Trajikomik ; Aden

By Heimir

1.4M 87.6K 33K

"Karakter ölür ise hikaye biter derler. Peki hikayenin bitmesi için karakterin ruhunun ölmesi yeterli miydi?"... More

~1~
~2~
~•3~
~4~
~5~
~6~
~7~
~8~
~9~
~10~
~11~
~12~ (Ç.B)
~13~
~14~
~15~
~16~
~17~
~18~
~19~
~20~
~21~
~22~
~23~
~24~
~25~Part1
~26-part2-~
~27~
~28~
~29~
~30~
~31~
~32~
~33~
~34~
~35~
~37~
~38~
~39~
~40~
~41~
~42~
~43~
~44~
~45~

~36~

16.6K 1.4K 1.2K
By Heimir


İyi okumalar muzlu pudinglerim!

Aden modelini değistirmeye karar verdim. Bu gözümdekine daha uygun
(Medya; Aden)

Bol yorum💋

İntagram;
heimirrr

Sınır
-------
Vote; 800
Yorum;800
.

.

.

Dolu gözlerimi kapının ağzında duran Karan abime çevirdim. Omzunu pervaza yaslamış yere bakıyordu her zamanki keskin bakışlarıyla.

Titrek bir nefes çektim içime ,gözlerimi sıkıca yumdum bileğimde hissettiğim sızıyla.

Aklıma dakikalar öncesi dolup duruyordu.

Kapının büyük bir güçle defalarca tekmelenmesi. Ardından kilidin kırılması.

Bu esnada kontrolunu yitirdiğim bedenimdeki ufak bir sızı. Görüş açımdaki bileğime bastırılan cam parçası.

Yabancı değil...

Kendi bileğimi emrimle kesen cam parçası.

Saniyeler sonra etrafıma dolanan kollar, elinden çekilen cam ve bileğine bastırılan hırka.

Her şey hayal meyaldi...annemin acı hıçkırıkları, Atlas abimin tetiklenmiş ve titreyen elleri,Atalay abimin panikten mesleğini yapamaması, Erez abimin kendine aksi bir şekilde bomboş bakışları, Araz'ın yanıma yaklaşmadan dolu gözleriyle bakması ve Karan abimin kapıyı kıran o değilmiş gibi uzak durması...gerçekti

Çok gerçekti.

Sonrasında zaten kendime gelemeden hastane odasındaydım. Aklımdan çıkmıyordu hiç biri. Ama hepsinin bakışlarında ortak bir düşünce vardı.

Nasıl yaparsın Aden? Bizi neden ve nasıl böyle kolay gözden çıkarırsın?

Hemşire dikişin tamamlandığını söyleyip uyarıları yaptıktan sonra ayrıldı odadan. Sargısız elimi bırakmayacak gibi tutan anneme baktım.

Gözleri kızarıktı. Doğru dürüst ağlamamıştı aslında. Neden kızarıktı mavileri?

Odada abilerim, annem ve kardeşim vardı yalnızca.

Az önce umursamayıp nankörce bırakmaya calıştığın ailen mi? Güldürme beni.

Yüzüme bakmıyordu hiç biri. Ya da bakamıyordu bilmiyorum .Sebebinin benden soğumuş olmaları olma ihtimali kalbime bir sancı saplıyordu.

Dakikalar saatlere döndü. Kimse çıtını çıkarmadı. Annem de elimi hiç bırakmadı.

"Konuşmayacak mısın? Neden bizden kurtulmak istediğini söylemeyecek misin?" Kulaklarıma dolan ses ile yutkundum.

Erez Aktan...

Sesini galiba ilk defa böyle duyuyordum. Cansız ve öfkeli.

Kavga ettiğimizde dahi böyle olmamıştı.

Cevap vermedim. Veremezdim de zaten.

Onlardan kurtulmak istediğimi düşünmüştü.

Sahi

Ne için kendime zarar vermiştim?

Neyden kaçmak için?

"Cevap yok...güzel." ayağa kalktı bir hışımla.

"Konuşma Aden. Konuşma abim. Sen ne zaman konuş biliyor musun? Bizim kim olduğumuzu, bizi içinde nereye koyduğunu anladığında."

Yüzüme dahi bakmadan odadan çıkması mı daha çok acıtmıştı yoksa sözleri mi bilmiyorum.

Suçlayamazdım. Haklıydı ki.

Ben korkaktım. Ilk engelde bırakın tökezlemeyi direkt ölmeye kalkmıştım.

