ANA DİLİM AŞK 1-2 (TAMAMLANDI)

By tubux2

2.9M 119K 12.4K

© Tüm Hakları Saklıdır. Hayat, herkese eşit davranmaz. Tıpkı kaderin şansı dağıtırken adil olmaması gibi... *... More

Ana Dilim Aşk 1 ❤ 1
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 2
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 3
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 4
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 5
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 6
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 7
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 8
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 9
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 10
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 11
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 12
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 13
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 14
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 15
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 16
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 17
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 18
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 19
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 20
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 21
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 22
Ana Dilim Aşk 1 ❤ 23
SON
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 2
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 3
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 4
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 5
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 6
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 7
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 8
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 9
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 10
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 11
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 12
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 13
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 14
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 15
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 16
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 17
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 18
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 19
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 20
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 21
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 22
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 23
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 24
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 25
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 26
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 27
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 28
Ana Dilim Aşk 2 ❤ 29
SON 2
Kitap olduk ♥️
3. Kitap için Yoklama listesi

Ana Dilim Aşk 2 ❤ 1

57.1K 2.8K 279
By tubux2

EFLAL
İlk izlenim için tek bir şansın olurdu insanların. Ama ilk izlenim yaratmak kadar önemli olan bir şey daha vardı; son izlenim. İnsanlar sizinle ilgili ilk ne düşündüklerini hatırlamayabilirlerdi. Duygular değişir, insanlar değişir ama son anlar hiçbir zaman unutulmazdı. Onlar sonsuza kadar bizimleydi.
Son kelimeler...
Ertan Bey'le ilgili ilk ne düşündüğümü tam olarak hatırlamıyordum ama dün geceki yemek sırasında göz hapsine alması ve hayatımıza dair sorular sormasıyla aklıma kazınan yerinin pek hoşuna gideceğini sanmıyordum. Geçmişimizi deşmesinden dolayı, zar zor yamalanmış yaralarımız tekrar kanıyordu. En azından benimkiler.
Annemin öldüğü anı görmemiştim ya da öldükten sonraki halini. Ölmeden birkaç saat önceki halini hayal meyal hatırlıyordum ama söylediği son kelimeler... Onlar kafamda öyle bir yer etmiş ki, dün gecemin uykusuz geçmesine neden olmuşlardı.
'Hayatımdaki tek suçsuz kişi sensin.'
O zamanlar bunun ne anlama geldiğini anlamamıştım. Ölümüyle ilgili kendimi suçlamamam gerektiğini düşünmüştüm ama şu anda nedense başka bir şey kast ettiğini hissediyordum. Araştırmam gereken şeyler... Tüm gece yatakta dönüp durmuş, yılların tozlandırdığı anılarımın üzerini silmiştim. İlk kez annemin geçmişini merak etmiştim. Babamı... Bu konunun üzerine gitmek istiyordum ama öğrenebileceklerimle ilgili gücüm var mıydı? Henüz bundan emin değildim.
Başımı Hayal'e doğru çevirdim. Gözlerinin açık olduğunu fark ettiğimde hafifçe kaşlarım çatıldı. Sırt üstü uzanmış, parmaklarını göğsünde kenetlemiş, neredeyse gözlerini kırpmadan tavanı izliyordu. Sanırım dün geceninetkisinden çıkamamıştı ama onunki yemekten kaynaklı değil, eve geldiğimizde yaşananlardan dolayıydı.
