UFAKLIK | Daddy Issues ✓

By -Kirilmisbirkalp

2.3M 98.1K 31.7K

Motor yarışlarının gözde ismi olan Demir Atasoy, yıllardır kendisine platonik olan genç kız ile talihsiz bir... More

TEASER I 🐻
TEASER II 🐻
1. DEMİR ATASOY
2. YARIŞ
3. HER ŞEYİN BAŞLADIĞI GECE
4. AMANSIZ İDDİA
5. PANSUMAN
6. GÜZEL GÖZLÜ KIZ DEMEK
7. HIÇKIRIKLAR
8. ŞÜPHELİ YARA
9. İLK TEMAS
10. DÖVÜŞ
11. KELEBEK ETKİSİ
12. VE KELEBEKLER ÖLÜR
13. DÜŞ KIRIĞI
14. KIVILCIMLAR
15. HESAPLAŞMA
16. KALPLİ ŞEKER 🍭
17. KARMA
18. BİR UMUTTUR SEVMEK
19. ERKEĞİN GÖZYAŞLARI
20. YAKICI ATEŞ
21. ATEŞİN KORLARI
22. KETENPERE
23. KENAN ATASOY
24. GEÇMİŞİN ACI DOLU PENÇELERİ
25. ISLAK BEDENLERİN ŞARKISI
CAST 🐻
26. KOR ATEŞİN KIVILCIMLARI
27. NEZARETHANE
28. UFAKLIK NEREYE İSTERSE
29. LUNAPARK
30. SOKAK ÇOCUKLARI
31. BERABER UYUMALIYIZ
32. AŞKIN SAÇTIĞI KIVILCIMLAR
33. YENİ EV
34. KURŞUN
35. ONA TUTUNMAK
36. KAYIP GİDEN ÖZGÜRLÜK
37. YAŞLI ADAM
38. SORGU
39. KASET
40. BEN VE SEVGİLİM
41. ECELİN
42. TUTKU VE ŞEHVET (+18)
43. BENİM İÇİN DÖVÜŞ
44. ÖLÜMCÜL KARAR
45. ÖLÜMCÜL DÖVÜŞ
46. UÇURUMUN KIYISI
47. İNTİKAM ATEŞİ
48. BENDEN NEDEN SAKLADIN?
49. MELİS & ATAKAN
50. AŞKIN VERDİĞİ MUTLULUK
52. NUR & CENGİZ
53. İKİGAİ
AÇIKLAMA (2023)
54. NUR & CENGİZ
55. PASTA🍰
56. KÜLE DÖNMÜŞ HAYALLER
57. HER BİTİŞ BİR BİTİŞTİR
58. HAYAT HIRSIZLARI
59. BİR TUTAM MUCİZE
60. YENİ BAŞLANGIÇLAR
🐻
61. GÖNÜL SALINCAĞI
62. NUR & CENGİZ
63. KIZ KIZA
64. FUTBOL MAÇI
65. NUR & CENGİZ
💌
66. EN MUTLU GÜN 💌
67. JAGUAR VE PANTER (+18)
68. BAYRAM ÖNCESİ 🍭
69. TRABZON MASALI ☘️
70. TRABZON KABUSU🍃
71. AYI KABUSU 🧸
72. ÇİÇEK AÇAN PAPATYA
73. KÜÇÜK MUCİZE
74. TALİHSİZ DÜĞÜN
75. GÜVENLİ KOLLAR
76. NUR & CENGİZ
77. MELİS & ATAKAN
78. YENİ BAHARLAR
79. AL YANAKLI PAPATYA
80. VEDA
🤍♾️
1 MİLYON - Özel Bölüm

51. ŞEHVETKAR DAVET (+18)

31.2K 785 347
By -Kirilmisbirkalp

Bu bölümün son kısmı bazı sebeplerden dolayı silinmişti, şimdi yeniden yazdım. O yüzden satır başlarında yorum olmayacaktır, keyifli okumalar.

Two Feet - I Feel Like I'm Drowning

🔥

Hazır olduğumu hissettiğimde üzerime gece sefası çiçeği kokan parfümümden sıktım biraz. Sonrasında saçlarımı geriye itip gülümsedim. O sırada mahallede yankılanan korna sesiyle başımı cama çevirdim.

Bu Demir'in mükemmel ötesi arabasıydı...

Heyecandan dudaklarımdan bir hıçkırık kaçarken beyaz el çantamı alıp çıktım odadan. Ellerime ve ayaklarıma sürdüğüm beyaz ojeler ilk defa beni yanıltmayıp güzel duruyordu.

Annem sanırsam uyuyordu. Şansına küssündü. Artık eve dönünce görürdü. Onu uyandırmadan evden çıkıp kapadım kapıyı. Karanlık bahçeden çıkarken adımlarım bir tüy kadar hafifti.

Bahçe kapısını örttüğümde Demir'le göz göze geldik. Arabanın kaputuna yaslanmış, beni görünce doğrulmuştu. Üzerindeki siyah smokinle nefes kesici görünüyordu.

Bana doğru adımlarken kravatına elini daldırıp genişletti. "İnanamıyorum."

Kaşlarımı kaldırdım. "Neye?"

Yanıma yaklaşıp dudaklarını boynuma bastırırken "Sana," diye mırıldandı. Gözleri baştan aşağıya üzerimde geziniyordu. "Melek gibi görünüyorsun." Kaşlarını çattı. "Ama sorumsuz bir melek." Smokinin ceketini çıkarıp bana giydirirken sinirli görünüyordu. "Sana kaç kez dedim ceketsiz çıkma diye. Üşüteceksin."

