Emir'den;
1 hafta sonra;
Güneş gideli bir hafta olmuştu.. koskoca 7 gün, 168 saat, 10.080 dakika, 604.800 saniye, 36.288.000 salise.
Onsuz ev sessiz eskisi gibi ruhsuzdu.
Hergün gülen ailem artık gülmüyordu. Çünkü güneş yoktu.
Can da yoktu. Burak ta yoktu. Bizim yapamadığımızı yapıp güneşe inanmışlardı.
En büyük abisi olarak ona çok yanlış yaptım.
En büyük yanlışları yaptık.
Ona rağmen bizi affetti.
Ama biz ne yaptık..? Herşeyi geri bok ettik. Hemde aptal bir kız için.
Dolabımdaki gizli bölmeden olan içkiyi alıp masaya koydum.
Birde bardak çıkarıp oturdum.
Bardağı doldurup içmeye başladım.
Her yudumda göz yaşlarım tek tek firar ediyordu.
Biz de onu ağlatmıştık... bizim ağlamamız bir hiçti.
Kapımın açılması ile içeri giren emreye baktım.
Gene içmemem için engel olacaktı kesin.
"Boşuna uğraşma içe-" derken sözümü aniden kesti.
"Banada koy" diyerek dolaptan bir bardak çıkararak önüme koydu.
İtiraz etmedim. İçecekse içsin.
Koyup ona verdim.
Onunda gözleri dolu doluydu.
"Onsuz ev çok sessiz" diye mırıldanınca kafa salladım yavaşça.
"Adını ağzıma almaya bile hak etmiyorum.."dedi çaresiz çıkan sesiyle.
"Bizi asla affetmeyecek.." diye mırıldandım.
Bu lafıyla o da ağlamaya başladı.
Eren bir haftadır eve gelmiyordu.
O günden sonra ağlayarak evden çıkıp gitmişti.
Ve bur daha gelmemişti.
Aramalarımıza bir kez cevap vermiş "ben onu dinlemedim. Sizde beni dinlemeyin" deyip kapatmıştı.
Haklıydı. Hiçbirimiz o gün onu dinlememiştik.
Gerizekalıyız.
Bana "katıp tipli" demesini bile özlemiştim.
Bardağım bitince bir tane daha doldurdum.
Emreye de doldurdum.
"Ben onu çok özledim.." diye mırıldanan emreye sarıldım.
"Bende kardeşim.."
Odamda kaç bardak içtik, kaç şişe içki bitirdik bilmiyorum.
En sonunda içkinin ağırlığı ve ağlamanın verdiği rahatlıkla sızmıştık..
Eren'den;
Güneşlerin evden gittiği gün bende gitmiştim.
Şu hayatta 3 yanlışım vardı.
1.si peline inanmamdı.
2.si güneşe davranışlarımdı.
3.sü ise en büyük pişmanlığımdı.
3.sü güneş beni affettikten bir gün sonrasında onu tekrar hayal kırıklığına uğratıp evden gitmesine sebep olmamdı.
Ben.. yıkılmam dediğim EREN KARAYEL.
Yıkılıyorum... Ben bir duvardım. Kimsenin kıramadığı kimsenin üzemediği Eren karayel;
Ben o duvarı kırılmamak için kurmuştum. Güneş tek bir hareketiyle kimsenin yapamadığını yapıp beni yıkmıştı. Kırmıştı. Parçalamıştı.
Ona kızamıyorum bile. Çünkü sonuna kadar haklı.
Karşıma çıksa bir gün ansızın. Ağlarım..
O da o gün ağlamıştı değilmi..? Ona inanmadığımızda...
Ben ağlasam ne değişecek..?
Her insan 2. Bir şansı hak eder derler.
Ben 2 şansımı da harcadım... Peki şimdi ne olacak..?
3.bir şans isteyemem.. o kadar yüzsüzüm ki onun karşısına çıkacak yüzümde gücümde kendimde yok...
Bir haftadır oturduğum kırıp dökük eve baktım.
Güneş gibiydi... kırık dökük...
Biz kırmıştık. Biz dökmüştük.
Biz toplayacaktık...
En azından deneyecektik.
Selin hanımdan(güneşin annesi);
Kızımın o gün ki kırgın bakışları aklımdan çıkmıyor.
Çoğu insanın gözünde 5 tane evlat yetiştiren mükemmel bir anneydim.
Peki gerçekten öylemiyim?
Hayır.
Kesinlikle hayır.
5 tane erkek çocuğu yetiştirdim de.. evladına güvenen bir anne olmayı beceremedim.
1 kızım var... Peki gerçekten o artık beni annesi olarak görüyormuydu..?
Annesi olarak görmesini isteyemem.
Yüzüm yok.
5 çocuk yetiştirdim de, anne olmayı beceremedim.
Herkes çocuk doğurabilir.. ama herkes anne/baba olamaz.
Diye bir söz duyduğunda anlamamıştım önceden.
Ama şuan çok iyi anlıyorum.
Çocuklarım oldu da, anne olamadım...
Güven... kırılan bir vazodan farksızdır.
Her parçası ayrı bir yerdedir.
Her ne kadar toplasanız yapıştırıp birleştirsende... küçük parçalar hep eksik kalır.
Kızımın güvenini de böyle kırmıştık...
Ne olursa olsun hep eksik kalacaktık.
Ben ona da razıydım.
Yeterki gelsin...