Gece boyunca Eren tarafından izlendiğini eve adımımızı atar atmaz çıkardığı kavgadan anlamıştık. Arel'le aralarındaki ilişkiyi sorgulaması Hayal'i panikletmişti. Açıkçası onun öfkeli hali benim bile elimi kolumu birbirine dolamıştı.Sadece arkadaş olduklarını söylese de Eren'in buna inanmadığının ikimizde farkındaydık. Aynı soruyu farklı noktalardan ele alıp tekrar tekrar sormuştu. Açık aradığı o kadar belliydi ki... Mert sessizce, olaylara arka plandan katılarak bizi izlemişti, daha doğrusu beni. Bu daha da gerilmeme neden olmuştu. Hayal'in yalanını ortaya çıkarmamak için mümkün olduğunca tepki vermemeye çalışmıştım. Çünkü yaptığım her hareket aleyhimize delil olarak kullanılabilirdi.
Dirseğimin üzerinde doğruldum. Hareketimi hissettiği gibi başını benim olduğum tarafa çevirdi. ''Günaydın.'' Buruk bir tebessümü dudağının kenarına yerleştirdi. Dirseğimden kendimi iterek yatağa oturdum.
"Dün gece yaşananları düşünüyorsun değil mi?"
Hayal başını evet anlamında salladıktan sonra yattığı yerden kalktı ve sırtını yatağın başlığına dayadı."Arel'le arkadaş olduğumuza neden inanmıyor anlamıyorum." Hayal'in el hareketleri bile kırgınlığını belli edercesine yavaştı. Ayaklarımı aşağıya sarkıttım ve ufak bir aramadan sonra terliklerimi buldum. Hayal ellerini kucağına koymuş, tırnaklarına çoktan işkence etmeye başlamıştı. Yanına oturduğumda bakışlarını tırnaklarından bana çevirdi. Eren'le araları ne zaman açılsa, o mavi gözleri dolar, sanki çilleri daha da belirgin bir hal alırdı ya da yüzünün rengi gittiği için bana öyle gelirdi. Elimi kenetlediği ellerinin üzerine koyup "Çünkü arkadaşlar birbirlerine öyle bakmazlar," dedim. "Aranızda bir şey olduğunu, size bakan biri anlayabilir. Eren gibi biriyse emindir. Keşke en başta inkâr etmek yerine kabul etseydin."
Hayal ellerini, elimin altından çıkardı. "Onlara karşı olan ön yargılarını biliyorsun. O kadar uyarıdan sonra nasıl biz sevgili olduk diyebilirdim? Balo da dansa kaldırdığı için Atakan'la ilgili neler dedi duymadın mı? Hele daha sonra Arel'le dans etmeye devam ettiğim için dedikleri. Daha bu yaşananları hazmedememişken aramızın açılmasına nasıl göz yumabilirdim?" Söylediklerinde sonuna kadar haklıydı. Sırf bir dans için geceyi burnumuzdan getirmek üzereyken Mert onu frenlemişti. Kulüpte neler yaşandığını tam olarak hatırlamasam da sonrasının da pek farklı geçmediğini söylemişlerdi. Daha bu olanları unutup sakinlememişken dün geceki yemek, bu olayların üzerine tuz biber olmuştu. Hayal için Eren arkadaştan öteydi. Onu çok iyi anlıyordum.
"Hadi bakalım. Olan oldu artık,"deyip çillerle kaplı yanaklarını avuçlarımın arasına aldım. "Bunun için günlerce yas tutmayacağız değil mi?" Sıkıntılı bir şekilde nefes aldı. "Gün doğmadan neler doğar. Eminim her şey yoluna girecek, sadece Eren'e biraz zaman vermelisin.Hem en kötü ne olur ki?" İmalı bir şekilde gözlerimin içine baktı. Sanki felaket senaryolarını benim beynime aktarıyordu. Düşüncelerimi sallayıp kendimi iyiye odaklamaya çalışırken "En kötü olacak şeyi ben sana söyleyeyim," dedim. "Arel'in tutarsın elinden, çıkarsın Eren'in karşısına. Bir bir anlatırsınız olanları, hissettiklerinizi. Tamam, Eren kas kafalı olsa da, bir kalbi var ve senin mutluluğunu gerçekten istiyor."
Hayal söylediklerime inanmıyormuş gibi surat asınca yanaklarını sağa sola çekiştirmeye başladım. "Gül biraz ama," dediğimde zoraki de olsa bir tebessüm dudaklarının yerine yerleşti.
"Heh... İdare eder. Hadi biran önce hazırlanalım, yoksa okula geç kalacağız."
* *


ATAKAN
"Atakan beni evden aldığın için çok teşekkür ederim."
Son günlerde babam yüzünden Efsa'la fazla zaman geçirmeye başlamıştım ve bu artık can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı. Bunun nedeni kesinlikle Efsa değildi. Sadece artık bir şeylerin diretilmesinden bunalıyordum ve her şeye, herkese cephe alır olmuştum.
"Arabanın kaskosunda bir sıkıntı çıkmış ve-"
"Sorun yok."
Arabaya bindiği ilk an muhabbet açmaya çalışması gerçekten yoruyordu. Aramızda bir iletişim bağı kurmaya çalıştığının farkındaydım ama şu aralar bunun için doğru bir zaman değildi. Cümlesini kestirip atmamdan dolayı bozulduğunu yol boyunca ağzını bıçak açmayarak gösterdi. Bu işime gelse de, yine vicdanıma oynuyor, gönül almam için diretiyordu.
Okulun otoparkına girerken bizimkilerin çoktan geldiğini fark ettim. Arabayı park edip oyalanmadan aşağı indim. Kapı elimden biraz sert bir şekilde kurtulunca "Yavaş!" uyarısı geldi. O ana kadar bu denli sinirli olduğumun farkında değildim. Hal ve hareketlerimden bir terslik olduğunu anlayan Asrın "Ooo... Beyimiz tersinden kalkmış," dedi. Arabanın etrafından dolaşıp onlara doğru yürürdüm. Gözleri arkamdaki bir noktaya kaydı. Yüzünde piçvari bir gülüş belirdi. "Yoksa düzüne mi yatmış. Hayırdır paşam, neyin siniri bu?" Kapının nazik kapanışıyla Efsa'nın da aşağı indiğini anladım. Asrın imalı bir şekilde göz kırptı. Elimin tersiyle karnına vurdum.

