ZIRHIN GÖLGESİNDE

By KarePenguen

7K 932 241

Andromeda galaksisinin, Samanyolu galaksisine çarpması sonucunda ortaya çıkan bir aşk hikayesi... More

GİRİŞ
Bölüm 1: "Kaos'tan Önce"
Bölüm 2 ''DÜŞMAN''
Ana Karakterler
Açıklama
Bölüm 4 ''Kristal As''
Bölüm 5 ''Korku''
Bölüm 6 ''Anılar''

Bölüm 3: ''Koruyucular''

498 77 35
By KarePenguen

Arkadaşlar bölümü umarım beğenirsiniz.Sizin için uzun bir bölüm yazmaya çalıştık.Oylarınızı ve yorumlarınızı bekliyoruz.Yorumlarınız bizim için önemli :))


Multimedya :Lydia



''Bunu yapmak istemezsin''

Ben ne yapmıştım.Az önce onu tehdit etmiştim.Delirmiş olmalıyım.Benim sözlerimi duyduktan sonra eli kapı kolunda donup kalmıştı.Daha sonra yavaşça bana doğru döndü.Ateş saçan gözlerini gördükten sonra korkuyla yutkundum.Aslında bunu söylememin nedeni dünyadakilerin beni bulabileceklerine inanmamdı.Ama sanırım söylemesem daha iyi olurdu.Şu anda hemen bir şeyler düşünmem lazımdı.Şaka yaptığımı söylesem beni hemen burada öldürürdü.Daha sonra aklıma uranyumu kaçırmamdan korktuğu geldi.Biz dünyada zaten uranyumu bulmuştuk ve formülü çalmaya ihtiyacım yoktu.Bunu ona söylemeye karar verdim.

Tam konuşmak için ağzımı açmıştım ki bana arkasını dönerek kapıdan çıkmış ve kapıdaki adama kapatmasını işaret etmişti.Şaşkınca arkasından baktım.İlk sinirle bana bakmıştı ben bağırmasını beklerken sessizce çıkıp gitmişti.Acaba bir şey mi planlıyordu?Bunları düşünürken aklıma Anthony geldi.O gün beraber arabadaydık.

Onu unutmuş olduğuma inanamıyordum.Ama sanırım burada değildi.Burada olsa çoktan bulurlardı.Belki de bana söylemiyorlardı.Bunu ona sormalıydım.Sıkıntıyla iç çektim.En son o gittiğinden beri ne kadar geçti bilmiyordum.Odanın her tarafı duvardı pencere veya başka bir şey yoktu.Beni getirdikleri bu oda bomboştu.

Saatlerdir yerde oturmaktan her yerim ağrımıştı ve çok acıkmıştım.Daha fazla dayanamadım ve ayağa kalkarak kapıya doğru ilerledim.Birkaç kez kapıya vurdum ama kapının arkasındaki adam ne kapıyı açtı ne de sesini çıkardı.Belki de gitmişti.Bağırmaya başladım.


''Açın şu kapıyı.Daha ne kadar beni burada tutacaksınız.''Benim bu kadar bağırmama yine kimse kapıyı açmamıştı.Sinirle kapıyı yumruklamaya başladım.Kapıdaki adam aniden kapıyı açtı ve anlamadığım şeyler söyleyerek bana bağırdı.Daha sonra sanırım anlamadığımı hatırlamış olmalı ki konuşmayı bıraktı ve beni içeri doğru itti.Dengemi sağlayamayıp yere düştüm.Acıyla bileğimi tuttum.Kolumun üzerine düşmüştüm.

Adam kapıyı çarparak kapattı.O niye kızıyordu ki?Kızması gereken bendim acıyan bileğime baktım.Kızarmaya başlamıştı.Gerçekten bu insanların arasında ne işim vardı benim.Gerçi insan değillerdi ama insana benziyorlardı.Gözleri korkutucuydu.Hepsinin simsiyah gözleri vardı ve kesinlikle davranış yönünden insanlıktan nasiplerini almamışlardı.Hepsi çok sert ve kabaydı.İçlerinden hiç birini gülerken görmemiştim.Tamam kısa süredir burdaydım ama gülmemek için uzun bir süreydi bence.

