Dağların Asenası

De birazdanbiseyler

321K 16.6K 1.3K

Yüzbaşı Asena Yılmaz aylar önce içlerine sızdığı teröristlerin arasındayken esir düşen askerleri kurtarmak iç... Mais

1
2
4
5
6
7
8
9
Karakterler
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25-
26
27-
28-
29
30

3

21K 1K 50
De birazdanbiseyler

Merhaba , nasılsınııız?
Ben bir bölümle daha buradayım. Hatam oluyorsa affola. Henüz acemiliğimi atamadım sanırım. Güzel bir yolculuğa birlikte çıktık inşallah:)
Sizi şöyle bölüme alayımm

Askeriye göründüğünde artık yorgunluğum da kendini göstermeye başlamıştı. Her gün orada dik durmak zorundaydım. O heriflerin suratına bakmak zorundaydım. Duygusal açıdan yorucu olduğu kadar fiziksel olarak da çok yorucuydu. Kısaca madden ve manen zorlayıcı bir süreçti.

Ne düzgün bir şekilde beslendim ne düzgün bir şekilde uyuyabildim. Tek başımaydım. Bunca itin yanında tek başımaydım. Son zamanlarda tükenmişliğim artarken ayakta zor durur hale gelmiştim. Bundan sebeptir ki güvenli alana geçtiğimi anladığımda vücudum da kendine gelip normal tepkilerini vermeye başlamış ve kendini salmıştı. Şikayetlerim gün yüzüne çıkmıştı.

Orada hala kalıyor olmamın tabii ki bir sebebi vardı , beni ayakta tutan sebep. Vatan. Ama artık orada duramazdım.Orada kalmak  açıkça ben askerlerin kaçmasına yardım eden bir köstebeğim gelin beni vurun demek olurdu. Araç durduğunda vakit kaybetmeden indim. Gözlerim hasret kaldığı bayrağımla buluştuğunda içimi kaplayan huzur yüzüme gülümseme olarak yansıdı.

Bulunduğumuz konumdan bizim üçlünün mekanı olan Şırnak'a gelmiştik. Burası benim için daha çok dayımın mekanıydı gerçi. Ben Binbaşı Ali Çolak'ın yeğeniydim her ne kadar bu üç avanak bilmese de.

Berivan'a her ne kadar güvensem de şu an terörist konumunda olduğu için elleri kelepçeli bir şekilde araçtan indirildi. Herkes araçtan indiğinde ağrıyan yerlerimi bir süre daha dinlememek için büyük bir çaba gösterdim.Keşke diyorum direkt rahat yatağıma kavuşup ve delice yemek yemek yeseydim önce..

Yavaş bir şekilde bizim üçlünün arkasından ilerlediğimde kapıda bizi bekleyenleri görünce adımlarımı hızlandırmaya çalıştım. Ne ara geldi bilmesem de yüzüme telefonları kapatan komutanım buradaydı. Düzeltiyorum Albay burada.

Barışın yanında durup diğerleriyle birlikte selam verdim. Albay'ın yanında dayım da vardı. Konumdan ötürü şu an farklı bir tepki veremesem de kısa süreli göz göze geldiğimizde özlemini ve merakını iliklerime kadar hissetmiştim.Görevimden haberi yoktu kimsenin. Uzun zamandır irtibatta değildik ve eminim ki bu süreçte ölüp ölüp dirilmişti.Bakışları askerlerinde dolansada en çok benim üzerimdeydi. Hızlı hızlı baştan aşağı süzüyor sonra yüzümü inceliyordu. Karşımda Albay varken ona tepki veremeyeceğim için hissettiğim bakışlarına karşılık vermeden sadece karşıya baktım.

"Rahat ol asker" Albayın komutuyla rahata geçtiğimizde bacaklarımı hafifçe aralamak bile zulüm oldu bana. Yardıma gelen ekibi istirahate yolladıklarına sadece ben ve bizim üçlü kaldı. Daha doğrusu ikili. Yaralıyı direkt revire götürdüler.

"Yuvana hoş geldin Yüzbaşım" Albay ciddiyetini kenara bırakıp gülümsedi.