"Hava bugün soğuk değil," diyerek itiraz ettim. O ise elimi tutup arabaya yöneldi. Kapıyı açtığında bindim, hemen ardımdan o da bindi. Arabaya biner binmez kravatı biraz daha genişletti. "Rahatsız mı ediyor?" diye sordum, kravatı işaret ederken.

Başını salladı. "Sevmiyorum bu zamazingoyu."

"Hmm..." Uzanıp kravatı tuttum. Takım elbise onda ayrı bir hava yaratmıştı. Saçlarına ilk defa özenle şekil vermiş, geriye doğru yatırmıştı fakat yine de bazı saçları yüzüne doğru düşmüştü. Şu an bu smokini soyma düşüncesi aklımda bir tilki misali geziniyordu. "Sana ayrı bir seksilik kattığını söylemiş miydim?"

"Öyle mi?" derken dudaklarıma yöneldi.

Ben hemen geri çekildim. "Rujum bozulur Demirciğim."

Arabayı çalıştırırken somurttu. "Şu düğün bitsin, gösteririm ben sana ruj bozmayı..."

"Aaa," dedim hayretle. "Terbiyesiz." Sözlerim biter bitmez güldüğümde o da bana eşlik ediyordu.

❥❥

Ne uzun, ne de kısa süren yolculuğun ardından arabayı deniz kenarında kalan düğün salonunda durdurmuştu. Karşılama personellerinden biri benim kapımı açarken, diğeri Demir'in kapısını açtı. Demir indiğinde kontağı valeye fırlatıp elini belime yerleştirdi.

"Hoş geldiniz Demir Bey," dedi takım elbiseli bir adam.

Demir başını salladı. "Hoş bulduk Mithat, nasılsın görüşmeyeli?"

Adının Mithat olduğunu öğrendiğim adam gülümsedi. "İyiyim efendim, sizi sormalı?"

Demir'in dudağının kenarı kıvrılırken "Yuvarlanıp gidiyoruz işte." dedi, eğlenen bir ses tonuyla. Sonrasında bana döndü. Başıyla işaret ettiğinde yürümeye başladık.

"Kimdi o?" diye sordum, meraklı gözlerle ona dönerken.

Demir de bana çevirdi başını. "Şirkette çalışırken benim asistanımdı. Görmeyeli bayağı değişmiş kerata."

"Anladım," derken önüme döndüm. Kırmızı halının kapladığı koridordan geçerken kendimi o televizyondaki ünlüler gibi hissetmiştim. "Bu his gerçekten güzelmiş." Demir hangi his dercesine baktığında güldüm. "Kırmızı halıda yürümek... Hep merak etmiştim, üzerinde yürümek de nasip oldu."

Gözleri önündeyken, kulağıma doğru eğildi. "Söylesen önüne her renkten halı sererdim güzelim."

"Söylemem mi lazım?" dedim, yalandan bir ciddiyetle. "Sen düşünemiyor musun bunları?"

Kaşları havalanırken başını geriye çekip "Sen ciddi misin?" diye sordu, brden güldüğümde o da gülmüştü. "Seni gidi şakacı ufaklık..."

O an salona girmiştik. Gözlerimi Demir'den çekip koca salonda gezdirmeye başladım. Etrafta yuvarlak masaların etrafına toplanmış şık giyimli insanlar vardı. Herkesin ellerinde birer kadeh ve yüksek sesli klasik müzik...

Karşımızda duran koca projeksiyonun önünde büyük bir masa vardı. Masada oturan gelin dikkat çekecek kadar güzeldi. Damat'ın da ondan kalır yanı yoktu tabi... Eh, bir Demir olmasa da yakışıklı biriydi.

"Küçük şey!" Atakan'ın sesini işittiğimde, başımı soluma çevirdim. Bir kolunda Melis, diğer tarafında Nur'la birlikte gülümseyerek buraya yaklaşıyorlardı.

Nur'un üzerinde saten siyah mini bir elbise vardı. Geniş eteği, kalp yaka oluşu, bacak yırtmacı ve ince askılarıyla gerçekten mükemmel görünüyordu. Saçlarını açmış, yüzüne de sade bir makyaj yapmıştı. "Efnan!" Nur bana sarılırken, karşılık veriyordum. Bir yandan da Atakan'a öldürücü bakışlarımı diktim.

"Bari burada adımı kullan ya!"

Eli başına giderken mahçupca gülümsedi. "Ben senin adını şey edemiyorum kızım ya!" Üzerinde lacivert bir spor takım elbise vardı.

"Harika görünüyorsun," dedi Melis, Nur geri çekildiğinde onunla da kısaca sarıldık. Üzerindeki su yeşili elbiseye, gözleri uyum sağlıyordu. Göğüs dekolteli, ince askılı, bacağını öne çıkaran yırtmaçlı, saten bir elbiseydi.

"Harika olan sensin," derken, gülümsedim. Bakışlarım Atakan'a kaydığında Melis'e olan aşık bakışlarını görmemek imkansızdı. Nedense gözüme ilk günün aksine çok uyumlu geliyorlardı.

Demir yeniden elini belime yerleştirirken, "Geçelim," dedi. Başımı salladığımda ikimiz birden Demir'in yönlendirmesiyle gelin ile damatın masasına doğru ilerliyorduk.

"Kardeşim!" Damat sevinçle oturduğu yerden kalkıp Demir'e yaklaşırken, geriye çekildim.

"Hayırlı olsun," dedi Demir, tokalaşırken.

"Eyvallah." Damat geriye çekilirken Atakan'la da tokalaştı. Sonrasında gözleri Melis ve benim üzerimde gezindi. "Darısı size kardeşim," derken, bana elini uzattı. "Fuat ben."

"Efnan." Elini sıktım. Aynı şekilde Melis'le de el sıkışıp, Nur'la da tanıştılar.