''Zevzekliği bırak. Onunla alakalı değil. Yani onunla alakalı ama... Of neyse. Bu soğukta ne arıyorsunuz burada?''

Arkasını döndü ve arabasına yaslanmış, Karadeniz'dekigemilerinin batışını düşünen çocuğu gösterdi. "Arel Bey'i dinliyorum gözlerimkapalı." Ondan bahsettiğimizi fark etmeyecek kadar daldığına göre, durumciddiydi. Farkında değilmiş gibi davranmak kolayına geldiyse, ciddiden deöteydi. Bakalım içinden çıkamadığı iş başımıza ne açacaktı?
Arel'e doğru yürüdüm. Hava öldürücü bir soğukluğa sahipti. Resmen aldığım nefes,kefen beyazı bir bulut halinde dışarı çıkıyordu. Ürperdim ve ceketimin önünükapattım. En azından sıcak bir yere gidene kadar bu beni tutardı. Tabi Arel'inağzındaki baklayı çıkarma hızını ve hiçbir yere kıpırdamayacağının düşününce,daha fazlası da gerekebilirdi. Neden karalar bağlamak için daha yaşanılası biryer seçmemişti ki?
"Günaydın."
Arel bakışlarını yavaşça yerden kaldırıp bana çevirdi. Gözümü kırparak neyiolduğunu sordum. Sesli bir iç geçirirken "Hiç," dedi. Bu kadar nazlısöylendiğine göre konu şu kızdı. Şimdi neden beyimize soğuğun işlemediğini anlıyordum.Belli ki aşk, soğuğa karşı bir kalkan olmuştu.
"Hayal'le mi tartıştınız?"
Dertli kokan iç çekişi, düşüncelerimi kanıtlıyordu. "Ciddi bir mesele mi? Yoksasenin hüsnü kuruntun mu?" diye sorduğumda gözleri kısa bir an kısıldı. Neyse kihala orada bir yerde en yakın arkadaşım nefes alıyordu. Gülümseyerek elimiensesine götürdüm. Parmak uçlarımdaki sıcaklıkla kafam karıştı. Ya ben çoküşümüştüm ya da Arel için için yanıyordu. Biraz daha burada dikilmeye devamederse, hastalığa çıkardığı davetiye, sahibine
ulaşacaktı.
"Şu konuyu ayrıntılı konuşalım seninle."
Gözleri kısa bir an arkamdaki bir hareketliliğe kaydı. "Sonra konuşuruz." Kiminyanında konuşmak istemediğini bildiğim için "Burada değil zaten oğlum," dedim."Gidipkahve içelim." Teklifimle gözleri parladı. "Hiç sormayacaksınız sandım," deyipyaslandığı arabadan doğrularak ayaklarını daha sağlam bir şekilde yere bastı.
"Sek olsun. En sertinden lütfen."
Sanki viski sipariş ediyordu. Zevzek. Saçlarını karıştırarak kafasını geriyedoğru ittim. Asrın'a baktığımda Efsa ile hararetli bir şeyler konuştuğunugördüm. Yine Rüya meselesi olduğuna adım kadar emindim. Kurtarılmaya ihtiyacıvar gibi duruyordu.
"Biz sert bir kahve içmeye gidiyo-"
Daha cümlemi bitirmeme izin vermeden "Sert kahve mi?" diye sordu. Bize doğruöyle bir dönüşü vardı ki, sanki köprüden önceki son çıkış tabelasını görmüştü.
"En sevdiğim, bende geliyorum.''
Efsa'ya bir şey söyleme gereği bile duymadan, kaçar gibi koşmaya başladı.Efsakonuşması yine yarım kaldığı için bozuk atıyordu.Önce ben, sonra Asrın...Sanırımbugünlük haddimizi aşmıştık. Yaptığımız kabalıkları telafi etmek istercesine "Kahveiçmek ister misin Efsa?" diye sordum.

