Doctor, Who Am I? | Türkçe |...

By enirem

23.6K 1.8K 538

Bizi tanımlayan nedir? Geçmişimiz. Ya hepsi yok olsaydı? Hiçbir şey hatırlamadığınız, geçmişe ait hiçbir şeyi... More

Doctor Who Am I? | Türkçe | DW
Kayıp
Ağlatan Melekler
Güç
Mavi
Kimsin Sen?
Shada
LabirenTardis
Medusa'nın Kızı
Dudakların İş Birliği
Tripton
Hazırlık
Kızıl
Cryovolcano
Kristalin Dağı
Yardım Çığlığı
Yumurta
Başı ve Sonu
Beyaz Boşluk
Zamanın Yansıması + Zaman Hırsızları
Sarı
Kıvılcım / Spark
At
Enerji Farkı + Shinto
Dönüş
Kızıl Kim ?
Çözülüş
FİNAL 1.Parça / Evrene Dönüş
FİNAL 2 / Zaman Çizgisi
FİNAL SON PARÇA /
YENİ SEZON / TANITIM
#OzgecanAslan
2.SEZON- Dalek
2.Sezon - Hücre
2.Sezon - Kara Deliğin Yankıları
2.Sezon - Yol Ayrımı
2.Sezon - Kale -
2.Sezon - Kraliçe Mary - Dreamly Gezegeni
2.Sezon - Yeni Yol Arkadaşı
2.Sezon - İkizler
2.Sezon - Sanal Evren
2.Sezon - Bitmeyen Gün
2.Sezon- Kan Ormanı
2.Sezon - Karmaşa
2.Sezon- Beyaz Boşluk
2.Sezon - Tohumlama
2.Sezon - Bebek
Bu not kendini imha edecektir.Ya da etmez. Bilinmiyor.
2.Sezon- FİNAL

2.Sezon - Kraliyet Ailesi

152 22 7
By enirem


Arkadaşlar bölümü okuduktan sonra 2.sezona ait olan, bir önceki bölümdeki fragman, Kraliçe Mary bölümündeki karakter videosuna bakarsanız sahneler şimdi anlamlı gelecektir :)

Fragmanı ilerde tekrar tekrar izletcek size :D :D
Bölümü ithaf edemedim mobilden ama;
@MusicHeartDance ' a gelsin :))

Öncesinde...

-Borular... Burası sanal evrenin ana kontrol odası. Gaz boruları tıkanmış. Gaz borularında birikme patlamaya neden olur. Büyük bir patlamaya. Patlama olursa, burada hapis kalabiliriz. Evren çöker.

...

-Çabuk olsak iyi olur. Luke'un aramızdaki uzaklığa daha fazla dayanabileceğinden emin değilim.

...

Anna'nın evrenin ikisine bahşettiği o bağı bulması gerekiyordu. Bunu nasıl yapabileceğini bilmiyordu. Sonuçta zihin gücü olan Sparktı, Anna sadece süper bir mimardı.

"Bize. Yardım. Et. Sana. İHTİYACIMIZ. Var."

KRALİYET AİLESİ

SPARK & MARY

Birlikte oturmuş sohbet ederlerken, Spark birden zihninde beliren düşünceyle titredi. Anna'nın düşünceleri olduğunu anlaması uzun sürmedi. Anna'nın düşüncesinin kendine özgü kokusu burnuna dolmuştu.

Karar vermesi saniye bile almadı. Mary'nin şaşkın bakışları arasında hislerine güvenerek, zaman ve mekanın derinliklerine daldı.

***

-İşe yaramıyor!

Doktor geçiş noktasındaki kolu indirmeye çalışıyordu. Aslında başarılı da oluyordu. Ancak kolu bıraktığı anda gaz seviyesi yükseliyordu. Hem bu boruları kontrol edip, hem de burdan çıkamazlardı.

Luke'un bilinci yavaş yavaş boşluğa yaklaşırken, kan vücudunun dışına taşıyordu. Kusmaya başlamıştı. Kan kusuyordu. Başındaki ağrı dayanılmaz acılara ulaşırken, geri dönülemeyecek noktaya ulaştığını anlamıştı.