Araz kırgınca baktı gözlerime. Ardından sessizce Erez abimin peşinden çıktı.

Kızmamıştı. Kırılmıştı.

Boğazımdaki yumru gidecekmiş gibi yutkundum. Gitmedi.

Atalay abim oturduğu yerden kalktı. Bedeni bir saat içinde yorulmuş gibiydi. Yorgunca anneme baktı.

"Hava alacağım." Dedi ve kapıya ilerledi.

Ardından duraksadı. Yüzüme bakmadan yanıma geldi. Yine yüzüme bakmadan saçlarıma ufak bir buse bırakıp çıktı odadan.

Odada yüzüme bakan sadece Atlas abim vardı. Anlıyor gibi bakıyordu. İçimdeki sesi o da duyuyor gibi. Ama ondaki kırgınlığı da görüyordum.

Keşke dedim... keşke kızgın olsalardı bagırsalardı çağırsalardı da kırgın bakmasalardı.

Kendin yaptın Mineyla. Şimdi de çocuk gibi suçum yok mu diyeceksin?

Gözlerimi kapadım usulca. Başım ağrıyordu.

Bir süre sonra uyuduğumu düşünmüş olmalı ki annem konuştu.
"Karan...Atlas..." dedi çaresiz bir tınıyla.

"...ben nerede hata yapıyorum? Bu kadar kötü bir anne miyim?"

Hayır demek istedim. Değilsin demek istedim. Sorun benim evlat olamamam demek istedim.

Diyemedim.

Sustum.

Yuttum.

"Anne..." dedi Atlas abimin ifadesiz sesi.

"... Aden zorlu bir sürecten geçiyor , farketmesek de çok hassas. Havadan sudan konular bile onu yaralayabilir. Senin suçun değil."

Annem cevap vermedi. Sadece elimin uzerini okşadı.
"Babanıza ne diyeceğim ben..." sesi titriyordu.

"Kızımız kendini öldürmeye çalıştı nasıl derim? Bize güvenememiş nasıl derim?"

Ağlamaklı sesin kulaklarıma dolması ile yutkunmaya çalıştım. Yutkunamadım. Tam kalbimde ufak ama keskin bir sızı oldu.

"Babam ve Uraz'a haber vermemiz gerekiyor geç olmadan." Dedi Karan abim.

Sesi öyle soğuk öyle ifadesizdi ki.

"Söyleyemem...yapamam." dedi annem aģlamakla karışık.

"Kızımızi herkesden korudum da kendimizden koruyamadım diyemem Karan."

Karan abimin derin iç çekişini duydum.
"Ben söylerim. Sen de biraz hava al anne. Aden'in seni böyle görmesi daha kötü olur."

Çıkmayan sesler ve ardından kapı kapanmasından onayladığıni anladım.

"Gözlerini açabilirsin, sarışın."

Gözlerimi araladım yavaşça. Atlas abim oturdugu yerde dirseklerini dizlerine yaslamış elleri birleşik bana bakıyordu.

Ses çikarmadın.

"Konuşmayacak mısın ? "

Omuz silktim hafif dikleşip. Oturduğu yerden kalktı ve yataktaki boşluğa oturdu.

Sargılı elimi avcuna aldı. Baş parmağıyla sargıyı canımı yakmayacak şekilde okşadı. Gözlerinin tek odağı sargıydı.

"Anlatmayacak mısin? Neden içindeki o şeytana uyduğunu? "

Cevap almayınca derin bir iç çekti. Egilip sargımın üstüne minik bir öpücük kondurdu. Titrek bir nefes aldım.

Bir süre ihtiyacim olduğunu anlamışcasına sustu, sustuk.

Sessizligi en büyük destekçim oldu.

Sonunda gözlerimi eğik başından çekip sargıya çevirdim onun gibi.

"Nereden biliyorsun? İçimdeki sesi..."  sesim uzun zamandır su içmedigimden olsa gerek catlak ve kısıktı.

Yüzüme baktı. Ardından baş ucumdaki su şişesine uzandı. Açtı. Bana vermesini beklerken şişeyi dudaklarıma yasladı.

Uyup bir kac yudum aldım.
"Bende duyuyordum çünkü... eskiden."

Şişeyi cekip kapağını kapadı.

"Gözlerindeki ifade başta olmak üzere tepkilerin tanıdık."

"Ku..." derin bir nefes aldım.

"...kurtuldun mu peki?"

"Hmhm...kurtuldum tabi ya." Elime bakmaya devam etti.

"Nasıl?"

