BET ON BEAUTY +18 | Yuwin

By wtf_dwayne

4K 402 2.3K

Ne sigara, ne alkol, ne de madde. İnsan oğlunu kendine kumar kadar bağlayamaz asla. Çünkü insanoğlu doyumsuz... More

İkna
Seçimler
Son Kalan Hatıra
Özür Dilerim Küçüğüm..
Ödül Ve Ceza
Vermezsen Kendim Alırım
Dejavu
Sözünün Eri
Tercihler
Arzular
Melek Ve Şeytan
Gerçek Kötüler
Nefret
Yalan
Küçük Şeytan
Söz Geçirmek
Pişmanlık
Vicdan Azabının Sanrısı
İronik Bir Durum
Altın Kaz
Kırgın Hoşnutluk
Zincirde Bir Açgözlü
Trajikomik
Yanlış Saatte Doğru Zaman
Biz Sevmemeliydik
Mahrumiyet
Acı Örtüsü
Çiçek

Ödünç

126 13 101
By wtf_dwayne

_____________________

Derin bir nefes alıp yaslandığı kapıdan ayrıldı. Az önce yaşadıklarını sindirmek için suyu açıp yüzüne bir kaç kez su çarptı. Ellerini iki yana koyup aynaya eğilerek kendi aksine öfkeyle baktı.

Etkilenmişti ve eğer devam etselerdi kendini onun kollarına atabilirdi. Kendinden nefret ederek aynadaki benliğinden uzaklaştı. Yandaki havluyla kurulanıp tekrar yerine astı.

Ne yapacaktı?
Ona yavaş yavaş kapılırken kaçabileceği hiç bir yeri kalmamıştı. Jaehyunun onu kurtarmasını mı bekleyecekti? Jaehyun gelecek miydi?

Kafası yine sorular ile dolarken sırtını kabine yasladığında kafasında bir ampül yandı.

Taeyong! Ondan yardım isteyebilirdi belki de.
Denize düşen yılana sarılır diye düşünerek şansını denemeye karar verdi. Hızla banyodan çıktı. Koridorda ağır adımlarla salona yürürken gözleri onu aradı. Ama adam içeride değildi. Rahatlamışçasına sıcak nefesini dışarı bırakarak koltuğa oturup düşünmeye devam etti.

Buradan kendi imkanlarıyla dışarı çıkacak olsa bile kimi vardı ki? Bir arkadaşı bile...doyoung vardı! Doyoung ona yardım edebilirdi. Yani o öyle umuyordu. Ona ulaşması gerekiyordu ama bunun için öncesinde telefonunu bulması gerekiyordu.
Merdivenden gelen ayakkabı sesleriyle düşünce bulutları dağıldı.

Saliseler aralığıyla çıkan tok sesi kulaklarında yankılanıyordu. Ses gittikçe yaklaşırken kafasını o yöne çevirdi. Adam yeni lacivert bir takım giymiş saçlarını özenle geriye doğru taramıştı. Yanına gelene dek çocukla olan göz temasını kesmedi. Ellerini pantalonunun cebine sıkıştırarak çocuğun önünde dikildi. Çocuğun bakışları tepesindeki adama çıktı. Gözlerinin önündeki sarı saçları geriye düşmüş tepeden gelen güçlü ışığın etkisiyle gözlerini kısarak adama bakmıştı. Hava kararmaya yakın olduğundan ışıklar otomatik olarak açılmış olmalıydı.

"İş yemeğim var acıkacak olursan fırının altındaki dolapta ramen var daha sonra uyuyabilirsin."

Kafasıyla onaylayıp bakışlarını etlerini soyduğu parmaklarına çevirdi. Adam yanından uzaklaşıp ayak sesleri kesilinceye dek yaptığı şeye devam etti.

Kapı sesiyle kafasını kaldırıp hızla merdivenlere koştu. Telefonunu hemen bulmalıydu ve bir umut yatak odasında olabileceğini umdu. Merdivenleri ikişer üçer çıkarak odaya vardı. İçine girdiği odada bir kez etrafa bakındı. Nereden başlamalıydı?

