Bir Deli Rüzgar - bxb

Par tomharpoons

333K 31.3K 5.3K

[Tamamlandı.] Sevdim seni bir kere, başkasını sevemem. "Deli" diyorlar bana, desinler değişemem. Plus

delidir ne yapsa yeridir
okurum yazarım
arkadaştık artık
hasta olmuşum
çiçekler açtıran bir his
yara izleri
zamansız ölüm
selam söyleyin
göz yaşlarını sileceğim
sakin bir gün
deli gibi seviyordum
çağan'ım
aile albümü
hazırım
çok utanmıştım
deli oğlan
sevecek miydi beni?
sesinde kuşlar yaşıyor
uyu aşkım koynumda
aşk
annem
geçmişin akıttığı zehir
şarkı söyler misin?
kardeşim
uçan kelebekler
sana emanetim
deli değilsin
en çok ona yakışırdı
anlamlı bir hediye
tatil planı
düşünüyorum
sarhoş
her zerrem sende çarpıyor
zamansız ölüm'ler
küçük yakınlaşmalar
ten dokunur ruh denene
sakin geçen günler
yakalandım sanırım
annem gülerdi ya, bende gülerdim
çocukluğum
ömrümü ömrüne katayım
mutlu sonsuz

ölüm bile ayıramaz bizi

6.4K 655 94
Par tomharpoons

(Önceki bölüm herkes sövdü bana biliyorum ama Çağan ve Baver'in arasındaki bağı güçlendirmem için böyle bir şeyi yapmam lazımdı. Tekrardan özür dilerim sizi ağlattıysam. Ben de en az sizin kadar ağladım.)

Keyifli okumalar.

-

"Hasta uyandı, geçmiş olsun herkese."

Kaç gündür beklenen haber gelmişti. Bu haberle birlikte kapının önündeki kalabalıktan neşeli sesler çıkarken Baver'de aynı durumdaydı. Konuşamıyordu belki ama içindeki mutluluk yüzüne yansımıştı elbette. Oturduğu yerde etrafında birbirine sarılan insanların arasından azıcıkta olsa aralık duran kapıyı izlemeye devam etti.

"En yakınları beş dakikalığına girip görebilirler."

Doktorun söylediği şey ile Çağan'ın annesi, ablası ve babası acele bir şekilde kapıya yönelmişti. O sırada Baver'de ayağa kalkmak için yeltense de tekrar yerine oturmak zorunda kalmıştı. Ben de yakınıyım, demek istese de diyememişti. Duyuramamıştı sesini kimseye.

Yaşadığı için fazlasıyla mutlu olsa da onu görmek için can atıyordu. İyi olduğunu bir de kendisinden duymak istiyordu. Duymasa bile olurdu, gözünü açık görse yeterdi ona.

Elini uzatıp yanında oturan Alper'in bacağına dokunarak kendisine bakmasını sağlarken, "Ben... Görecek miyim?" diye sordu. Sesi hâlâ kısık çıkıyordu. Ses telleri zarar görmüştü ama umrunda değildi.

"Bilmiyorum, bizim bile Çağan'ı görebileceğimiz kesin değil."

Suratı asılsa da kendine çeki düzen verip mutlu gözükmeye devam etti. Olsundu, dedi kendi kendine içinden. Yaşıyordu ya fazlasıyla yeterdi.

Birkaç dakikanın ardından Çağan'ın ailesi kapıdan çıkarken annesi ellerini havaya kaldırmış bir şekilde şükrediyordu. Baver, onu böyle görünce içindeki rahatlamışlık duygusu daha da belirginleşmişti. Annesinin arkasından ablası ve babası da çıkarken ablası gözlerini Baver'e çevirip, "Seni görmek istiyor." diye mırıldandığında Baver'in kaşları şaşkınlıkla havalanmıştı.

İçindeki heyecan gittikçe büyürken oturduğu yerden kalkmak için bir hamle yaptığında yanında oturan Alper hızla koluna girip destek olmuştu ona. Baver minnet duyarak Alper'e baktıktan sonra gözlerini kapının yanındaki hemşireye çevirip soran gözlerle bakerken, "Girebilir... Miyim?" diye sorduğunda hemşire başını sallayıp kapıyı açmıştı.

Baver ağır adımlarla kapıya vardığında Alper onu orda bırakmıştı. Tek başına içeriye adımladığında ilk gördüğü şey Çağan'ın ayakları olmuştu. Yavaş yavaş içeriye girmeye devam etti. Gözleri ayaklarından ellerine ordan da omuzlarına kaydı. En sonunda ise gözleri gözleriyle buluştuğunda burnunun ucu sızlamıştı.