***

Anna ve Dylan, Spark'ın aracının içine atlamışlardı. Soluğu direkt Tardiste almış olsalar da, Mary en baştan beri Dylan'a bakıyordu. Gözleri yaşlarla dolmuştu. İlk gördüğü andan beri sürekli bir şeyler söyleyecek gibi olsa da, söyleyemiyordu. Hep birlikte Tardis'in içine girdiklerinde Dylan sendeledi. Mary koluna girdi.

-İyi misin?

-Benim... Bir an evvel Luke'a ulaşmam gerek. Başım gerçekten ağrımaya başladı. Luke çok kötü durumda olmalı.

Spark Tardis'in Doktor'un yerini bulmasına yardımcı olmasını sağladıktan sonra, koordinatlara kilitlendi. Tardis'in o bilindik sarsıntısı sona erdiğinde ilk dışarı çıkan Dylan olmuştu. Yüzünden belli olan acısı Luke'un başını dizlerine yatırdığında dahi sona ermemişti.

Dylan Luke'un başını göğsüne doğru bastırdı. Kardeşi ölüyordu.

Anna'nın gözleri dolmuştu. Herkes öylece durmuş, onları izliyordu. Ta ki büyük bir sarsıntı onları kendine getirene kadar.

-Burdan hemen çıkmalıyız!

Spark'ın cümlesi her ne kadar "biz" öznesiyle kurulmuş olsa da, ses tonu eğer gelmezlerse tek başına gideceğini de net biçimde ifade ediyordu. Anna gözlerindeki yaşları elinin tersiyle sildi.

-Onlar zihinsel olarak ortaklar. İkisi de...Öl..

Cümlesini tamamlayamadı. Ümit arayan gözlerini Doktor'a çevirdi. Birbirlerini daha yeni tanımaya başlamışlardı ölmelerine izin veremezlerdi. Sessiz sessiz göz yaşlarını akıtan Mary en baştan beri ilk kez konuştu.

-Ben onları birbirinden ayırabilirim.

Luke gözlerini Mary'e çevirdi.

-Hepiniz...Burdan gidin.

Öksürüklerin arasında sarf ettiği cümleyi anlamamışlardı.

-Gidin dedim.

Gözlerini Mary'e çevirdi.

-Onu...Kurtar.

Spark herkesin içeri girmesini sağlamaya çalışırken kimse onun çabalarına karşılık vermiyordu. Luke her ne kadar gitmelerini istemiş olsa da kimse oradan ayrılamıyor gibiydi. Doktor o anda aklına gelmiş gibi atıldı.

-Eğer kolu sabitlemezsek gemi patlayacak. Çok az zamanımız var.

Luke Doktor'a baktı. Elini uzattı. Doktor ayağa kalkmasına yardım etti Luke bedenin kontrol kolunun üzerine doğru bıraktı. Gaz seviyesi yavaş yavaş azalıyordu.

-Gidin artık.

Dylan zor da olsa -Anna'nın da yardımıyla- Luke'tan ayrılmıştı. Hepsi araca doluştuklarında, Mary Spark'ın elini tuttu.

-Onları birbirinden ayıracak olan sensin. Düşüncelerini hisset.

Herhangi birine baksa da, ikisinin düşüncelerini de görüyordu. Düşünce aynıydı ancak normal bir insana göre kalın puntoyla yazılmış gibiydi.

"Üzgünüm"

Kelimenin yüreğine yapabileceği baskıyı görmezden gelip, Mary'nin sonraki talimatını bekledi.

-Kelimeye odaklan. Bana mesaj olarak yollamaya çalış. Normal bir düşünceyi gönderir gibi. Ancak iki ayrı mesaj olarak...

Spark kısa bir anlığına dönüp Mary'e baktı. Ne yaptığını biliyor gibiydi. Çift katlı düşünceyi birbirinden ayırıp Mary'nin zihnine yolladı. Rüyayla mesajlaşan bir topluluğa ait olan Mary, mesajı almakta zorlanmamıştı. Üstelik Spark'a karşılık verdi. Spark zihninin köşesinde zırlayan mesaja baktı. Sesli dile getirmemesinin sebebi belli olmuştu.