Kafasında yankılanan soruya hızla dolaba yürüyerek bir cevap verdi. Dolabı açtığı gibi çekmecelere davranırken karşılaştığı görüntüyle kendinden bir kez daha nefret etti. Çünkü kimsenin iç çamaşırı çekmecelerini karıştırmasını kendisi istemezdi ve şuan bunu yapıyordu. Düşünmeyi kesip kabaca göz attığı çekmeceyi kapatıp doğruldu. Ceketleri karıştırırken arada parlayan gri kutuyu fark ettiği gibi duraksadı.

Ceketleri kollarıyla iki yana ayırıp gümüş kasayla karşı karşıya kaldı. Elini ağır ağır uzatırken dokuz düğmeyi fark edip duraksadı. Telefonu burada olabilirdi ve şifreyi açmalıydı. Düşünürken art arda bir kaç düğmeye bastı kasa bir kez öterken kırmızı ışığını yaktı. Saçmaladığını farkedip tekrar düşünmeye başladı ama aklına hiç bir şey gelmedi adamı tanımıyordu. Hakkında hiç bir şey bilmiyordu ki şifresini bilsin. Aniden açılan kapıyla tüm vücudu titredi nefesinden çıkan ufak iniltiyle ellerini kasadan çekti.

"Ne yapıyorsun sen!?"

İkinci kez sarsılan çocuk titredi. Kalbi göğsünü yaracak derecede hızlı atarken nefesini tutarak önce kafasını sonra vücudunu sese doğru çevirdi.

Ama uzun siyah saçlar yerine kısa kırmızı saçları görünce rahatladı. Anın şokuyla sesi ayırt edememiş olmalıydı.

Hızlı adımlarla taeyonga yürüyüp vücudunun yanında öylece duran elini tuttu.

"Bana yardım et"

🥂

"Seni buradan çıkaramam küçüğüm biliyorsun"

Sichengin yüzü düşer gibi oldu kafasını hafifçe öne eğip yatağın desenlerini incelemeye başladı  Yanında oturan kırmızı saçlı adamın elini bırakmaya niyetli değildi. Onun tek umuduydu ve ısrar etmeliydi. Dudaklarını aralayıp konuşmaya yeltendiğinde adamın sesiyle hava yuttu.

"Ama şu bahsettiğin arkadaşın"

Küçük bir çocuk gibi heyecanla kafasını kaldırdı.

"Seni onunla görüştürebilirim belki"

Sicheng gülümseyerek adamın kolunu salladı. Taeyong küçük bir çocuk gibi sevinen oğlana gülümseyerek konuşmaya başladı. Fazlasıyla sevimli olması yanaklarını sıkmamak için kendisiyle mücadele vermesine sebep oluyordu.

"Ama seni dışarı çıkarırsam yuta beni bacaklarımdan japonyanın nüfus tabelasına asar."

Çocuk istemsizce kıkırdarken konuşmasına devam etti.

"Onu buraya getirebilirim bu gece. Yuta hayatta erken çıkamaz çok ciddi bir görüşmede."

"Teşekkür ederimm!!"

Sicheng​ kendini adamın boynuna atarken taeyong neye uğradığını şaşırdığından dengesini zor toparlayarak tek kolunu oğlanın beline sardı.

"Ne demek kuzum benim."

Sicheng adamın boynundan ayrılıp onu dinlemeye devam etti.

"Doktor demiştin değil mi?"

"Hıhım doktor dong young, Kim dong young. Soonchunhyang hastanesinde."

Taeyong kafasıyla onaylayıp yavaşça yerinden kalkarken çocuk da doğruldu.

"Beni burada bekle onu alıp geleceğim."

Sicheng başıyla onaylayıp kapıdan çıkan adamı takip etti. Ağır ağır merdivenlerden inen adımları sabırsızlıkla izliyordu. Yüzündeki gülümseme git gide büyüyor sabırsızlığı artıyordu. Tek arkadaşını görebilecekti! Kapıya doğru yürüyen adamın arkasına dönmesiyle duraksadı.

"Arkadaşın gelmeyi reddederse zor kullanma hakkım var mı?"