Levent'bey den(güneşin babası);
"Baba..Peki sen? Senfemi bana inanmıyorsun..?" Demişti o gün biriciğim güzel kızım.
Ben ne yapmıştım? Susmuştum...
Sâhi neden susmuştum..?
Herkesin gözünde ki iyi baba profilli LEVENT KARAYEL!
Daha baba olmayı bile becerememişti.
O gün kızım son bir umut sorduğu soruya cevap bile vermemiştim!
Gözlerindeki o kırgınlık...
Peki o gözlerindeki son umut kırıntısı...?
O son umut kırıntısını alıp yok etmiştim resmen.
Daha güvenmeyi bile becerememiştim.
5 tane evlat yetiştirdim. Ama kızıma baba olmayı beceremedim.
Gözümü ne zaman kapatsam ağladığı an... sesinin titrediği an... Bir parça umut barındıran gözleri... Bir an olsun gitmiyordu.
Her uyuduğumda Güneş geliyordu rüyalarıma yine kırgın bakıyordu her seferinde. "Neden baba..? Neden inanmadın bana..?"deyip gidiyordu.
Ya bizi hiç affetmezse?
Kendimi bildim bileli bir kez bile ağlamadım ben...
Şu bir haftadır hergün ağlıyordum...
Güneş'ten;
Eski evimden ayrılalı bir hafta oldu...
Ailemi çok özlemiştim.
Emrenin benimle ilgilenişleri, erenin mal ama güzel halleri, emirin en büyükleri olur beni bebekmişim gibi sevmeleri, annemin bana hep değer verip benle ilgilenmesi, babamın beni koruyup kollaması... o kadar özledim bunları.
Anlatamam.
Ağlamak istiyorum, ama ağlayamıyorum.
Hayır gerçekten bu kadarmı güven vermiyordum onlara? En azından Sıradan bir kız yerine bana inanacakları kadar güvenleri yokmuydu?
Gelseler bizi affet deseler çok az süründürür sonrasında hepsini kabul ederdim.
Ben buydum.
Kinci biriyim evet ama onlar benim ailem.
Özlüyormuydum?
Çok...çok özlüyordum.
Düşüncelerimde boğuluyordum resmen.
Bir insana en acı veren şey o insanın kokusunu unutmasıdır.
Ben yavaş yavaş unutuyordum onların kokusunu...
Odamdan çıkıp salona ilerledim.
Burak abim ve bahar battaniyenin içinde birbirine sokulmuş romantik komedi izlerken can arada bir 'ne yapıyor bunlar?' Bakışı atarak telefona bakıyordu.
"Ben dışarı çıkıyorum" deyip kapıya ilerledim.
"Nereye güzelim?"Diyen burak abime gülümsedim.
"Evde daraldım biraz dışarı çıkacağım" deyip başka birsey demelerine izin vermeden çıktım.
Ormanda çok uzaklaşmadan ilerlerken çalıdan gelen çıtırtı ile sessizce oraya ilerledim.
Çalınınca diğer tarafına baktığımda yavru sincap görmemle şaşkınlığım iki katına çıktı.
Bu gidişle hayvanat bahçesi kuracaktım.
Sincap'ı elime aldığımda ilk başta ürkse de tüylerini okşadığım da alışmıştı hemencecik.
Parmağıma tuttuğunda gülümsedim.
Her hareketini büyük bir dikkatle izliyordum.
Gerçekten mükemmeldi.
Parmağıma sıkıca sarılıp avcumun içine inmişti.
Elim üzerinde rahat bir konum aldığında yere bağdaş kurup oturdum.
15 dakika boyunca inceledim.
15 dakikanın sonunda avcumun içinde uyuyakalmıştı.
Kalkıp eve doğru ilerledim.
Kafa dinlemek istemiştim ve bu ufaklık beni mutlu etmeye yetmişti.
Eve girip hızla salona ilerledim.
"Buraya bakın" deyip evucumda uyuyan sincap'ı gösterdim.
Hepsi şaşürırken can hızla yanıma gelip sincapın dibine girdi.
"Aynı bana benziyor" dedi gülerek.
Bu haline gülerken bahar konuştu.
"Tamam sen aldın getirdin iyi yaptın ama ne yiyecek bu minnoş?" Dediğinde bunun hiç aklıma gelmediğini farkettim.
"Burak abi sen buranın merkezine git orda vardır petshop falan onlara sor belki fındık falan yer alırsın sen ben odama çıkıyorum uykum var bide böyle çok küçük bezler var onlardan da al" deyip odama ilerledim.
Sincap'ı yatağa yavaşça koyup babamın kazağını giydim.
Belki onunla uyumuş gibi olurdum.
Hızla yatağa ilerleyip sincap'ı kucağıma koydum.
Çok küçüktü.
Kısa süre içinde benimde çok uykum gelmişti.
Aşağıdan bir kaç bağırış sesi gelmişti ama herşey bulanıktı.
O kadar uykum vardı ki kendimde değil gibiydim.
Yarın ne göreceklerimi ne olacağını bilmeden kendimi uykunun kollarına bıraktım.
İşte bu...
Huzur buydu.
Bölüm atmadım 3 gündür galiba.
Beklettiğim için kusura bakmayınnnn.
O kadar çök ödevim oluyordu vaktim çok az kalıyor birde üzerine telefon yasağım olunca hepten yazmakta zorlanıyorum.
Umarım beğenirsinizzzz.
İyi geceler aşklarım.
Sizleri seviyorum.
Baysss.