Yalnız Çiçek

By zynpcee

2.1K 257 35

17 yaşında bir genç kızın hayatıyla başlayıp 25 yaşında bir anneye uzanan hikayemizde Zehra ile beraber bir y... More

Karakterler
Tanıtım
1.bölüm
2.bölüm
3.bölüm
4.bölüm
6.bölüm
7.bölüm
8.bölüm
9.bölüm
10.bölüm
11.bölüm
12.bölüm
13.bölüm

5.bölüm

59 12 0
By zynpcee

Telafi amaçlı arka arkaya yayımlayacağım 3 bölümden 2.si...

Keyifli okumalar:)

🖤

En sevdiğim mavi çiçekli elbisemi giyip üzerime kot ceketimi geçirdim. Saçlarımı da bu kez serbest bırakmaya karar verip ayağıma da beyaz spor ayakkabılarımı geçirdim. Annemle babama öpücük yollayarak evden çıktım. Bugün dışarıda sevgili olarak ilk kez buluşacaktık Ateş'le. Bu yüzden herzamankinden farklı olmak istemiştim.

Hayal kafeye geldiğimde Talha yine benden önce gelmişti. Beni görünce gülümseyerek ayağa kalktı. "Hoşgeldin."

"Hoşbulduk. Nasılsın?"

"Seni gördüm daha iyi oldum diyelim. İnanır mısın tüm hafta anlattıklarınla ilgili soru çözerken bi baktım baya baya yapıyorum. Bugünü iple çektim o yüzden."

"Sevindim. Ozaman hemen başlayalım."

Yaklaşık iki buçuk saatin sonunda epey bir konuyu hallettik birlikte. Önce konu anlatamı üzerine çözülen sorularla pekiştirdik. En son kısa bir kahve ile kendimizi ödüllendirsikten sonra genel bir soru çözümü yaparak günü tamamladık.

"Sanırım bu gidişle hızlıca bitireceğiz konuları."

"Ondan sonra da bol bol soru çözer iyice kavrarsın zaten konuları."

"Ama seninle çalışamayacağız. Ona üzülüyorum."

"Okulda takıldığın konularda yarsım ederim yine."

Gözlerime baktı gülümseyerek. "Ben bu şekilde devam etsin isterdim. Ama eminim Ateş şuan bile hoşnut değildir bu durumdan."

Başımı eğdim üzüntüyle. "Yalan söyleyemem. Gerçekten pek hoşlanmıyor. Ama ben açıkladım ona ikna oldu."

"Ona güveniyor musun?"

Bu nerden çıkmıştı şimdi? Anlamayan bakışlarımı diktim gözlerine. "Nasıl yani?"

"Herşey çok ani oldu ya...Tam anlamıyla güvenebiliyor musun? İnanıyor musun aşkına merak ediyorum."

Hüzünlü bir ifadeyle gülümsedim. "Uzun süre sorguladım bunu. Sen de herkes gibi farkındasın Ateş'in yanına yakışmadığımın. Ben de farkındayım bu yüzden kızmıyorum. Ama Ateş bana olan duygularına inandırdı beni Talha. Ona güvenmek istiyorum."

"Kırılacaksın..."

"Belki de. Ama olsun...Yaşamak istiyorum. Ne olur, ne yaşarım bilmiyorum ama mutluyum şuan ve bunun tadını çıkartmak istiyorum. Ateş çok özel benim için. Uzun zamandır öyleydi ve hiçbir zaman umut etmemiştim. Şimdi umut etmediğim şeyi yaşamak mucize gibi. Bu yüzden olumsuz düşünmüyorum artık ve Ateş'e inanmayı seçiyorum."

"Seni üzeceğini ikimiz de biliyoruz. Bile bile...Bu kadar mı önemli Ateş senin için."

"Bunu sana nasıl anlatırım bilmiyorum ama Ateş çok daha fazlası benim için. İlk aşkım, ilk heyecanım..."

Talha uzanıp elimi tutup hafifçe sıktı samimiyetle yanımda olduğunu hissettirircesine. "İzin verme olur mu? Sakın kimsenin seni incitmesine izin verme Zehra. Ve ne olursa olsun yanındayım unutma. Dostun, arkadaşın olarak hep de yanında olacağım."

Gülümsedim içtenlikle. "Teşekkür ederim."

