Lost His Mind || Larry

By feverdreamxx

2.4K 330 593

Sonsuzluğun eşiklerinde yaşanan bir depresyonun içine düşmüş iki genç, her şeye rağmen birbirlerine iyi geldi... More

0.1- fear
0.2- the boy w gun
0.3- we can't sleep
0.4- tonight is the night i die
0.5- soon you'll get better
0.6- so sick and tired
0.7- can't escape my thoughts
0.8- drowning every day
0.9- you don't have to stay
1.0- down since July
1.1- you can stay
1.2- breakfast
1.3- I've lost myself
1.4- all alone
1.5 - why
1.6- okay
1.7- you've got to move on
1.8- feeling better?
1.9- full of anxiety
2.0- happy place
2.1- why he makes me feel like it's so real?
2.2- this house is a circus
2.3 -it's okay
2.4 -keep trying
2.5 -can you see him too?
2.6- doing better
2.7- you're late
2.9 -sorry
3.0- Final

2.8- i love you

65 10 15
By feverdreamxx

"Hadi, buradan kaçalım." diyerek bir kez daha şansını denedi Harry. "Sordum, bir sorun olmadığını söylediler. Sen istersen hemen gidebiliriz Louis."

"Ne? Nereye?"

Louis daha yeni odasından çıkıp Harry ile buluşmak için kantine inmişti, dediklerini anlamlandıramıyordu.

"Herhangi bir yere. Birlikte bir şeyler yiyelim. Seni istediğin yere götüreyim."

Louis düşündü, onun bu istekli halini içten içe kırmak istemese de pek modunda değildi. Bacakları, kendisini buraya kadar zor taşımışken daha uzağa gidebileceğini sanmıyordu.

"Pek havamda değilim." diye açıkladı kendisini bu yüzden. "Yorgunum zaten, yapabileceğimi sanmıyorum."

Harry'nin omuzları düşerken "Yorulursan diye Niall'dan arabayı almıştım." diye mırıldandı. Yine de gülümsemeye çalışıyordu. "Ama sorun değil tabii. Gel, otur hemen, yorulma."

Louis onun yüzünü incelerken, gerçekten hevesinin kırıklığını rahatlıkla görebiliyordu. O ne kadar gizlemeye çalışırsa çalışsın, ne kadar değişirse değişsin, Louis onun mimiklerini ve ne anlama geldiklerini zamanında çökmüştü; şu an herhangi bir uğraşı gerektirecek bir şey yoktu ortada.

Yine de sandalyeyi çekip otururken düşünmemişti. İlaçlarını yeni içmişti, yalan değildi, başı ağrıyordu. Kafasını masadaki kolu üzerine yaslarken Harry'nin "İstediğin bir şey var mı?" diye sorduğunu zor duymuştu.

"Yok."

"Kahve alayım, için ısınsın."

Louis cevap vermedi, Harry kalkıp kahve almaya gitti. Hava zaten sıcaktı, içinin ısınmasını gerek yoktu ama bir şey söylememişti işte.

Bir süre orada yatarak vücudunu dinlendirdi. Normalde Harry gittikten sonra ilaçlarını içerdi ama bugün biraz geciktiği icin inmeden önce içmek zorunda kalmıştı. Ondandı bütün bu ekstra yorgunluğu. Uyumamak için kendisini zor tutuyordu, Harry gittikten sonra uyumayı deneyecekti.

Harry elinde iki bardakla geri döndüğünde başını masadan kaldırıp elleriyle bardağı sardı. Gözlerini Harry'ye çevirdiğinde dikkatle kendisini incelediğini görmüştü. "Ne oldu?" diye sorması bu yüzdendi.

"Çok yorgun duruyorsun." diye fısıldadı. "İlaçları her içtiğinde böyle mi oluyorsun?"

"İçip geldim, daha etki etmediler." derken gözleri masadaydı. "Genelde uyuyarak geçirdiğim için bu konuda çok bir şey söyleyemem."

"Uyumak ister misin?" dedi Harry anlayışla. "Luke'u göremiyorum. Odana kadar sana eşlik edeyim mi? Sorun değil, yarın daha erken bir saatte gelmeye çalışırım ben."

"İyiyim." diyerek kestirip attı Louis. Akşama kadar odasında yalnızdı zaten, şu an oraya dönmek istemiyordu. "Luke bugün yok, sürekli yanımda dolaşmasına gerek olmadığını söyledim."

"Öyle mi?"

"Evet, idare ediyorum. Şimdiye kadar yanımda bir bakıcıyla büyümedim."

"Aynı şey değil-"

"Biliyorum, biliyorum. Atak geçirirsem falan diye ama uzun süredir öyle şeyler olmuyor, onlar da bunun farkında."

Harry başını sallayarak anladığını belli ettiğinde başını kolunun üzerine yasladı Louis. Karşısındaki duvarı izlerken gözlerini kapamamaya çalışıyordu. "Neden bu kadar geç geldin?" diye sorması da ağzından istemeden kaçmasındandı.

