Hüptrik ; Alina

By Heimir

202K 16.1K 4.2K

" İsmim Alina... ve ben deli değilim!" ▪︎Alina Atalar Küfür ve argo bulundurur* Yazım hataları olabilir* Yazı... More

Alina Atalar
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9

0.0

15.1K 678 278
By Heimir


Başlama tarihini alayım?

.

.

.

"Hey! Kime diyorum aptal adam! Duymuyor musun beni!"

Kız kapıya bir kez daha sertçe indirdi yumruğunu.

"Kime bulaştığını bilmiyorsun! Ben kimim biliyor musun! "

Hırsla bir tekme vurdu kapıya. Gözléri sinirden dolmak üzereydi.

"İSMİM ALİNA VE BEN DELİ DEĞİLİM"

(...)

Kızıl saçlı kız odada sinirle bir volta daha attı. Elini hırsla kızıl saçlarından geçirip uzun saçlarını arkaya yolladı.

Göğsü aldığı sert nefeslerle kalkıp iniyorken sertçe yatağın ucuna oturdu.

Delirmek üzereydi!

Deli değildi evet ama onu buraya delirtmek için tıkmışlardı!

Dirseklerini dizlerine yaslayıp ellerini birleştirdi. Keskin gözlerini parkenin modelinde gezdirdi.

Dudağının sağ tarafı tehlikeli biçimde kıvrıldı.

Hayır! Kesinlikle Alina zekası hafife alınacak bir kız değildi.

Aklına dolanlarla gülümsemesi silindi. Sağ elini ensesine atıp ovdu.

Nasıl delilikle suçlanırdı!

Lanetler okudu içinden.

Aklında bir kaç gün öncesi dolarken derin nefes verdi.

Kesinlikle bu yerden kurtulmalıydı.

(...)

Bir kaç gün önce
^^^^^^^^^^^^^^
Genç kız elindeki boşalmış hüptrik pakedini masasındaki çöpe gelişigüzel fırlattı.

Gözlerini ay ışığının delip geçtiği cama çevirdi. Dudaklarında ister istemez bir tebessüm belirdi.

Geceyi severdi, karanlığı severdi... zaten o karanlığın ta kendisi değil miydi?

Aklına annesi düştü. Ne aptal bir kadındı!

Masasından kalkıp yatağına bıraktı kendisini. Gözlerini tavana dikti.

Alina...

Sadece buydu işte.

17 yaşındaki kızıl saçlı günahın ta kendisi olan Alina.

Soyismini bilmiyordu... en azından asıl soyismini...

Annesi kızıl saçlara sahip destansı güzellikteki bir ingiliz kadınıydı...gel gör ki...aptaldı.

Alina annesinin fazla alkol alıp tanımadığı ve yüksek ihtimalle evli olan bir adamla olan günahıydı. Yani öyle tahmin ediyordu.

Babasından aldığına emin olduğu yeşil gözlerini kırpıştırdı. Derin bir iç çekti tüm dertleri bitecekmişcesine.

Bazen aklına babası olacak kişi düşerdi. Ondan haberi var mıydı? Evli biri miydi? Gibi bir çok soruyu saatlerce düşünürdü.

Annesi kötü birisi deģildi sadece saf, Alina'nın deyimiyle aptaldı.

Londradaki iki katlı müstakil evlerinde annesi ve kendisi kalıyordu.

Ha bir de annesinin körü körüne aşık olduğu pezevenk Brandon.

Annesinin kendini bildi bileli sevgilisiydi. Küçükken babasının o pezevenk olduğunu düşündüğü bir dönem bile olmuştu hatta.

Ama gelin görün ki şuan onu bir kaşık suda boğardı gücü olsa. Sevmiyordu şerefsizi.

Kendisine bir yanlışı olmamıştı evet ama adamdaki farklı havayı seziyordu. Ölüm kokuyordu adam, yalan kokuyordu.

Bunun dışında bildiği tek akrabası annesinin ikiziydi.

Annesi Larissa gibi teyzesi Venessa da kızıldı. Annesi ile tek yumurta ikizi olmalarından kaynaklı karakterleri bu kadar zıt olmasa Alina bile onları ayıramazdı.

Teyzesi ülkenin kuzeybatısında kalan Manchester cityde tek başına yaşıyordu uzun zamandır.

Arada uğrardı. Alina'ya kıyafetler ve makyaj malzemeleri getirirdi. Tam bir süs manyağıydı anlayacağınız. Ondan da pek haz etmezdi.

"Alina!  Girebilir miyim?" Önce kapı tıklaması ardından ise annesinin naif sesi eş zamanlı duyulmuştu.

Yatağında oturur pozisyona geldi.
"Gel , anne."

Kapı aralandı içeriye annesinin zayıf vücudu süzüldü. Gerçekten güzel bir kadındı!

