softcore, seungchan ✓

By kenyusiimii

234K 35K 20.5K

bunun için fazla genç değil miydik? More

0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9
2.0
2.1
2.3
2.4
2.5
2.6
2.7
2.8
2.9
3.0
3.1
3.2
3.3
3.4
3.5
3.6
3.7
3.8
3.9
4.0 ⭑

2.2

5.9K 965 631
By kenyusiimii

"Günaydın," diyerek sınıfa giren Chan ile Woo elini kaldırdı. "Günaydın dünyanın en iyi hocası, hocam nasılsınız?"

Chan kıkırdadı. "İyiyim Woo, sen?"

O öğrencisi ile sohbet ederken Seungmin de kafasını uzandığı sıradan kaldırıp doğrulmuş, birkaç metre ötesindeki adama bakmıştı. Gözleri buluşurken Chan elindeki kağıtları salladı.

"Biraz paragraf pratiği yapmak için bunları getirdim, ayrıca sizinle konuşacağım bir şey de var."

"Ama ben şimdi meraklanırım," diyen Lia ile Chan gülerken kağıtları dağıtmış, Hyunjin o kağıdın kendisine gelmeyeceğini bildiği için hiç kafasını kaldırmadan önündeki kimya testini çözmeye devam etmişti.

Chan'ın söyleyeceği şeyi Seungmin de bilmiyordu, kendisine merakla dönüp kaş göz hareketi yapan Felix'e karşı bilmiyorum anlamında omuz silktiğinde kimse konuşmadan önlerindeki testlere dönmüştü.

Kelimelerini toparlamaya çalışan Chan ikinci ders rehberlik olduğu için hep yaptığı gibi kendi sandalyesini çekip sınıfın ortasına koydu ve oraya oturdu. Sınıfta sıraları çevirip yarım daire yapmış, hepsi onu görür olmuştu.

"Nasıl gidiyor?" En soldan başladı. "Mingi?"

"Kelime ezberim biraz sıkıntı hocam ama hallediyorum."

"Bir sorunun var mı peki?" diye sordu bu sefer. "Seni geren bir şeyler, üzen?"

Bu soruyla Mingi ilk başta güvenmeyip dalga geçtiği Chan'a karşı bir an pişman olmuş sonra da düşünmeye başlamıştı. "Yani," dedi eli ensesindeyken. "Sınava gireceğim için geriliyorum ama halledilir bu, çok deneme yapıyoruz zaten ve netler iyiye gittikçe de kendime olan güvenim artıyor. O yüzden... Yok. Teşekkür ederim."

Chan böyle tüm sınıfa sorarken artık tek tük istisnalar hariç herkes birbirinin duymasını umursamadan rahatça konuşabiliyordu, sıra Seungmin'e geldiğinde Seungmin üstüne dönen bakışlarla omuz silkti.

"Açıkçası benim sınıf arkadaşlarım gibi sınav stresim yok, girmeyeceğim bu sene zaten. Kendimi toparlamaya odaklanıyorum, toparladım da sayılır. Son sınavlara az kaldı sadece birazcık o geriyor... Biraz da işte başka sınıflar konuşuyor, genel öyle ama eskisi kadar kötü değilim."

"Döveyim mi o konuşanları?" diyen San ile beraber Seungmin gülerken Chan "Aklından bile geçirme," diye uyarmış, San iç çekerken Chan'dan gelen "Anladım," cevabı ile dudaklarını birbirine bastırmıştı.

Ona baktı. "Sınavlarına kontrollü çalıştığın için tek yapman gereken o sınav esnasında sakin kalmaya ve zaten bildiğine inandırmak kendini. Bunu hepinize söylüyorum," dedi Chan sınıfa dönerek. "Beyin çok tehlikeli bir organ ve panik esnasında sizi çok güzel kandırabilir, suçlu olmayan birine suçlu hissettirebilir ve bildiğiniz bir şeyi sanki bilmiyormuşsunuz gibi de gösterir."

Omuz silkti. "Bu gibi durumlarda öncelikle zamanı, kaç dakika kaldığını umursamadan kalemi bırakıp gözlerinizi kapatın ve elinizi karnınızın üstüne koyarak derin derin nefesler alın. Kendinize de içten bir şekilde çalıştığınızı söyleyin, çalıştığınız anları düşünün. Sizi kandırmaya çalışan düşüncelerinizi bastırın, tamam mı?"