Donakaldı. Böyle bir şey sormamı beklemediği o kadar belliydi ki. Arel'in veAsrın'ın delici bakışlarını üzerimde hissettim. Efsa'nın gözleri bendeyken biranda yanımdakilere çevrildi. Yüzündeki mini minnacık tebessüm anında silindi.Ona hissettirmeden, bizimkileri uyaran bir şekilde boğazımı temizledim.
"Benim Rüya'yı bulmam gerekiyor. Yine de teşekkür ederim."
Telefonunu çıkardı. Rüya olduğunu düşündüğüm birini aradı. Yanımızdan geçişi vegözden kayboluşu, o topuklularla saniyelerini almamıştı.
"Ne çağırıyorsun oğlum kızı? Şurada 3A kritiği yapacağız."
Asrın az önceki hareketinin farkında bile değildi. Bakışlarımı sitemine tükürdüğümçocuğa çevirdim. "Rüya'ya olan tepkini, Efsa'dan çıkarma. O kız bunu haketmiyor." Gözleri meydan okur gibi kısıldı. "Babana olan tepkini hak ediyoryani?"Beni gafil avlamıştı. Sorusuna hazırlıksız yakalandığım için cevapveremedim. Hak etmediğini biliyordum ama babamla ilgili olan hiç bir tepkimikontrol edemiyordum ki...
"Şu gelişi güzel ortaya çıkan tartışmanıza, daha sıcak bir yerde devam etseknasıl olur?"
Aramızdaki gerginliği bir kenara bıraktık ve aynı anda Arel'e döndük. Sankidakikalardır burada durmamızın nedeni o değilmiş gibi, birde bize fikir miveriyordu? Arel'in gözleri ikimizin arasında mekik dokurken sessizceyutkunduğunu fark ettim.
"Neden bana öyle bakıyorsunuz?"
* *

Kışın üniversite kafeteryasında boş yer bulmak, çölde kutup ayısına rastlamaihtimalinden bile düşüktü. Neyse ki iki arkadaşımın da avcı ruhu iş başındaydı.Arel'inkartal gözleri içeri girer girmez boş bir masa yakalamıştı. Asrın da boşsandalye bulacağı kızları... Burada bana düşen görevse, hayatımızda içtiğimiz ensert kahveleri almaktı.
Herkes üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirdi.
İçerideki uğultu tahammül edilmez bir seviyedeydi.Arel, elindeki bardaktanhenüz tek bir yudum bile almamıştı. Birbirimizi daha rahat duyabilmek için sandalyemimasaya yaklaştırdım. Bardağı parmaklarının arasında çevirmeye öyle dalmıştı ki,bu hareketimi fark etmedi. Ayağımla hafifçe dürtüp dikkatini üzerime çektim.
"Dökül bakalım,"
Sıkıntılı bir nefes aldı. "O dövmeli tip var ya," Kimden bahsettiğini anlamambirkaç saniyemi alırken"Eren mi?" diye sordum. Onaylarcasına başını salladı. "Balodanberi gözü üzerimizdeymiş zaten. Dün yemekte de bizi inceleyip durmuş. Akşam evegittiklerinde 'Aranızda ne var sizin?'diyerek kızın canını sıkmış. Tartışmışlar. Bilirsin zamanlamam harikadır. Osırada ben mesaj attım. Sanki içindeki tüm kini bana kustu.Ailesini dağıtmayaçalışan karaçalıymışım gibi hissettirdi. Alttan almaya çalıştım ama bir yerekadar... Kavga ettik. Telefonu kapattı, hala da açık değil."
"Aranızda bir şey olsa ne olurmuş?"
O kadar cümlenin arasında Asrın'da benimle aynı şeye takılmıştı. "Ne biliyimben amına koyayım," diyerek sert bir cevap veren Arel, sandalyesini geriyedoğru sürterek ayağa kalktı.
"Hayal'in bu çocuktan neden bu kadar çekindiğini de anlamıyorum. Ağabey ise debir yere kadar."
İşte bu da düşündüğüm ikinci ayrıntıydı. Bu kızların, bu çocuklarlaaralarındaki ilişki tam olarak neydi? "Neyse ben tuvalete gidiyorum."Arel cevapvermemizi beklemeden yürümeye başladı. Gözden kaybolana kadar arkasındanbaktım. O sırada kafeteryaya giren grup ''İtian çomağı hazırla' ya da 'İyiinsanlar lafının üzerlerine gelirmiş' sözlerini kanıtlamak için doğmuşgibiydiler. Kalabalığın arasında kendilerine yer baktıkları sırada Eflal'le gözgöze geldim. Beni fark ettiği gibi yüzünde ufak bir tebessüm belirdi. Tam birgülümseme sayılmazdı ama ona yakındı. Sanırım bunun nedeni yanındakilerdi. Mertbakışlarımı yakaladığı an ifadesizliğini korudu ama geçen birkaç geceninhatırına selam vermeyi ihmal etmedi. Bende selamına başımı hafifçe kıpırdatarakkarşılık verdim. Gözlerim arkalarındaki, Arel'in bu halde olmasına neden olanikiliye kaydı. Aralarında soğuk bir savaş olduğu açıkla belli oluyordu. Kazanankim olurdu bilmiyordum ama sonuç ne olursa olsun, bedelini ödeyecek kişi, bizimsalak âşıktı.


* *


AREL
Aşk neden bu kadar ıstıraplıydı? İki kişi birbirini severken üçüncü kişilerebok yemek düşmez miydi? Peki, bizim ağzımızda dolaşan tat neydi? Her şeyyolunda giderken tepetaklak olmak adettendi. Daha dün gece dünyanın en mutluinsanıyken şimdi sinirden pisuarı dövmemin hesabını kim verecekti?!
Bir anda izlendiğimi hissedince başımı kaldırdım ve aynadan iki pisuar yanımdaduran çocuklara baktım. Bir süredir bana baktıklarını hissediyordum. İşerken,sıçarken, el yıkarken hiç fark etmez, o pozisyonda bana böyle bakmaları daha dadeliye dönmeme neden oldu. İnsanlar neden birbirlerinin mahremine önemvermiyorlardı? Özellikle erkekler!
Aynadan göz göze geldiğim adamlara "Ne bakıyorsunuz lan?" diye çıkışarak fermuarımıçektim. "Açıkta bir şey gördünüz belli, ilginizi mi çekti?" Kendi aralarında imalıbir şekilde gülüştüler. Aralarından birinin "Su sesi rahatlatır diye düşündük,"cümlesiyle nevrim fırıldak gibi döndü.
Su sesi rahatlatıyorsa, kaza da geliyorum demezdi.
Ukala bir ifadeyle gülümseyen çocuğa doğru döndüm. "Amonyakta yaralara iyigeliyormuş biliyor musun?" diye sorduğumda gülümsemesi yüzünde donup kaldı. "Yaramı?" Sorusu daha dudaklarından yeni ayrılmıştı ki, ona doğru yürüdüm ve karşı koymasınafırsat vermeden kafasını aynalı duvara geçirdim. Acı dolu bir inleme tuvaletinseramikle kaplı duvarlarında yankılandı. Birkaç meraklı gözün bakışları bizedöndü. Arkadaşları beni mi engellesin, donlarını mı toplasın karar verememişgibi ancak 'Bıraksana çocuğu lan!' diye bağırarak gözdağı vermeyeçalışıyorlardı. Bense pür dikkat elimin altında kıvranan çocuğun kızaran yüzünebakıyordum.
"Sidikte de amonyak var derler. Onu da uygulamalı göstermemi ister misin?"
Çocuk bir eliyle başını diğer eliyle pantolonunu tutarken "Ben buradan birkurtulayım, göstereceğim sana amonyağı," dedi dişlerinin arasından. Tıslar gibibir gülümseme dudaklarımdan döküldü.
"Kıçını gösterdiğin gibi göstereceksen, aman zahmet etme."
Kafasını biraz daha aynaya iterek bıraktım. Sersemleyen çocuk işediği pisuardandestek alarak dengesini sağlamaya çalıştı. Arkadaşları onunla ilgilenirkenhızlıca elimi yıkadım. Gözlerimi üzerlerinden ayırmadan ellerimi kuruladım.Bana günümü gösterecek çocuk, daha ancak donlarını toparlayabilmişti.Tuvaletten çıkarken telefonumun titreşimini hissettim. Meğer beni, alttan altagazlayan şey, telefonummuş diye düşünürken cebimden çıkardım. Ekranda gördüğümisim kaşlarımın çatılmasına neden oldu. Alt tarafı beş dakikadır yanlarındadeğildim. Bu kadar kısa sürede beni özlemiş olamazlardı değil mi?
"Alo!"
"Asrın"
"Hu hu"
"Lan konuşsana! Zaten sinirlerim tepemde."
"Ohooo!" Asrın'ın kıçı yine iş başındaydı. Kaç kere söyleyecektim telefonu arkacebine koyma diye. "ASRIN!"
Sesimi duyurmak için bağırışımın ardından hışırtılar yükseldi. "Alo Arel."Beklenen ses, telefonun diğer ucundaki yerini aldı. "Oo Asrın Bey, götünüzkadar sizde konuşkan olsanız keşke."
"Ne diyorsun lan?"
"Hayırdır diyorum çok mu özledin beni?"
Ağzında bir şeyler geveledi ama etrafımdaki gürültü öyle yüksekti ki, hiçbirşey anlamadım. Tek kulağımı kapatırken söylediği şeyi tekrarlamasını istedim.Daha sonra hoparlörü açarak denedim. Hiç birinde anlaşılır bir veri eldeedemediğim gibi kafeteryaya çoktan gelmiştim.
"Bir dahakine dumanla haberleşmeyi deneyelim. Teknolojiye uyum sağlayamıyoruz."
Beni anlayıp anlamadığını bile bilmeden telefonu kapattım. Bizimkilerin yanınadoğru yürürken gördüğüm grup adımlarımı yavaşlatmama neden oldu. Hayal'inyüzünden düşen bin parçanın biriyle kendimi kesmek ve onu bir daha bu haldegörmek istememeyi diledim. Tabi ki, çaprazındaki dövmeli çocuğun öldürücübakışlarını, o kırıklardan biriyle oyduktan sonra. Bir türlü anlayamıyordum.Hepimiz insandık, aynı yaştaydık. Belki birçok zevkimiz ortaktı. Tek farkımızyaşantılarımızdı. Zengin olmak bizim seçtiğimiz bir şey değildi ya da fakirolmak onların kararı... Tanımadan yargısız infaz yapıyorlardı. O an aklıma dolandelicesine fikirle gülümsedim. Madem bizi tanımıyorlar, tanımak istemiyorlar,arsızlığın zamanı gelmişti. Bunu sevdiğim kız için yapmalıydım.
Vakit kaybetmeden, hemen.
Varsın yine beni sevmesinler, en azından hislerimin gerçek olduğunu bilsinleryeterdi. Duruşumu dikleştirdim. Üzerimdeki kıyafetleri el yordamıyla düzelttim.Parmaklarımla saçlarımı taradım. Nefesimin kokup kokmadığını kontrol ettim.Sanki görücüye çıkıyordum. Aslında bir nevi çıkıyordum.