Annesi usulca Alina'nın ayakucuna oturdu. Gülümseyerek kızının elini avuçlarına aldı.

"Kızıl güneşim. Kursa gitmemişsin?" Alina iç çekti.

Yeterince derdi yokmuş gibi bir de annesi onu dil kursuna yolluyordu.

Bir de Türkçe!

Ne işine yarayacaktı bu dil Tanrı aşkına!

"Anne...seni kırmamak için bir süredir gidiyorum ama yeter artık. Çok saçma bir is için zamanımı harcıyorsun. "

Larissa kesin bir şekilde başını iki yana salladı.
"Hayır , Alina. İleride işine yarayacak emin ol."

Ofladı annesini kırmak istemiyordu.
"İyi , öyle olsun"

(...)

Alina merdivenlerden sekerek indi. Karnı zil çalıyordu , heyecanla yemek masasına yaklaştı.

Masada gördüğü Brandon ile yüzü buruştu. Bunu belli etmekten asla gocunmadı.

"Bu yine mi burda?" Dedi annesine hitaben. Larissa gülümseyip yemeği almak için mutfağa dönerken Brandon Alinaya bakıp gözlerini kıstı.

"Duyduğumu biliyorsun değil mi?"

Alina omuz silkip saldalyesine yerleşti.
"En azından çalışan bir uzvun varmiş."

Brandon tehlikeli şekilde sırıttı.
"Yakında baban olacağım biliyorsun değil mi küçük hanım?"

Alina sırıttı gıcık bir şekilde ve bakışlarını  ona çevirdi.
"Demekki bazı uzuvların çalışmaya başlamış ki sonunda annem seninle evlenmeyi kabul etmiş, Brand"

Brandon dişlerini sıktı. Bu kızın kesinlikle terbiyesi yoktu!

Larissa odaya dönerken Brandon ve Alina'da gözlerini gezdirdi.

"Venessa geliyormuş sabah." Dedi sesinden eksilmeyen neşeyle.

"Öyle mi? Ne güzel. Ailecek beraber oluruz." Dedi Brandon.

Alina sesindeki yapmacıklık yüzünden onun suratına bir tane patlatmak istedi. En sonunda kedisini prenses çizgisinden çıkaracaklardı yahu!

Gözleri masada salatayı ararken tabağına bakan Brandon'da takılı kaldı.

Alina'nın hareketleri yavaşladı.

Bu adamın gözlerindeki sabırsızlığı çok net görmüştü. Bu şerefsiz... ne boklar çeviriyordu?

(...)

"Teyzeye hoşgeldin yok mu bebeğim! " dedi Venessa.

Alina koltukta kalkmadan uzandiğı yerden teyzesine baktı.

"Hosgeldin." Venessa dudaklarını büzdü yapmacık şekilde.

" Tanrım Lari! Kızın beni artık sevmiyor."

Alina sırıttı. Ha şunu bilseydin dedi içinden.

Onlar sıcak(!) bir sohbete girişirken Alina bu yapmacıklıģa daha fazla dayanamayıp odasına çıktı.

(...)

Saat gece yarısını geçmişti. Alina  dudaklarının arasında duran meyveli yoğurt tüpüyle bilgisayarına bakmaya devam etti.

Kapısı tıklandı alınan onayına ardından Lari odaya girdi. Alina laptopun kapağını kapayıp bağdaş kurdu.

Lari kızının yanındaki boşluğa yerleşti. Elinde beyaz renkli bir zarf vardı.

Alina alayla güldü.
"Ne bu anne? Yoksa bana mirasını şimdi mi vereceksin?" Dedi zarfın kalınlığına bakarak.

Lari cevap vermeden zarfı kızının önüne itti. Alina zarfı usulca aldı ve açtı.

İçinde pasaportu,kimliği ve tomarla para vardı.

Kaşları havalandı. Sorarcasına annesine dikti bakışlarını. Lari elini hırkasının cebine koyup katlanmış bir kağıt çıkardı.

"Şimdiye dek hep bu gerçekten kaçtım Alina , seni de peşimden sürükledim. Affet olur mu?" Dedi acıyla.

Alina yutkundu. Konunun ne olduğunu anlamıştı.

"Ben sana hamile kaldığımda sadece 21 yaşımdaydım. Küçüktüm,toydum,korkaktım... ama senden de vazgeçemedim. Elbet seni sećmem bir şeyleri kaybetmeme neden oldu..."

Annesi ve babası dedi Alina içinden. Benim yüzümden onları kaybetti.

"... başta zordu tabi, alışamadım , yapamayacağım sandım çünkü ebeveynlik iki kişilik bir makamdı. Babanı düşündüm ve sonunda dayanamayıp buldum onu..."

Alina vücudundan bir sızı geçtini hissetti. Sanki kalp atışları yavaşlamıştı.