Gülümsedi.
"İnanarak."

"Hm?"

Gözlerime çevirdi bakışlarını.
"Aileme inandım , sevgilerine inandım, güvenlerine inandım...kendime inandım Aden."

Dolan gözlerimi kapatıp actım vicdan azabıyla.
"Yani ben...size inanamadım mi?"

Elimi yanağima koydu. Okşadı.
"Benim yağmur gözlü güzelim."

Dudaklarını anlima bastırdı sevgiyle.
"Sen bize inandın...kendine inanamadın."

Inanmazca iki yana salladım başımı.
"Öyle tabi Aden. Hem bak. Geçen gün o kadınlar sana laf attığında... nasıl sakindin. Nasıl soğuk kanlıydın. Bunlar nasıl oldu sence? Nasıl kontrol ettin kendini?"

"Bilmem..." dedim içimde bir filiz yeşillenirken. Iyileşir miydim?

"Ben bilirim. Sen bize inandın. Ailenin varlığını bildin. Güvendin. Gel gör ki yağmur gözlüm... kendine inanamıyorsun."

"İnanmak istiyorum..."

"İnanacaksın."

"İnanacağım."

Gülümseyip anlımı öptü.

"Herkes çok kırıldı bana. Onlardan kurtulmak istediğimi düşünüyorlar."

Cevap vermedi ya da verecek cevap bulamadı.
"Erez abim... kırgınlıginı gördün. Keşke kızsaydı bana ."

"Erez böyledir, bal tanem. Dert etme. Senin icin korktu. O yüzden sert çıkışti sana. Sakinleyince gelir yanına."

"Gelir değil mi?"

"Gelir."

Başımi omzuna yaslarken güvenle sarmaladı beni.

İşte o an anladım.

Atlas abim... belkide benim kurtarıcım olacaktı.

(...)

Ayağa kalktım usulca. Atalay abim vücudumda hasar tespiti yapar gibi inceledi.
"Yürüyebilecek misin?" Dedi. Sesinden kendini suçladığinı anlayabiliyordum.

"İnanacaksın ."

"İnanacağım."

Köşede duran ve bana Güven verici gözlerle bakan Atlas abime kaçak bir bakış attım.

Derince yutkundum yapabilirdim Evet Evet yaparım aileme güvendiğim gibi kendime de güvenebilirim.

Yaparım...

Atalay abime baktım geri. Tebessüm ettim ufakça.
"Taşımak istersen hayır demem."
Yere düşerken hafifçe burktuğum bileğimdeydi bakışları.

Dediklerimi duyunca afalladı hafif. Ardından etkileyici gülümsemesini bahşetti.

"Taşırım bal tanem. Yeter ki iste." Dedi beni kucaklarken. Sessizce yerime sindim.

Odada Atalay abim, Atlas abim, Araz ve annem vardı.

Karan ve Erez abimu görmemiştim. Araz dediğimi anlamışcasına yaklaşıp fısildadı.
'Aşağıdalar"

Odadan çıkıp aşağıya indik. Görünürde sadece annemler vardı. Dedemler ve yengemleri eve yollamışlardı muhtemelen.

Ben...şimdi nasil bakacaktım yüzlerine?

Arabaya binerken de. Yol boyunca da çıt çikmadı kimseden.

İlk defa bu kadar sessizdi Aktanlar.

İlk defa bu kadar ruhsuz.

Senin yüzünden.

Arabalar konağin önünde durdu. Elimi tutan Atlas abim inmeme yardım etti.

"Alayım mı kucağıma sarışın?" Dedi sessizce. Başımı iki yana salladım.

Bir de kucakta konağa girip dikkat çekmek istemiyordum. Avluya giriş yaptık.

Herkes avludaki oturma grubundaydı. Sabaha karşı olmasına rağmen hiç biri uyumamıştı.

Senin yüzünden

Ellerim yumruk oldu.

"İnanacaksın."

"İnanacağım."

Hayır. Benim yüzümden değildi uykusuz kalmaları.

Beni önemsedikleri içindi. Ailem oldukları için.

Hepsinin bakışları tedirgindi. Nasıl yaklaşacaklarını bilemiyor gibi.

En sonunda ilk atağı yapan Anıl abi oldu. Sessizce önüme geldi. Hafif boyuma eğildi. Bu esnada Atlas abim memnuniyetsizce uzaklaştı biraz.

"Hoşgeldin fıstık." Dedi etkileyici bir gülümseme ile.