"Sağ olun Komutanım" Başıyla selamladığında dayıma dönüp onayladı. Albay arkasını döner dönmez dayım vakit kaybetmeden yanıma gelip beni kollarının arasına aldı,kimseyi umursamadan.

"Dayım" kollarımı beline sararak karşılık verdiğimde gözümün dolmasına engel olamadım.Özlemiştim.

"Güzelim benim" saçlarıma bir kaç öpücük kondurdu. "Hoşgeldin yuvana , ölüp ölüp dirildim be kızım" dediğinde belinde ki kollarımı sıkılaştırdım.

"Çok özledim" sesimin titremesine engel olamazken dolan gözlerimden yaşlar yavaş yavaş akmaya başladı.

"Sen bana sor o özlemi!" saçıma bir kaç öpücük daha kondurduktan sonra geri çekilip yüzümü ellerinin arasına aldı. Alnımı öpüp geri çekildi.

"İyisin değil mi? Bir sorun var mı?" meraklı gözleri hasar kontrolü için geldiğimden beri vücudumu tararken bu tavrına karşı gözlerimi silip gülümsedim.

"İyiyim sadece yorgunum" dediğimde başıyla onayladı.

"Yorgunsun ama biraz daha dişini sık. Kısa bir toplantı yapmamız lazım" gülümseyerek onayladığım da beni içeriye yönlendirdi.

Toplantı yapacağımız odaya geçtiğimizde kısaca selamlaşıp yerlerimize oturduk. Albay baş tarafa otururken sağ tarafında Barış ve ben , sol tarafında dayım ve başka bir komutan daha vardı.

"Komutanım baskın yapacakları karakoldan haber var mı?"

"İstihbarat sağlam , bizimkiler halletti" aldığım cevap karşısında rahatladım.Orada kaldığım süreyi özet geçer gibi bir toplantı yaptığımızda , ifşalanmama sebep olan esir alınma olayına sıra geldiği an Barış yerinde dikleşti.

"Yüzbaşı Barış Erdem , böyle bir fevriliği nasıl yaparsın?!" Olayı bilmediğim için Albay'ın sert çıkışıyla Barış'a döndüm.

Kendin emin ifadesi ve dik duruşuyla operasyonu ve esir düşmelerine sebep olan durumu açıklamaya başladı. Gözlerim Yüzbaşı ve Albay arasında mekik dokurken kısaca dayıma baktım.Sıçtım ağzına dur der gibi bakıyordu resmen.

"Böyle mi koruyorsunuz Yüzbaşım? Esir düşürerek mi? Asena Yüzbaşım sayesinde size erken ulaşabildik.Aksi bir durumda neler olabileceğini düşündünüz mü?!" Albay'ın sert ses tonuna karşı Barış bir an olsun kendinden emin duruşunu bozmadı. Her defasında durumu açıklarken benim aklımda dolanan tek soru vardı. Ben bu suratsızın fevriliği yüzünden mi ifşalandım?

Dayımın araya girmesiyle konuyu hallettiklerinde aklımda dolanan soruyu Albay'ın çıkışına sakladım. Yeterince fırça yediği için sınırları zorlamayıp sabırla bekledim.

"Yüzbaşı Asena Yılmaz, ifşa olduğun için görevin bitti.Yeni görev yerin belli olana kadar Ankara'da olacaksın. " cümlesi karşısında tek yapabildiğim onaylamaktı.Bu göreve kadar belli bir süre zaten Ankara'da Albayın yanındaydım. Yorgunluğum üzerine bu haber karabasan gibi çökmüş daha beter hale getirmişti beni. Vatan deyince görev deyince akar sular dururdu bende ama taşınma işi beni gerçekten fazla yoruyordu. Albay toplantı odasından çıktığında komutanlar da arkasından gitti.

Benim bakışlarım yanımda duran Barış'a döndüğünde sert bakışlarıyla karşılaştım.
"Ben senin fevriliğin yüzünden mi ifşalandım?"

"Tutturmuşsunuz bir fevrilik o durumda başka ne yapacaktım ben an.." küfürünü içinden devam ettirdiğinde tamamen ona döndüm.Cinsiyetçimiyiz biraz?

