Hüptrik ; Alina

Heimir द्वारा

200K 16K 4.1K

" İsmim Alina... ve ben deli değilim!" ▪︎Alina Atalar Küfür ve argo bulundurur* Yazım hataları olabilir* Yazı... अधिक

Alina Atalar
0.0
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9

0.1

10.5K 630 240
Heimir द्वारा


İyi okumalar!

.

.

.

Odasında volta atıp duruyordu kız. İlk defa böyle çaresiz hissediyordu.

Annesi ölmüş müydü yani?

Ama neden? Neden teyzesi annesi gibi davranıyordu? Ya da Brandon neden bu işe alet olmuştu?

Beyninin tükendiğini hissetti önce ardından ciğerlerindeki hava tükeniyorsmuş gibi derin bir nefes çekti.

Polis mi gitmeliydi? Nasil kanıtlayacaktı?

Tek yumurta ikizi olan çocukların her şeyi birebir olmaz mıydı?

Hem tek başına küçük bir kızı kim kaale alırdı?

Gidip hesap mı sormalıydı? Olmaz...

O ikisi bu kadar büyuk bir şeye cesaret ettilerse kıza da aynı seyi anında yaparlardı.

Bir an yutkunamadı. Annesinin ölmüş olduğunu kavrayamadı, yediremedi kendine.

Hıçkırdı. Bu yaşına kadar galiba ilk kez bu denli şiddetli ağlıyordu.

Çığlıği odanın duvarlarında yankılandı. Bahar mevsimi olmasina ragmen gökyüzü ona eşlik ediyormuşcasına kıyamet koparıyordu.

Fırtına sesleri aglamasına karıştı.

Başını iki yana salladı Alina. Dizlerini kendine çekip başını dizlerine gömdü.

"Hayır..." fısıdladı çatlak sesiyle.

Bu kadar güçlü değildi

Bu kadar zeki değildi

Ne yapacaktı?

Kapısı tıklandı ardından Brandon'un endişeli sesi duyuldu.

"Alina? Kızım iyi misin? Giriyorum bak." Alina kapıya baktı ruhsuzca.

Brandon ise cevap beklemeden odaya girdi. Dağıtılmış odaya baktı.

Kızın boylesine bir yıkimı teyzesinin ölümü için yapmayacağını bilecek kadar tamıyordu onu.

Yutkundu.

Anladı dedi içinden....anladı.

Korkulu gözlerini kıza çevirdi. Bu kucük kızın keskin zekası tanıştıklarından beri onu ürkütürdü.

Alina sırıttı. Buna es zamanlı olarak sol gözünden bir damla firar etti.

"Eee Brandon? Şimdi ne yapacaksın? Nasıl durduracaksın beni?"

(...)

"Hey! Kime diyorum aptal adam! Duymuyor musun beni!"

Kız kapıya bir kez daha sertçe indirdi yumruğunu.

"Kime bulaştığını bilmiyorsun! Ben kimim biliyor musun! "

Hırsla bir tekme vurdu kapıya. Gözléri sinirden dolmak üzereydi.

"İSMİM ALİNA VE BEN DELİ DEĞİLİM"

(...)

Kızıl saçlı kız odada sinirle bir volta daha attı. Elini hırsla kızıl saçlarından geçirip uzun saçlarını arkaya yolladı.

Göğsü aldığı sert nefeslerle kalkıp iniyorken sertçe yatağın ucuna oturdu.

Delirmek üzereydi!

Deli değildi evet ama onu buraya delirtmek için tıkmışlardı!

Dirseklerini dizlerine yaslayıp ellerini birleştirdi. Keskin gözlerini parkenin modelinde gezdirdi.

. Sağ elini ensesine atıp ovdu.

Nasıl delilikle suçlanırdı!

Lanetler okudu içinden.

Aklında bir kaç gün öncesi dolarken derin nefes verdi.

Kesinlikle bu yerden kurtulmalıydı.

Yatağa oturdu hırsla. Brandon ve anneciği onu akıl hastanesine kapatmışlardı. Sebep olarak iste önceki senelerden olan öfke kontrolu nöbetlerini gösterip zıvaradan çıktığını söylemişlerdi.

Dudağının sağ tarafı tehlikeli biçimde kıvrıldı.

Hayır! Kesinlikle Alina zekası hafife alınacak bir kız değildi.

Aklına dolanlarla gülümsemesi silindi.

Buradan kurtulması için tek bir yol vardı.

Tam sirt çantasına ilerleyecekken odada bulunan diğer yatağa kaydı gözleri.

Uzay gibi gözleri olan bir çocuk-ki onunla yaşıt duruyordu- ona bakıyordu. Cidden gözleri lacivertti!

"Korktun mu?" Dedi çocuğa.  Çocuk omuz silkti.

"Hayır. Yanlızlık daha korkunç." Dedi gözlerini duvara çevirirken. Ardından yeniden konuştu.

"Boşuna nefesini tüketme deli damgasi yemiş bizlere asla inanmazlar."

Yatağa oturdu Alina sakince.

" Ne zamandır burdasın sen?" Çocuk omuz silkti.

"4 sene." Alina yutkundu. Dört sene burada kalamazdı! Gerekirse burayı ateşe verecekti ama burada durmayacaktı.

"Kaç yaşındasin peki?" Dedi merakla Alina.

"18. Sen?"

"17..."

"İsmin ne?" Dedi çocuk ayni ses tonuyla.

"Alina. Senin?"

"Matt... sinir hastası mısın?"

Alina alayla güldü.
"Daha çok psikopat olduğumu söylüyorlar."

"İyiymiş. En azından sana şeytan musallat olmuş dememişler."

Alina güldü.
"Hastalığın ne senin?"

"Bipolar bozukluk." Dedi Matt rahatça.

Kaşları havalandı Alina'nın.

"Bana saldırmazsın değil mi? Canım güvende mi?"

Matt ona baktı hafifçe güldü.
"Söz veremem, Alina."

(...)

Matt ofladı.
"Tanrım Alina unut artık..burdan çıkışın yok işte." Dedi elindeki kahveden bir yudum alırken.

Alina omuz silkti. Burada internete ve mobil ağlara erişimleri yasaktı.

Geleli 2 hafta olmasına rağmen çıldıracak gibi hissediyordu. Hele matt'in ikinci kişiliği... tanrım delinin önde gideniydi be!

"Telefon...telefona bulursam kurtulurum" dedi aklına gelen fikirle.

"İşlerin yanlış ilerlemesi ihtimali yüksek ama en azından olumlu bir ihtimal de var."

Matt ona baktı. "Senin için bir hemşire gasp etmemi ister misin?"

Alina göz devirdi. Yine gelmişti şu çatlak ikinci kişilik.

"Tabi tabi. Çok becereceksin ya..."

(...)

Alina'dan

"Gerizekalı sen delirdin mi! Gerćekten telefonu çalmışsın!"

Goz devirdi.

"Gerizekalı değil. Matt. Ayrıca bağırmak yerine tatlı bir öpücükle teşekkür edebilirdin."

Göz devirdim.
"Yavşama Matt. Yavşama."

Telefonu aldım hızla. Ekranı açtım.
Şifre panelinin çıkmasıyla kuzu bakışlarımı Matt'e yonlendirdim.

Sırittı.

"Öpücük?" Dedi şart koyduğunu belli edip.

Dişlerimi sıktım. Sakinleş Alina.

Basını salladım.
"Yap şunu."

Elimden telefonu alıp. Yatağa oturdu.
Bir kaç dakikanın ardından telefonu geri bana uzattı.

Elime aldığımda şaşırmadan edemedim. Ekran açıktı.

Hızla sırt cantama ilerledim. Annemin verdiği zarfı cıkarıp içinden kağıt parcasıni aldım.

Matt ise sessizce beni izliyordu.

Kağıttakı numarayı telefona yazarken gergindim. Ne diyeceğimi ne açiklayacağımı bilmiyordum.

Sadece beni buradan çıkarabilecek tek kişi biyolojik babamdı bunu biliyordum.

Arama kısmına bastım gergince. Açılmama ihtimali beni ölümüne korkutuyordu.

Bir süre çaldı...çaldı. tam umudumu kesip elimi kapatma kısmına ilerletmişken telefondan bir ses duyuldu.

"Alo?" Yutkundum... bu ses.. babamın mıydı yani?

Fazla donmuş olacağım ki Matt dürttü. Hızla kendime gelip telefonu kulagıma koydum.

"Alo." Dedim bozuk türkçemle.