"Cidden yarıyor bu bu arada," dedi Hyunjin. "Bir de mesela kendimden örnek vereyim, fen derslerinde zorlanıyordum. Zorlandıkça da moralim düşüyor ve fende kendimi başarısız olarak kabulleniyordum zamanla. O yüzden bir baktım fenden umudu kesmişim, beynim buna alışmış ve istesem de çalışamıyordum ama kendi kendime yapabildiğimi söyleye söyleye gerçekten de yapmaya başladım."

Chan kafa salladı. "Evet, tam da böyle. Beyniniz alışır, alıştıkça hareketleriniz onun kontrolü altına girer. O yüzden onu kontrol edebilmek sizin elinizde."

Uzun bir iç dökme seansından sonra Chan "Öyleyse," deyip sınıfa baktı. Uzanıp masasından bir destek kağıt aldı. "Buraya bir haftalık programlarınızı koydum, her kağıdın üstünde isminiz yazıyor. İsminiz olmayanı almayın çünkü teker teker her birinize özel hazırladım."

Felix kaşlarını kaldırdı. "Neden ki? Yani neden bir haftalık program?"

Chan onlara baktı, iç çekti. "Bir hafta boyunca Kore'de olmayacağım o yüzden sizinle ilgilenemeyeceğim."

Bunu beklemeyen sınıf bir anda derin bir sessizliğe büründüğünde Seungmin duyduğu şeylerle gözlerini direkt Chan'a çevirdi, şaşkın bakışları onu bulduğunda Chan bakışlarını yere indirdi.

"Hepiniz aylardır bu düzene alıştınız bu yüzden ben yokken lütfen aksatmayın çalışmaları tamam mı, tüm dersleriniz devam edecek. Changbin ile olan da öyle. Hepinizden tam katılım istiyorum."

"Hocam neden ya, ben alışık değilim yemin ederim bir hafta demem ağlarım."

"Bir hafta çokmuş..."

Güldü. "Sadece küçük bir işim var, saat farkından dolayı de pek bakamam ama mesaj atmaktan geri durmayın hepinizle ilgilenmeye çalışırım. Demek istediğim bir hafta okulda yokum ve dersleri aksatmayın tamam mı? Hatta söz mü?"

"Söz." diyen sınıfla Chan gülerken onlara programlarını vermiş, Seungmin'inkini önüne bıraktığı zaman Seungmin kafasını kaldırıp ayaktaki adama bakmıştı. "Biraz," dedi. "Konuşabilir miyiz?"

Chan kafa salladı. "Konuşalım."

İkisi sınıftan çıktığı gibi boş olan rehberlik odasına geçtiklerinde "Ne zaman gideceksin?" diye sordu düz bir sesle direkt. Onun bunu neden bu kadar geç öğrendiğini anlayamıyor ve sinirleniyordu.

"Yarın gece uçağım var."

"Ve bunu bugün mü söylüyorsun?"

"Söyleyecektim Seungmin."

"Evet tüm sınıfla beraber öğrendim, gerçekten çok hazırlıklıydım." Ellerini saçlarından geçirerek derin bir nefes verdi ve Chan'a baktı. "Sınıfla bir miyim cidden?"

Bunu anlamıyordu, gerçekten Chan şu an evet derse nasıl bir boşluğa düşeceğinden emin değildi ve bu onu korkutuyordu. Bir hafta olması değildi, hatta bu belki kimi için önemli bile değildi ama kabullenemiyordu.

Chan ona doğru yaklaştı. "Böyle olmadı-"

"Sorumun cevabını istiyorum."

"Değilsin Seungmin," dedi Chan, kolunu açtı. "Eğer olsaydın bunu görmezdin, kıyafetlerimi giymezdin ya da sana tamamen dürüst gelmezdim. Eğer net bir cevap istiyorsan, değilsin. Ama bu durum beklenmedikti."

"Neden gidiyorsun?"

"Ziyaret etmem gereken birileri var çünkü," dediği zaman Seungmin kaşlarını çattı. "Birileri mi? Kimleri?"

"Annemle babamı."

"Oh..." Seungmin bununla duraksadı, sahi Chan'a dair ne biliyordu diye düşünüp kafa salladı. "Anladım."

Kaşlarını kaldırdı. "Geri geleceksin değil mi?"