Gelin de gülerek elini uzattı. "Gözde." Biz el sıkışırken, Melis ve Nur'la da aynı şekilde tanışmıştı. Gelinliği sade ve şık duruyordu. Ayrıca yüzü bebek gibi, çok güzeldi. Balık etli olması ona ayrı bir hava katmıştı.

"Müsadenizle." Gözde müsade istediğinde ona gülümsedim.

"Lütfen," dedim sorman hata der gibi. Gelin ve damat kol kola diğer konukları karşılamaya gittiği sırada Demir elini yeniden belime dolamıştı.

"Şöyle geçelim," dedi, bakışlarıyla boş masayı işaret ederken. Beşimiz boş masaya geçtiğimizde, garson masaya içki bırakmıştı. Onun dışında masalarda atıştırmalık bir şeyler de vardı. İçki kadehini elime aldığımda Demir bana döndü. "Dokunmasın?" Kanıtlamak ister gibi kadehi kafama diktim. "Ufaklık!" dedi, kısık ama baskın bir sesle.

Kadehi indirirken gülümsedim. "Bak, dokunmadı."

Başını iki yana salladı. "Ya sabır."

Garson ikinci kadehi önüme bıraktığında teşekkür edip yavaşça yudumlamaya başladım. Demir de ikinci kadehini kafasına dikmekle meşguldü.

"Demir adam?" Başımı arkama çevirdiğimde siyah smokinle karşımızda dikilen Cengiz'den başkası değildi.

"Kurt adam," dedi Demir, tokalaşırken. "Sonunda ormanın dışına çıktın demek?"

Cengiz başını salladı. "Ormandan sıkılıp hayvanat bahçesine geldim diyelim."

"O zaman hoş geldin," diyen Atakan'la da el sıkıştıklarında Cengiz'in gözleri Nur'u bulmuştu. Kaşları havalanırken, Nur da aynı şaşkınlıkla ona bakıyordu.

"Sen?" Nur'un dudakları bir parça açıldı. "Allah'ım lütfen kabus olsun!"

Cengiz Nur'un sözlerinden bağımsızca onu süzüyordu. "Rüya olmalı." Bakışları gözümden kaçmadığında kıkırdadım. Hayran hayran bakıyordu Nur'a.

Nur çantasını aldı masadan. "Ne rüyası be, kabus kabus!" Gitmek için ilerlediği sırada Cengiz kolunu tutmuştu, tam o sırada çalan dans müziği ve gelinle damatın piste çıkışı bir olmuştu. Herkes o tarafa dönerken, bazı insanlar da dansa kalkmıştı.

Cengiz Nur'un çantasını alıp masaya koyarken, Nur'un yüz ifadesi hem şaşkın, hem sinirli duruyordu. Kolundan tutup piste çektiğinde Melis arkalarından put gibi bakakaldı.

Güldüm. "Kurt adam hızlı çıktı."

"Ben şimdi gösteririm ona." Melis yürümek istediğinde Atakan kolunu tutmuştu.

"Bırak," dedi, sakin bir tavırla. "Eğer karşı gelmek istese Nur gelirdi, demek ki kendi de istiyor." Melis, Atakan'a dönerken, Atakan kolunu tuttuğu elini eline indirerek kavradı. "Gel, biz dans edelim."

İkisi piste giderken arkalarından bakıyordum. "Çok yakıştılar ya."

"Evet." Demir'in dudaklarını omzumda hissetiğimde arkamı dönüp gülümsedim.
Elini belime yerleştirdi. "Bana bakıp gülüyorsun ya," bir adım yaklaştı. "Bu ânı hiçbir âna değişmem ufaklık..."

Yeniden gülümsedim. "Hoşuna gitmesi ne hoş sevgilim..."

Dudakları gülüşümün üzerine değerken o da güldü. "Dans edelim mi?"

"Olur," dediğimde elime uzanıp ilerledi. Piste çıktığımızda bir eli hala elimi tutarken, diğeriyle belimi kavradı. Ben de boşta kalan elimi omzuna koydum. Dans etmeyi bildiğim söylenemezdi, ama bilmiyor da değildim. Filmlerden, dizilerden gördüğüm kadarıyla biliyordum. Tabii küçükken aynanın karşısında gölgemle dans etmem dışında.

"Kırmızı gerçekten çok yakıştı," derken, yüzünde arsız bir sırıtış vardı Demir'in.

Omzundaki elimle omzunu okşadım. "Beğenmene sevindim."

Dudaklarını şakağıma bastırdı. "Ben senin her şeyini beğeniyorum güzelim."
Geri çekilmeden öylece durdu. Yüzlerimiz arasında birkaç parmak mesafe varken, yavaşça sallanıyorduk. "Bundan birkaç ay önce." Alnını alnıma yasladı. "Annenle birlikte benim evde kaldığınız günün sabahı, annen bana bir şey söyledi."

Kaşlarımı çattım. "Neden şimdi bunu söylüyorsun?"

Dudaklarını dudaklarıma bastırıp susturdu. "Dinle." Sarhoş gibi hissediyordum. Başımı salladığımda devam etti. "Eğer doğru kişiyi arıyorsan, aklına değil kalbine bak demişti. Aklım geri çekilmemi söylüyordu. Kalbimse sana karşı gelemiyordu. Dudaklarım senin için yanıp tutuşurken, gözlerim senden kaçıyordu. Aklım ateş olduğumu söylerken, kalbim senin ateşin Efnan'ı yakmaz diyordu."

Gülümserken alnımı alnına sürttüm. "Beni çok uğraştırdın."

O da güldü. "İnan bana seninle böyle olacağımı bilsem alır götürürdüm seni."

"Beni kaçıracak mıydın?"

Başını salladı. Belimdeki parmakları yavaşça belimi okşuyordu. "Seni en derinime saklamak istiyorum ufaklık. Kimsenin bulamayacağı bir yere, kalbime..."

