cebine attı. Çıkardığı siyah kutuyu açtığında elim otomatik olarak ağzıma kapanmıştı. Kutuda duran yüzük şu an hayal olmayacak kadar gerçekti.

"Kelebeklerin ömrü bir gün derler, sen benim bir ömür boyu kelebeğim olur musun?"

O an dünyanın birkaç dakikalığına benim için durduğunu hissettim. Sanki etrafımda dönüp duran kelebeklerden başka hiçbir şey yok gibiydi. İçim içime sığmıyor dedikleri an bu an olsa gerekti. Kalbim delicesine çarpıyor, gözlerim ilk defa mutluluktan doluyordu.

"Cevap vermek zorunda değilsin." Mahçup sesini duyduğumda hiçbir şey söylemeden dudaklarına uzandım. O benim her şeyimdi. Geriye kalan tüm hayatımı onunla geçirmek istiyordum.

"Demir," dedim geriye çekilirken. İsmini duymanın verdiği tepkiyle bana baktı. Benden bir cevap beklediğiyse oldukça aşikardı. "Evet." Sesim fısıldar gibi çıkmıştı, ama umursamadım.

Kaşları havalanırken yüzü şaşkınlığa büründü. "Ne?"

Gülümsedim ve "Evet," dedim sevinçle. "Evet! Evet! Evet!" Heyecanla kollarımı boynuna doladığımda seslice güldüğünü duydum. Bir eli sıkıca belimi sararken dudaklarını boynuma gömüp derin bir nefes çekti içine.

Çemberin ortasında sarılıyorduk ve motorcuların hepsi aynı anda bizi alkışlarken kafamıza patlatılan konfetiyle kıkırdayarak Demir'e daha sıkı sarıldım.

"Seni çok mutlu edeceğim Efnan'ım, inan bana çok mutlu olacağız." Saçlarıma usulca bir öpücük bıraktı. "Seni gerçekten her şeyden çok seviyorum kızım."
Gülümsemekten ağzım iki yana ayrılacak gibi hissediyordum ama yine de buna engel olamıyordum. İçimdeki o kelebek hissi öyle derinlere işliyordu ki, sanki biraz sonra uçacak gibiydim. Yüzüğü kutudan çıkarıp sol elime uzandı. Nazikçe elimin üzerine küçük bir öpücük kondurup gülümsedi. "Zaten benimdin ufaklık, Allah'ın izniyle tamamen benim olacaksın." Yüzük parmağıma yüzüğü yavaşça takarken gözlerimiz birbirine kenetliydi.

Onu o kadar seviyordum ki, kalbimin en derinine saklamak istiyordum.

"Çok güzel..." dedim, hayran hayran yüzüğe bakarken.

Yüzüğü taktığında gülümsemesi büyüdü. Küçük bir çocuk gibi gülerek elimi yeniden öptü ve beni kendine çekip sıkıca sarıldı. "Çok yakıştı. Sana zaten her şey yakışıyor güzelim."

Ben de kollarımı boynuna sarıp başımı göğsüne yasladım. "En çok da sen yakışıyorsun sevgilim..."

❥❥

Demir'le biraz daha vakit geçirdikten sonra beni eve bırakmıştı. Beraber gitmeyi teklif etse de ben istememiştim çünkü sindirmem gereken bir yüzük vardı. Hem bu konuyu annemle konuşmalı, hem de evde delicesine sevincimi yaşamalıydım.

"Görüşürüz bebeğim." Dudaklarını kısaca dudaklarıma bastırıp geri çekildi. "Kendine dikkat et."

Yanağını öptüm. "Görüşürüz sevgilim." Ben ona el sallarken o çoktan mahalleyi terk etmişti. Kendi kendime gülerek eve girdim. O an Berk ve Yağmur da el ele evden çıkıyordu. "Siz?" Şaşkınca güldüm.

"Evet."

Yağmur kızarırken Berk güldü ve onun saçlarına dudaklarını bastırdı. "Sonunda ikna oldu Efocum. Zor oldu ama sonunda benimle olmayı seçti."

