Ruh-u Revan |bxb|

By menteur0

374 35 38

Geçmişini bilmeyen Alaz' ın tüm hayatını önüne seren, Oğuz. •Eşcinsel konulu bir hikayedir. More

1.Bölüm "KABUS"
2.Bölüm "YARA"
3.Bölüm "YALAN"
4.Bölüm "REVİR"
6.Bölüm "Ruh-u Revanım"
7.Bölüm "KAMBUR"
8.Bölüm "TABLO"
9.Bölüm "SON ŞANS"

5.Bölüm "NOT"

30 4 5
By menteur0

Kalbini kabartan hayallerden değil,
elle tutulur hatıralardan söz et.
Var mı bir geçmişin?

Yakılıp küle çevrilmeseydi,
Hatıralarını sever miydin küçüğüm?

Sana bir sır vereceğim.
Herkesin olan yalnızlığın,
en yakının şaheseri, bilir miydin?

Anılarda yankılanan ayak sesleri,
O hiç hatırlamadığın baban

O hiç açmadığımız kapıya
Alevlerin içene doğru, adımlıyoruz.

Kötünün özü,
insan ruhunun gerçek şeytani yanı,
Hiç yabancı gelmeyecek, üzgünüm.

Okuldan gelmiş dinlenmek için uzanmıştım, elimi cebime attığım da bu notu bulmuştum. Buruşuk kağıtta yazanları tekrar okudum, bunun nasıl cebimden çıktığıyla ilgili hiç bir fikrim yoktu.

İçimden, yanlışlıkla olmuştur veya saçma sapan, anlamsız bir yazıdır diye geçirdim. Ama hayır, kendimi kandırmamalıyım. Bunu birisi bilerek cebime sokmuştu. Eğer öyle olmasa, neden okurken kendimden parçalar bulayım ki?

El yazısıyla yazılmıştı, belki burdan yola çıkarak bulabilirdim, kimin yazdığını. Peki ya benim saf kuruntulardan ibaretse bu. O zaman altına imzamı atarım ki, kendi ayaklarımla deliler hastanesine gider, beni yatırmaları için yaygara koparırım.

Onca satır, her biri bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibi. Geçmişimi hatırlamıyorum, bunu sadece annem ve Göktuğ bilirdi. İkisinin de böyle bir şey yapamayacağını gayet farkındayım. Öyleyse kimdi bu, nerden biliyordu sırrımı?

Herkesim olan yalnızlığın, en yakının şaheseri. Bilir miydin? Bilmediğim açık ve net ortadaydı aslında. Kimin eseriydim ben? Annemin mi? Yoksa Göktuğ' un mu? İkisi dışında yakınım diyebileceğim birisi yoktu. Belki de hedef şaşırtmak için yazılmış bir kurmacaydı.

Düşünceleri kenara atıp, ilk önce netlik kazanmaya karar verdim. Bu not benim için yazılmışsa, bunun üzerine değil saatler, günlerce düşüne bilirim.

İçimdeki kuşkuyla ilk Göktuğu aradım, çok geçmeden telefonumu açmıştı. "Naber?" dedim gayet normal bir şekilde "İyidir canım. Senden naber?" sesi her zamanki gibiydi "Bende iyiyim" dedim "Niye aradın?" gözlerimi kapayıp

"Öylesine aramıştım, hadi bay bay" diyip kapattım. Bu yaptığım su götürmez bir saçmalıktı diye düşündüm. Alt tarafı buruşuk kağıtta yazan anlamsız yazılardı. Ne gereği vardı şimdi Göktuğu armamda, ona güveniyordum.

Yatağa uzanıp tavanı izledim. Annemin gelmesini bekledim ama yok gelmedi. Merakla onu aradım, açmadı. Telefonu kapalıydı. Oflayarak, yerimden kalktım. Hem biraz sıkıntıdan birazda merkatan annemin yanına gitme kararı aldım.

Taksi çağırıp beklemeye başladım, yolun başında gördüğüm taksiyi elimle durdurdum. Hızla binip "Konak hastanesi" dedim, başıyla onaylayıp önüne döndü şoför. Sıkıntıdan çatlayacak gibiydim. Telefonumu çıkarıp son kez annemi aradım, yine kapalıydı. Başına bir şey geldi korkusu içimi sararken, camı açtım. Yüzüme çarpan soğuk havayla derin nefes aldım.

Bir saat sonra hastaneye vardığımda, taksi metre de tutan parayı uzattım, adamın almasıyla hızla çıktım. İçeri girip tanıdık sekreterin masasına ilerledim "İlayda abla" kafasını kaldırıp şaşkınlıkla "Alaz" dedi, ekleyerek "Ne işin var burada?" nefes nefese konuşarak

"Anneme ulaşamıyorum, onu görmeye geldim" kaşlarını çatarak "Annen izinli oğlum" afalayarak "N-nasıl izinli?" yerinden kalkıp yanıma geldi "İki gündür yok, hiç gelmedi" korkuyla "Bundan benim neden haberim yok? Ayrıca telefonlarımı açmıyor" dedim,

Masasındaki telefona uzanıp "Bilmiyorum ki, dur bide ben arayayım" ekranda parmakları dolaştırıp kullağına götürdü "Yok, kapalı" endişeyle dudaklarımı kemirdim "Polise mi gitsek?" başını olumsuzca salladı

"Annen çocuk değil Alaz, belki kafa dinlemek istiyor" yüzüne anlamsızca baktım "Ne saçmalıyorsun sen? Çocuk olmayabilir ama bir çocuğu olduğunu unutmamalı değil mi?"

Oflayıp "Panikleme hemen Alazcım. Bak benden duyman ne kadar doğru bilmiyorum ama" birden durunca "Devamını getir" dedim, boğazını temizleyip "Bir süredir annenin hayatında birisi var. Demem o ki belki onunladır"

Kısa bir anlığına afalladım hemen kendimi toplayarak "Hadi canım" dedim. Aklıma gelen kurnazca bir fikirle "Madem öyle ara" dedim.

Anlamayarak "Ne?" demişti "Ara şu herifi, sonuç olarak anneme ulaşamıyorum ara işte" dedim. Gözlerini devirip telefonu eline aldı. Ekrana tıklayıp hoparlöre aldı "Efendim, İlayda" dedi telefonu açan ses.

"Derin, şey diycektim ben sana" dedi İlayda ardından, "İpek ten haberin var mı? Ulaşamıyorum da" gülme sesi geldi telefondan "Buradayım İlayda" dedi, annem.

Gözlerim kararırken telefonu elinden alıp konuştum "Anne sen ciddi misin?" dedim, patlayacak gibiydim "Alaz" dedi şaşkınlıkla "Alaz anlatacatım sana oğlum" dedi.

Sinirle gülerek "Telefonlarını kapatarak mı anlatacaktın?" dedim "Eve geliyorum şimdi, bekle beni" dedi. Üzerine kapatıp telefonu sakince uzattım, aldığı anda geldiğim yola geri gittim.

Dağa, taşa saydırarak motorumu almaya gelmiştim. Çalıştırıp, sürdüm boş sokaklara. Yağmurun başlamasıyla derin nefes aldım. Bu durumda bi tek beni sakinleştiren toprağa değen yağmur damlalarıydı. Geldiğimde içeri girmeye cesaretim olmadı. Kapının önüne çöküp oturdum.

Nedenini bilmediğim şekilde içimde boşluk hissediyordum. Bunca zaman hayatımda bir baba figürü olmamıştı bundan sonrada olmasına izin vermeyecektim. İki saat içerisinde yaşadıklarım başımı ağrıtmıştı.

Eve girdiğim de "Anne" diye seslendim boş duvarlara, gelmemişti halen. Üzüntüm gittikçe öfkeye dönüşüyordu. Bir hışımla odama gidip yatağımı dağıttım, elimi attığım her şeyi yerlere fırlattım. Elimde olan bardağı atacakken durdum, ne yapıyordum böyle?

"Alaz" sesini duymamla kafamı kapının önündeki anneme çevirdim. "Gelmeseydin" dedim soğuk bir sesle. Şaşkınca "Bu odanın hali ney?" dedi "Bilmem, geldiğimde böyleydi" sırıtarak devam ettim "Ne dersin hırsız girmiş olmasın?" yüzüme sinirle bakarak "Alaz haddini aşıyorsun" ellerimi havaya kaldırıp "Ben bir şey yapmadım" dedim, gözlerimden yaşlar akarken.

Hızlı adımlarla yanıma gelip tırnaklarını geçirircesine çenemi tutu "Neden Alaz, neden bunu yapıyorsun?" elinden kurtulup, sessizce izledim onu, derin nefes aldı "Ortada bir sorun yok Alaz. Abartma artık" dedi.

Elimin tersiyle göz yaşlarımı silip "Büyük bir sorun var anne" başını sıvazlayarak "Alaz senin derdin ne?" omuzlarımı silktim "Ne olurdu bir kere beni anlasan?" dedim, düğüm düğüm olan boğazım canımı acıtıyordu. Boş boş yüzüme bakıp, arkasını dönüp odamdan çıktı. Bir kaç dakika sonra ise dış kapının açılıp, kapanma sesini duydum, gitmişti.

Ona söylemek istediklerim, söylediklerimin yanında çok absürt duruyordu. Ben artık sana kırgın olmaktan yoruldum. Köşeye geçmiş, yüzü duvara dönük bir çocuk gibi ağlamak geliyor içimden, bilmiyorsun anne.

Beni anlamanı beklemiyorum artık, sadece oğlunun nasıl bir enkaz altında bıraktığını gör istiyorum, demek isterdim. Buruk bir gülümsemeyle "Geçmişini bilmeyen biri, geleceğini nasıl yaşayabilir ki?" dedim, kendi kendime.

Saçlarımı karıştırıp, notu attığım yerden alıp, kitaplarımın olduğu köşeye gittim. En kalın olanının arasına koydum.

...

"Alaz erkencisin" İlk derslere son anda yetişen ben, bugün erkenden gelmiştim. "Değişiklik olsun" dedim, kafasını sallayıp yanıma çantasını bıraktı Göktuğ.

Ceketimi çıkarıp, astım. Yanına kim gitse dikkatle izliyordum. Bir nevi notu bırakanı arıyordum. İlk iki dersimiz matematik idi. Oğuz hocanın gelmesiyle herkes yerlerine geçmişti. "Günaydın" dedi "Günaydın hocam" dedi, bir kaç kişi. Çantamdan testimi çıkarıp sıraya koydum "176. Sayfayı açın gençler" dediğini yapıp, derse giriş yaptık.

"Alaz" Ardanın sesiyle sorudan kafamı kaldırdım "Efendim" dedim, eliyle gel işareti yaptı "Baksana şuna bir" hızla yan sıraya geçip yanına oturdum. Gizlice alttan telefonunu çıkardı.

"Okulun itiraf sayfası açılmış" kaşlarımı çattım "En son itiraf sayfası açıldığında neler oldu hatırlıyorsun değil mi?" heycanla "Saçmalama tabiki hatırlıyorum" sayfanın tek postunu açtı "Şuna bak" şaşkınlıkla ağzım aralandı, elinden telefonu çektim "Hasiktir"

Okulun arkasında, Hüseyin hoca ve Elif tam sarılırken çekilmiş resmiydi. Sınıfta gözümü gezdirdim, Elife baktığımda gayet neşeliydi, sanırım bundan haberi yoktu. Bir kaç dakika sonra gruba üst üste mesajlar gelmiş, sınıf uğultulanmaya başlamıştı.

Hocanın elini sertçe masaya vurmasıyla kafamı kaldırdım, Oğuz bana bakarak "Kaldırın telefonları çabuk" dedi. Gözlerimi devirip, alttan Ardaya uzattım telefonu.

Sınıf durulduğunda, Elif ağlamakalı şekilde "Hocam tuvalete gidebilir miyim?" diye sordu, Oğuz' un başıyla onaylamasıyla koşar adım çıktı.

Arkasından hemen elimi kaldırıp "Bende gidebilir miyim?" dedim, "Hayır" tek düz sesine "Lütfen hocam, çok acil" bir kaşını kaldırarak "Çok mu acil?" dedi, kafamı salladım "Öyle olsun, git" dedi, sesi bi tuhaftı.

Hızlı adımlarla sınıftan çıkıp ona yetişmeye çalıştım "ELİF" arkasından bağırmamla durdu, yanına gidip "Neler oluyor?" dedim, gözyaşları akarken "Ben çok kötüyüm Alaz" dedi, omuzundan tutup yan taraftaki santraç odasına götürdüm.

Karşısına oturup "Sana yardımcı olmak istiyorum Elif, anlat bana ne oldu, ne bitti?" olumsuz anlamda kafasını salladı "Bu saatten sonra bana kimse yardımcı olamaz" oflayıp "Daha yeni paylaşılmış post, bizim bile şimdi haberimiz oldu. Her şey bitmiş değil Elif" kafasını kaldırıp gözlerime umutla baktı "Sana her şeyi anlatacağım ama lütfen aramızda kalsın, olur mu?" ağzıma fermuar çeker gibi yapıp "İkimizin arasında" dedim.

"Biz yani, Hüseyin ve ben" derin nefes alıp "Çıkıyoruz" bunu tahmin ettiğimden pek şaşırmamıştım "2 senedir beraberiz. Ben onunla büyüdüm Alaz" gözleri yeniden dolmuştu "10. Sınıfta tanıdım onu, ne kadar imkansız olduğunu bilsemde hep ilgi duyardım. Bir sene sonra ilk defa imkansız gelmemişti Hüseyin. Derslerde sıkça birbirimize tatlı tatlı atışamlara başlamıştık. Sonrasında benim aptal cesaretim sayesinde çıkmaya başldık"

Destek verircesine omuzuna dokundum "Dün sabah Hüseyin' in arabasının bahçeye girdiğini görünce, koşa koşa aşağı indim. Arabasını okulun arkasına park etmişti, onun peşinden bende gittim. İnmesiyle anında sarılmıştım ona, ama inan ki sadece bir kaç saniye. Sonrasında hemen benden ayrılmıştı, kimse görmesin diye"

Kafamda oturmayan bir şeyler vardı "O kısacık sürede nasıl yakaladılar o görüntüyü" dedim, oflayıp "Belki birileri çoktan pusuda bekliyordu" saçlarımı karıştırdım "Sanmıyorum. Belki birisi kamerasını dışarıya doğrultmuştur ve siz bilmeden kadraja yakalnmışsınızdır" dedim. Kafasını salladı "Evet, olabilir" dedi. "Elif bu her kimse sırf sizin için itiraf sayfası açtığı çok belli"

Gözlerini kısarak "Nerden anladın?" dedi, dudaklarımı ıslatıp "Hesapta tek bir gönderi var, o da sizin resminiz" kaşları havalanırlen "Ben bunu nasıl fark etmedim?" dedi "Elif bu konuyu Hüseyin hocayla konuş. Ne yapacağınızı düşünün" ayaklanıp "Kesinlikle konuşmalıyım" sandalyeyi çekip, kalktım. "Sınıfa gidelim şimdi, bayadır buradayız" kapıyı açıp yol verdim "Teşekkür ederim Alaz, biraz yatıştım" gülümseyip "Rica ederim" dedim.

Sınıfa girdiğimizde hafif üşümüştüm. Ceketimi giyip yerime geçtim "Elifle konuştun mu?" Göktuğun sorusuna "Onun için çıktım zaten" dedim, merakla "E anlatsana ne konuştunuz?" yutkunup "Aga söz verdim, anlatamam" dudağını büzüp "Ucundan anlat" hmm diye bir ses çıkardım "Şöyle söylim, tahminlerimiz baya isabetli" gözlerini büyüterek "Ulan be" dedi.

Elimi cebime attığımda değen kağıtla kas katı kesildim. Yavaşça cebimden çıkarıp etrafıma baktım, kimsenin gözü üzerimde değildi. Göktuğ sıranın altından oyun oynamaya dalınca, top haline getirilmiş buruşuk kağıdı açtım.

Tilki tavşanın feryadını duyunca
yanına koşarmış,
ama yardım etmeye değil.

Continue Reading

You'll Also Like

8.2K 370 21
Takıntılı bir katil onun peşindeyken peki o ne yapacaktı? "Bir iki üç kurtulması güç" "Dört beş altı oyun sona çattı "
İHTİLAL By Fatma Demir

Mystery / Thriller

807K 28.4K 63
"Benimle oynarken iyi düşün." diye hırladı. Sesi karnımı burkarken dudaklarıma kilitlenmiş bakışlarını görünce karanlığın verdiği cesaretle güldüm. "...
4.6M 390K 94
1 KIZ, 6 ERKEK, ÖLÜMCÜL BİR EV. Afra'nın diğer tutsaklardan dört farkı vardı: Birincisi, bir kız olmasıydı. İkincisi, tutsak alınan son kişi olmasıyd...
790K 22.6K 24
Sevgiden nefrete dönüşen imkansız bir aşkın hikayesi. "Onlar cehennemi yaşayacak, Aşk cennetin dilinden onlara kalan tek an olarak kalacak, bu aşkın...