Başımı göğsüne yaslarken huzurla gözlerimi kapadım. Omzuna koyduğum elimi kalbinin üzerine indirdim. "Ben zaten burdayım..." O sırada çalan halay müziği tüm romantikliği bozmuştu. Başımı göğsünden kaldırıp seslice güldüm. "Hayatın bize verdiği süre ektedir."

Güldü. "Gel."

Elimi tuttuğunda yeniden masaya geçtik. Ama Nur dışarıya gidiyordu, Cengiz de hemen peşinden çıkmıştı.

"Bayan." Duyduğum sesle başımı kaldırdım. Pala bıyıklı hanzo bir tip bana bakıyordu.

Kaşlarımı çattım. "Bayan mı?"

"Hanımefendi," diyerek düzeltti. Demir bir adım önüme geçerken o hala bana bakıyordu. "Abimiz sizi halaya davet ediyor." Başıyla solunu işaret ettiğinde hepimiz sola döndük. Yüzü tombul, şişman bir adam elindeki medili oturduğu yerde bana bakarak sallıyordu.

"Gel de böylelerini sikme." Demir öne atıldığında kolunu tuttum. Ama o çoktan adamın yakasını tutmuştu. "O abine söyle," derken, adama baktı. "Buradan uzasın. Aksi takdirde kendisi halay kırıklığına uğrayacak."

Adam korkuyla başını salladığında Demir iterek bırakmıştı yakasını. Adam giderken Atakan yanımıza yaklaşıyordu. "Bir sorun mu var?" diye sorduğunda Demir ona döndü.

"Yok bir şey."

Melis'le ikisi karşımıza geçerken Melis'in gözleri etrafta geziniyordu. Sanırsam Nur'u arıyordu. Görmüştüm ama söylersem peşlerinden gideceği için susmayı tercih ediyordum.

Halay bittiğinde damat eline bir mikrofon alıp sahneye çıktı. O sırada Nur ve Cengiz de arka arkaya içeriye girmişti.

"Sevgili dostlarım," derken, etrafta geziniyordu Fuat'ın gözleri. "Bu mutlu günümüzde bizi yalnız bırakmadığınız için hepinize çok teşekkür ederim." Güldü. "Biliyorum kendisi çok sinirlenecek ama bunu yapması için oldukça ikna edici bir kişi var bugün aramızda, o yüzden buradan Demir kardeşime sesleniyorum ve Zeybek oynamak adına onu ve diğer arkadaşlarımı buraya davet ediyorum."

Gözlerim kocaman açılırken Demir'e döndüm. Bunu gerçekten yapar mıydı?

"Asla," dedi, ben sormadan. "Hayatta olmaz."

Atakan ayaklandı hevesle. "Hadi lan."

Demir ona döndü. "Olmaz."

"Demir," dedim harfleri uzatarak. "Lütfen." Çocuk gibi gözlerimi kocaman açıp kolunu tuttuğumda şaşırmıştı.

"Efnan-"

"Lütfen!" dedim fırsat vermeden. "Hadi görmek istiyorum, lütfen!"

Nur masaya otururken Demir ayakta duran Cengiz'e döndü. "Kurt adam oynarsa bende oynarım."

Cengiz tam konuşacakken "O anlamaz o işlerden," diyerek Nur atılmıştı lafa.

Cengiz ona döndü. Yüzündeki ifade sertti. Anlaşılan Nur'un kendini küçümsemesine kızmıştı. "Buyur demir adam," gözleri hala Nur'un üzerindeydi. "Geç."

Demir yanağıma ufak bir öpücük bıraktığında hevesle güldüm. Üçü piste giderken Nur Cengiz'in arkasından bakıyordu. "Aklınca zort edecek beni."

Kıkırdadım. "Yapacak."

Demir, Cengiz, Atakan, Fuat ve bir kişi daha vardı pistte. Yerlerini alırken Hekimoğlu türküsü çalmaya başlamıştı.

Bacakları hafifçe iki yana açılırken iki adım dönerek alkış çalmaya başladılar. Ardından hızlı bir şekilde kollarını iki yana açıp sola doğru ilerlediler ve bağırarak ayaklarını yere vurdular. Aynı şeyi ikinci defa yaptıklarında hayranlıkla elim ağzıma kapanmıştı.

"Oha," dedi Nur, onun da benden farkı yoktu açıkçası.

Sola doğru yuvarlak halinde yürürken dizlerini kaldırıp indiriyorlardı. Son kez dizlerini kaldırıp bacaklarını ayırırken kollarını kaldırdılar. Bir sol dizinin, bir sağ dizinin üzerine eğilirken ne kadar asil göründüklerinden haberleri yok gibiydi.

Yeniden ayağa kalktılar. Yuvarlak etrafında ilerlerken, dizini kaldırıp aynı şekilde kollarını da kaldırıp indiriyorlardı. Ellerini havaya kaldırıp birleştirirken, açarak iki yana savurdular. Sonrasında öne doğru iki adım, arkaya doğru iki adım atarak sol bacağını havada iki kez hareket ettirip hafifçe dizlerinin üzerine eğildiler. İki kolunu ağır çekimde savururken, tek dizinin üzerine çöküp ayaklandılar.

Yeniden yuvarlak oluşurken, dört kez kollarını hareket ettirerek ilerlediler.
Sonrasında hızla dizlerinin üzerine çöküp ellerini yere sürttüler ve ayaklandılar. Beşi de aynı anda kalkıp yuvarlak halinde ilerlerken kolları havadaydı. Müzik anlık olarak yavaşlarken durup bir kollarını beline yerleştirip bağırarak üç kez diğer elini havaya savurdular.