"Luke ve Dylan'ın düşüncelerini ayır. Luke' a ait olanın silinmesine yardım et. Dylan'a ait olanı zincirlerinden kurtar."

İki düşünceyi ayırmak kolay olsa da, Luke'un düşüncesini nasıl sileceği muammaydı. Mary Spark'ın elini sıktı. Spark bir anda zihninde Mary'nin varlığını hissetti. Mary ona yardım etmek için zihinlerini birleştirmişti sanki.Tıpkı Luke ve Dylan gibi...

Luke'un düşüncelerinin kaybolması için yapılabilecek tek şeyin ne olduğunu fark etmesi uzun sürmedi. Luke'un zihninin kıvrımlarına ulaştılar. Tam olarak ne yaptığını bilen Mary, Spark'ı yönlendiriyordu. Spark Mary'nin zihninden gelen kapalı zarfı, ne olacağını az çok tahmin ederek Luke'a yolladı. . Tüm vücut sistemini denetleyen beyine kendini imha emrini yollayınca, zihin sessiz bir biçimde kapandı.

Luke ölmüştü.

Dylan tam o esnada yere yığıldı.

-20 Dakikamız var. Dylan'ın zihni onu 20 dakika daha hayatta tutacak.

Dylan'ın düşüncelerine ulaşmayı başardıklarında Spark düşüncelerdeki karmaşayı gördü. Düşünceler öyle çok, öyle karışıklardı ki... Hangisinin gerçek düşüncesi olduğunu ayırt edemiyordu. Düşünceler adeta birer kılıç gibi Spark'ın ve Mary'nin zihnine saldırmaya başladılar.

Spark aldığı darbelerin etkisiyle kimi zaman bağırıyor, kimi zaman sanki fiziksel bir saldırıymış gibi koluyla savuşturmaya çalışıyordu. Mary ise sanki zihninden çıkan bir parlamayla onları def ediyordu. Spark bunu nasıl yaptığını anlamaya çalışırken Mary cevabı onun zihnine yolladı.

"Ben bir kraliçeyim."

İlerlemek zorlaşsa da imkansız değildi. Mary ve Spark düşünce saldırısından kurtulduğunda 5 dakikaları kalmıştı. Gerçek düşünce siyah bir zindandaydı. Gri bir buluta benzeyen gerçek zihin, gerçek düşünceleri barındıyordu. Ve hapsedilmişti. Mary'nin bahsettiği zincirler bu zindan olmalıydı.

Spark o an zihninin görsel canlandırmasına saygı duydu. Merak ettiği Mary'nin de aynı şeyleri mi gördüğüydü. Ancak bunu sormak için vakitleri yoktu.

"Her şey olabilir."

Mary onu uyarmaya çalışıyor gibiydi. Sormak istese de yapamıyordu. Bu düşünce yollama işinde hala iyi değildi.

"Onlar benim kardeşlerimdi. Dylan büyük olan, Luke küçük olan. Dylan annemin güç takıntısının kurbanıydı. Onun babası en güçlü ırkların bir kombinasyonunu barındıran bir adamdı. Özel olarak hazırlanmış bir karışımla adama her ırkın spermi enjekte edilmiş, DNA'sıyla oynanmıştı. Adam annemle birlikte olduktan 2 ay sonra öldü. Bedeni kimlik çatışması yaşamış.

Dylan bebekken, karanlık güçleri olduğu fark edildi. Bu yüzden bu güçleri kullanmasını engellemek için onu hapsettik. Evet, daha bir bebekti ancak dadısını ve onu gözleyen iki muhafızın ölümünden sorumluydu. Luke'un doğum sebebiydi aynı zamanda. Her ne kadar etik olmasa da, Dylan'ın karanlık güçlerini bastırmak için Luke'un zihnini kullandık. Dylan asıl zihnine erişemediğinden karanlık onu ele geçiremeyecekti.