Harry heyecanla yerinde kıpırdandı. Louis'nin kendisine alıştığını ve beklediğini bilmek ister istemez güzel hissettiriyordu, içi kıpır kıpır olmuştu bile. "Şey oldu- Yolda şey, kaza oldu-" Louis'nin bakışları yavaşca onu bulduğunda aceleyle kendisini düzeltti. "Ben yapmadım. Başkası yapmış. Yol kapalıydı. Bu yüzden geciktim, özür dilerim."

Louis bir anlık aklına dolan düşünceler yüzünden garip bir şekilde rahatsız hissetse de bunu belli etmedi. O iyiydi, geç de olsa buraya kadar gelmişti, her şeye rağmen her gün inatla gelmeye devam ediyordu, sorun yoktu.

Sessiz geçen saniyeler ardından "İzin gününde Niall buraya geldiğinde," diyerek aklındaki konuya girdi Louis. "ona aynı anda burada olmanız gerektiğini söyledim."

"Ne?"

Harry'nin anlayamayarak sormasına şaşırmadan sırtını geriye yaslayarak kahvesinden bir yudum aldı. "Doktor söylemişti. Hazır olduğumda ikinizi birlikte görmeliymişim."

"Neden?"

"Sana inanmıyorum. Niall'a kendimden çok inanıyorum. Birlikte olunca ne olacağını göreceğiz. Muhtemelen aşırı yüklemeden patlar mıyım diye bakacaklar."

Alayla konuşmasına hafifçe gülümserken buldu kendisini Harry. Çok güzeldi, o göremese de içinde bir yerlerde hâlâ umut dolu olması ve en ufak ihtimale tutunarak denemesi çok hoştu. Bir şeyleri denemeye çalışması hâlâ yıllar öncesiyle aynıydı, Harry böyle anlarda hâlâ karşısında o çocuğu görüyordu ve bu, onu mutlu etmeye yetiyordu. İçinde bir yerlerde hâlâ umut doluydu.

Ona inanmadığını söylemesi bile artık inandırıcı gelmiyordu mesela. Az da olsa inandığı için bu riski göz alıyordu, ikisi de bunun farkındaydı ama Louis sadece dile getirmekten korkuyordu.

Harry'ye inanmasa geç kaldığı anlarda sakince onu beklemeye devam etmezdi, önceden olduğu gibi en kötü senaryoları düşünmeye başlayarak atak geçirirdi. İnanmasa her gün onunla buluşmaya inip dizine uzanarak dediği her şeyi dinlemez, ufak sohbetler etmezdi. Harry bunları bilecek kadar iyi tanıyordu onu.

"Seni seviyorum." diye fısıldadı Harry.

Düşünceleri arasında kaybolmuşken tamamen ağzından kaçmıştı. Alacağı tepkiden emin olmadığından bunu söylemek niyetinde değildi, kelimenin tam anlamıyla ona olan sevgisini elinde tutamayıp ağzından kaçırmıştı. Hemen ardından gerilerek beklemesi de bu yüzdendi.

Louis gerildi. Kaşlarını çatarken kahve bardağını daha sıkı sardı. Bakışlarını bardağın içindeki sıvıya dikti. Ona bir cevap vermek istemiyordu ama konuyu değiştirmek için gücü de yoktu. Ona inanmadığını söylemek için bile ağzını açmak istemiyordu.

Normal değildi aslında. Kimse sevildiğini duyduğunda böylesine içini korku kaplamasına izin vermezdi. Belki de Louis'nin Harry hakkında inanmadığı tek şey bu kalmıştı artık; ne derse desin sevildiğine inanmayacaktı ve hayatı boyunca duyacağı en büyük yalan olarak kalacaktı. Duymak istemiyordu.

"Özür dilerim."

Harry'nin niçin özür dilediğini bilmiyordu Louis. Yaptıkları için mi, bulunduğu hallerin suçunu üstlendiği için mi, yoksa az önce söylediği yalan için mi en ufak bir fikri yoktu. Yeniden sadece susup gitmesini ister olmuştu.

"Louis bana bakar mısın lütfen? Çok garip hissediyorum."

Louis ona baktığında cidden çaresiz bir şekilde yerinde kıpırdandığını gördü. Yine de içinden bir şey yapmak ya da söylemek gelmemişti.

"Niall ne zaman izinli?"

Louis konuşmak istemiyordu, bütün hevesi kaçmıştı. Neden konuşmaya zorlayıp duruyordu ki...

"İçine ettim değil mi? Aramız iyi gibiydi ve şimdi benimle yeniden konuşmuyorsun... Çok özür dilerim, benim ne yaptığımdan haberim bile yok ki... Louis lütfen bir şey söyle."

Bekledi, cevap alabilmeyi umdu. Ellerini birbirine kenetleyip bacaklarını stresten sallamamaya çalışmıştı. Louis ise sadece ona bakıyordu. Bir şey söylemek istese bile boşuna olacağını bildiği için kelimeler ağzından çıkamıyordu, bu yüzden boş boş bakmakla kalıyordu, Harry bunların gayet farkındaydı.