Kalp ritmim düzensizleşmişti. Omzumun üzerinde beni gazlamaya ve caydırmayaçalışan iki meleğin söyledikleri birbirine girmişti. Cesur bir yüz ifadesitakındım ve aşkımı doyasıya yaşayabilmek için ilk adımımı attım. Gerisi çorapsöküğü gibi geldi. Kendimi bir anda Hayal'in karşısında, masalarının önünde buldum.
Kafeteryanın içindekilerin umurunda bile değildim ama nedense herkesingözlerinin benim üzerimde olduğunu düşünüyordum. Aslında iki gözün sırtımıdelmek istercesine bakışlarından emindim. Fakat işime geldiği gibi anlayıp banadestek olduklarını düşünmek istiyordum. Duruşumu biraz daha dikleştirdim.Masadakilerin bakışları benim üzerime çevrildi. Sessiz prensesimin gözlerindekorku, Eflal'in gözlerinde telaş, Doğu'nunkiler de ne olduğunu anlamaya çalışanbir ifade vardı. Bunların hepsini bastıransa, öfkeydi ve kimden geldiği çokbelliydi.
"İyi günler seviyorum."
Hassiktir! Beynimin filtresi aşkla tıkanmış olmalıydı. Bu nasıl girişti? Hayal birşey içmemesine rağmen öksürmeye başladı. Eflal zaten eşek kadar olan gözlerinidaha ne kadar açabileceğini merak eder gibi bana bakıyordu. Mert şaşkın birkayıtsızlıkla beni izlerken "Anlamadım," dedi. Al benden de o kadar... Yanmasadan bir sandalye çekerken "Oturabilir miyim?" diye sordum ve cevapbeklemeden yanlarına kuruldum.
"Kalkabilir miyim demek istedin sanırım."
Prensesi koruyan ejderha da ateş soluyan nefesini yüzüme yüzüme üflediğinegöre, herkesin dikkati benim üzerimdeydi. Mert, arkadaşını sakinleştirmek istergibi elini omzuna koydu. Fakat Eren'in sakinleşmeye niyeti olduğu peksöylenemezdi.
"Neden buradasın?"
Konuşmayı Mert'in devraldığını anlamak zor değildi. "Konuşmak için," dediğimdehafifçe kaşı seğiren çocuk "Neyi?" diye sordu ama alttan verdiği mesaj gayetaçıktı: 'Kelimelerini doğru seç.'
"Kim olduğumu, Hayal'e nasıl bu kadar vurulduğumu, bundan sonra ne olacağını,her şeyi."
Hayal'e doğru kaçamak bir bakış attım. Korkmuştu, tedirgindi ama sanki bucesaretim onu etkilemiş gibi hafiften gülümsüyordu. Eren öfkeli bir iç çekti.
"Bundan sonra bir şey olmayacağına göre, konuşmamıza gerek yok."
Dişlerini sıka sıka konuşmasından anladığım üç beş kelimeyi birleştirince,hoşuma giden bir cümle oluşmadı. "Neden?" diye sordum. "Neden hissettiklerimizeengel olmaya çalışıyorsunuz?" Elini sertçe masaya vurdu. Tepki vermemek içinkendimi kastım ama artık kafeteryadaki birçok kişinin gözünün üzerimizdeolduğuna emindim.
"Ne hissinden bahsediyorsun lan sen? Canına mı susadın sen?!"
Eren'le adam akıllı konuşamayacaktık. Bu bariz belliydi. Bu nedenle masadaki enaklıselim kişiye, yani Mert'e döndüm."Farkındayım iki kelimeyi bir arayagetirmede iyi sayılmam. Şu an büyük ihtimalle saçmalayacağım. Çünkü onunyanındayken heyecandan ne diyeceğimi bilemiyorum." Bakışlarımı Hayal'ekaydırarak konuşmaya devam ettim. Hala dudaklarının kenarında miniminnacık aynıonun gibi tatlı bir tebessüm vardı. İçime doğru sıcak bir çikolata şelalesiakmış gibi tüm acılığımı alıp götürdü.
"Çoğu zaman kendimi salak durumuna düşürüyorum ama umurumda değil. Bu hallerimegülümsüyor ya bana yeter."
Sözlerimle beraber masadaki tüm gözler Hayal'e çevirdi. Anında pancar gibikızardı. Bakışlardan sığınacağı bir yer arar gibi gözlerini kaçırdı durdu. İlgininonun üzerinden çekilmesi için konuşmaya devam ettim.
"Evet canıma susadım. Daha doğrusu aşka susadım. Benim bu hissi mi geçirecektek kişiyle bir ömrü geçirmek istiyorum ama öncelikle sizden izin almamgerekiyor sanırım."
Kırmızı gösterilmiş boğayı es geçerek masadaki diğer kişilere göz gezdirdim.Mert, tepkisiz olmasına rağmen düşündüğünü belli edercesine dalgındı. Eflalhala şaşkınlığını koruyordu ama bir yandan da gurur duyan bir hali vardı. BuDoğu neden sürekli 'Burada ne oluyor?' der gibi aval aval bakıyordu ki.Hayalim... Ah benim mahmur bakışlım.
"Ben âşık oldum. İlk görüşte başlasa da son nefeste bitecek kadar çokseviyorum. Biliyorum şu anda bazılarınız, ebemden anneme kadar iyi dileklersunmakta ama gerçek olan bu. Hayal'e aşığım. Onunda beni en az benim kadarsevdiğini biliyorum. Ortak bir dil bulduk biz: Aşk" Bakışlarımı tekrar Mert'eçevirdim. "Ve izniniz olursa bu aşkı doya doya yaşamak istiyoruz. Olmazsa daben kendi çapımda onu severim yeter ki o arada kalıp üzülmesin."
Son cümlemle altın vuruş yaptığımı hissettim. Hayal'in gözleri sulanmış gibiparlıyordu. Anında içime saçtığım cesaret tohumları yok oldu. İşaret dilinikullanarak özür dileyince buruk bir şekilde gülümsedi. Masada kısa ama banaasırlar gibi gelen bir sessizlik oluştu. Gürültülü bir sessizlikti bu.
"Arel'di değil mi?"
Mert'in babacan sesi adımı okşadı. Bakışlarımı ona çevirirken başımı evetanlamında salladım. "Bizi ne kadar tanıyorsun, Hayal ne kadar anlatmıştırbilmiyorum ama bizim aramızdaki bağ sıradan bir arkadaşlık kadar zayıf değil.Biz çok zor şartlar altında yaşamımızı sürdürdük. Hala da öyle. Şu anda bizimkarşımızda konuşabiliyorsan, o güçlü bağa teşekkür etmelisin."
"Teşekkür ederim."
Cümlesini kesiş biçimimle çarpık bir gülümseme dudaklarının kenarına yerleşti."Eyvallah." Nedense bu oturduğumdan beri verilen en sıcak tepkiydi. Mertciddiyetini bozmadan konuşmaya devam etti. "Çoğu kez vazgeçmenin eşiğindendöndük biz. Fakat ne yaşarsak yaşayalım, birlikte yaşadık. Beraber güldük,beraber ağladık. Hiçbir olay, hiç kimse bizi birbirimizden ayıramadı. Şimdi sengelmiş, aramızdaki en kıymetlilerimizden birine aşık olduğunu söylüyorsun. İnanbana bu masada oturan herkes, bu aşkın karşılıksız olmadığının farkında."Gözlerim Eren'e kaydığında, bizden alakasız bir yere baksa bile burnundansoluduğunu fark ettim. "Ve ben buna karşıyım." Bakışlarım anında Mert'inkilerlekavuştu. En güvendiğim dağa karlar mı yağmak üzereydi. "Eren'in de neden bukadar aşırı tepki verdiğini çok iyi biliyorum." Sanırım biraz daha konuşursaağlamaya başlayacaktım. "Yalan değil, cesaretin karşısında kafam biraz karıştıama oturtamadığım şeyler var-"
"Ne onlar?"
"En basiti statü farkı. Ailen Hayal'i kabul edecek mi?"
Bunu düşünmemiştim. Bunu düşünmek için çok erkendi ama kabul etmeseler neolurdu? Hayal için her şeyden vazgeçebilirdim. Soyadımdan bile... "ArelMuthafçılar kulağa fena gelmiyor gibi." Ne söylemek istediğimi çok iyianlamışlardı. Hayal'in gözleri mutlulukla parlıyordu. Mert ve Eren'se karışmışbir şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Eflal, kimsenin ona bakmadığını anladığıan 'Aferin' diyerek dudaklarını kıpırdattı. Doğu yine neden böyle bakıyorduyahu?
"Hayal'in tercihlerine karışmamız tabi ki doğru olmaz ama onun yanlış bir kararalmasını istemiyoruz. Bu aşkın sonunda o üzülürse, bu bizi de etkiler çünkü veinan bana bu onu üzen kişi için hiç iyi olmaz."
"Asla! Asla üzmem. Kendimi üzerim onu üzmem. Onu üzdüğüm gün öldüğüm gündür."
Eren gıcık bir gülümsemenin ardından "Birde bizim gibilere kro derler," dedi."Gülümde de tam olsun." Sanırım ne dersem diyeyim Eren'e ulaşamayacaktım. Buçocuğun bana olan öfkesi neden bu kadar büyüktü? Hayal'le arasındaki yakınlıkbelliydi. Yoksa ilişkileri abi kardeşten öte miydi? Benim sessiz prensesimegizliden gizliye âşık olabilir miydi?
Yo yo... Olamaz.
"Üzdüğünde acı çekme olayına erken başladı bu,"
Doğu ilk kez konuşurken, düşüncelerimden dolayı yüzümdeki ifadenin farkındabile değildim. Resmen acı çeker gibi gerilmiştim. "Yani-" Mert tam konuşmayabaşlamıştı ki, Eren öne atıldı.
"Yani koçum. Eğer Hayal'in gözünden, senin yüzünden, tek bir damla yaş düşerse,seni kendi gözyaşında boğarım."


Continue Reading

You'll Also Like

11.2K 1K 23
Kurgu, 3 Şubat 2017'den başlayıp gelecek ve geçmiş arasında köprü kuran bir dizi olaylar serisidir; Hera bir cuma günü okul çıkışı bitik düşen vücudu...
808K 102K 25
Yasemin, kendine ait dünyasında ona bu dünyayı veren birçok dostuyla beraber yaşayan, kalbi yaralı ama yaralarından en güzel çiçekler inşa eden bir k...
1.6M 51.3K 17
Bir evin bir kızı değilim ama bir evin üç kızının en küçükleriyim. Bu sebeple küçük numara olmanın avantajını sonuna kadar kullanmaktan geri durmadım...
345K 22.3K 23
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...