Müzik hızlandığındaysa üç kez hızlıca dönüp dizini kırarak kollarını açıp ağır çekimde döndüler. Kalkmadan önce dizlerini yere vurup ardından ayaklandılar. Yeniden yuvarlak halini alırlarken, kolları havalanmıştı. Dizlerini kırarak ağır çekimde ilerleyip ayaklarını sertçe yere vuruyorlardı.

Birden ellerini öne uzatıp savurdular. sonrasında birbirine yaklaşıp dizlerini kırarak kollarını geriye doğru savurdular. Bunu yaparken hepsi birden hoy dercesine bağırmıştı. Kolları havalanırken yeniden aynı şeyi yaptılar. Ardından bir dizinin üzerine çöküp, kollarını kaldırarak savurdular.

Dördü ayaklanırken, Fuat dizinin üstüne çökmüş ortada duruyordu. Diğerleri ise etrafında dönüyordu. Birden bağırarak iki adım koştuklarında heyecanla sesli güldüm. O sırada Fuat da elini yere vurarak doğrulmuştu.

Müzik kesildiğinde Demir'le Fuat birbirine gülerek el sıkıştıklar. Bir şeyler söylüyorlardı ama duyulmuyordu. Demir yanıma yaklaştığında "Mükemmeldi," dedim, gülmeye devam ederken. "Gerçekten, inanılmaz derecede güzeldi."

Yanağımı öptü. "Beğenmene sevindim güzelim."

Ben de onun yanağını öptüm. "Beğenmek ne kelime! Öldüm bittim!"

Demir yanıma otururken Melis ve Atakan el ele dışarıya çıkıyordu. Nur'sa yanımıza yakalaşan Cengiz'den gözlerini kaçırmakla meşguldü. Oysa ki az önce bir güzel süzüyordu adamı.

"Gidelim mi?" Demir kulağıma doğru fısıldadığında hemencecik başımı ona çevirdim.

"Ayıp olmasın?"

Başını kaldırdı. "Piç Fuat alacağını aldı daha ne ayıbı." Ben gülerken Fuat'a döndü. Elini kaldırıp gidiyoruz dercesine baş parmağını geriye doğru salladı.

Fuat'ın yüzü gülüyordu. Başını salladığında Demir ayaklandı. Ben de kalkıp Nur'a döndüm. "Sen gittiğimizi söylersin Melis'e?"

"Olur," dedi, başını bana çevirip. "Söylerim." Gözlerindeki telaş gözle görülür derecedeydi. Bu komiğime giderken başımı iki yana salladım.

"Gidelim." Demir elimi tuttuğunda çıkışa doğru yürümeye başladık. Biz çıktığımız sırada Cengiz de Nur'un karşısına oturuyordu.

❥❥

Salondan çıkıp Demir'in evine gelmiştik. Ben indiğimde Demir de arabayı garaja koyup yanıma gelmişti. Hızlıca kapıyı açıp girmem için kenara çekildiğinde gülümsedim. "Uuu... Centilmenlik demek?"

Başını salladı. "Sana her zaman."

İçeriye girip çantamı koltuğa attım. Demir'se mutfağa geçip dolaptan çıkardığı suyu bardağa doldurup kafasına dikti.

"Keşke beni eve bıraksaydın," diye söylendim. "Üstümü falan değişirdim."

Bardağı tezgaha bırakıp bana döndü. "Değiştir işte, giyersin benden bir şeyler."

Demir'in üzerimdeki ceketini çıkarıp koltuğa bıraktım. "Seninkiler olur mu ki bana?"

Yanıma yaklaşıp gülümsedi. "Olur olur." O sıra duyduğum titreşim sesi Demir'in telefonuna aitti. Çıkarıp açtı ve kulağına götürdü. "Emre?"

O telefonla konuşurken "Ben bir şeyler ayarlarım," dedim, fısıldar gibi.

Başını salladığında merdivenlerden çıkıp Demir'in odasına girdim. Her şeyden önce yatağa oturup soluklanmak adına derin bir nefes aldım. Elbise gerçekten de beni çok yormuştu ama değmişti, hele ki Demir'in o zeybeği... Onu yüzlerce kez yeniden izleyebilirdim. Smokinle o kadar nefes kesici duruyordu ki, aklıma olur olmadık şeyler geliyordu.

Madem gelmişti, susturmak olmazdı öyle değil mi? Bu gece bizim olmalıydı.

"Demir!" diye seslendim ayağa kalkarken. Kapıya doğru adımladım. "Yardım eder misin fermuara!"

"Geliyorum!" Bağırışını işittiğimde gülüşüm daha da büyüdü. Birkaç saniyenin ardından gelmişti odaya. "Emre salağı lafa tuttu." Yanıma doğru adımladı. Arkama geçtiğinde aynadan gördüğüm üzere kaşlarını çattı. "E hani, kapalı zaten bu?"

Dudağımın kenarını sinsice kıvırdım. "Biliyorum."

"Yardım lazım dedin?"

"Evet." Ona çevirdim bedenimi. "Ama kapatmaya değil." Ellerimi yakasına götürdüm. "Açmaya..." Gözlerine yerleşen o koyuluk hoşuma gitmişti. Gülüşüm büyürken gömleğinin ilk düğmesini açtım. O sırada dudaklarımız birbirine kenetlenmişti.

"Eğer amacın beni çıldırtmaksa tebrik ederim," dedi, dudaklarımız hafifçe aralanırken. "Başardın."

"Ne mutlu bana..." Gömleğinin düğmelerini usul usul açarken bir yandan da arsızca gözlerine bakıyordum. "Hep sen mi beni çıldırtacaksın Demir Atasoy?" Kaşları tavrımı sevmişcesine havalanırken alt dudağımı dişleyerek düğmelerini açtığım gömleğini üzerinden çekip çıkardım. "Bu gece bana aitsin." Kaşlarımı kaldırdım. "Gerçi, her zaman benimsin ama bu gece sevişmemiz gereken konular var."

