Komutan | Texting

By bokunucikarmayeto

1.1M 52.6K 11.1K

Numara sallayıp, komutana denk getirmek mi? 07.12.2022 #beyza etiketinde 1.sıra 29.06.2023 #avukat etiketind... More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.2
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
Grup
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
Shoplar
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0
4.1
4.3
4.4
4.5
4.6
4.7
4.8
4.9
5.0

4.2

13.6K 736 138
By bokunucikarmayeto

Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyorumm.

Gelirken arabamı almadığım ve Özgür'ün arabasıyla geldiğim için mecburen taksiyle gidiyordum.

Özgür'le öğlen olan konuşmamıza göre, aldığımız eşyaların büyük bir kısmı eve gelmişti. Yerleştirmeye bugünden başlamışlardı. Tim ve kendisi gitmişti bildiğim kadarıyla.  Şimdi bende oraya gidiyordum.

Telefonumu çıkarttım ve Hande'yle olan sohbetimize girdim. Bu aralar çok konuşamıyorduk.

Siz: Napıyorsun yavrum

Birkaç dakika bekledim. Cevap gelmeyince, instagrama girdim. Öylesine gezerken yaklaşık beş dakika sonra cevap geldi.

Benim kari: Eve geçeceğim birazdan bebeğim sen

Siz: Bende öyle eve gidiyorum eşyalar gelmiş onları yerleştireceğiz

Benim kari: Bir boşluk yaratıp gelmeye çalışacağım ya özledim seni :(

Siz: Oy oy

Siz: Çen beni mi özledin çen

Siz: Yerim çeni

Benim kari: Dalga geçme ya

Benim kari: Alışmışım varlığına, geçen kahve alacaktım yanlışlıkla iki tane aldım

Siz: İkisini de içseydin 💅🏻

Benim kari: Öyle yaptım zaten 💅🏻

Siz: İşte benim karım

Vardığımızı fark ettiğimde, telefonu kabanımın cebine koydum. Taksiciye yol parasını verdikten sonra arabadan indim.

Apartmana doğru yönelirken, kabanımın cebinden telefonumu çıkarttım.

Siz: Aşkım şimdi gitmem lazım akşam konuşuruz olur mu

Benim kari: Tamam bebeğim görüşürüz

Siz: Görüşürüzz

Dış kapıyı Özgür'ün bana söylediği şifre ile açıp, apartmana girdim. Asansörü es geçerek merdivenlerden evin olduğu kata çıktım.

Kapıyı derin bir nefes alarak çaldım. Birkaç saniye sonra açıldı. Okan'ı karşımda görünce el salladım.

O da el sallayıp. "Hoş geldin," dedi sevecen bir tavırla. Okan ve Kutay aralarında en samimi bulduğum kişiler olabilirlerdi, diğerleri biraz daha ciddi duruyordu.

"Hoş buldum. Ne kadarı kaldı?" diye sordum eve girerken. Ayakkabılarımı çıkarttım ve hole koydukları terliklerden giyindim.

"Daha bir saat oldu geleli. Çok işimiz var." dedi. Ardından kulağıma eğildi. "Doğruyu söyle, komutanımızı görmek için geldin değil mi? Yoksa hiç gelesin yoktu."

Yüzüne tip tip baktım. "Saçmalama Okan ya. Ne yapayım ben Özgür'ünüzü?"

"Bilemiyorum artık," diye imalı bir şekilde seslenip salona geçti. Kabanımı çıkartıp, pakedi açılmış ve yerleştirilmiş vestiyere astım. Ardından terliklerimi yere vura vura peşinden gidip salona girdim bende.

Gözüm ilk kendini yere atmış, bayılma taklidi yapan Kutay'a takıldı. Bu hâlini birkaç saniye gülerek izledim. Ardından gözlerim salonun geri kalan kısmını taradı hızlıca.

Göksun, yüzündeki ciddi ifadeyle Kutay'ı kaldırmaya çalışıyordu. Özgür ve Atakan ise koltuğu taşıyorlardı. Açelya, sandalyeleri büyük ihtimalle ben gelmeden önce yerleştirdikleri masanın yanlarına diziyordu. Aydın ise televizyon ünitesini halletmeye çalışıyordu.

Özgür'ün bakışları bana döndü, yüzünde samimi bir gülümseme oluştu. Bu gülümsemeyi kimse fark etmese bile, bir yandan Kutay'la uğraşan Göksun fark etti. Bakışları bana döndü, ciddi bir şekilde hoş geldin anlamında kafasını salladı. Aynı şekilde karşılık verdim.