Kocaman güldüm. "Umarım hep mutlu olursunuz." Uzanıp Yağmur'a sarıldım. O an Berk'in gözleri yüzüğüme kaymıştı.

"Teşekkür ederiz." dedi Yağmur sıcacık sesiyle.

"Oha!" Berk heyecanla bağırdığında geri çekildim. "Demir adam evlenme teklifi mi etti?"

Dudaklarımı birbirine bastırıp başımı salladım. "Evet!"

"Ananı-" tam ağzını bozacakken Yağmur boğazını temizledi. Berk susup ona baktı. Ardından ifadesini toparlayarak bana döndü. "Yani hayırlı olsun demek istedim."

"Sağol." dedim gülerken. Yağmur'a döndüm. "Annem içeride mi?"

Yağmur başını salladı. "Evet. Bugün çok yoruldu, beraber pastalar börekler yaptık."

"Hadi oradan." diyerek lafa atladı Berk. "Böreği de pastayı da ben yaptım yeminle! Annen de, Yağmur Hanım da oturdu vallahi!"

Yağmur, Berk'in ağzının üstüne bir tane geçirdi. "Sus çarpılacaksın!"

Onların bu tatlı haline tebessüm ettim. "Görüşürüz sonra çocuklar, iyi geceler."

"Görüşürüz." dediklerinde içeriye girdim. O sırada onlar da bahçe kapısından çıkmıştı.

"Anne!" Seslenerek ayakkabılarımı çıkardım. "Ben geldim!" Ceketi ve ayakkabıları dolaba yerleştirip içeriye girdim. "Annem?"

Annem salonda televizyon izliyordu. Müge Anlı olduğu için normaldi beni duymaması. "Hoş geldin çiçeğim." dedi sıcak bir gülümseme ile.

"Nasılsın?" Yanına yaklaşıp dudaklarımı yanağına bastırdım. "Özledin mi beni?"

"Çok!" Kaşlarını kaldırdı. "Ya sen? Sen anneni özledin mi bakalım?"

Bir kez daha öptüm onu. "Çok!"

Gülerken sağ elimi tuttu. "Nedir bu neşenin sebebi?" Sözleriyle yanına oturdum. Sol elimi kaldırıp parmaklarımı sallarken annemin gözleri kocaman açılmıştı. "Efnan!" Şaşkınlık dolu bir sesle, sol elimi tuttu. "Sen ciddi misin?"

"Evet!" Yüzümdeki gülümsemeye engel olamıyordum. "Demir bana evlenme teklifi etti anne!" Kollarımı boynuna sardığımda koşulsuz karşılık veriyordu.

"Senin adına çok sevindim bebeğim..." Saçlarımı üzerinde dudaklarını hissettim. "Umarım ikiniz için de en iyisi olur. Mutlu olmayı hak ediyorsunuz." Sesi sonlara doğru kısılırken geriye çekilip yüzüne baktım. Ağlıyordu.

"Anne?" Şaşkınlıkla gözyaşını sildim. "Neden ağlıyorsun annem?"

Gözyaşlarının arasından güldü. "Demir... O seni gerçekten çok seviyor güzelim. Sen mutlu olmayı gerçekten hak ettin."

Benim de gözlerim dolarken yeniden sarıldım ona. "Artık çok mutlu olacağız annem. Artık her şey bizim istediğimiz gibi olacak..."

❥❥

Belki de sabahın ilk ışıklarıydı kalktığımda. Güne gözlerimi gülerek açtım. İlk önce elimdeki yüzüğe, sonra ilk kez bu kadar mutlu gördüğüm yüzüme baktım. Sonrasında duş alıp üzerime koyu yeşil paraşüt pantolonla siyah bir crop atlet giyindim. Hava bugün sıcak olduğu için yarım bir deri ceketle yetindim. Saçlarımı tepeden at kuyruğu yapıp önden birkaç tutam saç çıkardım. Her şey bittiğinde ise parfümümden birkaç fıs sıkıp beyaz sporları giyindim.