"Öyleyse hemen sevişmeliyiz," dedi, dudaklarıma doğru.

Dudaklarımı dudaklarına yaklaştırırken avuçlarımı kaslı göğüslerine yasladım. "Seni doyasıya seveceğim..." Ellerimi sürterek aşağıya doğru kaydırdığımda aynı anda gözlerimi gözlerinden çekmeden ellerimle beraber aşağıya doğru süzüldüm. Gözleri koyulaştı, ne yapacağımı anlamış olacak ki nefesi hızlandı. Dizlerimin üzerine çökmüş bir şekilde gözlerine bakarken ellerimi indirip pantolonunun kemerini tuttum. "Bu gece," kemerin tokasını açıp çektiğimde dudağımın kenarını kıvırdım. "Benimsin Demir Atasoy."

(Alt kısmı yaşı küçük olanların okumasını istemiyorum, atlayın lütfen. +18!)

Alt dudağını dişlerinin arasına alıp ezdiğinde "Beni gebertiyorsun," dedi hırlayarak sert bir solukla. "Çıldırtıyorsun."

"Çıldırmak nedir görmedin." Pantolonunun düğmesini açarak bacaklarından sıyırdığımda sert nefeslerinin arasından bana yardımcı olarak ayaklarından çıkardı pantolonu ve sırıttığımda kaslı bacaklarından sürterek baksırına kaydırdım parmaklarımı. "Her yanın nasıl bu kadar mükemmel olabilir senin?"

"Konu mükemmellikse senin yanında bir hiçim güzelim," dedi hoş bir sesle.

"Hm... Öyle mi diyorsun?" Ellerimi kasıklarına doğru sürterek ilerlettim, gözlerimi kaldırıp gözlerine baktığımda dudağının kenarı kıvrıldı. Gözlerimi indirdiğimde karşılaştığım manzara kalbimi hızlandırdı, daha çok şehvetle çünkü boxerından bile belli olan büyüklük yalnızca benim içindi, biliyordum. Bunu yapmak istiyordum, hem de deli gibi ama şimdi onu görünce biraz olsun korkmuş gibiydim. Yine de geri çekilmeyerek boxerının iki yanından tuttum ve aşağıya sıyırdığımda Demir tüm çıplaklığıyla karşımdaydı. Gözlerine baktım, erkekliğini avuçladığımda teni kasıldı ve gülüşü yerini büyük bir ateşe bıraktı. "O smokinle nefes kesici görünüyordun." diye bir itirafta bulundum o sırada. "Seni soymak için yanıp tutuştum gece boyunca."

"Benim küçük kızım gittikçe daha da arsızlaşıyor." dedi boğuk bir sesle.

Elimi kaydırarak erkekliğini okşadığımda sertçe bıraktı nefesini. "Bunun hoşuna gitmediğini söyleyebilir misin?"

"Söylemem, hoşuma gidiyor, çıldırıyorum senin için ufaklık."

Elimi bir yukarı, bir aşağı kaydırarak ritim tutturduğumda gözlerimi gözlerinden bir saniye olsun ayırmıyordum. "Ben de senin için çıldırıyorum Demir, benim olman için ne kadar beklediğimi biliyorsun."

"Beklemekle hata yapmışız." diye soludu, başını geriye doğru yatırdığında ağzını açarak sesli bıraktı nefesini. O an, elimdeki büyüklüğün ucunu yaladığımda elini saçlarıma geçirdi. Sert ama canımı yakmayacak bir şekilde sıktığında onu biraz daha ağzıma alarak emdim. Zordu, buraya kadar alabileceğimi düşünüyordum çünkü o haddinden fazla büyüktü. "Efnan," diye inledi erkeksi bir tınıyla, sesi sertti.

Ona fırsat vermeden biraz daha ona yaklaştığımda ağzıma biraz daha alabilmiştim. Hafifçe ileri geri yapmaya başladığımda saçımı tutan eli sıkılaştı, gözlerini kapatarak sesli nefeslerinin arasından başını geriye attığında beni bu kez kendine doğru bastırdı. "Devam et kızım, işte böyle."

Bedenim sanki bir yangında kalmışcasına ısınmaya başladığında ona daha fazla sokularak hızlandım. Boğazıma kadar gelen hissiyat dudaklarımın kenarlarını acıtıyordu ama yine de durmak istemiyordum. Dilimi çıkartarak erkekliğine sürttüm, erkeksi inlemesi daha boğuk bir hale büründüğünde bu hoşuma gitmişti. Dilimi sürerek onu yalamaya başladığımda saçlarımı daha sert sıkarak "Mükemmelsin," dedi boğuk sesiyle.

İlk kez böyle bir şey yapıyordum, zorlansam da onu tatmin edene kadar durmadım. Bir sürenin ardından Demir kendini geriye çektiğinde ve ağzımın içinden çıktığında uyuşan dudaklarımı yalayarak ıslattım.

"Siktir." dedi hızlı hızlı nefesler alırken. Eliyle erkekliğini sertçe okşadığında kendini bırakışını izledim nefes nefese. Bana doğru yaklaştı, ensemdeki saçlarımdan kavrayarak beni kaldırdığında sertçe dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bir yandan elbisenin ön kısımdaki ipini açtığında diğer yandan diğer avucunu kalçama yaslamış sıkıyordu. Alt dudağımı çekerek ıssırdığında acıyla inledim ve dudaklarımız birbirinden ayrıldığında o hiç durmadan boynuma bastırdı dudaklarını.