Ancak problem çıktı. Dylan hem başka bir tür kanı taşıyordu hem de kötülük barındıyordu. Bir gün halk Dylan'ın öldürülmesini istedi. İsyan çıktı. Bu yüzden onları bizim bile bulamayacağımız rastgele bir hayata yolladık. Sonra da... Şimdi onları bulduk işte.

Eğer bu bulutu serbest bırakırsak, karanlık Dylan'la karşılaşabiliriz. Ne olacağını bilmiyorum. Ancak bebekkenki halinden çok daha kötü sonuçlar doğurabilir. Bunca yıl sonra içindeki kötülük Luke'un zihni tarafından temizlenmiş olabilir. Hatta ne kadar çabalarsak çabalayalım zihni Luke'un zihnine bağımlı hissettiğinden ölmeyi seçebilir.

Luke'un ölümü hem ona hem bana ekstra güç olarak döndü. Hanedan ferdi ölünce gücü saltanattaki kişilere dağıtılır. Bu yüzden iyi ya da kötü ne olursa olsun, kat be kat fazla olacaktır."

Spark kararı ona bıraktığını anladığında derin bir nefes aldı. Zihninin en derinindeki düşünceleri zindanı parçalaması için serbest bıraktı. Zindan ağır ağır parçalanırken Mary'nin elini bıraktı. İkisinin de burnundan ince bir sızı halinde kan akmıştı. Gözlerini açıp birbirlerini kontrol ettikten sonra, hala baygın olan Dylan'ın yanına koştular. Kalp atışını kontrol etti. Nefes de alıyordu.

Mary kafası karışmışa benziyordu.

-İşe yaramalıydı.

-20 dakikanın dolmasına kaç dakika var?

-2 dakika.

Spark gözlerini Dylan'a dikti. 2 dakika sonra uyanacaktı. Hissedebiliyordu.

Dakikalardır yerlerinden kıpırdamayan Doktor ve Anna olanları anlamaya çalışıyorlardı. Ağlamaktan gözleri kızarmaya başlamış olan Anna Dylan'ın elini tuttu. Kalan o son 2 dakika için de olanları üstünkörü özetlemeye çalışmışlardı.

Dylan'ın göz kapakları aralandığı anda hepsi birden geri çekildi. Karşılarındaki karanlık mıydı aydınlık mı emin olamıyorlardı.

Dylan durumdan hoşnut biçimde ayağa kalktı.

-Merhaba kız kardeşim.

Mary başını dikleştirdi.

-Nasılsın küçük kardeşim?

-Savaşmaya hazır ve nazır.

Mary gözlerinin dolmasına engel olamadı. Ufacık umudu yüreğinin en dip köşesine gömüldü. Dylan volta atmaya başladı.

-Ne var biliyor musun? Nasıl olur da bu kadar kör olursunuz anlamıyorum.

Karşında görecek olduğun kişinin nasıl biri olduğunu biliyordun yine de beni serbest bıraktın. İyilik işte böyle gereksiz ve zararlı! Ama ben de size yardım ettim tabii.

Spark zihninin tüm silahları açık halde gözlerini Dylan'a dikmişken son cümlesine takıldı.

-Yardım?

-Elbette! Ben de kız kardeşimden bir şeyler kapmışım değil mi? Luke'u o kadar çabuk huzura kavuşturmanız hiç mi dikkatinizi çekmedi? Yanına gittiğimizde zayıflamış olsa da kurtulabilecek durumdaydı. Ama benim mükemmel ötesi hapis yatan ruhum sayesinde Luke'u feda etmiş oldunuz.

Anna kaşlarını çattı. İkinci kez çok iyi tanıdığı birinin değiştiğini görüyordu.

-Luke'un ölümüne neden oldun. Neden?

-Serbest kalmak için. Ve sizin vedalaşmalarınız görmek eğlenceliydi. Tabii o an ben de üzgün sanıyordum kendimi ve içimdeki kötülüğün neler yaptığını bilmiyordum ama asıl benliğim bu olduğuna göre... Zevk aldım.