Ordan ayrılıp Ateş'in yanına gittim. Mado kafede buluşmak için sözleşmiştik. O da olduğum yere çok uzak değildi. Yanına gittiğimde kalkıp sarıldı bana. "Hoşgeldin sevgilim."

"Hoşbulduk. Çok beklettim mi?"

"Seni beklemek bana hiçbir zaman çok gelmez merak etme. Sen anlat bakalım dersiniz nasıldı?"

Kısaca Talha ile geçen eğlenceli dersimizi konuştuk. O sırada çaylarımızı da içip ardından çıktık kafeden. El ele yürürken ilerde gördüğüm müzik çalan çocuğa yaklaşıp bir süre dinledim. Müzik bittiğinde önüne açtığı kutuya bir miktar para bıraktım. Oldukça bitkin görünen haline dayanamayıp onunla aynı hizaya gelmek için eğildim. "Merhaba. Benim adım Zehra. Senin ismin ne?"

"Ali."

"Çok güzel ismin var Ali. Hem benim babamın ismi de Ali. Anlamını biliyor musun isminin?"

Başını olumsuz anlamda sallayınca gülümseyerek açıkladım. "Kuvvet ve kudret sahibi demek. Şanı, şerefi yüksek insan demek."

Buruk bir şekilde tebessüm etti. "Bize uğramaz o dediklerin be abla."

Elimi uzatıp saçını okşadığımda geri çekildi. "Abla ellerin kirlenir yapma."

"Neden? Ben tam tersi tertemiz birini görüyorum karşımda. Sadece biraz yorgun gibi. Belki de hasta..."

"Belki de her ikisi..."

Karnından gelen seslerle gülümsedim. "O zaman ömce seninle şöyle birer pizza yiyelim sonra da hastaneye gidelim. Ne dersin?"

Tedirgin şekilde etrafına baktı. Sanırım onu çalıştıranlardan korkuyordu. "Merak etme sadece yemek yiyip doktora gideceğiz okadar."

Çocuğu kaldırmak istediğimde bir el benden önce davrandı. Ateş'in varlığını bir an için unutmuş olmama hayıflanırken onun küçük Ali'nin toparlanmasına yarsım etmesini hayranlıkla izledim. Sonra da birlikte en yakın pizzaciya gittik. Ali her istediğini yesin diye birsürü şey sipariş ettik. Sonra da Ali yerken biz de yalandan ona eşlik ederek izledik. O doydukça ben de huzurlu hissettim. Nasıl bir histi bu? Birine yardım etmek...Keşke çok daha fazlasını yapacak gücüm olsa diyorum bazen ama en fazla bu geliyordu işte elimden.

Pizzacıdan çıktıktan sonra Ali durup bize baktı. "Sağolun abla. Sayenizde uzun zamandır böyle güzel zaman geçirmemiştim. Kendimi çok daha iyi hissediyorum."

"Sevindim Ali. Şimdi de doktora gidip iyi olduğundan emin olalım olur mu?"

"Gerek yok abla. Halsizliğim açılıktandı. Şimdi çok daha iyiyim. Bu iyiliğinizi hiç unutmayacağım."

Koşarak yanımızdan uzaklaşan çocuğa hüzünle baktım. Ağzımı açıp üzüntümü anlatacak kelime bulamadım ama elime dokunan elle Ateş'e baktığımda görüntü bulanıktı. Yine gözlerimin dolduğunu anladım.

"Üzülme. Hem haftaya yine geliriz. Burdaysa yine birlikte yemek yeriz."

"Umarım bir daha görürüz. Bu yalta bir çocuğun açlıktan halsiz düşecek hale gelmesi...Düşündükçe insan burun kıvırdığı yemeklerden utanıyor."

Kollarını bana sardığında ben de gözümde biriken bir kaç damla yaşı serbest bıraktım. Kısa süre sonra toparladığımda Alaaddin tepesine gittik ve orda bir ağacın altına oturduk. Ateş'in bir anda dizlerimin üzerine kafasını koymasıyla elimi kolumu nereye koyacağımı bilemesem de o gayet rahattı.