Bedenim yanıyordu, bacak aramda büyük bir sızı vardı ve ıslandığımı hissedebiliyordum.

Dudakları sert darbelerle boynumda gezinirken "Demir," diye inledim nefes nefese. Konuşmadı, dilini gezdirerek gerdanıma indiğinde çıldırmış gibi ensesini kavradım.

Islak darbelerle göğüslerime indi dudakları, göğüslerimin arasına bıraktığı öpücükler ve ıslak dili beni çılgına çevirirken kendimi tutamayarak inledim. Ensesindeki saçlarını çekiştirdiğimde elbisemin iplerinden tutarak bir çırpıda kopardı. "Demir," dedim nefes nefese. "Ne diye..."

"Yenisini alacağım," diyerek elbisenin yırttığı iplerini indirdi. Sütyenim ortaya çıktığında iplerinden tutarak sıyırdı omuzlarımdan. Eli sırtıma gittiğinde sütyenimin kopçasını bir çırpıda açarak beni rahatlattı. O an sütyenimi çektiğinde göğüslerim çıplak bir şekilde karşısındaydı. Bir eliyle avuçladığında hırlayarak diğerini ağzına aldı. Göğsümü sertçe emmeye başladığında inleyerek saçlarını sıktım.

Islak dili ve dolgun dudakları beni parçalamak istercesine göğüslerimde gezinirken kendimi hissetmiyordum. İnledim, kasıklarım büyük bir yangınla kavrulurken tırnaklarımı ensesine geçirdim. Dişlerini göğsüme geçirdiğinde acıyla daha da bastırdım tırnaklarımı. "Demir."

"Üzgünüm," başını kaldırdı, diğer göğsümü emmeye başladığında beni kendine bastırdı. Sert öpücüklerinin ardından başını kaldırarak boynumu emdiğinde titredim kollarının arasından. "Ölüyorum sana," diye hırladı boğuk bir sesle. "Şu tenin için geberiyorum Efnan'ım..."

"Ben de," diye inledim, kolumu boynuna sararak onu kendime çektiğimde çıldırmış gibiydim. "Demir..."

Boynumu dudaklarının arasına alarak sıkıştırdığında hırlayarak çeneme ilerletti dudaklarını, ıslak öpücükleri dudağımın üzerine geldiğinde dudaklarımı kavrayarak emdi birkaç saniye ardından geriye çekildiğinde kolunun birini belime doladı. Kolayca beni kaldırdığında elbiseyi bacaklarımdan sıyırarak çıkardı.

Boynuna doladım kollarımı, onu kendime çekerek dudaklarını öptüğümde belimdeki eli kalçama sarıldı ve beni kendine bastırdığında iki adımda yürüyerek bedenimi yumuşak yatağa bıraktı. Göğüslerimi avuçladı, sıkarak boynumu öptüğünde aşağıya doğru kayarak göğüslerimi emmeye başladı yeniden.

Saçlarını tuttum, okşayarak inlediğimde dudaklarını aşağıya doğru kaydırarak karnımdan kasıklarıma doğru öpücükler bıraktı. O an dilini gezdirerek iç çamaşırımın üstüne dudaklarını bastırdığında kendimden geçmiş gibi saçlarını çektim. Ellerini iç çamaşırımın iki yanına koyarak aşağıya doğru sıyırdı, karşısında çırılçıplak kaldığımda avucunu bacak arama yaslayarak beni çıldırttı.

"Demir...."

Avucunu bastırdığında saçlarını daha da çektim. Dudaklarımdan sert bir inleme döküldüğünde kadınlığımı okşayarak tepeme dudaklarını bastırdı. Şehvetle başımı geriye atarak inlediğimde dudakları aşağıya doğru kaydı ve ıslak dilini hissettiğimde çıldırmış gibi inledim. Saçlarını okşadım, bacaklarımı kapatmak istediğimde avucunu baldırıma yaslayarak buna engel oldu. "Kendini bana bırak, bırak ki tadayım seni."

Ona cevabım sesli bir inleme olmuştu. Dilini gezdirerek beni mahvediyordu. Her dudaklarını hissedişimde, her baskı uygulayışında çıldırmış gibi inliyor, bir yandan da saçlarını okşuyordum. O an, dilini içime doğru ittiğinde gözlerim kaydı, başımı geriye doğru iterek dudaklarımı ıssırdığımda dili içimde gelip gidiyordu.

Bu tatlı işkenceye daha fazla dayanamadığımı hissettiğimde tırnaklarımı ensesine geçirdim. Ağzını yaslayarak beni yaladığında inlemem kulaklarımda yankılanıyordu. Onun da çıkardığı ıslak sesler benim mahvetmeye yetmişti. Sonunda titreyerek kendimi ona bıraktığımda dilini bastırarak doğruldu ve dudaklarını dudaklarıma bastırdığında bana beni tattırdı. Bu hoşuma gittiğinde ensesinden tutarak onu kendime daha da bastırdım, şehvetli inlemelerim eşliğinde dudaklarını ıssırdığımda avuçlarını göğüslerime yaslayarak sıktı. Alt dudağımı emmeye başladığında elleri belime, oradan da bacaklarıma kaydı ve kalçalarıma sürtünerek baldırlarıma indiğinde bacaklarımı hafifçe kaldırarak bacak arama yerleşti koca bedeniyle.

Dudaklarımız aralandığında nefes nefeseydik. Hafifçe doğruldu, erkekliğini bana yasladığında ağzımı açarak inledim. Yumuşacık tenini tenime sürtmeye başladığında tattığım zevk anlatılamazdı. Gözlerim geriye doğru kayarken çıldırmış gibi dudaklarımı ıssırdım. "Demir..."

Onun da benden pek bir farkı yoktu, elinin birini çeneme yasladı, baş parmağını dişlerimin arasına aldığımda "Söyle güzelim," diye inledi nefes nefese. Konuşamadım, öyle bir zevk alıyordum ki konuşamıyordum. O an, kendini bana ittiğinde parmağını ıssırarak inlememi bastırmaya çalıştım. O artık içimdeydi ve beni yavaşça doldurmaya başladığında tüm bedenimin cayır cayır yandığını hissediyordum. "Siktir." diye soludu nefes nefese bir şekilde. "Sıcacıksın."

"Senin için," diye inledim boğukça. "Hepsi, her şey senin için..."

Hırlayarak bana doğru eğildi ve çenemdeki elini indirerek göğsümü avuçladı. Bir yandan diğer göğsümü dudaklarının arasına aldığında bir yandan da sert ama yavaş darbelerle beni doldurmaya devam ediyordu. "Demir," diye inledim kendimi tutamayarak. Ellerimi sürterek sırtına ilerlettim, kaslı sırtı nefesimi keserken kalçasına doğru kaydırdım ve kalçalarını sıktım. "Hızlan..." 

Bana uydu, dediğimi yaparak hızlandığında kendini biraz daha içime itti. Onu biraz daha hissetmek canımı yaksa da umrumda değildi çünkü hissettiğim zevkin yanında bu acı hiçbir şeydi.

Kalçalarını sıktım, onu kendime biraz daha bastırdığımda içimdeki yangın sönmek bilmiyordu. Her yanım onun için tutuşuyorken o kendini tamamen içime itti ve hemen ardından dudaklarımızı birleştirdiğinde ağzının içine doğru sertçe inledim. Tırnaklarımı kalçasına sapladım. Yuvarlak poposu pürüzsüzdü, onu hissetmek gerçekten de mükemmeldi.

Ellerini belimin iki yanına yaslayarak dudaklarımızı ayırdığında hafifçe doğruldu. Bacağımın birini kaldırıp omzuna attığında daha da hızlandı. Benim yüksek sesli inlemelerime eşlik eden erkeksi inlemeleri beni daha da çıldırtıyordu ve o an, kendini sertçe bana ittiğinde cayır cayır yanan içimde hissettiğim soğuk sıvıyla rahatladığımı hissettim.

Nefes nefese bir şekilde beni kaldırdığında içimden çıkmadan kucağına oturttu bedenimi. O an dayanamayarak "Daha önce birileriyle beraber oldun mu?" diye sordum, meraklı bir ses tonuyla.

Yanağımı öptü. "Hiçbir kadınla kalplerimiz sevişmedi Efnan."

Boynunu tuttum. "Oldun yani?" Başını salladı. "Pis." Kalkmak istediğimde belimden tutarak engellemişti bunu. "Bırak."

Dudaklarını boynuma bastırdı. "Geçmişi karıştırmanın sırası mı şimdi?"

Somurttum. "Sırası tabi. Ben başkalarıyla beraber olmuş olsaydım hoşuna gider miydi?"

Gözlerine yerleşen öfke bana zaten istediğim cevabı veriyordu. "Gitmezdi," dedi net bir sesle. "Hatta hepsini bir bir öldürürdüm."

Kollarımı boynuna doladım. "Bak sen?" Kaşlarımı muzipçe kaldırdım. "O halde ben de o kadınları öldürmeliyim?"

Güldü. "Yok yok, aman." Yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına itti. "Bu güzelliğin katil olmasını istemem... Hem, hepsi geçmişte kaldı. Şimdi sen varsın, benimlesin ve benimsin..."

Gülümsedim. Gerçekten de öyleydi ama içime dolan kıskançlık duygusunu bastıramıyordum. Ensesindeki küçük saçları yavaşça okşamaya başladım. "O halde sen de benimsin Demir Atasoy."

"Seninim," derken sesi çok netti. "Seninim Efnan ve hep senin kalacağım."

Gülüşüm büyürken onu kendime çekip sarıldım. O bu hayatın bana sunduğu en büyük şanstı...

"Ve şimdi..." Beni hafifçe ittiğinde sırtım yatağın sert yüzeyiyle buluştu. "Sevişmemiz lazım, sabaha kadar."

Sırıttım. İçimde sertleşen erkekliği tüm vücudumu yakmaya yetmişti bile. Kollarımı boynuna doladım, onu kendime çektiğimde "Bu gün sabah olmasın o zaman." diye fısıldadım kısık bir sesle. Dudaklarımız birbirine kenetlenirken bu kez sertçe içimde hareket etmeye başlamıştı.

Ne kadar bu şekilde devam edebilirdik bilmiyorum ama uzun bir süre birbirimizi bırakmaya niyetimiz yoktu.

❥❥

Bölüm 4 bin kelimeye yakın oldu. Abiiii ilk defa bu kadar uzun yazıyorum daha da yazasım vardı ama baktım acayip uzadı bende kendimi durdurdum.

Neyse neyse, bölüm bekleyenleri buradan mucuksluyorum.

Melis'in giydiği elbise↓

Nur'un giydiği elbise↓

Continue Reading

You'll Also Like

4.2M 265K 45
Aylardır izlediği yayıncıya olan hislerinin arttığını düşünen İzem, artık onun dikkatini çekmek ister. Dağhan'a ilk mesajı değildi ama bu sefer onun...
309K 5.2K 20
༺༻ Bütün hakları saklıdır "Ben geldim" Gülümseyerek ve son harfi uzatarak kurduğum cümle ile o da gülümsedi. Sandalyesini biraz masadan geri çekti...
1.5M 65.4K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...
1.4K 403 17
"Sırtım onun yatağının soğukluğu ile buluştuğu o ilk an, günaha boyandığım andı." Hayatın zorluklarına göğüs gerenlerin, düşenlerin ve yeniden ayağa...