Buradan kurtulmanın bir yolunu bulmalıydım.Hem de hemen.Ben bunları düşünürken kapı açıldı ve içeri asıl korktuğum kişi girdi.Beni kolumdan tuttu ve ayağa kaldırdı.Düştüğüm kolumdan tuttuğu için canım acımıştı ama sesimi çıkarmadım.Kolumu bırakmadan beni odanın dışına doğru sürüklemeye başladı.Kolumu çektiği için bu sefer dayanamadım ve :

''Çekiştirip durma beni.Kendim yürürüm''dedim.Kısa süreliğine anlamadığım bir ifadeyle yüzüme baktı daha sonra kolumu bırakarak önüne döndü ve ''Takip et''dedi.Başımı sallayarak onu onayladım.Ama o çoktan yürümeye başlamıştı ve görmedi.Ben de arkasından yürümeye başladım.Bir an ters yöne doğru koşmak ve kaçmak istesem de buradan gitmenin mümkün olmayacağını hatırlayınca bu düşüncemden vazgeçerek yürümeye devam ettim.Loş bir şekilde ışıklandırılmış koridoru geçtikten sonra dik merdivenlerin olduğu yere geldik.Merdivenlerden inmeye başlayınca onu takip ettim.Bir kaç merdiven indikten sonra o az aydınlatan loş ışıklarda kaybolmuştu ve her yer kararmıştı.O sanki karanlıkla hiç sorunu yokmuş gibi önden hızlı bir şekilde inerken ben yanımdaki korkuluktan tutunarak dikkatli adımlarla inmeye başladım.Merdivenlerden benim ayak sesimden başka ses duyulmayınca onun inmiş olduğunu anladım o sırada aşağıdan ''Hadi ama sabaha kadar seni bekleyemem''diye bağırışı geldi.''Önümü göremiyorum nasıl inebilirim''diye bağırdığım sırada ayağımı boşluğa attım ve aşağıya kadar yuvarlandım.Bir yerlere tutunmaya çalışmıştım ama bu sırada kendime daha fazla zarar vermiştim.Sanırım kafamı bir yere çarpmıştım çünkü başımda şiddetli bir ağrı vardı.Yavaşça elimi kafama götürdüm ve dokunduğum sırada ağzımdan bir inilti kaçmasına engel olamamıştım.Elimi çektiğimde elimde kan olduğunu gördüm.Sanırım kafamı kötü bir şekilde çarpmıştım.Bir bu eksikti.Kafamı kaldırdığımda bana küçümser bir şekilde baktığını gördüm ve kendimi tutamayarak ''Sana yetişmeye çalıştığım için oldu.Nasıl o kadar hızlı inebilirsin ki ?''diye sordum.Bana alayla bakarak ''Bazılarımız senden daha iyi görüyor''dedi.


Onun alaycı bakışlarını görmek istemediğimden kafamı acıyan bileğime çevirdim.Kötü gözüküyordu.Kesin morarıcaktı.Sağlam kolumla yerden destek alarak kalktım.Kafasını iki yana sallayarak önden yürümeye başladı.Bu sırada arkasından seslendim.''Nereye gidiyorsak biraz ertelesek ve önce yemek yemeye gitsek olur mu?''diye sordum.''Neden?''diye sorduğunda artık kafayı yemek üzereydim.Neden yemek yemeye gidiyor olabilirdik ki.Gerçekten tahmin etmek çok mu zordu.''Çok açım geldiğimden beri hiç bir şey yemedim.''dedim.''İyi yemek yerken konuşalım o zaman.''dedi.