Siyah saçları akşamdaki haline nazaran karışmıştı. Çekiştirilmiş gibi.

Derin nefes aldım. Elimi havalanan saç teline uzatıp saçını düzelttim.
"Hoşbuldum abi."

Elini uzattı. Anlamazca eline baktım. Bana güven dercesine gülümsedi.

Elimi eline koydum. Sargıya baktı biraz.
"Aramızda kalsın. Ben de bazen bu delilerden kaçmak istiyorum. Sen de yanlız kalmak istediğinde bana gel. Kaçırırim seni."

Dedi. Daha çok yeterki intihar etme bir daha der gibiydi.

Başımi salladım sadece. Bu esnada Emir'in sesi duyuldu.

"Anıl abi! Çekil de güzelliğimi bir göreyim." Güldüm. Emir de gülmeme güldü.

Hızla sağlam koluma girdi.
"Bence senle bu gece parti yapalım? Zaten güneşin dogmasına 3 saat kaldı."

Omuz silktim. Poyraz kaşlarını çatıp diğer tarafıma geçti.
"Ben de geleceğim." Dedi çocuk gibi.

"Hayır, kuzenimle arama girme lan it."

"Sana sormadım. Aden'im beni ister ki."

Dedi kedi gibi başıni omzuma sürerken. O boyla egilmesi boynunu kırmamışti iyi.

"Şeytan diyor ki... sür çüklerine fare yemi. At farelerin arasına."

Gözlerim dehşetle büyürken fısildadığını sanan sözün sahibine baktım. Aynı sekilde Emir ve Poyraz da.

Araz... ablacım.

Emir Poyraza eğildi hafif.
"Bu küçük piçi sünnet etmek farz oldu. Bir ara hatırlat."

"Başım üstüne." Ikiside pis pis Araz'a bakarken babaannem önüme geldi.

Galiba evdeki doğru dürüst konuşamadım tek kişiydi. saçlarımı geriye attı Derince bakarak.

" uykusu vardır yavrumun yavrusunun Siz hele bir uzaklaşın biz babaanne torun uyuyacağız."

Ne?

Annem kaşlarini çattı.
" Efsun anne tam da kaynanalık yapacak zamanı buldun farkında mısın?"

Babaannem omuz silkti.
" ben yaşlıyım benim istediğim olur. Hadi şimdi Siz gittiniz sen yattın uyudun benim yavrumun yavrusuyla, gece tak kalp krizi geçirdim öldüm torunumun kokusuyla uyuyamadan. Sonra gözüm açık gitti, Mezarımda Kemiklerim sızladı ,pat ruhum size Musallat oldu bunu mu istersin sen gelin hanım?"

Herkes dudaklari aralanmış dehşetle ona bakarken Selen yengem konuştu bu kez.
"Cihan babam nerede yatacak anne? Odadan mı atacaksınız adamı?"

Babaannem göz ucuyla dedeme baktı, ardından burun kıvırdı.

" gitsin yatsın balkonda hava sıcaktır, hem beraber yatsak da zaten bir işe yaradığı yok Ancak horlar bir gece rahat yatarım işte."

Dedem gozlerimi kıstı.
"Ayıp oluyor,hatun."

"Ayıp sensin, bey. Torunumla uyuyacağım dedim bitti. Yallah başka kapıya."

"Hanım..." dedi uyararırcasına. Yüzünde komik bir ifade vardı.

"Karşında kocan vardır ağan vardır ha."

Babaannem gözlerini kıstı. Şalıni sac savurur gibi geriye attı.
" senin karşında da Hanımağa vardır beyim ,unutmayasın."

Gülümsedim istemsizce. Annem ve babamin yaslanmış hali gibilerdi.

Dedem pes eder gibi nefes aldı.

" İyi  ben de emir Demir ve Poyraz'ın Kaldığı odada kalırım. Torunlarımla eğlenceli vakit geçiririz." Dedi kıskandırmak ister gibi.

Emir,Demir ve Poyraz birbirine derin bakışlar attı.

Poyraz Ayaz abinin kardeşi olduğunu hatırlatırcasına fısıldadı.

"Al çapayı git tütüne, kır sapını sok g*tüne."

(...)

Babaannemin biraz daha ittirmesiyle derin nefes aldım.

Ne olmuştu biliyor musunuz

Olanlardan sonra benden bir dakika bile ayrı kalmaya tahammülü olmayan annem allem etmiş kallem Etmiş kendisini de bizimle kalmaya ikna etmişti babaannemi.