"Tabii ki," dedi Chan. "Sen kovmadan gitmem bir yere demiştim, geleceğim. Bir hafta sonra yine başında diktatör gibi derslere katılıyor musun, terapilere gidiyor musun diye başında duracağım."

Seungmin serçe parmağını kaldırdı. "Söz ver."

"Söz." deyip parmağını parmağına geçirdi. Ardından bileğini Seungmin'in bileğine değdirdi. "Söz."

Yara izleri birbirlerine temas ettiğinde Seungmin'in gözleri bir an bileklerine gitmiş ardından da geri çekilip Chan'a bakmıştı. Kafa salladı ardından da sınıftan çıktı.

Fakat kafasından bir türlü Chan'ın bir hafta dahi olsa gideceği gerçeği çıkmıyordu, ertesi gün Chan okulda olmazken önündeki denemeye bakıp sadece oflayıp durmuş akşama doğru da aynı hareketi yemekte de yapmıştı.

Hyunjin'in babası bugün geç geleceği ikisi masada yalnızken Hyunjin'in gözleri onu buldu. "Seungmin bu kadar düşünmek yerine kalkıp gitmek zor değil, biliyor musun?"

Seungmin ona baktı. "Ya gelmezse? Bu hafta kötü olursam, ya bir şey olursa?"

"Kötüyü çağırıyorsun," dedi Hyunjin. Elindeki çubukları bırakıp arkasına yaslandı. "Bunu bırakmamış mıydık? Çağırma kötüyü, bir şey olmayacak olsa da ben buradayım tamam mı? Eğer bu durumun çok havada kaldığını hissediyorsan, hazmedemiyorsan havalimanına git."

Zor değildi evet ama Seungmin kafasındaki sorulardan kendini kurtaramadığı için bunu yapmak bir o kadar da zordu onun için. Hyunjin ayağa kalktı ve hâlâ tereddüt eden arkadaşına doğru konuştu.

"Kalk üstüne bir şeyler giy sonra da yürü git, biliyorsun zaten kaçta gideceğini."

"Hyun..."

"Seungmin Chan hoca ya da hyung neyse, onunla aranızda öğretmen öğrenci ilişkisinden fazla olduğunu biliyorum ama bunu sınavdan sonra sorgulayacağım. Zihnini durdur ve düşünmeden hareket et, yürü git hadi. Bugün mutfağı ben toplarım ama yarın senin sıran."

Seungmin ayağa kalkıp kollarını ona sardı."Teşekkür ederim."

Hyunjin bununla gülmüş, Seungmin de saati kontrol edip hızlı olmaya çalışarak odaya çıkmıştı. Üstüne hızlıca bir eşofman ve ince hırka almış, cüzdanını ve telefonunu cebine atıp Chan'dan aldığı mesajla havalimanına gitmek için yola koyulmuştu.

Tahmininden biraz geç orada olduğunda hızlı hızlı içeri girdi, telefonunu kulağına götürdü. "Neredesin?"

Chan kaşlarını kaldırdı. "Sen geldin mi?"

Arkasını dönmesi ile Seungmin'i buldu gözleri ileride, kalabalığın arasından Seungmin de onu fark ettiği gibi aramayı kapatmış ve aceleci adımlarla Chan'ın yanına varmıştı. Chan ona baktı. "Gelmeni beklemiyordum ayrıca gelmene gerek yoktu."

"Gelmek istedim," dedi, omuz silkti. "Burada bırakacağım ve bir hafta sonra tam bugün de burada bekleyeceğim."

"Geleceğimi biliyorsun sadece bir ziyaret."

"Annenlere selam söyle o zaman, öv beni tamam mı?"

Chan bununla kıkırdadı, gözleri Seungmin'in yüzünü incelerken "Tam gıcık bir öğrencim var diyeceğim," demiş, Seungmin ise göz devirmişti.

"Bunları aştık sanıyordum, disiplini falan..."

"Aştık mı? Hani, nerede?"

"Bang Chan..." diye mırıldanan Seungmin ile Chan güldü. "Evet Kim Seungmin, dinliyorum."

Seungmin ona ellerini uzattı. "Bugün bantları değiştirmedin."

Bileklerini ona doğru çevirdiğinde Chan beklemediği şeyle başını eğmiş ve ardından da kafasını sallamıştı. Bir yere oturduklarında çantasını omuzlarından çıkarıp dizlerinin önüne koydu ve içindeki yara bandını çıkardı Chan.