Çocuk adamın ciddi ifadesiyle yönlendirdiği soruyu duyunca gülümsemesini yüzünden sildi. Haklıydı.
Neden gelmek istesin ki?

İlk defa bir arkadaşı olduğu için heyecanlanmıştı. Lisede gördüğü zorbalıklardan hiç arkadaşı olmamıştı ve şimdi bir arkadaşı olduğunu düşünmüştü ama onu tehlikeye atmaya hakkı yoktu. Kimseyi zorla hayatına sokmaya hakkı yoktu.

Gözlerinin önünde sallanan eli görünce düşünce bulutları dağıldı.
Taeyong gözlerini ondan ayırmadan kafasını hafifçe kaldırıp elini indirdi.

"Nereye daldın öyle?"

Çocuk kafasını kaldırmadan "Hiç" diye mırıldanınca taeyong derin bir iç çekip arkasını döndü. Adamın ayak seslerini duyan çocuk kafasını kaldırıp gidişini izledi. Adam arkasını dönmeden konuşmaya başladı.

"Taeyong style yapıcaz artık yapacak birşey yok."

Sicheng anlamsız bakışları adamın sırtına takılı kaldı iki kanatlı kapıyı aralayıp çıkan adamın oluşturduğu sessizliği derin bir iç çekerek bozdu.

🥂

"

Doktor Dong youngla görüşmek istiyorum"

"Ah o acil doktoru olduğu için sizinle ilgilenmiyor başka bir doktora yönlendirebilirim isterseniz."

"Ne demek benimle ilgilenmiyor? Bir alıp getiricem korkma."

"Efendim?"

"Doktor doyoungu istiyorum dedim."

Hemşire adama anlamsız bakışlar atarak sandalyesini adamın ona yaklaşmasıyla geriye itti. Karşısındaki kırmızı saçlarıyla oldukça dikkat çeken etkileyici adamın dediklerini sindirmeye çalışırken bakışlarını adamın üzerinden ayırmadan elini resepsiyon telefonuna götürdü.

"Doktor bey bir adam sizi soruyor"

Bir süre ikisi arasındaki sessizliği hastanedeki hasta yakınları sesleri doldurdu. Hemşire konuşmaya devam ederek etraftaki sesleri bastırdı.

"Ben de​ söyledim ama ısrar ediyor bir yakınınız olabilir belki de."

Kırmızı saçlarını parmaklarıyla tarayarak geri çekti elini tekrar tezgaha indirip hemşireyi dinlemeye devam etti.

"Adınız neydi acaba?"

"Beni tanımaz o. Si cheng'in abisiyim öyle söyle"

Hemşire söylediklerine inanmayarak telefona iletti. Daha sonra telefonu indirip adama döndü.

"Sichengin ailesi yokmuş yalancıyı dışarı çıkarın dedi."

Taeyong kıkırdamaya başladı daha sonra bu bir kahkahaya dönüştü. Yaslandığı yerden doğrulup kafasını hafifçe geriye atarken kahkaha sesleriyle irkilen hemşire sandalyesini daha da geri itti.

Taeyong elini pantolonuna atıp silahını hemşireye doğrulturken etraftaki insanlar çığlık atarak ortamdan olağınca uzaklaştılar.

"Ara hemen buraya gelsin"

Hemşire korkuyla titreyen ellerinden birini telefona uzatırken telefondaki bakışlarını birden Taeyong'un arkasına çevirdi. Adam kafasını yavaşça arkasına çevirip elleri önlüğünün cebindeki doktora baktı. Sonra silahı doğrulttuğu yerde sabitleyerek vücudunu da o yöne çevirip doktoru süzmeye başladı.

Dalgalı saçları gözlüğüne kadar düşüyor gözlüğün ardından gözlerine giriyordu. Biçimli ve büyük dudakları tek bir çizgi halinde beyaz teninin üzerinde oldukça dikkat çekiyordu ki bakışlarını bir süre oradan çekemedi. Gözlerini yavaşça düşürüp beyaz önlükteki yaka kartına dikkatlice bakıp ismi okudu. Bu aradığı adamdı. Silahı indirip beline doğru sakladı.