Mary gözlerini mağlubiyetle aşağıya doğru eğdi. Göz yaşları ellerindeki Luke'un kanına karışıyordu.

Sinirle Dylan'ın üzerine yürüdü.

-Sen... Şeytansın. (medyada)

-Teveccühünüz.

Anna da kontrolünü kaybetmiş gibiydi. Doktor zorlukla onu tutmaya çalışıyordu.

-Burdan çıkmana izin vermeyeceğim! Sen hem Luke'u hem de Dylan'ı öldürdün. ŞEYTAN! ŞEYTAN!

Dylan sinir bozucu şekilde güldü.

-Ah ne kadar duyarsam duyayım bundan hoşlanmaktan vazgeçemeyeceğim.

Spark zihnine sızmayı denese de Dylan ne yapmak istediğini fark etmiş, anında engellemişti..

-Cık cık cık. Hiç yakışıyor mu sana? Burda ne güzel sohbet ediyoruz.

Doktor sonik tornavidasını Dylan'a doğru yöneltti. En azından gardını düşürüp, Spark'a yardımcı olmayı denemişti. Ancak Dylan sonik tornavidanın sinyalini eliyle tutup büktü. Görünmeyeni eliyle bükebilmesi Dylan'ın yetenekleri konusunda iyi bir referans olmuştu.

Dylan o esnada Anna'ya döndü. Az öncekinden farklı olarak ilgiyle bakıyordu.

-Sen. Medusa ırkındansın.

Anna korksa da Dylan'ın tanıdık görüntüsü tüm savunma sistemini yıkıyordu.

-Evet.

-Ama kendini o ırktan yapan en büyük özelliklerinden vazgeçmişsin. Yılanlar ve taş eden o bakış. Neden? Aptal bir yaşlı adamla dolaşmak için mi? Halbuki sana vaat edilmiş bir krallık vardı. Kendi hükümdarlığını kurabilirdin. Sense aptal bir iyi olmayı seçtin öyle mi?

Dylan konuşmaya devam ettikçe Anna sesin gittikçe derinden geldiğini fark etti. Sanki bir kuyudan gelir gibi. Sonra ses çoğaldı. Kuyunun duvarlarına çarparak ona geliyor gibiydi. Birden fazla ses zihnini doldurmaya başladı. Zihnindeki sesler Dylan'ın kimliğinden kurtulup, iğrenç ve tiksinç hallerine büründüler. Her bir ses midesinin bulanmasına, başındaki ağrının tüm vücudunu sarmasına neden oluyordu. Sesler giderek artıyor, derinleşiyordu. Ta ki başka hiçbir şey duyamayıncaya kadar...

Doktor'un gördüğüyse kulaklarını kapatmış bir Annaydı. Yere cenin pozisyonunda sinmiş, kulaklarına bastırıyordu. Saçlarını çekmeye çalıştığında Doktor ona seslenmeye devam ediyordu. Göz yaşları ve çığlıkları mekanın boşluklarında yankılanırken Dylan'ın mutlu mesut bakışı Spark tarafından bölündü.

-Ne yaptın?

-Neden zihnime bakmıyorsun?

Spark Dylan'ın zihnine her baktığında beyninden bir parça koparılıyormuş gibi hissediyordu. Üstelik her denemesinde üzerine bir sarhoşluk yayılıyordu. Baygınlığa ulaşmayı engellemek için Dylan'ın zihnine girmeyi denemeyi bırakmıştı. Ancak Dylan'ın önerisiyle tekrar onun zihnine yöneldi. Dylan olanları görmesine izin verdi.

-Yapma. Bunu kaldıramaz.

-Sadece kimliğini ona veriyorum. Zamanında senin yaptığın gibi ya da şuan benim yaptığım gibi.

-Onun Medusa kimliği var olmayan bir evrende kaldı. Zihnindeki yılanlardan o vazgeçti. Şimdi öyle derin bir geçmişten çıkartıyorsun ki zihninde dev bir çukur kazıyorsun.

-Sence gerçekten bu umurumda mı?

