Dragon's Ashes | HOTD

By larathecult

1.8K 147 404

Kral Jaehaerys'in vârisi olarak seçebileceği üç oğlu vardı. Adil Aemon. Cesur Baelon. Zalim Maegor. Kanlarını... More

【the fire, the blood, the ashes】
⤷02. red keep, baelon's house
⤷03. harrenhal, maegor's house
⤷04. sea snake and velaryons
⤷05. attact to cruel's family
⤷06. hugs, memories and early gifts (just for one)
⤷07. dragons around the table
⤷08. godswood

⤷01. dragonstone, aemon's house

303 21 29
By larathecult

EJDERHA KAYASI, KARASU KÖRFEZİ

Gökyüzünde dingin bir ferahlık vardı. Pamuk gibi görünen bulutlar yavaşça masmavi gökyüzünü bir gezgin kadar özenle dolaşıyor ancak parlak güneşin önünü kapatmıyorlardı. Güneş, siyah taşlardan yapılma ihtişamlı kaledeki her bir pencereye vurup yansıyordu. Ilık rüzgârlar içinde eski tanrılardan yadigâr şarkıları saklıyordu.

İlkbahar mevsimi, Ejderha Kayası'nda olağan güzellikleri ile hissediliyordu.

Asıl güzellikler ise rüzgara eşlik eden iki ejderhanın sırtındaydı.

Kızıl Kraliçe lakaplı ejderha Meleys'in kükremesi duyuldu. Sırtındaki binici Prenses Rhaenys, ejderhasını denizin yüzeyine oldukça yakın sürüyordu ve ejderha, kuyruğunu denize çarpmaya devam ederek etrafa suları saçıyordu. Annesinden aldığı siyah saçları hırçın rüzgardan dolayı dalgalanırken, genç prenses neşeliydi. Eyer iplerini sıkıca tutmaya devam ederek ardına bakmış ve kız kardeşine seslenmişti.

"Babama hemen haber vermeliyiz!"

Tıpkı ablası gibi simsiyah saçları olan Prenses Aenora, Orman Şarkısı lakabı taktığı ejderhası Moondancer'ın eyer ipini biraz gevşeterek yükselmesi için izin vermişti. Soluk yeşil renkli ve iri beyaz boynuzları olan ejderhası çevik kanat çırpışları ile pençelerini denize değdirmeye son vererek başını yukarı kaldırmıştı. İki ejderha yükseliyordu. Adil Prens Aemon Targaryen'in biricik kızları güzel bir haberle birlikte evleri Ejderha Kayası'na dönüyorlardı. İkisi de keyifli bağırışları ile gökyüzündeki duyamadıkları şarkıya eşlik ediyordu. Dişi ejderhaları süzülüyor, aile evleri görülüyordu.

On yedinci isim gününü geçen hafta kutlayan Prenses Rhaenys Targaryen, iki yıldır nişanlı olduğu Driftmark'ın lordu Corlys Velaryon ile düğünü için gün sayıyordu. Deniz Yılanı lakabı ile tanınan Velaryon genci, çıkmaktan asla bıkmadığı deniz seyahatinden bu sabah dönüyordu ve evine uğramak yerine doğruca Ejderha Kayası'ndaki güzel nişanlısını görmeye geliyordu. Rhaenys onun mektubunu aldığından beri yolunu gözlüyordu ve kız kardeşi Prenses Aenora ile sabah vaktinde yol almalarının sebebi de yine buydu.

Velaryon gemisini denizin ortasında bulmuşlardı. Denizciler, ejderhaları görür görmez başlarını gökyüzünde süzülen yaratıklara çevirmişlerdi ve gemi kaptanı Lord Corlys Velaryon ise nişanlısını aylar sonra Meleys'in geniş kanatlarının ardında görebilmişti.

İki kız kardeş konuklarının birkaç saat sonra adaya varacağı haberini iletmek için kaleye dönüyorlardı.

Leydi Jocelyn Baratheon odasındaydı. Denizi gören balkonunda oturuyordu ve kızlarının nihayet eve döndüğünü görmüştü. Prenses Aenora her zaman yaptığı gibi ejderhasını kaleye yakın uçurdu ve annesini, geniş balkonun önünden hızlıca geçerek selamlamıştı. Ejderhalara binmeye asla alışamayan Leydi Jocelyn ise yerinden kalktı. Taş balkonun kenarına yaklaştı, kızlarının ejderha sırtında hissettikleri özgürlük konusunda onları anlayabiliyordu ve yüzüne belirgin gülüşü yayıldı. Büyük kızının yakında evleniyor olması ona hâlâ zor geliyordu, gözünde Rhaenys ve Aenora hâlâ bir bebek gibilerdi.