"Çıkıyorum ben annem." İçeriye doğru seslendiğimde annem bana baktı.

"Efnan," dedi durgun bir sesle, hemen yanına gittiğimde gözlerini kaçırdı. "Kızım ben senden böyle bir şey istemek istemiyorum ama mecburum."

"Ne oldu?" dedim endişeyle. Annem ilk kez bu kadar mahçup görünüyordu.

Gözlerini kaçırarak "Evin kirası..." dediğinde dudaklarımı birbirine bastırarak geri çekildim.

"Bu muydu anne?" Hafif bir kızgınlıkla sorduğumda gözlerime baktı.

"Eğer bu durumda olmasaydım çalışıp ödeyecektim." Başını iki yana salladı. "Üzgünüm güzelim, sana yük olduğum için."

"Anne!" Sinirle önüne eğildim. "Nasıl konuşuyorsun sen ya! Bana yük falan değilsin. Sen benim en kıymetlimsin. Bu hayattaki tek varlığımsın. Her şeyden öte sen benim annemsin. Tabii ki sana bakmak zorundayım, ben senin kızınım."

Elini saçlarıma koyup okşarken gözleri doldu. "iyi ki varsın Efnan."

"Sen de." Elinin üzerini öpüp ayaklandım. "Böyle olmaz. Ben bugün bir iş bulup çalışacağım. Evimizin kirasını ödemek için para kazanmam lazım."

"Tamam kızım," gülümsedi. "Lütfen dikkat et kendine. Demir'e de selam söyle."

Başımı sallayıp yanağından öptüm. "Şimdilik görüşürüz sultanım." Evden çıkıp kapıyı kapadım. O sırada Yağmur da eve giriyordu. "Günaydın."

"Günaydın," dedi tebessümle. "Naber Efnan?"

Ona doğru yaklaştım. "İyidir sen?"

Başını salladı. "İyiyim ben de. Gülçin ablaya kahvaltı hazırlayacağım."

"Kolay gelsin." Kapıya doğru yürüdüm. "Görüşürüz."

"Görüşürüz." dedi sıcak bir tavırla. Ben kapıdan çıktığımda o eve girdi. İstikamet Melis'in dükkanıydı. Aslında Demir'e gitmeyi planlıyordum ama annemin sözleri beni bundan alıkoymuştu. Haklıydı, benim iş bulup para kazanmam lazımdı. Bir yerden sonra her şeye para gerekiyordu. Dükkana geldiğimde girdim içeriye o an içeride müşteri olduğundan Melis bana sadece gülümsedi. Ben de onu müşterisiyle yalnız bırakıp masaya oturdum.

Abdullah güler yüzüyle karşıma dikildi. "Çay içer misin ablam?"

Başımı salladım. "Teşekkür ederim Abdullahcığım."

Mahçupca başını salladı. "Ne demek abla, Estağfurullah." Bu çocuk bildim bileli hep çok iyiydi. Bu zamana kadar hiç kimseye bir yanlışı görmemiştim. O kadar saygılı ve efendiydi ki, onu öz kardeşim gibi seviyordum.

Abdullah dükkandan çıkarken Melis geldi oturdu karşıma. Biraz müşterisinden ve dertlerinden bahsetti, sonrasında yüzüğümü gördü. Onunla birlikte ekstra sevincimizi yaşarken Abdullah bize çay getirmişti.

"Hayırlı olsun abla." dedi çekingen bir tavırla. Benim adıma mutlu olması içimi ısıtmıştı.

"Sağol." dedim içtenlikle.

"Ben parçaları düzelteyim," deyip yanımızdan ayrıldığında Melis'e döndüm.

"Bana iş bulabilir misin?"

İçtiği çayı masaya bırakıp dikkatini bana yöneltti. "Ne işi?"

Omuz silktim. Bir de seçecek miydim? "Ne olursa, iş olsun yeter."

"Bir şey mi oldu?" diye sorduğunda başımı iki yana salladım.

"Artık çalışmam lazım Melis, nereye kadar bu şekilde gidecek? Anneme bakıp evi geçindirmeliyim."