"Daha dikkatli olacaktın yüzbaşım! Senin yüzünden ifşalandım ben! Senin yüzünden , görev süremin uğruna uzatıldığı bilgiyi alamadım ben!" sert çıkan sesimi yükseltmemeye çalışsam da sinirim bunu yönetmemi zorlaştırıyordu.

"Bir daha ki sefere tüm timi pusuya düşürürüm kusura bakmayın yüzbaşım.Sağ salim sizi de getirdik buraya kadar" der demez arkasını dönüp odadan çıktı. Kapıyı sert bir şekilde kapattığında boş bulunup yerimde sıçradım.

"Devletin malı o kapı , sağlam kalsın!" arkasından sinirle bağırdığımda duyup duymaması umurumda değildi. İşler ters gitseydi bu kadar kolay çıkamazdık oradan. Aklıma orada şehit verdiğim abim geldiğinde duraksadım. Cansız bedenini askeriyeye yollayacaklarını konuşmuşlardı ama bir daha haber alamamıştım.

Duygusallığımı arka plana atıp toplantı odasından çıktım. Hızlıca dayımın odasına adımladığım da Barışla aynı anda odanın önünde durduk. Yüzüne bakmadan kapıyı çalıp içeri geçtiğimde o da yanımda durdu.

"Komutanım orada şehit verdiğimiz Yüzbaşı Tuğrul Şahin.."

"Ankara da defnedildi." tanımadığım komutanın cevabı üzerine ona dönüp başımla onayladım.

"Sağ olun komutanım"

"Vatan sağ olsun kızım , eminim ki sağ salim döndüğün için seninle gurur duyuyordur" Albay'ın cevabı karşısında dolan gözlerime yine engel olamadım.

"İnşallah komutanım"

"Ankaraya geldiğinde şehitliğe gidip ona karşı son görevini yerine getirirsin. O başını bir daha eğme sakın , Tuğrul meslekte ki en yüksek mertebeye ulaştı."

"Emredersiniz komutanım" başka bir kelime söyleyemedim. Selam verip odadan çıktığımda , duvardan destek aldım. Dakika geçmeden odadan Barış çıktığında ilerlemeye başladım.Yüreğimin yükü yeterince ağırken bir de bu suratsız yüzbaşıyla uğraşamayacaktım.

"İyi misin?" az önce bağırıp kapıyı kıran o değilmiş gibi kibar bir şekilde sorduğu soruyla durdum.Alaylı bir gülüşümü yüzüme yerleştirip gözlerime bakmaya başladım.

"İyiyim"

"Her an bayılacak gibisin" dediğinde duvardan elimi çekip tamamen ona döndüm.Gerçekten bayılacak gibi hissediyordum ama bunu bilmesine gerek var mı? Hayır.

"Az önce umursamadan nasıl kapıyı çarpıp gittiysen şimdi de aynı şekilde gidebilirsin yüzbaşım iyiyim ben" dediğimde yüzü normal halini aldı. Suratsız ve sevimsiz olan halini.

"Başın sağ olsun" cevap beklemeden arkasını dönüp gittiğinde gözlerimi devirip duvara yaslandım.

"Vatan sağ olsun"

••

3 haftalık izin süremin bir haftasını Ankara'da geçirdim. Bir yandan eşyalarımı toplayıp diğer yandan toplantılara yetiştim. İzinli değilken bu kadar çok görüşmüyordum açıkçası komutanlarla.
Bir de şehitliğe uğrayıp son görevimi yerine getirdim. Mezarlığa oturup saatlerce ağladıktan sonra mezarda yazan isime odaklandığım da durdurdum kendimi.Gözyaşlarımı silip saçma sapan gülmeye başladığım da gitme saatimin geldiğini anlamıştım. Bu halimi görseydi bana sıralayacağı lafları zihnimde döndürdüm. Özlemiştim onu.

Vatan sağ olsun , dedim ayağa kalkıp. Keşke sende sağ olsaydın ağabeyim ama vatan sağ olsun.

