NÖROSA

By cerennmelek

810K 76.8K 83.2K

Bilinmezliklerle dolu bu girdabın içinde neler bulacağımı bilmiyordum. Tek bir hedefim vardı, o da sevgilimi... More

NÖROSA
1.Bölüm: İKİNCİ ŞANS
2.Bölüm: HAYALLER DİYARI
3.Bölüm:BAŞROL
4.Bölüm: HAYAL HIRSIZI
5.BÖLÜM: ÖLDÜRÜCÜ VE YAŞAM VERİCİ
6.Bölüm: SİLAH
7.Bölüm: ÇAKMA KRAL
8.Bölüm: KAYBEDİŞ
10.Bölüm: SUÇ ORTAĞI
11.Bölüm: GÖRÜNMEZ TEHLİKE
12.Bölüm: OYUN KURUCU
13.Bölüm: DÜŞ KIRIKLIĞI
14.Bölüm: BEKLENMEDİK İHANET
15.Bölüm: HİNT KUMAŞI
16.Bölüm: SIRLAR
17.Bölüm: GERÇEKLER
18.Bölüm: ACI YALAN
19.Bölüm: HİPNOZ ETKİSİ
20.Bölüm: BİR HAYALİN KORKUSU
21.Bölüm: BAŞARILI BİR DENEY BAŞARISIZ BİR AŞK
22.Bölüm: KAYBEDİŞLER SİLSİLESİ
23.Bölüm: TUZAK
DUYURU

9.Bölüm: İLAÇ MI ZEHİR Mİ?

25.8K 3K 3.7K
By cerennmelek

Bol bol yorum yapmayı ve beğenmeyi unutmatın melodilerim 🎼

End of Our Days - Archive

9.Bölüm: İLAÇ MI ZEHİR Mİ?

Salonda tek başıma oturuyordum. Sabah ışıkları yeni yeni karşımdaki uçsuz bucaksız okyanusu aydınlatırken ben de başımı koltuğa yaslamış manzarayı seyrediyordum.

Cama vuran dalgaların sesi ve görüntüsü bana okyanusun ortasında ıssız ve tek başıma kalmışım hissi veriyordu. Gerçi gerçekten de öyleydi.

Etrafıma baktım, Ejder'e gelen aramayla hepsi hızla çıkmıştı evden. Ben de uyumamak için uzun süre direnmiştim ama gözlerim artık yavaştan kapanıyordu.

Vücudum mayışırken dışarıdan gelen motor sesini duydum çok geçmeden de evin kapısı açıldı. Ejder salona girdiğinde hala geceki kıyafetleri üstündeydi, tişörtü buruşmuş saçları birbirine girmişti.

Yüzünde sıkıntılı bir ifade vardı ve geçip yanıma oturana kadar hiçbir şey söylemedi.

"Adam öldü mü?" dediğimde başını olumluca salladı.

"Dün gece Sarp'la ne konuştunuz Melodi?" dedi başını yavaşça bana çevirirken. Gözlerindeki kızgınlık ve suçlayıcı tavır beni rahatsız ederken yerimden doğruldum.

"Ağzımı aradı, bir şeyler öğrenmeye çalıştı. Sizin hakkınızda uyardı beni."

"Ne konuştuysanız kelimesi kelimesine söyle bana Melodi!" derken sesi yükselmişti.

"Benimle düzgün konuş," dedim aşağılayıcı tavrından rahatız olup ayaklanırken. Ancak o da benimle birlikte hızla kalktı.

Birden önüme geçtiğinde bedenim bedenine çarpmıştı, bir adım uzaklaşsam da hala çok yakındı.

"Dün Barış uyurken biri bizim katımıza girmiş ve bu kişi deneyi bozup adamın ölmesine neden olmuş." Bilerek yapmışlardı, sırf bir deneyi durdurmak için bir adamı öldürmüşlerdi.

"Bu bir cinayet." dediğimde Ejder başını olumluca salladı.

"Sadece sistemi silmemişler, makinayı ellerinden geldiğince bozmuş ve aynı zamanda adamı kafasına bir bıçak geçirip canice öldürmüşler Melodi." dediğinde tenim ürperdi. "Ve tüm kayıtlar silinmiş."

Ellerini kollarıma koydu, yumuşak tutuyordu ve başını bana doğru eğdi. "Düşünmeni istiyorum, ona söylediğin her bir kelimeyi duymak istiyorum."

"Ona deney hakkında hiçbir şey söylemedim. Benim neden sizinle olduğumu merak ediyordu zaten o sırada da Uzay geldi." dedim bana dokunmasını istemeyip bir adım gerilerken. Bunu anladığında hızla ellerini çekti ve bir an ellerini nereye koyacağını bilemedi, birkaç saniyelik durakladıktan sonra ceplerine yerleştirdi.

"İyi düşün Melodi, gruptaki herkes," devam etmesine müsaade etmedim.

"Sikeyim grubunuzu ya! Zaten bir halt olmasa da beni suçlayacak yer arıyorlar. Ben salak mıyım sevgilimi yaşatacak projeyi baş rakibine söyleyeyim?"

"Seni suçlamıyorum belki farkında olmadan bir şey söylemişsindir."

"Sen de siktir git belki sen adamın kardeşini becerirken ağzından bir şey kaçırdın!"

"Onu becermedim! Ayrıca Sarp'ın ilgisinden oldukça memnun görünüyordun." dediğinde gözlerim irileşmişti.

"Kafayı yemişsiniz siz." dedim ve yanından geçip salondan çıktım. Ancak o beni takip etti ve tam odama girecekken yine önüme geçerek beni durdurdu.

"Seni suçlamadım, sadece doğru düzgün ne olduğunu sordum anlatmak bu kadar mı zor?" dediğinde bu sefer iyice öfkelendim.

Onu göğsünden sertçe ittirdiğimde bunu benden beklemediği için geriledi ve sırtı sertçe karşıdaki duvara çarptı.

Bu sefer ben onun dibine girerken işaret parmağımı göğsüne bastırdım. "Bana bak, sana açıklama yapıyorum ve sen hala üstüme geliyorsun."

"Üstüne gelmiyorum," dedi ama yine konuşturmadım onu.

"Bana dokunamaz, üstüme yürüyemezsin." dediğimde şaşkınca güldü.

"Şu an bunları bana sen yapıyorsun!" dediğinde biraz daha bastırdım parmağımı göğsüne ve vücudunu biraz daha kıstırdım.

"Benim üstümde üstünlük kurmaya çalışıp, alttan alttan suçlu hissettirip bana bok gibi hissettiremezsin." derken ona fazla yakındım ama hiçbir şikâyeti yok gibiydi. Aksine bakışları üstümde gezinirken neredeyse bundan keyif aldığını düşünecektim.

"Akşam çakır keyiftin, bir şey demiş olsan da şaşırmazdım. Ayrıca biraz sakin olur musun? Ne kızım senin bu hallerin? Bir söylüyorum bin işitiyorum."

"En nefret ettiğim şey iftiradır!"

"Bunun için mi şu an beni taciz ediyorsun?" derken biraz daha eğilmişti yüzüme.

"Seni taciz etmiyorum."

"Öyle mi?" dedi sesi kısılırken. Bakışları dudaklarıma kaydığında ondan hızla uzaklaştım. Ancak yine kolumdan tuttu ve bu sefer karşıdaki duvar o beni yasladı.

"Az önce bana dokunma naralarına kanabilirdim, beni bu kadar kışkırtmasaydın." dedi, bileklerimi başımın üstünde bir eliyle tutuyordu.

"Normal konuşamıyor muyuz biz?" dediğimde başını iki yana sallarken cıkladı. Biraz daha sıkı tuttu bileklerimi.

"Bunun sebebi sensin, senden uzak durmamı isteyip aynı zamanda tuhaf şekilde bana yakınlaşıyorsun. Yoksa benden hoşlanıyor musun?" dediğinde güldüm, başımı arkaya atarken kahkahalarla güldüm.

"Kafayı yemişsiniz siz, sen kimsin ben senden hoşlanacağım?" dediğimde yüzündeki eğlenen ifade yavaşça kayboluyordu. "Burada ne için olduğumu sana hatırlatmama gerek var mı bilmiyorum ama hareketlerine çeki düzen ver yoksa asıl ben senin benden hoşlandığını düşüneceğim." Asla böyle bir şey düşünmüyordum ikimiz için de.

Hala beni bırakmıyordu, ben de debelenmiyordum. "Ayrıca sevgilisi olan bir kadına bu şekilde yakınlaşıp, böyle sorular sormamalısın."

"Sevgilin kim? Uzay mı? Yoksa bir daha asla kanlı canlı dokunamayacağın uyuyan adam mı?" dediğinde öfkelenmeye başlamıştım.

"Onun hakkında düzgün konuş!"

"Bunlar gerçekler. Onu bu kadar sevmen hiç inandırıcı değil." dedi gülüp kafasını iki yana sallarken.

"Sana kalmadı bunu düşünmek." dedim ve bileklerimi ondan kurtaramayacağımı anladığımda kasıklarına sertçe dizimi geçirdim.

Aldığı darbeyle hızla beni bırakırken inlemişti. "Kendine gel Ejder, aramızdaki saygıyı bozma."

Ona arkamı dönüp odama geçecekken arkamdan söylendiğini duymuştum ama pek umursamamıştım. Bileklerimi çok sert tutmamıştı ama teninin sıcaklığı hala tenimdeydi.

Rahatsızca yatağa girdim kapıyı kilitledikten hemen sonra.

Yatağa girip bacaklarımı kendime çektiğimde kalp atışlarımdaki ritimsizlik nefes düzenimi de bozdu.

Bana diyordu da asıl değişik oydu, bana karşı hareketleri gün geçtikçe daha da tuhaflaşıyordu.

Gözlerimi yumdum, zaten bu kadar uyanık kalmam bile şaşırtıcıydı.

🎼

Salondan gelen gürültülü konuşma sesiyle uyandığımda saate baktım, öğleni geçeli çok oluyordu.

İçeride şiddetli bir tartışma yaşandığı belliydi ama ben bunu pek umursamayarak duşa girdim. Uzunca bir duş alıp, saçlarımın sadece diplerini kuruttum ve bu saçlarımın dalga dalga olmasını sağladı. Hafif bir makyaj yapıp kahverengi düz mini triko bir elbise giyindim.

Uzun zaman sonra telefonumu açtım, babam aradığı için genelde kapalı tutuyordum. Ancak bu sefer sadece babam değil, abim defalarca aramıştı. Demek fark edebilmişti o da, derin bir nefes alarak aradım onu.

Ve sanki elinde telefonla onu aramamı bekliyormuş gibi hızla yanıtladı aramamı. "Melodi, neredesin sen? Ne halt ediyorsun?" Babamla konuştuğu kesindi.

"Ozan'a yardım etmeye çalışıyorum."

"Ne Ozan'ı ne yardımı Melodi? Daha ne kadar ileri gideceksin? Ya bize haber vermeden ülke değiştirmek ne demek? Babam bulamıyor seni ve kafayı yemek üzere hemen nerede olduğunu söyle bana."

"Hayır," diyebildim sadece.

"Tamam bak babama söylemeyeceğim, sadece yanına geleceğim vallahi bak." derken sesi çatallanmıştı.

"İstemiyorum abi," dedim gözlerimi kırpıştırarak.

"Şu an sağlıklı karar veremiyorsun, ilaçlarını alıyor musun?"

"Alıyorum ama anlamıyorum, beni çok aptallaştırıyorlar." dedim burnumu çekerken.

"İlaçlarını kullanmaya devam et, doktorunla konuşacağım ben."

"Kullanmasam mı artık acaba? Biraz halsiz oluyorum, sürekli uyuyorum."

"Kullan Melodi, o ilaçları sakinleşmen için. Bana nerede olduğunu söyle."

"Boşluktayım ama merak etme iyiyim, onunlayım."

"Melodi!" derken artık bağırıyordu. "Beni çıldırtma! Neredesin kiminlesin de babam seni tüm gücünü kullanmasına rağmen bulamıyor?"

"Sadece iyi olduğumu bil."

"Bak bebeğim, korkuyorum sana bir şey olacak diye. Hadi yerini söyle bana." Alt dudağımı dişledim ağlayışımı bastırmak için.

"Seni seviyorum abi." dedim ve telefonu kapattım. Omuzlarım sarsılırken onu ne kadar özlediğimi yeni fark ediyordum. Burada bu yabancıların arasında durup ailemi korkutuyordum.

Kapı tıklanmadan açıldığında Ejder içeri girdi. Hızla gözyaşlarımı kurutmaya çalıştım. "Öyle dalmak istememiştim, sesini duyunca endişelendim." dedi ama tamamen içeri girdi.

Önümde durduğunda bakışları kısıldı. "İyi misin?"

"İyiyim," dedim başımı dikleştirerek.

"Bana anlatabilirsin ne olursa olsun." dediğinde başımı olumluca salladım.

"İyiyim." dedim ama bir damla gözyaşım daha aktı.

Ejder'in eli yaşa uzandı ve yanağımı hafifçe sildi o büyük ama yumuşak eliyle.

"Ne kadar çok ağlıyorsun böyle," dedi büyük ihtimalle ağlamaktan ıslanmış burun ucuma işaret parmağıyla hafifçe vurarak.

"Sen de benim yerimde olsan sen de ağlardın." derken hala burnumu çekiyordum.

Bakışları o kadar yumuşadı ki onun gözlerinde, yüzünde ilk defa böylesine masum bir ifade gördüm.

"Büyük ihtimalle," dedi ve başını omzuna eğdi. "Barıştık mı?"

"Küs değildik ki?"

"Dün akşam sinirliydim, biraz saçma davrandım." dedi kıvranırken.

"Biraz mı?" dedim artık ağlamayı keserken.

Güldü gözleri kısılırken, "Biraz," dedi ve bir eliyle saçımı kulağımın arkasına doğru itti. "Hadi yüzünü temizle de içeri gel, konuşalım."

Omuz silktim. "İstemiyorum, zaten hepsi kuduz köpek gibi üstüme saldırmaya yer arıyor bir de enerjimi onlara laf anlatmakla harcayamam."

"Kimse sana hiçbir şey söylemeyecek." dedi kesin şekilde, aniden ciddileşirken.

"Neden? Güveniyor musun bana?" dediğimde bir süre sessiz kaldı.

"Güven çok zordur Melodi ve ben bu hissi çok nadir insanlara karşı hissederim. Sana güveniyor muyum bilmiyorum ama," devam etmedi, gözlerime derince bakarken yutkundu.

Islak gözlerimle alttan alttan ona baktım. "Ama?"

Silkilendi, "İçerideyim." dedi birden ve benden hızla uzaklaştı. "Gel sen de lütfen."

"İnsanlık öğrenmeye başladık." dediğimde bakışlarını kıstı.

"Pişman etme beni." dediğinde orta parmak çekecektim ama kendimi tuttum.

O çıktığında ben de akan makyajımı temizlemeye başladım. Zaten çok makyaj yapmamıştım, rimelim biraz gözaltlarıma akmıştı.

Odadan çıktığımda salona yürüdüm, yine herkes buradaydı. Beni fark ettiklerinde sessizleştiler.

Yanlarına oturma niyetinde değildim ama Ejder gözlerini üstüme dikip davetkar bir ifadeyle baktığında bir şeyler konuşacağımızı anladım.

Tek boş yer ikili koltukta oturan Uzay'ın yanıydı. "Günaydın sevgilim." dedi beni süzerken.

"Günaydın," dedim rahat şekilde yanına otururken.

"Özledin mi beni?" dedi başını omzuna doğru yatırırken.

Başımı olumluca salladım. "Erkeklerle önce sevgili olup sonra onlar komaya girdiklerinde de saçma sapan şeyler yapmayı severim." dediğimde gülüşü solmuştu.

"En azından açık sözlü." dedi Enes de.

"Dün geceki olay hepimizi sarstı, üçüncü denek için en güvenilir yerde çalışacağız." dedi Ejder dikkatleri üstüne çekerken.

"Adada her yer güvenli olmalı!" dedi Axel.

"Evet en çok da tesis güvenli olmalı. En büyük projelerin gerçekleştiği yer güvenli olmazsa yapacağımız hiçbir şeyin anlamı yok." dedi Maya da dünkü parıldayan halinin aksine yorgunca.

"Öyle, kimin yaptığını da bulamıyoruz daha." dedi Kutay da gergince.

Barış hafif başı eğik duruyordu. O an nöbette o olduğu için suçlu hissediyor olmalıydı. Ama şöyle bir şey vardı ki onlar bana ne kadar güveniyorsa ben de onlara o kadar güveniyordum.

"Kamera görüntüleri de ustaca yok edilmiş. Bizim katımıza bizden başka birinin parmak iziyle girmesinin imkanı yok ama sistemi hacklemişler."

"Belki de sizden biri yapmış ve sistemi hacklenmiş gibi göstermiştir." dediğimde tüm bakışlar üstüme dönmüştü.

"Hepimiz seni suçluyorken sen bizi mi suçluyorsun?" dedi Elmas bağırırken.

"Az biraz akıllı olun ya, ben niye isteyeyim sevgilimi kurtaracak aletin bozulmasını."

"Beynini," dedi Uzay bana doğru eğilip kısık sesle cümlemi düzeltirken.

"Zaten o saatlerde hepimiz birlikteydik." dedi Maya da.

"Melodi haklı, şu an makinanın çalışmasını hepimizden çok istiyor. Çok büyük bir hasar yok, halledeceğiz. Gerekirse fazladan mesai yapacağız ama bu iş bitecek. Hemen ardından da Ozan'ı alacağız." dedi Ejder sakinleştirici ses tonuyla gerginliği azaltmaya çalışarak.

"Tesis artık güvenli gelmiyor." dedi Uzay bir kolunu koltuğun arkasına atarken. Ona baktığımda bana öpücük attı. Bu hareketleri beni sinirlendirmiyor, aksine eğlenceli geliyordu.

"Evet, bu yüzden Ozan'ın işini tamamen burada halledeceğiz." dedi Ejder, artık ona denek değil Ozan diyordu ve bunu benim için söylediğini biliyordum.

"O zaman buraya geçiş için hazırlık yapalım." dedi Kutay yerinden kalkarken.

"Peki bu katili bulmayacak mıyız?" Doğru bir de başımıza hain katil çıkmıştı.

"Araştırmaya devam edeceğim, siz işinizi yapın." Hepsi ayaklanırken Uzay yine kalmıştı.

Ejder bakışlarını ona çevirdiğinde o başını omzuma yasladı. "Ne bakıyorsun öyle? Biz sevgilimle cicim aylarındayız."

"Uzay sikerim senin belanı." dedi Ejder tane tane. "Sen de sadece bana karşı dişlerini çıkarıyorsun herhalde."

"Sevgilim o benim ama," dedim ben de Uzay'ın yumuşak saçlarını okşarken.

"Ay kız uykum geldi," dedi Uzay mırıldanıp gözlerini kapatırken.

"Uzay!" Ejder öyle bir bağırdı ki Uzay yerinden sıçradı. Elini göğsüne koyarken doğrulmuştu. "Etrafta insanlar yokken oynamak zorunda değilsiniz."

"Belki sevdik biz bu oyunu, belki sonra filmlerde olduğu gibi gerçek sevgili olacağız değil mi Melodi?" dediğinde kaşlarımı kaldırarak kafamı iki yana salladığımda o da somurtarak önüne dönmüştü.

"Kalk kızın dibinden."

"Rahatsız olsam söylerim merak etme." dedim hızla cevap vererek.

"Ya minnoşum," dedi Uzay da abartarak. "Neyse Sarp'a burada yaşadığımı söylediğime göre artık burada olmak için de bahanem oldu."

"Sen neden burada yaşadığını söyledin?" dedi Ejder.

"Sen çapkın bir piç olduğun halde evine bizim dışımızda kimseyi almadığın için evine birini alman elbette dikkat çeken bir durum, ben de üstün ve kıvrık zekamla olaya el attım. İyi yapmış mıyım sevgilim?" dedi son cümlesinde bana dönüp onay almayı beklerken.

Başımı olumluca salladığımda sırıttı kocaman.

"Kahvaltılık bir şeyler ye," dedi Ejder ilgisini yine bana çevirerek.

"Bana karşı neden bu kadar ilgilisin?" dediğimde sırıttı.

"Seni besleyip yiyeceğim çünkü!" dedi gözlerini irileştirirken.

"Beklerim senden."

"Bekle zaten," dedi Ejder de kısık sesle.

Bakışlarımı yüzüne diktiğimde sırıtarak alt dudağını ıslattı.

"Tesise gidelim, siz de birlikte görünün de inandırıcı olsun." dedi Ejder ayaklanırken. "Ama önce kahvaltı yap, dün kustuktan sonra hiçbir şey yemedin." Bu kadar ilgili olması tuhaftı.

"İnandırıcı olsun diye öpüşmemize gerek var mı?" diye sordu Uzay fazlasıyla ciddi şekilde.

"Şimdi sikeceğim senin belanı." dedi Ejder ona doğru yürürken. Uzay da hızla yerinden kalktı.

"Tamam kıskanma senden başkasına bakmam ben." Hem kışkırtıyor hem de kaçıyordu en sonunda ikisi de kovalamaca içinde salondan çıktıklarında gülmeden edemedim.

Mutfağa geçip, o değişik makinadan bir sandviç almak için tuşlara basarken bir ara ekran gitmişti, ilk önce bozdum diye korksam da ışıklar geri gelince rahatlamıştım.

Sandviç hazırlanırken kendime sert bir kahve de aldım makinadan. Keşke bizim evde de böyle şeyler olsaydı, harika olurdu.

Bu sırada Lena etrafta geziyor, süpürge şeklindeki bacakları yeri süpürüyordu.

Sandviçim hazır olduğunda ada tezgahındaki uzun bar sandalyelerine oturdum. Sandviçi yerken yere bir kırıntı dökmüştüm ki Lena hızla bana yöneldi.

Yeri süpürüp etrafımda birkaç tur atarak yerin temizliğinden emin olmaya çalıştı. "Keşke seni kaçırabilsem," dedim onu incelerken.

Beni takmayarak arkasını döndü. Buradaki robotlar bile gıcıktı bana!

Ejder mutfağa girdiğinde kendine kahve aldı. "Gelmek istiyor musun tesise?"

"Aslında istemiyorum, hiç halim yok." derken fazlıyla ciddiydim.

"Ne kadar tembel bir insansın sen böyle ama bence bu tembellik de değil artık. Vitamin eksikliğinin de ötesinde hatta."

"Ne peki?"

"Bilmiyorum, psikolojik bir rahatsızlığın var mı?" dedi bir doktor edasıyla

"Var." dedim başımı olumluca sallarken.

"Nedir?" dedi kaşları çatılırken.

"Ruh hastasıyım ben." dediğimde kaşları hızla düzeldi.

"Ona şüphe yok zaten. Peki gelmek istemiyorsan sen bilirsin ama evde sıkılmıyor musun?"

"Bu evde sıkılmak mümkün değil."

"Biraz dışarı çıkıp hava almanı istiyorum."

"Tamam geleyim o zaman, amma çene çaldın." dediğimde kaşları hayretle havalandı.

"Hiç dışarıdan göründüğün gibi sessiz sakin değilsin ve her geçen gün o dişlerini biraz daha gösteriyorsun." derken tezgâhın üstündeki yıkanmış meyvelerin olduğu tabaktan bir tane kırmızı elma aldı.

Dişlerimi açıp gösterdim, dilimi dişerim üstünde gezdirirken. Gülerek kafasını iki yana salladığında gamzesi belirginleşmişti. İfademi hızla değiştirip ciddileştim.

"Beni tanımaya çalışma, çözmeye de çalışma." dediğimde kırmızı elmadan koca bir ısırık aldı.

"Neden?" dedi ağzının yarısı doluyken.

"Üzerim seni."

"Sürekli tehditkâr konuşuyorsun," dedi kafasını iki yana sallarken. "Ne yaparsın? Merak ettim de."

Resmen onunla laf dalaşına girmem için beni zorluyordu, sanırım bundan zevk alıyordu. Sandviçim bittikten sonra mutfaktan çıkıp Ozan'ın yanına geçtim.

Bugün onu hiç görmemiştim bile ve laboratuvara girdiğimde Ozan'ın yattığı sedyenin değiştiğini gördüm.

Ozan'ı iki kişilik yatağa almıştı.

Ozan'sa huzurlu bir uykuda gibi, birazdan uyanacakmış gibi duruyordu. Bu görüntü nefesimi daraltırken geri çıkmak için arkamı döndüm. Sensörlü kapı iki yana doğru açılırken ben de hızlı bir adım atmıştım ki

tam bu sırada Ejder'le burun buruna geldim.

Yani tam anlamıyla burun buruna, sadece santimler vardı aramızda. Ejder geri çekilmedi, aksine durdu ve biraz daha eğildi.

Yüzlerimiz ve vücutlarımız zaten gereksiz yakınken bir de ağızlarımızın bu kadar yakın olması birden beni o kadar afallattı ki geri çekilemedim.

Ejder'in bakışları kısıldı, bakışları dudaklarıma kaydı.

"Hoşuna mı gitti?" dediğinde ondan uzaklaşmadım ama üstümdeki afallamayı atabilmiştim.

Ona kocaman gülümserken hala nefesini hissedecek kadar yakındım ona ve ikimiz de geri çekilmiyorduk.

Başımı olumluca sallarken dudaklarım sakallı çenesine çarpmıştı. "Evet, çok hoşuma gitti." dedim ona kocaman gülümseyerek.

Afalladı.

Daha önce de afalladığını görmüştüm ama bu kadar şaşırıp kaldığını görmemiştim. O kadar şok olmuştu ki dudakları aralanmıştı, gözleri irileşmişti.

"Nasıl yani?" dedi sesi biraz daha kısılırken.

"Sen cidden göründüğünün çok ötesinde bir adamsın." dedim bakışlarımı gözlerine dikerek.

Yutkundu.

"Hoşuna gitti yani?" derken başı hafifçe omzuna doğru eğilmişti. Başımı olumluca salladım yine ama bu sefer dudaklarım ona çarpmamıştı.

"Çok, sanırım uzun zamandır hiçbir şey beni bu kadar mutlu etmemişti."

Gülümsedi yine ama bu da diğer gülüşleri gibi değildi.

Tam konuşmak için dudaklarını aralamıştı ki ona sıkıca sarıldım.

Uzun zamandır kimseye sarılmıyordum.

Ve sanırım en son bu şekilde Ozan'a sarılmıştım.

Kollarımı boynuna doladığımda kısa bir an afalladı ama sonra o da ellerini belime koydu sarılışıma karşılık vererek.

"Onun yatağını iki kişilik yapmışsın, o hastanedeyken hep bunu istiyordum. Tıpkı eski günlerdeki gibi iki kişilik yatağımızda yatıyormuş gibi." Konuşurken dudaklarım omzuna çarpıyordu.

Son sözlerimden sonra bedeni kaskatı kesildi.

Ondan uzaklaştım ve ifadesine baktım. Az önceki gülümsemesi uçmuş, çatık kaşları gelmişti.

"Doğru, yatak." dedi başını olumluca sallarken.

"Sen sığ bir herif değilsin, eminim bir gün senin içini görecek senin için tüm dünyayı karşısına alacak bir kadın bulacaksın."

Hiçbir şey söyleyemedi, yarım dakika boyunca yüzüme baktı sadece.

Bu sırada tam önünde durduğum sensörlü kapı kapanırken arada kalmam için yine elini belime koydu ve beni serçe kendine çekti.

Yine bırakmadı, üstüme doğru eğildi.

"Teşekkür ederim," dediğimde başını olumluca salladı.

"Rica ederim," dedi ama yüzündeki o ifade gitmedi. Yanından geçtiğimde o da içeri girmekten vazgeçti.

İkimiz de koridorda sessizce yürürken boğazını temizledi. "Geliyor musun tesise?" dediğinde başımı olumluca salladım.

Golf arabasına yürürken Uzay da buradaydı. Hatta bizden önce gidip Golf arabasının arka koltuğuna oturmuş telefonunu kurcalıyordu.

Öne geçmek yerine Uzay'ın yanına oturduğumda Ejder de bir şey söylemeden direksiyona geçti.

"Ne yapıyorsun?" dediğimde hevesle telefonunu gösterdi bana.

"Instagram hesabı açtım, bak." Henüz hiç fotoğrafı yoktu, profil bile.

Ejder Golf arabasını kullanmaya başlarken ben de Uzay'ın telefonunu elime aldım. "Dur sana profil fotoğrafı çekelim." Uzay bir süre telefona bön bön baktı.

"Poz versene," dediğimde saçlarını düzeltti.

"Nasıl vereyim?" dedi elini kolunu nereye koyacağını bilemeyerek.

"Elini şu demire koy, bana bak yandan." dediğimi yaptı. Tek karede bile harika çıkarken birkaç tane daha çektim. "Haberin yokmuş gibi dur. Yana bak." Birkaç poz daha çektim.

Çektiğim fotoğraflara hevesle bakarken beğenmiş şekilde başını olumluca sallıyordu. "Ben neymişim be! Ne yakışıklı herifim."

"Şunlardan birini profil yap." dedim en beğendiğim iki tanesini gösterirken.

"Hangisi olsun?" dedi kararsızca.

"Hepsi çok iyi ama bu olsun." dediğimde yine telefonu bana verdi bilmediği için. Şaka gibilerdi, bir beyni teknolojiye aktaracak kadar teknolojiyle ilgiliydi ama profil fotoğrafı yapacak kadar değil.

En sonunda da ön kamerayı açtı, kolunu omzuma attı ve birlikte birkaç poz verdik. "Dur bak hikâye yapacağım."

İkimizin de kameraya gülerek baktığı bir tanesini seçti ve üstüne 'Sevgilimle gezmece.' yazdı.

Kendimi tutmayıp kahkaha atarken Ejder omzundan bize bakıyordu ters ters.

"Tesistekileri takip ettim, şimdi görür hepsi. Kıskanıp kudursunlar." dediğinde ikimiz de kahkahalarla gülüyorduk.

Bu sırada Ejder Golf arabasını yana doğru öyle bir sarstı ki az kalsın Uzay düşecekti.

"Lan canıma kastın ne!" diye cırladı Uzay.

"Çok eğleniyorsunuz herhalde." dedi ters şekilde Ejder.

"Eğleniyoruz valla, insanın sevgilisi olması ne kadar güzelmiş."

"Hay senin sevgilini." dedi Ejder artık bağırarak. Bu beni daha çok güldürürken Ejder bana bakmıştı bu sefer.

"Ne kadar eğleniyorsun sen bugün böyle." dediğinde ona gıcık bir bakış attım.

"Önüne dön önüne." derken omzuna vurmuştum hafifçe.

"İlaçlarını aldın mı bugün Melodi?" dedi Ejder birden.

İlaçlarımı bugün almamıştım, unutmuştum. Bunu fark etmemle ürperirken nasıl unuttuğumu sorguluyordum. İlaçları almadığımda çok kötü hissediyordum, ellerim titriyordu ve nefesim kesilecekmiş gibi hissediyordum.

"Hayır, eve dönebilir miyiz?" dedim birden az önceki ifademden uzaklaşırken.

"Hayır, gidince içersin." dedi sadece. Bana kısa bir bakış da attı ama başka hiçbir şey söylemedi.

Bu sırada Uzay yine telefonunda bir şeyler göstererek dikkatimi dağıttı yol boyunca. Tesisin önünde durduğumuzda Uzay kolunu omzuma attı ve beni kendisine çekti. Önden önden giderken Ejder de peşimizden geliyordu.

"Şimdi tesisteki herkese hava atacağım, bugün de çok güzel olmuşsun kız. Kudursunlar."

"Sen kimi kudurtma derdindesin bu kadar?" dediğimde alt dudağını sarkıttı.

"Bilmem, yakışıklı adamım illaki kuduranlar vardır. Ay keşke bizimkiler de bilmeseydi, onlar da şaşırır kudururdu."

"Salak sizinkiler benim neden burada olduğumu biliyor ya." dediğimde yeni aklına gelmiş gibi kafasını salladı.

Bu sırada tesisten içeri girmiştik. Ve gerçekten de Uzay'ın dediği gibi bizi gören bir kez daha dönüp bakarken biz de havalı havalı yürüyorduk.

Ejder'in pek sesi soluğu çıkmıyordu. Hala arkamızda mı diye bakmak için omzumun üstünden ona baktığımda direkt göz göze geldik. Kısık bakışlarıyla pek sevecen bakmıyordu.

Uzun koridora girdiğimizde dün geceki kızı gördüm. "Ece miydi bu?" dedim Uzay'a kısık sesle.

"Yok öyle bir şeydi ama değildi. Neydi kız?" dedi ve bir süre düşündü.

Bu sırada kız da bizi fark etmişti ama fark ettiği biz değildik, Ejder'di. Yüzünde förtöz bir gülümseme oluştu. "Ejder, dün kayboldun birden."

"Ela, selam." dedi Ejder adımları yavaşlarken.

"Hatırladım Ela'ydı." dedi Uzay kulağıma fısıldayarak.

"Ejder dedi ya şimdi." dedim.

"Dün bir şey mi oldu?" dedi kız Ejder'in tam önünde dururken.

"İşlerim çıktı." dedi Ejder ama dünkü gibi oynamıyordu bu sefer. Pek kızla ilgileniyor gibi durmuyordu.

"Ama benimle işlerin yarım kaldı." dedi kız ona biraz daha yakınlaşırken.

Uzay'la aynı anda birbirimize bakıp çenelerimizi içe doğru büküp imayla bakarken yine kahkaha attık. Bu adamla cidden benziyorduk.

Ejder'in kaşları çatılırken kıza değil bize bakıyordu.

"Bugün bir şeyler yapalım mı? Benim evde?" dedi kız yine fazla seksi bakışları atıp Ejder'i süzerken.

Biz arkamızı dönüp asansöre yürümeye başladığımızda Ejder'in sesini duymuştum. "İşlerim var, sonra konuşuruz."

Kızı geri çevirmişti, halbuki dün çok eğleniyormuş gibi gözüküyordu.

Yanımıza ulaştığında Uzay ona döndü. "Lan kız evine çağırdı işte daha ne istiyorsun?"

"Oyunlarla uğraşacak vaktimiz yok şu an katil arıyoruz. Ayrıca siz de bu kadar yakın olmak zorunda değilsiniz merak etmeyin herkes inandı sevgili olduğunuza." dediğinde onu pe takmadık.

Bu sırada asansöre ulaşmıştık, asansör geldiğinde doluydu ama yeterince büyük olduğu için bindik.

Birden Uzay'ın kolundan çıkıp sinirle baktım. "O kız kimdi?" dediğimde Uzay hiçbir halt anlamamıştı. "Kimdi o sana yazan sarışın?" dedim bu sefer bağırarak.

"Ya aşkım yanlış anladın. Benim gözüm senden başkasını görmüyor ki." Role çabuk girmişti.

"Yalan söyleme! Kızı eve çağırmışsın."

"Ya vallahi yapmadım öyle bir şey, aşığım kızım ben sana sırılsıklam." Uzay abartılı oyunculuğuyla vücut dilini fazla kullanıyordu. Kendimi gülmemek için o kadar sıkıyordum ki rengimin değiştiğini, sıcakladığımı hissediyordum.

Ejder sadece dehşet içinde bizi izliyordu. Asansör durduğunda bizim dışında hepsi inmişti. Kapı kapandığı an Uzay'la aynı anda anırırcasına kahkaha atmaya başladık.

Ejder hala dehşet içindeydi.

"Siz hastasınız." derken yüzü öyle bir ifade almıştı ki daha çok gülmeye başlamıştık.

Bu sırada asansör onların laboratuvarlarının olduğu kata ulaşmıştı. Biz inerken hala gülüyorduk ama içeride ölüm sessizliği vardı.

Hepsinin bakışları üstümüze döndüğünde zorlukla susmayı başarabilmiştik.

Gülmekten karnım ağrımış, gözlerim yaşarmıştı ve uzun süredir böyle eğlenerek gülmemiştim.

"Birilerinin eğlenmesi ne güzel! Biz burada bir deneği kaybetmişken." dedi Axel gergince.

"Cidden saatlerdir mahvolduk burada." dedi Elmas da her zamanki o gıcık ifadesiyle.

Ejder dolabını açtı, geçen kendi dolabına koyduğu önlüğü yine bana uzattı. Önlüğü giyinirken Uzay ve o da giyinmişti. Geçen oturduğum sandalyeye oturdum yine.

Uzay diğerlerinin yanına geçerken Ejder bana doğru eğilmişti.

"Bence o ilaçları artık alma." derken ellerini oturduğum sandalyenin kol dayama kısımlarına koymuştu. "Almadığında daha kendinsin."

"Onlar bana iyi geliyor."

"Bazen iyi sandığımız şeyler bize zarar verir. Bazen ilaçlar zehir olabilir."

"Ne demeye çalışıyorsun?"

"Evet aldığın ilaçlar psikoloji için ama aldığında daha kötü oluyorsan iyi değildir. Seni hissizleştiriyor, duygularını köreltiyor. Sen kendini asi, gergin ve mutsuz sanıyorsun ama ya öyle değilsen?" Konuşurken bana fazla eğilmişti yine.

"O senin yengen yengen!" diye bağırdı Uzay.

Enes buna katıla katıla gülerken Ejder ellerini çekmeden, üstümden doğrulmadan sadece omzunun üstünden onlara bir bakış atmıştı.

Ensesinin düzgün tıraşı ve kokusu dikkatimi çekerken bakışlarımı üstünden almaya çalıştım.

Yine bana döndüğünde hiçbir şey söylemedi, bir süre yüzümü seyretti sonrasındaysa hızlıca doğrularak diğerlerinin yanına ulaştı.

Bacak bacak üstüne atarak onları izledim bir süre. Sanırım şu an kimin bunu yaptığını bulmaya çalışıyorlardı.

Burada olmamdan rahatsızlardı, benim bir şey yaptığımı düşünüyorlardı. Önceden diğerlerine göre daha samimi gelen Venüs, Maya ve Kutay da buna dahildi.

Her şeyi kısık sesle konuşuyor, arada beni kontrol ediyorlardı bakışlarıyla. İşte buraya bu yüzden gelmek istemiyordum.

"Ben adanın tüm bir haftaya ait kamera görüntülerini inceledim ve fark ettim ki adaya şüpheli bir tekne gelmiş." dedi Kutay ortaya bombayı atarak. Ve hemen ardından görüntüleri büyük ekrana yansıttı.

Drone görüntüsüydü, bir tekne adanın kenarında duruyordu. "Tekne adanın tam diğer ucunda, yaşamın olmadığı yerde yani. Bir hafta boyunca da orada kalmış ve deneği kaybettiğimiz gecenin sabahında da hızla uzaklaşıyor. İçinden üç kişi iniyor sadece."

"Hemen teknenin kime ait olduğunu bulun bana." dedi Ejder öfkeyle.

"Adanın bu kısmıyla Sarp'ın çalışanları ilgileniyordu. Bir boku becerseler şaşarım." dedi Enes.

Ejder kimsenin bulmasını beklemeden bilgisayarın başına geçti. Hepsi bilgisayarda anlamadığım şeyler yaparken ben de etrafta gezinen robottan kahve aldım.

"Bunu yapanı bulmadan diğer deneğe geçemeyiz, ona da aynısı yapılabilir." dedi Maya bana bakarak. İşte bu beni fazlasıyla ilgilendirdiği için gergince yerimden doğruldum.

"Yapılmayacak, evime kimse giremez Bika güvenliği kırmızı seviyede tutuyor." dedi Ejder. Demek Bika bu işlerle de ilgileniyordu.

"Ben buldum sanırım," dedi Barış. Yüzü o kadar telaşlı duruyordu ki ben bile diken üstünde hissettim.

Hepsi onu başına doluşurken Ejder küfür ederek önüne gelen bir sandalyeye tekme attı.

"Eyüp Seyfi Maran!" diye bağırdı Ejder. "Bu şerefsiz her haltın altından çıkıyor."

"Sence öğrenmiş olabilir mi?" dedi Uzay, hepsinin rengi atmıştı.

"Öyle gözüküyor ama bu herif çok oldu, ona gününü göstereceğim. Barış hemen şu şerefsizin hayatını diz önüme. Ama özel hayatını! Anladın mı?" Barış başını hızla sallayıp yine ekrana döndü.

Ejder sinirden yerinde duramıyordu, içeride volta atıyordu. O voltalar sırasında yanıma ulaştığında konuştum. "Ne oluyor? Kim bu adam?"

"Söz de iş insanı, o da teknolojiyle ilgilidir ve emin ol bizim gibi masumane şeyler de yapmıyor. Rakipten de öte o şerefsiz." Tüm öfkesine rağmen benimle konuşurken biraz daha sakindi.

Başımı olumluca salladım. "O mu yaptırmış?"

"Öyle gözüküyor."

"Ne yapacaksın peki?" dediğimde bir süre durdu.

"Kiminle oynadığını göstereceğim ona."

Bu sırada ekrana görüntüler gelmeye başlamıştı. Bahsettikleri adama dair görüntülerdi. Orta yaşlarında, kır saçlı ama dinç duran bir adamdı. Ejder ekrana büyük ekrana öyle kötü bakıyordu ki o adam olmak istemezdim.

Tüm kasları gerilmiş, damarları belirginleşmişti öfkeden.

"Özel hayatına dair hiçbir şey yok sadece sevgilisi var, nişanlısı da olabilir. Onu da sır gibi saklıyor ama birkaç kere basına sızmış görüntüleri." dedi Barış ve ekrana bir fotoğraf daha geldi.

O adamın yanında bir kadın vardı, kumral ve güzel bir kadın.

Dondum.

O kadar şaşırdım ki bir an nefes bile alamadım.

O adamın yanındaki kadın, bizi dört yıl önce terk eden, uzun zamandır konuşmadığım annemdi.

Continue Reading

You'll Also Like

YANSIMA By Gizme

Science Fiction

2.6K 277 26
İKİ AYRI YAŞAM AMA TEK BİR NOKTA : RUH Amelia kendini hiç bilmediği bir dünyada bulmuştu. Bir anda 19. yüzyıl İngiltere'sine gitmişti. Bu bir rüya m...
824K 61K 77
"Eğer farklıysak..." Kelimeler boğazında düğümlenmiş, cümleyi tamamlayamamıştı. "Biz kardeşiz. Bundan en ufak bir şüphe duymuyorum." diyerek yatıştır...
744K 48.3K 46
Yakın gelecekte öngörülebilen teknolojilerin peşine düşen ülkeler, bir güç yarışına girer. Ülkelerin tehlike getiren icatları, dünyaya sunulması konu...
YASAK DENEY By 👑

Science Fiction

152K 15.1K 33
Tarih boyunca sadece birkaç kez cesaret edilen ve eşine az rastlanan, insanlık dışı bir yöntemle yapılan dil yoksunluğu deneylerine bundan yirmi iki...