Yemekhane olduğunu tahmin ettiğim bir yerin önünde durduk.Çok büyüktü yuvarlak masalar ve her masada dört tane sandalye vardı.Ama bizden başka kimse yoktu.Sanırım daha yemek saati gelmemişti.O,çalışanın yanına doğru gidince bende gidip en yakın masaya oturdum ve onu beklemeye başladım.Çalışanla bir şeyler konuştu ve arkasını dönüp çıktı.Ne yani yemek yemeyecek miydik?Daha sonra beni kapıda göremeyince sinirle arkasını döndü beni otururken görünce hızlı adımlarla yanıma geldi ve ''Sana otur dedim mi?''diye sordu.Oturmayacaksak buraya neden gelmiştik ki.Hem bu kadar sinirlenicek ne vardı?Sadece bir masaya oturmuştum.Ben cevap vermeyince kolumdan tutup kaldırdı ve çekiştirmeye başladı.Gerçekten bilerek mi yapıyordu.Acıyan kolumu tutmak zorunda mıydı?Kolumu elinden kurtarmaya çalıştım fakat çok sıkı tutuyordu.Benim bu uğraşlarıma sinirlenmiş olmalı çünkü elini çekti ve arkasını dönüp bir odanın önünde durdu.Elini duvara sert bir şekilde vurunca şaşırdım.Tam ne olduğunu soracağım sırada beş tane küçük taş ellerine düşmeye başladı.Taşları alıp tek tek açılan boşluklara yerleştirdi ve kapı açıldı.''Bu da neydi?''diye sormaktan kendimi alamamıştım.Bana baktı ve ''Şifre.''dedi.''Onlar sadece taştı nasıl bir şifre olabilir ki?Üzerlerinde bir şey yazmıyordu.''dedim.O da bana tekrar alaycı bakışlarını atarak ''Sadece sen göremiyorsun.''dedi.Yeter artık ama bu neydi böyle.Hiç bir şeyi göremiyordum.Girdiğimiz odanın neredeyse her yeri griydi.Sadece tavanı siyahtı.Bir tane büyük yatak ve karşısında iki tane tekli koltuk, yatağın yanında büyük bir giysi dolabı onun yanında da bir tane kapı vardı.Sanırım banyoydu.Diğer tarafta boydan açık gri camlar vardı.


Onun oturduğunu görünce bende gidip yanındaki tekli koltuğa oturdum.Bana dönerek''Bana bildiklerini anlat''dedi.Sürekli bana emir vermek zorunda mıydı?İnsan gibi görünebilirdi ama insanca davranmıyordu.''Tamam.''diye söylendim sinirle.Bana seni dinliyorum der gibi bakınca ona dünyada uranyumu çok önceden bulduğumuzu ve kullandığımızı anlattım.''O zaman buraya nasıl gelmiş olabilirsin?''diye sorunca keşke bilseydim diye düşündüm ama sadece ''Bilmiyorum.''diyerek cevapladım onu.Ben bunları söyledikten sonra sanırım bana inanmıştı.Ama hala bana sinirli bir şekilde bakıyordu.Her şeyi anlatmıştım hala neden bana sinirliydi ki.Bana dönerek''Zayndrok'un adamı olmaman bir şeyi değiştirmez.Burada olmaman gerekir buraya ait değilsin.''dedi.Ben sanki burada olmaya bayılıyordum.Buradan nasıl gideceğimi bilsem bir dakika bile durmazdım.''Evet buraya ait değilim.Zaten beni çoktan aramaya başlamışlardır.Beni bulacaklarına eminim''dedim.Bu arada aklımda olan soruyu ona sormaya karar verdim.''Benimle birlikte bir arkadaşım daha o arabadaydı o da burada mı?''diye sordum.''Hayır.''dedi.Bu sırada kapı çalınca ''Tangre.''diye bağırdı.

İçeri yemekhanede konuştuğu adam girdi ve önüme bir tabak bıraktıktan sonra ona selam vererek dışarı çıktı.Şu an çok mutluydum.Geldiğimden beri bir şey yememiştim.Çatalı elime aldığımda aklıma bir şey geldi ve ona dönerek ''O adam nasıl içeri girdi biz şifreyle girmiştik''diye sordum.Bana cevap vermeyerek ''Çok konuşuyorsun.''dedi.


Önüme dönerek tabağımdaki değişik yiyecekten alarak çiğnemeye başladım.Fakat tarif edemeyeceğim kadar iğrenç bir tatla midem bulandı.Elimi ağzıma bastırarak kusmamaya çalıştım.Ağzımdakini zorla yuttuktan sonra tabağı elimle ittim.Bu neydi böyle hayatımda yediğim en iğrenç şeydi.Tabağa bakmayı bırakıp tiksintiyle kafamı kaldırdığımda onu göremedim.Nereye gitmişti ki kapı sesi duymamıştım.