Düşünür gibi gözlerini kıstı. Birkaç dakikanın ardından bana baktı. "Bizim Murat'ın yeni açtığı kafesi var. Orada sana garsonluk ayarlayabiliriz."

"Kim bu Murat?" diye sordum. Adını duymuştum ama onunla daha hiç tanışamamıştık.

"Üniversiteden arkadaşım," dedi Melis. "Güvenebilirsin, iyi çocuktur."

Başımı salladım. "Adresi versene bir konuşayım." Melis adresi verdiğinde not ettim. Sonrasında onunla vedalaşıp motorunu ödünç aldım ve Murat'ın kafeye doğru sürmeye başladım. Birkaç dakika sonra ulaşmıştım kafeye. Motordan inip kenara park ettim. Üzerinde No'Escape yazan mekana baktığımda dışarıdan büyük ve nezih görünüyordu. Yavaş adımlarla içeriye doğru ilerledim. O sırada çalan telefonumu çıkarıp baktığımda Demir'in aradığını gördüm ama o an müşteriyle ilgilenen adamı fark ettim ve telefonu sessize alıp cebime attım.

"Bakar mısınız?" Bana döndüğünde yanına yaklaştım. "Ben Murat'ı arıyorum da?"

Siyah saçlı, siyah gözlü, kumral bir adamdı. Uzun boyuyla beni inceledi. Ardından başını salladı. "Buyurun benim?"

"Beni Melis gönderdi. Onun arkadaşıyım."

"Efnan?" dedi sorarcasına. Başımı salladığımda elindeki tepsiyi yanındaki yüksek tezgaha bıraktı. "Haberim var. Melis'le konuştuk, eğer uygunsan hemen başlayabilirsin."

"Gerçekten mi?" diye sordum şaşkınca. Bu kadar çabuk işe alınmayı beklemiyordum.

"Sorun yok." Anlayışla başını salladı. "Uygun değilsen yarın başlayabilirsin."

"Yok," dedim hemen. "Ben hemen başlayabilirim." Telefonum cebimde art arda titriyordu.

Tebessüm etti. "O halde içerideki kırmızı kapıdan gir, arkadaşlar önlük için sana yardımcı olsunlar."

"Tamam." Yanından geçip içeriye girdim. Sarmaşıklarla dekor edilmiş kafenin masaları beyazdı. Yerlerse krem rengi kuvarslarla dekor edilmişti. Tazgahta duran iki kıza yaklaştım. "Önlük için yardımcı olabilir misiniz?"

"Tabii ki." Sıcak bir tavır sergilediklerinde içim rahatlamıştı. "Gel," dedi ve kırmızı kapıdan girdi. Peşinden girdiğimde buranın bir tür depo olduğunu fark ettim. Büyük dolabı açıp içinden çıkardığı kırmızı önlüğü ve boneyi bana uzattı. Önlüğün önünde siyah bir şekilde yazılan No'Escape yazısı hoş duruyordu.

"Teşekkür ederim." dediğimde tebessüm edip çıktı kapıdan. O an ben de fırsattan yararlanıp arka cebimde durmadan titreyen telefonumu açtım.

"Efnan?" diyordu Demir'in sinirli sesi. "Nerdesin, kaç saatir arıyorum seni neden açmıyorsun?"

"İş buldum Demir, çalışıyorum."

"Ne işi? Benim neden haberim yok?"

"Eve gelince konuşuruz olur mu? Müsait değilim."

"Konuşacağız." dediğinde sesi sertti. Ona söylemediğim için bozulmuş gibiydi.

"Seni seviyorum."

Ses gelmedi birkaç saniye. Sonrasında derin bir nefes aldığını duydum. "Beni merakta bıraktığın için bozuşacağız. Şimdilik susuyorum ama eve gelince göstereceğim sana."

"Tamam." dedim neşeli sesimle. "Görüşürüz."