-Benim umurumda.

Dylan gözlerini kısarak ona doğru yürümeye başladı.

-Beni tehdit mi ediyorsun? Beni öldüremezsin. Çok yorgun ve güçsüzsün.

Annanın çığlıkları Spark'ın ve Dylan'ın tehditkat bakışmalarını bölerken Anna'nın saçları tutamlar halinde kendi iradeleriyle hareket etmeye başladılar.

Gömüldükleri yerden kurtulmuş olan yılanlar, açlığın verdiği saldırganlıkla Anna'dan ayrılmak istercesine havaya saldırıyorlardı.

Mary Dylan'a tehditkar bir mesaj yollamayı denedi. Ancak geri dönütü Luke'un kanlı halleriyle dolu olan anılardı. Mary çaresiz bir biçimde olanları düzeltmek istiyordu. Ama hiçbir şey yapamıyordu.

Anna acılar içinde kıvranırken Dylan herkesin bakışları içinde gözlerinin gücünü ona vermeye kalktı. Ancak bu Dylan'ın geriye doğru savrulmasına neden oldu. Bunu bir güç gösterisi gibi yapmaya çalışmış olsa da durum beklemediği şekilde olmuştu. Anna gücü reddediyordu.

Dylan'ın bir anlık dağılması savunma sistemindeki çatlaklardan sızılmayı kolaylaştırmıştı. Spark Dylan'ın zihnine sızmış, saldırmaya çalışıyordu. Ancak saldırabilecek düşünce bile bulamazken bu pek de mümkün gözükmüyordu.

Dylan tekrar büyük bir güçle denese de bu yalnızca Anna'nın titremeye başlamasına neden oldu. Anna'nın cevabı ise Dylan'ın yere düşmesiyle verilmişe benziyordu. Anna'nın savunma karşılığı aynı zamanda Spark'ı da etkiledi. O da yere doğru savruldu. Şimdi hepsi birden Anna'ya bakıyordu.

Hem Spark hem Mary hem de Dylan Anna'nın zihnine ulaşmayı deniyorlardı. Doktor ise Anna'nın baş ucunda oturuyordu.

Hiçbiri başarılı olamazken, Anna çığlıklarına ve titremelerine devam ediyor, serbest kalmış olan yılanları korkutucu bir görünüme bürünüyordu. Doktor sonik tornavidasını doğrulttu. Anna'nın yüksek ateşi önce gözünü korkutsa da sonra asıl sorunun daha büyük olduğunu fark etti.

-Nöbet geçiriyor.

-Ne nöbeti?

-Medusalı Sinir Krizi ve Epilepsi Nöbeti? Ne bileyim. Epilepsiyi andırıyor ama sonuçlar çok daha yüksek. Beyin dalgaları düzensiz. Bilinci yerinde değil.

Spark telaşla Anna'nın yanına gitti. Mary ise Dylan'ı göz hapsinde tutmaya devam ediyordu. Son darbeden sonra yere yığılmış olan Dylan hala aynı yerdeydi. Mary Dylan'ın ellerine baktı. Bileklerine konsantre olurken yapmaya çalıştığı şeyin işe yaramasını umuyordu. Luke'un gücünden ona kalan kısım umarım yardımcı olurdu. Dylan'ın şaşkın bakışları bileklerine dönünce, Mary gülümsedi. Günün tek iyi haberi Dylan'ın şu anda kelepçeli olmasıydı.

Continue Reading

You'll Also Like

1.1K 54 7
"Lütfen dayan iyi olacaksın.. bunu bana yapamazsın..."dedim hıçkırıklarım sokakta yankılanmaya başladı. Elimle hafifçe yüzüne vuruyordum. " bun...
62.9K 5.3K 22
Üniversitesinin serseri çocuğu jungkook, kız arkadaşını rahatlatmak için kayda aldığı inlemelerini yanlışlıkla yeni atanan rektörü Kim Taehyung'a ata...
125K 14.5K 36
jeon jungkook en yakın arkadaşının amcasına aşık olmuştu.
85.9K 17.2K 15
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting