Kayıp Varis

By hg_neriii

223K 17.2K 10.1K

(Dikkat! Acemice yazılmış bir kitaptır.) Burası Elfrad. 4 büyük anahtar dengeyi sağlıyor. Ateş Hava Toprak v... More

Geçmiş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
~FLASBACK~
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
Karakter Tanıtımı
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
Açıklama
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm
40. Bölüm (Final)

22. Bölüm

3.4K 320 101
By hg_neriii

Yorumlarınızı bekliyorum.

°°°

Elfrad eski haline dönmüştü.

Eskisinden bile daha güzel olmuştu.

Elfrad'ı eski haline getirmiştim.

Evimi eski haline getirmiştim.

Mutluydum, günler sonra.

"Başardın." dedi Lucas.

Ben her zaman başarırım canım.

Hiç mi egosu eksilmez birinin ya.

Çok ayıp ya.

Ne egosu.

Lenora.

Sustum.

Şimdi asıl meseleye gelirsek, Valencia.

Lucas'a diyemediğim tek şey, Valencia.

Onu bulmadan mutlu olmak bana yasaktı. Bir gerçek öğrenmiştim ve peşinden gitmem lazımdı.

"Siz diğerlerini, çağırın." dedi Lucas, kendi ruh hayvanı ve Amos'a bakarak.

Aradan geçen saniyeler sonunda Kraliyet üyeleri de buradaydı.

Özellikle Kraliçe Perla abartılı bir tepki vererek eli ile ağzını kapatmış, mutluluk göz yaşları dökmeye başlamıştı.

Cidden abartıydı. Hakiki abartıydı yani.

Kim çağırdı bilmiyorum ama dakikalar sonunda halk da buradaydı. Geldikleri gibi Kral ve Kraliçeler ile birlikte kendi bölgelerine geri dönmüşlerdi.

Ama bunlar olurken gözüm Cadıların Kraliçesi'ndeydi. O halkı gitmesine rağmen bir yere gitmemişti, hala burada bekliyordu.

Ve yüz ifadesinden biriyle konuştuğu çok belliydi. Ya Ruh hayvan'ıydı, ya da Valencia'ydı.

Eskiden Kraliçeye sadece bakardım, hiç dikkat çekmezdi. Ama şimdi gerçekleri biliyordum. Ve tavrım daha değişik bir hal almıştı.

Normal olan da buydu.

Aklımda şu düşünce de vardı.

Valencia yıllardır onunla birlikteydi, ya Kraliçeyi benimsemişse. Ya ondan ayrılmak istemezse.

Belki onu bulduğum zaman Kraliçe ile kalmak isteyecekti. Umarım bu olmazdı.

Kraliçe ona baktığımı bir süre sonra fark etti ve kafasını 'ne oldu?' der gibi iki yana salladı.

Bende sahte bir şekilde gülümseyerek kafamı bir kere öne eğdim ve kaldırdım.

Saygı, saygı gösterdiğimi sanacaktı.

Ama ben o saygıyı alıp onun müsait bir yerine, neyse.

Kayıp Varis olmak böyle bir şeydi işte, elinde sonsuz güç vardı ama hiç bir şey yapamazdın.

Belki Kayıp Varis'tim ama çoğu kişinin bana olan tavrı değişmemişti, eskisinde neyse şu anda da oydu.

Buna yersiz cesaret mi deniliyordu yoksa, yoksası yoktu.

Bir şey yapmayacağımı biliyorlardı ve bu haldeydi, bana davranışları değişen toplulukta beni tanımıyordu.

"Ee gitmiyor muyuz?" dedi Lucas kolunu omzuna atarak.

Kolunu omzuna atmakla kalmamış tüm ağırlığını bilerek bana vermişti.

"Cehenneme gidelim ve bir süre orada kalalım lütfen." dedim.

"Artı bir." dedi Adrian.

O da düşünüyordu Valencia hakkında ne yapabileceğimizi ve hiç birimizin aklına bir şey gelmiyordu. En iyisi kütüphaneye gitmekti.

Aradığın kitap sadece Ateş Krallığında var. Ve inan Lenora oraya gitmek istersen çok dikkat çekersin, buradan doğruca Element okuluna gideceksiniz. Olması gerektiği gibi.

Hiç yardımcı olmuyorsun biliyor musun?

Kendi isteğimle mi yaptığımı sanıyorsun, konuşamam. Bir şey anlatamam. Tanrıçalar bazı konular hakkında susmamız için bize büyü yapıyor. Ağzımı açmam demek, ölümüm demek. Ha ölmemi istiyorsan o çok başka bir konu.

Ölmeni tabi ki istemiyorum.