"... ama hic ona söylemeye cesaret edemedim bir kızı olduğunu. Sana tek başıma yeterim sandım."

Alina hızla annesinin lafını kesti."yettin anne" dedi annesininkine benzer bir acıyla. Belki Lari mükemmel bir anne olmamıştı evet ama çok güzel bir dosttu ona.

Larissa başını iki yana sallayıp göz yaşlarını sildi.

"...dinle Alin... " elini kızının kızıl  saçlarına  daldırdı. Okşadı.

"... babanı tanımalıydın. Ben hata yaptım. Belki çok vakit kayboldu ama... "

"Hayır! " dedi Alina kesin bir sesle.

"Benim bir babaya ihtiyacım yok."

Lari başını iki yana salladı yine...

"Bunları al. Bu kağıtta da adresi var. Senin hakkında hiç bir bilgisi yok ama Lavin dersen tanıyacaktır."

Alina kaşlarını çattı.

"Lavin mi? Anne siz-"

"Tek gecelik değildi Alina... babanla bir kaç aylık bir ilişkimiz vardı o bana Lavin derdi o zamanlar."

Alina saç diplerinin sızladığını hissetti. Nasıl yani? Sevgililer miydi? O zaman neden... neden babasız büyümüştü?

Adam evli miydi?

Ama olmazdı... annesi yapmazdı öyle şey.

Lari özenle parayı ,adres kağıdını,kimliği ve pasaportu zarfa koyarak. Zarfı kizının kucağına bıraktı.

"Ne zaman istersen Alina. Ne zaman hazır olursan."

Alina sarhoşca başını salladı. Annesi yeniden elini cebine attı. Bir bilet çıkardı son olarak. Uçak bileti...

Alina bilette göz gezdirdi.. tarihsiz bir biletti. Son bir senede istediği zaman kullanabilirdi..gözleri varış kısmına değdi.

İstanbul... Türkiye.

Yutkundu. Demek kurs meselesi bu yüzdendi annesi onu babasıyla görüştürmeye hazırlıyordu.

Annesi odadan çıkarkende , gün odaya dogarken de hiç hareket etmedi.

Öylece bileti izledi.

Bir gün...hazır olduğunda gidecekti.

Ama o günün yakın olduğunun farkında değildi kızıl güneş.

(...)

Genç kız gülümseyip yağan kara baktı. Mükemmel hissediyordu!

Cuma günü , hava karlı ve okul bitmişti! Hiç bir şey bunu bozamazdı.

Dudaklarının arasındaki tiryakisi olduğu meyveli yoğurt tüpünün boşalmasıyla çöpe fırlattı ve yenisini çıkardı.

Ev görüş açısına yaklaştırkça kaşları çatıldı. Adımları durdu.

Neden...evinin önünde polis ve ambulans arabaları vardı?

Elindeki paket yere kar birikintisine düşerken genç kız koşmaya başladı eve doğru. Kalbi annesine bir şey olma ihtimaliyle kasılmıştı.

Hayır hayır! Annesini kaydemezdi.

Sonunde evin önüne geldiğinde kalabalığı yarıp eve daldı.

Korkuyla salona baktı. Gördükleri ise iki polis memuru Brandon'un göğsünde ağlayan annesi ve bir kaç sağlık görevlisinin yerde müdahale ettiği...teyzesi?

Gözleri büyüdü.

"Anne!" Dedi panikle. Hızla annesinin önüne geldi.

Göz ucuyla yerdeki teyzesine baktı. Anında gözlerini sıkıca yumdu.

Teyzesinin kafası kanıyordu ve kal beyaz fayansta gölcük oluşturmuştu. Kusmamak için kendini sıktı.

Olayları kavrayamıyordu.

Brandon bos tarafına Alinayı çekti. Yüzünü göğsüne bastırdı.

"Bakma Alina."  Alina tepki dahi veremedi.

Ne olmuştu teyzesine?

Ortamdaki sessizliğini sağlık görevlisinin sesi doldurdu.

"Ölüm saatti 16.23"  dedi soğuk bir sesle.

Alina yutkundu. Başını kaldırıp oraya baktı.

Teyzesini siyah bir poşete koyuyorlardı!

Gözleri doldu. Bu esnada polis memurlarından biri konuştu.

"Kamera kayıtlarına baktık. Hanımefendi merdivenlerden düşmüş takılıp." Dedi ve elindeki diski komiserine uzattı.

Ona göre daha yaşli olan adam diski aldı ve üçlüye döndü.

"Kayıtlara merdivenlerden düşüp öldüğünün kanitı olduğu için öyle geçecek. Bir kaç saate hastaneden cenazenizi alabilirsiniz."

Fermuar sesi odayı doldurdu. Poşedi kapamışlardı.

Alina bacaklarının onu taşıyamadığını hissetti.

"Anne..." diye mırıldandı gidenlerin ardından bakarken.