"Biliyor musun? Etrafımda hep yüzeysel insanlar olmasından ne kadar bunaldığımı farkettim bugün. Aslında bir süredir sorguluyordum ama bugün Ali ve seni izlerken anladım. Ben ve benim gibiker bu hayatı sadece eğlenmeye geldiğini düşünerek yaşayanlardanız ama sen çok başkasın. Herkese değer veriyorsun. Geçen gün seni eve bıraktığımda sen eve girdikten sonra bir süre daha gidemedim. Sonra evden çıktığını gördüm. Elinde iki tane tas vardı. Sen çıkınca bir çok kedi etrafına doluştu. Tam ortalarına kaldırıma oturup tasları yere koydun ve onları izledin. Hepsinin tek tek başlarını sevdin. Sonra da onlar etrafında pervane olmaya başladılar. Onlarla oynarken okadar içten gülüyordun ki...Ben böyle şeylere hiç alışık değilim. Hiç görmedim. Ama sen bunları okadar içinden gekerek yapıyorsun ki hep, seni izlerken hayran olmamak elde değil. Hiç değişme olur mu? Sen hep böyle duru kal."

Onun konuşmasıyla gülümseyip elimi saçlarına uzattım ve yavaşça okşadım. Tam da içimden geldiği gibi. Çekinmeden, utanmadan, acaba ne tepki verir demeden. Onun samimi açıklamalarına karşı verebileceğim en samimi tepki buydu çünkü o an. Ben de içimden geleni doyasıya yapıp Ateş gözünü kapatınca da yüzünü doyasıya izledim. Çok güzeldi...Her bir ayrıntısı insanın kalbini titretecek kadar mükemmeldi. Belki de sadece ben aşık olduğum için bana öyle geliyordu.

Gün sonunda beni eve bıraktığında uzanıp yanağıma dudaklarını bastırdı. Bu kez ben de aynı şekilde karşılık verip gülümseyerek indim arabasından ve eve gittim.

Bu günü düşündüğümde her ayrıntısı ayrı güzel, huzurlu ve iyi hissettiren bir gündü. Mutlulukla yatağıma kendimi bırakıp olanları tekrar tekrar gözden geçirdim. Sonra da bu mutluluğun verdiği gazla sıkı bir çalışma için masamın başına geçtim. Arada yemek için ailemin yanına geçip, biraz da onlarla vakit geçirmek dışında yatana kadar çalıştım. Yatarken baktığım telefonda yine mesajlar vardı. Yüzümdeki silemediğim gülümsemeyle baktım gelen mesajlara.

"Bazen seni haketmediğimi düşünüyorum."

"Keşke çok daha iyi bir adam olsaydım. Sen okadar başkasın ki, yanında eksik hissediyorum."

"Hep yanıma yakışmadığını ima ediyorsun ya ama ben şiddetle karşı çıkıyorum hani. Bugün ilk kez ne hissettiğini anladım. Bugün ben senin yanına kendimi hiç yakıştıramadım. Senin o temiz kalbine yakışmıyorum."

"Ama senden de vazgeçemiyorum."

"İyi geceler sevgilim."

Hemen mesajlara girip cevap verdim. "Sen tanıdığım en mükemmel adamsın Ateş. Lütfen böyle şeyler düşünme. Herşey çok güzel olacak, inanıyorum."

"İyi geceler sevgilim."

Cevap gelmesini beklemeden yatıp gözlerimi kapattım. Uyku moduna geçerken aklımda Ateş vardı sadece. O ve ona duyduğum aşkım...

--

Pazar gününü sadece ders çalışarak ve Ateş'le mesajlaşlaşarak geçirdim. Kendimi çok farklı, çok mutlu hissettiğim günler uzayıp giderken içimde bir kenara sıkışıp kalmış korkularım da yok değildi. Her nekadar söylenilenleri kulak arkası etsem, içimdeki korkuları yok saysam da orda duruyorlardı.

Pazarı, pazartesisi, salısı, çarşambası derken günler geçiyor, tüm okul hala bizi konuşmaya devam ediyordu. Her sabah beni evin köşesinden alan Ateş'le okula el ele gidiyor, çıkışta yine onunla eve dönüyordum. Herşey çok güzel gidiyordu.

Derslere de yeniden odaklanıp yapılan denemede yine ilk sırada yerimi almıştım. İlk tebriğim de sevgilimden gelmişti.

Herşeyin çok güzel gitmesi sizi de korkutur mu? Kesin kötü birşey olacak hissi tam kalbinizin ortasına yerleşip kalır mı?

Evet kaçıyorum, evet söylenilenlere kulağımı tıkıyorum ama son iki gündür artan bu kalbimdeki kötü birşey olacak hissine engel olamıyordum. Ateş'e belli etmesem de huzursuzdum.