Biraz sonra odadaki diğer kapıdan çıktı kıyafetlerini değiştirmişti ve saçı ıslaktı.Üzerinde gri bir tişört vardı.Saçları ve gözleri siyahtı.Gerçekten yakışıklıydı.Düşüncelerimin saptığı yöne şaşırıp kendime içten içe kızdıktan sonra onun sesiyle kendime geldim.Ne ara duş aldığını düşünürken :

''Hani çok acıkmıştın neden yemiyorsun?''dedi.''

''Hayatım boyunca yediğim en iğrenç şeydi.''

''En iğrenç şey mi şuan önünde muhteşem bir böcek püresi duruyor.''

Yemeğin adını duyunca midemden yukarı doğru çıkan bir şeyler hissettim.Yiyecek başka bir şey yok mu diye soracaktım ama çekiniyordum.Daha doğrusu onu sinirlendirmekten korkuyordum.Daha fazla aç kalamayacaktım ve bir anda ağzımdan kelimeler döküldü.

''Yiyecek başka bir şey yok mu?''dedim.O ise cevap vermek yerine kapıyı çekip gitti.Ne yapacaktım şimdi ben?Odada yapayalnız kalmıştım ve korkmaya başlamıştım.Yerimden kalkıp kapıya yöneldim.Buradan çıkmak istiyordum.Onun yaptığı gibi sağlam elimle kapıya yumruk attım.Ama benim elime taş falan düşmemişti.Sanırım bunu sadece odaya girmek için yapıyorduk.Çıkmak için ne yapacağım hakkında bir fikrim yoktu.Oturup onun gelmesini mi bekleyecektim.Bitkin bir halde koltuğa gittim ve oturmaya başladım.Sanki zaman hiç geçmiyordu.Kafamı sağa doğru döndürdüm ve pencereden manzaraya baktım.Dışarı baktığımda ne kadar yüksekte olduğumu fark ettim.Gökyüzü çivit mavisi rengindeydi ve peşpeşe sıralanmış dört tane gök cismi vardı.Galiba bu gezegenin uydularıydı.Dışarıyı izlerken göz kapaklarımı daha fazla açık tutamıyordum.Uyursam belki açlığımı düşünmezdim.Gözlerimi kapattım ve kendimi uykuya teslim ettim.

Aniden omzumun dürtülmesiyle uyandım.Bana bakarak ''Şimdilik buradan gitmenin bir yolu olmadığı için sana yan odayı hazırlattım.Orada kalırsın.Dikkat çekmemeye çalış.Şu kıyafetleri de değiştir.''dedi.Ne vardı ki kıyafetlerimde.Siyah ceket ve pantolondu bildiğimiz iş kıyafetiydi işte.


''Tamam.''dedim ve açık olan kapıdan çıkarak yan odaya doğru yürümeye başladım.Odalar bitişik değildi.Aralarında biraz mesafe vardı.Kapının önüne gelince içeri girdim ve arkamdan kapıyı kapattım.İçerisi ferah ve genişti.Yatak ve duvarlar beyazdı.Yatağın kenarında düzgünce katlanıp bırakılmış kıyafetler vardı.Odanın sağ tarafında banyo olduğunu tahmin ettiğim kapıyı açtım.Yan tarafta ayna görünce önüne geçip kendime baktım.Saçlarım karman çormandı,alnımın sağ tarafında kan vardı ve hala acıyordu,göz makyajım akmıştı ve berbat görünüyordu.Duş almaya karar verdim.İçeri girdiğimde taştan yapılmış küvet benzeri bir şey olduğunu gördüm.Küveti doldurduktan sonra içine yattım ve babamı düşünmeye başladım.Babamı önceden seviyordum ama üvey annemle evlendiğinde ondan da soğumuştum.Bu düşüncelerden sıyrılıp kapının arkasındaki havluyla kurulandım ve yatağın üzerindeki kıyafetleri giyindim.Gri bir tişört ve pantolondu.Camın önüne gidip dışarı baktım.Akşam olmuştu ve etraftaki ışıklar cama yansıyor güzel bir görüntü oluşturuyordu.