Oysa Louis buraya gelirken Harry'nin kendisine yeni hikayeler anlatacağını ummuştu. Her geldiğinde saçma sapan şeylerden bahsederek sürekli kötüyü düşünen aklını alıp başka yerlere götürmesi iyi geliyordu Louis'ye. Arada sırada kendisine dönen bu oklar onu rahatsız ediyordu. Kendisini ona açıklamak ya da onunla kavga etmek istemiyordu, bu tarz şeyler onu yeterince yokmuştu zaten.

"Anladı o seni." dedi az önce birkaç metre ötede duran Louis şeklindeki silüet. Şimdi daha yakınına gelmiş, sandalyelerden birisini çekerek oturmuştu. "Böyle boş boş bekleyerek mi konuyu kapatıyorsun? Kendinden nefret ettirmek için uğraşıyor gibisin."

Louis onun hareketlerini izlerken kaşları çatılmıştı, konuşmasını veya yaklaşmasını istemiyordu.

Onun gözlerinin gittiği yeri takip eden Harry ise ne olduğunu hemen anlamış "Louis," diyerek kendisine dönmesini sağlamaya çalışmıştı. "Bana bakar mısın?"

"Bak hadi. Bak da suratına yalan söylemeye devam etsin. Kim bilir daha neler anlatacak..."

Louis inatla gözlerini onun üzerinde tuttu. Sırf o söylediği için bakışlarını başka yöne çevirmedi.

"Louis, lütfen bana bak," dedi tekrar Harry. Louis'nin değişen mimiklerine bakılırsa hiç de hoş şeyler söylemiyordu ve Louis'nin neler duymak zorunda olduğunu düşünmek bile istemiyordu. Elini masanın üzerinde duran elin üzerine sarması, avuçları içine alıp kendisine doğru çekerken "Lou'm," diye mırıldandı bu yüzdendi. "Bana bak n'olursun... Onu dinleme, sana yalan söylüyor, iyi olacağız, söz veriyorum iyi olacaksın. Seni her şeyden koruyacağım, söz veriyorum..."

Louis'nin bakışları yavaşca Harry'yi buldu, "İyi olacağım" diye fısıldadı. "Beni korumana ihtiyacım yok, kendim yapabilirim."

"Yapamazsın, kendini öldürmeye kalktın sen."

Yan tarafta durup saçma sapan konuşmaya devam eden Louis'den habersiz sadece o kendisine baktığı için sevinip gülümseyen Harry "Biliyorum," diye mırıldandı. "yapabilirsin."

Louis bakışlarını kaçırdı, masanın üzerine birbirlerine geçmiş ellerine baktı. Ne geri çekti ne onun çekilmesini söyledi, sadece izlemekle yetindi. Bir yandan da "Eğer ölseydim" diye konuştu. Neredeyse kendi kendine konuşuyormuş gibi kısık çıkmıştı sesi. "Beni özler miydin?"

"Umrunda olmazdın. İki gün vicdanı sızlar, üçüncü gün yoluna bakardı."

"O nasıl soru Louis..." dedi Harry elleri arasındaki elleri daha sıkı sararken. "Ben seni yanımdayken bile her gün özlüyorum."

Sessiz kaldı. İnanmak istiyordu ama yapamıyordu. Değer verildiğini bir türlü kabullenemiyordu ve yanıbaşında ona gülen kendisi işleri hiç kolaylaştırmıyordu.

Uykusu bu kadar gelmişken böyle şeylerle uğraşmak hiç kolay değildi. Her an devrilecek gibi hissediyordu. Harry'nin avuçları arasındaki elleri uyuşma başlamıştı, yorgunluktan bayılacak gibi hissediyordu. İlaç tamamen etki ediyor olmalıydı.

Kendini tamamen geriye çekip ayağa kalkarken hafifçe sendelenmiş ve bu, Harry'nin aceleyle yerinden kalkıp koşarak kolundan tutmasına neden olmuştu. Onu önemsemeden bir adım geriye giderek tekrar ondan uzaklaştı.

"Uyumaya gidiyorum." diye açıkladı kendisini. "Sonra görüşürüz."

"Seninle odaya kadar gelebilir miyim? İyi misin?"

"İyiyim, kendim çıkarım."

"Loui-"

"Görüşürüz."

Harry yavaş adımlarla kantinden tamamen ayrılan Louis'yi izlerken ne zamandır tuttuğu nefesini bıraktı. Kalktığı sandalyeye geri otururdu, dakikalarca orada bekleyerek soğumuş iki kahve dolu bardağı göz hapsine aldı. Bu süre içinde ise tek düşünebildiği Louis'nin az önce söylediklerinde ne demek istediğiydi.


...
Finale az kaldı, kaç senedir bitmeyen fic yazmisim bir kapanisi yapsak artik

Continue Reading

You'll Also Like

717K 59.8K 75
los olvidados sabra gâly paidos texting/boyxboy
2.4K 454 17
"Ne kadar inkar etsen de kalbin hep biliyor ya. Herkesi kandırsan da onu kandıramıyorsun ya. Hele de sevdiğini görünce deli gibi atıyor ya. O yüzden...
kangren By ilayda

Historical Fiction

61.3K 5.9K 36
mekanik veya termal hasarın neden olduğu karakterize kayıp
164K 17.2K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...