Koltuğu yerine koydukları an Özgür'e yaklaştım ve kısaca sarıldım. Dikkat çekmesin diye timin geri kalanıyla da selamlaşıp, sarıldım.

Kutay uzandığı yerden kalktı ve Özgür'e döndü. "Komutanım bence hazır Beyza'da gelmişken biraz mola verelim. Ne dersiniz?"

Özgür salondaki timine kısa bir bakış attı. Çok yorgun gibi durmuyorlardı zannımca. Fakat Özgür'ün bakışları saniyelik yumuşadı, ardından yine sert bakışlarını yüzüne yerleştirip kafasını salladı.

O an fark ettiğim gerçekle bir anda kal geldi. Ben şuan bir evde, hatta bir odada, biri sevgilim olmak üzere yedi bordo bereliyle baş başaydım. Bir yanlış haraketimde parçalara ayrılır mıydım acaba?

Yok canım Özgür'üm izin vermezdi.

Koluma dokunan Açelya ile yüzüne saçma bir ifadeyle baktım. Ben bunlardan harbi şüpheleniyordum.

Onlar vatanı koruyorlar. Terörist olmadığına göre?

Haklısın.

Biliyorum.

Yüzümdeki ifadeyi toparlamaya çalışarak Açelya'ya gülümsedim. O da karşılık olarak gülümsedi ve kolumdaki elini çekti.

"Ee nereye gidiyoruz?" diye soran Atakan'ın sesi kulağıma doldu. Yanımdaki Açelya'nın gözlerinin titrediğini fark ettim. Artık gerçekten Özgür'den detaylı bir şekilde öğrenmem lazımdı neler olduğunu. Normalde insanların hayatına burnumu çok sokmazdım fakat fazlasıyla merak ediyordum.

"Yaklaşık yirmi dakika uzaklıkta güzel bir kafe var. Oraya gideriz." dedi yiğidim. Kimse karşı çıkmadı, herkes kafasını salladı. Herkes üstüne montlarını aldı, bende kabanımı aldıktan sonra dışarı çıktık. Arabanın yanına geldiğimizde herkes birbirine bakmaya başladı.

Asker olduklarından kaynaklı, kocaman olan yedi kişi ve ben bir arabaya nasıl sığacaktık?

"Özgür," dedim ufak bir mırıldanmayla.

"Efendim?"

"Lütfen ikinci bir araba olduğunu söyle."

Boğazını temizledi. "Yok."

Gözlerimi üstlerinde bir bir gezdirdim. "Yedi kişi nasıl geldiniz bir arabayla?"

"Atakan, Okan ve Göksun önceden geldiler. Kutay, Açelya, Aydın ve ben ise sonradan geldik. Atakan'lar taksiyle geldiği için maalesef ikinci bir arabamız yok."

"Taksi çağırsak?"

"Gelmesini mi bekleyeceğiz?"

Ofladım. Haklıydı.

"Bir şekilde sığarız ya." dedi Aydın. Umarım sığardık.

Beş dakika sonra

Göksun'un kucağında, rahatsız bir pozisyonda kıpırdandım.

Ben 1.70'dim be! Kafam arabanın tavanına çarpıp duruyordu.

Özgür sürücü koltuğundaydı, yolcu koltuğunda Kutay oturuyordu ve kucağına Okan vardı. Okan diğerlerine göre daha az kalıplıydı. Bu yüzden çok problem çıkmamıştı ama Kutay küfür edip duruyordu.

Arka koltuklara, cam kenarına Atakan oturmuştu. Tek başına duruyordu. Hemen yanında Göksun ve Göksun'un dizlerinin ucunda oturan bir adet ben vardım. Hemen yanımızda Aydın ve onun dizlerinin ucunda oturan Açelya vardı. Atakan arada sinirli bakışlarını oraya atıp, geri önüne dönüyordu.

Nasıl sığdığımız muammaydı fakat nefes alacak yerimiz yoktu. Camı da açamıyorduk, insanların bizi bu halde görmemesi için.

Yerimde olabildiğince kıpırdadım ve isyankar bir şekilde Özgür'e seslendim. "Ne kadar kaldı?"

"Beş dakika kadar, sabredin."

Aydın'ın sesi kulaklarıma doldu bu sefer. "Komutanım siz rahatsınız tabi. Öldük burda, nefes alamıyoruz."

"Sus Karaer, sus. Az kaldı dayan." dedi Özgür. Aydın dayanır mıydı bilmiyordum ama benim daha çok dayanamayacağım belliydi. Altım, üstüm, sağım, solum, her tarafım doluydu. Yemin ederim fenalık geçirecektim.