Ancak kızları kendilerini bebek gibi hissetmiyordu artık.

Ejderhalarını kalenin geniş avlusuna indiren kız kardeşler toprağa atladılar ve Rhaenys'in heyecanı, ejderhasının kanatlarını sabit tutamamasına sebep oluyordu. Genç kızın çarpan kalbine eşlik eden Meleys, yüzüne dokunarak ona bir şeyler söyleyen binicisine pür dikkat bakıyordu. Aenora ise ablasına bu konuda hep alayla yaklaşırdı.

"Evlenmeye neden bu kadar meraklı olduğunu anlamıyorum. Lord Corlys yakışıklı bir adam lakin sıkıcı." dedi Prenses Aenora. Deri eldivenlerinden kurtulup Rhaenys'e doğru yürümeye başladı. Ejderhası Moondancer onun peşinden bakıyordu.

"O sıkıcı birisi değil." dedi Rhaenys.

"Emin misin? Tek derdi denizde olup seyahat etmek. Seni mutlaka fahişeler ile aldatacak. Braavos'un fahişelerinin ne kadar ünlü olduğunu bilmiyorsun tabi. Ayrıca Lys kızları da var. Onların her denizciyi baştan çıkardıklarını ve metres olmayı kabul ettiklerini de bil istiyorum."

Prenses Rhaenys gözlerini devirdi.

"O aptal yemini etmeden önce nişanı bozabilirsin." Aenora evliliğe karşıydı. Soylu adamın birine çocuk doğurmak yerine gölge diyarına gitmeyi tercih ederdi.

"Vazgeç artık, Aenora!"

"Sadece seni koruyorum." dedi genç kız. Her zaman haylaz olmuştu ancak onu kızgın görmek zordu. Aenora'nın genelde daha cazibeli ve sakin yapısı bilinirdi. Kendisini bir kadın olarak görmeye başladığından beri güzelliği ile hep övünürdü. Ama erkeklerin ona yaklaşmasını yasaklamıştı. Ablasının koluna girerek onunla kale kapısına doğru yürümeye başladı. "Biliyorsun, babamız eğer istemezsen nişanı sorgu sual etmeden bozar. Kızlarının mutlu olması onun için daha önemli."

Rhaenys kaleye girdikleri sırada kız kardeşine gülümsedi. "Ve ben Corlys ile mutluyum."

"Nasıl mutlusun? Onunla iki günden fazla zaman geçirmedin ve o vakitte de yanınızda hep ben vardım."

"O beni seviyor."

Aenora sıkıntıyla nefes aldı.

"Ben de onu seviyorum. Driftmark'ı evimiz yapacağız ve mutlu olacağım. O kadar da zor değil." dedi Rhaenys.

"Diyarın sıkıcı kadınları gibi olduğun için senden nefret etmek istemiyorum ama beni zorluyorsun." Aenora salon kapısında durdu ve içerideki babasını gördü. Onun yanına gitmeden önce de ablasına uyarır gibi fısıldadı. "Corlys'i kocan olarak kabul ederim, anlaşırız. Ama o aptal ortanca kardeşi Vaemond bana bir daha sarkıntılık ederse, antik Valyria'lı akrabalığımızı umursamam ve onun boğazını keserim."

"Vaemond sana bayılıyor." diyerek kız kardeşini kızdırmak istemişti Prenses Rhaenys.

"O yılışık deniz adamının cesedini bile bulamazlar!" Aenora'ya has tehditkâr tebessüm belirdiğinde, Rhaenys pes etmişti.

"Pekâlâ, Corlys'e söylerim. Kardeşinin güvenliği için onu uyarır."

İki prenses fısır fısır konuşurken, kale salonundan dışarıya üstad çıkıyordu. Kızlara selam verince, prenseslerin de karşılık göstermesi gecikmemişti.

"Kuzgunlar için epey meşgul bir gün gibi görünüyor, üstad." dedi Rhaenys. Babasının içeride birden fazla mektup tuttuğunu görmüştü ve bir tanesi de hâlâ üstadın elindeydi. "O kimin için?"

"Prenses Aenora." Yaşlı üstad, elindeki mektubu kıza uzattı. "Harrenhal'dan."

Rhaenys'in tek kaşı kalkmıştı.

Aenora ise mektubu hemen aldı.

"Teşekkür ederim, üstad." dedi. Yaşlı adamın gidişini izledikten sonra neşe ile dolan gülümsemesini saklamamıştı ve kağıdı elinde sıkıca tutuyordu. Kim ona mektup yazardı? Amcaları Prens Maegor'un evinden hem de. Cevabını Rhaenys biliyordu.

"Kimden geldiği belli oldu." Rhaenys, taş salondaki babasının meşguliyetini görünce biraz daha kapıda beklemişti.

"Aylardır ondan haber alamıyordum." dedi Aenora. Elindeki mektuba değer verdiği belliydi. "Çok baskı altında."

"Amcamızın yanında yaşamak böyle bir şey olmalı."

Prenses Aenora, salondaki babalarına baktığında, Prens Aemon'un kızlarını çağırdığını gördü. Gözleri mektuptan ayrılmayan adam ufak bir el hareketi ile işaret ediyordu onlara. Aenora'nın ilk önce mektubu okuması şarttı.

"Ben odama gidiyorum." dedi.

Rhaenys salona girerken, Aenora da koşturuyordu. Mektubu parmakları arasında heyecandan eziyor, kağıdı buruşturuyordu. Binici kıyafetlerine şükretti. Pantolonu sayesinde hızlıca koşmuştu ve kapıdaki muhafıza alışık olduğu gibi göz kırptı. Askerler kızın bu hallerine alışmıştı artık. Muhafızı yalnızca başıyla selam verdi ve genç kız odasına girerek kapıyı kapattı. Hiç vakit kaybetmiyordu. Bir arkadaştan çok daha ötede olan kuzeni Alicent'ın aylar sonra yolladığı mektubu açmıştı ve hemen okumaya başladı.

Nora,

Sesini duymayalı uzun bir zaman oluyor. Harrenhal'da zaman nasıl geçiyor anlamıyorum bile.

Kocamın ölümünden sonra büründüğüm siyah elbiselerden artık kurtuluyorum. Merhametsiz babam beni özgür bıraktı. Harrenhal'ın kasvet ve karanlık dolu odalarından birindeki geçimsiz hayatım düzelmeyecek ancak annemden kalan yeşil elbiseyi yeniden giyinebildiğim için iyi hissediyorum.

Seni yeniden görmeyi diliyorum.

Göreceğimi umuyorum.

Alicent.


Prenses Aenora odasının içinde adım adım geziyordu. Mektup bittiğinde ise bacaklarında güç kalmadığı hissi onu ele geçirdi. Yorgunluk değildi. Sadece Alicent'ı özlemişti. Kendisini sırtüstü bıraktığı yatağına düştü ve yüzündeki tuhaf gülümsemeyi saklamadı. Kuzeni Alicent'ın yolladığı mektubu yeniden okudu. Kağıdın bir köşesindeki küçük mürekkep izine dokundu, oraya genç kadının dokunduğunu bilerek. İçinde gerçek olmasını umduğu bir şey vardı ve diliyordu ki olsun.

"Benim Alicent'ım." diye fısıldadı.

Prenses Aenora tanrılar tarafından seviliyordu belki de. Henüz haberdar değildi ancak babası Prens Aemon'un aldığı mektuplardan biri büyükannesi Kraliçe Alyssane'den geliyordu. Ricacı ve endişeli bir mektuptu. Aenora'nın öğrenmek için odasından çıkması ve taş salona inmesi gerekiyordu. Fakat o aldığı mektup hakkında düşünmekle öylesine meşguldü ki, annesi Jocelyn bir hizmetli yollayarak kızı yanlarına çağırmıştı. Prenses Aenora, hizmetli kadının haber vermesi ile meraktan hızlanan adımları ile aşağıya indi ve ailesinin beklediği taş salona ulaştı.

"Vaemond Velaryon ile evlenmemi istiyorsanız şimdiden söylemeliyim, kaçarım. Beni bir daha bulamazsınız."

Şöminenin başında duran Aemon'un kızına güldüğü görüldü. Küçük kızını böylesi cesaretli gördüğü için ayrıca severdi, çünkü kendisi asla onun gibi pervasız olamamıştı.

"Daha ciddi bir durum." Rhaenys ona masadaki boş sandalyelerden birine oturmasını işaret etmişti. Kendisi de anneleri ile birlikte oturuyordu.

Aenora başka bir şey demeden hızlıca yürüdü ve annesinin diğer yanındaki boş yere oturdu. Babasını bekliyordu.