Şimdi ise eşyalarımı arabamın arkasına yüklemiş yeni görev yerime gidiyordum.Görev yerimi öğrendiğimde kendimi sularda boğmak istemedim desem yalan olur.Gideceğim yeri beğenmemek değil benim sorunum. Ülkemin her yeri aynıdır her karışına canım feda. Benim için problem ifşalanmama sebep olan yüzbaşının timinde olacak olmamdı. Suratsız herif.

Lojmana Dayımın yanına yerleşeceğim için ev hakkında uğraşmama gerek kalmamıştı. Boş odasına ben gelene kadar yatak ve dolabımı yerleştirmişti bile. Ah bu arada bilin bakalım karşı komşusu kim? Evet! Suratsız Yüzbaşı. Ben artık hayatım da şans denen olayın bana uğradığını düşünmüyorum.

Apartmanın önüne park ettiğimde arkada ki eşyalarıma kısa bir bakışma yaşadım.Dayım evde olmadığı için iş tabii ki başa düşmüştü. Eşyalarımı sırayla yukarı çıkartıp kapının önüne yığdım. Son kalan kutumu da kucaklayıp yukarı çıktığımda duyduğum söylenme sesiyle karşı dairenin kapısına bakarak kata çıktım.

Barış postallarını giymiş eşyalarıma bakarken bana döndü. Elimde ki kutuyu iki elimle sıkıca tutarken dik dik yüzüne bakmaya devam ettim.Aslında tanımadığım insanlara karşı bu kadar ön yargılı olmazdım aksine nötr olurdum. Fakat bu herifin suratsızlığına karşı olan hislerime engel olamıyordum.

''Ne söyleniyorsun bıdı bıdı be?''

''Göç mü ediyorsun yüzbaşım bu kadar eşyayı napıyorsun?'' dediğinde gözlerimi devirdim.

''Evet göç ediyorum , başka soru?'' Kaşlarını yukarıya kaldırıp indirdiğinde gülümsedim. ''Bende öyle olduğunu düşünmüştüm'' Elimde ki kutuyu yere koyup anahtarımla kapıyı açtım. Hangisini götürmekle başlayacağımı düşünüp, en yakın valizimi aldığım da karşı kapıdan beni hala izleyen Barışla göz göze geldim. Allah'ım gerçekten sabır.

''Yoldan geldin yorgunsun , yardım edebilirim.'' dediğine valizimi içeri çektim.

''Gerek yok hallederim ben'' valizimi odama götürüp geldiğim de elinde iki valizle içeriye giren Barış'ı görmemle olduğum yerde durdum. Gözleri gözlerimle buluştuğunda karşıma gelip valizleri yere bıraktı.Hem suratsız hem laf dinlemiyor. Benim bu herife karşı sinir oluşum kesinlikle boşa değildi.

''Yüz yüze bakacağız Asena , sırt sırta verip savaşacağız. Canlarımız birbirimize emanet olacak. Anlaşamayabiliriz , dost olmayabiliriz ama düşman da olamayız. Kılıçlarımızı bir kenara bırakalım.''

Bölüm sonu.

Continue lendo

Você também vai gostar

Yıkım De nis

Ficção Adolescente

454K 28.4K 21
Klişelerden uzak gerçek aile, abi ve asker kurgusudur. :) Bu yıkım hepsinden büyüktü, yerle bir olan şehirlerin yanında ben de yıkılmıştım. O enkazda...
96.1K 6.2K 36
Bakışlarım son kez telefonumun açık olan ekranına kaydı. 00.00 Dudaklarımda acı bir tebessüm oluşurken telefonuma gelen bildirimle birlikte kaşları...
8.3K 500 26
Sadece eğlenmek ve bordo bereli olma hayalini gerçekleştirmek için yaşayan Gülenay, bir anda kendini çok karmaşık bir olay zincirinin içerisinde bulu...
297K 12.1K 35
Kocam, bin adamın bir kurşunuyla öldürüldü. Ben ise, bin kurşunla tek bir kişiyi öldüreceğim. "AKSİYONUN EN ÇARPICI SERİSİ" Kocası, bir suikastte öl...