Ağlamamak için zor tutuyordu kendini. Alt dudağını dişleri arasına alırken yalpalayarak Çağan'ın yanına geldiğinde buğulanmış gözlerini silip, "Çağan'ım." diye mırıldandı. Sesini ağlamaklı çıkarmamak için bile fazlasıyla çaba sarf etmişti.

Çağan ise tüm gücünü kullanarak, "Baver'im." diye karşılık vermişti. Sesi ne kadar kendi sesi gibi çıkmasa da bu fazlasıyla yetmişti Baver'e. Sesini duymuştu ya, Baver'den mutlusu yoktu o an.

Baver'in bacakları çok fazla ayakta durduğu için hafif hafif titremeye başladığında daha fazla ayakta kalamayacağını anlarken Çağan'ın yanındaki sandalyeye oturmuştu. Ardından uzanıp narin elini nazikçe tutup avcunun içine alırken tutmaya çalıştığı yaşlar anında sicim gibi boşalmıştı. Yaşlar bir bir yanaklarından akıp çenesinden düşerken uzanıp öptü elini. Ardından dudakları eline temas etmeye devam ederken, "Teşekkür... Ederim." diye fısıldamıştı.

"Kuş... Olmadığın için... Teşekkür ederim."

***

İki hafta geçmişti. Bu iki hafta içinde Çağan'ın iyileştiğine emin olan doktorlar onu yoğun bakım odasından çıkarıp daha rahat bir odaya yerleştirmişlerdi. Çağan'ın tanıdıkları bir bir gelip hasret gidermişlerdi onunla. Hatta küçük civcivleri bile gelmişti. Zeki kızları, Efsun ve Leyla. Sanat severleri, Berkay ve Sude. Ardından Pelin, Mert ve sınıftaki geri kalan civcivler. Fakat en çok Buğra'nın gelişiyle üzülmüştü Çağan. Küçük çocuğun dedikleri hâlâ aklındaydı. 'Sonsuza kadar öğretmenim olur musunuz?' Gözleri yine sulanmıştı Çağan'ın. Daha bir haftalık tanışıklığı olduğu çocukların kendisini bu denli sevmesi onu fazlasıyla mutlu etmişti. Şu durumdayken bile çocukları düşünüyordu. Derslerinden eksik kaldıkları için arada bir kendi kendine yakındığında odadaki ailesi ve arkadaşları ona hayretler içinde bakıyordu.

Bugün ise diğer günlerden daha güzel bir gündü. Çağan taburcu oluyordu artık. O yüzden odada neşeli bir telaş havası vardı. Herkes kendince bir şeyleri halletmeye çalışıyor, Selim, Yılmaz, Alper ise Çağan'ın etrafında toplanmış kendi aralarında şakalaşarak konuşuyorlardı. O sırada Baver ise koltukta oturmuş uzaktan uzaktan Çağan'ın gülüşünü seyrediyordu. Sanki bir sanat eserine bakıyormuşcasına dalıp gidiyordu. Hatta o kadar büyüleniyordu ki gözünü kırpmayı unutuyordu arada.

Çağan'ın gözlerindeki morluklar iyileşmiş, başındaki ve boynundaki sargılar çıkarılmıştı. Fakat kolunda ve bacağında sargılar durmaya devam ediyordu. Onunda kemikleri Baver'inkiler gibi kırılmıştı ama şuan ilk zamanlardaki gibi acı hissetmiyordu ikiside. Kalplerindeki mutluluk tüm acıları dindirmeye yetiyordu.

"Araba hazır."

Kapıdan seslenen Çağan'ın babasıyla herkesin gözü oraya kaymıştı. Baver beklemeden oturduğu yerden kalkıp yatağa doğru adımladığında Çağan'ın gözleri ona dönmüştü. Yüzündeki gülümseme büyürken Baver ona kolunu uzattığında, "Sen yorma kendini Baver'im." dese de Baver ısrar edince daha fazla uğraşma gereğinde bulunmadan ona uzatılan kolu tutup yataktan kalkmıştı. Baver'in inadı son günlerde fazlasıyla artmıştı. Bu yüzden Çağan'ın ona karşı çıkışları işe yaramıyordu artık.

O sırada Çağan'ın eniştesi içeriye tekerlekli sandalyeyle gelip, "Gel Çağan otur böyle. Baver'de yorulmamış olur." dese de Çağan elini istemediğini belli edercesine sallayıp Baver'den destek almaya devam ederek odadan çıkmışlardı. Son günlerde Baver'in Çağan'la fazlasıyla ilgilenmesine herkes alıştığı için bu duruma kimse ses etmemişti. Onların gözünde Baver ve Çağan iki yakın arkadaştı sadece. Fakat bilmiyorlardı, Leyla ile Mecnun'a taş çıkartacak bir aşkları olduğunu.

Kol kola ikisi hastaneden çıktıklarında kapının önündeki arabaya yaklaşmışlardı. Sürücü koltuğunda Çağan'ın babası oturuyordu. Annesi ve ablası ise arka kapıyı açıp Çağan'ın geçmesi için geriye çekilmişlerdi.

Ailesi Çağan'ı ne kadar kendi evlerine götürmek istese de Çağan buna karşı çıkmıştı. 'Kendi evimden başka yerde rahat edemem. Hem sizin oraya gelirsem tüm mahalle başımdan ayrılmaz.' dediğinde mecbur kabul etmek zorunda kalmışlardı. Oğullarının sağlığından başka bir şey istemiyorlardı zaten.

***

Akşam olmuştu. Çağan yatağında uzanmış rahat bir şekilde yatıyordu. Yanı başında arkadaşları oturuyor kendi aralarındaki sohbeti dinliyordu. Ailesi az önce gitmişti. Ne kadar burda kalıp sabah gitmek istediklerini söylese de Çağan kendinin çok iyi olduğunu bir şekilde onlara inandırıp göndermişti. Yalan da söylemiyordu zaten. Acısı yok denecek kadar azdı. Sadece çok ani hareketlerde kırık olan yerleri acıyordu o kadar.

Baver ise kapının yanındaki koltukta oturmuş Çağan'ı izliyordu. Son iki haftadır olduğu gibi sadece izlemekle yetiniyor arada bir yardıma ihtiyacı olduğunda yardım ediyordu o kadar.

"Hadi biz de içeri geçelim artık. Çağan'ın daha fazla başını şişirmeyelim."

Alper'in dediği şeyle beraber hepsi sırayla odadan çıkıp kapıyı arkalarından örtmüşlerdi. Ne kadar Çağan'ın iyiyim lafları ailesinde işe yarasa da arkadaşları pek oralı olmamıştı ve birkaç gün boyunca Çağan'a yardım amaçlı onunla beraber kalacaklardı. Fakat hepsi karşısındaki bu ikilinin artık yalnız kalmaya ihtiyaçları olduğunun farkındaydı. Üstüne Alper'in imalı bakışları da eklenince daha fazla durmamışlardı odada.

İkili odada yalnız kaldıklarında gözleri anında buluşmuştu. İkiside ne diyeceğini kestiremiyordu. Ne kadar geçirdikleri kazadan canlı kurtulsalarda ikisinin aklında dolanan yılanlar kendilerini tedirgin ediyordu. Ya birimiz canlı çıkamasaydı. O zaman ne olurdu, diye düşünmekten kendilerini alıkoyamıyorlardı.

"Gelsene Baver'im."

Çağan'ın dediği şeyle Baver bir transtan çıkmışcasına irkilirken bakışlarını Çağan'da gezdirmeye devam etti. Çağan ise yatakta ağır hareketlerle oturur pozisyon alıp sırtını yatak başlığa yaslamıştı. Bir yandan da Baver'in gelip oturması için yanındaki boşluğu işaret ediyordu.

Baver bunun üstüne bir süre sessizce izlemişti Çağan'ı. Yanına gidemiyordu. Ona karşı olan sevgisini, aşkını göstermeye korkuyordu artık. Çünkü kimi kendinden çok sevse hayat onu elinden alıp götürmüştü. Bu da Baver'in en büyük korkusu olmaya başlamıştı. Çağan'ı da kaybedemezdi. Ona olan aşkı için yanan yüreğini bir şekilde söndürür, söndüremese bile bu aşkın acısıyla yaşamaya alışırdı. Çağan'ın da kuş olmaması için yapardı bunu.

"Niye gelmiyorsun?" diyip dudak büzen Çağan'ın ardından sanki bir şey onu çekiyormuşcasına ayağa kalkmıştı Baver. Kendi isteğiyle değil de kalbi onu ayaklandırıp Çağan'ın yanına götürüyormuş gibi hissetti.

Günler sonra yalnız kalabilmişlerdi ve şuan doya doya Çağan'a sarılıp kokusunu içine çekmek istiyordu. Fakat yüreğindeki aşka ağır basan korkusu bunu yapmasına engel oluyordu. Sanki ona dokunsa anında yok olup gidicekmiş gibi hissediyordu. Bu yüzden Çağan'ın yanı başında gösterdiği yere oturmak yerine yatağın diğer köşesine geçip oturmuştu. Aralarında mesafe olmasından her zaman nefret ederdi ama böyle daha rahat etmişti o an.