Sadece senden bilgi alarak bir şeyler yapmaya çok alıştım ve elim ayağıma dolaşmış gibi hissediyorum.

Bu kadar kasma Lenora, Valencia'nın yokluğuna alıştılar. Bir süre daha onsuz kalsalar bir şey olmaz. Sakin ol, ve yakalanmadan hareket et.

Denerim.

Yani umarım.

"Benden de artı bir." dedi Bronte.

Hangi lafta Adrian varsa Bronte'de oradaydı.

Gözüme bazen çocuk gibi geliyorlardı, ama tatlılardı. Güzel bir enerjileri vardı.

Aman sanki bende çok olgundum ya.

"Neyin var senin?" diye sordu Lucas.

İyi ki belli etme dedik sana da ha.

Amos ben ne yapayım ya, her gün birinden ölen kardeşinin yaşadığı gerçeğini saklıyorum zaten.

"Yorgunum biraz." dedim Lucas'a.

Sana acilen yalan söylemeyi öğretmem lazım.

"Yeni uyandık?" dedi Lucas soru sorar gibi.

"Elfrad'ı baştan yarattım, sen yeni uyandık diyorsun ya." dedim ona bakarak.

Gram yorgun değildim, aksine enerjim dehşet derecede yüksekti.

Lucas hak verircesine başını salladığında derin bir nefes aldım.

Tanrıçaya şükürler olsun, daha yakalanmamıştım.

"Element okuluna gidiyoruz dimi?" diye sordu Tina.

"Evet." diyerek yanıtladı onu Alvin.

"Bu kadar olaydan sonra bir de ders mi göreceğiz cidden." diye kendi kendine yakındı Elvis.

"Olması gereken bir şeyi telafi ediyoruz o kadar." dedi Sierra.

"Biraz kardeşine çek." dedi Elvis, Sierra'ya bakarak.

"Neyine çekeyim ben senin ya, Tanrıça korusun." dedi Sierra.

"18 yıl geçti hala kardeşinin değerini bilmiyor, kınıyorum seni." dedi Elvis.

"Sizin tatlı atışmanızı daha fazla dinlemek kesinlikle istemezdim ama, artık defolup gidebilir miyiz? Herkes gitti ve biz hala dikiliyoruz da!" dedi Bronte araya girerek.

Etrafıma şöyle bir baktım da, harbi herkes gitmişti.

"Aç olan var mı?" diye sordu Lucas.

Kaç gündür yemek yemiyorum, sen ne diyorsun.

"Element okulunda yeriz." dedi Alvin.

"Hala dikiliyoruz farkında mısınız acaba." dedi Bronte.

Aydınlandım resmen bu kadar mı fark eder.

Amos sen buraya gelmek falan.

Anladın sen.

Bir kaç saniye sonra Amos gelmiş hemen sırtına binmiştim.

Enerjim bir anda sömürülmüş gibi hissediyordum.

"Duyduğuma göre, yakınlarda bir savaş olması bekleniyormuş." dedi Alvin Ruh hayvanının sırtına binerken.

Bir bitmedi bunların da dertleri ya.

"Kimler?" diye sordu Elvis.

"Daha doğrusu kimler bize saldırıyor?" diye sordu Sierra da.

"Vampirler, Periler ve Büyücüler. Daha kesin değil, olabilirmiş." dedi Alvin.

Ne güzel ne güzel.

Savaşsız bir günümüzde geçmiyor ki.

Bir de Cadıları katsınlar işin içine tam olsun.

"Ne istiyorlarmış?" diye sordum.

"Vampirler anlaşma yaptıysa, yada ihtimal varsa. Kandan başka bir şey istemezler." dedi Bronte.

"İnanın bana sizi sırtımızda taşımayı istemiyoruz, gidelim artık." dedi bıkkın bir sesle Sierra'nın Ruh hayvanı.

Tamam. Haklılardı.

Bir anda her yer karardı.

Gidiyorduk.

Amos biraz sakin ya

Mızmızlanma Lenora.

Kalbimi kırdın bak, ortadan ikiye ayırdın. Ama zikzaklı bir şekilde.

Tanrıçam sen bana sabır ver.

Aslında benim de Tanrıça olma ihtimalim var ama,

Tanrıçam lütfen bana sabır verme.

Öyle olsun Amos.

Her yer aydınlandığında Element okulundaydık.

Özlemiş miydim özlememiş miydim artık kestiremiyordum.

Ayrıca bir ara Kraliçe Perla 'sana özel ders vereceğim' falan demişti.

Hala böyle bir düşüncesi varsa sırf o kitap için Ateş Krallığına gidebilirdim.

Tabii o üç katlı kocaman kütüphanede o kitabı nasıl bulabilirim o ayrı mesele.

Diğerleri de geldiğinde Amos'un sırtından indim.

Çünkü diğerleri gelmeden inemiyor.

Bir daha senin sırtına binenin varya, neyse.

"Ayh o kadar özlemişim ki anlatamam ya." dedi Elvis dalga geçen bir sesle, Element okuluna bakarak.

"Elaria'dan iyidir." dedi Adrian.

Elaria'dan her şey iyidir.

Yanımıza koşa koşa Profesör Nicole'nin gelmesiyle mecburiyetten ona bakmak zorunda kaldık.

"Varisim," dedi önce bana bakıp baş selamı vererek. "İkinci kattaki koridorun sonunda ki odada ders göreceksiniz, hepiniz. Gerekli derslerde zaten nereye gitmeniz gerektiği söylenecektir." dedi Nicole ve geldiği gibi gitti.

"Geldiğimiz gibi ders mi işlenir ya." diye mırıldandım.

"Parti falan yapmamız lazım bugün." dedi Bronte.

"Arkadaşlar, bu illet okulu parti alanına çevirme fikrine sizde katılıyor musunuz?" dedi Tina elini öne uzatarak.

Elvis hemen kabul etmiş ve elini Tina'nın elinin üstüne koymuştu. Tabi bu Adrian'ın gözünden kaçmamış, Elvis'e kötü bir bakış atmıştı.

Hepimiz elini öne doğru uzatıp birbirimizin elinin üstüne koymuştuk. Bir kaç saat sonra bu otoriter hava gidecek ve yerine Parti havası gelecekti.

Herkesin kabul etmesiyle Bronte parmağını şıklattı ve havadan tane tane çok az kar yağmaya başladı.

"Hadi hadi dağılın." dedi Sierra heyecanlı bir sesle.

Tamam tüm enerjimi buraya harcayacaktım sanırım.

Bahçenin ortasında ki gereksiz heykellerin hepsini, Hava elementini kullanarak başka bir odaya aldım.

"Lenora." diye koşa koşa yanıma geldi Elvis.

"Ne oldu?" diye sordum.

Kötü bir şey mi olmuştu.

Lucas iyi miydi?

"Pasta işini hiç birimiz beceremiyoruz. Yani canım en sevdiğim Varis arkadaşım, bu işi sana takdim ediyorum."

"Elvis tek parmağımı şıklatmamla her şeyi yapabilirim biliyorsun dimi, en sevdiğim Varis arkadaşım." dedim.

"Lenora bizi uğraştırma, ne duruyorsun yapsana."

"Hadi canım işinin başına." diyip omuzlarından tutarak belli bir mesafeye kadar yürüttüm onu.

"Ah dertli başım, kimden çıktı bu parti işi." diye mızmızlanarak gitti Elvis.

Bana da mutfağa girmek, ve pastayı yapmak kalmıştı.

Ama bir sorun vardı.

Mutfak neredeydi ben bilmiyordum.

Düz git koridorun sonunda.

Ya şapşik şey sen olmasan ben ne yapacağım.

Abartma Lenora, yaptığınız şeyi zaten hiç onaylamıyorum sabrımı sınama.

Tamam tamam sustum.

Hızla koridorun sonunda ki kapıyı açtım. Amos'un dediği gibi mutfaktı.

Ama diğerleri burada ne yapmaya çalıştı bilmiyorum ama garip bir koku vardı. Neyi yakmışlardı.

"Varisler cidden beceriksiz." dedi birisi dolaptan malzeme alarak.

Bu çocuğu tanıyordum.

Tina'yla ringde dövüşen ve bana boynundaki sembolü gösteren çocuktu.

Çocuğa da benzemiyordu, lafın gelişiydi o ayrı da.

"Sen kimsin?" diye sordum, hiç tanımıyormuş gibi.

"Tanıdığını biliyorum." dedi o da.

Çok rahat, çok profesyonel.

"Tanıdığımı sanmıyorum." dedim ona bakarak.

Boynunda ki sembol hala duruyordu. Aman Lenora sana gösterdi diye silecek miydi bir de.

"Bakışların hiç öyle söylemiyor ama." dedi o da.

"Kimsin diyorsam kim olduğunu söylemek sana düşüyor, benim bilmem veya bilmemem seni ilgilendirmez." dedim sert bir sesle.

"Ah kızmayın Varisim çok korktum şu an." dedi alaycı bir sesle.

Ulu Tanrıça sen bana sabır ver.

Konuşmaya devam ederken sanki çok önemli bir şeymiş gibi elindeki kabın içinde her ne varsa onu karıştırmayı da ihmal etmiyordu.