"Büyükanneniz Alyssane bana haber vermek için bir mektup yazdı." diye başlamıştı Prens Aemon. Lakaplarına uygun bir adamdı. Sakindi, adildi ve Soluk Prens denildiği kadar vardı. En nadir görülen Targaryen özelliklerini taşıyordu. Saçları bembeyaz sayılırdı, teni ölü gibi solgundu ama her zaman alçakgönüllü bir tebessüme sahipti.

"Verasetini mi açıklayacaklar, aşkım?" diye sordu Leydi Jocelyn. Kocasındaki bu denli bir sessizliği nadir görürdü. Aemon ona her zaman açık sözlüydü ama şimdi mektubu okutmamıştı bile.

"Kral..." dedikten sonra derin bir nefes alma zorunluluğu hissetmişti Aemon. Mektubu hâlâ elinde tutuyordu. Sıkı sıkı, sanki hayatı buna bağlıymış gibi.

Rhaenys ve Aenora birbirlerine bakıp endişeyle doldular. Büyükbabalarına bir şey mi olmuştu?

"Kral'ın sağlığı kötüye gidiyormuş ve annem son günleri olmasından endişe ediyor." Prens Aemon için çok zordu. Babasının gözdesi olarak büyüdüğü için ona olan bağlılığı çok farklıydı ve karısı ile kızlarının karşısında güçlü görünse bile içten içe korkuyordu.

Leydi Jocelyn yerinden kalktı ve Prens Aemon'un yanına vardı. Kocasının en yakınında dururdu böyle anlarda. Bu sefer de elini tuttu. Aemon mektubu ona vermişti ve Leydi Jocelyn sessizce okudu.

"Kızıl Kale'ye gitmemizi istiyorlar."

"Tüm kardeşlerin mi?" Leydi Jocelyn Baratheon düşünceli bir şekilde onu izleyen kocasına baktı. "Maegor bile."

"Hepimizi yanında istiyor. Vârisine karar vermek için." dedi Aemon.

"Ama onun vârisi zaten sensin, baba."

Aemon, büyük kızı Rhaenys'e baktı. "Öyle. Fakat henüz resmi bir tören olmadı."

"Yine de vâris sensin." dedi Aenora.

Prens Aemon sessizce gülümsüyordu, büyük çocuk oydu. Ancak Baelon ile Maegor'un büyük destekçileri vardı. Oğullarının olması, ondan küçük iki kardeşini de veraset sırasında önüne geçirebilirdi. Çünkü Aemon'un sadece iki kızı vardı. Prens bunu bildiği için kızları hayal kırıklığına uğramasınlar diye sessiz kaldı. Velaryon hanesini karşıladıktan sonra yola çıkacaklarını söyledi.

Derin düşüncelere dalmıştı o sırada.

Babasını düşünüyordu. Jaehaerys ölürse her şey tepetaklak olurdu ve Aemon Targaryen'in korkusu, aileyi birbirine düşmüş görmekti. Karısı ve büyük kızı Rhaenys, adamın endişeli düşüncelerini hissetmiş gibilerdi ama küçük kızının aklı biraz dağınıktı.

Aenora ilk kez bir duasının bu kadar hızlı kabul edildiğini fark etmişti. Bir gün sonra Alicent'ı görebilecekti.

yeniden merhaba! ilk bölümümüzü tekrar yayınladım. aslında düzenleme, hikâyenin geleceği hakkında yeniden düşüneyim derken bir süredir ne yapacağımı bilmiyordum ama kurguya devam etmeye karar verdim. düzenli bölüm atabileceğimi sanmıyorum, yani şimdilik. fakat her fırsatta burada olacağım.

yıldıza dokunup yorum yapmayı unutmayın lütfen ❤️

öptüm!

Continue Reading

You'll Also Like

1.9K 259 13
❝Uzun gece çöktüğünde, yanımızda olmasını istediğim tek kişi sensin.❞ harwin strong fanfiction. 10012023
59.4K 5K 80
Kral Viserys I. tarafından küçük yaşta himaye altına alınan ve Rhaenyra Targaryen'in gözünde bir abla gibi büyüyen Mhyris Silverarmor, uzun kızıl saç...
1.1K 87 4
FS 107 yılının 8. ayının 25. gününde, Asi Prensin karısı bir kız çocuğu doğurdu. Büyük Septon tarafından vaftiz edildi, kulağına ise yüzyıllar boyunc...
8.6K 229 8
: Beni rahat bırak !! : Bu mahallede sana yer yok !! ( 18+ , şiddet , kan , )