Camın yanındaki koltuğa oturdum ve başımı koltuğun kenarına yaslayıp dışarıyı izlemeye devam ettim.Dışarıyı izlerken gözümden bir damla yaş düşmesine engel olamamıştım.Sanırım evimi özlemiştim,beni umursamayan ailemi,bazı günlerde hiç gitmek istemesem, sürekli şikayet etsem de işimi bile özlemiştim.Hayır ama böyle yapmamalıydım.Sinirle gözümdeki yaşı sildim.Onlar beni bulana kadar burada kalmak zorundaydım ve böylece kendimi bırakamazdım.Hem belki burada bu gezegenle ilgili bilgiler elde ederdim ve dünyaya gittiğimde terfi bile alabilirdim.Bu düşünceyle gülümsedim.Sonra ayağa kalkarak kapıya ilerledim.Ne kadar iğrenç olsa da bir şeyler yemeliydim.Daha fazla aç kalabiliceğimi sanmıyordum.


Onun odasının önüne giderek kapısını çalmaya başladım.Kapı açılmayınca içeriye doğru seslenicektim ama adı neydi ki?Adını bilmediğim için ''Hey orada mısın?''diye seslendim.Kapıyı açtı ve'' Niye bağırıyorsun kapımın önünde?''dedi.

''Acıktım ve yemekhanenin yerini bilmiyorum.''

''Önüne geldiğinde yeseydin.''

Tamam belki yemem gerekiyordu ama o iğrenç şeyi yemeye gönüllüde değildim.

Ona cevap vermeyip bakmaya devam edince sıkıntıyla elini saçının arasından geçirerek ''Yürü''dedi.Yemekhanede arkalara doğru ilerleyince bende onun arkasından ilerledim.Önüme diğer masalardan çok farklı bir masa çıkmıştı.Her şeyinin özenle hazırlandığı belli olan çok uzun bir masaydı.O gidip baş köşeye oturunca bende hemen yanındaki sandalyeye oturdum.Tam o sırada önüme yemek geldi.Bu sefer hiç tereddüt etmeden çatalı aldım ve yemeye başladım.Garip bir şekilde bu sefer tadı o kadar da kötü gelmemişti.Ona dönerek ''Adın ne?''diye sordum.Bana garip garip bakmakla yetindi ve yemeğine geri döndü.Hadi ama adını söylemek bu kadar zor muydu.

''Adın ne?''diyerek sorumu tekrarladım.

''Neden soruyorsun?''

''Adını bilmeden sana nasıl seslenebilirim?''

''Bana seslenmeni gerektiricek bir durum yok olsa bile seslenme.''

Onu umursamayarak ''Adım Lydia''dedim.

''Bunu biliyorum.''

''Ve sen de...''

Artık benden bıkmışçasına bakarak ''Aiden ve artık sus.''dedi.Tam yemeğimizi bitirmiş kalkıyorken arkadan biri Aiden'a seslendi.

Aiden gergin bir şekilde arkaya baktı.Bende merak ederek arkama döndüm.Gördüğüm kişinin buradaki herkesten ayrı bir havası vardı.İki yanında da adamlar vardı.Korumaya benziyorlardı ama emin değildim.Hepsi siyah giyinmişlerdi.Buradakilerden çok farklıydı kıyafetleri.Hızlı adımlarla bize doğru gelirlerken Aiden'a dönüp ''Bunlar kim?''diye sordum.

''Gezegen koruyucuları.''

Continue Reading

You'll Also Like

677K 16K 55
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
173K 14.6K 40
Av oyunlarını bilir misiniz? Hani bir ormana hayvanları salarlar, en hızlı avcıyı bulabilmek için. Avcılar için bir zevk ve güç gösterisi olan bu oyu...
102K 11.1K 18
En sevdiğim kitabın içine yan karakter olarak düştüğümde tek bir görevim vardı : mutlu sonun gerçekleşmesini sağlamak. Her şey tam da olması gerektiğ...
3.5M 297K 82
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyor...