UFAKLIK | Daddy Issues ✓

By -Kirilmisbirkalp

2.3M 98.2K 31.8K

Motor yarışlarının gözde ismi olan Demir Atasoy, yıllardır kendisine platonik olan genç kız ile talihsiz bir... More

TEASER I 🐻
TEASER II 🐻
1. DEMİR ATASOY
2. YARIŞ
3. HER ŞEYİN BAŞLADIĞI GECE
4. AMANSIZ İDDİA
5. PANSUMAN
6. GÜZEL GÖZLÜ KIZ DEMEK
7. HIÇKIRIKLAR
8. ŞÜPHELİ YARA
9. İLK TEMAS
10. DÖVÜŞ
11. KELEBEK ETKİSİ
12. VE KELEBEKLER ÖLÜR
13. DÜŞ KIRIĞI
14. KIVILCIMLAR
15. HESAPLAŞMA
16. KALPLİ ŞEKER 🍭
17. KARMA
18. BİR UMUTTUR SEVMEK
19. ERKEĞİN GÖZYAŞLARI
20. YAKICI ATEŞ
21. ATEŞİN KORLARI
22. KETENPERE
23. KENAN ATASOY
24. GEÇMİŞİN ACI DOLU PENÇELERİ
25. ISLAK BEDENLERİN ŞARKISI
CAST 🐻
26. KOR ATEŞİN KIVILCIMLARI
27. NEZARETHANE
28. UFAKLIK NEREYE İSTERSE
29. LUNAPARK
30. SOKAK ÇOCUKLARI
31. BERABER UYUMALIYIZ
32. AŞKIN SAÇTIĞI KIVILCIMLAR
33. YENİ EV
34. KURŞUN
35. ONA TUTUNMAK
36. KAYIP GİDEN ÖZGÜRLÜK
37. YAŞLI ADAM
38. SORGU
39. KASET
40. BEN VE SEVGİLİM
41. ECELİN
42. TUTKU VE ŞEHVET (+18)
43. BENİM İÇİN DÖVÜŞ
45. ÖLÜMCÜL DÖVÜŞ
46. UÇURUMUN KIYISI
47. İNTİKAM ATEŞİ
48. BENDEN NEDEN SAKLADIN?
49. MELİS & ATAKAN
50. AŞKIN VERDİĞİ MUTLULUK
51. ŞEHVETKAR DAVET (+18)
52. NUR & CENGİZ
53. İKİGAİ
AÇIKLAMA (2023)
54. NUR & CENGİZ
55. PASTA🍰
56. KÜLE DÖNMÜŞ HAYALLER
57. HER BİTİŞ BİR BİTİŞTİR
58. HAYAT HIRSIZLARI
59. BİR TUTAM MUCİZE
60. YENİ BAŞLANGIÇLAR
🐻
61. GÖNÜL SALINCAĞI
62. NUR & CENGİZ
63. KIZ KIZA
64. FUTBOL MAÇI
65. NUR & CENGİZ
💌
66. EN MUTLU GÜN 💌
67. JAGUAR VE PANTER (+18)
68. BAYRAM ÖNCESİ 🍭
69. TRABZON MASALI ☘️
70. TRABZON KABUSU🍃
71. AYI KABUSU 🧸
72. ÇİÇEK AÇAN PAPATYA
73. KÜÇÜK MUCİZE
74. TALİHSİZ DÜĞÜN
75. GÜVENLİ KOLLAR
76. NUR & CENGİZ
77. MELİS & ATAKAN
78. YENİ BAHARLAR
79. AL YANAKLI PAPATYA
80. VEDA
🤍♾️
1 MİLYON - Özel Bölüm

44. ÖLÜMCÜL KARAR

23.4K 836 389
By -Kirilmisbirkalp

Oy vermeyi unutmayın.

Keyifli okumalar.

"Ne bekliyorsun?" Servet'in gözleri ışıldarken güldü. "Size mükemmel bir teklif sundum, hala düşünüyor musun?"

"Tamam," dedi Demir. Gözlerindeki ifade Servet'i korkutsa da, Servet bunu belli etmemeye çalıştı. "Kabul ediyorum. Kiminle ve ne zaman?"

Demir'in sorusunu göz ardı ederek "Ya siz?" diye sordu Servet, gözleri Giray ve Atakan'a dönmüştü.

"Beni ilk sıraya yaz lan!" diye diklendi Atakan, iki adam kollarını sıkıca tuttuğu için çırpınıyordu.

Servet'in bakışları Giray'a dönerken, "Beni de yaz!" dedi Giray. Üçü de rakiplerini bile görmeden bu teklifi kabul etmişti. Üçünün de korkusu yoktu, üçü de gelecek olandan korkmuyordu.

"Beni de ekle." Hepsi şaşkınlıkla duydukları sese dönerken, Cengiz yarım ağız gülerek rahatlıkla içeriye girip kendini deri koltuğa bıraktı. "Paramı ver moruk, kendini dövdürtme."

Onu gören Demir, "Sen bu işe karışma," dedi çünkü kimseye borçlu kalmak istemiyordu.

Cengiz cebinden çıkardığı sigarasını kanayan dudaklarının arasına yerleştirip ateşledi. "Benimkisi keyfî."

"Sen karışma Cengiz." Servet de söylenirken Cengiz'in bakışları ona döndü.

"Sen bana emir mi veriyorsun, moruk?"
Servet bacaklarının titrediğini hissediyordu. Hızlıca başını iki yana sallarken Cengiz rahatlıkla bacak, bacak üstüne attı. "Borcumu ödemiş olacağım."
Demir sayesinde kardeşine bulaşan adamları öğrenmişti. Şimdi de bu borcu Demir'e yardımcı olarak ödemek istiyordu.

"Borcun falan yok," dedi Demir, Cengiz zaten yeterince ona yardımcı olmuştu.

Cengiz başını geriye doğru yatırıp içine çektiği sigarayı havaya doğru üfledi. O sırada ona iğrenir gözlerle bakan korumayı fark etti. "Ne bakıyorsun lan?"

Koruma öfkeyle yüzünü buruşturup "Akıllı ol Cengiz," dedi, kısaca. "Keserim seni."

Cengiz insan dışı bir kahkaha atarken Servet öldüğünü hissediyordu. Cengiz elindeki sigarayı söndürmeden yere fırlatıp başını dikleştirdi. "Sen benim kılımı bile kesemezsin izmarit."

Koruma öne doğru atılacakken diğeri kolunu tutup sessizce başını iki yana salladı. Çünkü biliyordu, eğer bu hatayı yaparsa; ölürdü.

"Nerede ve ne zaman?" diyerek tekrarladı Demir sorusunu. Vakit kaybetmek istemiyordu, şimdiye Efnan kesin uyanmıştı.

"Yarın saat 18.00'da," dedi Servet. "Benim diğer mekanda." Mekanı söylemesine gerek yoktu çünkü Demir çoktan onun tüm mekanlarını araştırıp onu bununla tehdit etmişti.

Servet'in ensesini tutup "Bir bokluk çıkarsa sikerim belanı," dedi Demir. "Sana hiç güvenmiyorum pezevenk."

"Merak etme." dedi Servet. Demir tam gidecekken "Fakat," dediğinde durup ona döndü. "Maçın kuralları var."

"Neymiş o kurallar?" diye sordu Atakan. Demir de, Cengiz de bu kuralı çok iyi biliyordu. İkisi yutkunarak birbirine bakarken Servet sinsice güldü.

"Maç, ancak iki dövüşçüden biri ölünce biter."

🖤

Huzurla esnedim yattığım yerde. Çıplak vücuduma değen örtü sinirlerimi bozsa da onu açmaya cesaret edemiyordum. Gözlerimi açıp etrafıma bakındım. Demir yanımda yoktu fakat klima çalışıyordu ve içerisi sıcacıktı.

Yüzüme bir gülümseme yerleşirken doğruldum yattığım yerden. Doğrulur doğrulmaz kasıklarımda hissettiğim keskin acıyla inledim. Canım gecenin aksine şimdi daha çok yanıyordu. Geceyi aklıma getirince yüzümün yandığını hissettim. Dün gece ikimiz de birbirimizin karşısında çırılçıplaktık. Demir'i o şekilde görmek beni heyecanlandırsa da, beni çırılçıplak görmüş olması yüzümü yakıyordu.

"Demir," diye seslendim. Ayağa kalkıp örtüyü çıplak bedenime sardım. "Demir." Bir daha seslenirken etrafıma bakındım. O sırada salondan görünen mutfak masasını fark ettim. Demir bana kahvaltı mı hazırlamıştı? Koca sırıtışım yüzüme yerleşirken koşar adımlarla masaya ulaştım. Üzerinde duran küçük notu fark ettiğimde elime alıp okumaya başladım.

"Afiyet olsun sevgilim, biraz işim var hızlıca halledip geleceğim. Seni çok seviyorum."

"Ben de seni," dedim kendi kendime. Notu ikiye katlayıp masanın üzerine bıraktım. Sonrasında ağzıma bir zeytin atıp hızlıca salondan kıyafetlerimi aldım ve giyinmek için Demir'in odasına çıktım.

Acaba nereye gitmişti? Kafamda türlü türlü düşünce dönerken odanın kapısını açıp içeriye girdim. Kıyafetleri yatağa bırakıp perde zaten örtük olduğu için direkt üzerimdeki örtüyü bırakıp duşa ilerledim. Ilık suyu açıp bedenimde gezdirirken kasıklarımdaki ağrı kendini daha da açığa çıkarıyordu.

Onu hissetmek güzeldi, fakat sonrasını hiç böyle düşünmemiştim.

Raftaki mentollü şampuandan saçlarıma sıkarken üşüdüğümü hissediyordum. Duşa kabin sıcak suyun buharıyla kaplanırken karşımdaki aynayı elimle silip üzerimde göz gezdirdim. Boynum ve köprücük kemiğimde morluklar vardı. Onun dışında göğsümde de Demir'in ısırdığı yer morarmıştı. Başımı iki yana sallarken durulanıp çıktım duşa kabinden.

Üst raftaki dürülü havludan alıp kurulandım. Sonrasında havluyu saçlarıma sarıp kendimi çıplak bir şekilde odaya attım. İç çamaşırlarımı giyinip, kıyafetlerimi elime aldığımda sıkıntıyla ofladım. Onları giymeye gerçekten de üşeniyordum. Bu yüzden kıyafetlerimi es geçip koca sürgülü dolabı açtım, dürülü tişörtlerden bir tanesini çekip çıkardığımda elime gelen lacivert tişörte gülümseyerek üzerime geçirdim. Dizlerime kadar gelmesi beni rahatlatırken, havluyu alıp saçlarımı kurulaya kurulaya salona indim. O sırada telefonumun melodisi salondan duyuluyordu.

Melis arıyordu, açıp kulağıma götürdüm. "Efnan, neredeydin dün geceden beri?"

Utançla alnımı kaşıdım. "Demir'de kaldım."

"Anladım." Melis'in imali sesi kulaklarıma dolarken kıkırdadım. "Şey... Ben sana şeyi soracaktım,"

"Neyi, Sor?"

"Sabahtandır Atakan'ı arıyorum ama açmıyor... Acaba gördün mü? Ya da Demir'e sorsan..."

"Ne yapacaksın Atakan'ı?" 

"Hemen şey çıkarma sen de!" diye bağırdı. "Bana tuhaf bir mesaj atmış, onun hesabını soracağım."

Masaya otururken "Ne atmış?" diye sordum.

"Öyle işte saçma bir şey."

Ağzıma yeşil zeytin atarken kıkırdadım. Melis asla böyle konuşmazdı. Sanırsam o da artık Atakan'dan hoşlanmaya başlamıştı.

"Bilmiyorum," dedim dürüstçe. "Demir de sabahın köründe kalkıp gitmiş. Herhalde Atakan da onunla beraberdir."

"Gelsene bize," dedi Melis, konuyu değiştirerek. "Zaten beni Nur aradı az önce. Ağlıyordu, geliyor buraya konuşacağız."

"Ne olmuş?" diye sordum endişeyle. Nur Melis'in kardeşiydi, ayrıca benim en yakın arkadaşlarımdandı.

"Bilmiyorum," dedi Melis. "Gelir birazdan. Gelirsen öğrenirsin."

"Tamam, kapat."

Melis telefonu kapattığında, hala '🐻' olarak kayıtlı olan Demir'in numarasının üzerine tıklayıp çaldırdım birkaç kez fakat açmamıştı. İçime dolan endişeyi bastırmak istercesine telefonu kilitleyip kahvaltıya döndüm. Tam o sırada duyduğum motor sesiyle gülerken, hızlıca ayaklanıp kapıya koştum.

Fakat beni karşılayan Demir değil, birkaç motorlu adam olmuştu. Karşı evin önünde dikilip bir şeyler konuşuyorlardı ama ben kapıyı açtığım için hepsinin bakışları bana dönmüştü.

Üzerimde iç çamaşırlarım hariç yalnızca tişörtle olduğumu fark edince hızlıca kapıyı kapattım. Sonrasında küçük merceğe gözümü koyup korkuyla kapının önüne bakındım. İki adamın gülerek buraya doğru yaklaştığını fark edince hızlıca kapıyı kilitledim.

"Kimse yok mu?" diyerek arsızca zile basıyordu adam. "Küçük hanım?" Art arda yankılanan motor sesleri korkuyla gözlerimi kapatmama neden olurken ne olur ne olmaz diyerek kapının arkasına yaslandım. "Ne çabuk kaçtın ya?" diyordu adam. Gözlerimi kapatıp titrek bir nefes aldım. "Daha manzarayı tamamen görememiştik?"

"Ne oluyor lan burada!"

Bu Berk'in sesiydi.

"Çekil lan kapıdan!" Bir yumruk sesi geldi kulağıma, sonra da Berk'in acıyla inlediğini işittim.

"Orosbu çocuğu!"

Bu da Gökhan'ın sesiydi. O

Onların burada ne işleri olduğunu sorgulamadan yalnızca Allah'a şükür ediyordum. Dönüp mercekten baktığımda iki adamla kavga ettiklerini fark ettim, sonrasında bir iri yarı adam motorundan indiğinde adamların ikisi birden hızlıca kaçmıştı.

Kapıyı açtığımda Berk endişeyle kapıda dikiliyordu. "İyi misin?" diye sordu. Başımı iki yana sallarken Berk yanıma yaklaşıp bana sarılmıştı.

"Şt," yabancı ses kulaklarıma dolarken, adamları kaçıran kıvırcık saçlı, uzun boylu yapılı adama çevirdim başımı. "Senin ne işin var burada?" diye sordu Berk'e doğru.

"Sanane lan," dedi Berk, ben geriye çekilirken bana döndü. "Demir'le konuşmam gerekiyordu, ama sanırsam evde değil."

Uzun boylu adam bıkkın bir nefes verirken "Aynen kardeşim hadi uzayın," dedi. Bakışları bana döndü, fakat direkt gözlerime bakıyordu. "Sen de üzerini değiş yenge, Demir beni öldürür sonra."

"Kimsin sen?" diye sordum.

"Emre ben," dedi. "Demir gönderdi sana bakmam için."

Ona bir şey söylemeden yukarıya doğru çıktım. Hızlıca odaya bıraktığım kıyafetleri üzerime geçirip yeniden aşağıya indiğimde Berk koltuğa yayılmıştı. Gökhan yanında oturuyorken, Emre karşılarında telefonuyla meşguldü. Q

Mutfağa geçip su doldururken "Demir nerede?" diye sordum.

"İşi var." dedi Emre, gözlerini bir saniye olsun telefonundan ayırmıyordu.

Elimdeki suyu yudumlarken salona doğru adımladım. "Ne zaman gelir?"

"İşi bitince," demekle yetindi.

"İşi ne zaman biter?" diye sordum bu sefer de. Emre'nin kaşları havalanırken, başını sonunda telefondan kaldırabilmişti.

"Çok soru soruyorsun," dedi, duraksayıp "Yenge..." derken gözlerini garip bir şey söylüyormuşcasına havaya doğru kaldırmıştı.

"Seni daha önce hiç Demir'in yanında görmemiştim?" dedim merakla.

Berk güldü bu sözlerime. "O görünmez olmayı sever," dedi, koltuğun küçük yastığını karnına koymuş, okşuyordu. Laf sokmasına bakılırsa, Emre'den pek fazla haz etmediği belliydi.

Emre telefonu cebine koyarken gözlerini Berk'e çevirdi. "Genelde bazılarını yok etmeyi daha da severim."

Gökhan kıkırdarken mahallede yankılanan motor sesleriyle kapıya döndüm ama bu sefer açmaya pek de cesaretim yoktu. "Sen bakar mısın?" diye sordum, Emre'ye doğru.

Cevap vermeden kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtığında Atakan, Giray ve Demir içeriye giriyordu. Arkalarından giren kurt Cengiz'i gördüğümde gözlerim kocaman açılmıştı. Onun burada ne işi olabilirdi?

Demir'in gözleri ilk benim üzerimde gezindi ardından Berk'e dönerken, Berk oturduğu yerden ayaklanmıştı. Demir, Berk'e ne işin var burada dercesine göz kırptığında Gökhan da ayaklanmıştı.

"Seninle konuşmam lazım," dedi Berk, Demir'e doğru.

Demir üzerindeki deri ceketi çıkarırken "Ne konuşacaksın?" diye sordu. Cengiz hiç yabancılık çekmeden koltuğa yayılırken, Atakan ve Giray da karşısına oturmuştu. Emre pencerenin pervazına yaslanmış telefonuyla ilgilenirken, Demir yanıma doğru yaklaşıp saçlarımın arasına bir öpücük kondurup "Konuş," dedi Berk'e.

Berk, ceplerini karıştırıp bir not kağıdı çıkardı ve Demir'e uzattı. "Bunu yarış pistinde senin giyinme dolabının üzerinde buldum."

Demir, Berk'in elinden notu alırken merakla gözlerini kıstı. Yanımda durduğu için net olarak yazılanları görebiliyordum.

Kağıtta şöyle yazıyordu; Bu karşılıksız kalmayacak. Sen bu oyunu oynarken bu notu alan kişinin bile canını tehlikeye attın. Etrafındaki herkes, evcil hayvanın dâhi... Hepiniz artık ölüsünüz, oğlum...

Sevgilerle, baban...

Kaşlarım havalanırken Demir notu avcunun içine alıp buruşturmaya başlamıştı. "Eski sevgilinden mi?" Cengiz sinir bozucu bir sırıtışla sorduğunda Demir'in gözleri ona dönmüştü.

"Aynen," dedi ciddiyetle. "Artık beni sevmediğini yazmış, kurt adamlardan hoşlanıyorum diyor." Cengiz'in kaşları havalanırken kendimi tutamayıp sesli güldüm. Gökhan da bana eşlik ederken Atakan da alttan alttan belli etmemeye çalışarak gülüyordu. Demir mutfağa girerken diğerleri kendi aralarında bir şeyler konuşuyordu.

Her ne kadar gülsem de olayın ciddiyetinin farkındaydım. Adam bizi canımızla tehdit ediyordu. Yapmadıkları şey değildi. Hiç gözünü kırpmadan öz kardeşine sıktıran adam, bize mi zarar vermeyecekti?

Gülüşüm solarken Demir'e diktim gözlerimi. Durgun bakışlarıyla zemini inceliyordu. Yanına yaklaşıp "Demir," dediğimde bana döndü. "Benim Melis'e gitmem gerek."

Durgun yüzüne hafif bir tebessüm yerleşirken elimi tuttu. Merdivenlere doğru adımladığında itiraz etmeden peşinden ilerliyordum. Odasına girdiğimizde kapıyı kapattı, sonrasında beni kendine çekip sıkıca sarıldı.

Dudaklarını saçlarımın üzerinde hissederken "Bundan sonra attığın her adımı bilmeliyim ufaklık," dedi, sesindeki endişe içime işliyordu sanki.

Yutkunurken geriye çekildim. Demir'in gözleri gözlerimle buluşurken "Korkma," diye mırıldandım. Benim için ne kadar korktuğunu tahmin edebiliyordum. Babasının bana bir şey yapmasından korkuyordu. "Benim için korkma," dedim yeniden. O derin bir şekilde bana bakarken devam ettim. "Sen benim yanımdayken bana bir şey olmaz Demir. Ne olursa olsun. İstersen çok uzağa git ama sen varsın. Sen varken de ben varım, biz varız... O yüzden attığım her adımı takip etme düşüncesini kafandan atıp sadece yanımda ol."

Başını hafifçe yana yatırıp "Efnan," dedi, yapma dercesine.

Bu konuyu daha fazla konuşmak istemediğimden "Sabah nereye gittin?" Diye sordum. Demir anında gözlerini kaçırırken şüpheyle kaşlarımı çattım. "Demir?" Bana döndü. "Anlat," dedim baskın bir ses tonuyla. O anlatmayı bir kenara bırak, konuşmadan dudaklarıma yapıştığında yine hazırlıksız yakalandığımdan düşecek gibi olmuştum. Fakat Demir yine belimden tutarak düşmemi engellemişti.

Dudaklarımız birbirinden ayrılırken, Demir'in dudaklarına çarpık bir gülümseme yerleşmişti. "Aslında," derken işaret parmağı gözleriyle birlikte boynumdan gerdanıma doğru süzülüyordu. "Melis'e sonra gitsen..."

Yanaklarımın yandığını hissediyordum. Sadece yanaklarımda değildi, parmakları crop atletin üzerinden karnıma doğru süzülürken bedenimin alev aldığını hissettim. O an dudaklarımın arasından kaçan hıçkırıkla birlikte Demir'in karnımda süzülen parmağı da durmuştu.

Demir gözlerini kısıp koca bir kahkaha atarken, somurttum. Yavaşça omzuna vurduğumda bir eli hala belimdeyken, diğer eliyle bileğimi tutmuştu. Gülmeye devam ettiği sırada dudağının kenarını dişleyerek buna engel olmaya çalışıyordu. Bense daha da sinirlenmiş, kollarından kurtulmaya çalışıyordum.

"Bırak ya," sinirle soludum. "Sen benimle dalga geçiyorsun!"

"Yo," derken dudakları yanağımı bulmuştu. "Seviyorum ben seni." Yüzüme yerleşen gülümsemeye engel olmaya çalışarak yanak içimi ısırdım. Demir bu kez dudaklarını boynuma bastırdığında dayanamayıp kıkırdadım.

"Her hıçkırdığımda gülüyorsun," diye söylendim.

Dudakları köprücük kemiğime inerken gülüşünü duydum. Başını kaldırıp gözlerime dikti gözlerini. "Çünkü sen," derken bir eliyle yanağımı avuçlamıştı. "Her benim için hıçkırdığında, bana dünyaları vermiş kadar oluyorsun."

Sözleri sıcak bir buhar gibi içime süzülürken otuz iki diş sırıtarak güldüm. "Hıçkırıklarım benim için hiç bu kadar anlamlı olmamıştı."

Toprağı andıran gözleri ışıl ışıl parıldıyordu. "Benim için çok anlamlı."

Çenemi göğsüne yaslayıp sevimli olduğunu düşündüğüm bir ifadeyle yüzüne baktım. "Ne zamandan beri?"

"Hm..." Mırıldanarak yüzüme düşen saçlarımı parmaklarıyla kulağımın arkasına itti. "Bir düşüneyim."

"Demir ya!" Yavaşça karnına vurduğumda karın kasları anlık olarak elime gelmişti. Gece onları ellemediğim için gerçekten de çok pişmandım...

Hafifçe güldü. Eliyse hala saçlarımda geziniyordu. "Senin hıçkırıklarının benim için olduğunu öğrendiğimden beri." İçime yerleşen kelebeklerle beraber boynuna uzandım. Hafif bir şekilde öperken Demir'in belimdeki eli sıkılaşmıştı. Birden beni duvara yasladığında gözlerim kocaman açıldı.

"Demir..."

"Beni çıldırtacak hareketler yapma," dedi dudaklarıma doğru. Tenime çarpan sıcak nefesi boynumu yakarken titrek bir nefes verdim.

"Tamam," dedim masumca.

Fakat bu masumluk onun için farklı bir şey ifade ediyor olsa gerekti, çünkü geri çekilmek yerine dudaklarını sertçe dudaklarımla buluşturmuştu. Bir alt dudağımı, bir üst dudağımı art arda emerken ensesinden tutarak kendime bastırdım onu. Belimdeki eliyse beni bedenine daha da bastırıyordu.

Dudaklarımdan küçük bir inilti kaçarken diğer elimi saçlarına geçirip yavaşça çektim. Demir bu hareketimle geri çekilirken ikimiz birden nefes nefese kalmıştık. "Bu hareketlerin," dedi, dudakları hala dudaklarıma değerken. "Beni başka şeylere teşvik ediyor."

"Demir," dedim yarım ağız gülerken. "Zaten canım yanıyor dünden beri."

Yüzüne çarpık bir gülümseme yerleşirken hafifçe geri çekildi. "O halde başka bir zamana." Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken tıklatılan kapıyla birlikte Demir benden uzaklaşmıştı. Ben üzerimi düzlerken o çoktan kapıyı açmıştı.

"Hadisene oğlum?" diyordu Atakan. "Siz gelmiyor musunuz, çıkıyorum ben."

"Biz gidiyoruz da," dedim kapıdan çıkarken. "Sen nereye?" İmali bakışlarımla onu süzerken gülümsedi.

"Ya, biliyorsun işte," dedi nazlı nazlı.

O sırada Demir ensesine bir tane geçirip "Yürü lan geveze." diye söylendi. Atakan somurturken Demir'in peşinden aşağıya doğru indim. Cengiz elindeki elmayı koca ısırıklarla yerken, Emre bu sefer elindeki laptopla meşguldü. Berk ve Gökhan aynı yerlerinde otururken Giray ortalıkta görünmüyordu, sanırsam gitmişti.

"Hadi Melis'e geçiyoruz." dedi Atakan. Yüzünde öyle bir gülümseme vardı ki; ben Melis'i seviyorum diye bağırıyordu.

"Hadi seni anladım da," dedi Cengiz, oturduğu yerde dikleşip bize doğru dönerken. "Biz niye senin manitana geçiyoruz kardeşim?"

"Boş boş konuşma amına koyayım!" Atakan sinirle söylenirken Cengiz güldü. O gülerken gerçekten de çocuk gibi görünüyordu fakat genelde yüz ifadesi ciddi anlamda korkutucuydu.

"Ben de selam vermiş olurum." Gökhan önden önden yürürken, Atakan da arkasından küfür mırıldanarak çıkmıştı.

Berk de ayaklandı. "Ben.de geleyim bari, işim yok bugün."

Demir deri ceketini üzerine geçirirken "Senin ne zaman işin oldu ki lan?" diye sordu alaylı bir ses tonuyla. Cengiz'in sıra dışı gülüşü kulaklarıma dolarken yüzümü ekşittim.

O sırada Berk kapıya doğru adımlıyordu. "Senin de şirket CEO'su olduğun söylenemez demir adam."

Demir arkasından "Tipini siktiğim," dye söylenirken Cengiz de çıkmıştı.

"Ben eve geçeyim kirvem." dedi Emre laptopu kapatırken. "İşlerim var." Ayaklanıp Demir'le el sıkıştıklarında Emre de evden çıkmıştı. Ben de ceketimi üzerime geçirdiğimde Demir'le birlikte çıkmıştık evden. Gözlerim kısa bir an karşı eve takıldığında bana bakan adamı fark ettim. Ben hızla gözlerimi kaçırırken Demir kaşlarını çatarak oraya bakıyordu.

"Bir sorun mu var?" diye sordu, bana dönerken. Hemen başımı iki yana salladım. Bir de başımızın burada belaya girmesini istemiyordum. Umarım Emre de bu konuyu hiç açmazdı. Zaten ilk fırsatta Berk'e bu konuyla ilgili konuşmaması için mesaj atacaktım.

"Bir sorun yok," dedim hızlı hızlı motora yürürken.

Yanıma doğru adımlarken "Öyle olsun bakalım," dedi, fakat gözleri hala o adamın üzerindeydi. Ne yazık ki adam da direktmen bana bakıyordu. Demir hayırdır dercesine göz kırptığında adam başını iki yana yavaşça sallayarak önüne dönmüştü. "Şu tavırlara bak tipine soktuğumun." Demir söylene söylene kaskı kafama geçirirken korkuyla yutkundum.

"Bulaşma," dedim tedirgin bir sesle. "Belli ki kendinde değil."

"Ben onu kendine getirmesini bilirim." dedi, kaskın iplerini bağlarken. Sinirli tavrı hoşuma gitmediğinde ve cevap vermeyip sustuğumda, o da kaskını takıp motoru çalıştırmıştı. Ben de arkasına binip sıkıca bedenime sardım kollarımı.

❥❥

Melis'in dükkanının önünde durduğumuzda inmiştik motordan. Arkamızdan diğerleri de peş peşe inerken kaskımı çıkarıp Demir'e uzattım.

O sırada içeriden gelen ağlama sesleriyle endişelenip önden önden içeriye girdim. Nur ellerini yüzüne koymuş ağlıyordu. Melis'se sıkıntıyla sırtını okşuyordu.

"Nur?" diye seslendim içeriye girerken. Bana dikti ela gözlerini. Beline kadar uzanan dalgalı, kahverengi saçları dağılmıştı ve durgun görünüyordu.

"Efnan." Ayağa kalktığında benimle aynı boyda olduğu için rahatça sarıldık birbirimize. Melis bizden tam olarak iki yaş büyüktü, fakat hemen hemen aynı boylardaydık.

Geri çekilip yüzünü avuçladım. "Ne oldu güzelim?"

Burnunu çekip kızaran gözleriyle bana baktı. O sırada içeriye giren Demir ve diğerlerine dönmüştü bakışları. Hepsine sakin sakin bakarken, Cengiz'i gördüğünde gözleri kocaman açılmıştı. Cengiz'in de kaşları havalanırken Nur yanımdan ayrılarak Cengiz'in üzerine yürüdü.

"Senin burada ne işin var!" diye bağırdı hiddetle. Cengiz kendini savunmadan afallamışcasına Nur'a bakarken, Nur Cengiz'in göğsüne sertçe vurup itekledi. "Seni ahlaksız, sapık, dağ ayısı!"

Cengiz şaşırırken merakla kaşlarımı çattım. O sırada Nur gözlerinden damlayan yaşlarla birlikte Cengiz'i itip yanından geçerek dükkandan çıkmıştı.

...

Nur, ağlayarak dükkânın sokağından çıkmak için koşar adımlarla yürüyordu fakat beklemediği bir şekilde Cengiz kolunu yakalayıp durdurmuştu onu.

"Bırak beni!" diye bağırdı Nur. Bu adamın yüzünü bile görmek istiyordu. Ona yaptığı zorbalığı geç, onun ilk öpücüğünü bile almıştı elinden. "Bırak dedim!"

Cengiz, kızın elini bırakıp "Konuşalım," dedi fakat Nur sinirle gülüp yürümeye devam ediyordu ki, Cengiz bu sefer sertçe omzundan çekerek kendine yaklaştırdı. İki öfkeli göz birbirine kenetlenirken "Sana konuşalım dedim!" diyerek yineledi kendini.

"Konuş!" dedi Nur, Cengiz'i itmeye çalıştı fakat Cengiz buna izin vermedi. "Bir kadına neden öyle davrandığını anlat bana!"

"Mecburdum!" dedi Cengiz, ilk defa birine karşı mahçubiyet duyuyordu.

Nur Cengiz'in sözleriyle daha da sinirlendi. Elini, Cengiz'in omzuna koyduğu elinin üzerine koyup sertçe itti. "Bu mu açıklaman?!"

"Hayır!" dedi Cengiz. "Öncelikle bir dinlemeyi öğren!"

"Dinliyorum!" dedi Nur, dişlerinin arasından. "Hem de merakla!"

Cengiz gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. İlk defa kendi dışında birisine açıklama yapmak zorunda olmak ona garip hisettirmişti. "Seni öpmeye mecburdum," dedi kızın gözlerine bakarken. "Çünkü o an yüzümü gizlemem gerekiyordu."

Nur, sinirle "Dalga mı geçiyorsun!" diye bağırdı çünkü bu açıklama onun için şakadan farksızdı. Ciddiyetsiz geliyordu.

Cengiz elini başının arkasına koyup mahçup bir ifadeyle saçlarını okşadı. "Biliyorum Amerikan filmi gibi oldu."

Nur bu harekete istemsizce gülerken hemen ifadesini toparladı. "Bu açıklaman doğru olsa bile cins adam, sen yüzünü gizlemek için bir kadını öpemezsin."

"Haklısın," dedi Cengiz. Her şeye rağmen kadınlara olan saygısı sonsuzdu çünkü onun da hayatında çok değer verdiği bir kız kardeşi vardı. "Özür dilerim." Hayatında belki de ilk kez kardeşi dışında birinden özür diliyordu. Bu durum onu oldukça rahatsız etmişti.

Süründürmek adına "Duymadım," dedi Nur. Bu adama olan siniri kolay kolay geçmeyecekti. "Bir daha söyle."

Cengiz için bu durum zaten zordu, bir de kız yeniden özür dilemesini istiyordu. İçine yerleşen öfkeyle başını iki yana sallayıp gözlerini kapattı. Bir eliyle yumruğunu sıkarken arkasını dönüp oradan uzaklaşmak adına yürümeye başladı fakat bu sefer Nur Cengiz'in kolunu tutmuştu.

"Hey hey!" dedi sinirli bir tavırla. "Duymadım dedim nereye gidiyorsun?"

Cengiz daha da sinirlenirken, Nur'un koluna koyduğu elinin bileğini kavrayarak Nur'u kendine çekti. Bedenleri anlık olarak birbirine değerken, Nur'un gözleri korkuyla kocaman açılmıştı.

"Bana bak küçük kız," dedi Cengiz. "Gözlerime bak." Nur'un çenesini tutup kaldırarak gözlerini birleştirdi. "Sen ben de özür dileyecek bir adam tipi görüyor musun?" Nur korkuyla yutkunurken devam etti. "Sence ben özür dileyecek bir adam mıyım?"

Nur bir cevap veremedi. Zaten Cengiz de bir cevap için sormamıştı bu soruyu. O sırada sokağa giren arabayla Cengiz'in gözleri arkaya çevrildi.

Lüks araba Melis'in dükkanının önünde dururken, içerisinden inen adam Kenan'dan başkası değildi...

🧸

İLK DEFA BU KADAR UZUN BÖLÜM YAZDIM! AYY HEYECANLANDIM.
❤️
UMARIM BEĞENİRSİNİZ, MUUAH!

Continue Reading

You'll Also Like

981 65 5
Yaz arkadaşı olarak başlayan ilişkileri, zamanla sıkı bir dostluğa dönüşmüş ve bu yazla birlikte 16. Yıllarını doldurmuşlardı. Grubun en küçüğü Süsen...
47.2K 37.9K 31
6 Yıl önce çocukluğunu, mutluluğunu, huzurunu, kahkahalarını, sevincini, hayat olan bütün hayallerini... En önemlisi ablasını kaybeden yaralı genç bi...
12.3K 666 6
"Yalnız, zıt kutuplar birbirini çeker geyiği biraz doğru ama tatlım. Mesela senle ben... Düşünsene biraz, hesapta benden tiksiniyorsun ama hep de düş...
1.5M 65.9K 62
Aile problemleri yüzünden evden kaçmış ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan, aynı zamanda sinir hastası olan Pare, ucuza gelsin diye ikinci el...