Ben bu düşüncelerle boğuşurken yılbaşı gelip çattı. İlk kez ailemden gece dışarıda arkadaşlarımla eğlenmek için izin istedim. Bana güvendikleri için izin vermeleri zor olmadı ama dönüşüm babam için biraz tereddütlüydü. Ona Ateş'in beni bırakacağını söylediğimde şüphelense de yanlış birşey yapamayacağımı bildiği için birşey demedi. Ailemden ayrı geçireceğim ilk yılbaşında gündüz hediyelerini verip onlarla vakit geçirdim. Akşam Ateş beni yedi gibi alacağı için iki saat öncesinden duşumu alıp hazırlanmaya başladım. Saçlarıma özenle şekil verip annemle birlikte aldığımız kırmızı renkli, omuzları düşük, eteği dizimin altında kalan hafif kabarık elbiseyi giyip, saçlarımı da dağınık bir topuz yaptım. Hafif de bir makyajla görüntünü tamamladığımda hazırdım.

Annem hazır olduğumda bana gülümseyerek baktı. "Çok güzel oldun canım kızım."

"Teşekkür ederim annem. Ama biraz garip hissediyorum."

"Çünkü ilk kez böyle süslenip dışarı çıkıyorsun. Hem de arkadaşlarınla bir partiye gideceksin. Ben bile inanmakta zorlanıyorum Zehra. Senelerdir hep arkadaşlarının olmasını istediğimi biliyorsun. Şimdi seni bu halde görmek beni çok mutlu ediyor. Sanırım bunun biraz da Ateş'le alakası var değil mi?"

Utanarak bakışlarımı kaçırdım. Annem yanağımı okşayıp sarıldı bana. "Canım kızım. Artık büyüdün. Kısa süre sonra 18 yaşına gireceksin. Tabi ki sevdiğin olacak. Tek ricam derslerini etkilemesine izin verme."

"Merak etme annem. Derslerimi asla aksatmam."

Annemden aldığım sessiz onaydan sonra vaktin geldiğini görüp babamı da son kez öptüm ve üzerime kışlık ceketimi aldıktan sonra evden çıktım. Ateş gelmiş kapıda bekliyordu. Arabasına yaslanmış elleri ceplerindeydi. Beni görünce gülümseyerek yaklaştı ve bir elini cevinden çıkartıp elimi tutarak dudaklarına götürdü. Elimin üstüne kondurduğu tüy hafifliğindeki öpücükle yüzümdeki gülümseme genişledi.

"Harika görünüyorsun."

"Sen de herzamanki gibi çok havalısın."

Elini saçlarına götürüp havalı bir hareketle geriye doğru taradı parmaklarıyla. "Huyum kurusun öyleyimdir."

Ardından göz kırpınca kıkırdamadan edemedim. "Özgüvenin yine göz yaşartıyor."

"Çünkü sevgilimle harika bir partiye gidiyorum. Bugün bu adamın özvüvenine katlanman gerekecek."

"Sana yakışıyor. Katlanması zor olmayacak."

Kapımı açıp arabaya binmeme yardım etti o sırada. Sonra da gülümseyerek kendi tarafına geçti ve partinin olacağı otele doğru yola çıktık. Heyecandan kalbim duracak gibiydi aslında şuan. Sadece belli etmemeye çalışıyordum. Kendimi bıraksam yere yığılacaktım. Benim için bir çok ilk yaşanmıştı son haftalarda zaten. Bu da bir ilkti. Gece sevgilimle birlikte birçok arkadaşımın olduğu partiye katılıp yılbaşına girmek...Asosyal inek sosyalleşmişti galiba.

Otele girdiğimizde montlarımızı teslim edip partinin verileceği yere ilerledik. Herşey rengarenk, cıvıl cıvıldı. Elimde aşık olduğum adamın eli, kalbimde sonsuz bir heyecan ve önümde mükemmel bir ortam. "Harika görünüyor."

"Daha gece başlamadı. Asıl ozaman gör burayı."

Yine herkesin burun kıvıran tavırları arasında bir yere geçtik. Geçen bir garsondan alkolsüz meyve suyu aldı Ateş iki tane. Aramızda henüz 18 yaşını dolduran pek kimse olmadığı için alkol olmayacaktı bu gece. Bunun rahatlığıyla aldığımız meyve sularını içtik. Ateş'in üzerimdeki bakışlarını hissedince ben de ona çevirdim bir süredir etrafı tarayan bakışlarımı.

"Ne oldu?"