"Merhaba? Neden aramıştınız?" Dedi naifce sesi. Yutkundum.

Gözlerimin dolduğunu hissettim.

Kabullenir miydi beni?

"Ben...Lavin...şey"

"Anlamadım?" Dedi ama sesi değişmişti. Annemin dediği gibi isim bile etkilemişti onu.

"Lavin... yardıma ihtiyacı var." Dedim bozukça.

"Ne? Ne lavini ? Neyden bahsediyorsunuz? Bakın şaka falansa-"

"Hayır!" Dedim panikle.

Gözlerim elimdeki kaģıda kaydı.

"Yıldırım...Atalar değil misin?"

"Evet öyleyim." Sesi bozguna uğramış çıkıyordu.
"Lavin nerede? Sen kimsin?" Dedi konuşmama fırsat vermeden. Ağlamaklı şekilde burnumu ćektim.

"Öldü." Dedim sesim titrerken.

"Ne?" Diye bir ses geldi uzun bir sürenin ardında. Ses cılızdı ve catlaktı.

"Ben... kızıyım." Ekrana baktım. Ses gelmedi.

Ses gelmedi.

Ses gelmedi.

Hat düşme sesi.

Hıçkırdım. Ağlamamak için kendimi kastım. Matt elini omzuma destek olurcasına koydu.

Ruhsuzca siyah ekrana baktım.

İstememişti işte

Yorum bile yapmamıştı.

Telefon  melodisi odayı doldururken hızla ekrana baktım gözlerini silip.

Oydu... babam olan kişi.

Hızla cevapladım. Önce ses çıkmadı.

"Sen...Lavin'in kızısın? Doğru mu anladım?"

"Evet." Dedim titrek sesimle. Bu denli çaresiz olduğum için kendimden nefret etmiştim

"Anne-"

"Neredesin sen?" Sesi sertleşmişti. Yutkundum. Kötü bir şey mi yapmıştım ki?

"Ben...ingiltere..."

"Güvende misin ?" Dedi sesindeki farklı bir tınıyla.
"Hayır... sayılmaz."

"Benden yardım mı isteceksin? Tanımadığın birinden." Anlamıştı o da. Ya da şüphelenmişti bilmiyorum.

"Başka çarem yok. Annem öldü. Size güvenebileceğimi söylemişti."

"İsmin...Alin mi?" Dedi.

Yutkundum. Nereden hiliyordu?

"İsmin Alin değil mi?" Görebilecekmiş gibi başımı salladım. Yaşlarım kesilmeksizin akıyordu.

"Alina..." mırildandım.

Hat kesilme sesi.

Telefonu yataga biraktim. Matt hızla beni göğsüne çekti sakinleştirmek istercesine.

Sessizce ağladım bu defa. Ne oldu anlamamıştım bile. Beni kabullenmiş miydi? Istememiş miydi? Ya da anlamış mıydı?

(...)

3 gün

4 gün

.
.
.

Tam bir hafta 5 gün olmuştu o kişiyle konuşalı. Ondan sonra bir dönüş olmamıştı.

Bir insan tanımadığı birine kırılabilir miydi?

Kırılmıştım. Hakkım olmadığını bile bile...

Matt'in ikinci kişiliği günlerdir gitmemişti. Tam bir bas belasıydı.

"Daha ne kadar kaçacaksın anka kuşum? Öpücüğümü istiyorum artık."

Göz devirdim. Elindeki boş bardağı tehtitkarca havaya kaldırdım. Kaşlarımı emin misin dercesine havalandırdım.

Ofladı.
"İyi... modunda olduğunda öpüşürüz."

Yatağımda sinirle tepindim. Yüzümü yastığıma bastırıp çığlık attım.

Erkeksi bir gülme sesi duyuldu.
"Doktor değilim ancak o şekilde kendini öldüremeyeceğine yemin edebilirim anka kuşu."

Başımı kaldırıp sinirle ona baktım.
"Sus artık! Yavşak herif!" Omuz silkti.

"Kırıcıydı..."

Kapının açılmasıyla bakışlarımı O yöne çevirdim gelen bizimle ilgilenen hemşireydi ofladım ya ilaç saati gelmişti ya da yemek getirmişti ki Tanrı aşkına buranın yemekleri çok boktandı.

