| - KARIŞAN İKİ HAYAT - | T...

By geceninsarhosu0

1.1M 46.4K 8.4K

Sıradanlaşmış olan Gerçek Aile kurgularının en SIRADIŞI olanını okumak istiyorsanız, ee buyurun o zaman! 06.0... More

"İkra'nın Hatası"
"Hayatta olan bir kız"
"Son defa"
"Demirtaş Ailesi"
"Bal hamileymiş"
"Ferhat Karahan"
"Kaçıyor Musun Mustafa Demirtaş?"
"3 Eylül 2005"
"Aşk Karşılık Bekler"
"11 Numaralı Masa"
"Kız Çocuk Başka"
"Ailen Olduğuna Sevinmedin Mi?"
"Küçük Olaylar, Büyük Sebepler"
"Gitmem Gerek"
"Veda Etmek Bu Kadar Zor Muydu?"
"Korkulu İlk Adım"
"Siz Her Şeyi Halletmişsiz Zaten"
"Adın Ne Demiştin?"
"Her Şey Yeni Başlıyor"
"Seni Büyüten Bir Aile Varmış"
"Her Daim, Koşulsuz Şartsız Yanındayım"
"Kaybetmekten Korkma"
"Şerefsiz Ne?"
"Ne de olsa elin oğlu değildi, Abimdi"
"Öz Babam Bile Beni İstememiş"
"Tanışma"
"Torun Sahibi Olmak"
"Aklımız Hep Sende"
İphone 14 Pro Max 1Tb
"Korkma, Ölmem"
"Getir, Sevdiğimi De Bana Getirir Misin? "
"Şimdi Okullu Olduk, Sınıfları Doldurduk"
"Pamuk Prenses"
"Sonunda Sen Varsan"
"Hakettin"
"Orhan Bey'in Mekanı"
"Ben Varım"
"Kırmızı Ruj"
"Olmayan Güven"
"Abi Olmak Kolay Değil"
"Sürpriz"
"Efekan İle Emrah"
"Bu Sefer Hatayı Biz Yaptık"
"İnanmıyorlar Bana Deniz"
"Sarılayım Mı?"
"1 Nisan"
"Ya Şimdi Ya Da Hiç"
"Şuan Olsa Yine Öperim"
"Oğuz'dan Hiçbir Şey Olmaz"
"İftira"
"Ben Yapmadım"
Toprak Demişti, Dersin
"Ceza"
"Kimse Hata Yapmak Zorunda Kalmaz"
"Sırası Değil"
"Kumarda Kaybeden Aşkta Kazanır"
"Kardeşinize Sahip Çıkın"
"Dikkat Et Rana"
"Ankara'ya Dönüş"
"Aşığım"
"Özet"
"BİLSEYDİM..."
"FARKLI"
"Çünkü Oğuz..."
"Tutuklu"
"Seni Çok Özleyeceğim"
"11,14,15"
FİNAL
BİTTİ

"Gözümü Yaşarttın"

12.6K 639 221
By geceninsarhosu0

DİĞER BÖLÜMDE YAZDIĞIM BU CÜMLENİN YANLIŞ ANLAŞILACAĞINI TAHMİN ETMİŞTİM. ŞİMDİ AŞKLARIM, BU FUNDA CADISI DİYOR YA 'BU KIZ İKRA' NIN TAM TERSİ, ÇOK DİL VERİR HERKESE. ' BU CÜMLEDEN SONRA ZATEN KAVGA BAŞLIYOR VE DİLEK, RANA' YI SAVUNUYOR. DAHA SONRA FUNDA ARAYA İKRA'YI KATIYOR VE DİYOR Kİ 'BU DA YARIN ÖBÜR GÜN İKRA GİBİ HAMİLE KALIRSA ŞAŞIRMAYIN. ' BURADA DA DİLEK, İKRA'YI SAVUNUYOR. HALA İKRA'NIN ÖLÜMÜNÜ KABULLENEMEYEN BİR ANNE VE KIZI HAMİLE KALMIŞ, SIRF BU YÜZDEN DE ÖLÜYOR. YANİ İLK SORU CÜMLESİ RANA İÇİN DİĞERİ İKRA İÇİN. NEYSE SİZİ AYDINLATABİLDİYSEM NE MUTLU BANA😌❤️

01.02.2023

Şubat ayının ilk gününden bir bölüm gelmesin mi?

Gelsin!

✨ İYİ OKUMALAR ✨

O günün sonunda neler olmuştu, kısaca anlatayım. Artık ne kadar kısa olacaksa ¿

Çok sürmemişti, belki 10 dakika felan sonra amcam Vural gelmişti. Hepimizden karısını adına özür dilemiş, gelinleri ve torunlarını alıp son defa 'iyi akşamlar' diyerek çıkmıştı.

Bizde çok kalmamıştık. Onların ardı sıra herkesle öpüşüp sarılma faslı bittikten sonra çıkmıştık.

'Anne'm, 'baba'm ve ben; 'baba'mın arabasına binmiştik. Diğerleri ise Denizle birlikte peşimizden gelmişti.

Yol boyu, ikisi de Funda'nın çok boş boğaz, fettah ve fena bir kadın olduğundan bahsetmişti.

Ha bu arada bir şey daha öğrenmiştim. Vural amcamın, Funda'dan önce bir karısı varmış. Yusuf ve Yakup da o kadındanmış. Sadece Tahir Funda'danmış.

Amcam acaba gerçekten seviyor muydu? Yoksa bu kadın bağlama büyüsü felan mı yapmıştı, bilmiyordum ama çözülmesi gerekenler listeme eklemiştim.

Eve vardığımızda ise, Deniz ve Oğuz 'iyi geceler' diyerek odalarına çıkmıştı. 'Baba'm da yeni hatırlamış olsa gerek ki mutlu bir şekilde cebinden benim olduğunu düşündüğüm bir kimlik çıkarmıştı.

Tüm şansımı kimlik fotoğrafımda kullandığımı bir kere daha anlamıştım. Teşekkür etmeyi unutmamıştım tabi.

Henüz saat on, onbir sularıydı ama ben dahil herkesin uykusu geliyordu. Yavaş yavaş herkes odasına çekilmeye başlamıştı. Bu evde ki ilk gecem olacaktı.

Nerede yatacaktım?

Hayır, İkra'nın odasında yatamazdım. Hem korkardım hem de anısına saygısızlık etmek istemezdim.

Abilerim desek, hala hangisinin bana ne türlü tavırla yaklaştıklarını anlayamamıştım. Emrivaki yapmış gibi odalarında kalamazdım.

E, küçük bebekmiş gibi Dilek Hanım ve Mustafa Bey'le de yatamazdım.

Bu koca evde, belki şaka gibiydi ama başka oda yoktu.

Aslında şaka gibi değil. Odalar büyüktü. Hepsinin içinde banyo, tuvalet vardı. Normaldi yani, başka bir odaya her kalmaması.

Belki çok zor olmuştu ama, kendimi koltukta yatırmaya Dilek Hanım'ı ikna ettirebilmiştim. İkra'nın odasını tamamen değiştirene kadar koltukta yatacaktım. Zaten rahattı ki, her şekilde yatardım ben burada.

Dilek Hanım koltuğun üstünde ki yastığı, örtüyü kaldırırken ben de battaniye almaya gidiyordum.

Tahmin edin nereye gidiyordum?

Normalde yorgan, yastık, döşek işte akla gelinecek her şey Dilek Hanım'ın odasında bulunuyormuş ama ne hikmetse benim üstüme alacağım battaniye Oğuz'un odasındaymış.

Oğuz'un odasını da öğrenmiştim. Koridorun en sonunda ki oda onunmuş.

Dilek Hanım her ne kadar yatıyor dese de bu odaya girerken hiç rahat değildim.

İçeri besmele çekerek ve sağ ayağımla girişimi yapmıştım. Yoksa sol mu olması gerekiyordu?

Dilek Hanım oğlunu o kadar iyi tanıyormuş ki, oğlu şuan ayakta bayıla bayıla sigarasını içiyordu.

" Kapı çalmayı bilmiyor musun sen?"

Yani, haklı ama haksız olmak zorundaydı.

" Annen uyuyor diyince uyanma diye çalmadım."

" O kadar düşündün yani beni, gözüm yaşardı şuan. "
Gözünü devirdikten sonra tekrar konuştu.

" Ne diye geldin?"

" Battaniye varmış. Onu alacaktım. "

" Ben örtüyorum onu."

Gerçekten para içinde yüzüyorsunuz, bir tane daha battaniye yok mu şu koca evde?

" İyi tamam."

Ben odadan çıkıyorken karşıma birden Dilek Hanım çıkmıştı. Bu aniden çıkış her ne kadar ödümü ağzıma getirse de belli etmedim.

" Oğlum, sende ki battaniye kalın. Onu birkaç günlüğüne var, aşağı da üşümesin kardeşin. Ben sana başka bir tane getireceğim."

Anlaşılan tek kalın battaniye buymuş. Çok da önemli değildi. İki tane battaniye örterdim, aynı enerjiyi verirdi şahsen.

" İyi, hadi alsın. "

Bir battaniye bu kadar mı sigara kokardı? Almasam daha iyiydi gerçekten. Ve sanırım bu ağır kokuyu tek alan ben değilmişim ki Dilek Hanım bana iki tane battaniye vermişti. Oğuz'un pek kıymetli battaniyesini de çamaşır makinesine atmıştı.

Sigara kokusuna alışıktım ama bu sigaradan daha leş kokuyordu.

Dilek Hanım yatağımı güzelce hazırladıktan sonra alnımdan öpüp, iyi geceler dilemeyi de unutmadı. Ben de ona söylemiştim.

Sonunda ışıklar tamamen sönmüş, gece o güzel karanlığına bürünmüştü.

Ben yerimi çok yadırgayan biriydim. Yatağımı, yastığımı, winxli yorganımı şimdiden çok özlemiştim. Neyse ki kendimi yorgun hissediyordum, her an uykuya dalabilecek kadar yorgun. 

                                  👮🏻

Gün içinde çok yorulmuşta olsam başka bir yerde uyudu isem bütün ev ahalisinden önce saat altı, altı buçuk sıralarında ayağa kalkardım. Şimdi de sıra gelirdi herkesin uyanmasını beklemeye.

Yattığım yer Dilek Hanım'ın abarttığı kadar kötü ve rahatsız değildi. Şuan zorlasam tekrar uykuya dalabilirdim ama uyumak da istemiyordum açıkçası.

Sadece, sadece birkaç gün öncesine kadar kalktığım gibi telefona bakar, Instagram'a girerdim. Tabii o zamanlar telefonum vardı. Ne de güzel günlermiş...

Böyle dediğime, yaptığıma bakmayın ya da bakın. Ben tam bir telefon bağımlısıydım. İlk başlarda kendime yediremesem de ben telefonsuz yapamıyordum. Anlık kaybettiğimde ise geçirdiğim o kalp krizlerini anlatamam zaten.

Telefona bakarken telefondan sıkılıyordum ama asla da  vazgeçemiyordum. Instagram'dan çıkıp Instagram'a girdiğim günleri hatırlıyordum be!

Ben telefonuma aşıktım!

Zaten dün olanları harfi harfine, kelimesi kelimesine Toprak'a anlatmam gerekiyordu. Çağamın hiçbir şeyden haberi yoktu. Şimdi 'neler yaşamışsın be bir günde Rana'm?' diyeceğine kalıbımı bile basardım.

Battanniyeyi omzuma almış, bağdaş kurmuş oturuyordum. Saate bakmadığımda zaman hızlı geçiyordu neyse ki...

Okulda da hep böyle olmuyor muydu? Ders bitsin diye saati gözetler dururdum. Oysa saate bakmadığımda hemen geçip gidiyordu ders.

Okul, ders derken kapatamayacağım bir sürü konu aklıma gelmişti. 11. Sınıfı hiç gitmemiştim. Ne yapacaktım gerçekten, hiç bilmiyorum.

Ekim de dedem ölmüştü. Sanırım İkra da ekim aylarında ölmüştü. Şuan mart ayındaydık ve sömestırın bitiminden sonra okulun birinci haftasıydı ve o da dün bitmişti. Bugün pazartesiydi.

Mustafa Bey, okul hakkında bir şey söylememişti. Kayıt yaptırmaya da gittiğini söylemişti. 6 aylık bir boşluk ve devamsızlık vardı? Bu nasıl kapanacaktı, çok merak ediyordum.

Sanırım, sonunda birileri merdivenden inmeye başlamıştı. İnen Dilek Hanımdı.

" Kızım, uyandırdım mı seni?"

" Hayır, hayır uyanmıştım ben."

" Rahat yattın mı kızım? Güzel aldın mı uykunu. Çok da erken kalkmışsın. Hadi sen geri yat, ben seni uyandırırım."

" Rahat yattım merak etmeyin. Ayrıca uykumu aldım, daha uyuyamam."

" Sen bilirsin kızım. Ben kahvaltıyı hazırlayayım. Sen de televizyonu aç kızım, canın sıkılmasın. "

" Yok, teşekkür ederim. "

Hayret! Rana Hanım gidip yardım edeyim demedi.

Sabahları hiçbir şey yapmak istemeyen tek ben değildim herhalde.

Dilek Hanım'dan sonra, Mustafa Bey gelmişti.

" Kızım, günaydın. Sen burada mı yattın? "

" Valla ikna ettiremedim kızını. Aynı abileri. İnatçılık ırsi oldu artık bizde."

" Rahattı aslında burası da. Çok sıkıntı etmedim ben."

" Biraz daha dayan kızım, çok güzel bir odan olacak. Hatta geleyim de genç odalarına bakalım biraz. "

Yani kırk yıl düşünsem hiçbir zaman babamla genç odalarına bakacağım aklıma gelmezdi.

Mustafa Bey dediği gibi yapıp yanıma gelmişti. Telefonundan google girip odalara bakmaya başlamıştı. Ben de bakıyordum.

İstediğim bir oda ya da tercih özellikle olması gereken bir şey yoktu.

" Bu böyle olmayacak kızım. En iyisi görerek almak."

Bence de.

" Dün gece olanları kafana takma olur mu kızım?"

Açıkçası pek insanları kafama takan biri değildim. Eğer öyle olsaydım şuan olduğum bu duruma bu kadar hızlı alışmazdım. Gerçi alışmamıştım hala da, siz anladınız beni.

Biri bana mal dedi diye yok işte onu bunu dedi diye ben öyle olmuyordum. Ohoo yani, kısacık ömür. Her şeyi bu kadar umursarsak çabuk yaşlanırız.

" Aman Mustafa açma şu konuyu. Sabah sabah güzel kahvaltımızı edelim."

" Haklısın valla. Bu arada kızım okulunu da hallettim. Yalnız biraz sana buraları gezdirip, göstermek istediğim için haftaya başlayacaksın."

" Çok iyi yapmışsın Mustafa. Epey geri kaldı kızım. "

" Benim çok devamsızlığım vardı aslında. "

" Ben hepsini hallettim kızım. Sadece o altı aylık birikimi senin kapatman gerekiyor. "

" Teşekkür ederim. "

" Ne demek güzel kızım. "

Deniz ve Yiğit de salona adımlarını atmıştı.

İkisi de 'herkese günaydın' dedikten sonra oturmuşlardı.

" Alışmışsın iki günde kızına baba. Madem bu kadar hızlı alışabilecektin neredeydin bunca zaman? " bunu söyleyeni bence sizde tahmin ettin.

" Hep buradaydım oğlum. Sadece şimdi kendime geldim o kadar."

" Gözümü yaşarttı bu hızın baba."

Bu 'göz yaşarması' biz de sadece dalga geçmek için kullanılıyordu galiba. Henüz kimse ciddi anlamda kullanamamıştı da ondan.

" Rahat uyudun mu Rana? Keşke yanıma gelseydin. "

" Uyudum. Gerek yok. "

Şimdi de Poyraz gelmişti. Üstünde üniforma vardı ve sanırım bugün okula gidecekti.

" Günaydınnn canım, huzurlu ailem."

Poyraz'ın bu enerji dolu girişine pek istediği gibi günaydın yanıtları gelmemişti anlaşılan.

" Abin kalkmadı mı oğlum?"

" Uyandırmaya çalıştım ama uyanmadı."

" Ne zaman öğrenecek bu çocuk erken kalkmayı?"

" Bırak uyusun çocuk Mustafa. Hadi siz de gelin bakalım. Oturun."

Dilek Hanım kısa sürede her şeyi hazırlamıştı gerçekten.

Bugün için iştahım yok diyemeyecektim. Acayip acıkmıştım.

Ayı gibi açıkmış da olsam kendimi ilk günden rezil etmemek için yavaş yavaş yemeye başlamıştım.

" Şükür kızım bir şeyler yemeye başladın."

" Elinize sağlık şimdiden."

" Bugün canım kardeşimi yalnız bırakmak istemezdim ama canım annem de asla okulu kırmama izin vermeyeceği için benim kahvaltı bu kadardı gençler. Eline sağlık annem. Size de kolay gelsin. Görüşürüz. "

Hayatında hiç okulu kırmamış mıydı yani?

Öğretmenler gününde okuldan kaçıp ilkokul öğretmenimi görmeye gitmiştim. Onun hakkı hiçbir zaman ödenmezdi. Bir insanın yazısı bu kadar mı kötü olur? Onu geçtim bir insan yazı yazmayı bu kadar geç mi öğrenir? Bu bir insan benim bu arada.

Yine de öğretmenim hiçbir zaman bana olan inancını kaybetmemişti. Hala kötü yazıyordum ama o kadar da olsundu canım.

" Sen gelecek misin baba?"

" Yok oğlum. İşler size emanet. Ben kızımla vakit geçireceğim."

Mustafa Bey'in bana kızım dediği vakit Deniz'le bir göz göze gelmiştik. Bana dün bir sorun olmadığını söylemişti ama resmen gözleri ile beni yiyordu.

" Kalkalım mı abi? "

" Kalkalım, daha fazla dayanamayacağım. "

Deniz sanki acelesi varmış gibi evden çıkmış, bu saatte ne acelesi olacaksa, Yiğit de bize veda edip ardından çıkmıştı.

" Deniz zamanla yumuşayacaktır sen şimdi onun böyle yaptığına bakma."

" Peki. Bakmam."

Konuşa konuşa nihayetinde kahvaltımızı bitirmiştik. Mustafa Bey işlerinden bahsetmişti. Bir araba markası üzerine şirketleri varmış. Galerileri de varmış. Ee galerisi olan adamın otoparkı olmaz mı? Ondanda varmış.

Söylediğine göre hiçbiri babasından, anasından değil kendi hakkı ile çalışıp didinerek kurduğu iş yerleriymiş.

Dilek Hanım'ın da Mustafa Bey'in de üzerine tapulu arsaları varmış. Hatta içinde ev bile varmış. Havalar biraz ısınınca gidebilirmişiz.

Dilek Hanım da bahsetmişti biraz kendinden. Annesi ölmüş, babası başka bir kadınla evlenmiş ama kadın çok iyi biriymiş. Zaten Dilek Hanım ve erkek kardeşi Halil dışında başka çocuk yokmuş.

Dilek Hanım, söylediğine göre hemşirelik kazanmış ama Mustafa Bey ile evlenip, çocuk yaptığı için okumaktan vazgeçmiş.

Araya giriyorum ama Rana artık bir karar ver! Ana mı diyeceksin baba mı diyeceksin? Ben bey hanım yazmaktan sıkıldım artık!

İkisi de severek evlenmiş ve ailelerinden gizli evlenmişler. Çünkü o zamanlar Demirtaşlar ve Ümitler küsmüş. Onların evliliği de bir barışa vesile olmuş.

Biz bir türlü bitmeyen çayımızı içerken 'baba'm, Oğuz' u evden çıkarken yakalamıştı.

" Oğuz! Nereye?"

" Dışarı!"

" Gel çabuk, Oğuz hadi."

Oğuz, mutfağa intikal ettiği anda 'baba'm ağzını açmıştı.

" Dışarı da ne yapıyorsun Oğuz? Çalışıyor musun? Otur, kahvaltını yap."

" Aç değilim."

" Ne yedin de aç değilsin?"

" Karışma oğluma Mustafa. O sabahları yemek yemeyi sevmiyor. "

" Şimdi gidebilirim."

Oğuz kalkamaya yelkenlendiğinde yine oturmak zorunda kalmıştı.

" Otur, Oğuz! Senin bu evi otelmiş gibi kullanman yetti artık. Hiçbir yere de gitmiyorsun. Sen o bir hafta iyi gezip tozmuşsundur zaten. "

" Ne yapacaksın Oğuz'u? Bırak gitsin çocuk. "

" Dilek sen yapma bari."

" Oğlum. Biraz dur, sonra çıkarsın."

" Çıkmayacak Dilek. Ver bakayım telefonunu. "

" Ne yapacaksın telefonumu? "

" Alacağım Oğuz, alacağım. Eğer yemek yemeyeceksen telefonunu bırak, odana çık. Hemen!"

" Çocuk muyum ben? "

" Çocuk mocuk umrumda değil Oğuz. Bırak dediysem bırak. "

İkisi de sinirlenmişti. Bu ikisi birbirine karşı hep gergindi zaten. Niye böyle yapıyorlardı?

Mustafa bey ve Oğuz arasında geçen kısa bakışmadan sonra Oğuz sinirle telefonunu masaya atıp merdivenlerden yukarı çıkmıştı.

" Kusura bakma kızım. Bu abinin ne bana bir katkısı vardır ne de sana bir katkısı olur. Boşbeleşten yaşıyor her şeyi. Ne çalışır, ne bir şey için çabalar? Hiç! Altında arabası var, parası, pulu her şeyi var ama yetmiyor beyefendiye."

" Neden böyle yapıyor peki? "

Bu sefer de Mustafa Bey ve Dilek Hanım'ın arasında bir bakışma söz konusuydu.

" Çok sorunlu bir çocukluğu oldu. "

" Sen boşver kızım, o günler geri de kaldı. "

Mustafa Bey, Oğuz ile arasında olan bu tartışmaların sebebini anlatmamakta kararlıydı anlaşılan. Çünkü sürekli Dilek Hanım'a kaş göz işareti yapıyordu.

" Mustafa. O bizim kızımız ve eninde sonunda öğrenecek. Şimdi bizden duyması daha iyi. "

Neyi öğrenecektim ya da ne duyacaktım?

" Oğuz çocukluğunda kötü işlere bulaştı."

Kötü iş mi?

" Madde kullanmaya başladı."

" Bağımlısı oldu. Bağımlı olunca da bıraktırmak epey zor oluyor. Tedaviler de işe yaramadı. Eskisi kadar çok değil ama günde bir defa da olsa hala alıyor."

Hala içiyor muydu yani?

İyi de bu çocuk neden madde kullanmaya başlamıştı. Biri 'gel seni anana babana götüreceğim' deyip kandırıp şeker yerine uyuşturucu vermemişti ya eline.

" Ben senin yerinde olsam, Oğuz'a karşı hep mesafemi korurum kızım. "

Sadece madde kullandığı için ve çocukluğunda kötü işlere bulaştığı için mi arama mesafe koyacaktım? Tamam, Oğuz çok soğuk biriydi. Çok da gıcıktı ve henüz samimiyetine inandığım bir muhabbet de geçmemişti aramızda. Ama bu hep de böyle olacak değildi.

" Sen babana bakma kızım. Onların hepsi geride kaldı. Benim oğlum belki göstermiyor ama çok iyi biridir. Gerçekten kızım."

Ee zateeennn...

Bu arada artık Oğuz ve Mustafa Bey'in arasında bir şey olduğuna emindim. Bu bir şeyler hiç iyi şeyler değildi, ondan da emindim.

Oğuz'un masaya 'attığı' telefonu çalmaya başlamıştı.

'Eren' yazıyordu.

" Eren arıyor. Götüreyim telefonu durumu anlatsın bari."

" Hayır, Dilek. Bırak, çalsın çalsın dursun."

Arama bittikten sonra bir daha çalmıştı. Ardından da bildirim sesi gelmişti.

Telefon gözümün önünde olduğu için ne geldiğini görmüştüm.

'Eren' ;
*Olm sen gelmeyince merak ettik. Kapıdayız.*

Bu mesajı benden başka kimse görmemişti.

Kapıya kadar gelen insanları bekletmek de olmazdı değil mi?

Dilek Hanım, kahve yapıyordu. Mustafa Bey de telefonuyla uğraşıyordu. Yani küçük bir telefonun yokluğunu hissedemeyecek kadar dalmışlardı.

Telefonu, yavaşça alıp cebime koydum.

" Ben üstüme bir şeyler alayım."

" Ben getireyim kızım. Sen otur."

" Yok, ben alırım."

Yanlarından ayrılıp üst kata çıktım. Bacaklarım kireç mi tutmuştu acaba? Erken yaşlılık da olabilirdi. Asansör mü yaptırsak bu eve?

Oğuz'un odasının önüne geldiğim de yine kapıyı çalmadan girmiştim çünkü aşağıdakiler duysun istemiyordum.

Yatağa uzanmış boş boş tavanı izliyordu. Gerçekten de bunu yapıyordu.

Kapının açılmasıyla doğrulmuştu.

" Yine niye geldin, çok merak ediyorum?"

" Arkadaşların gelmiş. Kapıda seni bekliyorlarmış."

" Tamam."

Kalkıp kapıya kadar gelmişti. Telefonu cebimden çıkarıp, uzattım.

" Al."

Sanırım telefonunu hiç beklemiyordu. Ama gördüğüne de çok sevinmişti.

" Sağol. Bu sefer gerçekten gözümü yaşarttın. "

Continue Reading

You'll Also Like

Anemoia By B.G.

Teen Fiction

1.5M 78K 41
Kabul etmek istemiyordum. Ben yıllardır tek başımaydım. Bundan sonra bir aileyle yapamazdım. Fakat içimdeki bu hisse bir türlü anlam veremiyordum. Yü...
445 81 5
Hayatını İslam'a adamış iki genç ve bu gençlerin hayatlarının aileleri sayesinde birleşmesi daha birbirlerini görmeden daha birbirlerini tanımadan çı...
486 102 16
Güvercin yurdu. Büyüdüğüm 17 olunca kaçtığım, önünde kaza geçirerek hafızamı kaybettiğim yurt.. Geçmişime dair bildiğim tek şey bu. *Not* Ben siyah...
714K 32.8K 26
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...