Kafasını iki yana salladı sanki bir yere dalmış da yeni kendine gelmiş gibi. "Yok...yok birşey. Sadece neden çok daha önce seni farketmediğimi düşünüyordum."

"Ben şuan bile farkermene şaşırıyorum Ateş. Farkedilecek biri değilim çünkü."

"Yanılıyorsun. Farkedilmek için kendini öne atmak gerekmiyor illa. Başarın, güzel kalbin ve bakışların okadar başka ki, seni farketmemek benim aptallığım."

Bakışlarımı kaçırdım söyledikleriyle. Utanmıştım sanırım biraz. Ama onun gözünün hala üzerimde olduğunu hissediyordum. Ama sadece Ateş'in bakışları yoktu sanki üzerimde. Kafamı kaldırdığımda Ateş'in eski sevgilileri, ona hayran kızlar, birkaç erkek öğrenci ile Talha...Nedem jerkes bana bakıyordu ki? Huzursuzca yerimde kıpırdandım.

"Dans edelim mi?"

Gelen teklif daha da tedirgin etti beni. "Ben pek anlamam ki." diye itiraf ettim dürüstçe.

"Sadece kendini bana bırak. Bem yönlendiririm ikimizi de."

"Peki." Cılız çıkan sesimle onaylasam da rezil olmaktan korkarak Ateş'in elini tuttum. Onun yönlendirmesi ile dans edenlerin arasına karışıp dans etmeye başladık. Ateş'in elleri belimde, benim ellerim ise onun omuzlarındaydı. Bir süre dans ettikten sonra ben de bu büyülü dakikalara kendimi kaptırmıştım bile.

Slow şarkıların ardından çıkan hareketli şarkılarla Ateş'e ayak uydurup tadını çıkartmaya çalıştım. Ve o an...
10...
9...
8...
7...
6...
5...
4...
3...
2...
1...

Ve yeni yıl, yeni umutlar. Patlayan havai fişekler, yanımda elimi tutan Ateş ve gözlerini kapatıp dilek dileyenler...

Vakit ilerlerken lavaboya gitmek için yanımdan ayrılan Ateş'in yokluğunda üzerimdeki bakışların ağırlığından bunalıp çıktım salondan. Koridoru dönüp ilerlerken bir köçede konuşan, daha doğrusu tartışan Ateş ve Talha'yı gördüm. Yavaşça yanlarına yaklaştıpımda henüz beni farketmemişlerdi. Adımın geçtiğini duyunca da garip bir merakla kenara saklanıp dinledim. Aslında gizlice insanları dinlemek adetim değildi ama Talha'nın ağzından çıkan "Zehra'ya bunu yapmaya hakkın yok" cümlesi beni dinlemeye itmişti.

"Seni ilgilendirmez Talha. İşime burnunu sokmaktan vazgeç!"

"O kız sana aşık. Hiç mi üzülmüyorsun? Salak gibi ben de oyununuza alet oldum. Ama gördüm Ateş. O kız senin üzerine iddiaya girip, sonra da kalbini kırıp ortada bırakacağın biri değil."

"Bilmediğin şeyler var."

"Ne var bilmediğim? Sen değil misin iddiaya giren? Kızın doğum gününde hep birlikte rezil etme planı yapmadınız mı? Şurda kaç gün kaldı ki? Gerçekten bunu ona yapacak mısın Ateş?"

"Sana söyledim. Bilmediğin şeyler var. İşime karışma oyüzden."

Ateş ordan ayrılırken ben bulunduğum yere iyice sindim görünmemek için. İkisi de uzaklaşınca olduğum yere çöktüm büyük bir hayal kırıklığıyla.

Demek herşey yalandı.

Demek sadece iğrenç bir oyundan ibaretti yaşananlar.

Demek bir iddiadan başka birşey değildim Ateş için.

Peki şimdi ne yapacaktım?

🖤

Continue Reading

You'll Also Like

426K 22.4K 49
Her sonun başlangıcı olduğu gibi, benim de biten sonumun başlangıcıydı bu olay... Şans verip, okumadan geçmee:) Hikayedeki karakterler ve ismi geçen...
8M 374K 65
"İkimizde biliyoruz ki, er ya da geç benimle evleneceksin. Ve bu zorunluluktan olmayacak!" "Başlangıç: 12 HAZİRAN 2016 Bitiş: 18 EKİM 2019" ...
4M 247K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...
1M 55.7K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...