Ve sonuç

Gelin kaynana arasındaki gerilimde elektrik akımına yakalanıp Kızaran ve ölen ilk sorun olarak öğlen saatlerinde Muhtemelen haber ajanslarında olacaktım.

İki kişilik yatakta günün 3 öğünü baklava yiyebilecek potansiyele sahip babaannem ,kilolu olmasa da babaannemi aratmayacak şekilde uykusunda Kung Fu yapan annem ve ortalarında demek intihar edersin he dercesine uykularında sıkıştırıp şiddet gösterdikleri ben.

Benim gibi şansiz bedeviyi de çölde kutup ayısı si-

Neyse.

Burkulmuş bileğime ve sargılı elime dikkat ederek yataktan iki hamlede aşağı attım kendime o kadar derin uyuyorlardı ki yere yapışma sesimi dahi duymamışlardı.

Tabii sargılı bileğimin üstüne düşmem de cabasıydı.

Ses çıkarmamak için dilimi ısırdım ardından adımlarımı sessizce odanın kapısına çevirdim kapı kulpuna elime atınca kısaca annem ve babaanneme yeniden bir bakış attım.

Sanki aralarına giren Kara Kedi benmişim gibi ben çıktığım anda birbirlerine yaklaşıp sarılmışlardı

Kısık sesle güldüm. Çok tatlılardı.

Buradan sonunda çıkabildiğimde koridorda sessizce yürüyüp Bahçeye indim Güneş daha doğmamıştı ama ay yavaştan kaybolmaya başlamıştı.

Çimlere oturup dizlerimi kendime çektim sabah saatleri olduğu için hafif soğuk olan havayı ciğerlerime doldurdum.

Hiç uyumamış olmama rağmen oldukça dinçtim belki Stresten belki yaşadıklarımın etkisinden.

Uraz Abim ve babama haber vermişler miydi acaba?

Olanı bir tane anlatmamış olsalar bile arayıp buraya çağırdıklarına emindim.

Elimi ıslak çimlerde gezdirdim Gece çiğ yağmış olmalıydı.

Islaklığın etkisiyle yeni biçilmiş gibi kokuyordu Çimler.

Gözlerim bahçenin etrafındaki büyük duvarlara kaydı.

Konak bir tepedeydi arka bahçenin tepeden aşağı veya bakan kısmında sadece Demir korkuluklar vardı manzarayı kapamaması için.

Onun dışında ön avlu dahil tüm bahçe yüksek Duvarlarla korunuyordu.

Biraz gezip dolaşsam sorumsuzluk mu etmiş olurdum?

Tam Bu esnada Rabbim artık bir dur diyormuşçasına bir şey oldu.

Ben ne olduğunu anlayamadan çimlerin arasında belirli mesafedeki küçük fıskiyeler belirdi ve güçlü şekilde etrafa su atmaya başladı.

Ve benim bakalım tüm bunlar oluyorken Aden Aktan neredeydi?

Cevabı biliyorsunuz

Belanın göbeği

sorunun kalbi

cezanın mıknatısı

Tanıştırayım ismim Aden Aktan.

Ve evet evet.

Yüksek ihtimalle eski sevgilinize hain Arkadaşlarınıza tahammülünüzün kalmadığı kişilere ettiğiniz bedduaların asıl Rotası benim.

O yüzden ettiğim beddualar ne işe yaramıyor diye çok düşünmeyin

Emin olun fazlasıyla yarıyor.

Hızla ayağa kalkıp çimlerin arasında eve doğru koşmaya başladım tabii eve girene kadar Sırılsıklam olmuştum sinirle bir nefes aldım belam bitmiyordu gerçekten.

Gözlerim mutfağın olduğu kısma kayarken minikçe gülümsedim.

Kızarlarsa ekmek almaya gittim derdim.

Lanet olsun çok zekiyim.

Ön Kapıyı açıp avluya çıktım Sessizce etrafta gezen korumaları kısa bir bakış attım bu çam yarması abiler kesinlikle çıkmama izin vermezdi.

Ama yapacak bir şey yok Ben geri zekalıydım.

Evin sol tarafında kalan duvara doğru ilerledim Burası dar olduğu ve birkaç meyve ağacı bulunduğu için kesinlikle beni göremezlerdi.

Bu arada bela aradığımdan değil sadece biraz gezip kafamı Dağıtmak istediğimden kaçıyorum yanlış anlaşılmasın.

Biraz zorlansam da sonunda turunçgil ağacına tırmanmaya başardım Oradan sonrası kendimi kalın duvarın üzerine atmak kolay olmuştu zaten.