"Ne karıştırdığımı bu kadar merak ettiğini bilmiyordum." dedi.

Zihnimi mi okuyordu bu.

"Ve evet zihin okuyabiliyorum. Ayrıca çocuk yerine adam sıfatını kullanmanı tercih ederim." dedi.

Şakacı şey seni.

"Şaka yapan bir halim olduğunu hiç düşünmüyorum." dedi elindeki şeyi karıştırmaya devam ederken.

Gözü bana bir kere bile deymiyor, karıştırmaya devam ediyordu.

"Kan, kan karıştırıyorum. Çok merak etmişe benziyorsunuz. Ayrıca size bu kadar bakmamı istediğinizi de bilmiyordum." dedi.

Eben ama.

Kan da karıştırmazsın be kardeşim.

"Kimin kanı?" diye sordum.

"Orası sizi hiç ilgilendirmez." dedi.

İrisi sizi hiç ilgilindirmiz.

Aman kıçımın kenarı.

"Kıçınızın benim kadar yakışıklı olduğunu bilmiyordum." dedi.

"Biraz terbiyeli mi olsanız." dedim ciddi bir sesle.

"Emredersiniz Varisim." dedi, yine bana bakmayarak.

"Kanı neden karıştırıyorsun?" diye sordum.

"Tadı öyle daha güzel oluyor." dedi.

Ne.

Element Kullanıcısı olduğundan emin miydik.

"Korktunuz mu?" diye sordu.

"Hayır." dedim.

Kan içtiğini söylüyor ve bu kadar rahat mısın Lenora.

Korkmam için bir sebep mi var?

"Çok sebep var Varisim, neden korkmuyorsunuz?" diye sordu.

Çok sebep var.

Off.

"Tek hareketine öldürebileceğim birinden neden korkayım?" dedim.

"Ya o kişi de sizi tek hareketi ile öldürebiliyorsa?" diye sordu.

"Beni mi öldüreceksin?" diye sordum.

"Neden olmasın." dedi.

"Ne güzel hayallerin var." dedim karıştırdığı şeye bakarak.

"Hayaller gerçekleştirmek içindir Varisim." dedi.

Kafayı yedirtiyordu cidden.

Karıştırdığı şeyi yeterince karıştırmış olacak ki üst dolaptan bir bardak çıkardı ve büyük kabın içindeki şeyin bir kısmını bardağa döktü.

Cidden kandı.

Hakiki kandı.

"Kan derken ne bekliyordun ki?" diye sordu.

"Cidden kan olduğunu düşünmemiştim." dedim.

Bardaktaki şeyi sakince içti ve hepsini bitirince derin bir nefes aldı.

"Tam kıvamında." dedi ve o an belki ilk defa bana baktı.

Ya da önceden de bakmıştı ve ben fark etmemiştim bilmiyordum.

"Her saniyeni, her hareketini, her gözünü kaçırışını, korkunu, tepkilerini. Her şeyini izledim." dedi.

Sapık mıydı bu?

"Sapık değil katilinim." dedi.

Ben baya sakin kalmıştım şu ana kadar.

Fazlasıyla sakin kalmıştım.

Elimde ona belli etmeden bir Ateş küresi oluşturdum ve ona doğru fırlattım.

Usta bir hareketle kaçmıştı.

Daha sonra ne ara geldiğini bile anlamadan boğazıma bir bıçak dayadı.

Ama kesmedi.

Vampirler. Kaç!

İnan bana hiç kaçabilecek durumda değilim.

Bıçağın boğazıma olan baskısını daha da arttırmıştı.

"Hayaller gerçekleştirmek içindir."

Şunu anlıyoruz ki, bazen gücümüze güvenmemek lazımmış.

Bazen rahat olmamak lazımmış.

Ve karşımızdaki kişiyi de hafife almamak lazımmış.

°°°

Merhaba

Oy vermeyi unutmayın lütfen.

İyi günler ya da iyi akşamlar.

Continue Reading

You'll Also Like

234K 12.3K 72
Ellerimi, sanki içinde bir şey saklıyormuşum gibi tuttuktan sonra gözlerimi kapattım ve kısa bir süre sonra tekrar aralayıp ellerimi açarak göğe doğr...
177 79 5
Yalnız ve bekar bir annenin kızı olan Adele zorlu bir hayat sürmekteydi ve daha zor günler onları bekliyordu.
7.5K 902 174
Asrımızın mühim bir hastalığı imani hakikatlere karşı lakaytlık ve iman hakikatlerini ispat eden delillerden yüz çevirmektir. Maalesef bu hastalık sa...
336K 5.3K 28
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...