"Alina Mancister. Ziyaretçin geldi." Dedi.

Hapishaneydi burası. Sadece ismi farklıydı.

Duraksadım.

Ziyaretçi?

Kim olabilirdi?

Matt ile gözgöze geldik. Hikayemi anlatmıştım ona bu yüzden benimle aynı şeyi düşünüyor olmalıydı.

Ayağa kalktım.
"Kim?"

Kucağındaki dosyaya baktı.
"Anneniz ve babanız olmalı."

Dişlerimi sıktım, ellerim yumruk oldu.

Gelenler Venessa ve Brandon olmalıydı.

Ne yüzle gelmişlerdi?

Dertleri neydi?

Başımı salladım.
"Kafetaryada bekliyorlar." Diyip odadan ayrıldı.

Boris siyah saçlarını geriye attı.
"Sence neden burdalar?"

Dolabımdan hırka alırken konuştum.
"Kaçmadığımdan emin olmaya gelmişlerdir."

" Gelmemi ister misin?" Güldüm.

"Kim olarak?" Sırıttı.

"Damatları olarak desem?" Ona baktım göz ucuyla.

"Ucubelerden hoşlanmıyorum Matt."

Güldü seslice.
"Ben seni cekici bulmuştum ama. Ne yazık?"

Başımi iki yana sallayıp odadan çıktım.

3 katlı hastanedeki heryeri ezberlemiştim artık.

Kafeteryaya indim. Oradalardı.

Ikisinin de sırtı bana dönüktü.

Şuan onu rahatça öldurebilirdim. Gözlerim servis arabasına kaydi köşedeki. Keskinlikle parlayan bıçaklara baktım kısaca.

Hayır. Ölmeyeceklerdi.

Bu kadar kolay değil.

Yavaş ve emin adımlarla masaya ilerledim.

Brandon pezevenginin tam karşısına oturdum. Hızli hareketlerimle afalladılar.

Teyzem gülümsedi.
"Kızım?"

Elini elime uzattı.

Yalanına kendisini inandırırsa başarılı olacağını düşünüyordu.

Bileğini sertçe tuttum. Canıni yakacak şekilde sıktım.

"Kes. Neden geldiniz?" Yüzünü buruşturup bileğine baktı.

Bileğini hızlıca ona savurdum. Brandon ensesini kaşıdi.
"Bak Alina. Bizi düşman gördüğünün farkındayım ama-"

"Düşmanım olacak kadar zeki değilsiniz. Tek bir defa söyleyeceğim. Annemi neden öldürdunüz bilmiyorum. Elbet öģrenirim. O zamana dek tek tavsiyem uyurken dahi tek gözünüzün acık olması."

Brandon derin nefes aldı. Anlamıştı.
Teyzem ise kaşlarını çattı.
"Burada tıkılıyken ne yapabilirsin?"

Güldüm.
"Sen başka bir şehirde yaşarken ikizinin nişanlısını nasıl ayarttıysan. Bende bunu basitçe yapabilirim."

Birbirlerine kısaca baktılar.
"Sen sadece bir çocuksun Alina. Sadece tedavi olmaya bak."

Güldüm seslice. Kahkahama kafeteryadaki bir kaç kişi dönüp bize baktı.

"Ah tatlı teyzeciğim. " elimi sinirle masaya vurdum. Hafifce one eğildim.

Teyzem bu yüzümü görmemiş olduğundan sebep korkuyla gözlerini büyüttü.
"Ben saf ve sevgiyle hareket eden annem değilim. Hiç olmadım."

Brandon güldü gergince.
"Kendine sorun çikarıyorsun , uslu dur ve tedavine bak. "

Ona baktım.
"Zeki adamsın biliyor musun? Annemi ölüme göndereceğin bir sebebin vardı ama ondan da vazgeçemedin..."

Gülüp teyzeme baktım.
"Bu yüzden aynı bedene sahip ikizine yaklaştın. Tek taşla iki kuş?"

"İleriye gidiyorsun Alina." Sesi sertti .

"Annen iyi birisi degildi ve ölmesi gerekti o kadar." Dedi Venessa düzce.

Başımı salladım."Demek oyun bu. Kötüleri öldürmek? O zaman hamle sırası bende... değil mi babacığım?"

Brandon gülümsememe baktı.
"Durmayacaksın değil mi?"