Göksun'un kucağında biraz daha kıpırdadığımda kulağıma sesi doldu. "Kocasını etkilemeye çalışan teyze misin sen? Rahat dursana."

Arabanın içindeki herkesten bir kahkaha sesi yükseldiğinde, kafamı çevirdim ve Göksun'un yüzüne baktım. Yüzünde eğlenir bir ifade vardı. Tanışalı çok olmasa da hep yüzünün asık olduğunu gördüğüm için bu hâli bana tuhaf gelmişti. Utangaç bir şekilde gülümsedim. Karşılık verdi.

Tekrar önüme döndüm. Dönerken bakışlarım Atakan'a takılmıştı. Aydın ve dizlerinde oturan Açelya'ya hem üzgün hem de sinirli bir şekilde bakıyordu. Fazla aldırmadan önüme döndüm. Özgür'ün de az önce Göksun'un söylediği şeye güldüğünü görünce tip tip baktım. Gözlerimiz kesişince yüzündeki ifadeyi düzeltmeye çalışarak önüne bakmaya başladı. Yine de bıyık altından güldüğünü görebiliyordum.

Sonunda araba durduğunda herkes rahatladı. Sol tarafımızda kalan kapı açıldığında ve Atakan sinirli bir şekilde aşşağı indiğinde fiziksel olarak rahatladım fakat içimdeki merak duygusu körüklendi.

Neler oluyordu bu arabada?

Açelya'ya baktım. O da sinirli bir şekilde arabanın kapısını açtı. Arabadan çıkmadan önce Özgür'e baktı. "Kusuruma bakmayın komutanım ama bu tavırları karşısında sinirlenmemek elde değil. Sanki ben bir şey yaptım. Hayret şey." diyerek o da aynı sinirle kapıyı kapattı. Özgür'e baktım bu sefer. Sinirli bir şekilde dışarıda duran ikiliye bakıyordu. Fakat sesi çıkmıyordu. Geçerken garipti. Aydın ve Özgür'de arabadan indi. Dalgın bir şekilde önüme bakarken, Göksun'un sesini duydum.

"Sevdin galiba yerini, herkes inmesine rağmen kalmadığına göre."

"Ay saçmalama," dedim şaşkınlıkla. Kucağından hızla kalkmaya çalıştığımda kafamı arabanın tavanına vurdum. Küfürler ederek ve başımı tutarak arabadan inerken, arkamdan Göksun'un gülme sesini duyabiliyordum.

Yanlarına gittim. Özgür bir anda kolunu omzuma atıp, beni kendine çektiğinde afalladım. Timinin yanında bu kadar yakın davranacağını düşünmüyordum.

Yüzünü şaşkınlıkla incelerken, bana bakıp göz kırptı. Düştüm bu haraketine tabii, orası ayrı.

Aramızdaki gerginliğin dışarıdan bile belli olduğunu düşürken, dışarıdan şuan ki ruh halimize hiç uymayan, çok tatlı gözüken kafeye girdik. İçerisinin fazla kalabalık olmasıyla kısık bir sesle, kimsenin duyamayacağı şekilde ofladım. Kalabalık seven biri değildim.

Bir masaya geçip oturduk. Ondan sonrası mâlum zaten; kahkahalar eşliğinde, samimi, güzel konuşmalar.

Tabii sürekli somurtan Atakan ve Açelya dışında...

Bu bölümü yazması neden bu kadar zor oldu bilmiyorum...

İnstagram: hasan.bunlar.ciddimi
Tiktok: bcywattpad

Continue Reading

You'll Also Like

4.4M 264K 83
Her şey; aslında bütün aile fertlerinin yapmak isteyip de yapamadığı, ailenin küçük oğlu Murat ve eşi Nalan'ın isyanıyla aile apartmanını terkedip, o...
230K 12.9K 50
Depresyonda mısınız? Çıkmak için harika bir kitap... Konuya bir açıklık getirdiğimde o kutsal sorunun gelmesi uzun sürmedi Kim olarak? Dikişlerini k...
69.7K 2.6K 21
deli dolu bir asistan doktor, kendinden ve ciddiyetinden asla taviz vermeyen asker...
103K 10.9K 33
Lilix: Ya ben bu hocanın tassagina odaklanmaktan derse geçemiomki Jeo: Hocaya söylesek mi bi dahakine dar giymesin amk Jisung: Susun amcıklar Kıskanı...