Duvardan aşağıya baktım.

Şey bir yerim kırılmazdı değil mi?

Yok yok olmaz bir şey.

Derin bir nefes aldım. Ayaklarımı duvardan aşağıya sarkıttım.

Son bir besmele çekip kendimi boşluğa bıraktım.

"Lan!"

Gözlerim hala sıkıca kapalıyken kaşlarım çatıldı.

Havada asılı mı kalmıştım ben?

Tek gözümü açtım tereddüt ile.

Allahım nolur üç harfli tutmuş olmasın.

Görüş açıma giren şaşkın bir yüz.

Siyah gözler ve koyu renk saçlar.

Diğer gözümü de açtım. Olduğum yere bakmak için hafif başımı eğdim.

Sırtımdaki ve diz kapaklarımın altındaki kollar. Kucak...

Dudaklarımın arasından firar eden hıçkırık ile gözlerimi kırpıştırdım.

Hayır...utanma...nolursun.

Yanaklarımdaki ısınmayı hissedince kendime bir kez daha küfrettim.

Şaşkın bakışları yerini sorgulayıcı bakışlara çevirdi. Gözlerini yanaklarımda gezdirdi.

"Cadı?"

Alt dudağımı ısırdım. Mağazadaki çocuk...

Kendime gelince hızla debelenip kendimi kollarından aşağıya attım.

Dengemi zor da olsa sağlayınca dişlerimi sıktım.

5 metrelik duvardan atlayıp yara almayan ben bu cocuğun kucağından düşerken burkulmuş bileğimi ağrıtmıştım.

Ya abdest de alıyorum halbuki.

Neden böyle oluyor?

Çocuk başını kaldirıp duvara baktı.
"Gökten mi düştün sen? Kollarıma?" Ses tonunda bariz bir saşkınlık vardı.

Hoş... bende daha kendime gelememiştim.

"Hayır..." mırıldandım.

Tahminimce kızaran yanaklarıma baktı. Ardından kısik sesle güldü.
"Tabi cennetten mi düştün demek isterdim ama galiba senin süpürgen bozuldu."

Kaşlarımı çattım. "Sen de iyiki bir yardımcı oldun."

Yüzüne daha fazla bakmadan yürüdüğü yolun tersine yürümeye başladım.

Ardımdan adım sesleri duymamla durdum. Yavaşça ona döndüm.

"Takip mi ediyorsun?" Ellerini ceplerine soktu ve çapkınca gülümsedi.

"Ne münasebet. Ülkemin yolu. Yürüyorum."

Sinirle nefes aldım. Bir yavşağı eksikti zaten.

"Yürüme."

Aramızdaki mesafeyi kapadı yavasça. Şimdi tam ustten bana bakıyordu.

"Sebep? Allah vermiş iki bacak. Yürüyeyim...koşayım diye."

Dedi başıni sol tarafa yatırıp Şirince Gülümserken.

Şimdi farkettim de...yakışıklıydı.

Cok degil...

At yalanı

"Nereye gidiyorsun gizemli güzel? Bari söyle de yardım edeyim. Belli ki burada yenisin."

Kafamla konağın duvarıni gösterdim.
"Yani hala israr etme konusunda kararlısın."

Kısaca duvara baktı. Gülümsedi.
"Aktanlardan mı korkacağim ? Hem Cihan dede de pek sever beni."

Ellerimi göğsümde bağladım.
"Kim olduğumu bilmemene rağmen fazla iddialı değil misin?"

"Hm..." boyuma eğildi hafif.

"Buldum... Aktan ailesinin sır gibi sakladığı kızısın. Bildim mi?"

"Bildin.  Hala ısrar edecek misin peşimden gelmeye?"

"En fazla Mehmet ağa alır ayağının altına beni. Hem haberin olsun. Yüzsüzümdür biraz. Öyle kolay vazgeçmem."

Babama Mehmet ağa mı diyorlardı?

Gülme...gülme...

Aklıma dolan hayali sahnelerle tebessüm ettim.

"Gelesin hele gençlik hatam."

Erez abim ceketinin önünü ilikleyip babamin onünde durdu.

"Buyurasın ağa my dad. Bir canını dar eden bir maruzatın mı vardır?"

"Hayır  hayırsız oğul. Bacın Aden. Nerededir? Şu saat olmuş görmemişem gül cemalini."

"Vallahi anamla çarşıya aş malzemesi almaya gitmişlerdir beyim. Yanında lavuk Atlas ağabeyim vardır."