Annesi ona cevirdi gözlerini. Elini saçın attı. Okşadı. Hızla göğsüne çekti Alinayı.

"Alina'm... sakin ol." Dedi yatıştırıcı bir sesle.

Ama o an başka bir şey oldu.

Alina'nın gözleri daha bu sabah teyzesinin taktığı ve şuan annesinin bileğinde olan pahalı mücevher bileklikte kaldı.

(...)

Alina saatlerdir odasında sessizce duvarı izliyordu.

Galiba ilk defa bu kadar yakından ölümü hissettiğindendi.

Odasına arada annesi yiyecek getiriyordu sadece.

Anlayamıyordu.... teyzesi nasıl merdivenlerden düşüp ölebilirdi?

Sinirle saçlarını karıştırdı. Düşünmekten başı aģrımıştı.

Odanın kapısı tıklandı. Ardından Brandon odaya usulca girdi.

Elindeki çikolata dolu fincanlardan birini Alina'ya verip Alina'nın karşısına oturdu.

"Iyi misin? "

Alina onu süzdü. Neydi bu şimdi? Birden ilgili baba olmaya mı karar vermişti yani?

"Evet." Dedi düzce. Bir yanda şüpheyle onu süzdü. Gözleri adem elmasında takılı kaldı.

Hareketlendiğini görünce kaşları hafif çatıldı, yutkunmuştu.

Bu gergin olduğunu  gösteriyordu.

Neden gergin olsundu ki?

"Çok hızli oldu...yani teyzenin ölümü." Alina ona soğukca baktı.

"Sırası gelen... ölür..bunda tuhaf bir şey yok." Dedi ürkütücü bir soğuklukla.

Brandon'un eli bu defa ensesine gitti. Alina'nın şüphesi büyüdü.

Bu herif bir şeyler çeviriyordu.

(...)

Akşam yemeğinde kimseden çıt çıkmamıştı. Gece Alina'nın dalgınca tabağa bakması , annesi ve Brandon'un kaçak bakışlarıyla bitmişti.

Bir kaç gün sonra teyzesinin cenazesi yapılmış taziyeler de bitmişti.

Çok hızlı olmuştu her şey.

Günler haftalara dönüştü kış yerini bahara bıraktı. Alina sessizleşmişti.

Brandon Alina'yı tanıyordu. Onun bu kadar sessiz olması hayrı alamet değildi.

Günlerden bir gün Alina evde tekti. Sinirle çekmecelerini karıştırmaya devam etti.

"Nerede bu toka!" Sinirle homurdandı. Ardından annesinin odasında olabileceği kanaatine varıp odasından ayrıldı.

Annesinin odasına girdiğinde onu odada her zamanki halinin aksine büyük bir dağınıklık karşıladı... annesi asla daģinık duramazdı.

Usulca makyaj masasına ilerledi. Tokasını aramak için kutuları açmaya başladı. Gözleri çekmecedeki plastik posete takıldı. Polislerin verdiği teyzesinin üzerinden çıkanlardı.

Öylece eşyalara baktı bir süre. Sonrasında gözü bir parçaya takıldı.

Minik pırlanta bir kolye.

Annesine geçen sene aldığı kolye.

Neden bu poşetteydi? Neden kanlıydı?

Bir anda tüm dünyası sessizleşti, gözlerini dağınıklıkta gezdirmeye başladı.

Kafasında parçalar hızlı biçimde birleşmeye başladı.

Bir kaç saniye içinde farkettikleriyle afalladı Alina. Avcundaki pırlanta kolyeye çevirdi bakışlarını.

Başının döndüğünü, midesinin bulandığını hissetti. Geriye doğru bir kaç adım sendeledi.

Yavasça yere çöktü. Gözleri kolyeye sabitlenmişti. Sırtıni yatağa yasladı.

"Ölen teyzem değil." Diye fısıldadı acı içinde.

Işte o andan itibaren. Alina'nın asıl hayatı başlamış oldu.

︎▪︎▪︎☆

Başlıyoruz...

Alinaya sıcak bir merhaba verelim!

İyi okumalar...

▪︎▪︎▪︎☆

《Alina Atalar》

Larissa Mancister


Veeee

Bölüm burada biter, Hei kaçıp gider!

Continue Reading

You'll Also Like

2.5K 142 7
"Umut pamuk ipliğine bağlıysa aşk bir mucizedir." diyor Tammara Webber Yaşamak bir seçenek miydi? Aşık bir adam. Sevdiğinden emin olamayan bir kız...
1.2M 42.6K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
68.1K 3.3K 108
Aile sadece kan bağıyla mı oluşurdu yoksa kan bağı gereksiz miydi? Kan bağı olduğu için onlara minnettar olmak gerekir miydi? Onlar en büyük acılar...
1.3M 91.5K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...