"Soruyor musun?"

"İsteidğin kadar kin tut Alina. Eninde sonunda. Senin bu dünyada bizden başka kimsen kalmadı."

Güldüm.
"Benden de vazgecemiyorsunuz yani? Babam ve annem mi olacaksınız."

Teyzen yüzunü sıvazladı.
"Alina. Anneni biz öldürmedik. Sadece gizledik o kadar. Ve sen ondan kalan bir emanetsin izin verirsen aile-"

"Cümleni bitirmeye kalkarsan şuan masada gördüğün bıçağı düşünmeden boğazına batırırım, teyze."

"Bir kaç gün sonra sakinleşeceksi-"

" bunu bir kac gün sonra konuşalım o zaman. Görürüz sakinleşmiş miyim? Harlanmiş mıyım?"

(...)

"Ne saçma film anasını satayım."

"Matt sus artık."

"Banane. Açmışsın boş bir film. Mal gibi ekrana bakıyoruz."

Oflayıp Laptopun kapağıni kapadım.

"Ne yapmak isterseniz peki prensim?"

Gülümsedi.
"Daha iyi fikirlerim var." Gözlerimi kıstım.

"Cümlelerini ağzindan çıkarmadan iki kere düşümmeyi unutma yanlız Matt."

Omuz silkti. "Hala bir öpücük borcun var. Söz senettir."

Ofladım.
"Sen de amma azgın çıktın."

"Alakasi yok. Hakkımı istiyorum."

"İyi."

Dikleştim. Aynı anda o da dikleşti.

"Ama yanaktan."

"Hayır, dudaktan."

"Şansını zorlama."

"Zorlarım." Sinirle nefes aldım.

"İyi!" Nasılsa ilk öpücüğüm olmayacaktı ya.

"Bekliyorum." Dedi gözlerimi kapatıp bir süre hareket olmayınca geri actım.
"Hadisene?"

"Olmaz. Sen öpeceksin."sinirle nefes aldım.

"Ne sinir fantazilerin var be! "

Gözlerini kapattı dediğimi umursamadan. Gözlerimi usulca yumup dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

Ilk bir kaç saniye öylece durduk ardından hızla çekilip gözlerimi açtım.

Onunsa gözleri zaten açıktı.
"Ne bakıyorsun öy-" ellerinden birini belime diğerini yanağıma koyup dudaklarıma kapanmasıyla lafım kesildi.

Ellerim havada kalmıştı.

Yavaşça üst dudağimı kavradı. Ufak öpücükler bırakmaya başladı.

Gözlerim anın etkisine kapılıp kapandı.
Bedenimde farklı bir his vardı.

Tatlı sıcak bir sızı.

Siktir. Ondan etkilenmiş olamazdım değil mi?

Hayir...sadece tensel bir çekimdi.

Usulca dudaklarımdan ayrıldı. Gözlerimizi aynı anda araladık.

Dudaklarini yaladı. Göğsümdeki kalbimin ise ritimleri bozulmaya başlamıştı.

"Şimdi...oldu." dedi boğuk bir sesle.

Tanrım bu çocuk...kesinlikle akla zarardı.

.

.

.
Bölüm sonu

《Matteo Boris Hunter》

पढ़ना जारी रखें

आपको ये भी पसंदे आएँगी

302K 18.2K 21
"Abi mi?" "Abi-ler." 16 yıl sonra tüm hayatınızın yalan olduğunu en yakın hissettiğiniz insanın aslında bir yabancı olduğunu öğrenseydiniz napardınız?
2.5K 142 7
"Umut pamuk ipliğine bağlıysa aşk bir mucizedir." diyor Tammara Webber Yaşamak bir seçenek miydi? Aşık bir adam. Sevdiğinden emin olamayan bir kız...
25.5M 908K 78
♌ İNTİKAMDAN DOĞAN TUTKULU BİR AŞK ♌ Küçük yaşta anne ve babasının ölümüne şahit olan acımasız genç bir adam... Edim Demiray. Daha on sekizinde uyuş...
career issue - minsung luna द्वारा

हास्य-विनोद

7.7K 896 19
Derslerini bahane edip Jisung'u terk eden Minho, seneler sonra Jisung ile karşılaşır; - Eski sevgilinizi kenara çekmek, biraz fazla değil mi polis be...