"Eyi. Eyi. De hayde yanlarına gidesin "

Kendimi tutamadan bir kahkaha attım.
İsimsiz çocuk yüzümü inceledi.
"Her güzelin bir kusuru olur derlerdi de inanmazdım. Bu da deli herhalde."

Gülüşümü durdurup ona baktım.
"Fırin nerede burada?"

Omuz silkip sokağın sol tarafındaki turunçgi ağacina yaslandı.
"Hiç hatırlamıyorum ya, nazlı güzel. Ancak kendim gidersem hatırlarım bence."

Kaşlarım havalandı.
"Bilmiyorsun yani?"

Dudaklarını bilmem derecesine büktü. İç çektim.

Ekmeği almam lazımdı. Yoksa bahanem olmazdı.

" beraber gidersek insanlar konuşmaz mı, laf söz etmez mi? Madem sen biliyorsun burayı bunu da bilmen gerek değil mi?"

Omuz silkti sadece.
"Burada yaşamıyorum. Laf söz pek de umurumda değil."

"Nerede yaşıyorsun?" Dilimi keseyim. Banane nerede yaşıyor?

Sırıttı. Sol yanaģındaki tek gamzesi belli oldu.
"Sen beni merak mı ettin?"

"Ne münasebet!"

Sinirle yolda yürümeye başladım. Dün gece intihar eden ben değilmişim gibi şimdi tanımadığım biriyle saçma sapan bir tartışma yaşıyordum.

Asla akıllanmayacağım galiba.

Peşimden geldiğini biliyordum. Galiba rahatsız olmayayım diye uzakta yürüyordu.

Sapık gibi davranması ve sonrasında kişisel alanıma saygı duyması?

Galiba pezevenk değildi. Sadece yavşaktı.

Uzunca bir süre yürüdük. Görünürde ne fırın vardı ne de bir dukkan. Sadece evler.

Durup ofladım. Güneş tepeye cıkmış hava ısınmıştı.

Durmamla arkamdaki isimsiz de durdu.
"Galiba yardımımı kabul ediyorsun?"

Hosnutsuzca baktım."iyi." Mırıldandım.

Elindeki nereden bulduğunu bilmediğim papatyayı saçlarıma koyuverdi.

"Duyamadım?"

Dişlerimi sıktım sinirle.
"Tamam dedim!"

Gülümsedi. Eliyle arkamı gösterdi. Oraya dönmemle başımdan aşağı kaynar sular döküldü sanki.

Fırın...

Bulmama rağmen bu pisliğe boyun eğmistim.

Sinirle yüzümü sıvazlayıp fırına girdim. Yüzüme vuran klima ile nefes aldığımı hissettim.

Ekmeklere baktım.

Bir dakika...

Kaç ekmek alacaktım ben?

Evde çalışanları saymadan bile 18 kişiydik.

"Yirmi tane alabilir miyiz?" İsımsizin konuşmasıyla ona baktım.

"Çok olmaz mi?"

Uysal halime bakıp gülümsedi.
"Çalışanlar ve korumalar da var. Az bile. "

Başımı salladım. Kabul etmek istemesem de aslında buraya gelene kadar Bana göz kulak olmuştu sebebi erkek olması değildi.

Buraları benden daha iyi bilmesiydi, kaybolma ihtimalimi düşünüyorum da galiba asılı iç savaş o zaman çıkardı.

Poşetlerden ikisini almasıyla ses cıkarmadan diğer ikisini aldım parayı odeyip.

Allahtan para ödemeye kalkmamıştı.

Yoksa onu şu taş fırının önündeki lahmacun küreği ile döverdim.

Gözleri yaralı bileğime kaydı.
"Ver birini daha. Bileğin yaralı. Zaten gelirken de aksayarak yürüyordun."

Bileğime baktım. Dikişleri açılır mıydı acaba?

Son çare teklifini kabul edip poşetlerden birini daha ona verdim beraber fırından çıktık geldiğimiz yolu bu defa yan yana yürümeye başladık.

Bana bir zararı yoktu. Olsa şimdiye kadar belli ederdi. Ters yapmaya gerek de yoktu o yüzden.

"İsmini söylemeyecek misin? " dedim umursamazca önüme bakarken.

Bakışları anlık üzerime döndü ardından önüne baktı.
"Merak mı ettin?"

Omuz silktim.
"Hayır. Sadece iki defa karşılaştık ve bence ismini bilsem iyi olur. "

"Sen söylersen söylerim." Dedi cocuk gibi.