Paketten iki tane aldığı zaman anlık duraksadı ve paketi Seungmin'e verdi. "Ben yokken kendin değiştir, her gün hangisini yapıştırırsan fotoğrafını at."

Ardından da diğer bantları ona verdi, Seungmin ceplerini yara bantları ile doldurdu. "Tamam," dedi kabul ederek. "Atacağım."

Chan başını salladı, gözlerini ellerine eğdi ve usulca Seungmin'in hırkasını sıyırarak iki bileğinin de gözükmesini sağladı. Dikkatlice ilk önce bantları çıkarmış sonra da sanki izler tamamen kapanmamış gibi aynı hassaslıkla bantları yapıştırmıştı.

Baş parmakları Seungmin'in iki bileğindeki bantın üstünden yarasını okşarken Chan başını eğdi ve önce sol ardından da sağ bileğinin üstüne dudaklarını bastırdı.

Seungmin ona baktı. "Chan..."

Chan gözlerini yüzüne çevirdi. "Bilekler," dedi. "Kesilmek değil, öpülmek için varlar. Bunu unutma."

Başını salladı Seungmin, ona bu kadar dokunan sözler olduğunu bilmiyordu. Kötü sözler hep etki eder sanıyordu, iyi sözler de etkilediğini Chan ile anlamıştı. Reddetmeden kabul ettiğinde Chan bantların üstünden birkaç saniye daha yara izlerini okşadı ve ardından da izlerin üstünü hırka ile kapatıp ayağa kalktı.

"Anons yapılıyor," Çantasını omuzuna aldı. "Gitmem gerek."

Seungmin oturduğu yerden kafasını kaldırdı, yüzüne baktı. "Sen de habersiz bırakma, tamam mı?"

"Tamam," deyip kabul etti Chan ardından da geriye doğru birkaç adım atıp kapüşonınu başına örttü sonra da arkasını dönüp yürümeye başladı.

Seungmin oturduğu yerden uzaklaşan bedenine bakıyordu ki birkaç saniye dahi olmadan "Chan," diye seslendi aniden, Chan ona döndüğü zaman yerinden ayaklandı.

Adımları hızlandı ve bir anda sertçe kollarını Chan'ın boynuna sararak birkaç adım geri gitmesini sağladı.

Sanki kollarının arasından kaçacakmış gibi tüm gücüyle Chan'a sarılırken Chan'ın elleri önce belinin kenarlarına yerleşti ardından da tamamen belini kavrayarak sıkıca sarıldı.

"Ben buradayım," dedi Seungmin, daha sıkı sarıldı kendine hapsetmek istercesine. "Burada bekleyeceğim seni, o yüzden gel tamam mı?"

Chan bu sözlerle yutkundu, birkaç saniye nefes almak zor gelirken gözleri kendi bileğine gitti, gitmesiyle beraber de izi hemen kapattı.

"Geleceğim."

"Kendine dikkat et." dedi Seungmin, Chan geri çekildi. "Sen de öyle."

Aralarındaki mesafe iyice büyüdü, sonra Chan arkasını döndü ve peronlara doğru yürüdü, gözden kayboldu. Seungmin ise hep ittiği adamın bu sefer gidişine ağladı, ağlayacağını kendi de beklemiyordu.

Çünkü bilirsiniz... Hayat bazen biraz şeydir.

O şey olarak kalır.

Kelimeler tarif edemez.

***

Continue Reading

You'll Also Like

37.7K 4.2K 26
[hyunho] I can't believe we're finally alone I can't believe I almost went home ** +80****** hoca bozuntusu bak bir şuraya texting x düz yazı karışı...
121K 13.6K 28
will.i.n: Üst sınıfsın diye benimle istediğin yerde oynaşabileceğini mi sanıyorsun? hyunbae: Evet? [hyunin] [texting] [skzships]
12.2M 589K 87
18 yaşında genç bir kızın yolu çıkmaz bir sokakta hiç kesişmemesi gereken bir adamla kesişti. Adam hayata ve mavi renge küskündü. Genç kızla beraber...
97.6K 7.5K 38
sadece erkeklerin olduğu bir üniversitede gay yönelimin odağı ve tüm dikkati üzerine çeken Jungkook, bu durumdan sıkılan ve onu bu rahatsızlıktan ko...