"Görüşürüz." dediğinde telefonu kapatıyordum ama, "bu arada," demesi durdurdu beni. "Ben de seni seviyorum güzelim." Kendi kendime sırıtırken telefonu kapatıp cebime koydum. Onun sesini duymak bile içimi kıpır kıpır ediyordu.

"Hazırsan yardım eder misin?" Kızın sesini duyduğumda hızlıca önlüğü ve boneyi takıp çıktım odadan. Kırmızı önlüğün iplerini arkamda bağlarken kıza doğru yaklaştım.

"Ben ne yapacağım?" Sorumla birlikte ikisi de bana döndü.

"Sipariş alıp sipariş götüreceksin, şu an başka bir görevin yok," dedi sarışın, genç kız. "Bu arada ben Buçe." Elini uzattığında sıktım.

"Efnan."

Elimi çektiğimde gülümsedi. "Aa? İsmin çok güzelmiş."

Utangaç bir tebessümle ona teşekkür ettim, diğeriyse bana döndü. "Ben de Feyza ama Zey demen yeterli." Esmer, siyah saçlı güzel bir kızdı.

"Feyza ama Zey?" Evet uyumlu değildi ama bu onun seçimiydi. Bu yüzden saygı duymak istedim. "Ah... Tamam."

"Al bunu." Buçe adisyonu uzattığında alıp başımı salladım. "Kolay gelsin," dediğinde ona tebessüm edip yeni gelen müşterilerle ilgilenmeye başladım.

❥❥

Saat ikindiyi geçtiğinde Murat dükkanı kapatmıştı. Maaşı çok iyi olmasa da kirayı ödemek için iki gün yeterliydi. Bu yüzden ilk işimde başarılı olmaya çalışacağımdan emindim.

Demir'le konuştuğumda bizde olduğunu ve beni beklediğini söylemişti. İki sözünden biri konuşacağız olduğu için açıkçası endişeliydim çünkü onu bilmeden kırmak istemiyordum.

Bahçeden girip kapıyı kapadım. Demir'in kehribar'ı kapının önünde duruyordu. Artık onu her gördüğümde içim ayrı bir hoş oluyordu, çünkü artık adını gözlerimden aldığını biliyordum. İçeriye girdiğimde antreye ayakkabılarımı ve ceketimi bıraktım. Sonrasında ev terliklerini giyip içeriye doğru gittim. Demir'le annem salonda çay eşliğinde oturuyordu.

"Merak etmeyin." Demir'in sesini duyduğumda duraksadım. Açıkçası ne konuştuklarını merak etmiştim. "Ben onu üzecek bir şey yapmam," diyordu. Gülümsedim. "Efnan benim her şeyim. Eğer onu tanımlayacak olursam, size onun kalbim olduğunu söyleyebilirim. İnsan kendi kalbini kıramaz."

"Elbette oğlum." Annemin sesi bile gülümsüyordu. "Ben seni öz oğlum gibi seviyorum ve güveniyorum. Eminim ki birbirinizi çok mutlu edeceksiniz. Sadece  Efnan için endişeleniyorum... Biliyorsun, babası olacak şerefsiz yüzünden çok çekti. Ben artık onun mutlu olmasını istiyorum."

"Bunu her şeyden çok istiyorum." Demir'in sözleri beni kelebeklendirirken ses çıkararak içeriye girdim. İkisinin de gözleri bana dönerken gülümsediler. 

"Kızım?" Gülümsedi annem. "Ne zaman geldin, görmedim seni."

Yanlarına ilerleyip annemin yanağını öptüm. "Yeni geldim." Demir'in yanına oturup anneme gülümsedim. "İş buldum anne. Melis'in arkadaşının kafesi varmış, orada çalışmaya başladım."

"Neden haber vermedin?" diye sordu annem.

O an Demir lafa atladı. "Biz bir şey ifade etmiyorsak demek."

Sözleriyle ona çevirdim başımı. "Ne alaka Demir? Sadece müsait olamadım. Haber vermeye zamanım olmadı." Anneme baktım göz ucuyla. "Kusura bakmayın." Demir'in eli belime dolanırken gerildiğimi hissettim. Annemin yanında bu kadar yakın durmasak iyiydi.