Güldüm ona bakıp.
"Hangi ailenin kızı olduğumu biliyorsun ama ismimi bilmiyorsun?"

"Hm...soyismin Aktan?" Alayla konuşmasıyla kahkaha attım durup.

Yüzüme gülerek baktı.
"Demiştim cadısın diye. Bak cadı kahkahası da atabiliyorsun."

Gülmemi durdurup ters bir bakış attım.

Gülümsedi hızla.
"Tch. Korkmadım."

Bir süre daha sessizce yürüdük. Aniden durması ile Ben de adımlarımı Durdurdum.

Kaşları çatılmış Saçlarıma bakıyordu.

Yanıma yaklaşıp başını eğdi.
"Al şapkamı. Kafana güneş geçecek."

Kafasındaki siyah şapkaya baktım

"Olmaz öyle O zaman senin kafana geçmez mi güneş?"

İç çekti.
"Buraların sıcağına alışığım ben hem sen Anladığım kadarıyla Hastaneden yeni çıkmışsın Hadi al şapkayı, gizemli güzel."

Şapkasını alıp taktım kafama. Enindeki genişlik yüzünden hafif öne gözlerime düşünce sakince güldü.

" ayarla kendine göre, kalın kafalıyımdır ben biraz." Güldüm dediğine.

Sapkayı kendime göre ayarladıktan Sonra yeniden yürümeye başladık. Ne bitmez yoldu bu Allah aşkına?

Karşılaştığımız duvarın önüne gelince durduk.

Duvara kısa bir bakış attı.
" Buradan girmeyeceksin değil mi?"

Elimizdeki poşetlere baktım "Bunlarla beraber olmaz."

Başını salladı. Yürümeye baş-

Lan

Ön kapıya mı gidiyor o?

Hızlı önüne geçtim.
" Ne yapıyorsun sen, sence seni görünce normal bir tepki verirler mi?"

Kısaca konağa baktı.
" haklısın Geçen gün seni istemeye gelen Selime ve ailesine neler yaptıklarınızı duyduk tüm köy olarak."
Dedi gülerek.

Gözlerimi kaćırdım. Bence gülünecek bir konu değildi .üzülmüştüm o insanlara.

Elimizdeki poşetlere baktım

" yalnız taşıyabilecek misin?"

" taşırım ya O kadar da değil." Diye mırıldandım elindekileri alırken.

Bir kaç adım atmamla sesini duydum.
"Şey..." ona döndüm, eline ensesine atmış yere bakıyordu.

utanıyor muydu O?

Yok canım?

"Hm?"

"Ya...şey. bir daha çıkmak istersen diye. Yani o duvardan atlayıp bir yerini kırma diye söylüyorum."

Anlamazca baktım.
"Numaranı verir misin?"

Kaşlarım havalandı. Telaşla yeniden araladı dudaklarını.

" yani duvardan atlarken seni tutacak birine ihtiyacın olduğu için diyorum, başka bir niyet arama."

Güldüm onun bu haline.

Yarım saat önceki yavşaktan hiç bir iz yoktu şimdi.

Gözlerimi kıstım hafif. Güldüm.

"Prensler cadılara ilgi duymazlar, isimsiz."

.

.

.
Bölüm sonuuu

-bölüm yorumlarıı

-isimsiz(x) hakkında düşünceler?

-isimsizin ismi nedir sizce?

-Bora vs Isimsiz?

-Aden'in durumu?

Bölüm burada biter ve Hei kaçıp giderr

Öpcükk

Continue Reading

You'll Also Like

309K 24.8K 40
"Uyan, kavga et, sigara iç, dolandır, uyu. Hayır, ben bundan ibaret değilmişim.." K.T. Bir dolandırıcı çetesinin üyesi olan Karmen, çeteyle birlikte...
3.3M 210K 63
Ufak bir hata... Sadece minicik bir hata benim çocukluğumun katili oldu. Doğduğum gün yapılan o hata, benim 16 yılımı elimden aldı... - |13.03.21|-|2...
5.4M 306K 75
Klasik karışan bebekler hikayesi evet ama unutulmazları ile. Sezon Finali yapıp devam eden, klasik abi kurgusuna ihanet eden kitap... Okuyun derim :)
1.8K 170 10
Savcı-Asker kurgusu Savcı Gökçe'nin 1 yıldır gece gündüz uğraştığı dava, emniyette yaşanan hırsızlık yüzünden ondan alınmıştı. Adana'da gidecek kimse...