Çağan, "Neden yanıma gelmiyorsun?" diye sorarken gözlerini merakla Baver'de gezdirdi. Ona karşı kötü bir şey yapıp yapmadığını düşündü ama yapmamıştı, emindi buna. O zaman neden kendisine bu denli uzak davranıyordu şimdi? Anlamamıştı bir türlü.

Baver'in yanına gelmeyeceğini anladığında vücudundaki ağrıları umursamadan yatakta ona doğru kayıp yanına oturmuştu. Ardından kollarını beline sararak sarılırken kokusunu içine çekti. İkiside bu sarılmayla birlikte sanki yıllardır birbirlerine uzak kalmışcasına içlerinde biriken özlemin son bulduğunu hissetmişti.

"Neden konuşmuyorsun benimle?" diye sorarken başını çenesinin altına yaslayıp yüzünü boynuna gömdü. Baver ise hafifçe çenesini Çağan'ın başına sürttükten sonra eğilip saçlarını koklarken elini sırtına yerleştirip yanındaki bedeni kendisine çekti. İçindeki korku daha da artarken sıkı sıkı sardı kolunu Çağan'ın beline. Eğer bırakırsa kuşa dönüşüp gidicekmiş gibi hissediyordu.

Burnunu saçlarına sürtüp kokusunu buram buram ciğerlerine çekerken gözünden bir damla yaş akıp Çağan'ın saçlarına düşmüştü. Ardından, "Kuş olmanı... İstemiyorum." diye mırıldanmıştı. Çağan'ın vücudu anında gerim gerim gerilirken en çok korktuğu şey başına geldiği için içten içe küfretmişti kendine. Baver'in kendisi yüzünden üzülmesini istemiyordu. Her zaman onun mutluluğu olarak aklında yer edinmeliydi.

Başını geri çekip sağlam olan elini Baver'in yanağına yerleştirirken sakallarını hafifçe okşamıştı. Ardından Çağan'ında gözünden bir damla yaş düşerken fısıltı gibi bir sesle, "Kimse bizi ayıramaz." diyip dudaklarını dudaklarıyla birleştirdi.

O gece hastane odasında kablolara bağlı bir şekilde yatarken hatırlıyordu kendini. Ruhu bedeninden ayrılmıştı. Odanın köşesinde durmuş yatakta yatan bedenini izliyordu. Kalbi durduğunda gitme vaktinin geldiğini anlamışcasına bakışları kapıya dönmüş ve adımlarını oraya yöneltmişti. Gözleri Baver'i arıyordu. Son kez görmek istiyordu onu. Bu dünyadan göçüp gitmeden önce son dileği sevdiğini görebilmekti.

Kapıdan çıktığında kulağında bir ses yankılanmıştı. 'Lütfen... Kuş olma.' diye. Sesin geldiği yere baktığında Baver'i görmüştü. Duvara yaslı bir şekilde yere çökmüş, eliyle yüzünü kapatmış ağlıyordu. O an onu öyle görünce dayanamayıp yanına gitmişti. Ağlamasını durdurup, son kez dudaklarına öpücük kondurup öyle gidicekti bu dünyadan.

Yanına yanaşıp usulca önünde diz çöktükten sonra dudaklarına uzun bir öpücük kondurmuştu. Ardından uzanıp kulağına yaklaştığında dediği şeyi çok net hatırlıyordu. "Kimse bizi ayıramaz." Ondan sonrasını ise yoktu Çağan'ın zihninde. Gözünün önünü beyaz bir ışık kaplamıştı. Sadece Baver'in silüetini hatırlıyordu. Duvara yaslı adam onu duymuşcasına başını kaldırdığında ruhu birden bedenine çekilmişti.

Ölüm bile ayıramamıştı ikisini.

-

Şimdi affettiniz mi beni?
:')

(Y/N: Normalde son iki bölümü Şebnem Ferah'ın, Hoşçakal şarkısını kullanarak yazıcaktım. Aşk Tesadüfleri Sever'in sonu gibi bir son olucaktı. Sonrasında noldu bilmiyorum ama bundan direkt vazgeçtim. İyiki de vazgeçmişim.)

Continuer la Lecture

Vous Aimerez Aussi

2.2M 134K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
99.7K 6.9K 24
Eşcinsel bir kurgudur.
1.2M 46.7K 51
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
Peyda Par Herkes Yalan

Roman pour Adolescents

718K 48.5K 32
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...