"Sorun değil çiçeğim." diyordu annem, ona dönüp gülümsedim. "Ama sizden bir şey isteyeceğim."

"Buyurun?" dedi Demir benden önce konuşarak.

Annem dudaklarını birbirine bastırıp mırıldandı. "Bana pasta yapar mısınız?"
Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken Demir'le birbirimize baktık. Onun da benden farkı yoktu, şaşırmıştı. Belki de ikimizin de bekleyeceği son şey olabilirdi annemin bu istediği. "Neyse boş verin."

"Hayır, Hayır," Demir hemen ayaklandı. "Yaparız tabii ki de, değil mi Efnan?" Bana baktığında ben de kalktım.

"Tabii ki de anneciğim."

Sıcacık gülümsedi annem. "O halde teşekkür ederim." İkimiz gülümserken uzanıp annemin yanağını öptüm. Sonrasında mutfağa ilerlediğimde Demir de peşimden geldi.

"Ee?" Merakla yüzüme baktı. "Ne yapıyoruz güzelim?"

"İlk önce," derken dudaklarına uzandım. Annem bizi görmediği için rahatça onu öpüp geriye çekildim. "Seni öpmem gerekliydi."

Güldü. "Peki ya sonra?"

Düşünür gibi dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sen dolaptan saydığım malzemeleri çıkar, pastanın kekini yapalım." Demir başını salladığında ona gerekli malzemeleri sıraladım. O dolaptan saydıklarımı çıkarırken ben de mutfak önlüğünü üzerime giyindim ve diğerini Demir'e giydirmek için ona yaklaştım. "Gel bakayım buraya."

"Geleyim." Dudağının kenarı kıvrılırken dibime girip dudaklarını boynuma bastırdı. Fırsattan yararlanıp önlüğü boynuna geçirdim. Geri çekildiğinde gülümsemesi büyüdü. Yanağına bir öpücük bırakıp önlüğün ipini bağladım.

"Çok yakıştı." dedim onu süzerken.

"En çok da sen." dedi bugün benim dediğimi tekrarlayarak.

Yüzüme yerleşen koca gülümsemeyle geriye çekildim. Derin bir kap çıkarıp içine malzemeleri sırasıyla döküp çırpmaya başladım. "Üç tane yumurta kırar mısın sevgilim?"

"Elbette güzelim." dediğimi yapıp yumurtalardan üç tanesini eline aldı. İkisini tezgaha koyup birini tezgaha vurarak kırdı ve içine akıttı. Ben çırpmaya devam ederken Demir diğer iki yumurtaya da aynı işlemi uyguladı. "Sırada ne var?"

"Un," dedim gülerek. "Üst dolapta."

Başını sallayıp uzun boyuyla kolayca dolaba uzandı. Çıkardığı un paketini tezgaha bırakıp dolabın kapağını kapadı. "Ne kadar dökeceğiz bundan?"

"3 su bardağı yeterli olur." dedim, karışımı çırpmaya devam ederken. Bir tane su bardağı çıkarıp tezgaha bıraktı. Sonrasında ise paketi eliyle hızlıca yırttı. Dağılan unlar yüzüne sıçrarken seslice gülmeye başladım. "Pat diye açılır mı sevgilim o?" Gülmeye devam ettim.
Gözünü silmek için elini kullandığında yüzüne daha da un bulaşmıştı. Çırpıcıyı kaldırıp daha fazla gülmeye devam ettiğimde somurttu.

"İnanamıyorum!" Un bulaşan elini yanağıma sürttüğünde geriye kaçmaya çalıştım ama belimden yakalamıştı. "Sen bunu hak ettin ufaklık." Unlu yanağını yanağıma sürttüğünde hem gülüyordum, hem de garip bir şekilde kelebekleniyordu içim.

"Vakit öldürüyorsun," dedim yalandan kızarak. "Bu kek pişecek daha."