"Neler oluyor burada?"

"Doktor bey bu adam sizi arıyor ve silahı var!"

Hemşirenin tiz sesiye kafasını ona çevirip dişlerini sıktı. Tanrı aşkına bunu söylemek zorunda mıydı?
Silahını beline sokup tekrardan yumuşak ve hoş sesini duyduğu doktora döndü.

"Kimsin ve ne istiyorsun?"

Taeyong gülümseyerek doktora yürüdü.

"Seni bir kaç dakikalığına ödünç alıcam o kadar."

"Ne saçmalıyorsun sen? Güvenlik!"

Taeyong göz devirerek kapıdaki güvenliklere baktı. Eğilip doktoru bacaklarından yakaladığı gibi omzuna atarak kapıya yürümeye başladı.

"Ne yapıyorsun sen?! İndir beni ruh hastası!"

Doktoru hafif bir eşya taşır gibi tek koluyla omzunda sabitlemiş diğer eli ise belindeki silahtaydı. Ona doğru gelen güvenliklere silah doğrulturken sırtında çırpınan doktor ellerini yumruk şeklinde sırtına vurarak hakaretler savuruyordu. Silahı gören iki güvenlik ellerini kaldırıp bir kaç adım uzaklaşırken kendini kapıdan atabildi.

Hızlı adımlarla arabaya yürüdü doktoru ön koltuğa bıraktı ona vurmaya devam eden doktorun kemerini bağlarken doyoung kırmızı saçlarına ellerini atıp çekiştirmeye başlamıştı. Taeyong kafasındaki elleri parmaklarıyla kavrayıp sıkarak çekti.

Kapıyı üzerine kapatıp koşarak şoför koltuğuna yürüdü kendini içeri attığı gibi kapıyı kilitleyip kemerini açmaya çalışan doktorun ellerini tek eliyle tutarak onun dizlerinin üstüne koyup silahlı eliyle arabayı çalıştırdı. Ellerini bir süre kurtaramayan doktor hakaret savurmaya devam ederken taeyong elini ellerinden çekerek direksiyona yasladığında diğer elindeki silahi ona doğrultmuştu.

"Sesini çıkaracak olursan seni vururum."

__________________

Merbalar merbalar

BUGÜN KİMİN DOĞUM GÜNÜ
CEYHUNUMUZUNN
🎊 WİHUUU 🎊
İyiki doğmuş benim güzelimm

Bu manyak kuzenler beğendiklerini kucaklayıp götürüyorlar evet.

Dotae damarım patlamadan girdim mevzuya ilk görüşte vuruldu safım ehe


Söz verdiğim fotolar:

Çok affedersiniz ananısikim
dedim yani

Mmmfh

Dwayne kaçarrr

🥂

Continue Reading

You'll Also Like

104K 3.2K 78
Alastor X Female Reader You and Alastor have been best friends since you were 5 years old. With Alastor being the famous serial killer of your time...
219K 9.1K 24
Where Lewis Hamilton goes to a cafe after a hard year and is intrigued when the owner doesn't recognise him. "Who's Hamilton?" Luca says from the ba...
1.2M 52.3K 98
Maddison Sloan starts her residency at Seattle Grace Hospital and runs into old faces and new friends. "Ugh, men are idiots." OC x OC
1M 38.9K 92
𝗟𝗼𝘃𝗶𝗻𝗴 𝗵𝗲𝗿 𝘄𝗮𝘀 𝗹𝗶𝗸𝗲 𝗽𝗹𝗮𝘆𝗶𝗻𝗴 𝘄𝗶𝘁𝗵 𝗳𝗶𝗿𝗲, 𝗹𝘂𝗰𝗸𝗶𝗹𝘆 𝗳𝗼𝗿 𝗵𝗲𝗿, 𝗔𝗻𝘁𝗮𝗿𝗲𝘀 𝗹𝗼𝘃𝗲 𝗽𝗹𝗮𝘆𝗶𝗻𝗴 𝘄𝗶𝘁𝗵 �...