Geriye çekilip gülümsedi. "Seninle geçirdiğim vakitler hayat buluyor ne ölmesi?" Sözleri kalbimi coştururken keki çırpmaya devam ettim. Demir'se üç bardak un ayarlayıp harcın içine döktü. Her döktüğü unda yüzümüz batıyordu ama umrumuzda bile değildi. Tek amacımız eğlenmek ve pastaydı.

Harcı yuvarlak kek kalıbına döküp fırına verdim. Ardından birkaç dakika sonra piştiğinde çıkardım. Yuvarlağı ortadan keserek iki kek haline getirirken Demir krem şantiyi hazırlamıştı. İşaret parmağını daldırıp tadına baktığında gülümsedi. "Olmuş."

"Bakayım?" Yanına yaklaşıp dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bunu beklemediği için şaşırmıştı çünkü o krem şantiye bakmamı bekliyordu. Geri çekilip dudaklarımı yaladım. "Hmm... Gerçekten de güzel olmuş."

"Efnan," dedi cezbedici bir ses tonuyla. "İş başka yerlere gitsin istemiyorsan bir an önce bitirelim şu pastayı."

Hiçbir şey olmamış gibi omuz silkip krem şantiyi pastaya sürdüm. Demir de doğradığı çilek ve muzları krem şantinin üzerine serpiştirdi. Keki üzerine örtüp üstünü krem şanti ile süsledim. Biraz da meyvelerden ekleyip görsel şölen verdikten sonra Demir'in boynuna sarıldım. "Harika oldu!" Dudaklarımı boynuna gömüp derin bir öpücük bıraktım. Gerilen kasları beni gülümsetirken geri çekildim.

Bir elini belime doladı. "Sen kaşınıyorsun..." Dudaklarını tahrik edici bir şekilde yanağıma sürttü. "Beni baştan çıkarıyorsun..."

Gözlerimi kapatıp kesik ama titrek bir nefes aldım. Belimdeki eli kalçama inerken annemin salonda olduğununu hatırlayıp geriye çekildim. "Pastayı şey edelim." Derin bir nefes alıp kendimi toparlamaya çalışırken pastayı alıp dolaba attım. "Dinlensin biraz."

Dudağının kenarı kıvrılırken başını salladı. İkimiz birlikte bulaşıkları makineye yerleştirirken birbirimize hiç durmaksızın gülümsüyorduk. Onun yanında o kadar mutlu ve huzurluydum ki, onu hiçbir şeye değişmezdim...

Hayatım boyunca ne aşkın varlığına ne de bir gün mutlu olacağıma inanmıştım. Hayatım hep babamın bana yaşattığı zorluklarla ve annemin kalbinin kırgınlığıyla geçmişti. Güneşin tam olarak battığı gün, benim için doğuşu olmuştu. Demir benim imkansızımken şimdi kalbimin ve yüzük parmağımın da sahibiydi. Bir gün kalbinde olacağıma bile ihtimal vermediğim adamın yüzüğünü parmağımda taşıyordum. Kalbinin sahibiydim ve onun ufaklığıydım...

❥❥

Tatlış bir bölümdü bence, siz de benimle aynı fikirde misiniz? 😊

Continue Reading

You'll Also Like

HİRAN By Rozzelinda

Teen Fiction

464 98 7
"Öldürmez gerçek aşk, süründürmez. Aşk yaşatandır nihayetinde. Dünya var olduğundan beri ne aşk affetti ihaneti! Ne de söndü geride kalanların intika...
7.2K 349 10
- Sizin askerlere ait bir toplantı salonunda ne işiniz var hanımefendi? Son sözcüğü bastırarak söylemişti. Sesi sertti, bağırmasa da gür sesi beklenm...
1K 237 8
🌑~🌑 Avrupa'nın hanedan aileleri ile yönetildiği, devletler arasında evlilikle bağ kurulduğu dönemde, asil soylardan bir kaçı zenginlikleriyle devle...
3M 163K 37
Kitabın tüm hakları şahsıma aittir, en ufak bir çalıntı söz konusu olduğunda derhal yasal işlem başlatılacaktır!! 🕷🕊 İspanyol bir mafyanın, masum...